Uluslararası arenada “aşı” diplomasisi

Kim derdi ki Vuhan’da ortaya çıkan, sonra Avrupa’ya geçen ve Amerika’da vaka sayısında zirveye çıkan bir vürüsün uluslararası ilişkide de etkin rol oynayacağını. AB, belli aşıları kabul edip, bu aşıyı olanlara sınırlarını açarken, üçüncü dünya ülkeleri de aşısızlıktan kırılıyor. Çin ve Rus aşıları ise türlü provokasyonlara yol açıyor.

ABD’li yazar Dean Koontz, 1981’de yayınladığı The Eyes of Darkness (Karanlığın Gözleri) adlı çok satan kitabında, bir kâhin gibi, bugünlerde dünyayı dehşete düşüren COVID-19 virüsünden söz ettiğinde, pek ilgi görmemişti.

Aradan yıllar geçti ve Dünya Sağlık Örgütü’nün, 31 Aralık 2019’da Çin’in Hubey eyaletine bağlı Vuhan kentinde kaynağı bilinmeyen gizemli bir solunum yolu rahatsızlığının ortaya çıktığını söylemesiyle her şey değişti.

Virüs başta bölgesel bir “epidemi” olarak algılandı, ancak Asya sınırlarını aşıp halk sağlığını küresel çapta tehdit etmeye başlamasıyla dünya alarma geçti. Artık onunla ilgili her şey ana gündem maddesiydi.

Zamanla salgının merkez üstü Avrupa’ya kaydı; sonrasında ise Amerika Birleşik Devletleri vaka sayısında dünyada ilk sıraya yerleşti.

Farklı ülkelerde, farklı türde aşıların bulunmasının ardından görüldü ki, salgınla mücadele kolay değil. Zira virüs sürekli kendini yeniliyor. Nitekim varyantları bazen kendisinden daha ölümcül olabiliyor.

Dolayısıyla türlü önlemler anmak zorunda ülkeler, kendilerini korumak adına.

Zorunlu ilişkiler ve önlemler

Justus Liebig Üniversitesi’nde, Doğu Avrupa’ya odaklanan Uluslararası Entegrasyon Kürsüsü’nde araştırma görevlisi olarak çalışan Denis Cenusa, “Der Impf-Fauxpas” adlı makalesinde bu “zorunlu ilişkiler”e ve “diplomasi trafiği”ne bakıyor: “Avrupa COVID-19 salgınını kontrol altına almak için mücadele ediyor. Mücadele, mümkün olduğunca çok insanı, mümkün olduğunca çabuk aşılama odaklı. Benzer bir uygulama Avrupa’nın doğudaki komşuları için de geçerli. Ancak AB, bu Doğu Ortaklığı çatısı altındaki Ermenistan, Azerbaycan, Belarus, Gürcistan, Moldova ve Ukrayna ile temasını siyasî, ekonomik, kültürel ve sosyal ilişkilerin yoğunluğuna göre ayarlıyor.

AB, 6 Batılı şirketin aşılarını onaylamak ve dağıtmak için hummalı bir şekilde çalışıyor. Ancak Çin aşısı (üretici Sinovac) ile Rus aşısına (Sputnik V) mesafeli. Bu aşılar listesinde yer almıyor. Dolayısıyla doğu ortağı ülkelerin çoğu kısmi zorluklar yaşıyor. Gürcistan, Moldova ve Ukrayna’daki siyasi elitler Rus aşısına karşı çıkıyorlar. Sputnik V’nin etkisiz olduğu iddiasıyla değil, yurtdışında Rus propagandası olarak görülmesinden şüphe ettikleri için karşı çıkıyorlar. Zira Sputnik V’nin İtalya ve Sırbistan’a yönelik yardım iddialarıyla ilgili 2020 tarihli dezenformasyon kampanyaları unutulmamış vaziyette.”

Denis Cenusa, Ukrayna’da, Sputnik V’in ithalatını reddetmenin, hükümet ile Rusya yanlısı muhalefet arasındaki havayı kötüleştirmeye yettiğini söylüyor: “Dışişleri Bakanı Dmytro Kuleba, Rus aşısının ithalatıyla ilişkili propagandadan rahatsız. Bununla birlikte, Kiev’deki hükümet, Çin propagandasına pek itiraz etmiyor. Çünkü Batı, kendi aşılarına ilaveten Çin aşısını da kabul etme hazırlığı içinde.

Öte yandan Belarus ve Ermenistan’da Rus aşısı konusunda çok az çekince var. Ya ithalata başlamışlar ya da ikili müzakerelerde bir miktar ilerleme kaydetmiş durumdalar. Bölge genelinde, Çin’e güvensizlik de çok belirgin değil. Tabii bu arada Çinlilerin tepkileri de ilginç. COVID-19 aşıları hakkında çıkarılan dedikodulara, yaygaralara kulağını tıkıyor. Abartılı tepkilerden kaçınıyor. Biliyor ki, AB’nin doğu ortağı ülkeler, Batılı ilaç şirketlerinden aşı almadıklarında, Çin ve Rus aşısı sipariş edecekler.”

COVID – 19’a Karşı Marshall Planı

Denis Cenusa’ya göre AB, kurumsal bir aşı stratejisi geliştirmiş olsa da, doğu ve güneydeki komşu ülkelere yönelik proaktif aşı diplomasisi geliştirmede yavaş kalmış vaziyette: “Şu anda, AB’deki epidemiyolojik durumun istikrara kavuşturulması jeopolitik hususlardan veya uluslararası kurumların aşı yardımından daha öncelikli. Bu şekilde Brüksel, doğudaki ortak devletlerden başlamak koşuluyla bir ‘COVID-19’a Karşı Marshall Planı’[efn_note]Marshall Planı, II. Dünya Savaşı sonrasında 1947 yılında önerilen ve 1948-1951 yılları arasında yürürlüğe konmuş ABD kaynaklı, antikomünist hedefleri olan bir ekonomik yardım paketi…[/efn_note] geliştirme fırsatı yaratıyor.

AB, bir Dünya Sağlık Örgütü platformu olan COVAX’a,[efn_note]Yoksul ülkelere aşı yardımında bulunmak amacıyla 2020’de kurulan Covax, henüz istenilen aşamaya ulaşmış değil. BBC verilerine göre bugüne değin 1 milyar 160 milyon doz aşı yapılırken, Covax aracılığıyla dağıtılan aşı miktarı 49 milyonda kalmış. Dünya Sağlık Örgütü (WHO) Direktörü Tedros Adhanom Ghebreyesus’a göre Covax ile yoksul ülkelerdeki yetişkinlerin büyük kısmının aşılanabilmesi için önümüzdeki bir yılda 35-45 milyar dolarlık ek kaynağa ihtiyaç duyuluyor.[/efn_note] az gelişmiş 90 ülkede aşı tedarikini iyileştirmek amacıyla verdiği yaklaşık 500 milyon Euro’luk hibe sebebiyle doğal olarak insani bir yetkiye sahip. Ancak AB fonlarıyla aşıların stratejik tedarikinden yararlanan herkes küresel sağlığa katkıda bulunmaktan uzak. Rusya ve Çin, işte bu süreçte oluşacak boşluğu doldurmak niyetinde.”

Denis Cenusa’ya göre, stratejik hususların yanı sıra, Doğu Ortaklığı çatısındaki ülkeler, özellikle de Gürcistan, Moldova ve Ukrayna gibi ülkeler Brüksel’den aşı yardımı alma konusunda ahlaki bir hakka sahip: “Ukrayna Hükümeti, aşıların temini için Brüksel’den yardım istedi bile. Belarus ve daha az ölçüde Ermenistan, Rus aşısına güveniyor, ancak bu ülkelerin insanlarına da AB yardımı umudu verilmeli. Minsk, Sputnik V’de sertleşirken, Erivan’daki hükümet çok yönlü olmaya ve başka aşılar (Biontech-Pfizer, Moderna veya Astra Zeneca) satın almaya istekli görünüyor.

AB’ne üye devletler, doğu komşularına aşı yardımı için bastırıyor. Bu ülkelerin yarısı, AB Komisyonu’nun 2020 yılı sonunda Batı Balkan ülkelerine sunduğu teklifle karşılaştırılabilecek bir destek mekanizması geliştirmeyi öneriyor. Bu hareketin bir nedeni de AB’de ve dış sınırlarda güvenlik.”

Aşı diplomasisi

Denis Cenusa, Doğu Ortaklığı çatısı altındaki ülkeleri destekleme önerisini, kısa ve orta vadede AB’nin ‘aşı diplomasisi’ açısından mükemmel bir başlangıç olarak görüyor: “Avrupa aşılarının satın almak üzere fondan yararlanacak olan Batı Balkan ortaklarının yanı sıra, doğu ortağı ülkelere de mali yardım sözü verildi. Bu fonlar bölgenin salgın karşısında ayakta durmasını sağlayarak aşı ihtiyacını karşılamaya yardımcı olabilir.

AB, jeopolitik açıdan daha güvenilir bir mahalleye stratejik yatırım yapma fırsatına sahip. İdeal olarak Brüksel, jeopolitik özerkliğini güçlendirirken, gelecekteki ‘aşı diplomasisi’ yoluyla bölgenin salgından çıkması mümkün.”

Bu yazı ilk kez 24 Haziran 2021’de yayımlanmıştır.

 

Justus Liebig Üniversitesi’nde (Giessen), Doğu Avrupa’ya odaklanan Uluslararası Entegrasyon Kürsüsü’nde araştırma görevlisi olan Denis Cenusa’nın, IPG Journal’da yayımlanan “Der Impf-Fauxpas” başlıklı yazısından öne çıkan bazı bölümler Murat Batmankaya tarafından çevrilmiş ve editoryal katkıyla yayına hazırlanmıştır. Yazının orijinaline aşağıdaki linkten erişebilirsiniz: https://www.ipg-journal.de/rubriken/europaeische-integration/artikel/impf-diplomatie-4956/

Fikir Turu
Fikir Turuhttps://fikirturu.com/
Fikir Turu, yalnızca Türkiye’deki düşünce hayatını değil, dünyanın da ne düşündüğünü, tartıştığını okurlarına aktarmaya çalışıyor. Bu amaçla, İngilizce, Arapça, Rusça, Almanca ve Çince yazılmış önemli makalelerin belli başlı bölümlerini çevirerek, editoryal katkılarla okuruna sunmaya çalışıyor. Her makalenin orijinal metnine ve değerli çevirmen arkadaşlarımızın bilgilerine makalenin alt kısmındaki notlardan ulaşabilirsiniz.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

Uluslararası arenada “aşı” diplomasisi

Kim derdi ki Vuhan’da ortaya çıkan, sonra Avrupa’ya geçen ve Amerika’da vaka sayısında zirveye çıkan bir vürüsün uluslararası ilişkide de etkin rol oynayacağını. AB, belli aşıları kabul edip, bu aşıyı olanlara sınırlarını açarken, üçüncü dünya ülkeleri de aşısızlıktan kırılıyor. Çin ve Rus aşıları ise türlü provokasyonlara yol açıyor.

ABD’li yazar Dean Koontz, 1981’de yayınladığı The Eyes of Darkness (Karanlığın Gözleri) adlı çok satan kitabında, bir kâhin gibi, bugünlerde dünyayı dehşete düşüren COVID-19 virüsünden söz ettiğinde, pek ilgi görmemişti.

Aradan yıllar geçti ve Dünya Sağlık Örgütü’nün, 31 Aralık 2019’da Çin’in Hubey eyaletine bağlı Vuhan kentinde kaynağı bilinmeyen gizemli bir solunum yolu rahatsızlığının ortaya çıktığını söylemesiyle her şey değişti.

Virüs başta bölgesel bir “epidemi” olarak algılandı, ancak Asya sınırlarını aşıp halk sağlığını küresel çapta tehdit etmeye başlamasıyla dünya alarma geçti. Artık onunla ilgili her şey ana gündem maddesiydi.

Zamanla salgının merkez üstü Avrupa’ya kaydı; sonrasında ise Amerika Birleşik Devletleri vaka sayısında dünyada ilk sıraya yerleşti.

Farklı ülkelerde, farklı türde aşıların bulunmasının ardından görüldü ki, salgınla mücadele kolay değil. Zira virüs sürekli kendini yeniliyor. Nitekim varyantları bazen kendisinden daha ölümcül olabiliyor.

Dolayısıyla türlü önlemler anmak zorunda ülkeler, kendilerini korumak adına.

Zorunlu ilişkiler ve önlemler

Justus Liebig Üniversitesi’nde, Doğu Avrupa’ya odaklanan Uluslararası Entegrasyon Kürsüsü’nde araştırma görevlisi olarak çalışan Denis Cenusa, “Der Impf-Fauxpas” adlı makalesinde bu “zorunlu ilişkiler”e ve “diplomasi trafiği”ne bakıyor: “Avrupa COVID-19 salgınını kontrol altına almak için mücadele ediyor. Mücadele, mümkün olduğunca çok insanı, mümkün olduğunca çabuk aşılama odaklı. Benzer bir uygulama Avrupa’nın doğudaki komşuları için de geçerli. Ancak AB, bu Doğu Ortaklığı çatısı altındaki Ermenistan, Azerbaycan, Belarus, Gürcistan, Moldova ve Ukrayna ile temasını siyasî, ekonomik, kültürel ve sosyal ilişkilerin yoğunluğuna göre ayarlıyor.

AB, 6 Batılı şirketin aşılarını onaylamak ve dağıtmak için hummalı bir şekilde çalışıyor. Ancak Çin aşısı (üretici Sinovac) ile Rus aşısına (Sputnik V) mesafeli. Bu aşılar listesinde yer almıyor. Dolayısıyla doğu ortağı ülkelerin çoğu kısmi zorluklar yaşıyor. Gürcistan, Moldova ve Ukrayna’daki siyasi elitler Rus aşısına karşı çıkıyorlar. Sputnik V’nin etkisiz olduğu iddiasıyla değil, yurtdışında Rus propagandası olarak görülmesinden şüphe ettikleri için karşı çıkıyorlar. Zira Sputnik V’nin İtalya ve Sırbistan’a yönelik yardım iddialarıyla ilgili 2020 tarihli dezenformasyon kampanyaları unutulmamış vaziyette.”

Denis Cenusa, Ukrayna’da, Sputnik V’in ithalatını reddetmenin, hükümet ile Rusya yanlısı muhalefet arasındaki havayı kötüleştirmeye yettiğini söylüyor: “Dışişleri Bakanı Dmytro Kuleba, Rus aşısının ithalatıyla ilişkili propagandadan rahatsız. Bununla birlikte, Kiev’deki hükümet, Çin propagandasına pek itiraz etmiyor. Çünkü Batı, kendi aşılarına ilaveten Çin aşısını da kabul etme hazırlığı içinde.

Öte yandan Belarus ve Ermenistan’da Rus aşısı konusunda çok az çekince var. Ya ithalata başlamışlar ya da ikili müzakerelerde bir miktar ilerleme kaydetmiş durumdalar. Bölge genelinde, Çin’e güvensizlik de çok belirgin değil. Tabii bu arada Çinlilerin tepkileri de ilginç. COVID-19 aşıları hakkında çıkarılan dedikodulara, yaygaralara kulağını tıkıyor. Abartılı tepkilerden kaçınıyor. Biliyor ki, AB’nin doğu ortağı ülkeler, Batılı ilaç şirketlerinden aşı almadıklarında, Çin ve Rus aşısı sipariş edecekler.”

COVID – 19’a Karşı Marshall Planı

Denis Cenusa’ya göre AB, kurumsal bir aşı stratejisi geliştirmiş olsa da, doğu ve güneydeki komşu ülkelere yönelik proaktif aşı diplomasisi geliştirmede yavaş kalmış vaziyette: “Şu anda, AB’deki epidemiyolojik durumun istikrara kavuşturulması jeopolitik hususlardan veya uluslararası kurumların aşı yardımından daha öncelikli. Bu şekilde Brüksel, doğudaki ortak devletlerden başlamak koşuluyla bir ‘COVID-19’a Karşı Marshall Planı’[efn_note]Marshall Planı, II. Dünya Savaşı sonrasında 1947 yılında önerilen ve 1948-1951 yılları arasında yürürlüğe konmuş ABD kaynaklı, antikomünist hedefleri olan bir ekonomik yardım paketi…[/efn_note] geliştirme fırsatı yaratıyor.

AB, bir Dünya Sağlık Örgütü platformu olan COVAX’a,[efn_note]Yoksul ülkelere aşı yardımında bulunmak amacıyla 2020’de kurulan Covax, henüz istenilen aşamaya ulaşmış değil. BBC verilerine göre bugüne değin 1 milyar 160 milyon doz aşı yapılırken, Covax aracılığıyla dağıtılan aşı miktarı 49 milyonda kalmış. Dünya Sağlık Örgütü (WHO) Direktörü Tedros Adhanom Ghebreyesus’a göre Covax ile yoksul ülkelerdeki yetişkinlerin büyük kısmının aşılanabilmesi için önümüzdeki bir yılda 35-45 milyar dolarlık ek kaynağa ihtiyaç duyuluyor.[/efn_note] az gelişmiş 90 ülkede aşı tedarikini iyileştirmek amacıyla verdiği yaklaşık 500 milyon Euro’luk hibe sebebiyle doğal olarak insani bir yetkiye sahip. Ancak AB fonlarıyla aşıların stratejik tedarikinden yararlanan herkes küresel sağlığa katkıda bulunmaktan uzak. Rusya ve Çin, işte bu süreçte oluşacak boşluğu doldurmak niyetinde.”

Denis Cenusa’ya göre, stratejik hususların yanı sıra, Doğu Ortaklığı çatısındaki ülkeler, özellikle de Gürcistan, Moldova ve Ukrayna gibi ülkeler Brüksel’den aşı yardımı alma konusunda ahlaki bir hakka sahip: “Ukrayna Hükümeti, aşıların temini için Brüksel’den yardım istedi bile. Belarus ve daha az ölçüde Ermenistan, Rus aşısına güveniyor, ancak bu ülkelerin insanlarına da AB yardımı umudu verilmeli. Minsk, Sputnik V’de sertleşirken, Erivan’daki hükümet çok yönlü olmaya ve başka aşılar (Biontech-Pfizer, Moderna veya Astra Zeneca) satın almaya istekli görünüyor.

AB’ne üye devletler, doğu komşularına aşı yardımı için bastırıyor. Bu ülkelerin yarısı, AB Komisyonu’nun 2020 yılı sonunda Batı Balkan ülkelerine sunduğu teklifle karşılaştırılabilecek bir destek mekanizması geliştirmeyi öneriyor. Bu hareketin bir nedeni de AB’de ve dış sınırlarda güvenlik.”

Aşı diplomasisi

Denis Cenusa, Doğu Ortaklığı çatısı altındaki ülkeleri destekleme önerisini, kısa ve orta vadede AB’nin ‘aşı diplomasisi’ açısından mükemmel bir başlangıç olarak görüyor: “Avrupa aşılarının satın almak üzere fondan yararlanacak olan Batı Balkan ortaklarının yanı sıra, doğu ortağı ülkelere de mali yardım sözü verildi. Bu fonlar bölgenin salgın karşısında ayakta durmasını sağlayarak aşı ihtiyacını karşılamaya yardımcı olabilir.

AB, jeopolitik açıdan daha güvenilir bir mahalleye stratejik yatırım yapma fırsatına sahip. İdeal olarak Brüksel, jeopolitik özerkliğini güçlendirirken, gelecekteki ‘aşı diplomasisi’ yoluyla bölgenin salgından çıkması mümkün.”

Bu yazı ilk kez 24 Haziran 2021’de yayımlanmıştır.

 

Justus Liebig Üniversitesi’nde (Giessen), Doğu Avrupa’ya odaklanan Uluslararası Entegrasyon Kürsüsü’nde araştırma görevlisi olan Denis Cenusa’nın, IPG Journal’da yayımlanan “Der Impf-Fauxpas” başlıklı yazısından öne çıkan bazı bölümler Murat Batmankaya tarafından çevrilmiş ve editoryal katkıyla yayına hazırlanmıştır. Yazının orijinaline aşağıdaki linkten erişebilirsiniz: https://www.ipg-journal.de/rubriken/europaeische-integration/artikel/impf-diplomatie-4956/

Fikir Turu
Fikir Turuhttps://fikirturu.com/
Fikir Turu, yalnızca Türkiye’deki düşünce hayatını değil, dünyanın da ne düşündüğünü, tartıştığını okurlarına aktarmaya çalışıyor. Bu amaçla, İngilizce, Arapça, Rusça, Almanca ve Çince yazılmış önemli makalelerin belli başlı bölümlerini çevirerek, editoryal katkılarla okuruna sunmaya çalışıyor. Her makalenin orijinal metnine ve değerli çevirmen arkadaşlarımızın bilgilerine makalenin alt kısmındaki notlardan ulaşabilirsiniz.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

0
Would love your thoughts, please comment.x
keetcnjp