Anlamaya çalışmak, elimizden gelen bu

2020’nin neredeyse ilk gününden beri belki de tüm dünyaya “güvenlik kaygıları” damgasını vurdu. Bazen bir virüsü bazen de Suriye’deki gelişmeleri bazen de kendimizi anlamaya çalıştık. Yayımladığımız makalelerle okurlarımızı düşünmeye çağırdık. Bizim gözümüzden şubat ayı…

Türkiye 28 Şubat’a çok acı haberlerle uyandı. Acımızı, kaygımızı, duygularımızı anlatacak kelime yok. Yapabileceğimiz veyahut elimizden gelen belki de tek şey, anlamaya çalışmak, İdlib’i, bölgesel dengeleri, olabilecekleri…

Suriye sorununun birçok veçhesi var, biz de bunları size uzmanlarından aldığımız yazılarla aktarmaya çalışıyoruz. Fakat olan biteni takip etmenin bazen ne kadar zor olduğunun da farkındayız. Bu çetrefilli sorun hakkında, konuşan çok ama doğrusu bilgili olan çok az. Biliyorsunuz, Fikir Turu’nun amaçlarından biri de karınca kararınca, hemen her alanda gördüğümüz bu bilgi eksikliğini gidermeye çalışmak. Bu anlamda bölgeyi karış karış bilen, tüm gelişmeleri adım adım takip eden Doç. Serhat Erkmen, bizce son derece kullanışlı bir kılavuz hazırladı: İdlib’i anlama kılavuzu. İki milyona yakın yeni bir mülteci akınını tetikleme, Rusya ile çatışmaya sebep olma riski taşıyan İdlib’de olanı biteni analiz etmeye yarayacak bu kılavuzu hazırlamak için yılların birikimini ortaya koyan ve kuyumcu titizliği ile yazan Erkmen’e minnettarız.

Türkiye’nin güvenlik meseleleri ve Libya’daki gelişmeler konuşulurken, son günlerde sıkça duyduğumuz Wagner vb. özel askeri şirketlere dair merakımızı bu alanda akademik çalışmaları da olan Yusuf Alabarda giderdi.

Türkiye’deki güvenlik tartışmalarında gündemde olan başka bir konu da yeniden gündeme gelen bekçilik kurumuydu. Onca mobeseye ve teknoloji yatırımına rağmen sokakların güvenliği için yeniden bekçilere ihtiyaç duyulmasının neyin göstergesi olduğunu, bu aladaki tartışmaların odak noktasının ne olması gerektiğini Doç. Dr. Erkan Koca’nın kaleminden okuduk.

Bir virüsün düşündürdükleri

Çin’de ortaya çıkan coronavirüsü 40’ı aşkın ülkeye yayıldı. Dünyanın geri kalanı da tedirginlik içinde virüsün kendilerine gelişini geciktirmeye çalışıyor.

Teknoloji hızla gelişirken, yapay zeka, dijitalleşme dilimizden düşmezken, bir virüs tüm insanlığın kırılganlığını, korunmasızlığını gözler önüne serdi. Karantinaya alınan şehirlerin, sokaklarda maskeyle gezen insanların görüntüleri sıradanlaştı.

Virüsten daha hızlı yayılansa panik, korku, yanlış bilgiler ve komplo teorileri oldu. Aşı karşıtları sessizliğe gömülürken virüse ve salgına dair en sağlıklı bilgileri Prof. Önder Ergönül’ün yazısından öğrendik.

Avrupa Klinik Mikrobiyoloji ve Enfeksiyon Hastalıkları Derneği (ESCMID) Yönetim Kurulu Üyesi, Yeni Enfeksiyonlar Grubu Sorumlusu Ergönül, hastalıkla ilgili bilgi vermekle kalmayıp, dünyanın özellikle Çin’in bu sorunla nasıl baş ettiğine de dikkat çekti.

Gerçekten de pek çok alanda dünya devi olarak görülen Çin bu süreçte çok önemli bir sınav veriyor. Virüsün hızla yayılması, Wuhan kentinde giriş çıkışların kapatılması kararının gecikmesi, gerekli tedbirlerin ilk aşamada hemen alınmaması toplumda büyük rahatsızlık yarattı, hatta Pekin yönetiminin belki de ilk kez açıkça eleştirilmesine kapı açtı. Çalışmalarını Çin’de sürdüren Dr. Ümit Alperen “Çin’de bir daha hiçbir şey eskisi gibi olmayacak” başlıklı yazısında, bizlere coronavirüs salgınının toplumu, ekonomiyi, siyaseti ve hatta dış politikayı nasıl dönüştürebileceğini anlattı.

Corana virüs, bir süreden beri, Çin’e yönelik düşmanlığı da, iyice belirgin hale getirdi. Çin’in teknolojik sıçrayışından duyulan korku anlamına gelen ‘sinoteknofobi’yi “Dijital oryantalizmin günah keçisi” makalemizde anlattık.

Coronavirüsü aslında küreselleşmeden uluslararası iş birliğine pek çok konuyu yeniden düşünmemizi de sağladı.

“Daha Az Batı”

İnsanlığın güvenliğini bir virüs tehdit ederken, Berlin’de bir araya gelen dünya liderleri Münih Güvenlik Konferansı’nda uluslararası güvenlik meselelerini ele alıyordu. Doç. Dr. Çiğdem Nas, neden bu sene Münih’te “Daha Az Batı” mesajının öne çıktığını yazısında anlattı.

Gazeteci Afşin Yurdakul ise bu sene Türkiye’de çok fazla gündem olmayan Davos Zirvesi’nde dünyanın uykusunu kaçıran hangi sorunların görüşüldüğünü ve Davos’a dair gözümüzden kaçanları yazdı.

ABD Başkanı Donald Trump’ın aylardır sözünü ettiği, İsrail ve Filistin arasında barışı sağlayacağını öne sürdüğü Yüzyılın Anlaşması, şubat ayının üzerine en çok konuşulan konuları arasındaydı. 181 sayfalık raporu madde madde inceleyerek ön plana çıkmayan satır aralarını okumaya çalıştık. Özellikle bu alanda dünyanın en önde gelen uzmanlarının ne düşündüğünü de okurlarla paylaştık; İsrail’in eski müzakerecilerinden Daniel Levy’nin “barış değil nefret planı” olarak tanımladığı taslak metne dair 10 maddelik düşündürücü değerlendirmesini, bir diğer önde gelen Ortadoğu uzmanı Martin Kramer’ın mevcut tarihsel perspektifte önceki barış planlarıyla karşılaştırmasını Türkçeye çevirdik.

ABD seçim felaketinin kıyısında mı? Almanya’da neler oluyor?

Fikir Turu’nda göz ettiğimiz noktalardan biri de, üstünkörü değil, meraklısına ilgilisine anlaşılır, olgulara dayalı, gerektiğinde de detaylı bilgi aktarmak. Bu anlamda, sık sık duyduğumuz ama en olduğunu da tam olarak bilmediğimiz Süper Salı, önseçimler gibi ABD siyasal sistemine ait kavramları da, kendine has üslubuyla açıklayan Cemal Tunçdemir imzalı iki yazıyı aynı gün arka arkaya yayınladık.

Onun detaylı anlatımıyla Demokratların içinde bulunduğu krizi, öne çıkan adayları ve ABD’nin kıyısında olduğu seçim felaketi senaryolarından haberdar olduk.

Fikir Turu olarak sürekli bir gözümüzün üzerinde olduğu dünya meselelerinden biri de ırkçılık, aşırı sağ, göçmen ve mülteci düşmanlığı. Zira bu siyasal akımlar, toplumların en kırılgan gruplarına zarar veriyor. Bu çerçevede Almanya’da iki nargile cafe’ye düzenlenen saldırılarda yabancıların hedef alınması ve 5 Türkün ölümü, son yıllarda tanıştığımız bir kavramı yeniden aklımıza getirdi: Eko-faşizm. Prof. Hilmi Demir bu faşizm türünün tarihsel kökenlerini ve kimleri hedef aldığını, nelerden beslendiğini anlattı.

Yeni başladığımız ve aynı anda pek çok ülkedeki gelişmelerden haberdar olmamızı sağladığı için çok sevdiğimiz Bir Tutam Dünya Turu’nun ikincisini de yayınladık. Bu sayede, coronavirüsüyle mücadele ederken bir yandan da hızla yaygınlaşan Çin-Çinli düşmanlığının boyutlarını ve Pekin’in bu kavramlarla nasıl baş etmeye çalıştığını, İran’da neden corona’ya “demokrat virüs” dendiğini, Mısır medyası Mübarek’in ardından döktüğü gözyaşlarını ve Rus milletvekili adaylarının “reality show” ile seçilmesi projesini öğrendik.

Dizilerin ardındaki güç savaşı

Biz kendi meselelerimizle boğuşurken dünyanın önde gelen yayın organlarında neler yayımlanıyor diye bakmaya da devam ettik. Zira, oralarda yayınlanan ve önemli bulduğumuz makaleleri de bildiğiniz gibi çevirip, editoryal katkılarla dikkatinize sunmaya çalışıyoruz.

New York Times Magazine’de yayınlan Birleşik Arap Emirlikleri’nin veliaht prensi MBZ’in çok kapsamlı portresi de bu anlamda sizinle paylaşmak istediğimiz makalelerden biri oldu. Makalede detaylı bir biçimde Türkiye’de de çok merak edilen, adı pek çok karanlık senaryoyla da anılan Veliaht Prens’in şekillendirdiği BAE’nin bölge vizyonu başta Mısır darbesi olmak üzere çeşitli planları detaylı bir biçimde anlatılıyordu.

Ortadoğu’ya dair dikkatimizi çeken bir başka kayda değer makale ise, ekranlarda gördüğümüz popüler diziler üzerinden yapılan tarihi yeniden yazma savaşlarının politik anlamı üzerineydi. Lyon Siyasal Araştırmalar Enstitüsü (IEP)’nden siyaset bilimci Dr. Mustafa Beysuni’nin detaylı araştırması, Diriliş Ertuğrul’a karşı çekilen Ateş Sultanlıkları dizisinin amacını ele alıyor.

Ortadoğu’da dizi savaşları devam ederken, Hollywood ise hikaye kıtlığı yaşıyor gibi. Zira, bu seneki Oscarların dördünü Güney Kore yapımı bir film olan “Parasite” aldı. Bu sürprizi ve Parasite filmin nasıl bir değişim habercisi olduğunu Doğu Yücel yazdı. Sanatla ilgili başka bir yazımız da Prof. Feyza Çorapçı tarafından kaleme alınan ve sanatın çocuklara neler kazandırdığını, çocukların önünde açtığı büyük kapıyı ve yerel yönetimlere düşen görevleri örneklerle anlatan yazıydı.

Nazife Şişman bir ütopya olarak sürekli söz edilen “akıllı şehirler”e dair göz ardı edilenlere dikkat çekti. Prof. Acar Baltaş ise, erteleme sorununu, sebeplerini ve çözüm önerilerini bu dertten mustarip olanlar için çarpıcı bir dille ele aldı.

Daha ferah haberler aldığımız, sağlıklı günlerin yaşandığı bir mart dileğiyle…

Bu yazı ilk kez 28 Şubat 2020’de yayımlanmıştır.

Semin Gümüşel Güner
Semin Gümüşel Güner
Semin Gümüşel - İstanbul Üniversitesi İngilizce İktisat Bölümü’nden sonra Galatasaray Üniversitesi’nde uluslararası ilişkiler alanında yüksek lisans yaptı. Gazeteciliğe 1996’da Siyaset Meydanı programında başladı, ardından Aktüel, Nokta ve Newsweek Türkiye dergilerinde, Al Jazeera Türk’te ve Habertürk’te çalıştı.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

Anlamaya çalışmak, elimizden gelen bu

2020’nin neredeyse ilk gününden beri belki de tüm dünyaya “güvenlik kaygıları” damgasını vurdu. Bazen bir virüsü bazen de Suriye’deki gelişmeleri bazen de kendimizi anlamaya çalıştık. Yayımladığımız makalelerle okurlarımızı düşünmeye çağırdık. Bizim gözümüzden şubat ayı…

Türkiye 28 Şubat’a çok acı haberlerle uyandı. Acımızı, kaygımızı, duygularımızı anlatacak kelime yok. Yapabileceğimiz veyahut elimizden gelen belki de tek şey, anlamaya çalışmak, İdlib’i, bölgesel dengeleri, olabilecekleri…

Suriye sorununun birçok veçhesi var, biz de bunları size uzmanlarından aldığımız yazılarla aktarmaya çalışıyoruz. Fakat olan biteni takip etmenin bazen ne kadar zor olduğunun da farkındayız. Bu çetrefilli sorun hakkında, konuşan çok ama doğrusu bilgili olan çok az. Biliyorsunuz, Fikir Turu’nun amaçlarından biri de karınca kararınca, hemen her alanda gördüğümüz bu bilgi eksikliğini gidermeye çalışmak. Bu anlamda bölgeyi karış karış bilen, tüm gelişmeleri adım adım takip eden Doç. Serhat Erkmen, bizce son derece kullanışlı bir kılavuz hazırladı: İdlib’i anlama kılavuzu. İki milyona yakın yeni bir mülteci akınını tetikleme, Rusya ile çatışmaya sebep olma riski taşıyan İdlib’de olanı biteni analiz etmeye yarayacak bu kılavuzu hazırlamak için yılların birikimini ortaya koyan ve kuyumcu titizliği ile yazan Erkmen’e minnettarız.

Türkiye’nin güvenlik meseleleri ve Libya’daki gelişmeler konuşulurken, son günlerde sıkça duyduğumuz Wagner vb. özel askeri şirketlere dair merakımızı bu alanda akademik çalışmaları da olan Yusuf Alabarda giderdi.

Türkiye’deki güvenlik tartışmalarında gündemde olan başka bir konu da yeniden gündeme gelen bekçilik kurumuydu. Onca mobeseye ve teknoloji yatırımına rağmen sokakların güvenliği için yeniden bekçilere ihtiyaç duyulmasının neyin göstergesi olduğunu, bu aladaki tartışmaların odak noktasının ne olması gerektiğini Doç. Dr. Erkan Koca’nın kaleminden okuduk.

Bir virüsün düşündürdükleri

Çin’de ortaya çıkan coronavirüsü 40’ı aşkın ülkeye yayıldı. Dünyanın geri kalanı da tedirginlik içinde virüsün kendilerine gelişini geciktirmeye çalışıyor.

Teknoloji hızla gelişirken, yapay zeka, dijitalleşme dilimizden düşmezken, bir virüs tüm insanlığın kırılganlığını, korunmasızlığını gözler önüne serdi. Karantinaya alınan şehirlerin, sokaklarda maskeyle gezen insanların görüntüleri sıradanlaştı.

Virüsten daha hızlı yayılansa panik, korku, yanlış bilgiler ve komplo teorileri oldu. Aşı karşıtları sessizliğe gömülürken virüse ve salgına dair en sağlıklı bilgileri Prof. Önder Ergönül’ün yazısından öğrendik.

Avrupa Klinik Mikrobiyoloji ve Enfeksiyon Hastalıkları Derneği (ESCMID) Yönetim Kurulu Üyesi, Yeni Enfeksiyonlar Grubu Sorumlusu Ergönül, hastalıkla ilgili bilgi vermekle kalmayıp, dünyanın özellikle Çin’in bu sorunla nasıl baş ettiğine de dikkat çekti.

Gerçekten de pek çok alanda dünya devi olarak görülen Çin bu süreçte çok önemli bir sınav veriyor. Virüsün hızla yayılması, Wuhan kentinde giriş çıkışların kapatılması kararının gecikmesi, gerekli tedbirlerin ilk aşamada hemen alınmaması toplumda büyük rahatsızlık yarattı, hatta Pekin yönetiminin belki de ilk kez açıkça eleştirilmesine kapı açtı. Çalışmalarını Çin’de sürdüren Dr. Ümit Alperen “Çin’de bir daha hiçbir şey eskisi gibi olmayacak” başlıklı yazısında, bizlere coronavirüs salgınının toplumu, ekonomiyi, siyaseti ve hatta dış politikayı nasıl dönüştürebileceğini anlattı.

Corana virüs, bir süreden beri, Çin’e yönelik düşmanlığı da, iyice belirgin hale getirdi. Çin’in teknolojik sıçrayışından duyulan korku anlamına gelen ‘sinoteknofobi’yi “Dijital oryantalizmin günah keçisi” makalemizde anlattık.

Coronavirüsü aslında küreselleşmeden uluslararası iş birliğine pek çok konuyu yeniden düşünmemizi de sağladı.

“Daha Az Batı”

İnsanlığın güvenliğini bir virüs tehdit ederken, Berlin’de bir araya gelen dünya liderleri Münih Güvenlik Konferansı’nda uluslararası güvenlik meselelerini ele alıyordu. Doç. Dr. Çiğdem Nas, neden bu sene Münih’te “Daha Az Batı” mesajının öne çıktığını yazısında anlattı.

Gazeteci Afşin Yurdakul ise bu sene Türkiye’de çok fazla gündem olmayan Davos Zirvesi’nde dünyanın uykusunu kaçıran hangi sorunların görüşüldüğünü ve Davos’a dair gözümüzden kaçanları yazdı.

ABD Başkanı Donald Trump’ın aylardır sözünü ettiği, İsrail ve Filistin arasında barışı sağlayacağını öne sürdüğü Yüzyılın Anlaşması, şubat ayının üzerine en çok konuşulan konuları arasındaydı. 181 sayfalık raporu madde madde inceleyerek ön plana çıkmayan satır aralarını okumaya çalıştık. Özellikle bu alanda dünyanın en önde gelen uzmanlarının ne düşündüğünü de okurlarla paylaştık; İsrail’in eski müzakerecilerinden Daniel Levy’nin “barış değil nefret planı” olarak tanımladığı taslak metne dair 10 maddelik düşündürücü değerlendirmesini, bir diğer önde gelen Ortadoğu uzmanı Martin Kramer’ın mevcut tarihsel perspektifte önceki barış planlarıyla karşılaştırmasını Türkçeye çevirdik.

ABD seçim felaketinin kıyısında mı? Almanya’da neler oluyor?

Fikir Turu’nda göz ettiğimiz noktalardan biri de, üstünkörü değil, meraklısına ilgilisine anlaşılır, olgulara dayalı, gerektiğinde de detaylı bilgi aktarmak. Bu anlamda, sık sık duyduğumuz ama en olduğunu da tam olarak bilmediğimiz Süper Salı, önseçimler gibi ABD siyasal sistemine ait kavramları da, kendine has üslubuyla açıklayan Cemal Tunçdemir imzalı iki yazıyı aynı gün arka arkaya yayınladık.

Onun detaylı anlatımıyla Demokratların içinde bulunduğu krizi, öne çıkan adayları ve ABD’nin kıyısında olduğu seçim felaketi senaryolarından haberdar olduk.

Fikir Turu olarak sürekli bir gözümüzün üzerinde olduğu dünya meselelerinden biri de ırkçılık, aşırı sağ, göçmen ve mülteci düşmanlığı. Zira bu siyasal akımlar, toplumların en kırılgan gruplarına zarar veriyor. Bu çerçevede Almanya’da iki nargile cafe’ye düzenlenen saldırılarda yabancıların hedef alınması ve 5 Türkün ölümü, son yıllarda tanıştığımız bir kavramı yeniden aklımıza getirdi: Eko-faşizm. Prof. Hilmi Demir bu faşizm türünün tarihsel kökenlerini ve kimleri hedef aldığını, nelerden beslendiğini anlattı.

Yeni başladığımız ve aynı anda pek çok ülkedeki gelişmelerden haberdar olmamızı sağladığı için çok sevdiğimiz Bir Tutam Dünya Turu’nun ikincisini de yayınladık. Bu sayede, coronavirüsüyle mücadele ederken bir yandan da hızla yaygınlaşan Çin-Çinli düşmanlığının boyutlarını ve Pekin’in bu kavramlarla nasıl baş etmeye çalıştığını, İran’da neden corona’ya “demokrat virüs” dendiğini, Mısır medyası Mübarek’in ardından döktüğü gözyaşlarını ve Rus milletvekili adaylarının “reality show” ile seçilmesi projesini öğrendik.

Dizilerin ardındaki güç savaşı

Biz kendi meselelerimizle boğuşurken dünyanın önde gelen yayın organlarında neler yayımlanıyor diye bakmaya da devam ettik. Zira, oralarda yayınlanan ve önemli bulduğumuz makaleleri de bildiğiniz gibi çevirip, editoryal katkılarla dikkatinize sunmaya çalışıyoruz.

New York Times Magazine’de yayınlan Birleşik Arap Emirlikleri’nin veliaht prensi MBZ’in çok kapsamlı portresi de bu anlamda sizinle paylaşmak istediğimiz makalelerden biri oldu. Makalede detaylı bir biçimde Türkiye’de de çok merak edilen, adı pek çok karanlık senaryoyla da anılan Veliaht Prens’in şekillendirdiği BAE’nin bölge vizyonu başta Mısır darbesi olmak üzere çeşitli planları detaylı bir biçimde anlatılıyordu.

Ortadoğu’ya dair dikkatimizi çeken bir başka kayda değer makale ise, ekranlarda gördüğümüz popüler diziler üzerinden yapılan tarihi yeniden yazma savaşlarının politik anlamı üzerineydi. Lyon Siyasal Araştırmalar Enstitüsü (IEP)’nden siyaset bilimci Dr. Mustafa Beysuni’nin detaylı araştırması, Diriliş Ertuğrul’a karşı çekilen Ateş Sultanlıkları dizisinin amacını ele alıyor.

Ortadoğu’da dizi savaşları devam ederken, Hollywood ise hikaye kıtlığı yaşıyor gibi. Zira, bu seneki Oscarların dördünü Güney Kore yapımı bir film olan “Parasite” aldı. Bu sürprizi ve Parasite filmin nasıl bir değişim habercisi olduğunu Doğu Yücel yazdı. Sanatla ilgili başka bir yazımız da Prof. Feyza Çorapçı tarafından kaleme alınan ve sanatın çocuklara neler kazandırdığını, çocukların önünde açtığı büyük kapıyı ve yerel yönetimlere düşen görevleri örneklerle anlatan yazıydı.

Nazife Şişman bir ütopya olarak sürekli söz edilen “akıllı şehirler”e dair göz ardı edilenlere dikkat çekti. Prof. Acar Baltaş ise, erteleme sorununu, sebeplerini ve çözüm önerilerini bu dertten mustarip olanlar için çarpıcı bir dille ele aldı.

Daha ferah haberler aldığımız, sağlıklı günlerin yaşandığı bir mart dileğiyle…

Bu yazı ilk kez 28 Şubat 2020’de yayımlanmıştır.

Semin Gümüşel Güner
Semin Gümüşel Güner
Semin Gümüşel - İstanbul Üniversitesi İngilizce İktisat Bölümü’nden sonra Galatasaray Üniversitesi’nde uluslararası ilişkiler alanında yüksek lisans yaptı. Gazeteciliğe 1996’da Siyaset Meydanı programında başladı, ardından Aktüel, Nokta ve Newsweek Türkiye dergilerinde, Al Jazeera Türk’te ve Habertürk’te çalıştı.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

0
Would love your thoughts, please comment.x