İklim krizi: 1,5°C hakkında her şey

Liderler iklim krizini ele almak ve dünyanın bu krizle nasıl başa çıkacağını müzakere etmek üzere Dubai’de düzenlenen COP28’de bir araya geldi. Peki, iklim tartışmalarının olmazsa olmazı “1,5°C” ne anlama geliyor?

Etkileri her geçen gün derinleşen iklim krizi ile ilgili hemen tüm konuşmalarda telaffuz edilen “1,5°C” hedefi ile kastedilen tam olarak nedir?

Gazeteci Martha Henriques, BBC Future internet sitesinde yayımlanan yazısında 1,5°C ile ilgili merak edilen pek çok soruya yanıt veriyor.

Yazının bazı önemli bölümlerini aktarıyoruz:

“1,5°C’yi, bu yıl Dubai’de düzenlenen Birleşmiş Milletler (BM) İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi 28. Taraflar Konferansı (COP28) öncesinde manşetlerden okumuş olabilirsiniz. Ya da ülkenizin iklim taahhüdü bağlamında da duymuş da olabilirsiniz. (…) İklim değişikliğiyle ilgili herhangi bir konuşmada 1,5°C’nin geçmemesi ise neredeyse imkânsız.

1,5°C eşiğine bağlı kalmak ne anlama geliyor?

Bu, 2100 yılına gelindiğinde dünyanın ortalama yüzey sıcaklığının sanayi öncesi seviyelere göre en fazla 1,5°C daha yüksek olacağı anlamına geliyor.

1,5°C eşiği, 195 ülkenin iklim değişikliğiyle mücadele sözü verdiği 2015 Paris Anlaşması’nda belirlenen iddialı hedefti. Anlaşma, yüzyılın sonuna kadar küresel ısınmayı 2°C’nin ‘çok altında’ sınırlamayı ve daha güvenli olan 1,5°C sınırında tutmak için ‘çabaları sürdürmeyi’ amaçlıyor. (…)

Neden sanayi öncesi seviyelerin 1,5°C üzerinde?

Bunun temel nedeni, Sanayi Devrimi’nin Britanya’nın ardından Avrupa’nın geri kalanı, Kuzey Amerika, Japonya ve diğer ülkelerin büyük miktarlarda fosil yakıtlardan kaynaklanan karbon salmaya başladığı dönem olması. Sanayileşme, sera gazlarının hızla artmasına neden oldu. Bu gazlar Güneş’ten gelen enerjiyi atmosferde hapsederek gezegeni ısıtır.

Paris Anlaşması’nda sanayi öncesi tedbirlerin referans noktası tanımlanmamıştı. Ancak Uluslararası İklim Değişikliği Paneli 1850-1900 referansını kullanıyor. Bunun nedeni, güvenilir, küresele yakın ölçümlerin olduğu en erken dönem olması. Bu noktada insan faaliyetlerinden kaynaklanan bir ısınmanın hâlihazırda meydana geldiği doğrudur, çünkü Sanayi Devrimi 1700’lerin başında başladı. Ancak güvenilir bir referans noktası için iyi geçmiş verilere sahip olmak, bugün meydana gelen değişiklikleri ölçmek açısından çok önemli.

1850-1900 referans noktası, bilim insanlarının, politikacıların, politika yapıcıların, aktivistlerin ve iklim değişikliği hakkında konuşan herkesin kullanabileceği ve hepsinin aynı şeyden bahsettiğinden emin olabileceği bir temel teşkil ediyor.

1,5°C sınırı nereden geldi?

Paris Anlaşması’ndaki iddialı 1,5°C hedefi sürpriz oldu. Oxford Üniversitesi’nde jeo-sistem bilimi profesörü ve IPCC’nin 2018 yılında hazırladığı 1,5°C özel raporunun baş yazarlarından Myles Allen, ‘Kimsenin Paris anlaşmasının bu kadar iddialı olacağını düşündüğünü sanmıyorum’ diyor. (…)

Botswana Üniversitesi’nden çevre bilimci ve aynı raporun baş yazarlarından Pauline Dube ise ‘Paris Anlaşması’ndan önce dünyanın iklim değişikliği sürecini yavaşlatmak için hedefleyebileceği bir odak noktası yoktu. Dünyanın bir hedef rakam üzerinde uzlaşması, iklim değişikliği camiasında önemli bir gelişmeydi’ diyor.

1,5°C güvenli bir ısınma seviyesi midir?

1,5°C dünyasında, iklim değişikliğinin en ölümcül etkilerinin çoğu azalıyor. Deniz seviyesindeki yükselişin 1,5°C’de 2°C’ye kıyasla yaklaşık 10 cm daha düşük olması bekleniyor. Bununla birlikte, Grönland ve Antarktika’daki buz tabakalarının geri döndürülemez şekilde erimesi 1,5°C ila 2°C arasında tetiklenebilir, bu da deniz seviyelerinin 2100’den sonra da yükselmeye devam edeceği anlamına gelir. Ancak bu, 1,5°C’de 2°C’ye göre daha yavaş gerçekleşecek ve topluluklara uyum için zaman tanıyacaktır.

Hâlihazırda fırtınalar, yükselen deniz seviyeleri ve toprak ile resiflerin bozulmasıyla karşı karşıya kalan küçük ada ülkeleri ve alçakta bulunan ülkeler için 1,5°C, varoluşsal bir zorluk oluşturmaya devam ediyor. Kayıp ve zarar finansmanı, küçük adaların ve alçakta bulunan ülkelerin yanı sıra iklim değişikliğine karşı özellikle kırılgan olan diğer ülkelerin uzun vadede hayatta kalması ve adaptasyonu için hayati önem taşıyor.

Günümüzle karşılaştırıldığında 1,5°C dünyası, diğer tehditlerin yanı sıra aşırı sıcaklık, gıda üretimi ve suya erişim üzerindeki baskılar ve sıtma ve dang humması gibi böcek kaynaklı hastalıkların artması riskiyle de karşı karşıya kalacak.

1,5°C eşiğinde oluşan zarar aynı zamanda ona nasıl ulaştığımıza da bağlı. 21’inci yüzyılda 1,5°C’yi aşarsak ve ardından ısınmayı tekrar 1,5°C’ye düşürürsek, riskler, dünyanın kademeli olarak 1,5°C’de dengelenmesi durumunda ortaya çıkacak risklerden daha büyük olacaktır. (…)

1,5°C eşiğini hâlihazırda geçmedik mi?

2023 yılı tarihteki en sıcak yıl olma yolunda ilerliyor. 120 bin yılın en sıcak Temmuz ayı yaşandı ve Eylül, büyük bir farkla kaydedilen en sıcak ay oldu.

Küresel ortalama günlük sıcaklık, 2023’ün yaklaşık üçte biri kadar gün boyunca sanayi öncesi ortalamanın 1,5°C üzerindeydi. Elbette bu, günlük 1,5°C sınırının üzerinde rekor sayıda gün anlamına geliyor. (…)

Mevcut rotamızda 1,5°C’yi ne zaman geçeceğiz ve bunu nasıl bileceğiz?

2023’ün başlarında IPCC, 2030’ların ortalarına gelindiğinde dünyanın 1,5°C’lik bir artışa bağlı kalma şansının yüzde 50 olacağını hesaplamıştı. Ancak daha yeni verileri dikkate alan yeni bir analiz, bu eşiğe daha erken, yani 2029 gibi ulaşabileceğimizi gösteriyor. (…)

1,5°C’yi aşacak mıyız?

İklim ve sosyal bilimciler tarafından açıklanan bir rapora göre, 1,5°C’nin aşılması ‘hızla kaçınılmaz hale geliyor’. Liderleri COP28 müzakereleri hakkında bilgilendirmeyi amaçlayan raporda, ‘aşırılığın boyutunun ve süresinin en aza indirilmesinin hayati önem taşıdığı’ belirtiliyor.”

Yazar, önemli olanın yalnızca 1,5°C eşiğini aşıp aşmadığımız değil, bu seviyenin üzerinde ne kadar zaman geçirdiğimiz olduğunu söylüyor: “Dünya bu süreçte ne kadar uzun zaman harcarsa, kritik iklim dönüm noktalarını geçme riski de o kadar artar ve iklim karşısında kırılgan toplumlara, ekosistemlere ve ekonomilere verilen zarar da o kadar büyük olur.

Limit aşımının tamamen önüne geçmek için emisyonları 2019’daki seviyelere kıyasla yüzde 43 oranında azaltmamız gerekiyor.

1,5°C’den geri dönebilir miyiz?

Bir dönem Birleşik Krallık’ın ilkim baş müzakerecisi olan David King, 1,5°C’yi ne kadar aştığımıza bağlı olarak cevabın evet olduğunu söylüyor ve bunu önlemek için emisyonların hızla azaltılmasının açık ara en güvenli seçenek olduğunu ekliyor. (…) Aşma sonrasında 1,5°C’nin altına geri dönmek, büyük ölçekte karbon yakalamayı gerektirecektir. Bu teknolojiler karbonu atmosferden uzaklaştırıyor ve onu âtıl bir formda saklıyor.

King’in liderliğini yaptığı ve yakın zamanda aşıma ilişkin bir rapor yayınlayan İklim Krizi Danışma Grubu (CCAG), bu rakamın yılda 10 ila 15 milyar ton arasında olduğunu belirtiyor ki bu; 2021’de AB’nin toplam sera gazı emisyonlarından 3-4,5 kat daha fazla, ABD’nin aynı yıldaki emisyonlarının yaklaşık 2-3 katı.

King, aşımı tersine çevirme şansına sahip olmak için, bu teknolojilerin yeni sera gazı emisyonlarının büyük çoğunluğunu ortadan kaldırmaya ek olarak kullanılması, emisyon azaltımının yerine geçmemesi gerektiğini belirtiyor. Şu ana kadar bu teknolojiler yalnızca küçük ölçekte mevcut ve hâlâ çok pahalılar.

Aşma sonrasında sıcaklıklar 1,5°C’nin altına inse bile, permafrost, deniz seviyeleri, buz tabakaları ve okyanus asitliği dahil olmak üzere pek çok önemli sistemin sağlıklı duruma dönmesi yüzyıllar alacak. Ayrıca 1,5°C’yi aşıp daha sonra eşiğin altına inmek, ilk etapta eşiği geçmekten kaçınmaktan çok daha maliyetli olacak.

1,5C doğru hedef mi?

Hâlihazırda karşı karşıya olduğumuz aşırı hava koşulları göz önüne alındığında, bazıları 1,5°C’nin son rakam olmadığını öne sürüyor. (…)

1,5°C ısınmada bile mahsullere yönelik risk, küresel bir gıda krizine yol açabilir ve bizi Kuzey Kutbu buzlarının ve permafrostun erimesi gibi iklim açısından önemli dönüm noktalarının ötesine itebilir. Bunun yerine, Chatham House düşünce kuruluşundaki politika analistlerinin öne sürdüğü gibi, net ısınmadaki değişimi sıfıra indirmeye ve ardından bir soğuma dönemine odaklanmak daha adil bir yaklaşım olabilir.

Yeni fosil yakıt kaynaklarından yararlanıp 1,5°C sınırında kalabilir miyiz?

Fosil yakıtların yakılması, antropojenik sera gazı emisyonlarının yüzde 75’inden, insan faaliyetlerinden kaynaklanan karbondioksit emisyonlarının yüzde 90’ından fazlasına neden oluyor.

Mevcut petrol, gaz ve kömür yataklarından üretilen fosil yakıtlar 1,5°C sınırını aşmak için fazlasıyla yeterli. Uluslararası Sürdürülebilir Kalkınma Enstitüsü’nün ve Uluslararası Enerji Ajansı’nın raporlarına göre, yeni petrol ve gaz alanlarından fosil yakıt çıkarmak 1,5°C sınırıyla bağdaşmıyor.

Hükümetler hâlihazırda 1,5°C hedefiyle uyumlu olabilecek fosil yakıt miktarının iki katından fazlasını üretmeyi planlıyor. BM’nin en son Emisyon Açığı raporu, dünyanın yüzyılın sonuna kadar 3°C ısınma yolunda olduğunu belirtiyor. (…)

Kim 1,5°C’nin hâlâ geçerli olduğunu, kim olmadığını düşünüyor?

1,5°C hedefini tutturmak, hızlı ve benzeri görülmemiş düzeyde eylem gerektirecektir. Dube, araştırmaların çizdiği tablo açısından ‘bu ihtimalin neredeyse ortadan kalktığını’ söylüyor.

Benzer şekilde, 2022’de Bill Gates, dünyanın 1,5°C eşiğinde kalma şansının olmadığına ancak iklim teknolojilerindeki karbon yakalama biçimleri gibi inovasyonların iklim değişikliğine karşı umut verici çözümler olduğuna inandığını söylemişti. 2022’de bazı medya kuruluşları 1,5°C’ye ‘elveda’ deme zamanının geldiğini ilan etmişti.

Ancak IEA İcra Direktörü Fatih Birol’un da aralarında bulunduğu isimlerden bu görüşlere tepkiler gelmişti. Birol, 2022’de Guardian gazetesine verdiği demeçte, ‘Bu yanlış ve politik olarak da çok yanlış. Gerçek şu ki, ihtimal azalsa da1,5°C hâlâ ulaşılabilir’ demişti.

Varlıklarını sürdürmeleri ısınmayı mümkün olduğu kadar düşük seviyelerde tutmaya bağlı olan ülkeler için 1,5°C hâlâ tartışmanın merkezinde yer alıyor. (…)

1,5°C’de kalmaya dair umut verici işaretler neler?

King için ABD ve Çin’in güçlü liderliği, COP28 iklim zirvesinde görebileceği en umut verici şeylerden biri. ‘ABD ve Çin’in öncelikle bir strateji ortaya koymasının kritik öneme sahip olduğuna inanıyorum’ diyor ve ekliyor: ‘(…) çünkü açıkçası Çin ve ABD öne çıkarsa Avrupa Birliği ve Hindistan’ın da, Lula’nın Brezilya’sının da onlara katılacağını düşünüyorum. Sonra da herkes katılacak.’ (…)

Dube, Küresel Kuzey’in körüklediği iklim değişikliğinin getirdiği derin adaletsizliği ve bunun en çok Küresel Güney’de hissedildiğini kabul eden bir perspektif değişikliğinden yana. Bu, iklim değişikliği karşısında kırılgan olan ülkelere uyum ve kayıp-zarar finansmanı için yeterli destekle birlikte iklim değişikliğiyle adil bir şekilde mücadele edildiği anlamına gelecektir. Dube, ‘Değişimin can alıcı noktası, tüm toplumu kapsayan bir dönüşüme ihtiyacımız olduğunun gerçekten farkına varmaktır’ diyor.”

Bu yazı ilk kez 6 Aralık 2023’te yayımlanmıştır.

 

Martha Henriques’nin BBC Future internet sitesinde yayımlanan “Climate crisis: The 1.5C threshold explained” başlıklı yazısından öne çıkan bazı bölümler Nevra Yaraç tarafından çevrilmiş ve editoryal katkısıyla yayına hazırlanmıştır. Yazının orijinaline ve tamamına aşağıdaki linkten erişebilirsiniz: https://www.bbc.com/future/article/20231130-climate-crisis-the-15c-global-warming-threshold-explained

Fikir Turu
Fikir Turuhttps://fikirturu.com/
Fikir Turu, yalnızca Türkiye’deki düşünce hayatını değil, dünyanın da ne düşündüğünü, tartıştığını okurlarına aktarmaya çalışıyor. Bu amaçla, İngilizce, Arapça, Rusça, Almanca ve Çince yazılmış önemli makalelerin belli başlı bölümlerini çevirerek, editoryal katkılarla okuruna sunmaya çalışıyor. Her makalenin orijinal metnine ve değerli çevirmen arkadaşlarımızın bilgilerine makalenin alt kısmındaki notlardan ulaşabilirsiniz.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

İklim krizi: 1,5°C hakkında her şey

Liderler iklim krizini ele almak ve dünyanın bu krizle nasıl başa çıkacağını müzakere etmek üzere Dubai’de düzenlenen COP28’de bir araya geldi. Peki, iklim tartışmalarının olmazsa olmazı “1,5°C” ne anlama geliyor?

Etkileri her geçen gün derinleşen iklim krizi ile ilgili hemen tüm konuşmalarda telaffuz edilen “1,5°C” hedefi ile kastedilen tam olarak nedir?

Gazeteci Martha Henriques, BBC Future internet sitesinde yayımlanan yazısında 1,5°C ile ilgili merak edilen pek çok soruya yanıt veriyor.

Yazının bazı önemli bölümlerini aktarıyoruz:

“1,5°C’yi, bu yıl Dubai’de düzenlenen Birleşmiş Milletler (BM) İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi 28. Taraflar Konferansı (COP28) öncesinde manşetlerden okumuş olabilirsiniz. Ya da ülkenizin iklim taahhüdü bağlamında da duymuş da olabilirsiniz. (…) İklim değişikliğiyle ilgili herhangi bir konuşmada 1,5°C’nin geçmemesi ise neredeyse imkânsız.

1,5°C eşiğine bağlı kalmak ne anlama geliyor?

Bu, 2100 yılına gelindiğinde dünyanın ortalama yüzey sıcaklığının sanayi öncesi seviyelere göre en fazla 1,5°C daha yüksek olacağı anlamına geliyor.

1,5°C eşiği, 195 ülkenin iklim değişikliğiyle mücadele sözü verdiği 2015 Paris Anlaşması’nda belirlenen iddialı hedefti. Anlaşma, yüzyılın sonuna kadar küresel ısınmayı 2°C’nin ‘çok altında’ sınırlamayı ve daha güvenli olan 1,5°C sınırında tutmak için ‘çabaları sürdürmeyi’ amaçlıyor. (…)

Neden sanayi öncesi seviyelerin 1,5°C üzerinde?

Bunun temel nedeni, Sanayi Devrimi’nin Britanya’nın ardından Avrupa’nın geri kalanı, Kuzey Amerika, Japonya ve diğer ülkelerin büyük miktarlarda fosil yakıtlardan kaynaklanan karbon salmaya başladığı dönem olması. Sanayileşme, sera gazlarının hızla artmasına neden oldu. Bu gazlar Güneş’ten gelen enerjiyi atmosferde hapsederek gezegeni ısıtır.

Paris Anlaşması’nda sanayi öncesi tedbirlerin referans noktası tanımlanmamıştı. Ancak Uluslararası İklim Değişikliği Paneli 1850-1900 referansını kullanıyor. Bunun nedeni, güvenilir, küresele yakın ölçümlerin olduğu en erken dönem olması. Bu noktada insan faaliyetlerinden kaynaklanan bir ısınmanın hâlihazırda meydana geldiği doğrudur, çünkü Sanayi Devrimi 1700’lerin başında başladı. Ancak güvenilir bir referans noktası için iyi geçmiş verilere sahip olmak, bugün meydana gelen değişiklikleri ölçmek açısından çok önemli.

1850-1900 referans noktası, bilim insanlarının, politikacıların, politika yapıcıların, aktivistlerin ve iklim değişikliği hakkında konuşan herkesin kullanabileceği ve hepsinin aynı şeyden bahsettiğinden emin olabileceği bir temel teşkil ediyor.

1,5°C sınırı nereden geldi?

Paris Anlaşması’ndaki iddialı 1,5°C hedefi sürpriz oldu. Oxford Üniversitesi’nde jeo-sistem bilimi profesörü ve IPCC’nin 2018 yılında hazırladığı 1,5°C özel raporunun baş yazarlarından Myles Allen, ‘Kimsenin Paris anlaşmasının bu kadar iddialı olacağını düşündüğünü sanmıyorum’ diyor. (…)

Botswana Üniversitesi’nden çevre bilimci ve aynı raporun baş yazarlarından Pauline Dube ise ‘Paris Anlaşması’ndan önce dünyanın iklim değişikliği sürecini yavaşlatmak için hedefleyebileceği bir odak noktası yoktu. Dünyanın bir hedef rakam üzerinde uzlaşması, iklim değişikliği camiasında önemli bir gelişmeydi’ diyor.

1,5°C güvenli bir ısınma seviyesi midir?

1,5°C dünyasında, iklim değişikliğinin en ölümcül etkilerinin çoğu azalıyor. Deniz seviyesindeki yükselişin 1,5°C’de 2°C’ye kıyasla yaklaşık 10 cm daha düşük olması bekleniyor. Bununla birlikte, Grönland ve Antarktika’daki buz tabakalarının geri döndürülemez şekilde erimesi 1,5°C ila 2°C arasında tetiklenebilir, bu da deniz seviyelerinin 2100’den sonra da yükselmeye devam edeceği anlamına gelir. Ancak bu, 1,5°C’de 2°C’ye göre daha yavaş gerçekleşecek ve topluluklara uyum için zaman tanıyacaktır.

Hâlihazırda fırtınalar, yükselen deniz seviyeleri ve toprak ile resiflerin bozulmasıyla karşı karşıya kalan küçük ada ülkeleri ve alçakta bulunan ülkeler için 1,5°C, varoluşsal bir zorluk oluşturmaya devam ediyor. Kayıp ve zarar finansmanı, küçük adaların ve alçakta bulunan ülkelerin yanı sıra iklim değişikliğine karşı özellikle kırılgan olan diğer ülkelerin uzun vadede hayatta kalması ve adaptasyonu için hayati önem taşıyor.

Günümüzle karşılaştırıldığında 1,5°C dünyası, diğer tehditlerin yanı sıra aşırı sıcaklık, gıda üretimi ve suya erişim üzerindeki baskılar ve sıtma ve dang humması gibi böcek kaynaklı hastalıkların artması riskiyle de karşı karşıya kalacak.

1,5°C eşiğinde oluşan zarar aynı zamanda ona nasıl ulaştığımıza da bağlı. 21’inci yüzyılda 1,5°C’yi aşarsak ve ardından ısınmayı tekrar 1,5°C’ye düşürürsek, riskler, dünyanın kademeli olarak 1,5°C’de dengelenmesi durumunda ortaya çıkacak risklerden daha büyük olacaktır. (…)

1,5°C eşiğini hâlihazırda geçmedik mi?

2023 yılı tarihteki en sıcak yıl olma yolunda ilerliyor. 120 bin yılın en sıcak Temmuz ayı yaşandı ve Eylül, büyük bir farkla kaydedilen en sıcak ay oldu.

Küresel ortalama günlük sıcaklık, 2023’ün yaklaşık üçte biri kadar gün boyunca sanayi öncesi ortalamanın 1,5°C üzerindeydi. Elbette bu, günlük 1,5°C sınırının üzerinde rekor sayıda gün anlamına geliyor. (…)

Mevcut rotamızda 1,5°C’yi ne zaman geçeceğiz ve bunu nasıl bileceğiz?

2023’ün başlarında IPCC, 2030’ların ortalarına gelindiğinde dünyanın 1,5°C’lik bir artışa bağlı kalma şansının yüzde 50 olacağını hesaplamıştı. Ancak daha yeni verileri dikkate alan yeni bir analiz, bu eşiğe daha erken, yani 2029 gibi ulaşabileceğimizi gösteriyor. (…)

1,5°C’yi aşacak mıyız?

İklim ve sosyal bilimciler tarafından açıklanan bir rapora göre, 1,5°C’nin aşılması ‘hızla kaçınılmaz hale geliyor’. Liderleri COP28 müzakereleri hakkında bilgilendirmeyi amaçlayan raporda, ‘aşırılığın boyutunun ve süresinin en aza indirilmesinin hayati önem taşıdığı’ belirtiliyor.”

Yazar, önemli olanın yalnızca 1,5°C eşiğini aşıp aşmadığımız değil, bu seviyenin üzerinde ne kadar zaman geçirdiğimiz olduğunu söylüyor: “Dünya bu süreçte ne kadar uzun zaman harcarsa, kritik iklim dönüm noktalarını geçme riski de o kadar artar ve iklim karşısında kırılgan toplumlara, ekosistemlere ve ekonomilere verilen zarar da o kadar büyük olur.

Limit aşımının tamamen önüne geçmek için emisyonları 2019’daki seviyelere kıyasla yüzde 43 oranında azaltmamız gerekiyor.

1,5°C’den geri dönebilir miyiz?

Bir dönem Birleşik Krallık’ın ilkim baş müzakerecisi olan David King, 1,5°C’yi ne kadar aştığımıza bağlı olarak cevabın evet olduğunu söylüyor ve bunu önlemek için emisyonların hızla azaltılmasının açık ara en güvenli seçenek olduğunu ekliyor. (…) Aşma sonrasında 1,5°C’nin altına geri dönmek, büyük ölçekte karbon yakalamayı gerektirecektir. Bu teknolojiler karbonu atmosferden uzaklaştırıyor ve onu âtıl bir formda saklıyor.

King’in liderliğini yaptığı ve yakın zamanda aşıma ilişkin bir rapor yayınlayan İklim Krizi Danışma Grubu (CCAG), bu rakamın yılda 10 ila 15 milyar ton arasında olduğunu belirtiyor ki bu; 2021’de AB’nin toplam sera gazı emisyonlarından 3-4,5 kat daha fazla, ABD’nin aynı yıldaki emisyonlarının yaklaşık 2-3 katı.

King, aşımı tersine çevirme şansına sahip olmak için, bu teknolojilerin yeni sera gazı emisyonlarının büyük çoğunluğunu ortadan kaldırmaya ek olarak kullanılması, emisyon azaltımının yerine geçmemesi gerektiğini belirtiyor. Şu ana kadar bu teknolojiler yalnızca küçük ölçekte mevcut ve hâlâ çok pahalılar.

Aşma sonrasında sıcaklıklar 1,5°C’nin altına inse bile, permafrost, deniz seviyeleri, buz tabakaları ve okyanus asitliği dahil olmak üzere pek çok önemli sistemin sağlıklı duruma dönmesi yüzyıllar alacak. Ayrıca 1,5°C’yi aşıp daha sonra eşiğin altına inmek, ilk etapta eşiği geçmekten kaçınmaktan çok daha maliyetli olacak.

1,5C doğru hedef mi?

Hâlihazırda karşı karşıya olduğumuz aşırı hava koşulları göz önüne alındığında, bazıları 1,5°C’nin son rakam olmadığını öne sürüyor. (…)

1,5°C ısınmada bile mahsullere yönelik risk, küresel bir gıda krizine yol açabilir ve bizi Kuzey Kutbu buzlarının ve permafrostun erimesi gibi iklim açısından önemli dönüm noktalarının ötesine itebilir. Bunun yerine, Chatham House düşünce kuruluşundaki politika analistlerinin öne sürdüğü gibi, net ısınmadaki değişimi sıfıra indirmeye ve ardından bir soğuma dönemine odaklanmak daha adil bir yaklaşım olabilir.

Yeni fosil yakıt kaynaklarından yararlanıp 1,5°C sınırında kalabilir miyiz?

Fosil yakıtların yakılması, antropojenik sera gazı emisyonlarının yüzde 75’inden, insan faaliyetlerinden kaynaklanan karbondioksit emisyonlarının yüzde 90’ından fazlasına neden oluyor.

Mevcut petrol, gaz ve kömür yataklarından üretilen fosil yakıtlar 1,5°C sınırını aşmak için fazlasıyla yeterli. Uluslararası Sürdürülebilir Kalkınma Enstitüsü’nün ve Uluslararası Enerji Ajansı’nın raporlarına göre, yeni petrol ve gaz alanlarından fosil yakıt çıkarmak 1,5°C sınırıyla bağdaşmıyor.

Hükümetler hâlihazırda 1,5°C hedefiyle uyumlu olabilecek fosil yakıt miktarının iki katından fazlasını üretmeyi planlıyor. BM’nin en son Emisyon Açığı raporu, dünyanın yüzyılın sonuna kadar 3°C ısınma yolunda olduğunu belirtiyor. (…)

Kim 1,5°C’nin hâlâ geçerli olduğunu, kim olmadığını düşünüyor?

1,5°C hedefini tutturmak, hızlı ve benzeri görülmemiş düzeyde eylem gerektirecektir. Dube, araştırmaların çizdiği tablo açısından ‘bu ihtimalin neredeyse ortadan kalktığını’ söylüyor.

Benzer şekilde, 2022’de Bill Gates, dünyanın 1,5°C eşiğinde kalma şansının olmadığına ancak iklim teknolojilerindeki karbon yakalama biçimleri gibi inovasyonların iklim değişikliğine karşı umut verici çözümler olduğuna inandığını söylemişti. 2022’de bazı medya kuruluşları 1,5°C’ye ‘elveda’ deme zamanının geldiğini ilan etmişti.

Ancak IEA İcra Direktörü Fatih Birol’un da aralarında bulunduğu isimlerden bu görüşlere tepkiler gelmişti. Birol, 2022’de Guardian gazetesine verdiği demeçte, ‘Bu yanlış ve politik olarak da çok yanlış. Gerçek şu ki, ihtimal azalsa da1,5°C hâlâ ulaşılabilir’ demişti.

Varlıklarını sürdürmeleri ısınmayı mümkün olduğu kadar düşük seviyelerde tutmaya bağlı olan ülkeler için 1,5°C hâlâ tartışmanın merkezinde yer alıyor. (…)

1,5°C’de kalmaya dair umut verici işaretler neler?

King için ABD ve Çin’in güçlü liderliği, COP28 iklim zirvesinde görebileceği en umut verici şeylerden biri. ‘ABD ve Çin’in öncelikle bir strateji ortaya koymasının kritik öneme sahip olduğuna inanıyorum’ diyor ve ekliyor: ‘(…) çünkü açıkçası Çin ve ABD öne çıkarsa Avrupa Birliği ve Hindistan’ın da, Lula’nın Brezilya’sının da onlara katılacağını düşünüyorum. Sonra da herkes katılacak.’ (…)

Dube, Küresel Kuzey’in körüklediği iklim değişikliğinin getirdiği derin adaletsizliği ve bunun en çok Küresel Güney’de hissedildiğini kabul eden bir perspektif değişikliğinden yana. Bu, iklim değişikliği karşısında kırılgan olan ülkelere uyum ve kayıp-zarar finansmanı için yeterli destekle birlikte iklim değişikliğiyle adil bir şekilde mücadele edildiği anlamına gelecektir. Dube, ‘Değişimin can alıcı noktası, tüm toplumu kapsayan bir dönüşüme ihtiyacımız olduğunun gerçekten farkına varmaktır’ diyor.”

Bu yazı ilk kez 6 Aralık 2023’te yayımlanmıştır.

 

Martha Henriques’nin BBC Future internet sitesinde yayımlanan “Climate crisis: The 1.5C threshold explained” başlıklı yazısından öne çıkan bazı bölümler Nevra Yaraç tarafından çevrilmiş ve editoryal katkısıyla yayına hazırlanmıştır. Yazının orijinaline ve tamamına aşağıdaki linkten erişebilirsiniz: https://www.bbc.com/future/article/20231130-climate-crisis-the-15c-global-warming-threshold-explained

Fikir Turu
Fikir Turuhttps://fikirturu.com/
Fikir Turu, yalnızca Türkiye’deki düşünce hayatını değil, dünyanın da ne düşündüğünü, tartıştığını okurlarına aktarmaya çalışıyor. Bu amaçla, İngilizce, Arapça, Rusça, Almanca ve Çince yazılmış önemli makalelerin belli başlı bölümlerini çevirerek, editoryal katkılarla okuruna sunmaya çalışıyor. Her makalenin orijinal metnine ve değerli çevirmen arkadaşlarımızın bilgilerine makalenin alt kısmındaki notlardan ulaşabilirsiniz.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

0
Would love your thoughts, please comment.x