Yapay zekâ ve güven devrimi

Teknoloji insanlar arası bağlantıları nasıl dönüştürüyor? Değişen güven algısı yapay zekâyı nasıl şekillendiriyor? Toplumlar, yapay zekânın tehlikelerinden etkilenmeden ondan nasıl yararlanabilirler?

Günümüzde kullanım giderek artan yapay zekâ araçları hayatı kolaylaştırmakla birlikte ciddi riskler de barındırıyor. Peki, iyisiyle kötüsüyle yapay zekâ neden bu kadar kabul görüyor? Google’ın teknoloji kuluçka merkezi Jigsaw’un CEO’su Yasmin Green ile King’s College Cambridge’in Dekanı, Financial Times’ın köşe yazarlarından Gillian Tett’in Foreign Affairs internet sitesinde yayımlanan yazısı, yapay zekâya olan talebin neden arttığını ve hangi özelliklerinin onu cazip hale getirdiğini anlatıyor.

Yazının bazı bölümlerini aktarıyoruz:

“Uzmanlar, gençlerin çevrimiçi bilgiyle ilişkileri konusunda endişelendiklerinde, genellikle büyükleri kadar medya okuryazarı olmadıklarını varsayarlar. Ancak Jigsaw’un etnografik araştırması, daha karmaşık ve incelikli bir gerçeği ortaya koyuyor: 1997-2012 arasında doğanları ifade eden Z Kuşağı üyeleri, çevrimiçi bilgileri değerlendirirken 30 yaş üstü kuşakları şaşırtacak kadar farklı stratejiler geliştiriyor.

Haberleri, büyüklerinin yaptığı gibi, yani önce başlığı, sonra haberi okuyarak tüketmiyorlar. Genellikle önce başlıkları okuyor, daha sonra makaleyle ilgili çevrimiçi yorumlara bakıyor ve en son haberin ana metnine yöneliyorlar. (…) Bir haberin güvenilir olduğuna sırf bir uzman, editör veya başka bir otorite onaylıyor diye güvenmiyor; güvenilirlik için akranlarından oluşan bir topluluğa danışmayı tercih ediyorlar. (…)

Yapay zekâ programı ChatGPT’nin piyasaya sürülmesinin ardından 2023 yazında yapılan bir Jigsaw araştırması, Hindistan ve ABD’deki Z kuşağı üyelerinin yapay zekâ sohbet robotlarını nasıl kullandığını inceledi. Araştırma, gençlerin tıbbi tavsiye, ilişki danışmanlığı ve borsa tüyoları için sohbet robotlarına başvurduklarını, çünkü yapay zekânın kolay erişilebilir olduğunu, onları yargılamayacağını ve kişisel ihtiyaçlarına duyarlı olduğunu düşündüklerini ortaya koydu. Bu yüzden de yapay zekânın verdiği tavsiyeleri, insanlardan aldıkları tavsiyelerden daha iyi buluyorlardı. Danışmanlık firması Oliver Wyman’ın yaptığı başka bir araştırmada da benzer bir örüntü ortaya çıktı: Dünya genelinde Z kuşağı çalışanların yüzde 39’u, insan yerine yapay zekâ destekli bir iş arkadaşı veya yöneticiye sahip olmayı tercih ediyor. (…)”

Yazarlar, bu tür bulguların kişilerarası etkileşimlerin önemi ve kutsallığı hakkındaki geleneksel anlayışlara meydan okuduğunu belirtiyor: “İleri yaştaki pek çok gözlemci, sohbet robotlarının yükselişinden yakınıyor ve bu yeni teknolojinin insanları toplumdan uzaklaştırdığını, bireyler arasında giderek artan bir mesafe yarattığını ve otoriteye duyulan saygının azalmasına yol açtığını düşünüyor. Ancak bir diğer açıdan, Z Kuşağı’nın davranışları ve tercihleri başka bir şeye de işaret ediyor: Umut tohumları taşıyan yeni bir güven yapılanması. (…)

Güvenin dönüşen doğası

Modern dünyada güven yok olmuyor; göç ediyor. Her teknolojik yenilikle birlikte, insanlar geleneksel otorite yapılarından uzaklaşıp kalabalığa, sadece birkaç dokunuşla ulaşılabilen, belli bir biçimi olmayan ama son derece gerçek insan ve bilgi dünyasına yöneliyor. (…) Nitekim yapay zekâ araçları, dikkatlice tasarlanmaları halinde, kişilerarası etkileşimlere zarar vermek yerine yardımcı olabilirler: Kutuplaşmış grupların birbirleriyle daha iyi iletişim kurmasını sağlayarak arabuluculuk yapabilirler; komplo teorilerini insan otorite figürlerinden daha etkili bir şekilde çürütebilirler; ayrıca insan uzmanlara şüpheyle yaklaşan kişilere bir etki alanı hissi verebilirler. Politika yapıcılar, vatandaşlar ve teknoloji şirketleri için zorluk ise güvenin doğasının nasıl evrildiğini fark etmek ve ardından bu dönüşüme yanıt olarak yapay zekâ araçları ve politikaları tasarlamak. Genç nesiller büyükleri gibi davranmayacak ve başlattıkları muazzam değişimi görmezden gelmek akıllıca olmayacaktır. (…)

Son 20 yılda toplumun dijitalleşmesi, sosyal bilimci Rachel Botsman’ın ‘dağıtılmış güven’ veya büyük ölçekli etkileşimlere dayanan yeni bir paradigma değişimini mümkün kıldı. Bunun nedeni, internetin gruplar arasında göz temasının olmadığı etkileşimlere imkân tanımasıydı. İlk kez, tamamen yabancı kişiler Airbnb gibi bir uygulama aracılığıyla seyahat için birbirleriyle etkileşime geçiyor, eBay üzerinden ticaret yapıyor, Fortnite gibi çok oyunculu video oyunları oynayarak birbirlerini eğlendirebiliyor. (…) Araç paylaşım uygulaması Uber’i düşünün. 20 yıl önce, yabancıları birbirlerinin özel araçlarına binmeye teşvik eden bir taksi hizmeti kurmak akıl almaz görünürdü; insanlar yabancılara bu şekilde güvenmezdi. Ancak bugün milyonlarca kişi bunu yapıyor; yalnızca insanlar Uber’e bir kurum olarak güvendiği için değil, aynı zamanda akranlar arası derecelendirme sistemi (kalabalık gözetimi) hem yolcuları hem de sürücüleri rahatlattığı için. Zamanla ve yeni teknolojinin de etkisiyle güven kalıpları değişebiliyor. (…)”

Yazarlar, yapay zekâ sistemlerinin artık gelişmiş bir akıl yürütme yeteneğine sahip olduğunu ve karmaşık görevleri otonom olarak yerine getiren aracılar olarak hareket edebildiğini söylüyor ve ekliyorlar: “Bu, bazılarına korkutucu geliyor; hatta Pew tarafından yapılan bir kamuoyu yoklaması, Amerikalıların yalnızca yüzde 24’ünün yapay zekânın kendilerine fayda sağlayacağını, yüzde 43’ünün ise kendilerine ‘zarar vereceğini’ düşündüğünü gösteriyor. Buna karşın 2024 tarihli bir Ipsos anketi, Avustralya, Kanada, Hindistan, Birleşik Krallık ve ABD’deki yetişkinlerin yaklaşık üçte ikisinin yapay zekânın ‘kendilerini gerginleştirdiğini’ kabul etmesine rağmen, Japon yetişkinlerin yalnızca yüzde 29’unun, Endonezya, Polonya ve Güney Kore’deki yetişkinlerin ise yalnızca yaklaşık yüzde 40’ının bu görüşe katıldığını ortaya koydu. (…)

Kolaylık, yapay zekâyı kullanmak için bir neden: Bir insanın doktora ulaşması uzun zaman alabilir, ancak yapay zekâ robotları her zaman ulaşılabilir durumdadır. Kişiselleştirme de bir diğer neden. Önceki nesillerde tüketiciler kişiselleştirilmemiş hizmetleri kabul etme eğilimindeydi. Ancak 21’inci yüzyılda dijitalleşme, insanların müzik, medya veya yemek gibi alanlarda daha kişiselleştirilmiş seçimler yapmalarını sağladı. Yapay zekâ robotları, bu artan kişiselleştirme arzusuna yanıt veriyor ve onu teşvik ediyor.

Başka bir faktör de gizlilik ve tarafsızlık. Son yıllarda Batı’da yapay zekâ araçlarının kişisel verileri ‘çalacağı’ veya önyargılı davranacağı konusunda yaygın bir endişe var. Bu haklı olabilir. Ancak etnografik araştırmalar, bir grup kullanıcının yapay zekâ araçlarını tam da insanlardan daha ‘tarafsız’, daha az kontrolcü ve daha az müdahaleci göründükleri için tercih ettiğini gösteriyor. Jigsaw’un görüştüğü Z Kuşağı üyelerinden biri, yapay zekâyla konuşma konusundaki yatkınlığını açıkça şöyle açıkladı: ‘Sohbet robotu beni ‘görmezden gelemez’!” (…)

“Habermas Makinesi”

Öte yandan yeni nesil yapay zekâ araçlarının ikna kabiliyetleri de artıyor. Bu durum, bu araçların kasıtlı olarak insanları manipüle etmek için yaratılıp kullanılması anlamında bariz tehlikelere yol açıyor. Kimse bu riskleri küçümsememeli. Ancak, dikkatli bir tasarım bu riski azaltabilir. (…)

Yapay zekâ araçları diller arasında çeviri yapabildiği gibi, ‘sosyal diller’ arasında, yani dünya görüşleri arasında da çeviri yapma potansiyeline sahip olmaya başlıyor. Bir bot, farklı gruplar arasındaki çevrimiçi konuşmaları tarayabilir ve potansiyel olarak bir ‘kalabalığın’ diğerlerinin dünya görüşlerini daha iyi ‘duymasını’ ve hatta ‘anlamasını’ sağlayacak komutlara dönüştürülebilecek ortak ilgi alanları ve örüntüler bulabilir. Örneğin, Google DeepMind ve Oxford Üniversitesi’nden araştırmacılar, karşıt siyasi görüşlere sahip gruplar arasındaki anlaşmazlıkları arabuluculuk yoluyla çözmeyi hedefleyen ‘Habermas Makinesi’ (Alman filozof Jürgen Habermas’a atıfla) adlı bir yapay zekâ aracı geliştirdiler. Bu araç, bir siyasi meseleyle ilgili olarak bir gruptaki hem çoğunluğun hem de azınlığın bakış açılarını yansıtan ifadeler üretiyor ve ardından ortak zemin önerileri sunuyor. 5.000’den fazla katılımcının yer aldığı çalışmalarda, yapay zekâ tarafından üretilen ifadeler, insan arabulucularınkilere tercih edildi ve bunların kullanımı, ayrıştırıcı konularda ilerleme yolları konusunda daha fazla fikir birliğine varılmasını sağladı.

Yapay zekadan nasıl faydalanmalı?

Peki toplumlar, yapay zekânın tehlikelerinden etkilenmeden ondan nasıl yararlanabilirler? Öncelikle, güvenin daha önce de değişmiş ve değişmeye devam edecek çok yönlü bir olgu olduğunu ve teknolojik değişimin toplumsal değişimle birlikte gerçekleştiğini anlamaları gerekiyor. Bu, yapay zekâ geliştiricilerinin, geliştirdikleri araçların risklerini tartışarak ve azaltarak çok dikkatli ilerlemeleri gerektiği anlamına geliyor. (…)

Tüketicilerin de en fazla gizlilik, şeffaflık ve kullanıcı kontrolü sunan platformları seçebilmeleri için geliştiriciler arasında gerçek bir seçeneğe ihtiyaçları var. Hükümetler, sorumlu yapay zekâ gelişimini, açık bilimi ve açık yazılımı teşvik etmek için kamu politikalarını kullanarak bunu destekleyebilir. (…) Müşteriler, bir sistemin kendilerine yönelik davranışından memnun kalmazlarsa banka veya telekomünikasyon hizmetleri arasında seçim yapabildikleri gibi, hangi platformun kendilerine en fazla kontrolü sunduğunu belirlemek için yapay zekâ aracıları arasında geçiş yapabilmeliler.

İnsanların yapay zekâ platformlarıyla etkileşimi üzerine düşünürken, hedef, insan gücünü artırmak olmalıdır. Geliştiricilerin yapay zekâyı despotik, robotik bir hükümdar olarak görmek yerine, onu insanların mevcut çevrimiçi topluluklarının süper zeki bir üyesi olarak sunmaları gerekiyor. Bu, insanların yapay zekâya körü körüne güvenmesi veya onu insan-insan etkileşimlerinin yerine kullanması anlamına gelmez ki bu felaket olurdu. Ancak yapay zekâyı sadece yabancı göründüğü için reddetmek de aynı derecede aptalca olacaktır. Yapay zekâ, tıpkı insanlar gibi, hem iyi hem kötü şeyler yapma ve hem güvenilir hem de güvenilmez şekillerde hareket etme potansiyeline sahip. Tüm avantajlarından yararlanmak istiyorsak, kalabalıkların ve kendimizin bilgeliğine daha fazla güvensek de, liderlere olan güvenin azaldığı bir dünyada yaşadığımızı kabul etmeliyiz. Burada asıl zorluk, kalabalıkların bilgeliğine gelen bu dijital desteği hepimizi daha bilge kılmak için kullanmaktır.”

Bu yazı ilk kez 22 Temmuz 2025’te yayımlanmıştır.

Yasmin Green and Gillian Tett’in Foreign Affairs internet sitesinde yayımlanan “AI and the Trust Revolution” başlıklı yazısından öne çıkan bazı bölümler Nevra Yaraç tarafından çevrilmiş ve editoryal katkısıyla yayına hazırlanmıştır. Yazının orijinaline ve tamamına aşağıdaki linkten erişebilirsiniz: https://www.foreignaffairs.com/united-states/artificial-intelligence-and-trust-revolution-technology-transforming-human-connections

Fikir Turu
Fikir Turuhttps://fikirturu.com/
Fikir Turu, yalnızca Türkiye’deki düşünce hayatını değil, dünyanın da ne düşündüğünü, tartıştığını okurlarına aktarmaya çalışıyor. Bu amaçla, İngilizce, Arapça, Rusça, Almanca ve Çince yazılmış önemli makalelerin belli başlı bölümlerini çevirerek, editoryal katkılarla okuruna sunmaya çalışıyor. Her makalenin orijinal metnine ve değerli çevirmen arkadaşlarımızın bilgilerine makalenin alt kısmındaki notlardan ulaşabilirsiniz.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

Yapay zekâ ve güven devrimi

Teknoloji insanlar arası bağlantıları nasıl dönüştürüyor? Değişen güven algısı yapay zekâyı nasıl şekillendiriyor? Toplumlar, yapay zekânın tehlikelerinden etkilenmeden ondan nasıl yararlanabilirler?

Günümüzde kullanım giderek artan yapay zekâ araçları hayatı kolaylaştırmakla birlikte ciddi riskler de barındırıyor. Peki, iyisiyle kötüsüyle yapay zekâ neden bu kadar kabul görüyor? Google’ın teknoloji kuluçka merkezi Jigsaw’un CEO’su Yasmin Green ile King’s College Cambridge’in Dekanı, Financial Times’ın köşe yazarlarından Gillian Tett’in Foreign Affairs internet sitesinde yayımlanan yazısı, yapay zekâya olan talebin neden arttığını ve hangi özelliklerinin onu cazip hale getirdiğini anlatıyor.

Yazının bazı bölümlerini aktarıyoruz:

“Uzmanlar, gençlerin çevrimiçi bilgiyle ilişkileri konusunda endişelendiklerinde, genellikle büyükleri kadar medya okuryazarı olmadıklarını varsayarlar. Ancak Jigsaw’un etnografik araştırması, daha karmaşık ve incelikli bir gerçeği ortaya koyuyor: 1997-2012 arasında doğanları ifade eden Z Kuşağı üyeleri, çevrimiçi bilgileri değerlendirirken 30 yaş üstü kuşakları şaşırtacak kadar farklı stratejiler geliştiriyor.

Haberleri, büyüklerinin yaptığı gibi, yani önce başlığı, sonra haberi okuyarak tüketmiyorlar. Genellikle önce başlıkları okuyor, daha sonra makaleyle ilgili çevrimiçi yorumlara bakıyor ve en son haberin ana metnine yöneliyorlar. (…) Bir haberin güvenilir olduğuna sırf bir uzman, editör veya başka bir otorite onaylıyor diye güvenmiyor; güvenilirlik için akranlarından oluşan bir topluluğa danışmayı tercih ediyorlar. (…)

Yapay zekâ programı ChatGPT’nin piyasaya sürülmesinin ardından 2023 yazında yapılan bir Jigsaw araştırması, Hindistan ve ABD’deki Z kuşağı üyelerinin yapay zekâ sohbet robotlarını nasıl kullandığını inceledi. Araştırma, gençlerin tıbbi tavsiye, ilişki danışmanlığı ve borsa tüyoları için sohbet robotlarına başvurduklarını, çünkü yapay zekânın kolay erişilebilir olduğunu, onları yargılamayacağını ve kişisel ihtiyaçlarına duyarlı olduğunu düşündüklerini ortaya koydu. Bu yüzden de yapay zekânın verdiği tavsiyeleri, insanlardan aldıkları tavsiyelerden daha iyi buluyorlardı. Danışmanlık firması Oliver Wyman’ın yaptığı başka bir araştırmada da benzer bir örüntü ortaya çıktı: Dünya genelinde Z kuşağı çalışanların yüzde 39’u, insan yerine yapay zekâ destekli bir iş arkadaşı veya yöneticiye sahip olmayı tercih ediyor. (…)”

Yazarlar, bu tür bulguların kişilerarası etkileşimlerin önemi ve kutsallığı hakkındaki geleneksel anlayışlara meydan okuduğunu belirtiyor: “İleri yaştaki pek çok gözlemci, sohbet robotlarının yükselişinden yakınıyor ve bu yeni teknolojinin insanları toplumdan uzaklaştırdığını, bireyler arasında giderek artan bir mesafe yarattığını ve otoriteye duyulan saygının azalmasına yol açtığını düşünüyor. Ancak bir diğer açıdan, Z Kuşağı’nın davranışları ve tercihleri başka bir şeye de işaret ediyor: Umut tohumları taşıyan yeni bir güven yapılanması. (…)

Güvenin dönüşen doğası

Modern dünyada güven yok olmuyor; göç ediyor. Her teknolojik yenilikle birlikte, insanlar geleneksel otorite yapılarından uzaklaşıp kalabalığa, sadece birkaç dokunuşla ulaşılabilen, belli bir biçimi olmayan ama son derece gerçek insan ve bilgi dünyasına yöneliyor. (…) Nitekim yapay zekâ araçları, dikkatlice tasarlanmaları halinde, kişilerarası etkileşimlere zarar vermek yerine yardımcı olabilirler: Kutuplaşmış grupların birbirleriyle daha iyi iletişim kurmasını sağlayarak arabuluculuk yapabilirler; komplo teorilerini insan otorite figürlerinden daha etkili bir şekilde çürütebilirler; ayrıca insan uzmanlara şüpheyle yaklaşan kişilere bir etki alanı hissi verebilirler. Politika yapıcılar, vatandaşlar ve teknoloji şirketleri için zorluk ise güvenin doğasının nasıl evrildiğini fark etmek ve ardından bu dönüşüme yanıt olarak yapay zekâ araçları ve politikaları tasarlamak. Genç nesiller büyükleri gibi davranmayacak ve başlattıkları muazzam değişimi görmezden gelmek akıllıca olmayacaktır. (…)

Son 20 yılda toplumun dijitalleşmesi, sosyal bilimci Rachel Botsman’ın ‘dağıtılmış güven’ veya büyük ölçekli etkileşimlere dayanan yeni bir paradigma değişimini mümkün kıldı. Bunun nedeni, internetin gruplar arasında göz temasının olmadığı etkileşimlere imkân tanımasıydı. İlk kez, tamamen yabancı kişiler Airbnb gibi bir uygulama aracılığıyla seyahat için birbirleriyle etkileşime geçiyor, eBay üzerinden ticaret yapıyor, Fortnite gibi çok oyunculu video oyunları oynayarak birbirlerini eğlendirebiliyor. (…) Araç paylaşım uygulaması Uber’i düşünün. 20 yıl önce, yabancıları birbirlerinin özel araçlarına binmeye teşvik eden bir taksi hizmeti kurmak akıl almaz görünürdü; insanlar yabancılara bu şekilde güvenmezdi. Ancak bugün milyonlarca kişi bunu yapıyor; yalnızca insanlar Uber’e bir kurum olarak güvendiği için değil, aynı zamanda akranlar arası derecelendirme sistemi (kalabalık gözetimi) hem yolcuları hem de sürücüleri rahatlattığı için. Zamanla ve yeni teknolojinin de etkisiyle güven kalıpları değişebiliyor. (…)”

Yazarlar, yapay zekâ sistemlerinin artık gelişmiş bir akıl yürütme yeteneğine sahip olduğunu ve karmaşık görevleri otonom olarak yerine getiren aracılar olarak hareket edebildiğini söylüyor ve ekliyorlar: “Bu, bazılarına korkutucu geliyor; hatta Pew tarafından yapılan bir kamuoyu yoklaması, Amerikalıların yalnızca yüzde 24’ünün yapay zekânın kendilerine fayda sağlayacağını, yüzde 43’ünün ise kendilerine ‘zarar vereceğini’ düşündüğünü gösteriyor. Buna karşın 2024 tarihli bir Ipsos anketi, Avustralya, Kanada, Hindistan, Birleşik Krallık ve ABD’deki yetişkinlerin yaklaşık üçte ikisinin yapay zekânın ‘kendilerini gerginleştirdiğini’ kabul etmesine rağmen, Japon yetişkinlerin yalnızca yüzde 29’unun, Endonezya, Polonya ve Güney Kore’deki yetişkinlerin ise yalnızca yaklaşık yüzde 40’ının bu görüşe katıldığını ortaya koydu. (…)

Kolaylık, yapay zekâyı kullanmak için bir neden: Bir insanın doktora ulaşması uzun zaman alabilir, ancak yapay zekâ robotları her zaman ulaşılabilir durumdadır. Kişiselleştirme de bir diğer neden. Önceki nesillerde tüketiciler kişiselleştirilmemiş hizmetleri kabul etme eğilimindeydi. Ancak 21’inci yüzyılda dijitalleşme, insanların müzik, medya veya yemek gibi alanlarda daha kişiselleştirilmiş seçimler yapmalarını sağladı. Yapay zekâ robotları, bu artan kişiselleştirme arzusuna yanıt veriyor ve onu teşvik ediyor.

Başka bir faktör de gizlilik ve tarafsızlık. Son yıllarda Batı’da yapay zekâ araçlarının kişisel verileri ‘çalacağı’ veya önyargılı davranacağı konusunda yaygın bir endişe var. Bu haklı olabilir. Ancak etnografik araştırmalar, bir grup kullanıcının yapay zekâ araçlarını tam da insanlardan daha ‘tarafsız’, daha az kontrolcü ve daha az müdahaleci göründükleri için tercih ettiğini gösteriyor. Jigsaw’un görüştüğü Z Kuşağı üyelerinden biri, yapay zekâyla konuşma konusundaki yatkınlığını açıkça şöyle açıkladı: ‘Sohbet robotu beni ‘görmezden gelemez’!” (…)

“Habermas Makinesi”

Öte yandan yeni nesil yapay zekâ araçlarının ikna kabiliyetleri de artıyor. Bu durum, bu araçların kasıtlı olarak insanları manipüle etmek için yaratılıp kullanılması anlamında bariz tehlikelere yol açıyor. Kimse bu riskleri küçümsememeli. Ancak, dikkatli bir tasarım bu riski azaltabilir. (…)

Yapay zekâ araçları diller arasında çeviri yapabildiği gibi, ‘sosyal diller’ arasında, yani dünya görüşleri arasında da çeviri yapma potansiyeline sahip olmaya başlıyor. Bir bot, farklı gruplar arasındaki çevrimiçi konuşmaları tarayabilir ve potansiyel olarak bir ‘kalabalığın’ diğerlerinin dünya görüşlerini daha iyi ‘duymasını’ ve hatta ‘anlamasını’ sağlayacak komutlara dönüştürülebilecek ortak ilgi alanları ve örüntüler bulabilir. Örneğin, Google DeepMind ve Oxford Üniversitesi’nden araştırmacılar, karşıt siyasi görüşlere sahip gruplar arasındaki anlaşmazlıkları arabuluculuk yoluyla çözmeyi hedefleyen ‘Habermas Makinesi’ (Alman filozof Jürgen Habermas’a atıfla) adlı bir yapay zekâ aracı geliştirdiler. Bu araç, bir siyasi meseleyle ilgili olarak bir gruptaki hem çoğunluğun hem de azınlığın bakış açılarını yansıtan ifadeler üretiyor ve ardından ortak zemin önerileri sunuyor. 5.000’den fazla katılımcının yer aldığı çalışmalarda, yapay zekâ tarafından üretilen ifadeler, insan arabulucularınkilere tercih edildi ve bunların kullanımı, ayrıştırıcı konularda ilerleme yolları konusunda daha fazla fikir birliğine varılmasını sağladı.

Yapay zekadan nasıl faydalanmalı?

Peki toplumlar, yapay zekânın tehlikelerinden etkilenmeden ondan nasıl yararlanabilirler? Öncelikle, güvenin daha önce de değişmiş ve değişmeye devam edecek çok yönlü bir olgu olduğunu ve teknolojik değişimin toplumsal değişimle birlikte gerçekleştiğini anlamaları gerekiyor. Bu, yapay zekâ geliştiricilerinin, geliştirdikleri araçların risklerini tartışarak ve azaltarak çok dikkatli ilerlemeleri gerektiği anlamına geliyor. (…)

Tüketicilerin de en fazla gizlilik, şeffaflık ve kullanıcı kontrolü sunan platformları seçebilmeleri için geliştiriciler arasında gerçek bir seçeneğe ihtiyaçları var. Hükümetler, sorumlu yapay zekâ gelişimini, açık bilimi ve açık yazılımı teşvik etmek için kamu politikalarını kullanarak bunu destekleyebilir. (…) Müşteriler, bir sistemin kendilerine yönelik davranışından memnun kalmazlarsa banka veya telekomünikasyon hizmetleri arasında seçim yapabildikleri gibi, hangi platformun kendilerine en fazla kontrolü sunduğunu belirlemek için yapay zekâ aracıları arasında geçiş yapabilmeliler.

İnsanların yapay zekâ platformlarıyla etkileşimi üzerine düşünürken, hedef, insan gücünü artırmak olmalıdır. Geliştiricilerin yapay zekâyı despotik, robotik bir hükümdar olarak görmek yerine, onu insanların mevcut çevrimiçi topluluklarının süper zeki bir üyesi olarak sunmaları gerekiyor. Bu, insanların yapay zekâya körü körüne güvenmesi veya onu insan-insan etkileşimlerinin yerine kullanması anlamına gelmez ki bu felaket olurdu. Ancak yapay zekâyı sadece yabancı göründüğü için reddetmek de aynı derecede aptalca olacaktır. Yapay zekâ, tıpkı insanlar gibi, hem iyi hem kötü şeyler yapma ve hem güvenilir hem de güvenilmez şekillerde hareket etme potansiyeline sahip. Tüm avantajlarından yararlanmak istiyorsak, kalabalıkların ve kendimizin bilgeliğine daha fazla güvensek de, liderlere olan güvenin azaldığı bir dünyada yaşadığımızı kabul etmeliyiz. Burada asıl zorluk, kalabalıkların bilgeliğine gelen bu dijital desteği hepimizi daha bilge kılmak için kullanmaktır.”

Bu yazı ilk kez 22 Temmuz 2025’te yayımlanmıştır.

Yasmin Green and Gillian Tett’in Foreign Affairs internet sitesinde yayımlanan “AI and the Trust Revolution” başlıklı yazısından öne çıkan bazı bölümler Nevra Yaraç tarafından çevrilmiş ve editoryal katkısıyla yayına hazırlanmıştır. Yazının orijinaline ve tamamına aşağıdaki linkten erişebilirsiniz: https://www.foreignaffairs.com/united-states/artificial-intelligence-and-trust-revolution-technology-transforming-human-connections

Fikir Turu
Fikir Turuhttps://fikirturu.com/
Fikir Turu, yalnızca Türkiye’deki düşünce hayatını değil, dünyanın da ne düşündüğünü, tartıştığını okurlarına aktarmaya çalışıyor. Bu amaçla, İngilizce, Arapça, Rusça, Almanca ve Çince yazılmış önemli makalelerin belli başlı bölümlerini çevirerek, editoryal katkılarla okuruna sunmaya çalışıyor. Her makalenin orijinal metnine ve değerli çevirmen arkadaşlarımızın bilgilerine makalenin alt kısmındaki notlardan ulaşabilirsiniz.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

0
Would love your thoughts, please comment.x