Haniye ve Şükür suikastları nelere yol açabilir?

İsrail’in Hizbullah ve Hamas liderlerinden Fuat Şükür ve İsmail Haniye’yi öldürmesi hangi mesajları içeriyor? İran ve Hizbullah kanlı eylemlere nasıl yanıt verecek? Orta Doğu topyekûn bir savaşa sürükleniyor mu?

İsrail, Gazze’de soykırıma varan saldırılarına devam ederken dünyanın bir endişesi de savaşın Orta Doğu’da bir topyekûn savaşı tetiklemesi. İsrail’in Hizbullah ve Hamas liderlerinden Fuat Şükür ve İsmail Haniye’yi öldürmesi sonrası Orta Doğu’da eller tetiklere uzanırken sağduyu kazanacak mı yoksa en çok korkulan olacak mı? İran ve müttefikleri şimdiye kadar tansiyonu daha fazla yükseltmekten kaçındı. Ancak son yaşananlar en serinkanlıların bile tansiyonunu tepe noktasına ulaştıracak nitelikte.

Carnegie Uluslararası Barış Vakfı’nın Ortadoğu Merkezi’nin resmî internet sitesi kıdemli editörü Michael Young, olayların sıcağında Carnegie’nin Orta Doğu uzmanlarından görüş alarak kısa bir analiz kaleme aldı.

Yazıdan öne çıkan bölümleri aktarıyoruz:

Ne oldu?

“İsrail, 30 Temmuz’u 31 Temmuz’a bağlayan gece, biri Beyrut’un güney banliyölerinde üst düzey bir Hizbullah yetkilisi olan Fuad Şükrü’yü, diğeri ise Tahran’da Hamas’ın Siyasi Büro Başkanı İsmail Haniye’yi hedef alan iki saldırı gerçekleştirdi. İsrail, Şükrü’nün insansız hava aracı saldırısında hayatını kaybettiğini iddia ediyor, ancak Hizbullah bunu doğrulamadı. İranlı kaynaklar ve Hamas Haniye’nin öldürüldüğünü duyurdu.

Bu iki operasyon, 27 Temmuz’da işgal altındaki Golan Tepeleri’nde bulunan Mecdel Şems’e düzenlenen roket saldırısında 12 çocuk ve gencin öldürülmesinin ardından bölgede gerilimin tırmandığı bir döneme denk geldi. İsrail saldırıdan Hizbullah’ı sorumlu tutarken, Hizbullah saldırıyla ilgisi olduğunu reddetti. İsrail’in Hizbullah’a karşı hamlesi bekleniyordu, ancak Haniye’nin öldürülmesi sürpriz oldu.

Haniye’ye yönelik suikastın Tahran’da gerçekleşmesi, Gazze çatışmasının daha geniş Orta Doğu’ya yayılma olasılığını büyük ölçüde arttırdı. İran’dan ve Hizbullah’tan gelen karşılık vereceklerine dair açıklamalar durumun kontrolden çıkmakta olduğuna işaret ediyor.

Bu neden önemli?

İran ve müttefikleri, İsrail’in çifte suikastını İran’ın Orta Doğu’daki nüfuzuna ve ağlarına bir meydan okuma olarak yorumladılar.

Bununla birlikte, bunu ABD ile koordineli bir çabanın parçası olarak da görecekler. ABD uçakları, 30 Temmuz gecesi, İsrail’in Şükrü’ye yönelik saldırısından kısa bir süre sonra, Irak’ın Babil vilayetindeki Kataib Hizbullah Örgütü’nün (Kataib Hizbullah, ABD öncülüğündeki koalisyon güçlerinin Irak’ı işgalinin ardından kurulmuş, İran’a yakın Irak’ın en etkili silahlı gruplarından biri) bir üssünü bombalayarak İran yanlısı milislerin birkaç üyesini öldürdü. Taraflar eylemlerini karşı tarafın eylemleriyle ilişkilendirdi.

Tüm tarafların karşı tarafın saldırgan eylemlerine askerî misillemede bulunarak caydırıcılık duruşlarını korumaya çalışacakları bir noktaya geliyoruz, bu da tırmanışı kontrol altına almayı neredeyse imkansız hale getiriyor.

İsrail’in bölgesel bir çatışmayı önlemeye yönelik Amerikan çağrılarını giderek daha az önemsiyor görünmesi özellikle dikkat çekici.

Şükrü’ye yönelik suikastın ya da suikast girişiminin İsrail’in Haniye’yi öldürmesinden hemen önce gerçekleşmiş olması, Binyamin Netanyahu’nun, Nisan 2014’te Şam’daki İran Büyükelçiliği’ni bombalaması sonucu bazı üst düzey Kudüs Gücü yetkilisini öldürdükleri zamanki gibi ABD’yi İran’la askerî bir çatışmaya sürüklemeye çalıştığı izlenimini kuvvetlendiriyor. Aslında o dönemde çıkan haberlerde ABD Başkanı Joe Biden’ın İsrail’in niyetleri konusunda endişeli olduğu belirtiliyordu. ABD yönetimi defalarca İran’la savaşa girmek istemediğini belirtti. Ancak Joe Biden’ın artık fiziksel olarak zayıflamış bir topal ördek olduğu, Başkan Yardımcısı Kamala Harris’in boyundan büyük işlere kalkıştığı ve Başkan’ın ulusal güvenlik ekibinin İsrail’i desteklemekle Gazze savaşını sona erdirmek arasında kalıp net bir strateji belirleyemediği bir ortamda, insanların çoğu kargaşa içinde bir Beyaz Saray görüyor.

Sonuçları neler olabilir?

Bir yanda İran ve müttefikleri, diğer yanda İsrail ve ABD gerilimi daha da tırmandırırsa, bölgesel bir savaş ihtimali kısa sürede gerçeğe dönüşecektir.

Netanyahu’nun ABD’yi Tahran’la bir çatışmaya sürükleyebileceği kesin değil. Ancak İranlıların Amerikalıların kararlı bir şekilde İsrail’in yanında olacağı algısına kapılmaları bile Washington ve Tahran arasındaki kapalı kapılar ardında diyalog yoluyla gerilimi düşürmeyi çok daha zor hale getirebilir. Aslında, İsrail ve ABD’deki koyu destekçileri arasında Biden yönetiminin, daha önceki Obama yönetimi gibi, İsrail’in zararına İran’ı Orta Doğu’da güçlendirmeye çalıştığına dair ısrarlı bir inanç varken, bu tür temasları kesmek İsrail’in çıkarına olabilir.

Dolayısıyla yakın gelecekte tehlikede olan konu, büyük bir bölgesel askerî tırmanmanın önlenip önlenemeyeceğidir. En endişe verici olan ise İranlıların İsrail’e yönelik eşzamanlı bombardımanları bölgesel müttefikleriyle koordine etmeyi tercih etmeleridir ki bu son derece yıkıcı olabilir ve ABD’yi İsrail’in yanında savaşa sokabilir. Bu bir kabus senaryosu olur ama aynı zamanda Netanyahu’nun da tercih ettiği bir senaryodur.

Bu nedenle İran’ın İsrail’in tuzağından kaçması ve daha ölçülü bir şekilde karşılık vermesi daha olası. Direniş Ekseni üyelerinin İsrail’e karşı ortak askerî operasyonlarını içeren “arenaların birliği” stratejisiyle İsrail’i zaten füzeler ve insansız hava araçlarıyla kuşattığı varsayılabilir. Bu avantajı neden kaybetsinler?

Bununla birlikte, kesinlikle gerekli olacak bir şey, Biden yönetiminin Gazze’de ateşkes sağlamak için daha güçlü bir müdahalede bulunmasıdır. İsrailliler, özellikle de Netanyahu, Biden yönetiminin tereddütleri etrafında dans etme konusunda çevik olduklarını kanıtladılar ve geçen hafta İsrail başbakanı Kongre’deki üyelerin çoğunluğu tarafından dalkavuk bir tavırla karşılandı. Bu da Harris’in seçimi kazanıp kazanmamasından bağımsız olarak Beyaz Saray’ı dinleme ihtimalini azaltacaktır. Bununla birlikte, savaşa girmek için en az iki kişi gerekir, bu nedenle İran’ın vereceği yanıt, zaten kaynamakta olan bir tencerenin kapağını tutmak için çok önemli olacaktır.”

Bu yazı ilk kez 1 Ağustos 2024’te yayımlanmıştır.

Michael Yaung’ın Carnegie Uluslararası Barış Vakfı’nın Ortadoğu Merkezi’nden internet sitesindeki Diwan adlı blogunda yayınladığı “Israel Has Targeted Hamas’s Ismail Haniyeh in Tehran and Hezbollah’s Fouad Shukr near Beirut” başlıklı yazısından bölümler Mustafa Alkan tarafından çevrilmiş ve ediyoryal katkısı ile yayına hazırlanmıştır. Yazının orijinaline aşağıdaki linkten erişebilirsiniz. https://carnegieendowment.org/middle-east/diwan/2024/07/israel-has-targeted-ismail-haniyeh-and-fouad-shukr-in-tehran-and-beirut?lang=en

Fikir Turu
Fikir Turuhttps://fikirturu.com/
Fikir Turu, yalnızca Türkiye’deki düşünce hayatını değil, dünyanın da ne düşündüğünü, tartıştığını okurlarına aktarmaya çalışıyor. Bu amaçla, İngilizce, Arapça, Rusça, Almanca ve Çince yazılmış önemli makalelerin belli başlı bölümlerini çevirerek, editoryal katkılarla okuruna sunmaya çalışıyor. Her makalenin orijinal metnine ve değerli çevirmen arkadaşlarımızın bilgilerine makalenin alt kısmındaki notlardan ulaşabilirsiniz.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

Haniye ve Şükür suikastları nelere yol açabilir?

İsrail’in Hizbullah ve Hamas liderlerinden Fuat Şükür ve İsmail Haniye’yi öldürmesi hangi mesajları içeriyor? İran ve Hizbullah kanlı eylemlere nasıl yanıt verecek? Orta Doğu topyekûn bir savaşa sürükleniyor mu?

İsrail, Gazze’de soykırıma varan saldırılarına devam ederken dünyanın bir endişesi de savaşın Orta Doğu’da bir topyekûn savaşı tetiklemesi. İsrail’in Hizbullah ve Hamas liderlerinden Fuat Şükür ve İsmail Haniye’yi öldürmesi sonrası Orta Doğu’da eller tetiklere uzanırken sağduyu kazanacak mı yoksa en çok korkulan olacak mı? İran ve müttefikleri şimdiye kadar tansiyonu daha fazla yükseltmekten kaçındı. Ancak son yaşananlar en serinkanlıların bile tansiyonunu tepe noktasına ulaştıracak nitelikte.

Carnegie Uluslararası Barış Vakfı’nın Ortadoğu Merkezi’nin resmî internet sitesi kıdemli editörü Michael Young, olayların sıcağında Carnegie’nin Orta Doğu uzmanlarından görüş alarak kısa bir analiz kaleme aldı.

Yazıdan öne çıkan bölümleri aktarıyoruz:

Ne oldu?

“İsrail, 30 Temmuz’u 31 Temmuz’a bağlayan gece, biri Beyrut’un güney banliyölerinde üst düzey bir Hizbullah yetkilisi olan Fuad Şükrü’yü, diğeri ise Tahran’da Hamas’ın Siyasi Büro Başkanı İsmail Haniye’yi hedef alan iki saldırı gerçekleştirdi. İsrail, Şükrü’nün insansız hava aracı saldırısında hayatını kaybettiğini iddia ediyor, ancak Hizbullah bunu doğrulamadı. İranlı kaynaklar ve Hamas Haniye’nin öldürüldüğünü duyurdu.

Bu iki operasyon, 27 Temmuz’da işgal altındaki Golan Tepeleri’nde bulunan Mecdel Şems’e düzenlenen roket saldırısında 12 çocuk ve gencin öldürülmesinin ardından bölgede gerilimin tırmandığı bir döneme denk geldi. İsrail saldırıdan Hizbullah’ı sorumlu tutarken, Hizbullah saldırıyla ilgisi olduğunu reddetti. İsrail’in Hizbullah’a karşı hamlesi bekleniyordu, ancak Haniye’nin öldürülmesi sürpriz oldu.

Haniye’ye yönelik suikastın Tahran’da gerçekleşmesi, Gazze çatışmasının daha geniş Orta Doğu’ya yayılma olasılığını büyük ölçüde arttırdı. İran’dan ve Hizbullah’tan gelen karşılık vereceklerine dair açıklamalar durumun kontrolden çıkmakta olduğuna işaret ediyor.

Bu neden önemli?

İran ve müttefikleri, İsrail’in çifte suikastını İran’ın Orta Doğu’daki nüfuzuna ve ağlarına bir meydan okuma olarak yorumladılar.

Bununla birlikte, bunu ABD ile koordineli bir çabanın parçası olarak da görecekler. ABD uçakları, 30 Temmuz gecesi, İsrail’in Şükrü’ye yönelik saldırısından kısa bir süre sonra, Irak’ın Babil vilayetindeki Kataib Hizbullah Örgütü’nün (Kataib Hizbullah, ABD öncülüğündeki koalisyon güçlerinin Irak’ı işgalinin ardından kurulmuş, İran’a yakın Irak’ın en etkili silahlı gruplarından biri) bir üssünü bombalayarak İran yanlısı milislerin birkaç üyesini öldürdü. Taraflar eylemlerini karşı tarafın eylemleriyle ilişkilendirdi.

Tüm tarafların karşı tarafın saldırgan eylemlerine askerî misillemede bulunarak caydırıcılık duruşlarını korumaya çalışacakları bir noktaya geliyoruz, bu da tırmanışı kontrol altına almayı neredeyse imkansız hale getiriyor.

İsrail’in bölgesel bir çatışmayı önlemeye yönelik Amerikan çağrılarını giderek daha az önemsiyor görünmesi özellikle dikkat çekici.

Şükrü’ye yönelik suikastın ya da suikast girişiminin İsrail’in Haniye’yi öldürmesinden hemen önce gerçekleşmiş olması, Binyamin Netanyahu’nun, Nisan 2014’te Şam’daki İran Büyükelçiliği’ni bombalaması sonucu bazı üst düzey Kudüs Gücü yetkilisini öldürdükleri zamanki gibi ABD’yi İran’la askerî bir çatışmaya sürüklemeye çalıştığı izlenimini kuvvetlendiriyor. Aslında o dönemde çıkan haberlerde ABD Başkanı Joe Biden’ın İsrail’in niyetleri konusunda endişeli olduğu belirtiliyordu. ABD yönetimi defalarca İran’la savaşa girmek istemediğini belirtti. Ancak Joe Biden’ın artık fiziksel olarak zayıflamış bir topal ördek olduğu, Başkan Yardımcısı Kamala Harris’in boyundan büyük işlere kalkıştığı ve Başkan’ın ulusal güvenlik ekibinin İsrail’i desteklemekle Gazze savaşını sona erdirmek arasında kalıp net bir strateji belirleyemediği bir ortamda, insanların çoğu kargaşa içinde bir Beyaz Saray görüyor.

Sonuçları neler olabilir?

Bir yanda İran ve müttefikleri, diğer yanda İsrail ve ABD gerilimi daha da tırmandırırsa, bölgesel bir savaş ihtimali kısa sürede gerçeğe dönüşecektir.

Netanyahu’nun ABD’yi Tahran’la bir çatışmaya sürükleyebileceği kesin değil. Ancak İranlıların Amerikalıların kararlı bir şekilde İsrail’in yanında olacağı algısına kapılmaları bile Washington ve Tahran arasındaki kapalı kapılar ardında diyalog yoluyla gerilimi düşürmeyi çok daha zor hale getirebilir. Aslında, İsrail ve ABD’deki koyu destekçileri arasında Biden yönetiminin, daha önceki Obama yönetimi gibi, İsrail’in zararına İran’ı Orta Doğu’da güçlendirmeye çalıştığına dair ısrarlı bir inanç varken, bu tür temasları kesmek İsrail’in çıkarına olabilir.

Dolayısıyla yakın gelecekte tehlikede olan konu, büyük bir bölgesel askerî tırmanmanın önlenip önlenemeyeceğidir. En endişe verici olan ise İranlıların İsrail’e yönelik eşzamanlı bombardımanları bölgesel müttefikleriyle koordine etmeyi tercih etmeleridir ki bu son derece yıkıcı olabilir ve ABD’yi İsrail’in yanında savaşa sokabilir. Bu bir kabus senaryosu olur ama aynı zamanda Netanyahu’nun da tercih ettiği bir senaryodur.

Bu nedenle İran’ın İsrail’in tuzağından kaçması ve daha ölçülü bir şekilde karşılık vermesi daha olası. Direniş Ekseni üyelerinin İsrail’e karşı ortak askerî operasyonlarını içeren “arenaların birliği” stratejisiyle İsrail’i zaten füzeler ve insansız hava araçlarıyla kuşattığı varsayılabilir. Bu avantajı neden kaybetsinler?

Bununla birlikte, kesinlikle gerekli olacak bir şey, Biden yönetiminin Gazze’de ateşkes sağlamak için daha güçlü bir müdahalede bulunmasıdır. İsrailliler, özellikle de Netanyahu, Biden yönetiminin tereddütleri etrafında dans etme konusunda çevik olduklarını kanıtladılar ve geçen hafta İsrail başbakanı Kongre’deki üyelerin çoğunluğu tarafından dalkavuk bir tavırla karşılandı. Bu da Harris’in seçimi kazanıp kazanmamasından bağımsız olarak Beyaz Saray’ı dinleme ihtimalini azaltacaktır. Bununla birlikte, savaşa girmek için en az iki kişi gerekir, bu nedenle İran’ın vereceği yanıt, zaten kaynamakta olan bir tencerenin kapağını tutmak için çok önemli olacaktır.”

Bu yazı ilk kez 1 Ağustos 2024’te yayımlanmıştır.

Michael Yaung’ın Carnegie Uluslararası Barış Vakfı’nın Ortadoğu Merkezi’nden internet sitesindeki Diwan adlı blogunda yayınladığı “Israel Has Targeted Hamas’s Ismail Haniyeh in Tehran and Hezbollah’s Fouad Shukr near Beirut” başlıklı yazısından bölümler Mustafa Alkan tarafından çevrilmiş ve ediyoryal katkısı ile yayına hazırlanmıştır. Yazının orijinaline aşağıdaki linkten erişebilirsiniz. https://carnegieendowment.org/middle-east/diwan/2024/07/israel-has-targeted-ismail-haniyeh-and-fouad-shukr-in-tehran-and-beirut?lang=en

Fikir Turu
Fikir Turuhttps://fikirturu.com/
Fikir Turu, yalnızca Türkiye’deki düşünce hayatını değil, dünyanın da ne düşündüğünü, tartıştığını okurlarına aktarmaya çalışıyor. Bu amaçla, İngilizce, Arapça, Rusça, Almanca ve Çince yazılmış önemli makalelerin belli başlı bölümlerini çevirerek, editoryal katkılarla okuruna sunmaya çalışıyor. Her makalenin orijinal metnine ve değerli çevirmen arkadaşlarımızın bilgilerine makalenin alt kısmındaki notlardan ulaşabilirsiniz.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

0
Would love your thoughts, please comment.x