İkinci el eşyaların önlenemeyen yükselişi

Ikea gibi büyük markalardan Vinted gibi online platformlara kadar gençlerin, ikinci el kıyafet ve mobilyaya olan ilgileri her geçen gün artıyor. Peki, bu sektör gerçekten de kârlı mı?

İkinci el eşyalar, sadece geçmişin izlerini taşıyan nostaljik moda ürünleri değil; aynı zamanda çağımızın ekonomik ve çevresel dönüşümünün sembolleri haline geldi. Yeni kurulan küçük şirketlerin yanı sıra büyük giyim, mobilya şirketleri de ikinci el eşya sektörüne giriyor. Özellikle genç tüketicilerin tercihleri, ikinci el eşya sektöründeki hızlı büyümenin itici gücü.

Financial Times internet sitesinin ekonomi gazetecisi Richard Milne tarafından kaleme alınan makalede, ikinci el eşya ekonomisinin neden bu kadar cazip hale geldiği, büyük markaların bu alanda nasıl stratejiler geliştirdikleri ve sektörün geleceğinin nasıl şekillenebileceğini inceleniyor.

Yazıdan öne çıkan bölümleri aktarıyoruz:

“Shein, Zara, H&M ve Lego gibi markalar, hızla büyüyen ikinci el ekonomisine katılıyorlar. Vinted, Depop, ThredUp ve Vestiaire Collective gibi yeni girişimler maliyet ya da çevresel kaygılar nedeniyle tercih edilen, kullanılmış ve “önceden sevilen” ürünlerden para kazanmaya çalışıyorlar. Bella Hadid, Rihanna ve Sarah Jessica Parker gibi ünlüler, hatta popüler TV programı Love Island bile ikinci el eşya alışverişini benimsedi.

“İkinci el şu anda çok revaçta,” diyor Junkyard Planet ve Secondhand kitaplarının yazarı Adam Minter. “Ama bu işi yürütmenin maliyeti oldukça yüksek. Kolay değil.” Geçtiğimiz haftalarda Ikea da bu trende katıldı ve müşterilerin ikinci el mobilyalarını doğrudan başkalarına satabilmeleri için bir online satış platformu başlattı. eBay, Craigslist ve Gumtree gibi platformlarla rekabet etmeyi amaçlayan Ikea Preowned, ilk olarak Madrid ve Oslo’da deneniyor. Yıl sonunda ise küresel olarak kullanıma sunulup sunulmayacağına karar verilecek.

Eskinin yeniden doğuşu

Ikea mağazalarının ana işletmecisi olan Ingka’nın CEO’su Jesper Brodin, grubun ikinci el sektöründeki pazar payının yeni ürünlere göre daha yüksek olduğunu belirtiyor. “Bu sayede hangi ürünlerin daha çok satıldığını daha iyi anlayabileceğiz,” diyor.

Büyük markaların neden ikinci el pazarına yöneldiğini anlamak zor değil. İkinci el pazarı, genellikle daha düşük bir başlangıç noktasından yola çıksa da yeni satışlara göre çok daha hızlı büyüyor. ABD’de merkezli yeniden satış platformu ThredUp, küresel ikinci el giyim pazarının 2021’de 141 milyar dolardan bu yıl 230 milyar dolara çıktığını ve 2028’de 350 milyar dolara ulaşacağını tahmin ediyor, bu da yeni giysi satışlarından üç kat daha hızla büyüdüğü anlamına geliyor. Danışmanlık şirketi Bain & Company ise ikinci el lüks ürün satışlarının 2017-2023 arasında yüzde 125 artarken, yeni ürünlerin satışlarının sadece yüzde 43 arttığını belirtiyor.

İkinci el ürünler, genç tüketiciler arasında hızla yaygınlaşıyor. Euromonitor analistlerinin yaptığı bir ankete göre, Z kuşağının ve milenyum kuşağının %40’ından fazlası birkaç ayda bir ikinci el ürün alırken; bu oran 50’li, 60’lı yıllarda doğan baby boomer kuşağında %20 civarında kalıyor.

“Eskiden kullanılmış kıyafetlere karşı bir önyargı vardı. Ama genç nesiller için bir şeyin yeni olup olmaması pek önemli değil. Onlar, israf ve değere önem veriyor. Bu da büyük bir yatırım fırsatı,” diyor Avrupalı bir özel sermaye fonu yöneticisi.

Ancak tüm bu ilgiye rağmen, kimi endişeler de yok değil. Batı’da ikinci el ekonomisi, genellikle yardım ve tasarruf mağazalarının hakimiyetindeydi. Peki, büyük markalar ve yeni girişimler ikinci el sektöründen kâr elde edebilecekler mi? Doğru ürünleri bulmanın zorlukları ve dolandırıcılık gibi sorunlar da gündemde. Ayrıca, sürekli yeni ürünler üreten şirketlerin bu alana girmesindeki motivasyonlar da sorgulanıyor. Gerçekten gezegeni korumak için mi, yoksa pazarlama maksadıyla mı bu sektöre giriyorlar?

Büyük markalar neden ikinci el eşya pazarına yöneliyor?

Lund Üniversitesi’nde ikinci el giyim pazarı üzerine çalışmalar yapan Jennifer Hinton, “Bu işin bir kısmı halkla ilişkiler çalışması olabilir. H&M ve Zara gibi büyük markalar üzerinde büyük bir baskı var, hızlı modanın ne kadar sürdürülemez olduğu konusunda ciddi endişeler bulunuyor,” diyor.

İkinci el alışveriş yeni bir olgu değil. ABD’deki Goodwill ve Salvation Army, İngiltere’deki Oxfam gibi yardım mağazaları; ikinci el kıyafetler, kitaplar ve daha birçok ürünlerle onlarca yıldır bu alanda faaliyet gösteriyorlar. “Batı’da insanlar ikinci el ekonomisinin yeni ortaya çıktığını düşünüyor, oysa bu ekonomi her zaman vardı. Yeni bir şey olduğu sürece, kullanılmış şeyler de var olmuştur,” diyor Minter. “Gelişmekte olan piyasalarda, ikinci el ürünler baskın ekonomiyi oluşturur ve bu pazar büyük ölçüde gelişmiş dünyadan gelen ihracata dayanır.”

Hayırseverlik sektörünü destekleyen karmaşık tedarik zincirleri zaten var. Örneğin, New York’taki bir mağazada 100 dolardan fazla fiyata satılabilecek vintage bir Led Zeppelin tişörtü, ABD’den ilk önce Pakistan veya Guatemala’ya gönderilen bir giysi balyasından çıkmış olabilir. Bu balya önce ayrıştırılır ve sadece en kaliteli ürünler geri gönderilir, diyor Minter. “Ünlülerin ilgisini çekenler, bu ürünlerin yüzde 1’inden azı,” diye de ekliyor.

İkinci el satan hayır kurumu mağazaları, neyi satabileceklerini ve hangi ürünleri gelişmekte olan piyasalara ihraç edip giysi veya yastık dolgu malzemesi gibi diğer ürünlere dönüştürebileceklerini belirleme konusunda derin bir uzmanlık geliştirdi. Büyük markaların sektöre girişi ise hayırseverlik sektöründeki dinamikleri değiştirmiş gibi görünüyor. İnsanlar en iyi ikinci el kıyafetlerini satıp geri kalanını bağışlıyor.

Birçok büyük marka, bu sorunları aşmak için sadece bir pazar yeri sunuyor; burada özel tüketiciler alım satım yaparken, şirketler yalnızca aracı olarak rol alıyor. Örneğin, Ikea Preowned’de bir satıcı ürün adını giriyor, şirketin yapay zekâsından fotoğraf ve ölçümleri oluşturmak için yardım alıyor, ürünün durumu hakkında bir yorum ekliyor ve ardından satışa sunuyor. Alıcı, mobilyayı teslim almayı ve kalitesini kontrol etmeyi kendisi üstleniyor. Satıcılara nakit ödeme yapılabilmesi veya Ikea kuponları ile yüzde 15 ekstra bonus kazanma gibi teşvikler sunuluyor. “Bu, müşterilerle yeniden bağ kurmanın iyi bir yolu,” diyor Brodin.

Ikea’nın pazar yeri şu anda ücretsiz olarak kullanılabiliyor ve gelecekte ücret alınırsa bile bu “çok cüzi bir miktar” olacak, diyor Brodin. Ikea bu sayede, büyük mobilyalar için eBay gibi platformlarda karşılaşılan yüksek satıcı komisyonlarına karşı fiyat kırmayı hedefliyor. Ancak bu durum, bu tür platformların para kazanmasının zorluğunu da gözler önüne seriyor.

Şirketlerin ikinci el satış stratejileri

Depop veya ThredUp gibi yeni şirketlerin, kâr amacı gütmeyen dünyanın en büyük ikinci el organizasyonu Goodwill ile rekabet etmesinin zor olduğunu söylüyor Minter. “Bu organizasyon, envanterini bedava alıyor, sıralama yapmayı bilen eğitilmiş personeli var ve ürünleri nerede satacağını bilen operasyon yöneticileri bulunuyor. Müşteriden müşteriye satış modeli kullanan şirketler bu bilgiye sahip değil,” diye de ekliyor.

Başka sorunlar da var tabii. Dolandırıcılık, özellikle yüksek kaliteli kıyafetlerde bir problem. Vestiaire Collective ve Monogram, bir çantanın gerçekten Gucci olduğunu doğrulamak için kimlik doğrulama hizmetleri kullanıyor. Vinted de bazı ürünler için alıcıdan komisyon alarak bu hizmeti sağlıyor. Ayrıca sistemlerde kimi boşluklar da olabilir. Örneğin, Ikea Preowned’da satıcıların kendilerine ve arkadaşlarına satış yaparak ücretsiz kuponlar alabilmesi gibi bir olasılık var.

Kendi ürünleri doğrudan kendisi yöneten şirketler de var. Çoğu Lego ürünü, arkadaşlara veya aileye veriliyor ya da bağışlanıyor; ama Lego şirketi, kullanılmayan ürünlerin çöpe atılmak yerine yeniden kullanılmasını veya geri dönüştürülmesini sağlamak istiyor. Lego’nun sürdürülebilirlik departmanının eski yöneticisi Tim Brooks, geçen yıl verdiği bir röportajda, Lego’nun “tersine lojistik” yani ürünleri satmak yerine geri almak ve bunları sıralayıp, Lego olmayan her şeyi ayıklama sürecini öğrenmesinin birkaç yıl sürdüğünü söylemişti.

Lego; ABD, Kanada ve Birleşik Krallık’ta “Replay” adını verdiği hizmetinin denemelerini yürütüyor. İnsanlar kullanılmış Legolarını bağışlıyor ve şirket, şimdiye kadar yaklaşık 500 ton Lego parçası toplayarak bu ürünleri hayır kurumlarına veya okullara gönderiyor. Almanya’da ise farklı bir geri alım teklifi var: Gönderilen her bir kilo Lego veya minifigür için müşterilere 8 euro değerinde hediye kartı veriyor. “Bu süreç, doğrusal üretim yapısına alışkın bir şirket için uzun bir yolculuk. Düşünce tarzında büyük bir değişiklik,” diyor Brooks.

İkinci el piyasasına olan büyük rağbet yakın zamanda duracağa benzemiyor. Şirketler, karbon emisyonlarını azaltmanın ve işlerini mümkün olduğunca yeniden kullanılabilir veya geri dönüştürülebilir hale getirmenin yollarını arıyorlar.”

Bu yazı ilk kez 6 Eylül 2024’te yayımlanmıştır.

Richard Milne’ın Financial Times internet sitesinde yayımlanan “The relentless rise of second-hand” başlıklı yazısından öne çıkan bazı bölümler Mert Söyler tarafından çevrilmiş ve editoryal katkısıyla yayına hazırlanmıştır. Yazının orijinaline aşağıdaki linkten erişebilirsiniz: https://www.ft.com/content/9b07bad3-af81-4cd2-a98a-a750fcee9d2e

Fikir Turu
Fikir Turuhttps://fikirturu.com/
Fikir Turu, yalnızca Türkiye’deki düşünce hayatını değil, dünyanın da ne düşündüğünü, tartıştığını okurlarına aktarmaya çalışıyor. Bu amaçla, İngilizce, Arapça, Rusça, Almanca ve Çince yazılmış önemli makalelerin belli başlı bölümlerini çevirerek, editoryal katkılarla okuruna sunmaya çalışıyor. Her makalenin orijinal metnine ve değerli çevirmen arkadaşlarımızın bilgilerine makalenin alt kısmındaki notlardan ulaşabilirsiniz.

YORUMLAR

Subscribe
Notify of
guest

0 Yorum
Oldest
Newest Most Voted
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

İkinci el eşyaların önlenemeyen yükselişi

Ikea gibi büyük markalardan Vinted gibi online platformlara kadar gençlerin, ikinci el kıyafet ve mobilyaya olan ilgileri her geçen gün artıyor. Peki, bu sektör gerçekten de kârlı mı?

İkinci el eşyalar, sadece geçmişin izlerini taşıyan nostaljik moda ürünleri değil; aynı zamanda çağımızın ekonomik ve çevresel dönüşümünün sembolleri haline geldi. Yeni kurulan küçük şirketlerin yanı sıra büyük giyim, mobilya şirketleri de ikinci el eşya sektörüne giriyor. Özellikle genç tüketicilerin tercihleri, ikinci el eşya sektöründeki hızlı büyümenin itici gücü.

Financial Times internet sitesinin ekonomi gazetecisi Richard Milne tarafından kaleme alınan makalede, ikinci el eşya ekonomisinin neden bu kadar cazip hale geldiği, büyük markaların bu alanda nasıl stratejiler geliştirdikleri ve sektörün geleceğinin nasıl şekillenebileceğini inceleniyor.

Yazıdan öne çıkan bölümleri aktarıyoruz:

“Shein, Zara, H&M ve Lego gibi markalar, hızla büyüyen ikinci el ekonomisine katılıyorlar. Vinted, Depop, ThredUp ve Vestiaire Collective gibi yeni girişimler maliyet ya da çevresel kaygılar nedeniyle tercih edilen, kullanılmış ve “önceden sevilen” ürünlerden para kazanmaya çalışıyorlar. Bella Hadid, Rihanna ve Sarah Jessica Parker gibi ünlüler, hatta popüler TV programı Love Island bile ikinci el eşya alışverişini benimsedi.

“İkinci el şu anda çok revaçta,” diyor Junkyard Planet ve Secondhand kitaplarının yazarı Adam Minter. “Ama bu işi yürütmenin maliyeti oldukça yüksek. Kolay değil.” Geçtiğimiz haftalarda Ikea da bu trende katıldı ve müşterilerin ikinci el mobilyalarını doğrudan başkalarına satabilmeleri için bir online satış platformu başlattı. eBay, Craigslist ve Gumtree gibi platformlarla rekabet etmeyi amaçlayan Ikea Preowned, ilk olarak Madrid ve Oslo’da deneniyor. Yıl sonunda ise küresel olarak kullanıma sunulup sunulmayacağına karar verilecek.

Eskinin yeniden doğuşu

Ikea mağazalarının ana işletmecisi olan Ingka’nın CEO’su Jesper Brodin, grubun ikinci el sektöründeki pazar payının yeni ürünlere göre daha yüksek olduğunu belirtiyor. “Bu sayede hangi ürünlerin daha çok satıldığını daha iyi anlayabileceğiz,” diyor.

Büyük markaların neden ikinci el pazarına yöneldiğini anlamak zor değil. İkinci el pazarı, genellikle daha düşük bir başlangıç noktasından yola çıksa da yeni satışlara göre çok daha hızlı büyüyor. ABD’de merkezli yeniden satış platformu ThredUp, küresel ikinci el giyim pazarının 2021’de 141 milyar dolardan bu yıl 230 milyar dolara çıktığını ve 2028’de 350 milyar dolara ulaşacağını tahmin ediyor, bu da yeni giysi satışlarından üç kat daha hızla büyüdüğü anlamına geliyor. Danışmanlık şirketi Bain & Company ise ikinci el lüks ürün satışlarının 2017-2023 arasında yüzde 125 artarken, yeni ürünlerin satışlarının sadece yüzde 43 arttığını belirtiyor.

İkinci el ürünler, genç tüketiciler arasında hızla yaygınlaşıyor. Euromonitor analistlerinin yaptığı bir ankete göre, Z kuşağının ve milenyum kuşağının %40’ından fazlası birkaç ayda bir ikinci el ürün alırken; bu oran 50’li, 60’lı yıllarda doğan baby boomer kuşağında %20 civarında kalıyor.

“Eskiden kullanılmış kıyafetlere karşı bir önyargı vardı. Ama genç nesiller için bir şeyin yeni olup olmaması pek önemli değil. Onlar, israf ve değere önem veriyor. Bu da büyük bir yatırım fırsatı,” diyor Avrupalı bir özel sermaye fonu yöneticisi.

Ancak tüm bu ilgiye rağmen, kimi endişeler de yok değil. Batı’da ikinci el ekonomisi, genellikle yardım ve tasarruf mağazalarının hakimiyetindeydi. Peki, büyük markalar ve yeni girişimler ikinci el sektöründen kâr elde edebilecekler mi? Doğru ürünleri bulmanın zorlukları ve dolandırıcılık gibi sorunlar da gündemde. Ayrıca, sürekli yeni ürünler üreten şirketlerin bu alana girmesindeki motivasyonlar da sorgulanıyor. Gerçekten gezegeni korumak için mi, yoksa pazarlama maksadıyla mı bu sektöre giriyorlar?

Büyük markalar neden ikinci el eşya pazarına yöneliyor?

Lund Üniversitesi’nde ikinci el giyim pazarı üzerine çalışmalar yapan Jennifer Hinton, “Bu işin bir kısmı halkla ilişkiler çalışması olabilir. H&M ve Zara gibi büyük markalar üzerinde büyük bir baskı var, hızlı modanın ne kadar sürdürülemez olduğu konusunda ciddi endişeler bulunuyor,” diyor.

İkinci el alışveriş yeni bir olgu değil. ABD’deki Goodwill ve Salvation Army, İngiltere’deki Oxfam gibi yardım mağazaları; ikinci el kıyafetler, kitaplar ve daha birçok ürünlerle onlarca yıldır bu alanda faaliyet gösteriyorlar. “Batı’da insanlar ikinci el ekonomisinin yeni ortaya çıktığını düşünüyor, oysa bu ekonomi her zaman vardı. Yeni bir şey olduğu sürece, kullanılmış şeyler de var olmuştur,” diyor Minter. “Gelişmekte olan piyasalarda, ikinci el ürünler baskın ekonomiyi oluşturur ve bu pazar büyük ölçüde gelişmiş dünyadan gelen ihracata dayanır.”

Hayırseverlik sektörünü destekleyen karmaşık tedarik zincirleri zaten var. Örneğin, New York’taki bir mağazada 100 dolardan fazla fiyata satılabilecek vintage bir Led Zeppelin tişörtü, ABD’den ilk önce Pakistan veya Guatemala’ya gönderilen bir giysi balyasından çıkmış olabilir. Bu balya önce ayrıştırılır ve sadece en kaliteli ürünler geri gönderilir, diyor Minter. “Ünlülerin ilgisini çekenler, bu ürünlerin yüzde 1’inden azı,” diye de ekliyor.

İkinci el satan hayır kurumu mağazaları, neyi satabileceklerini ve hangi ürünleri gelişmekte olan piyasalara ihraç edip giysi veya yastık dolgu malzemesi gibi diğer ürünlere dönüştürebileceklerini belirleme konusunda derin bir uzmanlık geliştirdi. Büyük markaların sektöre girişi ise hayırseverlik sektöründeki dinamikleri değiştirmiş gibi görünüyor. İnsanlar en iyi ikinci el kıyafetlerini satıp geri kalanını bağışlıyor.

Birçok büyük marka, bu sorunları aşmak için sadece bir pazar yeri sunuyor; burada özel tüketiciler alım satım yaparken, şirketler yalnızca aracı olarak rol alıyor. Örneğin, Ikea Preowned’de bir satıcı ürün adını giriyor, şirketin yapay zekâsından fotoğraf ve ölçümleri oluşturmak için yardım alıyor, ürünün durumu hakkında bir yorum ekliyor ve ardından satışa sunuyor. Alıcı, mobilyayı teslim almayı ve kalitesini kontrol etmeyi kendisi üstleniyor. Satıcılara nakit ödeme yapılabilmesi veya Ikea kuponları ile yüzde 15 ekstra bonus kazanma gibi teşvikler sunuluyor. “Bu, müşterilerle yeniden bağ kurmanın iyi bir yolu,” diyor Brodin.

Ikea’nın pazar yeri şu anda ücretsiz olarak kullanılabiliyor ve gelecekte ücret alınırsa bile bu “çok cüzi bir miktar” olacak, diyor Brodin. Ikea bu sayede, büyük mobilyalar için eBay gibi platformlarda karşılaşılan yüksek satıcı komisyonlarına karşı fiyat kırmayı hedefliyor. Ancak bu durum, bu tür platformların para kazanmasının zorluğunu da gözler önüne seriyor.

Şirketlerin ikinci el satış stratejileri

Depop veya ThredUp gibi yeni şirketlerin, kâr amacı gütmeyen dünyanın en büyük ikinci el organizasyonu Goodwill ile rekabet etmesinin zor olduğunu söylüyor Minter. “Bu organizasyon, envanterini bedava alıyor, sıralama yapmayı bilen eğitilmiş personeli var ve ürünleri nerede satacağını bilen operasyon yöneticileri bulunuyor. Müşteriden müşteriye satış modeli kullanan şirketler bu bilgiye sahip değil,” diye de ekliyor.

Başka sorunlar da var tabii. Dolandırıcılık, özellikle yüksek kaliteli kıyafetlerde bir problem. Vestiaire Collective ve Monogram, bir çantanın gerçekten Gucci olduğunu doğrulamak için kimlik doğrulama hizmetleri kullanıyor. Vinted de bazı ürünler için alıcıdan komisyon alarak bu hizmeti sağlıyor. Ayrıca sistemlerde kimi boşluklar da olabilir. Örneğin, Ikea Preowned’da satıcıların kendilerine ve arkadaşlarına satış yaparak ücretsiz kuponlar alabilmesi gibi bir olasılık var.

Kendi ürünleri doğrudan kendisi yöneten şirketler de var. Çoğu Lego ürünü, arkadaşlara veya aileye veriliyor ya da bağışlanıyor; ama Lego şirketi, kullanılmayan ürünlerin çöpe atılmak yerine yeniden kullanılmasını veya geri dönüştürülmesini sağlamak istiyor. Lego’nun sürdürülebilirlik departmanının eski yöneticisi Tim Brooks, geçen yıl verdiği bir röportajda, Lego’nun “tersine lojistik” yani ürünleri satmak yerine geri almak ve bunları sıralayıp, Lego olmayan her şeyi ayıklama sürecini öğrenmesinin birkaç yıl sürdüğünü söylemişti.

Lego; ABD, Kanada ve Birleşik Krallık’ta “Replay” adını verdiği hizmetinin denemelerini yürütüyor. İnsanlar kullanılmış Legolarını bağışlıyor ve şirket, şimdiye kadar yaklaşık 500 ton Lego parçası toplayarak bu ürünleri hayır kurumlarına veya okullara gönderiyor. Almanya’da ise farklı bir geri alım teklifi var: Gönderilen her bir kilo Lego veya minifigür için müşterilere 8 euro değerinde hediye kartı veriyor. “Bu süreç, doğrusal üretim yapısına alışkın bir şirket için uzun bir yolculuk. Düşünce tarzında büyük bir değişiklik,” diyor Brooks.

İkinci el piyasasına olan büyük rağbet yakın zamanda duracağa benzemiyor. Şirketler, karbon emisyonlarını azaltmanın ve işlerini mümkün olduğunca yeniden kullanılabilir veya geri dönüştürülebilir hale getirmenin yollarını arıyorlar.”

Bu yazı ilk kez 6 Eylül 2024’te yayımlanmıştır.

Richard Milne’ın Financial Times internet sitesinde yayımlanan “The relentless rise of second-hand” başlıklı yazısından öne çıkan bazı bölümler Mert Söyler tarafından çevrilmiş ve editoryal katkısıyla yayına hazırlanmıştır. Yazının orijinaline aşağıdaki linkten erişebilirsiniz: https://www.ft.com/content/9b07bad3-af81-4cd2-a98a-a750fcee9d2e

Fikir Turu
Fikir Turuhttps://fikirturu.com/
Fikir Turu, yalnızca Türkiye’deki düşünce hayatını değil, dünyanın da ne düşündüğünü, tartıştığını okurlarına aktarmaya çalışıyor. Bu amaçla, İngilizce, Arapça, Rusça, Almanca ve Çince yazılmış önemli makalelerin belli başlı bölümlerini çevirerek, editoryal katkılarla okuruna sunmaya çalışıyor. Her makalenin orijinal metnine ve değerli çevirmen arkadaşlarımızın bilgilerine makalenin alt kısmındaki notlardan ulaşabilirsiniz.

YORUMLAR

Subscribe
Notify of
guest

0 Yorum
Oldest
Newest Most Voted
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

0
Would love your thoughts, please comment.x
()
x