Bir sonraki İsrail-İran savaşı kapıda mı?

Haziran ayındaki 12 günlük savaşın ardından ilan edilen ateşkes, İran ve İsrail için bir nokta mı yoksa virgül müydü? İki ülkenin stratejik hesapları, olası bir savaş konusunda ne söylüyor? ABD’nin bu savaşa dahil olma ihtimali var mı?

İsrail’in 13 Haziran’da İran’a saldırısıyla başlayan İsrail-İran savaşı 12 günün ardından ABD Başkanı Donald Trump’ın duyurduğu ateşkesle sonuçlanmıştı. Quincy Sorumlu Devlet Yönetimi Enstitüsü Başkan Yardımcısı Trita Parsi, Foreign Policy internet sitesinde yayımlanan yazısında, İsrail’in Aralık ayından önce, hatta Ağustos ayının sonlarında İran’la yeni bir savaş başlatmasının muhtemel olduğunu, üstelik bu kez iki tarafın daha da sertleşeceğini belirtiyor.

Yazıdan önce çıkan bazı bölümlerini aktarıyoruz:

“İran saldırıyı bekliyor ve hazırlanıyor. İlk savaşta uzun vadeli düşünmüş, füze saldırılarını uzun sürecek bir çatışmayı öngörerek planlamıştı. Ancak bir sonraki turda, İsrail askeri üstünlüğü altında ezilebileceği fikrini ortadan kaldırmak amacıyla, İran’ın en başından itibaren kararlı bir saldırı başlatması muhtemel. Yani yaklaşan savaş, muhtemelen ilkinden çok daha kanlı olacak. ABD Başkanı Donald Trump, İsrail baskısına bir kez daha boyun eğer ve savaşa katılırsa, ABD, Irak’ı bile gölgede bırakacak şiddette bir İran savaşıyla karşı karşıya kalabilir.

İsrail’in Haziran ayındaki savaşı yalnızca İran’ın nükleer programıyla değil, Ortadoğu’daki güç dengesini değiştirmekle ilgiliydi. (…) İsrail, 20 yılı aşkın süredir ABD’yi İran’ı zayıflatmak ve kendi başına elde edemeyeceği lehine bir bölgesel dengeyi yeniden sağlamak için İran’a karşı askeri harekâta zorluyor.

Bu bağlamda, İsrail’in saldırılarının İran’ın nükleer altyapısını zayıflatmanın ötesinde üç temel amacı vardı. ABD’yi İran’la doğrudan askeri çatışmaya çekmeyi, İran rejimini devirmeyi ve ülkeyi bir sonraki Suriye veya Lübnan’a, yani İsrail’in, ABD’nin herhangi bir müdahalesi olmadan ve cezasız kalarak bombalayabileceği ülkelere dönüştürmeyi amaçlıyordu. Bu üç hedeften yalnızca biri gerçekleşti. Dahası Trump, İran’ın nükleer programını ‘yok etmedi’ ve sorunun çözülmüş sayılabileceği bir noktaya da geriletmedi.

Başka bir deyişle İsrail, Haziran saldırılarıyla en iyi ihtimalle kısmi bir zafer elde etti. Trump’ın hem İran’ın konvansiyonel güçlerini hem de ekonomik altyapısını hedef alarak tam anlamıyla harekete geçmesini tercih etti. Ancak Trump hızlı ve kararlı bir askeri harekâttan yana olsa da, geniş çaplı bir savaştan korkuyor. Dolayısıyla İran’ın nükleer tesislerine saldırma stratejisi, gerilimi artırmak yerine sınırlamak için tasarlanmıştı. (…)

Trump’ın sınırlı bir hava harekâtının ötesine geçmeyi reddetmesi, İsrail’in ateşkesi kabul etmesinin temel nedenlerinden biriydi. Savaş devam ederken İsrail ciddi kayıplar verdi: Hava savunması zayıfladı ve İran, füzeleriyle bu savunmayı delmede daha etkili hale geldi. ABD tam anlamıyla kararlı olsaydı, İsrail muhtemelen çatışmaya devam edecekti, ancak Trump’ın saldırılarının tek seferlik olduğu anlaşıldığında hesaplar değişti. İsrail, Trump ve ABD’yi savaşa çekmeyi başarsa da savaşta tutmayı başaramadı.

Ancak İsrail’in diğer iki hedefi açıkça başarısızlıkla sonuçlandı. 30 üst düzey komutan ve 19 nükleer bilim insanını öldürmek gibi başlangıçtaki istihbarat başarılarına rağmen İran’ın komuta- kontrolünü yalnızca geçici olarak sekteye uğratabildi. 18 saat içinde İran, bu komutanların çoğunu, hatta tamamını değiştirdi ve ağır bir füze saldırısıyla önemli kayıpları telafi ederek şiddetli bir karşı saldırı başlatma kabiliyetini gösterdi.

İsrail’in beklentisi gerçekleşmedi

İsrail, ilk saldırılarının İran rejimi içinde paniğe yol açacağını ve rejimin çöküşünü hızlandıracağını umuyordu. Washington Post’a göre Farsça bilen Mossad ajanları, üst düzey İranlı yetkilileri cep telefonlarından arayarak, rejimi kınayan ve alenen taraf değiştirdiklerini belirten videolar çekmedikleri takdirde kendilerini ve ailelerini öldürmekle tehdit ettiler. Savaşın ilk saatlerinde, İran’ın yönetici elitinin hâlâ şokta olduğu ve önemli kayıplarla sarsıldığı dönemde 20’den fazla benzer arama yapıldı. Ancak tek bir İranlı generalin tehditlere boyun eğdiğine dair hiçbir kanıt yok ve rejim bütünlüğü korundu.

İsrail’in beklentilerinin aksine, Devrim Muhafızları’nın üst düzey komutanlarının öldürülmesi kitlesel protestolara veya İslam Cumhuriyeti’ne karşı bir ayaklanmaya yol açmadı. Bunun yerine, ülke genelinde bir milliyetçilik dalgası yükselirken, her siyasi görüşten İranlı, rejimin olmasa da, bayrağın etrafında toplandı. (…)

İsrail ise halkı rejime karşı harekete geçirmek yerine, İslam Cumhuriyeti’nin söylemine yeni bir soluk getirmeyi başardı. Rejimin nükleer programa, füzelere ve müttefik devlet dışı aktörlerden oluşan bir ağa yatırım yapmasını kınamak yerine, birçok İranlı artık İran’ın söz konusu caydırıcılık unsurlarının yetersiz kalmasına öfkeleniyor. (…)

Yazar, bu değişimin kalıcı olup olmayacağının belirsizliğini koruduğunu, ancak kısa vadede, İsrail saldırılarının paradoksal bir şekilde İran rejimini ve iç uyumu güçlendirdiğini, devlet ile toplum arasındaki uçurumu daralttığı belirtiyor.

“İsrail, İran’ı ikinci bir Suriye’ye dönüştürmeyi ve ABD desteğinden bağımsız sürdürülebilir bir hava hakimiyeti kurmayı da başaramadı. İsrail, savaş sırasında İran hava sahasını kontrol etse de, cezasız kalmadı. İran’ın füze saldırısı, hasara yol açtı.

Haziran savaşı ilk aşamaydı

ABD’nin önemli yardımı olmasaydı İsrail savaşı sürdüremeyebilirdi. Bu durum, yeni bir İsrail saldırısını olası kılıyor. Hem Savunma Bakanı Israel Katz hem de Genelkurmay Başkanı Eyal Zamir bunun sinyalini verdi. Haziran savaşı, İsrail’in çatışmanın ‘yeni bir aşamasına girdiğini’ belirten Zamir’e göre bir ilk aşamaydı sadece.

İran uranyum zenginleştirmeye devam etse de etmese de, İsrail, İran’a füze cephaneliğini yenilemesi, hava savunmasını yeniden kurması veya gelişmiş sistemler konuşlandırması için zaman tanımamaya kararlı. Bu mantık, İsrail’in ‘çim biçme’ stratejisinin merkezinde yer alıyor: Düşmanların İsrail’in askeri hakimiyetine meydan okuyabilecek yetenekler geliştirmesini engellemek için önleyici ve tekrarlayan saldırılar düzenlemek. (…)

Dahası, ABD ara seçim dönemine girdiğinde, başka bir saldırının siyasi hesapları çok daha karmaşık hale geliyor. Sonuç olarak, önümüzdeki aylarda bir saldırı gerçekleşebilir. Elbette bu, İranlı liderlerin uzak durmak istediği sonuç. İsrail’in ‘çim biçme’ stratejisinin işe yaradığı yanılsamasını ortadan kaldırmak için İran’ın bir sonraki savaşın başında sert ve hızlı bir şekilde saldırması muhtemel.

Nitekim İran Dışişleri Bakanı Abbas Araghchi, X’te yaptığı paylaşımda, ‘Saldırganlık tekrarlanırsa daha kararlı ve örtbas edilmesi “imkânsız” bir şekilde tepki göstermekten çekinmeyeceğiz’ ifadelerini kullandı. İranlı liderler, İsrail’in ağır bedel ödeyeceğine, aksi takdirde İran’ın füze yeteneklerinin giderek aşınacağına ve ülkenin savunmasız kalacağına inanıyor.

Haziran savaşı kesin bir sonuçla bitmese de, bir sonraki savaşın sonucu hangi tarafın daha fazla bilgi edinip daha hızlı hareket edeceğine bağlı olacak: İsrail, füze savunma sistemlerini İran’ın fırlatıcılarını yeniden inşa edip füze cephaneliğini yenilemesinden daha hızlı bir şekilde yenileyebilir mi? Mossad’ın İran içinde hâlâ derin bir varlığı var mı, yoksa varlıklarının çoğu ilk savaş sırasında rejimin çöküşünü sağlamak için mi harcandı? İran, İsrail’in hava savunmasını delme konusunda, İsrail’in açıklarını kapatma konusunda sahip olduğundan daha fazla içgörü mü kazandı? Şimdilik, iki taraf da bu sorulara güvenle cevap veremiyor.

Daha güçlü bir karşılığın İsrail’in stratejisini etkisiz hale getireceğinden emin olamayacağı için İran’ın nükleer duruşunu yeniden değerlendirmesi muhtemel; özellikle de sözde Direniş Ekseni ve nükleer belirsizlik gibi caydırıcılığının diğer unsurlarının yetersiz kaldığı şu dönemde.

ABD savaşa dahil olacak mı?

Trump’ın İran ile ikinci bir İsrail savaşına vereceği yanıt belirleyici olabilir. Uzun süreli bir çatışmaya girmek istemiyor gibi görünüyor. Siyasi açıdan, ilk saldırıları MAGA hareketi içinde bir iç savaşı tetikledi. Askeri açıdan ise, 12 günlük savaş, ABD’nin füze stoklarındaki kritik boşlukları ortaya çıkardı. Hem Trump hem de eski ABD Başkanı Joe Biden, ABD’nin temel çıkarları açısından hayati önem taşımadığını düşündükleri bir bölgede ABD hava savunma füzelerinin önemli bir kısmını tükettiler.

Ancak Trump, ilk hamleye yeşil ışık yakarak İsrail’in tuzağına düştü. İran’la bir anlaşmanın temeli olarak sıfır zenginleştirmeye bağlı kalırsa, bir çıkış yolu bulup bulamayacağı da belirsiz. Sınırlı bir angajman artık bir seçenek gibi görünmüyor. Trump ya tamamen savaşa katılacak ya da katılmayacak. Savaştan uzak kalmak ise tek seferlik bir retten daha fazlasını; İsrail baskısına karşı sürekli bir direniş gerektiriyor ki Trump şimdiye kadar bunu başaracak ne irade ne de güç sergiledi.

Bu yazı ilk kez 19 Ağustos 2025’te yayımlanmıştır.

Trita Parsi’nin Foreign Policy internet sitesinde yayımlanan “The Next Israel-Iran War Is Coming” başlıklı yazısından öne çıkan bazı bölümler Nevra Yaraç tarafından çevrilmiş ve editoryal katkısıyla yayına hazırlanmıştır. Yazının orijinaline ve tamamına aşağıdaki linkten erişebilirsiniz: https://foreignpolicy.com/2025/08/11/israel-iran-war-trump-nuclear-august-december/

Fikir Turu
Fikir Turuhttps://fikirturu.com/
Fikir Turu, yalnızca Türkiye’deki düşünce hayatını değil, dünyanın da ne düşündüğünü, tartıştığını okurlarına aktarmaya çalışıyor. Bu amaçla, İngilizce, Arapça, Rusça, Almanca ve Çince yazılmış önemli makalelerin belli başlı bölümlerini çevirerek, editoryal katkılarla okuruna sunmaya çalışıyor. Her makalenin orijinal metnine ve değerli çevirmen arkadaşlarımızın bilgilerine makalenin alt kısmındaki notlardan ulaşabilirsiniz.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

Bir sonraki İsrail-İran savaşı kapıda mı?

Haziran ayındaki 12 günlük savaşın ardından ilan edilen ateşkes, İran ve İsrail için bir nokta mı yoksa virgül müydü? İki ülkenin stratejik hesapları, olası bir savaş konusunda ne söylüyor? ABD’nin bu savaşa dahil olma ihtimali var mı?

İsrail’in 13 Haziran’da İran’a saldırısıyla başlayan İsrail-İran savaşı 12 günün ardından ABD Başkanı Donald Trump’ın duyurduğu ateşkesle sonuçlanmıştı. Quincy Sorumlu Devlet Yönetimi Enstitüsü Başkan Yardımcısı Trita Parsi, Foreign Policy internet sitesinde yayımlanan yazısında, İsrail’in Aralık ayından önce, hatta Ağustos ayının sonlarında İran’la yeni bir savaş başlatmasının muhtemel olduğunu, üstelik bu kez iki tarafın daha da sertleşeceğini belirtiyor.

Yazıdan önce çıkan bazı bölümlerini aktarıyoruz:

“İran saldırıyı bekliyor ve hazırlanıyor. İlk savaşta uzun vadeli düşünmüş, füze saldırılarını uzun sürecek bir çatışmayı öngörerek planlamıştı. Ancak bir sonraki turda, İsrail askeri üstünlüğü altında ezilebileceği fikrini ortadan kaldırmak amacıyla, İran’ın en başından itibaren kararlı bir saldırı başlatması muhtemel. Yani yaklaşan savaş, muhtemelen ilkinden çok daha kanlı olacak. ABD Başkanı Donald Trump, İsrail baskısına bir kez daha boyun eğer ve savaşa katılırsa, ABD, Irak’ı bile gölgede bırakacak şiddette bir İran savaşıyla karşı karşıya kalabilir.

İsrail’in Haziran ayındaki savaşı yalnızca İran’ın nükleer programıyla değil, Ortadoğu’daki güç dengesini değiştirmekle ilgiliydi. (…) İsrail, 20 yılı aşkın süredir ABD’yi İran’ı zayıflatmak ve kendi başına elde edemeyeceği lehine bir bölgesel dengeyi yeniden sağlamak için İran’a karşı askeri harekâta zorluyor.

Bu bağlamda, İsrail’in saldırılarının İran’ın nükleer altyapısını zayıflatmanın ötesinde üç temel amacı vardı. ABD’yi İran’la doğrudan askeri çatışmaya çekmeyi, İran rejimini devirmeyi ve ülkeyi bir sonraki Suriye veya Lübnan’a, yani İsrail’in, ABD’nin herhangi bir müdahalesi olmadan ve cezasız kalarak bombalayabileceği ülkelere dönüştürmeyi amaçlıyordu. Bu üç hedeften yalnızca biri gerçekleşti. Dahası Trump, İran’ın nükleer programını ‘yok etmedi’ ve sorunun çözülmüş sayılabileceği bir noktaya da geriletmedi.

Başka bir deyişle İsrail, Haziran saldırılarıyla en iyi ihtimalle kısmi bir zafer elde etti. Trump’ın hem İran’ın konvansiyonel güçlerini hem de ekonomik altyapısını hedef alarak tam anlamıyla harekete geçmesini tercih etti. Ancak Trump hızlı ve kararlı bir askeri harekâttan yana olsa da, geniş çaplı bir savaştan korkuyor. Dolayısıyla İran’ın nükleer tesislerine saldırma stratejisi, gerilimi artırmak yerine sınırlamak için tasarlanmıştı. (…)

Trump’ın sınırlı bir hava harekâtının ötesine geçmeyi reddetmesi, İsrail’in ateşkesi kabul etmesinin temel nedenlerinden biriydi. Savaş devam ederken İsrail ciddi kayıplar verdi: Hava savunması zayıfladı ve İran, füzeleriyle bu savunmayı delmede daha etkili hale geldi. ABD tam anlamıyla kararlı olsaydı, İsrail muhtemelen çatışmaya devam edecekti, ancak Trump’ın saldırılarının tek seferlik olduğu anlaşıldığında hesaplar değişti. İsrail, Trump ve ABD’yi savaşa çekmeyi başarsa da savaşta tutmayı başaramadı.

Ancak İsrail’in diğer iki hedefi açıkça başarısızlıkla sonuçlandı. 30 üst düzey komutan ve 19 nükleer bilim insanını öldürmek gibi başlangıçtaki istihbarat başarılarına rağmen İran’ın komuta- kontrolünü yalnızca geçici olarak sekteye uğratabildi. 18 saat içinde İran, bu komutanların çoğunu, hatta tamamını değiştirdi ve ağır bir füze saldırısıyla önemli kayıpları telafi ederek şiddetli bir karşı saldırı başlatma kabiliyetini gösterdi.

İsrail’in beklentisi gerçekleşmedi

İsrail, ilk saldırılarının İran rejimi içinde paniğe yol açacağını ve rejimin çöküşünü hızlandıracağını umuyordu. Washington Post’a göre Farsça bilen Mossad ajanları, üst düzey İranlı yetkilileri cep telefonlarından arayarak, rejimi kınayan ve alenen taraf değiştirdiklerini belirten videolar çekmedikleri takdirde kendilerini ve ailelerini öldürmekle tehdit ettiler. Savaşın ilk saatlerinde, İran’ın yönetici elitinin hâlâ şokta olduğu ve önemli kayıplarla sarsıldığı dönemde 20’den fazla benzer arama yapıldı. Ancak tek bir İranlı generalin tehditlere boyun eğdiğine dair hiçbir kanıt yok ve rejim bütünlüğü korundu.

İsrail’in beklentilerinin aksine, Devrim Muhafızları’nın üst düzey komutanlarının öldürülmesi kitlesel protestolara veya İslam Cumhuriyeti’ne karşı bir ayaklanmaya yol açmadı. Bunun yerine, ülke genelinde bir milliyetçilik dalgası yükselirken, her siyasi görüşten İranlı, rejimin olmasa da, bayrağın etrafında toplandı. (…)

İsrail ise halkı rejime karşı harekete geçirmek yerine, İslam Cumhuriyeti’nin söylemine yeni bir soluk getirmeyi başardı. Rejimin nükleer programa, füzelere ve müttefik devlet dışı aktörlerden oluşan bir ağa yatırım yapmasını kınamak yerine, birçok İranlı artık İran’ın söz konusu caydırıcılık unsurlarının yetersiz kalmasına öfkeleniyor. (…)

Yazar, bu değişimin kalıcı olup olmayacağının belirsizliğini koruduğunu, ancak kısa vadede, İsrail saldırılarının paradoksal bir şekilde İran rejimini ve iç uyumu güçlendirdiğini, devlet ile toplum arasındaki uçurumu daralttığı belirtiyor.

“İsrail, İran’ı ikinci bir Suriye’ye dönüştürmeyi ve ABD desteğinden bağımsız sürdürülebilir bir hava hakimiyeti kurmayı da başaramadı. İsrail, savaş sırasında İran hava sahasını kontrol etse de, cezasız kalmadı. İran’ın füze saldırısı, hasara yol açtı.

Haziran savaşı ilk aşamaydı

ABD’nin önemli yardımı olmasaydı İsrail savaşı sürdüremeyebilirdi. Bu durum, yeni bir İsrail saldırısını olası kılıyor. Hem Savunma Bakanı Israel Katz hem de Genelkurmay Başkanı Eyal Zamir bunun sinyalini verdi. Haziran savaşı, İsrail’in çatışmanın ‘yeni bir aşamasına girdiğini’ belirten Zamir’e göre bir ilk aşamaydı sadece.

İran uranyum zenginleştirmeye devam etse de etmese de, İsrail, İran’a füze cephaneliğini yenilemesi, hava savunmasını yeniden kurması veya gelişmiş sistemler konuşlandırması için zaman tanımamaya kararlı. Bu mantık, İsrail’in ‘çim biçme’ stratejisinin merkezinde yer alıyor: Düşmanların İsrail’in askeri hakimiyetine meydan okuyabilecek yetenekler geliştirmesini engellemek için önleyici ve tekrarlayan saldırılar düzenlemek. (…)

Dahası, ABD ara seçim dönemine girdiğinde, başka bir saldırının siyasi hesapları çok daha karmaşık hale geliyor. Sonuç olarak, önümüzdeki aylarda bir saldırı gerçekleşebilir. Elbette bu, İranlı liderlerin uzak durmak istediği sonuç. İsrail’in ‘çim biçme’ stratejisinin işe yaradığı yanılsamasını ortadan kaldırmak için İran’ın bir sonraki savaşın başında sert ve hızlı bir şekilde saldırması muhtemel.

Nitekim İran Dışişleri Bakanı Abbas Araghchi, X’te yaptığı paylaşımda, ‘Saldırganlık tekrarlanırsa daha kararlı ve örtbas edilmesi “imkânsız” bir şekilde tepki göstermekten çekinmeyeceğiz’ ifadelerini kullandı. İranlı liderler, İsrail’in ağır bedel ödeyeceğine, aksi takdirde İran’ın füze yeteneklerinin giderek aşınacağına ve ülkenin savunmasız kalacağına inanıyor.

Haziran savaşı kesin bir sonuçla bitmese de, bir sonraki savaşın sonucu hangi tarafın daha fazla bilgi edinip daha hızlı hareket edeceğine bağlı olacak: İsrail, füze savunma sistemlerini İran’ın fırlatıcılarını yeniden inşa edip füze cephaneliğini yenilemesinden daha hızlı bir şekilde yenileyebilir mi? Mossad’ın İran içinde hâlâ derin bir varlığı var mı, yoksa varlıklarının çoğu ilk savaş sırasında rejimin çöküşünü sağlamak için mi harcandı? İran, İsrail’in hava savunmasını delme konusunda, İsrail’in açıklarını kapatma konusunda sahip olduğundan daha fazla içgörü mü kazandı? Şimdilik, iki taraf da bu sorulara güvenle cevap veremiyor.

Daha güçlü bir karşılığın İsrail’in stratejisini etkisiz hale getireceğinden emin olamayacağı için İran’ın nükleer duruşunu yeniden değerlendirmesi muhtemel; özellikle de sözde Direniş Ekseni ve nükleer belirsizlik gibi caydırıcılığının diğer unsurlarının yetersiz kaldığı şu dönemde.

ABD savaşa dahil olacak mı?

Trump’ın İran ile ikinci bir İsrail savaşına vereceği yanıt belirleyici olabilir. Uzun süreli bir çatışmaya girmek istemiyor gibi görünüyor. Siyasi açıdan, ilk saldırıları MAGA hareketi içinde bir iç savaşı tetikledi. Askeri açıdan ise, 12 günlük savaş, ABD’nin füze stoklarındaki kritik boşlukları ortaya çıkardı. Hem Trump hem de eski ABD Başkanı Joe Biden, ABD’nin temel çıkarları açısından hayati önem taşımadığını düşündükleri bir bölgede ABD hava savunma füzelerinin önemli bir kısmını tükettiler.

Ancak Trump, ilk hamleye yeşil ışık yakarak İsrail’in tuzağına düştü. İran’la bir anlaşmanın temeli olarak sıfır zenginleştirmeye bağlı kalırsa, bir çıkış yolu bulup bulamayacağı da belirsiz. Sınırlı bir angajman artık bir seçenek gibi görünmüyor. Trump ya tamamen savaşa katılacak ya da katılmayacak. Savaştan uzak kalmak ise tek seferlik bir retten daha fazlasını; İsrail baskısına karşı sürekli bir direniş gerektiriyor ki Trump şimdiye kadar bunu başaracak ne irade ne de güç sergiledi.

Bu yazı ilk kez 19 Ağustos 2025’te yayımlanmıştır.

Trita Parsi’nin Foreign Policy internet sitesinde yayımlanan “The Next Israel-Iran War Is Coming” başlıklı yazısından öne çıkan bazı bölümler Nevra Yaraç tarafından çevrilmiş ve editoryal katkısıyla yayına hazırlanmıştır. Yazının orijinaline ve tamamına aşağıdaki linkten erişebilirsiniz: https://foreignpolicy.com/2025/08/11/israel-iran-war-trump-nuclear-august-december/

Fikir Turu
Fikir Turuhttps://fikirturu.com/
Fikir Turu, yalnızca Türkiye’deki düşünce hayatını değil, dünyanın da ne düşündüğünü, tartıştığını okurlarına aktarmaya çalışıyor. Bu amaçla, İngilizce, Arapça, Rusça, Almanca ve Çince yazılmış önemli makalelerin belli başlı bölümlerini çevirerek, editoryal katkılarla okuruna sunmaya çalışıyor. Her makalenin orijinal metnine ve değerli çevirmen arkadaşlarımızın bilgilerine makalenin alt kısmındaki notlardan ulaşabilirsiniz.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

0
Would love your thoughts, please comment.x