Komplo teorilerini anlamak, teşhis etmek ve başa çıkmak

Ortalıkta uçuşma hızı gittikçe artan ama bazen gerçek de çıkabilen komplo teorilerini bilimsel bir bakış açısıyla teşhis etmek mümkün mü? Bir iddianın komplo olup olmadığı nasıl anlaşılır, komplo teorilerinin ortak özellikleri, haklarında doğru bilinen yanlışlar neler? Ve en önemlisi komplo teorileriyle baş etme tüyoları...

Komplo kavramının kökeni Latince conspirare kelimesidir, beraber nefes almak anlamına gelir.[efn_note]Jovan Byford (2011), Conspiracy Theories: A Critical Introduction, London: Palgrave Macmillan, s. 20.[/efn_note] Kötücül bir niyet doğrultusunda hareket eden bir kişinin veya bir grup insanın beraber tasarladığı gizli bir plandır komplo. Tabii, herhangi bir plandan bahsetmiyoruz, bir grup yaramaz çocuğun komşunun bahçesinden meyve aşırmasından öte, ciddi sonuçlar doğuracak, etki yaratacak, çoğunlukla kusursuza yakın bir tasarımın ürünü olan planlardan söz ediyoruz.

Akademi dünyası da komplo teorileriyle ilgilenmiş, bazıları birbirleriyle çelişen tarifler yapmıştır ama yine de bütün bu tariflerden çıkartılabilecek ortak tanımın şu olduğu söylenebilir: “Başka türlü gerçekleşmesi muhtemel bir hadiseyi gizli ve sinsi bir plan ve kötücül bir failliğin varlığıyla açıklamak.”

Komplocu mantık döngüsü

Komplo teorileri üzerine araştırma yapan önemli akademisyenlerden Michael Barkun’a göre, bir komplo teorisi zımni olarak üç önerme içerir:

  1.  Hiçbir şey tesadüf değildir.
  2. Hiçbir şey göründüğü gibi değildir.
  3. Her şey birbirine bağlıdır.[efn_note]Michael Barkun (2003), A Culture of Conspiracy: Apocalyptic Visions in Contemporary America, Berkeley: University of California Press, s. 3-4.[/efn_note]

Bu anlamda komplo teorileri mutlak iyi ve mutlak kötü arasında gerçekleştiği varsayılan ikili düşünce tarzına sıkı sıkıya bağlıdır. Bu teorilerde farklı düşmanlar yoktur, tüm düşman unsurları aynı büyük düşmanın parçasıdır. Dolayısıyla komplo dünyasında hakikat de her zaman mutlaktır, kısmi-gerçeklere tahammül yoktur. Bu duruma uygun olarak sansasyon ve cinselliğin komplo açıklamalarında kolaylıkla yer bulduğunu görürüz. Zira, kötü olanın ahlaki olarak da kötü olması beklenir. Komplo teorileri mutlak kötülüğe duydukları bu çocukça saplantı yüzünden çok-nedenli ve meselenin karmaşıklığını ortaya döken ve siyah ya da beyaz dışında gri alanlara odaklanan açıklamalardan imtina ederler.

Komplo teorileri mutlak kötülüğe duydukları bu çocukça saplantı yüzünden çok-nedenli ve meselenin karmaşıklığını ortaya döken ve siyah ya da beyaz dışında gri alanlara odaklanan açıklamalardan imtina ederler.

Bir komplo teorisi çoğunlukla bir komployu özünde mekanik bir nedensellik üzerinden açıklar. Açıklama tek-nedenlidir ve ardında muhakkak bir fail arar. Bu fail mutlak bir kötü niyetle sarmalanmıştır. Bütün oklar açıkça telaffuz edilmese de sembolik olarak Şeytan’ı işaret eder.

Komplo teorileri yanlışlanamayan iddialardan oluşur. Yanlışlanabilecek olduklarında ise sıklıkla bir başka yanlışlanamaz iddianın zırhına bürürler. Buna geri tepme etkisi de denir (backfire effect). Örneğin, polis faili bulur, iddiayı çürütürse polisin de işin içinde olduğu teorisi ortaya atılır. Medya meseleyi aydınlatan bir haber yaparsa, komplo iddiası medyayı da komploya dâhil eden yeni bir teoriye evrilir.[efn_note]Jovan Byford (2011), Conspiracy Theories: A Critical Introduction, London: Palgrave Macmillan, s. 36.[/efn_note] Akademik bir makale yazarı komployla çelişen iddialar öne sürüyorsa komplonun parçasıdır zaten. Hatta üniversiteler de işin içinde olabilir! Zira, komplocu mantık döngüsüne göre bir olay komplo gibi gözüküyorsa komplodur, ama komplo gibi gözükmüyorsa kesinlikle komplodur.[efn_note]Rob Brotherton (2015), Suspicious Minds: Why We Believe Conspiracy Theories, London: Bloomsbury Sigma, s. 77.[/efn_note]

Komplo teorileri hakkında yanlış bilinenler neler?

Sanılanın aksine komplo teorilerine herkes inanabilir.

Komplo teorilerine inanma nedeni, bazı psikologlara göre son derece insanidir, hatta evrimsel kökenleri vardır. Sadece erkekler değil, sadece eğitimsizler değil, sadece gelir seviyesi düşük olanlar değil, herkes komplo teorilerine inanma eğilimi gösterir. Şimdiye kadar yapılan çalışmalara göre cinsiyet, eğitim seviyesi ve gelir seviyesi ile orantılı anlamlı sayılabilecek korelasyonlara rastlanmamıştır. Siyasi yelpazenin sağında ya da solunda olmanız da bir komplo teorisine inanıp inanmamanız üzerinde belirleyici değildir. Aşırı sağ veya aşırı sol fikirlere yakın olanların ise inanmaya daha yatkın oldukları söylenebilir. Komplo teorileri doğuda da görülür batıda da; demokratik toplumlarda da, otoriter rejimlerde de.[efn_note]Rob Brotherton (2015), Suspicious Minds: Why We Believe Conspiracy Theories, London: Bloomsbury Sigma, s. 10.[/efn_note]

Sanılanın aksine komplo teorilerine herkes inanabilir. Komplo teorilerine inanma nedeni, bazı psikologlara göre son derece insanidir, hatta evrimsel kökenleri vardır. Sadece erkekler ya da eğitimsizler veya gelir seviyesi düşük olanlar değil, herkes komplo teorilerine inanma eğilimi gösterir.

Bir komplo teorisi çoğu zaman sadece bir komplo teorisi değildir.

Komplo iddiaları genellikle sansasyoneldir ve komplo kitaplarının önemli bir kısmı çok-satan statüsündedir. Komplo teorisi dünyasında sahte kanıt, başka eserlerden kaynak göstermeden alıntı yapma, karşı tarafın argümanlarını çarpıtma ve olmayan bir şeyi uydurma yaygın faaliyetlerdir. Fakat bunların dışında komplo teorileri çoğu zaman yaftalama, çamur atma, hedef gösterme, ayrımcılık ve ırkçılık gibi unsurlardan uzak durmayı pek beceremez. Siyasi veya dini bir ideolojiye eklemlenebildikleri ölçüde de şiddet ile aralarındaki mesafe azalır. Nazi Almanyası en çarpıcı örnek sayılabilir.

Komplo teorileri ender durumlarda bir ‘zihin egzersizi’ işlevi görseler bile genellikle düşünmenin bittiği yerde ortaya çıkarlar.

Komplo teorisyenleri sıklıkla kendilerine ‘şüpheci’ sıfatını yakıştırırlar, ‘bilimsellik’ iddiasına tutunmaya çalışırlar. Hakikate ulaşmak için merak saiki ile hareket ettiklerini öne sürerler. Evet, bilim şüphe etmekle başlar ve belli seviyelerde ve noktalarda şüphe etmek sağlıklı ve gereklidir. Buna karşın komplo teorisyenleri ‘resmi’ teoriyi eleştirirken başvurdukları ‘bilimsel’ kriterleri kendi iddialarını sınamak için kullanmazlar. Kastettikleri merak anlayışının sahici bir akademik merak duygusuyla alakası yoktur. Komplo teorileri soru sorar ama çoğu zaman bu sorular sağlıklı bir tartışma açmak, durumu anlamak ve karmaşıklığını ortaya koymak için değil, meseleye son noktayı koymak ve tartışmayı bitirmek için sorulur. Örneğin, sıklıkla başvurulan ‘kimin çıkarına’ sorusu hakiki bir merak duygusuyla sorulmaz. Sorulan soruların cevabı çoğunlukla zaten bilinmektedir. Zira, ‘soru sormak’ başvurulan retorik bir tavırdan öte bir şey değildir.

Baştan ‘komplo teorisi’ denilen bir iddia son kertede ‘doğru’ çıkabilir.

Evet, böyle bir durum söz konusudur ve işleri hiç de kolaylaştırmaz. Watergate skandalı, İran-kontra skandalı ve 1950lerden itibaren CIA’in zihin kontrolü üzerine gerçekleştirdiği ve 1970’lerde başarısız oldukları için vazgeçtiği MK-Ultra deneyleri önceden ‘komplo teorisi’ olarak adlandırılan iddialardı ama sonradan doğru çıktılar.[efn_note]Daha fazla örnek için bknz. Christopher Hodapp ve Alice Von Kannon (2008), Conspiracy Theories & Secret Societies For Dummies, Hoboken, NJ: Wiley, s. 329-342.[/efn_note] Dolayısıyla her soruna kesin çözüm bulduğunu iddia eden ‘bilimci’ bir yaklaşım bize pek yardımcı olmaz. Hangi teorinin gerçek hangisinin safsata olduğunu bize mutlak bir kesinlikle gösterecek bir turnusol kağıdı da mevcut değildir. Bir parça bilim felsefesi ve eleştirel düşüncenin yardımcı olacağı kesindir ama her zaman, her durumda bütün problemleri anında çözmeye yetmez.

Modernleşme, kentleşme ve küreselleşme bizi daha fazla veri ile donatır ama aynı zamanda yabancılaşmaya, kimlik ve varoluş krizine, bir başka deyişle bu veri okyanusunda yalnız hissetmemize de yol açar. Öngörülemezliğin arttığı durumlar komplo teorilerine kapı aralar.

Komplo teorileri her durumda ana akımın dışında değildir.

Demokratik standartların ve değerlerin görece daha kuvvetli kök saldığı Batı Avrupa ve Kuzey Amerika’daki örneklerde komplo teorileri ana akım medya, akademi ve siyasetin dışında, yer alan fikirlerle sıklıkla özdeşleştirilirler. Bir akademik görüşe göre, komplo teorileri tanımları gereği ‘resmi’ açıklamalara karşı kurgulanan iddialardır.[efn_note]David Coady (2006), “An Introduction to the Philosophical Debate About Conspiracy Theories”, David Coady (der.) içinde (1-12), Conspiracy Theories: The Philosophical Debate, London: Routledge.[/efn_note] Ciddi bir ‘marjinalleş(tir)me’ söz konusudur. Bu durum ‘komplo teorisi’ tabirinin yaftalamak ve itibarsızlaştırmak amacıyla kullanıldığı, muhalif fikirleri susturmak için yararlanılan siyasi bir araç olarak devreye sokulduğu yorumlarına yol açar.

Yarı-demokratik, otoriter ve totaliter yönetimlerde komplo zihniyeti sıklıkla bizzat devletin kendisi ile, egemen ideoloji ile, merkezle ve dolayısıyla ana akım ile kolaylıkla ilişkili olabilir. Bir komplo teorisi bazı durumlarda resmi olana karşı konumlanmak bir yana, resmi olanın ta kendisidir.

Yarı-demokratik, otoriter ve totaliter yönetimlerde komplo zihniyeti sıklıkla bizzat devletin kendisi ile, egemen ideoloji ile, merkezle ve dolayısıyla ana akım ile kolaylıkla ilişkili olabilir. Bir komplo teorisi bazı durumlarda resmi olana karşı konumlanmak bir yana, resmi olanın ta kendisidir.

Komplo teorilerinden nasıl korunuruz?

Sihirli bir reçete maalesef yok. Ama yine de yapılabilecekler var. Öncelikle eleştirel düşünmeye ve bu konuda yararlanabileceğimiz araçlara mümkün olduğunca kendimizi aşina kılmalıyız. Evet, bazı komplo iddiaları sonunda ‘gerçek’ çıkabilir ama bu durum istisnadır. Büyük ekseriyetle komplo iddialarının safsata oldukları sonunda ortaya çıkar. Bu anlamda zaman komplo teorilerinin aleyhine işler. Komplo teorileri duygusal bir mecrada işlerlik kazandıkları için sakin kalmak, şüphe etmek, düşünmek, farklı alternatifler üzerine kafa yormak ve bu anlamda zamanı kullanmak da önemlidir. İnternette ve gerçek hayatta yankı odalarından çıkmak gereklidir ama zordur.

Komplo teorileriyle eleştirel düşünce unsurlarını kullanarak mücadele etmek önemlidir. Buna karşın, internetteki bir komplo iddiasını çürütmeye çalışmak, ilk bakışta takınılması gereken bir tutum gibi gözükse de, bazı durumlarda saçma sapan olduğu aşikâr bir iddiayı daha da yaygınlaştırmaya yarayabilir. Kendi başına bırakıldığında çok az insana ulaşma kapasitesi olan bir iddiayı çürüteyim derken istemeden de olsa her şeye rağmen inanmaya hazır başka bir kitleye ulaştırmada ‘kolaylaştırıcı’ bir rol oynayabiliriz.[efn_note]Cass R. Sunstein ve Adrian Vermeule (2009), “Conspiracy Theories: Causes and Cures”, The Journal of Political Philosophy, 17(2), s. 221-4.[/efn_note]

Doğrudan çürütmek bazen işe yarar, bazense tepki doğurur. Aksine, sakin kalmak ve muhatabımızın zihninde soru işareti yaratmak, bir nevi düşünmeye davet etmek daha çok işe yarayabilir. Ateşli bir komplo teorisyeni ile tartışmaya girmek sorunu çözmeyebilir. Kullandığımız akıl yürütme yöntemi doğru da olsa bir komplo iddiasının sahibi söz konusu konu hakkında bizden daha çok şey biliyor olabilir. Dolayısıyla, dersimize iyi çalışmamız, komplo iddiasını içeren konuyla ilgili bir ön hazırlık yapmamız gerekir. Her zaman tartışmanın bir neticeye bağlanmayacağına hazırlıklı olmamız da önemlidir.

Birçok durumda bir komplo teorisi söylemsel olarak diğerlerini andırır. Bu anlamda, komplo teorilerinin tarihine bakmak, bu konuda okuma yapmak da faydalı olacaktır. Bir komplo teorisinin son kertede doğru ya da yanlış olduğunu kesin olarak anlamamız her zaman mümkün olamasa da elimizdeki doneler bize komplocu sularda dolaştığımızı hatırlatır, önümüzü aydınlatır.

Siyasi ideolojilerle komplocu zihniyet arasındaki geçişkenlik ile ilgilenmek de işe yarayabilir. Komplo teorileri ne de olsa Aydınlanma Çağı’ndan beri farklı şekillerde önümüze çıkan aşina bir kurguya sahiptir. İçerik farklı da olsa form aynıdır. Komplo kurgusunu anlamak ve nelerle birlikte geldiğini öngörmek aslında zor değildir ve yolun yarısını geçmek demektir. Bu kurgu hayatın kendisiyle neredeyse her seferinde çelişir. Zira, komplo teorisyenlerinin hayallerinde yaşattıkları komplocular ne zannettikleri kadar kusursuz, ne zannettikleri kadar şeytani ne de zannettikleri kadar cesurdur.

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fikir Turu’nun editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Bu yazı ilk kez 3 Eylül 2019’da yayımlanmıştır.

Kerem Karaosmanoğlu
Kerem Karaosmanoğlu
Doç. Dr. Kerem Karaosmanoğlu – ‘Komplo Teorileri – Disiplinlerarası bir bakış' kitabının yazarı, Yıldız Teknik Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Bölümü’nde öğretim üyesi. Bilkent Üniversitesi Siyaset Bilimi Bölümü’nde lisans ve yüksek lisans derecelerini aldıktan sonra 2006 yılında Londra Üniversitesi Goldsmiths Medya ve İletişim Bölümü’nde doktorasını tamamladı. Kültürel çalışmalar, Türkiye’de azınlıklar, kültürel kimlikler ve komplo teorileri hakkında ulusal ve uluslararası dergilerde makaleleri yayımlandı.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

Komplo teorilerini anlamak, teşhis etmek ve başa çıkmak

Ortalıkta uçuşma hızı gittikçe artan ama bazen gerçek de çıkabilen komplo teorilerini bilimsel bir bakış açısıyla teşhis etmek mümkün mü? Bir iddianın komplo olup olmadığı nasıl anlaşılır, komplo teorilerinin ortak özellikleri, haklarında doğru bilinen yanlışlar neler? Ve en önemlisi komplo teorileriyle baş etme tüyoları...

Komplo kavramının kökeni Latince conspirare kelimesidir, beraber nefes almak anlamına gelir.[efn_note]Jovan Byford (2011), Conspiracy Theories: A Critical Introduction, London: Palgrave Macmillan, s. 20.[/efn_note] Kötücül bir niyet doğrultusunda hareket eden bir kişinin veya bir grup insanın beraber tasarladığı gizli bir plandır komplo. Tabii, herhangi bir plandan bahsetmiyoruz, bir grup yaramaz çocuğun komşunun bahçesinden meyve aşırmasından öte, ciddi sonuçlar doğuracak, etki yaratacak, çoğunlukla kusursuza yakın bir tasarımın ürünü olan planlardan söz ediyoruz.

Akademi dünyası da komplo teorileriyle ilgilenmiş, bazıları birbirleriyle çelişen tarifler yapmıştır ama yine de bütün bu tariflerden çıkartılabilecek ortak tanımın şu olduğu söylenebilir: “Başka türlü gerçekleşmesi muhtemel bir hadiseyi gizli ve sinsi bir plan ve kötücül bir failliğin varlığıyla açıklamak.”

Komplocu mantık döngüsü

Komplo teorileri üzerine araştırma yapan önemli akademisyenlerden Michael Barkun’a göre, bir komplo teorisi zımni olarak üç önerme içerir:

  1.  Hiçbir şey tesadüf değildir.
  2. Hiçbir şey göründüğü gibi değildir.
  3. Her şey birbirine bağlıdır.[efn_note]Michael Barkun (2003), A Culture of Conspiracy: Apocalyptic Visions in Contemporary America, Berkeley: University of California Press, s. 3-4.[/efn_note]

Bu anlamda komplo teorileri mutlak iyi ve mutlak kötü arasında gerçekleştiği varsayılan ikili düşünce tarzına sıkı sıkıya bağlıdır. Bu teorilerde farklı düşmanlar yoktur, tüm düşman unsurları aynı büyük düşmanın parçasıdır. Dolayısıyla komplo dünyasında hakikat de her zaman mutlaktır, kısmi-gerçeklere tahammül yoktur. Bu duruma uygun olarak sansasyon ve cinselliğin komplo açıklamalarında kolaylıkla yer bulduğunu görürüz. Zira, kötü olanın ahlaki olarak da kötü olması beklenir. Komplo teorileri mutlak kötülüğe duydukları bu çocukça saplantı yüzünden çok-nedenli ve meselenin karmaşıklığını ortaya döken ve siyah ya da beyaz dışında gri alanlara odaklanan açıklamalardan imtina ederler.

Komplo teorileri mutlak kötülüğe duydukları bu çocukça saplantı yüzünden çok-nedenli ve meselenin karmaşıklığını ortaya döken ve siyah ya da beyaz dışında gri alanlara odaklanan açıklamalardan imtina ederler.

Bir komplo teorisi çoğunlukla bir komployu özünde mekanik bir nedensellik üzerinden açıklar. Açıklama tek-nedenlidir ve ardında muhakkak bir fail arar. Bu fail mutlak bir kötü niyetle sarmalanmıştır. Bütün oklar açıkça telaffuz edilmese de sembolik olarak Şeytan’ı işaret eder.

Komplo teorileri yanlışlanamayan iddialardan oluşur. Yanlışlanabilecek olduklarında ise sıklıkla bir başka yanlışlanamaz iddianın zırhına bürürler. Buna geri tepme etkisi de denir (backfire effect). Örneğin, polis faili bulur, iddiayı çürütürse polisin de işin içinde olduğu teorisi ortaya atılır. Medya meseleyi aydınlatan bir haber yaparsa, komplo iddiası medyayı da komploya dâhil eden yeni bir teoriye evrilir.[efn_note]Jovan Byford (2011), Conspiracy Theories: A Critical Introduction, London: Palgrave Macmillan, s. 36.[/efn_note] Akademik bir makale yazarı komployla çelişen iddialar öne sürüyorsa komplonun parçasıdır zaten. Hatta üniversiteler de işin içinde olabilir! Zira, komplocu mantık döngüsüne göre bir olay komplo gibi gözüküyorsa komplodur, ama komplo gibi gözükmüyorsa kesinlikle komplodur.[efn_note]Rob Brotherton (2015), Suspicious Minds: Why We Believe Conspiracy Theories, London: Bloomsbury Sigma, s. 77.[/efn_note]

Komplo teorileri hakkında yanlış bilinenler neler?

Sanılanın aksine komplo teorilerine herkes inanabilir.

Komplo teorilerine inanma nedeni, bazı psikologlara göre son derece insanidir, hatta evrimsel kökenleri vardır. Sadece erkekler değil, sadece eğitimsizler değil, sadece gelir seviyesi düşük olanlar değil, herkes komplo teorilerine inanma eğilimi gösterir. Şimdiye kadar yapılan çalışmalara göre cinsiyet, eğitim seviyesi ve gelir seviyesi ile orantılı anlamlı sayılabilecek korelasyonlara rastlanmamıştır. Siyasi yelpazenin sağında ya da solunda olmanız da bir komplo teorisine inanıp inanmamanız üzerinde belirleyici değildir. Aşırı sağ veya aşırı sol fikirlere yakın olanların ise inanmaya daha yatkın oldukları söylenebilir. Komplo teorileri doğuda da görülür batıda da; demokratik toplumlarda da, otoriter rejimlerde de.[efn_note]Rob Brotherton (2015), Suspicious Minds: Why We Believe Conspiracy Theories, London: Bloomsbury Sigma, s. 10.[/efn_note]

Sanılanın aksine komplo teorilerine herkes inanabilir. Komplo teorilerine inanma nedeni, bazı psikologlara göre son derece insanidir, hatta evrimsel kökenleri vardır. Sadece erkekler ya da eğitimsizler veya gelir seviyesi düşük olanlar değil, herkes komplo teorilerine inanma eğilimi gösterir.

Bir komplo teorisi çoğu zaman sadece bir komplo teorisi değildir.

Komplo iddiaları genellikle sansasyoneldir ve komplo kitaplarının önemli bir kısmı çok-satan statüsündedir. Komplo teorisi dünyasında sahte kanıt, başka eserlerden kaynak göstermeden alıntı yapma, karşı tarafın argümanlarını çarpıtma ve olmayan bir şeyi uydurma yaygın faaliyetlerdir. Fakat bunların dışında komplo teorileri çoğu zaman yaftalama, çamur atma, hedef gösterme, ayrımcılık ve ırkçılık gibi unsurlardan uzak durmayı pek beceremez. Siyasi veya dini bir ideolojiye eklemlenebildikleri ölçüde de şiddet ile aralarındaki mesafe azalır. Nazi Almanyası en çarpıcı örnek sayılabilir.

Komplo teorileri ender durumlarda bir ‘zihin egzersizi’ işlevi görseler bile genellikle düşünmenin bittiği yerde ortaya çıkarlar.

Komplo teorisyenleri sıklıkla kendilerine ‘şüpheci’ sıfatını yakıştırırlar, ‘bilimsellik’ iddiasına tutunmaya çalışırlar. Hakikate ulaşmak için merak saiki ile hareket ettiklerini öne sürerler. Evet, bilim şüphe etmekle başlar ve belli seviyelerde ve noktalarda şüphe etmek sağlıklı ve gereklidir. Buna karşın komplo teorisyenleri ‘resmi’ teoriyi eleştirirken başvurdukları ‘bilimsel’ kriterleri kendi iddialarını sınamak için kullanmazlar. Kastettikleri merak anlayışının sahici bir akademik merak duygusuyla alakası yoktur. Komplo teorileri soru sorar ama çoğu zaman bu sorular sağlıklı bir tartışma açmak, durumu anlamak ve karmaşıklığını ortaya koymak için değil, meseleye son noktayı koymak ve tartışmayı bitirmek için sorulur. Örneğin, sıklıkla başvurulan ‘kimin çıkarına’ sorusu hakiki bir merak duygusuyla sorulmaz. Sorulan soruların cevabı çoğunlukla zaten bilinmektedir. Zira, ‘soru sormak’ başvurulan retorik bir tavırdan öte bir şey değildir.

Baştan ‘komplo teorisi’ denilen bir iddia son kertede ‘doğru’ çıkabilir.

Evet, böyle bir durum söz konusudur ve işleri hiç de kolaylaştırmaz. Watergate skandalı, İran-kontra skandalı ve 1950lerden itibaren CIA’in zihin kontrolü üzerine gerçekleştirdiği ve 1970’lerde başarısız oldukları için vazgeçtiği MK-Ultra deneyleri önceden ‘komplo teorisi’ olarak adlandırılan iddialardı ama sonradan doğru çıktılar.[efn_note]Daha fazla örnek için bknz. Christopher Hodapp ve Alice Von Kannon (2008), Conspiracy Theories & Secret Societies For Dummies, Hoboken, NJ: Wiley, s. 329-342.[/efn_note] Dolayısıyla her soruna kesin çözüm bulduğunu iddia eden ‘bilimci’ bir yaklaşım bize pek yardımcı olmaz. Hangi teorinin gerçek hangisinin safsata olduğunu bize mutlak bir kesinlikle gösterecek bir turnusol kağıdı da mevcut değildir. Bir parça bilim felsefesi ve eleştirel düşüncenin yardımcı olacağı kesindir ama her zaman, her durumda bütün problemleri anında çözmeye yetmez.

Modernleşme, kentleşme ve küreselleşme bizi daha fazla veri ile donatır ama aynı zamanda yabancılaşmaya, kimlik ve varoluş krizine, bir başka deyişle bu veri okyanusunda yalnız hissetmemize de yol açar. Öngörülemezliğin arttığı durumlar komplo teorilerine kapı aralar.

Komplo teorileri her durumda ana akımın dışında değildir.

Demokratik standartların ve değerlerin görece daha kuvvetli kök saldığı Batı Avrupa ve Kuzey Amerika’daki örneklerde komplo teorileri ana akım medya, akademi ve siyasetin dışında, yer alan fikirlerle sıklıkla özdeşleştirilirler. Bir akademik görüşe göre, komplo teorileri tanımları gereği ‘resmi’ açıklamalara karşı kurgulanan iddialardır.[efn_note]David Coady (2006), “An Introduction to the Philosophical Debate About Conspiracy Theories”, David Coady (der.) içinde (1-12), Conspiracy Theories: The Philosophical Debate, London: Routledge.[/efn_note] Ciddi bir ‘marjinalleş(tir)me’ söz konusudur. Bu durum ‘komplo teorisi’ tabirinin yaftalamak ve itibarsızlaştırmak amacıyla kullanıldığı, muhalif fikirleri susturmak için yararlanılan siyasi bir araç olarak devreye sokulduğu yorumlarına yol açar.

Yarı-demokratik, otoriter ve totaliter yönetimlerde komplo zihniyeti sıklıkla bizzat devletin kendisi ile, egemen ideoloji ile, merkezle ve dolayısıyla ana akım ile kolaylıkla ilişkili olabilir. Bir komplo teorisi bazı durumlarda resmi olana karşı konumlanmak bir yana, resmi olanın ta kendisidir.

Yarı-demokratik, otoriter ve totaliter yönetimlerde komplo zihniyeti sıklıkla bizzat devletin kendisi ile, egemen ideoloji ile, merkezle ve dolayısıyla ana akım ile kolaylıkla ilişkili olabilir. Bir komplo teorisi bazı durumlarda resmi olana karşı konumlanmak bir yana, resmi olanın ta kendisidir.

Komplo teorilerinden nasıl korunuruz?

Sihirli bir reçete maalesef yok. Ama yine de yapılabilecekler var. Öncelikle eleştirel düşünmeye ve bu konuda yararlanabileceğimiz araçlara mümkün olduğunca kendimizi aşina kılmalıyız. Evet, bazı komplo iddiaları sonunda ‘gerçek’ çıkabilir ama bu durum istisnadır. Büyük ekseriyetle komplo iddialarının safsata oldukları sonunda ortaya çıkar. Bu anlamda zaman komplo teorilerinin aleyhine işler. Komplo teorileri duygusal bir mecrada işlerlik kazandıkları için sakin kalmak, şüphe etmek, düşünmek, farklı alternatifler üzerine kafa yormak ve bu anlamda zamanı kullanmak da önemlidir. İnternette ve gerçek hayatta yankı odalarından çıkmak gereklidir ama zordur.

Komplo teorileriyle eleştirel düşünce unsurlarını kullanarak mücadele etmek önemlidir. Buna karşın, internetteki bir komplo iddiasını çürütmeye çalışmak, ilk bakışta takınılması gereken bir tutum gibi gözükse de, bazı durumlarda saçma sapan olduğu aşikâr bir iddiayı daha da yaygınlaştırmaya yarayabilir. Kendi başına bırakıldığında çok az insana ulaşma kapasitesi olan bir iddiayı çürüteyim derken istemeden de olsa her şeye rağmen inanmaya hazır başka bir kitleye ulaştırmada ‘kolaylaştırıcı’ bir rol oynayabiliriz.[efn_note]Cass R. Sunstein ve Adrian Vermeule (2009), “Conspiracy Theories: Causes and Cures”, The Journal of Political Philosophy, 17(2), s. 221-4.[/efn_note]

Doğrudan çürütmek bazen işe yarar, bazense tepki doğurur. Aksine, sakin kalmak ve muhatabımızın zihninde soru işareti yaratmak, bir nevi düşünmeye davet etmek daha çok işe yarayabilir. Ateşli bir komplo teorisyeni ile tartışmaya girmek sorunu çözmeyebilir. Kullandığımız akıl yürütme yöntemi doğru da olsa bir komplo iddiasının sahibi söz konusu konu hakkında bizden daha çok şey biliyor olabilir. Dolayısıyla, dersimize iyi çalışmamız, komplo iddiasını içeren konuyla ilgili bir ön hazırlık yapmamız gerekir. Her zaman tartışmanın bir neticeye bağlanmayacağına hazırlıklı olmamız da önemlidir.

Birçok durumda bir komplo teorisi söylemsel olarak diğerlerini andırır. Bu anlamda, komplo teorilerinin tarihine bakmak, bu konuda okuma yapmak da faydalı olacaktır. Bir komplo teorisinin son kertede doğru ya da yanlış olduğunu kesin olarak anlamamız her zaman mümkün olamasa da elimizdeki doneler bize komplocu sularda dolaştığımızı hatırlatır, önümüzü aydınlatır.

Siyasi ideolojilerle komplocu zihniyet arasındaki geçişkenlik ile ilgilenmek de işe yarayabilir. Komplo teorileri ne de olsa Aydınlanma Çağı’ndan beri farklı şekillerde önümüze çıkan aşina bir kurguya sahiptir. İçerik farklı da olsa form aynıdır. Komplo kurgusunu anlamak ve nelerle birlikte geldiğini öngörmek aslında zor değildir ve yolun yarısını geçmek demektir. Bu kurgu hayatın kendisiyle neredeyse her seferinde çelişir. Zira, komplo teorisyenlerinin hayallerinde yaşattıkları komplocular ne zannettikleri kadar kusursuz, ne zannettikleri kadar şeytani ne de zannettikleri kadar cesurdur.

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fikir Turu’nun editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Bu yazı ilk kez 3 Eylül 2019’da yayımlanmıştır.

Kerem Karaosmanoğlu
Kerem Karaosmanoğlu
Doç. Dr. Kerem Karaosmanoğlu – ‘Komplo Teorileri – Disiplinlerarası bir bakış' kitabının yazarı, Yıldız Teknik Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Bölümü’nde öğretim üyesi. Bilkent Üniversitesi Siyaset Bilimi Bölümü’nde lisans ve yüksek lisans derecelerini aldıktan sonra 2006 yılında Londra Üniversitesi Goldsmiths Medya ve İletişim Bölümü’nde doktorasını tamamladı. Kültürel çalışmalar, Türkiye’de azınlıklar, kültürel kimlikler ve komplo teorileri hakkında ulusal ve uluslararası dergilerde makaleleri yayımlandı.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

0
Would love your thoughts, please comment.x