Söylentilerin gölgesindeki seçim

Halk 21 Şubat’taki Meclis seçimlerini boykot edecek mi? İran Cumhurbaşkanı Ruhani istifa edecek mi? Birbirleriyle rekabet eden reformistlerin ve muhafazakârların ortak noktası ne? Somut projelerin önerilmediği seçim olur mu?

İran’da 11. Dönem İslami Şura Meclisi seçimleri 21 Şubat Cuma günü yapılacak. Binlerce adayın yarışacağı seçimler için izin verilen yasal kampanya süresi sadece bir hafta. Seçim sürecinde mutad olduğu üzere ülkedeki birçok siyasi parti milletvekili adaylarını ortak seçim listeleri ile seçmenin karşısına çıkarmayı tercih etti. Örneğin, çeşitli muhafazakar partiler seçimlere ‘İslam Devrimi Güçleri Koalisyonu Şurası’ adını verdikleri bir çatı ittifak içerisinde giriyor. Ortak aday listesinin başında ise 2004-2017 arasında Tahran Belediye Başkanlığı yapmış, Devrim Muhafızları Ordusu’ndan tuğgeneral rütbesiyle emekli olmuş, etkili muhafazakar politikacılardan Muhammed Bakır Galibaf yer alıyor. Seçimlerde adaylar, partiler ve parti koalisyonları arasında bir siyasi rekabet cereyan ediyor olsa da en temelde ülkedeki muhafazakar ve reformist politik akımlar arasında bir yarış söz konusu.

Yarışın ana konusu ise Meclis’te çoğunluğu hangi politik akımın elde edeceği. Dolayısıyla bu kısa sürede, tekrar etmek gerekirse, adayların ve siyasi partilerin rekabetinden ziyade, iki ana politik akımın yani reformistlerin ve muhafazakârların yarışına tanıklık ediyoruz. Sistemde reformist akımı en üst düzeyde Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani temsil ederken, muhafazakar akımı Devrim Rehberi Ali Hamaney temsil ediyor.

Seçimlerin arifesinde, iki kanadın gündemini meşgul eden konular ise, reformist Cumhurbaşkanı Ruhani’nin istifa edip etmeyeceği, seçmenin sandığı boykot etme olasılığı. Seçim atmosferinde asıl öne çıkan sorunsa, ABD yaptırımları nedeniyle gerçekleşemeyecek olan ve halkın temel sorunlarına yanıt verecek somut projelerin olmayışı.

Ruhani istifa eder mi?

Söylentiler arasında en öne çıkanlardan biri, görev süresi 2021 yılında bitecek olan reformist Cumhurbaşkanı Ruhani’nin bu süreyi beklemeden istifa edeceği hakkında. Hükümet Sözcüsü Ali Rebii, 12 Şubat’ta yaptığı açıklama ile Ruhani’nin görev süresinin sonuna kadar çıkacak tüm istifa haberlerini peşinen yalanladıklarını ifade etti ama söylentilerin önüne geçilebildiğini söylemek zor.

Muhafazakâr kanat tarafından, Ruhani hükümetinin ve genel olarak reformist kanadın dile getirilmeyen bir zaafiyet içerisinde olduğu ve dolayısıyla adı konmamış bir meşruiyet krizi ile karşı karşıya bulunduğu iddiasını gündemde tutan bu söylenti, seçimler öncesi hem reformist adayların hem de reform yanlısı seçmenlerin moral gücünü sarsmayı da hedefliyor.

Bu nedenle, Cumhurbaşkanı Ruhani, 16 Şubat’ta düzenlediği bir basın toplantısında bu iddiaları bizzat tekzip etmek zorunda kaldı. Reformist yayın organlarından Afitab-ı Yezd de Ruhani’nin beyanlarını ‘Son Ana Kadar Varım’ ifadesiyle manşetine taşıdı.[efn_note]http://aftabeyazd.ir/155140-تا-آخرین-ساعت-هستم.html[/efn_note]

Son iki yıldır, Ruhani hükümetinin özellikle dış politikada sıkıntıya girdiği anlarda Cumhurbaşkanı’nın ve yardımcısının istifalarına dair söylentilerin yayıldığına dikkat çeken haberde, yönetimden ayrılmasının “Cumhurbaşkanı Ruhani istese de istemese de” gerçekçi olmayacağı iddia ediliyor. Habere göre, “muhafazakâr rakipleri onu daha fazla yıpratmak için sloganlarını ‘Ruhani gitmeli’ yapmış olsalar da Ruhani’nin sonuna kadar sürdüreceği bir görevi bulunmakta.” Bu ifadeler, reformist kanatta, Ruhani’nin liderliğine atfedilen önemi göstermesi açısından dikkat çekici.

Reform hareketinin önemli simalarından akademisyen ve eski milletvekili Celal Celalizade, aynı gazetedeki ‘Düzeni Ruhani’den Koruma’ başlıklı köşe yazısında istifa söylentilerini ele alıyor.[efn_note]http://aftabeyazd.ir/155133-%D8%AD%D9%85%D8%A7%DB%8C%D8%AA-%D9%86%D8%B8%D8%A7%D9%85–%D8%A7%D8%B2-%D8%B1%D9%88%D8%AD%D8%A7%D9%86%DB%8C.html[/efn_note] Yazısına, “Hasan Ruhani dünkü oturumunda hakkında yakın zaman önce öne sürülen söylentilerin en büyüklerinden birine yanıt verdi” diyerek başlayan Celalizade’ye göre, “Ruhani gelecek Meclis’te olasılıkla çok daha fazla baskılarla da karşı karşıya kalacak.”

Celalizade için, “Meclis’in bazı muhafazakâr adaylarının kendi propaganda sloganlarını ‘Ruhani gitmeli’ yapmış” olmaları, Ruhani’yi “gelecekte istifaya zorlamanın işaretçisi.” Ne var ki, bazı muhafazakâr politikacıların bu baskıcı söylemine karşın, Ruhani’nin basın toplantısındaki ifadelerinden “ikinci dört yıllık dönemini tamamlamak için rejimin desteğine tamamen sahip” olduğu sonucunu çıkarıyor. Dolayısıyla, Celalizade, “‘Ruhani gitmeli’ sloganının artık işe yaramayacağı görüşünde.” Celalizade’nin bu görüşleri, Ruhani liderliğindeki mevcut hükümete ve onun temsil ettiği reform hareketine yönelik meşruiyet eleştirilerine reformist kanattan gelen bir yanıt niteliğinde.

Başta Ali Hamaney olmak üzere devlet bürokrasisinin Ruhani’yi desteklediğini ima eden Celalizade, son söz olarak Cumhurbaşkanı Ruhani’nin “bu desteklerden halkın ve düzenin çıkarları doğrultusunda yararlanmayı maksimuma çıkarması gerektiğini” belirtiyor.

Seçmen sandığa gidecek mi?

Seçim sürecinde gündemi tayin eden söylentilerin bir diğeri de seçmenlerin sandık başına gitmeyerek seçimleri boykot edebileceği etrafında şekilleniyor. Devrim ile iktidara gelmiş bir yönetim olarak, İran’daki iktidar, toplumsal ve politik meşruiyet zemininin sağlam ve sürdürülebilir olması konusunda oldukça hassas. Bu bağlamda, seçimlere kitlesel katılım, muhafazakâr devlet ve siyaset adamları tarafından mevcut düzenin meşruiyetinin onayı noktasında oldukça kritik bir unsur olarak değerlendiriliyor.

Devrim Rehberi Ali Hamaney’in 18 Şubat’ta sarf ettiği ifadeler bu konuda gayet açıklayıcı.[efn_note]http://farsi.khamenei.ir/news-content?id=44938[/efn_note] Ali Hamaney, seçimleri “genel cihad, ülkenin güçlenmesinin kaynağı ve İslami düzenin itibarı” şeklinde niteliyor. Hamaney’in seçimlere katılımı, politik bir perspektifin çok ötesinde dini bir vecibe olarak tarif etmesi, İran’daki iktidarın seçimler yoluyla gerçekleşen toplumsal rızaya atfettiği önemi gösteriyor. Hamaney’e göre, “oy sandıklarının başında halkın geniş ve coşkulu mevcudiyeti, inşallah ülkede bereketin ve dönüştürücü etkilerin kaynağı olacak.”

Seçimlere geniş çaplı katılım, reformist siyaset ve devlet adamlarının da gündemini meşgul ediyor. Bir örnek olarak, Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani, geçtiğimiz hafta bir mitingdeki konuşmasında tüm İranlıları seçimlere katılmaya davet etti.[efn_note]https://www.tasnimnews.com/fa/news/1398/11/22/2200933/دعوت-رئیس-جمهور-از-مردم-برای-حضور-در-انتخابات-روحانی-انتخابات-و-صندوق-رای-منجی-ما-است[/efn_note] Sadece kendisini dinleyenlere değil, tüm İran halkına hitap ederek konuşan Ruhani, seçimlerde bir tercihte bulunmanın halkın “dini ve milli en yüksek görevlerinden birisi” olduğunu ifade ediyor. Burada Ruhani’nin de seçimlere katılımı dini bir çerçeve içerisine oturttuğu göze çarpıyor. Ruhani’ye göre, seçimler İslam Devrimi’nin büyük başarılarından birisi.

“Rica ediyorum, pasif olma”

Seçim sürecinde çok sayıda reformist adayın seçimlere girmesinin engellenmesi, başta Ruhani’nin kendisi olmak üzere reform yanlısı politikacı ve seçmelerin şiddetli tepkisini çekmişti. Ancak Ruhani, bu tepkilerin bir boykot şeklini almaması gerektiğini ısrarla vurguluyor. “Bu seçimlerde bir takım şikayet ve itirazlarımızın olması mümkündür” diyen Ruhani, eleştirinin serbest olduğunu ifade ettikten sonra İran halkına, “rica ediyorum pasif olma” şeklinde sesleniyor.

Dikkat çekici biçimde, seçimleri ve oy sandığını İran halkının kurtarıcısı şeklinde niteleyen Ruhani’ye göre, İran halkının “şundan bundan dolayı” oy sandığına ve seçimlere öfkelenmesi doğru değil. Seçimlerin “ulusal azameti ve düşman karşısında sebatı da takviye edeceğini” iddia eden Ruhani, “her seçimde, Devrim Rehberi’nin [Ali Hamaney] seçimlere katılımı vurguladığının” da altını çiziyor.

Seçimleri boykotun reform hareketi için uygun bir seçenek olmadığı teması, reformist birçok köşe yazarının da ele aldığı bir konu. Etemad gazetesinde, “Biz ve Kısıtlanan ‘Seçimler’” başlıklı yazısında, tanınmış gazeteci ve siyasetçi Muhammed Atriyanfer, seçimlere katılmamaktan bahseden kişilerin karşılarında yalnızca iki yol bulunduğunu göz önüne almaları gerektiğini belirtiyor.[efn_note]http://www.etemadnewspaper.ir/fa/main/detail/143029/ما-و«-انتخابات»-محدود[/efn_note] Bu yollardan birincisinin eylemsizlik yolu, ikincisinin ise iktidarı devirme yolu olduğunu ifade eden Atriyanfer’e göre, “iktidarı devirme reform hareketi perspektifinden ölümcül zehirdir; çünkü reformistler düzeni benimserler; dolayısıyla tamamen İslam Cumhuriyeti’nin politik sistemine muhalefet yönünde hareket edemezler.” Bu söylem, reform hareketinde hâkim olan eğilimin, mevcut düzeni meşru kabul ettiğini ve mevcut düzeni tahrip edecek şekilde mutlak ve sınır tanımayan bir muhalefeti doğru kabul etmediğini göstermesi açısından kayda değer. Atriyanfer’in reform yanlısı siyasetçilere ve seçmene önerisi ise, “mevcut şartlarda da elimizden geldiğince İslami Şura Meclisi’nin ulusal sandalyelerine ulaşmak için çaba sergileyip ve sonra kamuoyunun isteklerini göz önüne alarak, onların hayata geçmesi için çaba ve gayret gösterelim” şeklinde.

Ruhani’nin ve Atriyanfer’in bu ortak söylemi, muhafazakâr rakipleri için olduğu kadar, reformist siyaset ve devlet adamları için de seçimlere kitlesel ve geniş çaplı katılımın, mevcut düzenin meşruiyeti açısından ziyadesiyle önemli telakki edildiğini gösteriyor. Ali Hamaney için düzenin meşruiyeti ne kadar yaşamsal ise Hasan Ruhani için de o kadar yaşamsal denilebilir. Dolayısıyla, seçim programlarının içeriğinden, seçim sürecindeki tartışmalardan ve seçim sonuçlarında bağımsız olarak, hem muhafazakârlar hem de reformistler açısından bizatihi seçimlerin kendisi ve seçimlere katılım büyük önem kazanıyor.

Reformistler ve Muhafazakarların ortak noktası

Düzenin meşruiyetinin sürdürülmesinde seçimlerin kritik rolü hakkında reformistler ile aynı düşünce çizgisinde bulunan muhafazakârlar, seçim sürecinde siyasi rakiplerinin meşruiyetini kamuoyunun gözünde zayıflatacak söylemlerden ise kaçınmıyorlar.

Bu doğrultuda, Kayhan gazetesi, Salı günkü manşetini seçimler ile İran’daki ekonomik kriz arasındaki ilişkileri tartışan bir habere ayırıyor.[efn_note]http://kayhan.ir/ Kayhan gazetesinde, müstakil sayfalara link verilememektedir.[/efn_note] “Ekonomik Sorunların Devamı veya Ray Değiştirme; Karar Halkın” başlığını taşıyan haberde, seçimlere az bir süre kala, “hükümet yanlısı ve reformist adayların seçimiyle mevcut ekonomik sorunların devamı ve diğeri devrimci adayların seçimiyle Meclis’in rayının değiştirilmesi” olarak “iki yaklaşımın halkın tercihine sunulduğu” belirtiliyor.

Haber, reformist milletvekillerinin çoğunluğu teşkil ettiği mevcut Meclis’in açılış döneminde, başta doların aşırı yükselmesi olmak üzere İran’daki ekonomik sorunların bu seviyeye geleceğini kimsenin düşünmediğini ifade ettikten sonra “şimdi sadece bu inanılmaz olay gerçekleşmekle kalmadı, bu dört yılda başka diğer pahalılık türleri ve çeşitlerine de şahit olduk” diyor.

Habere göre, mevcut Meclis’in sonuçları, “marjinalleştirmeden, görevleri bir kenara koymaktan, hükümeti denetim eksikliğinden başka bir şey olmadı.” Zımni olarak, reformist milletvekillerini ve Ruhani hükümetini ekonomik sorunlardan sorumlu tutan ve meşruiyetlerini sorgulayan haber, İran halkının şimdi bir tercihte bulunması gerektiği görüşünde: “Ya Meclis’te bu anlayışın devamına tanık olalım veya başka bir yaklaşım seçerek yeni bir birliktelik gerçekleşsin ve ekonomik rayın değişimine tanık olalım. Karar halkın.”

Somut proje eksikliği

Meclis seçimlerine çok az bir süre kala, dikkat çeken başka bir konu da halkın gerçek gündeminin tartışmalarda çok az yer bulması, yer bulabildiği durumlarda ise yalnızca politik rakiplerin meşruiyetini sorgulamada bir araç haline getirilmesi.

ABD yaptırımlarının baskısı ve etkileri İran seçmeninin somut sorunlarına dair politikacıların kayda değer projeler önerememesine neden olan etkenlerden bir diğeri. Çünkü, projelerin gerçekleşme olasılığının yaptırımlar nedeniyle çok az olduğunu siyasetçi de seçmen de biliyor. Ortalıkta somut projeler olmayınca bir önceki Meclis seçimlerinin aksine, bu seçim süreci oldukça heyecansız.

2016 seçimlerinde seçime katılım oranı 62% olmuştu. Bu seçimlerin en fazla merak edilen sonucu, kimin veya kimlerin kazandığından daha çok, katılım oranının ne olacağı. Bunu da hafta sonu göreceğiz.

Twitter: @eyupersoy

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fikir Turu’nun editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Bu yazı ilk kez 20 Şubat 2020’de yayımlanmıştır.

Eyüp Ersoy
Eyüp Ersoy
Dr. Eyüp Ersoy - Bilkent Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden doktorasını aldı. Çalışma alanları arasında, Orta Doğu jeopolitiği ile Türkiye-İran ilişkileri bulunuyor. Fransızca, Arapça ve Farsça biliyor. Hali hazırda, Ahi Evran Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde görev yapıyor.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

Söylentilerin gölgesindeki seçim

Halk 21 Şubat’taki Meclis seçimlerini boykot edecek mi? İran Cumhurbaşkanı Ruhani istifa edecek mi? Birbirleriyle rekabet eden reformistlerin ve muhafazakârların ortak noktası ne? Somut projelerin önerilmediği seçim olur mu?

İran’da 11. Dönem İslami Şura Meclisi seçimleri 21 Şubat Cuma günü yapılacak. Binlerce adayın yarışacağı seçimler için izin verilen yasal kampanya süresi sadece bir hafta. Seçim sürecinde mutad olduğu üzere ülkedeki birçok siyasi parti milletvekili adaylarını ortak seçim listeleri ile seçmenin karşısına çıkarmayı tercih etti. Örneğin, çeşitli muhafazakar partiler seçimlere ‘İslam Devrimi Güçleri Koalisyonu Şurası’ adını verdikleri bir çatı ittifak içerisinde giriyor. Ortak aday listesinin başında ise 2004-2017 arasında Tahran Belediye Başkanlığı yapmış, Devrim Muhafızları Ordusu’ndan tuğgeneral rütbesiyle emekli olmuş, etkili muhafazakar politikacılardan Muhammed Bakır Galibaf yer alıyor. Seçimlerde adaylar, partiler ve parti koalisyonları arasında bir siyasi rekabet cereyan ediyor olsa da en temelde ülkedeki muhafazakar ve reformist politik akımlar arasında bir yarış söz konusu.

Yarışın ana konusu ise Meclis’te çoğunluğu hangi politik akımın elde edeceği. Dolayısıyla bu kısa sürede, tekrar etmek gerekirse, adayların ve siyasi partilerin rekabetinden ziyade, iki ana politik akımın yani reformistlerin ve muhafazakârların yarışına tanıklık ediyoruz. Sistemde reformist akımı en üst düzeyde Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani temsil ederken, muhafazakar akımı Devrim Rehberi Ali Hamaney temsil ediyor.

Seçimlerin arifesinde, iki kanadın gündemini meşgul eden konular ise, reformist Cumhurbaşkanı Ruhani’nin istifa edip etmeyeceği, seçmenin sandığı boykot etme olasılığı. Seçim atmosferinde asıl öne çıkan sorunsa, ABD yaptırımları nedeniyle gerçekleşemeyecek olan ve halkın temel sorunlarına yanıt verecek somut projelerin olmayışı.

Ruhani istifa eder mi?

Söylentiler arasında en öne çıkanlardan biri, görev süresi 2021 yılında bitecek olan reformist Cumhurbaşkanı Ruhani’nin bu süreyi beklemeden istifa edeceği hakkında. Hükümet Sözcüsü Ali Rebii, 12 Şubat’ta yaptığı açıklama ile Ruhani’nin görev süresinin sonuna kadar çıkacak tüm istifa haberlerini peşinen yalanladıklarını ifade etti ama söylentilerin önüne geçilebildiğini söylemek zor.

Muhafazakâr kanat tarafından, Ruhani hükümetinin ve genel olarak reformist kanadın dile getirilmeyen bir zaafiyet içerisinde olduğu ve dolayısıyla adı konmamış bir meşruiyet krizi ile karşı karşıya bulunduğu iddiasını gündemde tutan bu söylenti, seçimler öncesi hem reformist adayların hem de reform yanlısı seçmenlerin moral gücünü sarsmayı da hedefliyor.

Bu nedenle, Cumhurbaşkanı Ruhani, 16 Şubat’ta düzenlediği bir basın toplantısında bu iddiaları bizzat tekzip etmek zorunda kaldı. Reformist yayın organlarından Afitab-ı Yezd de Ruhani’nin beyanlarını ‘Son Ana Kadar Varım’ ifadesiyle manşetine taşıdı.[efn_note]http://aftabeyazd.ir/155140-تا-آخرین-ساعت-هستم.html[/efn_note]

Son iki yıldır, Ruhani hükümetinin özellikle dış politikada sıkıntıya girdiği anlarda Cumhurbaşkanı’nın ve yardımcısının istifalarına dair söylentilerin yayıldığına dikkat çeken haberde, yönetimden ayrılmasının “Cumhurbaşkanı Ruhani istese de istemese de” gerçekçi olmayacağı iddia ediliyor. Habere göre, “muhafazakâr rakipleri onu daha fazla yıpratmak için sloganlarını ‘Ruhani gitmeli’ yapmış olsalar da Ruhani’nin sonuna kadar sürdüreceği bir görevi bulunmakta.” Bu ifadeler, reformist kanatta, Ruhani’nin liderliğine atfedilen önemi göstermesi açısından dikkat çekici.

Reform hareketinin önemli simalarından akademisyen ve eski milletvekili Celal Celalizade, aynı gazetedeki ‘Düzeni Ruhani’den Koruma’ başlıklı köşe yazısında istifa söylentilerini ele alıyor.[efn_note]http://aftabeyazd.ir/155133-%D8%AD%D9%85%D8%A7%DB%8C%D8%AA-%D9%86%D8%B8%D8%A7%D9%85–%D8%A7%D8%B2-%D8%B1%D9%88%D8%AD%D8%A7%D9%86%DB%8C.html[/efn_note] Yazısına, “Hasan Ruhani dünkü oturumunda hakkında yakın zaman önce öne sürülen söylentilerin en büyüklerinden birine yanıt verdi” diyerek başlayan Celalizade’ye göre, “Ruhani gelecek Meclis’te olasılıkla çok daha fazla baskılarla da karşı karşıya kalacak.”

Celalizade için, “Meclis’in bazı muhafazakâr adaylarının kendi propaganda sloganlarını ‘Ruhani gitmeli’ yapmış” olmaları, Ruhani’yi “gelecekte istifaya zorlamanın işaretçisi.” Ne var ki, bazı muhafazakâr politikacıların bu baskıcı söylemine karşın, Ruhani’nin basın toplantısındaki ifadelerinden “ikinci dört yıllık dönemini tamamlamak için rejimin desteğine tamamen sahip” olduğu sonucunu çıkarıyor. Dolayısıyla, Celalizade, “‘Ruhani gitmeli’ sloganının artık işe yaramayacağı görüşünde.” Celalizade’nin bu görüşleri, Ruhani liderliğindeki mevcut hükümete ve onun temsil ettiği reform hareketine yönelik meşruiyet eleştirilerine reformist kanattan gelen bir yanıt niteliğinde.

Başta Ali Hamaney olmak üzere devlet bürokrasisinin Ruhani’yi desteklediğini ima eden Celalizade, son söz olarak Cumhurbaşkanı Ruhani’nin “bu desteklerden halkın ve düzenin çıkarları doğrultusunda yararlanmayı maksimuma çıkarması gerektiğini” belirtiyor.

Seçmen sandığa gidecek mi?

Seçim sürecinde gündemi tayin eden söylentilerin bir diğeri de seçmenlerin sandık başına gitmeyerek seçimleri boykot edebileceği etrafında şekilleniyor. Devrim ile iktidara gelmiş bir yönetim olarak, İran’daki iktidar, toplumsal ve politik meşruiyet zemininin sağlam ve sürdürülebilir olması konusunda oldukça hassas. Bu bağlamda, seçimlere kitlesel katılım, muhafazakâr devlet ve siyaset adamları tarafından mevcut düzenin meşruiyetinin onayı noktasında oldukça kritik bir unsur olarak değerlendiriliyor.

Devrim Rehberi Ali Hamaney’in 18 Şubat’ta sarf ettiği ifadeler bu konuda gayet açıklayıcı.[efn_note]http://farsi.khamenei.ir/news-content?id=44938[/efn_note] Ali Hamaney, seçimleri “genel cihad, ülkenin güçlenmesinin kaynağı ve İslami düzenin itibarı” şeklinde niteliyor. Hamaney’in seçimlere katılımı, politik bir perspektifin çok ötesinde dini bir vecibe olarak tarif etmesi, İran’daki iktidarın seçimler yoluyla gerçekleşen toplumsal rızaya atfettiği önemi gösteriyor. Hamaney’e göre, “oy sandıklarının başında halkın geniş ve coşkulu mevcudiyeti, inşallah ülkede bereketin ve dönüştürücü etkilerin kaynağı olacak.”

Seçimlere geniş çaplı katılım, reformist siyaset ve devlet adamlarının da gündemini meşgul ediyor. Bir örnek olarak, Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani, geçtiğimiz hafta bir mitingdeki konuşmasında tüm İranlıları seçimlere katılmaya davet etti.[efn_note]https://www.tasnimnews.com/fa/news/1398/11/22/2200933/دعوت-رئیس-جمهور-از-مردم-برای-حضور-در-انتخابات-روحانی-انتخابات-و-صندوق-رای-منجی-ما-است[/efn_note] Sadece kendisini dinleyenlere değil, tüm İran halkına hitap ederek konuşan Ruhani, seçimlerde bir tercihte bulunmanın halkın “dini ve milli en yüksek görevlerinden birisi” olduğunu ifade ediyor. Burada Ruhani’nin de seçimlere katılımı dini bir çerçeve içerisine oturttuğu göze çarpıyor. Ruhani’ye göre, seçimler İslam Devrimi’nin büyük başarılarından birisi.

“Rica ediyorum, pasif olma”

Seçim sürecinde çok sayıda reformist adayın seçimlere girmesinin engellenmesi, başta Ruhani’nin kendisi olmak üzere reform yanlısı politikacı ve seçmelerin şiddetli tepkisini çekmişti. Ancak Ruhani, bu tepkilerin bir boykot şeklini almaması gerektiğini ısrarla vurguluyor. “Bu seçimlerde bir takım şikayet ve itirazlarımızın olması mümkündür” diyen Ruhani, eleştirinin serbest olduğunu ifade ettikten sonra İran halkına, “rica ediyorum pasif olma” şeklinde sesleniyor.

Dikkat çekici biçimde, seçimleri ve oy sandığını İran halkının kurtarıcısı şeklinde niteleyen Ruhani’ye göre, İran halkının “şundan bundan dolayı” oy sandığına ve seçimlere öfkelenmesi doğru değil. Seçimlerin “ulusal azameti ve düşman karşısında sebatı da takviye edeceğini” iddia eden Ruhani, “her seçimde, Devrim Rehberi’nin [Ali Hamaney] seçimlere katılımı vurguladığının” da altını çiziyor.

Seçimleri boykotun reform hareketi için uygun bir seçenek olmadığı teması, reformist birçok köşe yazarının da ele aldığı bir konu. Etemad gazetesinde, “Biz ve Kısıtlanan ‘Seçimler’” başlıklı yazısında, tanınmış gazeteci ve siyasetçi Muhammed Atriyanfer, seçimlere katılmamaktan bahseden kişilerin karşılarında yalnızca iki yol bulunduğunu göz önüne almaları gerektiğini belirtiyor.[efn_note]http://www.etemadnewspaper.ir/fa/main/detail/143029/ما-و«-انتخابات»-محدود[/efn_note] Bu yollardan birincisinin eylemsizlik yolu, ikincisinin ise iktidarı devirme yolu olduğunu ifade eden Atriyanfer’e göre, “iktidarı devirme reform hareketi perspektifinden ölümcül zehirdir; çünkü reformistler düzeni benimserler; dolayısıyla tamamen İslam Cumhuriyeti’nin politik sistemine muhalefet yönünde hareket edemezler.” Bu söylem, reform hareketinde hâkim olan eğilimin, mevcut düzeni meşru kabul ettiğini ve mevcut düzeni tahrip edecek şekilde mutlak ve sınır tanımayan bir muhalefeti doğru kabul etmediğini göstermesi açısından kayda değer. Atriyanfer’in reform yanlısı siyasetçilere ve seçmene önerisi ise, “mevcut şartlarda da elimizden geldiğince İslami Şura Meclisi’nin ulusal sandalyelerine ulaşmak için çaba sergileyip ve sonra kamuoyunun isteklerini göz önüne alarak, onların hayata geçmesi için çaba ve gayret gösterelim” şeklinde.

Ruhani’nin ve Atriyanfer’in bu ortak söylemi, muhafazakâr rakipleri için olduğu kadar, reformist siyaset ve devlet adamları için de seçimlere kitlesel ve geniş çaplı katılımın, mevcut düzenin meşruiyeti açısından ziyadesiyle önemli telakki edildiğini gösteriyor. Ali Hamaney için düzenin meşruiyeti ne kadar yaşamsal ise Hasan Ruhani için de o kadar yaşamsal denilebilir. Dolayısıyla, seçim programlarının içeriğinden, seçim sürecindeki tartışmalardan ve seçim sonuçlarında bağımsız olarak, hem muhafazakârlar hem de reformistler açısından bizatihi seçimlerin kendisi ve seçimlere katılım büyük önem kazanıyor.

Reformistler ve Muhafazakarların ortak noktası

Düzenin meşruiyetinin sürdürülmesinde seçimlerin kritik rolü hakkında reformistler ile aynı düşünce çizgisinde bulunan muhafazakârlar, seçim sürecinde siyasi rakiplerinin meşruiyetini kamuoyunun gözünde zayıflatacak söylemlerden ise kaçınmıyorlar.

Bu doğrultuda, Kayhan gazetesi, Salı günkü manşetini seçimler ile İran’daki ekonomik kriz arasındaki ilişkileri tartışan bir habere ayırıyor.[efn_note]http://kayhan.ir/ Kayhan gazetesinde, müstakil sayfalara link verilememektedir.[/efn_note] “Ekonomik Sorunların Devamı veya Ray Değiştirme; Karar Halkın” başlığını taşıyan haberde, seçimlere az bir süre kala, “hükümet yanlısı ve reformist adayların seçimiyle mevcut ekonomik sorunların devamı ve diğeri devrimci adayların seçimiyle Meclis’in rayının değiştirilmesi” olarak “iki yaklaşımın halkın tercihine sunulduğu” belirtiliyor.

Haber, reformist milletvekillerinin çoğunluğu teşkil ettiği mevcut Meclis’in açılış döneminde, başta doların aşırı yükselmesi olmak üzere İran’daki ekonomik sorunların bu seviyeye geleceğini kimsenin düşünmediğini ifade ettikten sonra “şimdi sadece bu inanılmaz olay gerçekleşmekle kalmadı, bu dört yılda başka diğer pahalılık türleri ve çeşitlerine de şahit olduk” diyor.

Habere göre, mevcut Meclis’in sonuçları, “marjinalleştirmeden, görevleri bir kenara koymaktan, hükümeti denetim eksikliğinden başka bir şey olmadı.” Zımni olarak, reformist milletvekillerini ve Ruhani hükümetini ekonomik sorunlardan sorumlu tutan ve meşruiyetlerini sorgulayan haber, İran halkının şimdi bir tercihte bulunması gerektiği görüşünde: “Ya Meclis’te bu anlayışın devamına tanık olalım veya başka bir yaklaşım seçerek yeni bir birliktelik gerçekleşsin ve ekonomik rayın değişimine tanık olalım. Karar halkın.”

Somut proje eksikliği

Meclis seçimlerine çok az bir süre kala, dikkat çeken başka bir konu da halkın gerçek gündeminin tartışmalarda çok az yer bulması, yer bulabildiği durumlarda ise yalnızca politik rakiplerin meşruiyetini sorgulamada bir araç haline getirilmesi.

ABD yaptırımlarının baskısı ve etkileri İran seçmeninin somut sorunlarına dair politikacıların kayda değer projeler önerememesine neden olan etkenlerden bir diğeri. Çünkü, projelerin gerçekleşme olasılığının yaptırımlar nedeniyle çok az olduğunu siyasetçi de seçmen de biliyor. Ortalıkta somut projeler olmayınca bir önceki Meclis seçimlerinin aksine, bu seçim süreci oldukça heyecansız.

2016 seçimlerinde seçime katılım oranı 62% olmuştu. Bu seçimlerin en fazla merak edilen sonucu, kimin veya kimlerin kazandığından daha çok, katılım oranının ne olacağı. Bunu da hafta sonu göreceğiz.

Twitter: @eyupersoy

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fikir Turu’nun editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Bu yazı ilk kez 20 Şubat 2020’de yayımlanmıştır.

Eyüp Ersoy
Eyüp Ersoy
Dr. Eyüp Ersoy - Bilkent Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden doktorasını aldı. Çalışma alanları arasında, Orta Doğu jeopolitiği ile Türkiye-İran ilişkileri bulunuyor. Fransızca, Arapça ve Farsça biliyor. Hali hazırda, Ahi Evran Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde görev yapıyor.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

0
Would love your thoughts, please comment.x