Bırakın şöyle içten bir kahkaha patlatmayı, gülmeyi unuttuğumuz zamanlarda yaşıyoruz. Bilim insanları bundan kaygılı. Çünkü mizahın çok yararlı toplumsal, psikolojik ve hatta fizyolojik yararları var. Dünyada daha çok bilim insanı “mizah bilimi” ile ilgileniyor ve mizah duygusunu kaybetmenin çok ciddi toplumsal travmalar yaratabileceği konusunda uyarıyor. Vox.com’dan Allie Volpe, mizah biliminin derinliklerine daldı.
Yazıdan öne çıkan bölümleri aktarıyoruz:
“Dünyada neşe bulmak insan olmaktır. Kanada’nın Manitoba Üniversitesi’nde psikiyatri doçenti olan Joseph Polimeni’ye göre hiçbir kültür mizaha yabancı değil. Mizahı analiz etmeye çalışan Polimeni, hâlâ mizah duygusunun karmaşıklığına şaşırıyor. Polimeni, “Nasıl oluyor da sözcükler, deyimler ve şakalar herkes için farklı anlamlar taşıyor olmasına rağmen hepimiz gülme içgüdüsüne sahip oluyoruz?” sorusuna yanıt arıyor. Kanadalı akademisyen, insanların dili anlama konusunda doğuştan gelen bir yetenekte olduğu gibi, gündelik esprileri kavramak refleksine de sahip olduğunu söylüyor. Ona göre başkalarını güldürmeye daha kabiliyetli insanlar elbette var, ama “neredeyse herkes” bir espriden keyif alabilir.
İş, eş ve para mizahta yatıyor
Mizah evrensel olsa da mizahın nasıl iş gördüğü bir muammadır. Film ve TV’den “sosyal medya gönderilerine kadar hemen her medya türünde kahkaha arıyoruz. Gişede, popüler komediler yapımcısına büyük paralar kazandırıyor. Komik insanlar popüler kültürde kahramanlaştırılıyor.
Neşelenme arzusu, kiminle zaman geçirmeyi seçtiğimizi de etkiler. Yoksa neden, bu kadar çok kişi çöpçatan uygulamalarında komik biriyle çıkmayı umduğunu söyler ki? Çevrimiçi flört servisi Match’in 2022’de ABD’de yaptığı bir ankete göre, bekarların yüzde 92’si kendilerini güldürebilecek bir partner arıyor.
Mizahın tarihi
Bugün bizi güldüren şeyler, atalarımızın mizah anlayışına pek benzemiyor. Polimeni, “Oyun, mizahın olası orijinal yapı taşlarından biridir” diyor. İnsanların ilk ataları muhtemelen sahte dövüş ve gıdıklama gibi oyunlar oynayıp gülüşüyordu. Zamanla, kahkaha attıran oyunlar kullanışlı hale geldi. Kahkaha ve eğlence, bir durumun “güvenli” olduğu telkinini vermeye ve başkalarını neşelendirmek için olumlu duyguların kullanılabileceğini gösterdi. Sonra, Polimeni’ye göre yaklaşık 40 bin ila 45 bin yıl önce mizah, garip sosyal durumları yumuşatmak ve başkalarının aksiliklerine gülmek için kullanılmaya başlandı. Mizah ilk insanlara, “Bana yeterince yardım ediyor musun?”, “Benden hoşlanıyor musun?”, “Neden yanlışlıkla bana vurdun? Yoksa bilerek mi yaptın?” gibi zor sorularla karşılaştığında yardımcı olabilirdi. Sıkıcı veya gergin bir sohbeti kahkahaya bağlayarak yumuşatan mizah, sosyal bir işleve sahip oldu. Başarılı bir şaka yapmak, bir kişinin statüsünü yükseltirken, aynı zamanda bir şakanın konusu olan herkesin statüsünü düşürmeye başladı. Şaka yapanlara karşı da daha fazla dostluk hissedilmeye başlandı.
Mizah biliminin ciddi tarihi
Mizahı ve onu nasıl kullandığımızı analiz etmeyi ve ölçmeyi amaçlayan koca bir araştırma alanı var. Bilim insanları, ilişkiler ve kişisel esenlik açısından soyut ve çok önemli olan bu şeyin gizemini çözmeye çalışıyorlar.
Son dönemdeki araştırmalar, mizahın sosyal işlevlerinin oldukça fazla olduğunu öne sürüyor. Kahkaha, gruplarda işbirliği ve bağlılığı artırır. “Duchenne kahkahası” olarak bilinen gerçek kahkaha (sahte kibar kıkırdamalar değil), ruh halini iyileştirir, stresin olumsuz etkilerini yumuşatır ve birlikte atılan kahkahalar sosyal bağları destekler. Fransız bilim adamı Guillaume Duchenne, gerçek gülümsemelerde ve kahkahalarda kullanılan yüz kaslarının hareketlerinde (gözlerde kısılma, yanaklarda kırışma, dudaklarda açılma vb.) tanımladığı bir dizi deney yaptıktan sonra 1862’de adını verdiği ifadesini icat etmişti.
Mizaha ilişkin üç teori
Duchenne’den önce ve sonra bilim insanları ve büyük düşünürler, mizah denen bilmeceyi açıklamaya çalıştılar. Filozoflar ve mizah akademisyenleri, hayatta eğlenceli bulduğumuzu şeyleri açıklarken genellikle üç farklı düşünceye sarıldılar: Üstünlük teorisi, rahatlama teorisi ve uyumsuzluk teorisi. Platon ve Aristoteles tarafından açıklanan üstünlük teorisi, başkalarından veya kendimizden önceki, düşük nesillerden üstün hissettiğimizde her şeyin komik olduğunu varsayar. Başkalarıyla alay eden mizah ile kendini aşağılayan mizah buna örnektir. Sigmund Freud’un rahatlama teorisi olarak bilinen yorumu, gülme eyleminin, tabu veya cinsel konulara gülerken olduğu gibi, bastırılmış sinirsel enerjiyi veya gerilimi serbest bıraktığı şeklindedir. Mizahın üçüncü ve en yaygın kabul gören açıklaması, uyumsuzluk teorisidir. Filozoflar James Beattie, Immanuel Kant, Arthur Schopenhauer, Soren Kierkegaard ve diğerleri, beklentilerimizle çelişen şeylerde eğlence bulduğumuzu, kurulum ve can alıcı nokta arasında bir çelişki olduğunu varsaydılar. Çağdaş mizahta, şakaların bizi güldüren kısımları, genellikle beklediğimiz yönün tam tersiyle karşılaştığımız kısımlarıdır.
İyi huylu İhlal Teorisi
Colorado Boulder Üniversitesi’nde pazarlama ve psikoloji profesörü olan Peter McGraw ile Joel Warner’ın, 2014 tarihli “Mizahın Şifreleri: Durumları Komik Kılan Şeyler İçin Küresel Bir Arama” adlı kitabında, üstünlük, rahatlama ve uyumsuzluk teorilerinin mizahı açıklamada iyi bir iş çıkardığını belirtiyorlar. Ancak McGraw ile Warner kendi teorilerini de geliştirdiler ve buna “İyi huylu İhlal Teorisi” adını verdiler.
2010’de görüşlerini savunan bir makale kaleme alan iki yazara göre insanların bir şeyleri komik bulması için üç temel unsur gereklidir: Toplumsal kaideleri ihlal eden bir durum, iyi huylu bir durum ve her ikisi de aynı anda ortaya çıkması. Makalelerinde yer alan çalışmalardan birinde, Colorado Üniversitesi öğrencilerinden oluşan katılımcılara, şu ifadelerin onları güldürüp güldürmediğini soruldu: “Keith’in babası ölmeden önce oğluna cesedini yakmasını ve kalıntılarla ne isterse yapabileceğini söyledi. Keith de ölmüş babasının küllerini burnundan çekmeye karar verdi.” Araştırmaya katılan öğrencilere göre bu hem yanlış hem de komik bir hikâyeydi. Bu senaryodaki ihlal, küllerin burundan çekilmesiydi. İyi huylu kısım ise Keith’in babası küllerle ne isterse yapabileceğini söylediği için burundan çekme teknik olarak doğru olmasıydı.
Mizahın psikolojisi
McGraw’ın, pek de gülünç olmayan floresan aydınlatmalı boş odacıklardan ibaret Mizah Araştırma Laboratuvarı’nı kurmuştu. 2010’lardan önce, mizah araştırmaları dağınıktı; büyük ölçüde felsefe veya dilbilime dayanıyordu. Kanada’nın Batı Ontario Üniversitesi’nden emekliye ayrılmış klinik psikoloji profesörü Rod Martin, alana bilimsel titizlikle yaklaşan bilim insanlarında biriydi. Martin, Mizahın Psikolojisi adlı bir de kitap yazmıştı.
Martin, 1980’lerden 2016’da emekli olana kadar, mizahın fiziksel sağlık ve stres üzerindeki etkileri gibi mizahın farklı yönlerini inceledi. 2003 yılında Martin ve bir yüksek lisans öğrencisi, mizah anlayışındaki bireysel farklılıkları açıklamak için mizah tarzları anketini geliştirdi. Araştırmanın sonucu kabaca, “mizah zihin ve beden için iyidir ve sorunlarla başa çıkmamıza yardımcı olur” şeklinde özetlenebilir. Bazı insanların alay etmek veya küçümsemek için mizahı kullanması gibi, diğerleri de sıradan olanın tuhaflığıyla eğlenebilir ve genellikle kendilerini güldürebilirler.
Mizah tarzları anketi denekleri dört mizah türünde puanlıyor: Katılımcı mizah, kendini geliştirici mizah, saldırgan mizah ve kendi kendini baltalayan mizah. Katılımcı mizah düzeyi yüksek olanlar, başkalarını güldürmek için örneğin fıkralar anlatırlar. Kendini geliştiren mizah, stresliyken bile iyimser ve esprili kalabilme becerisine sahip olanlara has bir meziyettir. Agresif bir mizaha sahip insanlarsa, başkalarını kızdırmak ve manipüle etmek için komediyi kullanır. Son olarak, kendi kendini baltalayan mizahçılar, kendilerini şakanın konusu yaparlar.
Neden bazıları daha komik?
Herkesin komediye yaklaşımları farklı ve bazı insanlar gülme konusunda doğaüstü bir şekilde yetenekli. Peki, bu tür farklılıkların nedeni nedir? Bir insanı diğerinden daha komik yapan nedir?
Halen genetiğin nasıl bir rol oynadığını görmek için ikizlerde mizah üzerine çalışan Greengross, bunun kısmen kalıtsal olduğunu söylüyor: “Temel olarak tüm psikolojik özelliklerin bazı kalıtsal bileşenleri vardır. Ama aynı zamanda çevremiz, eş-dostumuz ve ailemiz de etkilidir. Mizah, sadece yaşayarak ve kültüre uyum sağlayarak bilinçaltında incelenen bir şeydir. Etrafımızdakileri gözlemliyoruz ve başkalarının güldüğü şeylere, şakalara verdikleri tepkilere göre neyin uygun olduğuna dair ipuçları çıkarıyoruz.
Bu geniş sosyal normlara uyulmadığında, işte o zaman şakalar başarısız oluyor veya daha kötüsü, çevremizdekileri gücendiriyor. Irkçılık ve cinsiyetçilik gibi sınırda konulara espriler yapan yetenekli komedyenlerin zaman zaman düştükleri durumu bir düşünün. Zaman ve zevkler ilerledikçe, izleyiciler ve gülmeyi kabul ettikleri şeyler de gelişir. İnsanları sürekli olarak agresif mizaha maruz bırakmak, kötülükten başka sonuç getirmez.
Mizah akıl işidir
Seyircinizi gücendirmeden yeterince iyi huyla bir ihlalin doğru dengesini bulmak biraz “beyin” gerektirir. Greengross, komik insanların gerçekten akıllı olduğunu söylüyor. Mizah, daha yüksek düzeyde duygusal ve bilişsel zekâ ile ilişkili olduğundan, etkili komedyenler fıkra anlatmak için doğru bağlamı bulurlar. Greengross “Bir feminist konferansa gidip cinsiyetçi şakalar yapmaya başlamazsın, değil mi? Bu zayıf bir duygusal zekâ olurdu” diyor. Komik bir insan aynı zamanda biraz risk alır, bir esprinin insanları yanlış yöne çekebileceğini kabul eder. Greengross, doğal komedyenlerin de yeni deneyimlere daha açık olma eğiliminde olduklarını söylüyor.
Bazıları, stand-up gösterilerinin, komedi yoluyla karanlık düşüncelerinden bir çıkış yolu bulmaya çalışan işkence gören ruhların işi olduğuna inanır. Buna karşılık Greengross ve Martin, profesyonel komedyenlerin, daha yüksek düzeyde ilişkisel, yani insanların başkalarıyla paylaşmak ve onları memnun etmek için kullandıkları türden mizaha sahip olmaları halinde daha başarılı olduğunu tespit ettiler.
Sonradan komik olunabilir mi?
Hâlâ cevaplanmamış çok sayıda komik soru var. McGraw ve Warren’a göre en şaşırtıcı gizemlerden biri, insanları nasıl daha komik hale getirebileceğimizdir. McGraw, “Bu çok zor. Bunun üzerinde bir yıl harcadım, çalıştım, sonra bıraktım” diyor.
Herkese daha eğlenceli olmayı öğretmek, zaten doğal olarak komik olan insanlar için harika olurdu. Buna karşılık komik insanlardaki artış agresif komedyenler için bir kâbus olabilirdi.
Beynin mizah bölümleri var
Mizah üzerine yapılan araştırmaların çoğu, katılımcıların neyin komik olduğuna dair algılarını veya nüktedanlıktan nasıl büyülendiklerini sorgulamak için insanların zihinlerine dalmaya çalışır. Sinirbilimci Ori Amir ise farklı bir yaklaşım benimsedi. İsrail’de büyüyen Amir’in babası bir komedyendi ve onun şakalarını eleştirirdi. Akademik kariyerine ek olarak bir stand-up komedyeni olan Amir, Güney Kaliforniya Üniversitesi’nde doktora öğrencisiyken, fMRI taramalarını kullanarak profesyonel ve amatör komedyenlerin beyinlerini inceleyerek, komedinin kapağının altına başarılı bir şekilde göz attı. Amacı, bir insanın mizahı kavrarken ve takdir ederken beyninin hangi bölümlerinin kullanıldığını tespit etmekti. 2016’da, şaka yaparken beynin iki bölgesinin, prefrontal korteksin ve temporal lobun aktif hale geldiğini tespit etti. Temporal lob hem kişi bir şaka duyduğu veya anladığında hem de bu kişi şaka yaptığında yanıyordu.
Amir’i şaşırtan şey, şaka ne kadar komikse, onu yaratan kişinin prefrontal korteksinde o kadar az aktivite olmasıydı. Amir, komik olmak için çok çabalamadığımızda en komik olduğumuzu da tespit etti. Bir başka deyişle odadaki en komik kişi olmayı ne kadar çok düşünürseniz, başarısız olma olasılığınız o kadar artar.
Mizah yol gösterir
Bilimsel literatürün yüzlerce sayfası, pişmanlık gibi rahatsız edici deneyimlere adanmıştır, mizah gibi canlandırıcı bir şeye değil. McGraw için, kariyerinin on yılını aynı anda neşeli, eğlenceli, statü yükselten, sanatsal, bağ ve iletişim kuran bir fenomene adamak, insan varoluşunun hepimizin orada olduğunu bildiğimiz önemli bir kısmına ışık tutmaktır. Warren’ın bakış açısına göre mizah, bize neyin doğru neyin yanlış olduğunu, dünyada nasıl gezineceğimizi öğreten yol gösterici eldir. Warren, “Çocukken, hatta yetişkinken çok şaka yapan biri, daha iyi bir kültür anlayışına, daha iyi bir sosyal norm anlayışına, insanları nasıl anlayacağına dair daha iyi bir fikre sahip olma eğilimindedir” diyor.
Mizah ve kendimiz arasındaki simbiyotik (ortakyaşam) ilişki sonsuz derecede büyüleyicidir; bireyler büyüdükçe kültür değişir ve çevremizdeki dünya hakkında konuşma ve şaka yapma şeklimiz de değişir. Mizah, eğlence endüstrisinin çok büyük bir yüzü, önemli bir başa çıkma mekanizması, arkadaşlarımızın ve romantik partnerlerimizin kimler olduğu konusunda bir itici güç, zorbalık ve küçümseme için bir silah, fikirleri teşvik etmek ve yok etmek için bir araçtır. Bu nedenle cidden çok önemlidir.”
Bu yazı ilk kez 20 Nisan 2023’te yayımlanmıştır.