Astroloji bilim mi? Yıldızlar bize ne söyler, ne söylemez?

Binlerce yıl önce insanlar yıldızlara neden ilgi duydu? Onlara nasıl anlamlar yükledi? Çıplak gözle görülebilen hareketli en parlak yedi nesneyi haftanın günleriyle neden eşleştirdiler? Gök cisimlerinin konumları, yaşamımıza ve vereceğimiz kararlara bir etkisi olabilir mi? Prof. Dr. Ersin Göğüş yazdı.

Bitmekte olan yılın son günleri genelde koşuşturmalı oluyor. Yeni yıl başlamadan bazı işleri tamamlama isteği, taze yıla yeni umutlarla başlama arzusu, geçen yılın acıları ve sevinçleri ile bezeniyor ve bu günleri hem ruhen hem de bedenen normalden çok daha yoğun yaşıyoruz. Yeni yılda bizleri nelerin beklediğini elbette net bir şekilde kestiremiyoruz. Bilinmeyene doğru heyecanla yelken açtığımız bu noktada, yıl sonlarının olmazsa olmazları, astrologlar her taraftan kendilerini belli ediyorlar.

31 Aralık gecesini 1 Ocak sabahına bağlayan 5-6 saatlik evre Dünya yüzeyinde milyarlarca insan için özel bir zaman dilimi. Yeni yıla bir arada, mutlulukla başlayıp; yeni yılın sevinçle, sağlıkla, huzurla devamı temennilerimizi paylaşıyoruz. Bu sevince bazı evcil dostlar da ortak oluyor. Ancak Dünya’nın yaşayan diğer milyarlarca canlısı için 31 Aralık herhangi bir anlam taşımıyor. Nihayetinde Dünya kendi ekseninde dönmeye devam edecek, Güneş doğu ufkundan yükselecek ve tüm canlılar yeni bir güne merhaba diyeceğiz. Tıpkı son 4.5 milyar yıldır olduğu gibi.

Dünya’daki tüm canlılarda olduğu gibi, insanın yaşamında da mücadeleler hiç eksik olmamış. Ancak insan açısından mücadeleler epey farklı gelişmiş: İnsan doğanın işleyişini anlamaya ve çıkarımlar yapmaya (akıl yürütmeye) yönelebilmiş. Binlerce yıllık gözlem ve deneyime dayalı bilgileri nesilden nesile aktarabilmiş ve hayatını kolaylaştıracak ürünler ortaya çıkarmış. Bugün kullanmakta olduğumuz, Dünya’nın Güneş çevresinde hareketine dayalı Gregoryen takvimi bu ürünlerden bir tanesinin son halkası. 31 Aralık ise bu takvimin bir yılının son günü.

Yıldızlarda aranan anlam ve haftanın günleri

Gökkürede beliren binlerce yıldız ve gezegenler insanlık boyunca yaşamda önemli izler oluşturmuş. Işık kirliğinin olmadığı, yani insanın ürettiği elektrik enerjisinin önemli bir bölümünü gece aydınlatması için hoyratça savurmadığı zamanlarda gökkürede binlerce yıldız ve bazen gezegenler ışıl ışıl parlamaktaydı.

İnsanlar, yıldızların gökkürede konumlarının değişmemesi ve bir arada oluşturdukları desenlere, kendi yaşamlarından ve kahramanlık figürlerinden anlamlar yüklediler. Örneğin kış aylarında akşam saatlerinde doğu ufkunda rahatça gözlenen bir grup yıldız onlara avını taşıyan avcıyı çağrıştırdı. Bu gruba Avcı (Orion) Takımyıldızı diyoruz. Diğer takım yıldızların (Akrep, Balık, Koç gibi) adlandırma hikayesi de aynı.

Gezegenlerin hareketlerini takip ettiler; gezegenler gökkürede geceden geceye belli istikamette ilerlerken, bazen durup bir müddet geri istikamette yol aldığını gözlediler. Güneş çevresinde farklı yörüngelerdeki gezegenlerin birbirine göre hareketinin doğal sonucu olan geriye (retro) hareketlerin ilahi mesaj barındırdığını düşündüler.

Binlerce yıldır çıplak gözle görülebilen hareketli en parlak yedi nesneye ithafen bir haftayı yedi gün olarak tanımladılar: Ay, Mars, Merkür, Venüs, Jüpiter, Satürn ve Güneş[1]. Daha da ileriye gidip gökkürede nesneleri krallar, kraliçeler ve hatta tanrılar ile tasvir ettiler. Güneş sistemi gezegenlerini görkemli ve erişilmez tanrılar olarak gördüler: savaş tanrısı olan Mars ve tanrıların babası olan Jüpiter[2] sadece iki örnek.

İnsanlar, gezegenlerin farklı takım yıldızlarda gözlenmesine dayalı hikayeler geliştirip, kulaktan kulağa nesiller boyu anlatılan farklı mitolojileri ortaya çıkardılar.

Gök cisimlerinin konumlarının yaşamımıza, kararlarımıza etkisi var mı?

Tanrıların ve kralların kahramanlık öyküleri bir tarafta dursun.

Gökküre nesnelerinin insan üzerinde direkt etkisi var mı? Elbette var. Mesela Dünya kendi ekseni etrafında dönmeyi durdursa, Güneş Dünya’nın hep bir tarafını aydınlatır, diğer taraf hep karanlıkta kalır, tarım biter ve tüm dengeler bozulurdu. Biliyorum, asıl merak ettiğiniz etki bu değil.

Gök cisimlerinin konumlarının, bizim yaşamımıza ve vereceğimiz kararlara bir etkisi olabilir mi? Bu soruyu insan binlerce yıldır soruyor. Bu nedenle (bildiğim kadarıyla) kökeni tam olarak bilinmeyen, Babil uygarlığında önemli aşamalar kaydedip, eski Mısır uygarlığında geniş coğrafyalara yayılan astroloji uzun zamandır hayatımızın içinde.

Burada amacımın astrolojiyi kötülemek veya antitezler üretmek olmadığını vurgulamak isterim. Bu yazıda önemle vurgulamak istediğim, bilimselmiş gibi görünen öğretilerin veya yönlendirmelerin gerçek bir fayda sağlamadığı hatta genelde zarar verebildiğidir.

Astroloji bilim mi?

Astroloji bir bilim dalı değildir. Gözleme dayalı olması ve bazı bilimsel yöntemleri kullanması astrolojiyi bilimsel yapmaz.

Bilim[3] tanımımız çok açık. Bu tanıma 1600’lü yıllarda Galileo Galilei ile başlayan bilimsel yöntem anlayışı ile ulaştık. Bilimin meyvelerinden son 400 yıldır ziyadesi ile faydalanıyoruz. İnsanın son 400 yıldır yaşamı, daha öncesi ile karşılaştırılamayacak oranda hızla değişti.

Bunu bile bile insanlar neden hâlâ astrolojide umut arıyorlar? Yeni bir işe girişmek için hangi ayın uygun olacağı, bir yılın evlenmek veya çocuk yapmak için uygun olup olmadığı gibi binlerce günlük aktiviteye astrolojik yardım peşindeler?

En basitinden, bir birey hangi gün, hangi saatte doğduğu bilgisine dayanan bir sınıflandırma üzerinden gelecekteki bir aksiyonunun nasıl şekilleneceğini nasıl öğrenebilir? Elbette öğrenemez.

Ama günün sonunda, bilimin bugün bizi getirdiği nokta çok net. Gelişen teknoloji ve astronomi bilimi aracılığıyla elde ettiğimiz, insanı bambaşka bilgi düzeylerine taşıyan veriler bize yıldızlar, gök cisimleri hakkında çok şey söylüyor ama bunların hiçbiri dünyadaki sekiz milyar insanın bireysel olarak gelecekleriyle ilgili değil.

İnsanlar neden astrolojiden medet umuyor?

Astroloji bilim olmasa da, insanların astrolojiden medet umması sosyolojik bir durum. İnsan bir şey yapmak istiyor ancak bunu doğru zamanda, doğru insanlarla yapıp yapmadığı belirsizliklerinde astrolojiden yardım alıyor. Köşeli olmayan, ucu açık yönlendirmelerle insanı rahatlatıyor. Girişim başarılı olursa mutlu oluyor, astrolojik yardımı ballandıra ballandıra anlatıyor. Başarısız olursa ‘retro riskini dikkate almalıydım’ gibi demeçlerle faturayı zavallı gökküre nesnelerine çıkarıyor.

Popüler bilime meraklı olup aynı zamanda astrolojiyi de takip eden bazı tanıdıklar, belirsizliklerle dolu astrolojik yorumlamalar ile kuantum mekaniğinin belirsizlik ilkesi arasında bağ kurmaya çalışırlar. Kuantum mekaniği maddenin atom boyutlarında davranışını anlayabilmemizi sağlıyor. Modern bilimin temeli olan kuantum teoreminin en önemli prensiplerinden birisi belirsizlik ilkesi. Yani atom parçacığının bir fiziksel özelliğini (örneğin konumunu) çok hassas seviyede belirlemek, ancak diğer özelliğinin (hızının) ölçüm hassasiyetinden feragat ederek mümkün olabilir. Evet, felsefi boyutta kuantum durumlarını tam olarak hâlâ anlamamış olsak ta, 1940’lı yıllarda transistörlerin keşfi ile başlayan, bilgisayarlar ve akıllı telefonlar gibi bugün hayatımızın her yerini saran elektronik araçlar kuantum bilimi ve mühendisliğin ürünü.

Peki, binlerce yıldır hayatımızda olan astrolojinin bir ürünü var mı?

İnsanın astrolojiye yönelmesini (kendi penceremden) özgüven eksikliği olarak görüyorum. Değişik mecralarda astrologları yeni yılda beklenenleri anlatırken görünce Atatürk’ün sözü aklıma geliyor: Muhtaç olduğun kudret damarlarındaki asil kanda mevcuttur. Her kan asildir ve değerlidir. Yeter ki insan ne yaparsa yapsın kendini geliştirsin, hazırlasın ve kendine güvensin.

Yeni yılın mutluluk, huzur ve özgüven dolu günler getirmesi dileklerimle.

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fikir Turu’nun editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Bu yazı ilk kez 31 Aralık 2024’te yayımlanmıştır.

[1] Latince gün karşılıkları ile: dies Lunae, dies Martis, dies Mercurii, dies Iovis, dies Saturni ve dies Solis.

[2] Yunan mitolojisinde Zeus.

[3] https://sarkac.org/2017/07/bilim-nedir/

Ersin Göğüş
Ersin Göğüş
Prof. Dr. Ersin Göğüş, Sabancı Üniversitesi Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi, astrofizikçi. ODTÜ Fizik Bölümü’nden mezun olduktan sonra, NASA Marshall Uzay ve Havacılık Merkezi’nde yürüttüğü araştırmalarla doktora derecesini aldı. Amerikan Ulusal Uzay Bilimleri ve Teknolojileri Merkezi ve Sabancı Üniversitesi'nde çalışmalarını sürdürdü. Yüksek enerji astrofiziği alanında, nötron yıldızları, gama ışını patlamaları ve güneş sistemi dışındaki gezegenler konularında araştırmalar yapmaya devam ediyor. Bilimsel çalışmalarının yanı sıra, temel bilim eğitiminde astronominin rolü ve astronominin eğitime entegrasyonu konularında öğretmenlere yönelik eğitim programları düzenliyor. 2004 yılında Türkiye Bilimler Akademisi tarafından Genç Bilim İnsanı Ödülü’ne layık görüldü, 2008’de TÜBİTAK Teşvik Ödülü’nü, 2012 yılında FABED Eser Tümen Üstün Başarı Ödülü’nü aldı. Bilim Akademisi’nin asli üyesi.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

Astroloji bilim mi? Yıldızlar bize ne söyler, ne söylemez?

Binlerce yıl önce insanlar yıldızlara neden ilgi duydu? Onlara nasıl anlamlar yükledi? Çıplak gözle görülebilen hareketli en parlak yedi nesneyi haftanın günleriyle neden eşleştirdiler? Gök cisimlerinin konumları, yaşamımıza ve vereceğimiz kararlara bir etkisi olabilir mi? Prof. Dr. Ersin Göğüş yazdı.

Bitmekte olan yılın son günleri genelde koşuşturmalı oluyor. Yeni yıl başlamadan bazı işleri tamamlama isteği, taze yıla yeni umutlarla başlama arzusu, geçen yılın acıları ve sevinçleri ile bezeniyor ve bu günleri hem ruhen hem de bedenen normalden çok daha yoğun yaşıyoruz. Yeni yılda bizleri nelerin beklediğini elbette net bir şekilde kestiremiyoruz. Bilinmeyene doğru heyecanla yelken açtığımız bu noktada, yıl sonlarının olmazsa olmazları, astrologlar her taraftan kendilerini belli ediyorlar.

31 Aralık gecesini 1 Ocak sabahına bağlayan 5-6 saatlik evre Dünya yüzeyinde milyarlarca insan için özel bir zaman dilimi. Yeni yıla bir arada, mutlulukla başlayıp; yeni yılın sevinçle, sağlıkla, huzurla devamı temennilerimizi paylaşıyoruz. Bu sevince bazı evcil dostlar da ortak oluyor. Ancak Dünya’nın yaşayan diğer milyarlarca canlısı için 31 Aralık herhangi bir anlam taşımıyor. Nihayetinde Dünya kendi ekseninde dönmeye devam edecek, Güneş doğu ufkundan yükselecek ve tüm canlılar yeni bir güne merhaba diyeceğiz. Tıpkı son 4.5 milyar yıldır olduğu gibi.

Dünya’daki tüm canlılarda olduğu gibi, insanın yaşamında da mücadeleler hiç eksik olmamış. Ancak insan açısından mücadeleler epey farklı gelişmiş: İnsan doğanın işleyişini anlamaya ve çıkarımlar yapmaya (akıl yürütmeye) yönelebilmiş. Binlerce yıllık gözlem ve deneyime dayalı bilgileri nesilden nesile aktarabilmiş ve hayatını kolaylaştıracak ürünler ortaya çıkarmış. Bugün kullanmakta olduğumuz, Dünya’nın Güneş çevresinde hareketine dayalı Gregoryen takvimi bu ürünlerden bir tanesinin son halkası. 31 Aralık ise bu takvimin bir yılının son günü.

Yıldızlarda aranan anlam ve haftanın günleri

Gökkürede beliren binlerce yıldız ve gezegenler insanlık boyunca yaşamda önemli izler oluşturmuş. Işık kirliğinin olmadığı, yani insanın ürettiği elektrik enerjisinin önemli bir bölümünü gece aydınlatması için hoyratça savurmadığı zamanlarda gökkürede binlerce yıldız ve bazen gezegenler ışıl ışıl parlamaktaydı.

İnsanlar, yıldızların gökkürede konumlarının değişmemesi ve bir arada oluşturdukları desenlere, kendi yaşamlarından ve kahramanlık figürlerinden anlamlar yüklediler. Örneğin kış aylarında akşam saatlerinde doğu ufkunda rahatça gözlenen bir grup yıldız onlara avını taşıyan avcıyı çağrıştırdı. Bu gruba Avcı (Orion) Takımyıldızı diyoruz. Diğer takım yıldızların (Akrep, Balık, Koç gibi) adlandırma hikayesi de aynı.

Gezegenlerin hareketlerini takip ettiler; gezegenler gökkürede geceden geceye belli istikamette ilerlerken, bazen durup bir müddet geri istikamette yol aldığını gözlediler. Güneş çevresinde farklı yörüngelerdeki gezegenlerin birbirine göre hareketinin doğal sonucu olan geriye (retro) hareketlerin ilahi mesaj barındırdığını düşündüler.

Binlerce yıldır çıplak gözle görülebilen hareketli en parlak yedi nesneye ithafen bir haftayı yedi gün olarak tanımladılar: Ay, Mars, Merkür, Venüs, Jüpiter, Satürn ve Güneş[1]. Daha da ileriye gidip gökkürede nesneleri krallar, kraliçeler ve hatta tanrılar ile tasvir ettiler. Güneş sistemi gezegenlerini görkemli ve erişilmez tanrılar olarak gördüler: savaş tanrısı olan Mars ve tanrıların babası olan Jüpiter[2] sadece iki örnek.

İnsanlar, gezegenlerin farklı takım yıldızlarda gözlenmesine dayalı hikayeler geliştirip, kulaktan kulağa nesiller boyu anlatılan farklı mitolojileri ortaya çıkardılar.

Gök cisimlerinin konumlarının yaşamımıza, kararlarımıza etkisi var mı?

Tanrıların ve kralların kahramanlık öyküleri bir tarafta dursun.

Gökküre nesnelerinin insan üzerinde direkt etkisi var mı? Elbette var. Mesela Dünya kendi ekseni etrafında dönmeyi durdursa, Güneş Dünya’nın hep bir tarafını aydınlatır, diğer taraf hep karanlıkta kalır, tarım biter ve tüm dengeler bozulurdu. Biliyorum, asıl merak ettiğiniz etki bu değil.

Gök cisimlerinin konumlarının, bizim yaşamımıza ve vereceğimiz kararlara bir etkisi olabilir mi? Bu soruyu insan binlerce yıldır soruyor. Bu nedenle (bildiğim kadarıyla) kökeni tam olarak bilinmeyen, Babil uygarlığında önemli aşamalar kaydedip, eski Mısır uygarlığında geniş coğrafyalara yayılan astroloji uzun zamandır hayatımızın içinde.

Burada amacımın astrolojiyi kötülemek veya antitezler üretmek olmadığını vurgulamak isterim. Bu yazıda önemle vurgulamak istediğim, bilimselmiş gibi görünen öğretilerin veya yönlendirmelerin gerçek bir fayda sağlamadığı hatta genelde zarar verebildiğidir.

Astroloji bilim mi?

Astroloji bir bilim dalı değildir. Gözleme dayalı olması ve bazı bilimsel yöntemleri kullanması astrolojiyi bilimsel yapmaz.

Bilim[3] tanımımız çok açık. Bu tanıma 1600’lü yıllarda Galileo Galilei ile başlayan bilimsel yöntem anlayışı ile ulaştık. Bilimin meyvelerinden son 400 yıldır ziyadesi ile faydalanıyoruz. İnsanın son 400 yıldır yaşamı, daha öncesi ile karşılaştırılamayacak oranda hızla değişti.

Bunu bile bile insanlar neden hâlâ astrolojide umut arıyorlar? Yeni bir işe girişmek için hangi ayın uygun olacağı, bir yılın evlenmek veya çocuk yapmak için uygun olup olmadığı gibi binlerce günlük aktiviteye astrolojik yardım peşindeler?

En basitinden, bir birey hangi gün, hangi saatte doğduğu bilgisine dayanan bir sınıflandırma üzerinden gelecekteki bir aksiyonunun nasıl şekilleneceğini nasıl öğrenebilir? Elbette öğrenemez.

Ama günün sonunda, bilimin bugün bizi getirdiği nokta çok net. Gelişen teknoloji ve astronomi bilimi aracılığıyla elde ettiğimiz, insanı bambaşka bilgi düzeylerine taşıyan veriler bize yıldızlar, gök cisimleri hakkında çok şey söylüyor ama bunların hiçbiri dünyadaki sekiz milyar insanın bireysel olarak gelecekleriyle ilgili değil.

İnsanlar neden astrolojiden medet umuyor?

Astroloji bilim olmasa da, insanların astrolojiden medet umması sosyolojik bir durum. İnsan bir şey yapmak istiyor ancak bunu doğru zamanda, doğru insanlarla yapıp yapmadığı belirsizliklerinde astrolojiden yardım alıyor. Köşeli olmayan, ucu açık yönlendirmelerle insanı rahatlatıyor. Girişim başarılı olursa mutlu oluyor, astrolojik yardımı ballandıra ballandıra anlatıyor. Başarısız olursa ‘retro riskini dikkate almalıydım’ gibi demeçlerle faturayı zavallı gökküre nesnelerine çıkarıyor.

Popüler bilime meraklı olup aynı zamanda astrolojiyi de takip eden bazı tanıdıklar, belirsizliklerle dolu astrolojik yorumlamalar ile kuantum mekaniğinin belirsizlik ilkesi arasında bağ kurmaya çalışırlar. Kuantum mekaniği maddenin atom boyutlarında davranışını anlayabilmemizi sağlıyor. Modern bilimin temeli olan kuantum teoreminin en önemli prensiplerinden birisi belirsizlik ilkesi. Yani atom parçacığının bir fiziksel özelliğini (örneğin konumunu) çok hassas seviyede belirlemek, ancak diğer özelliğinin (hızının) ölçüm hassasiyetinden feragat ederek mümkün olabilir. Evet, felsefi boyutta kuantum durumlarını tam olarak hâlâ anlamamış olsak ta, 1940’lı yıllarda transistörlerin keşfi ile başlayan, bilgisayarlar ve akıllı telefonlar gibi bugün hayatımızın her yerini saran elektronik araçlar kuantum bilimi ve mühendisliğin ürünü.

Peki, binlerce yıldır hayatımızda olan astrolojinin bir ürünü var mı?

İnsanın astrolojiye yönelmesini (kendi penceremden) özgüven eksikliği olarak görüyorum. Değişik mecralarda astrologları yeni yılda beklenenleri anlatırken görünce Atatürk’ün sözü aklıma geliyor: Muhtaç olduğun kudret damarlarındaki asil kanda mevcuttur. Her kan asildir ve değerlidir. Yeter ki insan ne yaparsa yapsın kendini geliştirsin, hazırlasın ve kendine güvensin.

Yeni yılın mutluluk, huzur ve özgüven dolu günler getirmesi dileklerimle.

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fikir Turu’nun editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Bu yazı ilk kez 31 Aralık 2024’te yayımlanmıştır.

[1] Latince gün karşılıkları ile: dies Lunae, dies Martis, dies Mercurii, dies Iovis, dies Saturni ve dies Solis.

[2] Yunan mitolojisinde Zeus.

[3] https://sarkac.org/2017/07/bilim-nedir/

Ersin Göğüş
Ersin Göğüş
Prof. Dr. Ersin Göğüş, Sabancı Üniversitesi Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi, astrofizikçi. ODTÜ Fizik Bölümü’nden mezun olduktan sonra, NASA Marshall Uzay ve Havacılık Merkezi’nde yürüttüğü araştırmalarla doktora derecesini aldı. Amerikan Ulusal Uzay Bilimleri ve Teknolojileri Merkezi ve Sabancı Üniversitesi'nde çalışmalarını sürdürdü. Yüksek enerji astrofiziği alanında, nötron yıldızları, gama ışını patlamaları ve güneş sistemi dışındaki gezegenler konularında araştırmalar yapmaya devam ediyor. Bilimsel çalışmalarının yanı sıra, temel bilim eğitiminde astronominin rolü ve astronominin eğitime entegrasyonu konularında öğretmenlere yönelik eğitim programları düzenliyor. 2004 yılında Türkiye Bilimler Akademisi tarafından Genç Bilim İnsanı Ödülü’ne layık görüldü, 2008’de TÜBİTAK Teşvik Ödülü’nü, 2012 yılında FABED Eser Tümen Üstün Başarı Ödülü’nü aldı. Bilim Akademisi’nin asli üyesi.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

0
Would love your thoughts, please comment.x