Çin ekonomisinin iki yüzü

Çin deyince akan sular duruyor. Yaklaşık 1,404 milyar ile dünyanın en kalabalık ülkesi… İstatistiki verilere göre ekonomisi 2020’de yüzde 2,3 oranında büyümüş. Gayri Safi Yurt İçi Hasılası ilk kez 100 trilyon Yuan sınırını aşmış. Peki, “hakikat” sahiden böyle mi? Yoksa Çin ekonomisinin iki farklı yüzü mü var?

Sık sık tekrarlanır: Çin’in ihracatı pandemiye rağmen yüzde 155 arttı. Çin ekonomisi 2020’de yüzde 2,3 büyüdü. Çin, ticaret savaşları ve pandemiye rağmen 535 milyar dolar ile rekor ticaret fazlası verdi.
Özenle servis edilen bu haberler, hiç kuşkusuz belli bir doğruyu ve hakikati yansıtıyor. Ama acaba, bir de görünmeyen bir yüzü var mı bu devasa ülkenin ve onun ekonomisinin?

Bu konuda çalışmalarıyla tanınan Northwestern Küresel Yoksulluk Araştırma Laboratuvarı’nın bir parçası olan Çin Labaroutarı’nın kurucu direktörü ve İktisat Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Nancy Qian, IPG Journal’da yayımlanan makalesinde, son kırk yıldaki olağanüstü ekonomik büyümeye rağmen Çin’in fakir bir ülke olmaya devam ettiğini söylüyor: “Çin’in ekonomisine dair hazırlanan kapsamlı rapor, tüm ülke için gayri safi yurtiçi hasılaya (GSYİH) çok fazla odaklanmıştır, ancak daha anlamlı ölçü olan kişi başına GSYİH için bu rapor yeterli değildir. Bu çarpıtılmış raporlamada, Çin’in mevcut ekonomik ve politik durumuna ilişkin önemli ölçüde farklı görüntüler sergileyen bazı kötü sonuçlar elde edilmiştir. Ayrıca dikkatimizi farklı sorulara çekmemizi de sağlamıştır.

ProQuest[efn_note]ProQuest LLC, 1938 yılında Eugene B. Power tarafından kurulmuş, Michigan – Ann Arbor merkezli bir küresel bilgi içeriği ve teknoloji şirketi…[/efn_note] veri tabanında 2011-2021 arasındaki tüm İngilizce haberler hızlı bir şekilde tarandığında görürüz ki, 20 bin 915 makalede Çin’in GSYİH’sı tartışılıyor. Ve ancak bin 163 makalede kişi başına düşen GSYİH’sından söz ediliyor. Öte yandan New York Times, Wall Street Journal ve Washington Post dahil, en büyük ve en saygın sekiz gazetede Çin’in GSYİH’sı 5 bin 963 makalede yer almış. Buna mukabil, sadece 305 makalede kişi başına düşen GSYİH tartışılmış.”

Çin fakir bir ülke mi?

Çin, 2019 verilerine göre, 14 trilyon dolarlık GSYİH’ya sahip. Yani 21 trilyon dolarlık GSYİH’ya sahip ABD’den sonra ikinci sırada… Üçüncü ise Japonya; 5 trilyon dolarla…

Toplam GSYİH, bir hükümetin kullanabileceği -vergi tabanı dahil- kaynakların toplamını yansıtır. Bu, Çin’in uzay programı veya askeri teçhizat gibi hükümet yatırımlarının boyutuna bakmak için yararlı olabilecek bir miktardır. Ancak bunun, Çin halkının yaşamıyla ilgisi sınırlıdır.

Prof. Nancy Qian, 2019’da Çin’in kişi başına düşen GSYİH’nın 8 bin 242 dolar olduğuna dikkat çekerek, “Bu veriler doğrultusunda bir sıralama yapılsa, koca Çin, Karadağ ve Botsvana[efn_note]Afrika kıtasının güneyinde bulunan ve denize kıyısı bulunmayan kara ülkesi…[/efn_note] arasında yer alır.” diyor ve ekliyor: “Çoğu ekonomist için, Çin’in kişi başına düşen GSYİH’si – veya başka bir deyişle: kişi başına geliri- daha önemlidir. Burada alınması gereken en temel ders, son kırk yılda GSYİH’sındaki olağanüstü büyümeye rağmen, Çin’in fakir bir ülke olarak kaldığıdır. 2019’da Çin’in kişi başına düşen GSYİH’si 8 bin 242 dolar olmuştur. Bu, ülkeyi sıralama olarak Karadağ (8 bin 591 ABD Doları) ile Botsvana (8 bin 093 ABD Doları) arasına yerleştirir. Satın alma gücü paritesindeki kişi başına GSYİH – yani geliri geçim maliyeti için ayarladıktan sonra – 16 bin 804 dolardır. Bu, Çin’i 86’ıncı sıraya yerleştirirken, 17 bin 811 dolarlık küresel ortalamanın altında kaldığını da gösterir. Bu verilere dayanarak ülkenin dünyadaki konumu Surinam[efn_note]Güney Amerika’nın Atlantik kıyısında egemen bir devlet…[/efn_note] (17 bin 256 ABD doları) ile Bosna Hersek (16 bin 289 ABD doları) arasıdır denebilir. ABD ve AB’de satın alma gücü paritesine göre kişi başına düşen GSYİH sırasıyla 65 bin 298 ve 47 bin 828 ABD doları olmuştur.”

Askerî baskı çare değil

Çin’deki yoksulluğun boyutunu anlamak için, nüfus içindeki eşitsizlik düzeyini de anlamamız gerekmekte… Çin’deki gelir dağılımındaki eşitsizlik, (ki Gini katsayısı[efn_note]Gini katsayısı, bir ülkede milli gelirin dağılımının eşit olup olmadığını ölçmeye yarayan bir katsayıdır. Katsayı 0 ile 1 arasında değerler alır ve yüksek değerler daha büyük eşitsizliğe tekabül ederler.[/efn_note] ile ölçülür) ABD ve Hindistan’dakine benzer. Ancak Çin, 1,4 milyarlık bir nüfusa sahip. Bu, yüz milyonlarca Çinli’nin hâlâ yoksulluk içinde yaşadığı anlamına gelir.

Prof. Nancy Qian, Çin hükümetine göre, 600 milyon kişinin aylık gelirinin yaklaşık bin Yuan, yani 155 ABD doları olduğunu söylüyor: “Bu, yıllık bin 860 dolar gelire eşittir. Oysa insanların yüzde 75,6’sı kırsal kesimde yaşamaktadır. Çin, dünyanın en fakir ülkeleri saflarından ayrılmak için Sahra alt kesiminde -Afrika büyüklüğünde ve benzer bir ortalama gelire sahip bir nüfusun gelirini önemli ölçüde arttırmakta (Sahra altı Afrika: bin 657 ABD doları). Ve Çin hükümeti, halkın desteğini alabilmek için bunu yapması gerektiğine inanmakta… Bu nedenle diğer her şey eşit olduğunda, en azından başka bir nesil için gelir toplamakla meşgul olması gerektiğinin de farkında…”

Deneyimler gösteriyor ki, yaptırımlar, boykotlar yahut askeri baskı, her zaman amaçlanan hedeflere ulaştırmıyor devletleri… Prof. Nancy Qian, “istikrarlı koşullar”ın siyasette nadiren görüldüğünü, hükümetlerin ekonomik büyümeyi desteklemeyen yollarla halk desteğini artırdığını söylüyor: “Örneğin Çin hükümeti, depremler veya Covid-19 salgını gibi dış veya kişisel olmayan güçlere karşı nüfusun savunucusu olarak rolünün ne kadar güçlü olduğunu vurguluyor. Ayrıca, son zamanlarda Güney Çin Denizi’ndeki ve Çin-Hindistan sınırındaki toprak anlaşmazlıkları konusunda agresif bir duruş sergiliyor. Batılı ülkeler bu ve diğer önlemlere türlü karşılıklar veriyor. Mesela ABD şu anda Güney Çin Denizi’ndeki askeri varlığını genişletmeye çalışıyor. Çin ise insan hakları endişeleri nedeniyle ekonomik yaptırımlar ve 2022 Pekin Kış Olimpiyatları’nı boykot edilmesi tehdidiyle karşı karşıya…”

Tavizsiz siyasi çizgi halk desteğini güçlendirir

Prof. Nancy Qian, bir örnek de Rusya’dan veriyor: “Rusya, 2014’ten beri Batı’nın ekonomik yaptırımlarına maruz kalmıştır ve ABD Başkanı Joe Biden hükümeti kısa süre önce başka cezai tedbirler açıklamıştır; ancak Kremlin, Ukrayna’nın doğusunda Donetsk Havzası’nı işgal etme politikasını sürdürmekte… Benzer şekilde, Soğuk Savaş sırasında, 1980’deki Moskova Olimpiyatları ve 1984’teki Los Angeles boykotlarının her iki tarafta da çok az etkisi olmuştur. Aksine: Askeri saldırganlık genellikle hedef ülkede siyasi bir tepkiye neden olmuş ve hükümete verilen desteği güçlendirmiştir. Ekonomik yaptırımlar benzer etkilere ve bu sayede de tavizsiz bir siyasi çizgi için halk desteğini güçlendirme kapasitesine sahip olabilmektedir.”

Prof. Nancy Qian’a göre pek çok Çinli, Batı’nın siyasi hegemonyayı yeniden kazanmaya çalıştığına, acı bir şekilde sömürgecilik ve II. Dünya Savaşı’nı hatırlatmaya çalıştığına inanmakta: “O zaman, Çin’de 20 milyon insan ölmüştü – bu sayı Sovyetler Birliği dışındaki herhangi bir ülkeden çok daha büyük bir nüfusu ifade etmektedir. Batı’nın Çin’e yönelik politikasının uyandırdığı güçlü duygular, Çin’in eylemlerinin Hindistan, Vietnam ve Endonezya gibi acımasız sömürge politikalarından mustarip olan endişe verici ülkeler olduğu gerçeğini gölgede bırakmıştır. Aynı zamanda, bu duygusal tepkiler, dikkati, yalnızca gelirleri artırma ihtiyacından uzak tutmaz; önemli iç sorunlardan halkın uzaklaşmasını da sağlar. Çoğunun sınır anlaşmazlıkları veya uluslararası spor olaylarına kayıtsız kalması muhtemel olmayan Çin’in yoksulları, nihai ikincil hasarın ana kurbanları olacaklardır.

Çin ile etkili bir diyalog için, diğer ülkeler aşağıdakileri hatırlamalıdır: İlk izlenimin aksine, ülke ekonomik bir monolit[efn_note]Monolit: Yekpare taş veya kayadan meydana gelen, görünüşte dağ benzeri bir jeolojik veya teknolojik, büyük boyutlu bir kitle… Ekonomik monolit ise devasa hacme sahip ekonomik yapı demek.[/efn_note] değildir. Dünyanın ikinci en yüksek GSYİH’sinin arkasında, yoksulluktan kurtulmak isteyen yüz milyonlarca insan bulunmaktadır.”

Bu yazı ilk kez 27 Mayıs 2021’de yayımlanmıştır.

 

Fikir Turu
Fikir Turuhttps://fikirturu.com/
Fikir Turu, yalnızca Türkiye’deki düşünce hayatını değil, dünyanın da ne düşündüğünü, tartıştığını okurlarına aktarmaya çalışıyor. Bu amaçla, İngilizce, Arapça, Rusça, Almanca ve Çince yazılmış önemli makalelerin belli başlı bölümlerini çevirerek, editoryal katkılarla okuruna sunmaya çalışıyor. Her makalenin orijinal metnine ve değerli çevirmen arkadaşlarımızın bilgilerine makalenin alt kısmındaki notlardan ulaşabilirsiniz.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

Çin ekonomisinin iki yüzü

Çin deyince akan sular duruyor. Yaklaşık 1,404 milyar ile dünyanın en kalabalık ülkesi… İstatistiki verilere göre ekonomisi 2020’de yüzde 2,3 oranında büyümüş. Gayri Safi Yurt İçi Hasılası ilk kez 100 trilyon Yuan sınırını aşmış. Peki, “hakikat” sahiden böyle mi? Yoksa Çin ekonomisinin iki farklı yüzü mü var?

Sık sık tekrarlanır: Çin’in ihracatı pandemiye rağmen yüzde 155 arttı. Çin ekonomisi 2020’de yüzde 2,3 büyüdü. Çin, ticaret savaşları ve pandemiye rağmen 535 milyar dolar ile rekor ticaret fazlası verdi.
Özenle servis edilen bu haberler, hiç kuşkusuz belli bir doğruyu ve hakikati yansıtıyor. Ama acaba, bir de görünmeyen bir yüzü var mı bu devasa ülkenin ve onun ekonomisinin?

Bu konuda çalışmalarıyla tanınan Northwestern Küresel Yoksulluk Araştırma Laboratuvarı’nın bir parçası olan Çin Labaroutarı’nın kurucu direktörü ve İktisat Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Nancy Qian, IPG Journal’da yayımlanan makalesinde, son kırk yıldaki olağanüstü ekonomik büyümeye rağmen Çin’in fakir bir ülke olmaya devam ettiğini söylüyor: “Çin’in ekonomisine dair hazırlanan kapsamlı rapor, tüm ülke için gayri safi yurtiçi hasılaya (GSYİH) çok fazla odaklanmıştır, ancak daha anlamlı ölçü olan kişi başına GSYİH için bu rapor yeterli değildir. Bu çarpıtılmış raporlamada, Çin’in mevcut ekonomik ve politik durumuna ilişkin önemli ölçüde farklı görüntüler sergileyen bazı kötü sonuçlar elde edilmiştir. Ayrıca dikkatimizi farklı sorulara çekmemizi de sağlamıştır.

ProQuest[efn_note]ProQuest LLC, 1938 yılında Eugene B. Power tarafından kurulmuş, Michigan – Ann Arbor merkezli bir küresel bilgi içeriği ve teknoloji şirketi…[/efn_note] veri tabanında 2011-2021 arasındaki tüm İngilizce haberler hızlı bir şekilde tarandığında görürüz ki, 20 bin 915 makalede Çin’in GSYİH’sı tartışılıyor. Ve ancak bin 163 makalede kişi başına düşen GSYİH’sından söz ediliyor. Öte yandan New York Times, Wall Street Journal ve Washington Post dahil, en büyük ve en saygın sekiz gazetede Çin’in GSYİH’sı 5 bin 963 makalede yer almış. Buna mukabil, sadece 305 makalede kişi başına düşen GSYİH tartışılmış.”

Çin fakir bir ülke mi?

Çin, 2019 verilerine göre, 14 trilyon dolarlık GSYİH’ya sahip. Yani 21 trilyon dolarlık GSYİH’ya sahip ABD’den sonra ikinci sırada… Üçüncü ise Japonya; 5 trilyon dolarla…

Toplam GSYİH, bir hükümetin kullanabileceği -vergi tabanı dahil- kaynakların toplamını yansıtır. Bu, Çin’in uzay programı veya askeri teçhizat gibi hükümet yatırımlarının boyutuna bakmak için yararlı olabilecek bir miktardır. Ancak bunun, Çin halkının yaşamıyla ilgisi sınırlıdır.

Prof. Nancy Qian, 2019’da Çin’in kişi başına düşen GSYİH’nın 8 bin 242 dolar olduğuna dikkat çekerek, “Bu veriler doğrultusunda bir sıralama yapılsa, koca Çin, Karadağ ve Botsvana[efn_note]Afrika kıtasının güneyinde bulunan ve denize kıyısı bulunmayan kara ülkesi…[/efn_note] arasında yer alır.” diyor ve ekliyor: “Çoğu ekonomist için, Çin’in kişi başına düşen GSYİH’si – veya başka bir deyişle: kişi başına geliri- daha önemlidir. Burada alınması gereken en temel ders, son kırk yılda GSYİH’sındaki olağanüstü büyümeye rağmen, Çin’in fakir bir ülke olarak kaldığıdır. 2019’da Çin’in kişi başına düşen GSYİH’si 8 bin 242 dolar olmuştur. Bu, ülkeyi sıralama olarak Karadağ (8 bin 591 ABD Doları) ile Botsvana (8 bin 093 ABD Doları) arasına yerleştirir. Satın alma gücü paritesindeki kişi başına GSYİH – yani geliri geçim maliyeti için ayarladıktan sonra – 16 bin 804 dolardır. Bu, Çin’i 86’ıncı sıraya yerleştirirken, 17 bin 811 dolarlık küresel ortalamanın altında kaldığını da gösterir. Bu verilere dayanarak ülkenin dünyadaki konumu Surinam[efn_note]Güney Amerika’nın Atlantik kıyısında egemen bir devlet…[/efn_note] (17 bin 256 ABD doları) ile Bosna Hersek (16 bin 289 ABD doları) arasıdır denebilir. ABD ve AB’de satın alma gücü paritesine göre kişi başına düşen GSYİH sırasıyla 65 bin 298 ve 47 bin 828 ABD doları olmuştur.”

Askerî baskı çare değil

Çin’deki yoksulluğun boyutunu anlamak için, nüfus içindeki eşitsizlik düzeyini de anlamamız gerekmekte… Çin’deki gelir dağılımındaki eşitsizlik, (ki Gini katsayısı[efn_note]Gini katsayısı, bir ülkede milli gelirin dağılımının eşit olup olmadığını ölçmeye yarayan bir katsayıdır. Katsayı 0 ile 1 arasında değerler alır ve yüksek değerler daha büyük eşitsizliğe tekabül ederler.[/efn_note] ile ölçülür) ABD ve Hindistan’dakine benzer. Ancak Çin, 1,4 milyarlık bir nüfusa sahip. Bu, yüz milyonlarca Çinli’nin hâlâ yoksulluk içinde yaşadığı anlamına gelir.

Prof. Nancy Qian, Çin hükümetine göre, 600 milyon kişinin aylık gelirinin yaklaşık bin Yuan, yani 155 ABD doları olduğunu söylüyor: “Bu, yıllık bin 860 dolar gelire eşittir. Oysa insanların yüzde 75,6’sı kırsal kesimde yaşamaktadır. Çin, dünyanın en fakir ülkeleri saflarından ayrılmak için Sahra alt kesiminde -Afrika büyüklüğünde ve benzer bir ortalama gelire sahip bir nüfusun gelirini önemli ölçüde arttırmakta (Sahra altı Afrika: bin 657 ABD doları). Ve Çin hükümeti, halkın desteğini alabilmek için bunu yapması gerektiğine inanmakta… Bu nedenle diğer her şey eşit olduğunda, en azından başka bir nesil için gelir toplamakla meşgul olması gerektiğinin de farkında…”

Deneyimler gösteriyor ki, yaptırımlar, boykotlar yahut askeri baskı, her zaman amaçlanan hedeflere ulaştırmıyor devletleri… Prof. Nancy Qian, “istikrarlı koşullar”ın siyasette nadiren görüldüğünü, hükümetlerin ekonomik büyümeyi desteklemeyen yollarla halk desteğini artırdığını söylüyor: “Örneğin Çin hükümeti, depremler veya Covid-19 salgını gibi dış veya kişisel olmayan güçlere karşı nüfusun savunucusu olarak rolünün ne kadar güçlü olduğunu vurguluyor. Ayrıca, son zamanlarda Güney Çin Denizi’ndeki ve Çin-Hindistan sınırındaki toprak anlaşmazlıkları konusunda agresif bir duruş sergiliyor. Batılı ülkeler bu ve diğer önlemlere türlü karşılıklar veriyor. Mesela ABD şu anda Güney Çin Denizi’ndeki askeri varlığını genişletmeye çalışıyor. Çin ise insan hakları endişeleri nedeniyle ekonomik yaptırımlar ve 2022 Pekin Kış Olimpiyatları’nı boykot edilmesi tehdidiyle karşı karşıya…”

Tavizsiz siyasi çizgi halk desteğini güçlendirir

Prof. Nancy Qian, bir örnek de Rusya’dan veriyor: “Rusya, 2014’ten beri Batı’nın ekonomik yaptırımlarına maruz kalmıştır ve ABD Başkanı Joe Biden hükümeti kısa süre önce başka cezai tedbirler açıklamıştır; ancak Kremlin, Ukrayna’nın doğusunda Donetsk Havzası’nı işgal etme politikasını sürdürmekte… Benzer şekilde, Soğuk Savaş sırasında, 1980’deki Moskova Olimpiyatları ve 1984’teki Los Angeles boykotlarının her iki tarafta da çok az etkisi olmuştur. Aksine: Askeri saldırganlık genellikle hedef ülkede siyasi bir tepkiye neden olmuş ve hükümete verilen desteği güçlendirmiştir. Ekonomik yaptırımlar benzer etkilere ve bu sayede de tavizsiz bir siyasi çizgi için halk desteğini güçlendirme kapasitesine sahip olabilmektedir.”

Prof. Nancy Qian’a göre pek çok Çinli, Batı’nın siyasi hegemonyayı yeniden kazanmaya çalıştığına, acı bir şekilde sömürgecilik ve II. Dünya Savaşı’nı hatırlatmaya çalıştığına inanmakta: “O zaman, Çin’de 20 milyon insan ölmüştü – bu sayı Sovyetler Birliği dışındaki herhangi bir ülkeden çok daha büyük bir nüfusu ifade etmektedir. Batı’nın Çin’e yönelik politikasının uyandırdığı güçlü duygular, Çin’in eylemlerinin Hindistan, Vietnam ve Endonezya gibi acımasız sömürge politikalarından mustarip olan endişe verici ülkeler olduğu gerçeğini gölgede bırakmıştır. Aynı zamanda, bu duygusal tepkiler, dikkati, yalnızca gelirleri artırma ihtiyacından uzak tutmaz; önemli iç sorunlardan halkın uzaklaşmasını da sağlar. Çoğunun sınır anlaşmazlıkları veya uluslararası spor olaylarına kayıtsız kalması muhtemel olmayan Çin’in yoksulları, nihai ikincil hasarın ana kurbanları olacaklardır.

Çin ile etkili bir diyalog için, diğer ülkeler aşağıdakileri hatırlamalıdır: İlk izlenimin aksine, ülke ekonomik bir monolit[efn_note]Monolit: Yekpare taş veya kayadan meydana gelen, görünüşte dağ benzeri bir jeolojik veya teknolojik, büyük boyutlu bir kitle… Ekonomik monolit ise devasa hacme sahip ekonomik yapı demek.[/efn_note] değildir. Dünyanın ikinci en yüksek GSYİH’sinin arkasında, yoksulluktan kurtulmak isteyen yüz milyonlarca insan bulunmaktadır.”

Bu yazı ilk kez 27 Mayıs 2021’de yayımlanmıştır.

 

Fikir Turu
Fikir Turuhttps://fikirturu.com/
Fikir Turu, yalnızca Türkiye’deki düşünce hayatını değil, dünyanın da ne düşündüğünü, tartıştığını okurlarına aktarmaya çalışıyor. Bu amaçla, İngilizce, Arapça, Rusça, Almanca ve Çince yazılmış önemli makalelerin belli başlı bölümlerini çevirerek, editoryal katkılarla okuruna sunmaya çalışıyor. Her makalenin orijinal metnine ve değerli çevirmen arkadaşlarımızın bilgilerine makalenin alt kısmındaki notlardan ulaşabilirsiniz.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

0
Would love your thoughts, please comment.x