Trump, İsrail ve Hamas’ı nasıl ikna etti?

Trump İsrail ve Hamas’ın masaya oturarak Ortadoğu’da bir barış ihtimalinin kapısını aralamasına öncülük etti. Peki, tarafları Trump mı ikna etti yoksa koşullar mı? Bundan sonra ne olacak?

ABD Başkanı Trump, ikinci kez seçildiğinde dünyadaki savaşları sona erdirmeyi vadetmişti. Başkanın alışılmadık çabaları, en azından şimdilik, Ortadoğu’da sonuç vermiş gibi gözüküyor. Peki, Trump her iki tarafı da nasıl ikna etti? Isaac Stanley-Becker ve Vivian Salama, The Atlantic’te yayımlanan yazılarında bu soruya yanıt arıyor; anlaşmaya giden süreci ve ayrıntıları aktarıyor.

Yazının öne çıkan bazı bölümlerini aktarıyoruz:

“İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu’nun kabinesi, Başkan Donald Trump’ın elçileri tarafından organize edilen Hamas ile barış anlaşmasının ilk aşamasını onaylamadan önce, sertlik yanlısı İsrailli Bakan Itamar Ben-Gvir anlaşmayla ilgili hayal kırıklığını dile getirmişti. Ben-Gvir, daha bir gün önce, Kudüs’teki El Aksa Camii’ne de ev sahipliği yapan Tapınak Tepesi’nde Yahudi cemaatinin bir duasına önderlik etmiş ve Gazze’de ‘tam zafer’ çağrısında bulunmuştu. Şimdi ise, Gazze’nin büyük bir bölümünü harabeye çeviren, ancak Hamas’ın ayakta kaldığı iki yıllık düşmanlığa nasıl son verileceğini görüşmek üzere meslektaşlarıyla bir araya geliyordu. (…)

Ben-Gvir iki Amerikalıya kendi ülkeleri için böyle bir anlaşmayı asla kabul etmeyeceklerini söylemişti. Nitekim anlaşma, İsrail vatandaşlarına yönelik şiddet eylemlerinden dolayı tutuklu bulunanların serbest kalmasını sağlayacak ve ülke tarihindeki en ölümcül saldırıdan sorumlu bir örgütün üyelerine af çıkarabilecekti. (…) Nihayetinde İsrail kabinesi, Trump’ın planının ilk aşamalarını, yani İsrail Ordusu’nun geri çekilmesini ve Filistinli tutsakların karşılığında tüm İsrailli rehinelerin iadesini onaylamak için oy kullandı. (…)

Aslında bir yıldan biraz daha uzun bir süre önce Başkan Joe Biden, Trump’ın sunduğuna benzer bir anlaşma önermiş ancak sonuç alamamıştı. Peki Trump, selefinin reddettiği şekilde Netanyahu’ya baskı yaparak mı başarılı oldu? Yoksa İsrail Hamas’ı o kadar zayıflattı ki örgütün anlaşmaktan başka çaresi mi kalmadı? Arap ülkeleri Hamas’ı etkiledi mi, yoksa monarşiler Trump’ı tutumunu değiştirmeye mi zorladı? ABD, İsrail, Arap ülkeleri ve Avrupa’dan isimlerinin açıklanmaması koşuluyla müzakereler hakkında bilgi veren 10 yetkiliyle yaptığımız görüşmelere göre, bunların her biri etkili olmuş gibi görünüyor. Şimdi soru, rehinelerin esirlerle takas edilmesinin planlandığı gibi gerçekleşip gerçekleşmeyeceği ve bu haftaki diplomatik başarının çatışmalarda sadece kısa bir duraksamadan öteye geçip geçmeyeceği.

‘Filistinliler yeterince acı çekmedi mi?’ Trump, 27 Ağustos’ta Beyaz Saray’da yaptığı bir toplantıda bu soruyu sormuştu. Bir katılımcının bize aktardığına göre toplantı, yönetimin 20 maddelik barış planı üzerindeki çalışmalarının başlangıcını işaret ediyordu. Oval Ofis’te düzenlenen toplantıya eski İngiltere Başbakanı Tony Blair’in yanı sıra üst düzey ABD’li yetkililer de katıldı. Netanyahu’nun başdanışmanlarından Ron Dermer de görüşmenin bir bölümünde hazır bulundu. (…) ABD’li bir yetkili, başkanın özellikle açlıktan ölen çocukların görüntülerinden etkilendiğini ve bunların uluslararası kanallarda yayınlanmasını İsrail için bir halkla ilişkiler felaketi olarak gördüğünü söylüyor.

Planın ayrıntıları

Hazırlanan 20 maddelik planda, savaşın sona ermesi ve hassas bir zamanlamayla rehine takasının yapılmasının yanı sıra Gazze’nin gelecekteki yönetimine dair detaylar da yer alıyor: Silahlarını bırakan Hamas üyelerine af çıkarılması, ‘kimsenin Gazze’yi terk etmeye zorlanmayacağı’ garantisi, sınırları güvence altına almak ve yardım akışını sağlamak için ABD ve Arap ülkeleri tarafından bir ‘Uluslararası İstikrar Gücü’ (ISF) kurulmasının desteklenmesi, Trump’ın başkanlığında, Blair’in de rol aldığı uluslararası bir organ tarafından denetlenen ‘teknokrat, apolitik bir Filistin komitesi’nin yetkilendirilmesi.

Toplantıdan yaklaşık iki hafta sonra İsrail, çatışmada kilit arabuluculardan biri olan Katar’a, başkent Doha’da yaşayan üst düzey Hamas üyelerini öldürmeyi amaçlayan başarısız bir hava saldırısı düzenledi. Saldırı, Trump ve ortaklarını çileden çıkardı; saldırıyı pervasız bir tırmanış ve taktiksel bir hata olarak değerlendirdiler. ABD’li bir yetkilinin bize söylediğine göre, 9 Eylül’deki saldırı meseleyi daha da büyüttü, Trump’ın Netanyahu’ya öfkesini ve bir barış anlaşmasına varma konusundaki aciliyet duygusunu artırdı. Ay sonunda Netanyahu, 20 maddelik planın açıklanmasıyla aynı zamana denk gelen Beyaz Saray toplantısında Katar başbakanını arayarak saldırıdan dolayı özür diledi. Trump, Hamas’a anlaşmayı kabul etmesi için 5 Ekim’e kadar süre verdi, aksi takdirde ‘cehennemle yüzleşeceklerini’ söyledi. (…)

Trump’ın planının duyurulmasından yaklaşık bir hafta sonra, Mısır’ın tatil kenti Şarm El-Şeyh’teki bir kongre merkezinde yoğun görüşmeler başladı. (…) İsrail ve Hamas arasındaki görüşmelere Katar, Mısır ve Türkiye arabuluculuk etti. (…)

Üst düzey bir ABD’li yetkiliye göre, müzakerelerde Gazze’de tutulan 20 İsrailli rehinenin aynı anda serbest bırakılması konusunda fikir birliği oluştu. Trump, müzakerecilerle birkaç kez görüştü. ABD’li yetkililer, Hamas’ın işbirliğine istekli olmasının nedeninin, örgütünün rehineleri bir avantajdan ziyade bir yük olarak görmeye başlaması olduğunu söylüyor. Nitekim Hamas’ın kapasitesinin ciddi şekilde zayıfladığı ve grubun bir anlaşma olmazsa tamamen yok olmaktan korktuğu belirtiliyor. Bu arada, anlaşmanın İsrail için Biden tarafından 2024’te ortaya atılan plandan daha iyi olmasının önemli bir nedeni, İsrail Ordusu’nun Gazze’den tamamen çekilmesini değil, yalnızca üzerinde anlaşılan bir ‘sarı çizgi’ dahilinde, yani bölgenin yaklaşık yarısı üzerindeki kontrolünü korumasını öngörmesiydi. (…)

Trump şimdi Ortadoğu’da bir zafer turu atmaya hazırlanıyor. 13 Ekim Pazartesi günü İsrail’e gidecek ve rehinelerin serbest bırakılmasını kutlamak üzere İsrail Parlamentosu Knesset’e hitap edecek. Sonra, Mısır’ın ev sahipliğinde düzenlenecek bölgesel bir zirveye katılmak için Şarm el-Şeyh’e kısa bir yolculuk yapacak. Arap bir yetkilinin bize verdiği bilgiye göre, zirveye Körfez ülkelerinden, Türkiye ve Ürdün’den en az 10 cumhurbaşkanı ve kral katılacak. Avrupa’dan da birkaç liderin orada olması bekleniyor. Herhangi bir İsrailli liderin katılıp katılmayacağı ise henüz belli değil. Hamas’ın temsilcisinin bulunup bulunmayacağı sorulduğunda, yetkili ‘Elbette hayır’ yanıtını veriyor.

Tükenmişlik faktörü

ABD yönetiminden bir yetkili hem İsrail hem de Hamas için geçerli olan ‘tükenmişlik faktörü’nün görüşmelerin ilerlemesinde rol oynadığını belirtiyor. İsrail, iki yıllık çatışma boyunca askerî ve ekonomik açıdan zorlandı ve Gazze’deki sivil kayıpların on binleri bulmasıyla küresel itibarı zedelendi. Yetkili, çatışmalar başladığından beri önemli kaynaklarını ve üst düzey askerî liderleri de dahil olmak insan gücünü kaybeden Hamas’ın tamamen yok olmaktan korktuğunu ifade ediyor. Ona göre Trump da savaştan yorulmaya ve ‘sabrını kaybetmeye başlamıştı’.”

Yazarlar, Netanyahu’nun Biden’ın anlaşma teklifini reddetmesinden bu yana geçen 13 ayda çok şeyin değiştiğini vurguluyor: “İsrail, Hamas lideri ve 7 Ekim saldırısının arkasındaki beyin Yahya Sinvar ile kardeşi (halefi) Muhammed’i öldürdü. Lübnan Hizbullah’ı, İsrail saldırıları nedeniyle ciddi şekilde zayıfladı. Haziran ayında İsrail ile İran arasında yaşanan 12 günlük savaş ve ABD’nin İran’ın nükleer tesislerine düzenlediği askerî saldırılar, İran’ın askerî kapasitesinin önemli ölçüde zayıflamasına yol açtı. Bütün bu süreçte Trump, Netanyahu’nun askerî operasyonlarını tam olarak destekledi. Ancak geçen ay Washington ile herhangi bir koordinasyon olmadan Katar’a yapılan İsrail saldırısı Trump’ı çileden çıkardı ve Amerikalı müzakerecilere baskı gücü sağladı. Trump, İsrail başbakanına ‘Ne halt ediyorsun?’ diye sordu. (…)

Süreç nasıl ilerleyebilir?

Müzakereciler, bundan sonra ne olacağı konusunda son derece temkinli. Sonuçta rehineler henüz serbest bırakılmadı ve barış inşası çalışmalarında hiçbir şey garanti değil. Ancak ABD’li yetkililer, hangi ülkelerin katılacağı ve nerede konuşlanacağı da dahil olmak üzere istikrar gücünün taslağını çizmeye başladı. ABD’li bir yetkiliye göre nihai hedef, iki yıllık yıkımın ardından Gazze’yi ‘işlevsel bir yer’ haline getirmek. Rehineler serbest bırakılır bırakılmaz, ABD Merkez Kuvvetler Komutanlığı, Mısır, Türkiye, Katar ve muhtemelen Birleşik Arap Emirlikleri’nin de aralarında bulunduğu diğer bölgesel ordular, ortak görev gücü ve Uluslararası İstikrar Gücü’ nü oluşturmaya başlayacak. (…)

Yetkililer, Uluslararası İstikrar Gücü’nün kuruluşu ve işleyişi konusunda danışmanlık yapmak üzere en az 200 Amerikan askerî personelinin İsrail’e gelmeye başladığını belirtiyor. ABD’nin Gazze’de ‘kara kuvvetleri’ bulundurma niyetinde olmadığını vurgulasalar da Trump’ın, ABD’nin artık denizaşırı savaşlara müdahil olmayacağı ve yurt dışındaki askerî varlığını sınırlama sözü verdiği bir dönemde, danışmanlık ve yardım amacıyla bile olsa İsrail’e asker gönderilmesi dikkat çekici.

İsrail, Hamas’ın silahsızlandırılmasını pazarlık dahi edilemez olarak görüyor, ancak bu, uzun vadeli herhangi bir anlaşmanın en büyük zorluklarından biri olacak. İsrailli bir yetkili, grubun saklanmak, silah taşımak ve saldırı düzenlemek için kullandığı bazı tünellerin hâlâ mevcut olduğunu, uluslararası güçlerin kalan yeraltı ağlarını yok etmekten sorumlu olacağını, bunu yapmazlarsa İsrail’in harekete geçmek zorunda kalacağını ifade ediyor.

Trump’ın 20 maddelik planı, Hamas’ın Gazze’nin gelecekteki yönetiminde herhangi bir rol üstlenmesini yasaklıyor. Ancak planın ilk aşamalarını kabul eden grubun üst düzey üyeleri, Trump’ın bölgenin nasıl yönetilmesi gerektiği konusundaki vizyonunu eleştiriyor ve özellikle Blair’e bir rol verilmesini reddediyor.

Gazze’deki çatışmaların kalıcı olarak sona ermesi uzun bir süre alabilir ve bunda sadece Trump değil, birçok taraf söz sahibi olacak. Başkan, çabaları nedeniyle, bir zamanlar eski Başkan Barack Obama’ya verilen Nobel Barış Ödülü’nü almaya istekli. Ancak bunun için en az bir yıl daha beklemesi gerekecek zira 2025 ödülü, Gazze’de ateşkesin yürürlüğe girdiği gün, Amerikan başkanına değil Venezuela muhalefet lideri María Corina Machado’ya verildi.”

Bu yazı ilk kez 13 Ekim 2025’te yayımlanmıştır.

Isaac Stanley-Becker ve Vivian Salama’nın The Atlantic internet sitesinde yayımlanan “How Trump Pushed Israel and Hamas to Yes” başlıklı yazısından öne çıkan bazı bölümler Nevra Yaraç tarafından çevrilmiş ve editoryal katkısıyla yayına hazırlanmıştır. Yazının orijinaline ve tamamına aşağıdaki linkten erişebilirsiniz: https://www.theatlantic.com/national-security/archive/2025/10/ceasefire-gaza-trump-israel-hamas/684529/

Fikir Turu
Fikir Turuhttps://fikirturu.com/
Fikir Turu, yalnızca Türkiye’deki düşünce hayatını değil, dünyanın da ne düşündüğünü, tartıştığını okurlarına aktarmaya çalışıyor. Bu amaçla, İngilizce, Arapça, Rusça, Almanca ve Çince yazılmış önemli makalelerin belli başlı bölümlerini çevirerek, editoryal katkılarla okuruna sunmaya çalışıyor. Her makalenin orijinal metnine ve değerli çevirmen arkadaşlarımızın bilgilerine makalenin alt kısmındaki notlardan ulaşabilirsiniz.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

Trump, İsrail ve Hamas’ı nasıl ikna etti?

Trump İsrail ve Hamas’ın masaya oturarak Ortadoğu’da bir barış ihtimalinin kapısını aralamasına öncülük etti. Peki, tarafları Trump mı ikna etti yoksa koşullar mı? Bundan sonra ne olacak?

ABD Başkanı Trump, ikinci kez seçildiğinde dünyadaki savaşları sona erdirmeyi vadetmişti. Başkanın alışılmadık çabaları, en azından şimdilik, Ortadoğu’da sonuç vermiş gibi gözüküyor. Peki, Trump her iki tarafı da nasıl ikna etti? Isaac Stanley-Becker ve Vivian Salama, The Atlantic’te yayımlanan yazılarında bu soruya yanıt arıyor; anlaşmaya giden süreci ve ayrıntıları aktarıyor.

Yazının öne çıkan bazı bölümlerini aktarıyoruz:

“İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu’nun kabinesi, Başkan Donald Trump’ın elçileri tarafından organize edilen Hamas ile barış anlaşmasının ilk aşamasını onaylamadan önce, sertlik yanlısı İsrailli Bakan Itamar Ben-Gvir anlaşmayla ilgili hayal kırıklığını dile getirmişti. Ben-Gvir, daha bir gün önce, Kudüs’teki El Aksa Camii’ne de ev sahipliği yapan Tapınak Tepesi’nde Yahudi cemaatinin bir duasına önderlik etmiş ve Gazze’de ‘tam zafer’ çağrısında bulunmuştu. Şimdi ise, Gazze’nin büyük bir bölümünü harabeye çeviren, ancak Hamas’ın ayakta kaldığı iki yıllık düşmanlığa nasıl son verileceğini görüşmek üzere meslektaşlarıyla bir araya geliyordu. (…)

Ben-Gvir iki Amerikalıya kendi ülkeleri için böyle bir anlaşmayı asla kabul etmeyeceklerini söylemişti. Nitekim anlaşma, İsrail vatandaşlarına yönelik şiddet eylemlerinden dolayı tutuklu bulunanların serbest kalmasını sağlayacak ve ülke tarihindeki en ölümcül saldırıdan sorumlu bir örgütün üyelerine af çıkarabilecekti. (…) Nihayetinde İsrail kabinesi, Trump’ın planının ilk aşamalarını, yani İsrail Ordusu’nun geri çekilmesini ve Filistinli tutsakların karşılığında tüm İsrailli rehinelerin iadesini onaylamak için oy kullandı. (…)

Aslında bir yıldan biraz daha uzun bir süre önce Başkan Joe Biden, Trump’ın sunduğuna benzer bir anlaşma önermiş ancak sonuç alamamıştı. Peki Trump, selefinin reddettiği şekilde Netanyahu’ya baskı yaparak mı başarılı oldu? Yoksa İsrail Hamas’ı o kadar zayıflattı ki örgütün anlaşmaktan başka çaresi mi kalmadı? Arap ülkeleri Hamas’ı etkiledi mi, yoksa monarşiler Trump’ı tutumunu değiştirmeye mi zorladı? ABD, İsrail, Arap ülkeleri ve Avrupa’dan isimlerinin açıklanmaması koşuluyla müzakereler hakkında bilgi veren 10 yetkiliyle yaptığımız görüşmelere göre, bunların her biri etkili olmuş gibi görünüyor. Şimdi soru, rehinelerin esirlerle takas edilmesinin planlandığı gibi gerçekleşip gerçekleşmeyeceği ve bu haftaki diplomatik başarının çatışmalarda sadece kısa bir duraksamadan öteye geçip geçmeyeceği.

‘Filistinliler yeterince acı çekmedi mi?’ Trump, 27 Ağustos’ta Beyaz Saray’da yaptığı bir toplantıda bu soruyu sormuştu. Bir katılımcının bize aktardığına göre toplantı, yönetimin 20 maddelik barış planı üzerindeki çalışmalarının başlangıcını işaret ediyordu. Oval Ofis’te düzenlenen toplantıya eski İngiltere Başbakanı Tony Blair’in yanı sıra üst düzey ABD’li yetkililer de katıldı. Netanyahu’nun başdanışmanlarından Ron Dermer de görüşmenin bir bölümünde hazır bulundu. (…) ABD’li bir yetkili, başkanın özellikle açlıktan ölen çocukların görüntülerinden etkilendiğini ve bunların uluslararası kanallarda yayınlanmasını İsrail için bir halkla ilişkiler felaketi olarak gördüğünü söylüyor.

Planın ayrıntıları

Hazırlanan 20 maddelik planda, savaşın sona ermesi ve hassas bir zamanlamayla rehine takasının yapılmasının yanı sıra Gazze’nin gelecekteki yönetimine dair detaylar da yer alıyor: Silahlarını bırakan Hamas üyelerine af çıkarılması, ‘kimsenin Gazze’yi terk etmeye zorlanmayacağı’ garantisi, sınırları güvence altına almak ve yardım akışını sağlamak için ABD ve Arap ülkeleri tarafından bir ‘Uluslararası İstikrar Gücü’ (ISF) kurulmasının desteklenmesi, Trump’ın başkanlığında, Blair’in de rol aldığı uluslararası bir organ tarafından denetlenen ‘teknokrat, apolitik bir Filistin komitesi’nin yetkilendirilmesi.

Toplantıdan yaklaşık iki hafta sonra İsrail, çatışmada kilit arabuluculardan biri olan Katar’a, başkent Doha’da yaşayan üst düzey Hamas üyelerini öldürmeyi amaçlayan başarısız bir hava saldırısı düzenledi. Saldırı, Trump ve ortaklarını çileden çıkardı; saldırıyı pervasız bir tırmanış ve taktiksel bir hata olarak değerlendirdiler. ABD’li bir yetkilinin bize söylediğine göre, 9 Eylül’deki saldırı meseleyi daha da büyüttü, Trump’ın Netanyahu’ya öfkesini ve bir barış anlaşmasına varma konusundaki aciliyet duygusunu artırdı. Ay sonunda Netanyahu, 20 maddelik planın açıklanmasıyla aynı zamana denk gelen Beyaz Saray toplantısında Katar başbakanını arayarak saldırıdan dolayı özür diledi. Trump, Hamas’a anlaşmayı kabul etmesi için 5 Ekim’e kadar süre verdi, aksi takdirde ‘cehennemle yüzleşeceklerini’ söyledi. (…)

Trump’ın planının duyurulmasından yaklaşık bir hafta sonra, Mısır’ın tatil kenti Şarm El-Şeyh’teki bir kongre merkezinde yoğun görüşmeler başladı. (…) İsrail ve Hamas arasındaki görüşmelere Katar, Mısır ve Türkiye arabuluculuk etti. (…)

Üst düzey bir ABD’li yetkiliye göre, müzakerelerde Gazze’de tutulan 20 İsrailli rehinenin aynı anda serbest bırakılması konusunda fikir birliği oluştu. Trump, müzakerecilerle birkaç kez görüştü. ABD’li yetkililer, Hamas’ın işbirliğine istekli olmasının nedeninin, örgütünün rehineleri bir avantajdan ziyade bir yük olarak görmeye başlaması olduğunu söylüyor. Nitekim Hamas’ın kapasitesinin ciddi şekilde zayıfladığı ve grubun bir anlaşma olmazsa tamamen yok olmaktan korktuğu belirtiliyor. Bu arada, anlaşmanın İsrail için Biden tarafından 2024’te ortaya atılan plandan daha iyi olmasının önemli bir nedeni, İsrail Ordusu’nun Gazze’den tamamen çekilmesini değil, yalnızca üzerinde anlaşılan bir ‘sarı çizgi’ dahilinde, yani bölgenin yaklaşık yarısı üzerindeki kontrolünü korumasını öngörmesiydi. (…)

Trump şimdi Ortadoğu’da bir zafer turu atmaya hazırlanıyor. 13 Ekim Pazartesi günü İsrail’e gidecek ve rehinelerin serbest bırakılmasını kutlamak üzere İsrail Parlamentosu Knesset’e hitap edecek. Sonra, Mısır’ın ev sahipliğinde düzenlenecek bölgesel bir zirveye katılmak için Şarm el-Şeyh’e kısa bir yolculuk yapacak. Arap bir yetkilinin bize verdiği bilgiye göre, zirveye Körfez ülkelerinden, Türkiye ve Ürdün’den en az 10 cumhurbaşkanı ve kral katılacak. Avrupa’dan da birkaç liderin orada olması bekleniyor. Herhangi bir İsrailli liderin katılıp katılmayacağı ise henüz belli değil. Hamas’ın temsilcisinin bulunup bulunmayacağı sorulduğunda, yetkili ‘Elbette hayır’ yanıtını veriyor.

Tükenmişlik faktörü

ABD yönetiminden bir yetkili hem İsrail hem de Hamas için geçerli olan ‘tükenmişlik faktörü’nün görüşmelerin ilerlemesinde rol oynadığını belirtiyor. İsrail, iki yıllık çatışma boyunca askerî ve ekonomik açıdan zorlandı ve Gazze’deki sivil kayıpların on binleri bulmasıyla küresel itibarı zedelendi. Yetkili, çatışmalar başladığından beri önemli kaynaklarını ve üst düzey askerî liderleri de dahil olmak insan gücünü kaybeden Hamas’ın tamamen yok olmaktan korktuğunu ifade ediyor. Ona göre Trump da savaştan yorulmaya ve ‘sabrını kaybetmeye başlamıştı’.”

Yazarlar, Netanyahu’nun Biden’ın anlaşma teklifini reddetmesinden bu yana geçen 13 ayda çok şeyin değiştiğini vurguluyor: “İsrail, Hamas lideri ve 7 Ekim saldırısının arkasındaki beyin Yahya Sinvar ile kardeşi (halefi) Muhammed’i öldürdü. Lübnan Hizbullah’ı, İsrail saldırıları nedeniyle ciddi şekilde zayıfladı. Haziran ayında İsrail ile İran arasında yaşanan 12 günlük savaş ve ABD’nin İran’ın nükleer tesislerine düzenlediği askerî saldırılar, İran’ın askerî kapasitesinin önemli ölçüde zayıflamasına yol açtı. Bütün bu süreçte Trump, Netanyahu’nun askerî operasyonlarını tam olarak destekledi. Ancak geçen ay Washington ile herhangi bir koordinasyon olmadan Katar’a yapılan İsrail saldırısı Trump’ı çileden çıkardı ve Amerikalı müzakerecilere baskı gücü sağladı. Trump, İsrail başbakanına ‘Ne halt ediyorsun?’ diye sordu. (…)

Süreç nasıl ilerleyebilir?

Müzakereciler, bundan sonra ne olacağı konusunda son derece temkinli. Sonuçta rehineler henüz serbest bırakılmadı ve barış inşası çalışmalarında hiçbir şey garanti değil. Ancak ABD’li yetkililer, hangi ülkelerin katılacağı ve nerede konuşlanacağı da dahil olmak üzere istikrar gücünün taslağını çizmeye başladı. ABD’li bir yetkiliye göre nihai hedef, iki yıllık yıkımın ardından Gazze’yi ‘işlevsel bir yer’ haline getirmek. Rehineler serbest bırakılır bırakılmaz, ABD Merkez Kuvvetler Komutanlığı, Mısır, Türkiye, Katar ve muhtemelen Birleşik Arap Emirlikleri’nin de aralarında bulunduğu diğer bölgesel ordular, ortak görev gücü ve Uluslararası İstikrar Gücü’ nü oluşturmaya başlayacak. (…)

Yetkililer, Uluslararası İstikrar Gücü’nün kuruluşu ve işleyişi konusunda danışmanlık yapmak üzere en az 200 Amerikan askerî personelinin İsrail’e gelmeye başladığını belirtiyor. ABD’nin Gazze’de ‘kara kuvvetleri’ bulundurma niyetinde olmadığını vurgulasalar da Trump’ın, ABD’nin artık denizaşırı savaşlara müdahil olmayacağı ve yurt dışındaki askerî varlığını sınırlama sözü verdiği bir dönemde, danışmanlık ve yardım amacıyla bile olsa İsrail’e asker gönderilmesi dikkat çekici.

İsrail, Hamas’ın silahsızlandırılmasını pazarlık dahi edilemez olarak görüyor, ancak bu, uzun vadeli herhangi bir anlaşmanın en büyük zorluklarından biri olacak. İsrailli bir yetkili, grubun saklanmak, silah taşımak ve saldırı düzenlemek için kullandığı bazı tünellerin hâlâ mevcut olduğunu, uluslararası güçlerin kalan yeraltı ağlarını yok etmekten sorumlu olacağını, bunu yapmazlarsa İsrail’in harekete geçmek zorunda kalacağını ifade ediyor.

Trump’ın 20 maddelik planı, Hamas’ın Gazze’nin gelecekteki yönetiminde herhangi bir rol üstlenmesini yasaklıyor. Ancak planın ilk aşamalarını kabul eden grubun üst düzey üyeleri, Trump’ın bölgenin nasıl yönetilmesi gerektiği konusundaki vizyonunu eleştiriyor ve özellikle Blair’e bir rol verilmesini reddediyor.

Gazze’deki çatışmaların kalıcı olarak sona ermesi uzun bir süre alabilir ve bunda sadece Trump değil, birçok taraf söz sahibi olacak. Başkan, çabaları nedeniyle, bir zamanlar eski Başkan Barack Obama’ya verilen Nobel Barış Ödülü’nü almaya istekli. Ancak bunun için en az bir yıl daha beklemesi gerekecek zira 2025 ödülü, Gazze’de ateşkesin yürürlüğe girdiği gün, Amerikan başkanına değil Venezuela muhalefet lideri María Corina Machado’ya verildi.”

Bu yazı ilk kez 13 Ekim 2025’te yayımlanmıştır.

Isaac Stanley-Becker ve Vivian Salama’nın The Atlantic internet sitesinde yayımlanan “How Trump Pushed Israel and Hamas to Yes” başlıklı yazısından öne çıkan bazı bölümler Nevra Yaraç tarafından çevrilmiş ve editoryal katkısıyla yayına hazırlanmıştır. Yazının orijinaline ve tamamına aşağıdaki linkten erişebilirsiniz: https://www.theatlantic.com/national-security/archive/2025/10/ceasefire-gaza-trump-israel-hamas/684529/

Fikir Turu
Fikir Turuhttps://fikirturu.com/
Fikir Turu, yalnızca Türkiye’deki düşünce hayatını değil, dünyanın da ne düşündüğünü, tartıştığını okurlarına aktarmaya çalışıyor. Bu amaçla, İngilizce, Arapça, Rusça, Almanca ve Çince yazılmış önemli makalelerin belli başlı bölümlerini çevirerek, editoryal katkılarla okuruna sunmaya çalışıyor. Her makalenin orijinal metnine ve değerli çevirmen arkadaşlarımızın bilgilerine makalenin alt kısmındaki notlardan ulaşabilirsiniz.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

0
Would love your thoughts, please comment.x