Katar 2022 Dünya Kupası: Tartışmalar, ekonomik ve jeopolitik boyutları

Katar’ın 2010 yılında Dünya Kupası düzenleme hakkı kazanmasıyla başlayan tartışmalar, 2022 Dünya Kupası boyunca, hatta sonrasında da devam edeceğe benziyor. Jeopolitik kırılmaların ortasında bir Dünya Kupası bize ne söylüyor? Dr. Altay Atlı yazdı.

Tartışmalı kupa, tartışmalarıyla başladı. Dünya futbolunun çatı teşkilatı olan FIFA tarafından 2022 Dünya Kupası’nı düzenleme hakkının Katar’a verildiği 2010 yılından bu yana bu tercih uluslararası kamuoyu nezdinde ağır eleştirilere maruz kalmıştı. Özellikle Batı dünyası tarafından Katar’ın insan hakları alanındaki performansı, kupa hazırlıkları için yapılan stadyum ve diğer altyapı inşaatlarında çalışan göçmen işçilerin içerisinde bulundukları olumsuz koşullar ve yaşanan ölümlü kazalar, toplumsal cinsiyet konuları ve LGBTİ+ hakları odaklı olarak eleştirildi.

Bir taraftan Katar’ın güçlü bir futbol ve taraftar kültürüne sahip olmaması, diğer taraftan da ülkenin iklim koşulları nedeniyle turnuvanın kış aylarında yapılacak olması ve bu nedenle hem bir geleneğin bozulması hem de tüm dünya liglerinde sezon planlanmasının sekteye uğraması bu eleştirileri güçlendiren argümanlar oldu. 20 Kasım’da oynanan Katar-Ekvador maçında ilk düdüğün çalmasıyla her ne kadar gözler artık futbola döndüyse de Dünya Kupası hâlen tüm bu tartışmaların gölgesinde devam ediyor.

Futbol tabii ki hiçbir zaman sadece futbol değildir. Ancak şu anda devam etmekte olan Dünya Kupası’nda bahsi geçen tartışmalar ile stadyumlarda alkol satışının yasaklanması ve bazı takım kaptanlarının LGBTİ+ topluluğuyla dayanışma göstermek amacıyla tasarlanan “One Love” pazubandı takma girişimlerinin FIFA tarafından engellenmesi gibi durumlar gündemde o kadar ağırlıklı olarak yer aldı ki, diğer bazı konular yeterince konuşulamadı. Dünya Kupası’nın ekonomik ve jeopolitik boyutları ve bunlarla birlikte eleştiri oklarına hedef olan ev sahibi ülkenin kupadan kendi beklentilerinin ne olduğu bu konuların başında geliyor.

Dünya Kupası’nın ekonomisi

Kupanın sahibi FIFA, dolayısıyla turnuvanın bütçesi de doğrudan FIFA’yı bağlıyor. 2022 FIFA Dünya Kupası’nın öngörülen geliri toplam 4,67 milyar dolar. Bu gelir içerisinde en büyük kalemi 2,64 milyar dolar ile televizyon yayın hakları oluşturuyor. Sponsorlardan ve pazarlama haklarından sağlanan gelirler 1,35 milyar dolar, bilet satışları ve diğer gelirler ise yaklaşık 675 milyon dolar olarak bütçenin gelir tarafında yer alıyorlar. FIFA bu gelirleri ev sahibiyle paylaşmıyor, toplam gelirin yüzde 10’unu kendisine ayırıyor, geri kalan yüzde 90’lık kısım ise üye 211 ülkede futbolun geliştirilmesi için özelikle altyapı gelişimi odaklı projelerde kullanılmak üzere dağıtılıyor.

Kupanın işletim giderlerini de FIFA üstleniyor. Bu rakam Katar’daki turnuva için 1,69 milyar dolar olarak belirlenmiş durumda ve temel kalemleri de takımlara dağıtılacak olan 440 milyon dolarlık ödül parası (şampiyon olan takıma 42 milyon dolar verilecek, her takım 1,5 milyon dolar katılım parası alıyor ve buna ek olarak hiçbir maç kazanamadan ilk turda sonuncu olarak elenen takım bile 9 milyon dolar ödül parası alacak), 326 milyon dolarlık katılımcı takımlarla ilgili masraflar, 274 milyon dolarlık yayın giderleri ve 207 milyon dolarlık istihdam ile ilgili maliyetler oluşturuyor. Tüm bu giderleri de FIFA karşılıyor.

Her şey kupa için sıfırdan yapıldı

Buraya kadar aslında Katar’ın bütçe açısından daha önceki kupalardan büyük bir farkı yok. 2022 Dünya Kupası’nın diğerlerinden farklı kılan ise turnuvanın düzenlenmesi için gerekli olan altyapının finansmanı. Daha önceki kupalarda ev sahipleri organizasyonu büyük ölçüde mevcut altyapıyı (bazı yenilemelerle birlikte mevcut stadyumlar, mevcut ulaştırma altyapısı, vb.) kullanarak yapmıştı. Katar ise neredeyse her şeyi bu kupa için sıfırdan yaptı ve bunun için toplam 220 milyar (milyon değil, milyar!) dolar harcandı. Kupa için inşa edilen yedi yeni stadyum ve elden geçirilen bir stadyum çok gündemde yer aldıysa tüm bunların yatırım maliyeti sadece 9 milyar dolar civarında. Geri kalan yatırımlar ise yolcu taşımacılığı altyapısı (örneğin 36 milyar dolar harcanarak yapılan Doha metrosu), yeni havalimanı, hoteller, su ile gıda tedariki ve güvenlik hizmetleri için yapıldı.

Wells Fargo bankasının yaptığı bir hesaplamaya göre, Katar’da turnuva için gerekli altyapıya 220 milyar dolar harcanmışken, 1994 ile 2018 arasında yapılan yedi kupanın toplam altyapı maliyeti ise 41,5 milyar dolardı (en yükseği 14 milyar dolar ile Rusya 2018); başka bir deyişle Katar, daha önceki yedi kupanın ev sahiplerinin toplam harcamasının beş katından daha fazla para harcadı!

Katar bu maliyetin altından rahatlıkla kalkabilecek durumda. Küresel piyasalarda enerji fiyatlarının Ukrayna’daki savaşın da etkisiyle yüksek seviyelerde seyretmesi ve yine aynı savaş nedeniyle rakip Rusya’nın ihracatının azalmasıyla birlikte Katar’ın doğalgaz piyasalarındaki payının artırması ülke ekonomisi için bir avantaj sağlıyor. IHS Markit araştırma firmasının öngörülerine göre bu sebeplerden dolayı Katar’da cari fazlanın GSYH’ye oranının 2022-2023 döneninde ikiye katlanarak yüzde 32 seviyesine çıkması bekleniyor. Katar Maliye Bakanlığı’nın verilerine göre ülkenin gelirleri 2022’nin ilk yarısında bir önceki yıla göre yüzde 58 arttı ve burada şüphesiz ki en büyük etken enerji ürünleri ihracatı. Aynı dönemde kamu bütçesi giderleri ise, Dünya Kupası için devam eden harcamalara rağmen, sadece yüzde 14 oranında arttı. Başka bir deyişle Katar’ın bütçesi aslında bunun gibi birkaç kupa daha düzenlemeye yetecek kaynaklara sahip. Ülke ekonomisinde 2021’de yüzde 1,6 olan büyümenin ise 2022’de yüzde 4,7 olarak gerçekleşeceği tahmin ediliyor.

Kupa, Katar için bir fırsat mı?

Bu olumlu ekonomik tablo içerisinde aslında Katar açısından bir kırılganlık da var. Katar ekonomisi doğal gaz ihracatına aşırı bağlı durumda. Bu da ülke ekonomisini küresel fiyatlardaki dalgalanmalara ve Rusya’nın yaşadığı gibi olası yaptırımlara karşı hassas durumda bırakıyor. Bununla birlikte sınırsız olmayan fosil yakıtların tükeneceği günler de giderek yaklaşıyor.

Katar’ın hedefi doğalgaz gelirlerini kullanarak ekonominin diğer alanlarına geliştirmek ve sektörel anlamda bir çeşitlendirmeyi etkin bir şekilde hayata geçirmek. Bunun için de Dünya Kupası, Katar yönetimi açısından bir fırsat olarak görülüyor. Kupa sayesinde tüm dünyada daha fazla görünür olmak, ülkenin sahip olduğu refaha ve kapasiteye dikkat çekmek ve bu sayede diğer ülkelerden yatırım almak burada temel bir hedef olarak ortaya çıkıyor.

Daha fazla yabancı yatırım Katar için doğalgaza bağlı olmayan sermaye girişi açısından önemi, ancak daha da önemlisi yabancı yatırım ile birlikte birçok sektörde Katar’ın sahip olmadığı teknoloji, bilgi birikimi ve know-how’un da ülkeye girecek olması. En azından şu anda hedeflenen bu.

Jeopolitik kırılmaların ortasında bir Dünya Kupası

2022 FIFA Dünya Kupası, dünyada jeopolitik kırılmaların yakın geçmişte hiç olmadığı kadar derin olduğu bir dönemde yapılıyor. Geride bıraktığımız Şubat ayında Ukrayna’da savaşın başlamasından sonra oynanan eleme maçlarında Rusya’nın tarafsız sahada seyircisiz oynaması önerilmiş sonra rakiplerden gelen tepkiler üzerinde Rusya tamamen men edilmişti. Ukrayna ise elemeleri oynadı, ancak başarılı olamadı. Bununla birlikte 2030 Dünya Kupası’na ev sahipliği için İspanya-Portekiz ortak başvurusuna Ukrayna’nın da eklenmesi gündemde.

Körfez bölgesinin jeopolitiğinde de oldukça ilgi çekici bir dönem yaşanıyor. Katar, 2017’den Ocak 2021’e kadar Suudi Arabistan ile Birleşik Arap Emirlikleri’nin başı çektiği bölge ülkelerinin ambargosu altında kalmıştı.

Şimdi ise ilişkilerde sürekli bir iyileşme gözlemleniyor ve Suudilerin, Dünya Kupası’ndaki görünürlükleri de bölgesel dengeler açısından güçlü bir sinyal verdi. Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman, Dünya Kupası açılış maçını FIFA Başkanı Gianni Infantino ile birlikte izledi. Hemen iki gün sonrasında, Suudi Arabistan milli takımının güçlü Arjantin’i 2-1 mağlup etmesi de Suudiler açısından mükemmel bir güç gösterisi oldu.

Bununla birlikte henüz resmi bir girişim olmamakla birlikte Suudi Arabistan’ın da 2030 Dünya Kupası ev sahipliğine Mısır ve Yunanistan ile bir ortaklık içerisinde aday olabileceği şu anda Katar stadyumlarının VIP localarında dillendiriliyor.

Batı ile Doğu arasında bir değerler çatışması mı?

Diğer taraftan Katar’daki Dünya Kupası’nın jeopolitik boyutu esas olarak Körfez Bölgesi’nin kendi içindeki dinamiklerinden ya da 28 Kasım’da oynanacak olan ABD-İran maçının ötesinde bir seviyede şekilleniyor. Katar’a yönelik olarak insan hakları ekseninde getirilen eleştirilerin, yapılan protestoların giderek Batı ile Doğu arasında bir değerler çatışması haline geldiği, daha doğrusu bu şekilde kamuoyuna yansıdığını ya da yansıtıldığını görüyoruz. Bir taraftan Katar’da evrensel değerlerin ihlal edildiği iddia edilirken, diğer taraftan Batı’nın kendi değerlerinin evrensellik iddiasıyla dünyanın geri kalanına dayatıldığı ve Katar’ın ikiyüzlülüğe, oryantalizme, hatta İslamofobiye maruz kaldığı ifade ediliyor.

Katarlı gözlemciler, örneğin İngiliz firmaları Dünya Kupası hazırlıkları için Katar’da 1,5 milyar pound tutarında ihale aldıkları ya da Katar Fransa’da 6 milyar euro’luk Airbus ve 1 milyar euro’luk Rafale jet[efn_note]Fransa merkezli havacılık şirketi Dassault tarafından tasarlanan ve üretilen, çift motorlu, kanart delta kanatlı, çok rollü savaş uçağı.[/efn_note] aldığı zamanlarda bu eleştirilerin neden yapılmadığını sorguluyorlar. 1938’de Mussolini’nin İtalya’sında ve 1978’de Videla’nın Arjantin’inde Dünya Kupası’nın yapılabilmiş olması tarihsel koşullar içerisinde açıklanabiliyor, ama 2018’de Kırım işgal altındayken Rusya’nın Dünya Kupası’na Katar benzeri eleştirilere maruz kalmadan yapabilmiş olması da ciddi bir şekilde sorgulanıyor. Katar’a getirilen eleştirilerde haklılık payı olmakla birlikte, bu karşı sorgulamalar da tamamen yersiz ve temelsiz değil.

Dünya Kupası küresel kırılmalara nasıl etki edecek?

Batı-Doğu çelişkileri ya da medeniyetler çatışması gibi söylemler daha önce de vardı, gelecekte de olacak. Ancak şu anda dünya bir tarafta ABD ve müttefikleri, diğer tarafta Çin ile Rusya’nın başı çektiği ülkeler arasında yeni bir kırılmayı, bir kutuplaşmayı da yaşıyor. Burada esas olan soru, milyarlarca insanın saniyesi saniyesine TV’den izlediği Katar’daki Dünya Kupası’nın bu sürece nasıl etki edeceği. Önümüzdeki yaklaşık bir aylık süre bu kırılmayı daha da derinleştirecek söylemlere, eylemlere, protestolara sahne olabilir mi? Bu şüphesiz ki ihtimal dahilinde.

Maçların başlamasına iki gün kala Katar Emiri Temim bin Hamed es-Sani ile Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin arasında yapılan telefon görüşmesi akabinde, “Emir, Rus tarafına, dünya futbol kupasının düzenlenmesi konusunda deneyimini aktif olarak paylaştığı için teşekkür etti” şeklinde bir açıklama yapılmasını nasıl değerlendirmeliyiz? Ya da yine hemen aynı günlerde Çin Halk Cumhuriyeti’nin Doha Büyükelçisi Zhou Jian’ın yaptığı şu açıklamayı: “Bazı siyasi güçlerin Katar’daki Dünya Kupası’nın başarısını görmek istemediğini fark ettik. Dünya Kupası’na müdahale etmek amacıyla ideolojik önyargılarla, yalan ve söylentilere dayalı bir ‘diplomatik boykot’ başlattılar. Bu, bana yılın başlarında Pekin Kış Olimpiyatları’na karşı yapılan karalama kampanyasını hatırlatıyor. Gelişmekte olan bir ülkede ne zaman büyük veya mutlu bir olay olsa, bu insanlar atlıyor ve insan haklarını bahane ederek siyasi manipülasyona giriyorlar… Katar’daki Dünya Kupası’na siyasi olarak müdahale etmeye çalışanlar başarılı olmayacaklar.”

18 Aralık’taki final maçından sonra galip takımın kaptanı kupayı havaya kaldırana kadar bu tartışmalar bitmeyeceği gibi belli ki sonrasında da devam edecek. İnsanın olduğu her yerde siyaset var, dolayısıyla siyasetten tamamen bağımsız bir futbol söz konusu değil. Futbol ise bir taraftan tüm dünyanın tutkusu, bir taraftan da George Orwell’in 1945’de yazdığı gibi “silahların olmadığı bir savaş”.

Katar 2022 FIFA Dünya Kupası, insan hakları tartışmaları ve değerler tartışması boyutuyla, ekonomik ve jeopolitik boyutlarıyla belli ki dünya spor tarihine çok farklı bir şekilde geçecek.

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fikir Turu’nun editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Bu yazı ilk kez 29 Kasım 2022’de yayımlanmıştır.

Altay Atlı
Altay Atlı
Dr. Altay Atlı - Küresel ekonomik ilişkiler ve uluslararası piyasalar üzerine danışmanlık hizmetleri veren Atlı Global firmasının kurucu direktörü ve aynı zamanda Boğaziçi Üniversitesi Asya Çalışmaları yüksek lisans programı, Milli Savunma Üniversitesi Uluslararası İlişkiler yüksek lisans programı ile Koç Üniversitesi Executive MBA programında dersler veriyor. İstanbul Özel Alman Lisesi mezunu olan Atlı, lisans derecesini Boğaziçi Üniversitesi İktisat Bölümü’nde tamamladı, Avustralya’nın Melbourne kentindeki Deakin University’de Uluslararası İşletme üzerine master yaptı ve doktorasını da yine Boğaziçi Üniversitesi’nde Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden aldı. Daha önce Sabancı Üniversitesi İstanbul Politikalar Merkezi’nde çalışan Atlı, bir dönem Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu’nda (DEİK) araştırma koordinatörü olarak görev yaptı ve hâlen Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği’nin (TÜSİAD) Çin Network’ü uzman üyesi. Torino World Affairs Institute tarafından, German Marshall Fund of the United States, Australian National University ve Stiftung Mercator işbirliğiyle düzenlenen bir program kapsamında “Global Emerging Voices Fellow” olarak seçilen Atlı, eski bir hentbolcu ve spor alanındaki çalışmalarını da Türkiye Hentbol Federasyonu yönetim kurulu üyesi olarak devam ettiriyor.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

1 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

Katar 2022 Dünya Kupası: Tartışmalar, ekonomik ve jeopolitik boyutları

Katar’ın 2010 yılında Dünya Kupası düzenleme hakkı kazanmasıyla başlayan tartışmalar, 2022 Dünya Kupası boyunca, hatta sonrasında da devam edeceğe benziyor. Jeopolitik kırılmaların ortasında bir Dünya Kupası bize ne söylüyor? Dr. Altay Atlı yazdı.

Tartışmalı kupa, tartışmalarıyla başladı. Dünya futbolunun çatı teşkilatı olan FIFA tarafından 2022 Dünya Kupası’nı düzenleme hakkının Katar’a verildiği 2010 yılından bu yana bu tercih uluslararası kamuoyu nezdinde ağır eleştirilere maruz kalmıştı. Özellikle Batı dünyası tarafından Katar’ın insan hakları alanındaki performansı, kupa hazırlıkları için yapılan stadyum ve diğer altyapı inşaatlarında çalışan göçmen işçilerin içerisinde bulundukları olumsuz koşullar ve yaşanan ölümlü kazalar, toplumsal cinsiyet konuları ve LGBTİ+ hakları odaklı olarak eleştirildi.

Bir taraftan Katar’ın güçlü bir futbol ve taraftar kültürüne sahip olmaması, diğer taraftan da ülkenin iklim koşulları nedeniyle turnuvanın kış aylarında yapılacak olması ve bu nedenle hem bir geleneğin bozulması hem de tüm dünya liglerinde sezon planlanmasının sekteye uğraması bu eleştirileri güçlendiren argümanlar oldu. 20 Kasım’da oynanan Katar-Ekvador maçında ilk düdüğün çalmasıyla her ne kadar gözler artık futbola döndüyse de Dünya Kupası hâlen tüm bu tartışmaların gölgesinde devam ediyor.

Futbol tabii ki hiçbir zaman sadece futbol değildir. Ancak şu anda devam etmekte olan Dünya Kupası’nda bahsi geçen tartışmalar ile stadyumlarda alkol satışının yasaklanması ve bazı takım kaptanlarının LGBTİ+ topluluğuyla dayanışma göstermek amacıyla tasarlanan “One Love” pazubandı takma girişimlerinin FIFA tarafından engellenmesi gibi durumlar gündemde o kadar ağırlıklı olarak yer aldı ki, diğer bazı konular yeterince konuşulamadı. Dünya Kupası’nın ekonomik ve jeopolitik boyutları ve bunlarla birlikte eleştiri oklarına hedef olan ev sahibi ülkenin kupadan kendi beklentilerinin ne olduğu bu konuların başında geliyor.

Dünya Kupası’nın ekonomisi

Kupanın sahibi FIFA, dolayısıyla turnuvanın bütçesi de doğrudan FIFA’yı bağlıyor. 2022 FIFA Dünya Kupası’nın öngörülen geliri toplam 4,67 milyar dolar. Bu gelir içerisinde en büyük kalemi 2,64 milyar dolar ile televizyon yayın hakları oluşturuyor. Sponsorlardan ve pazarlama haklarından sağlanan gelirler 1,35 milyar dolar, bilet satışları ve diğer gelirler ise yaklaşık 675 milyon dolar olarak bütçenin gelir tarafında yer alıyorlar. FIFA bu gelirleri ev sahibiyle paylaşmıyor, toplam gelirin yüzde 10’unu kendisine ayırıyor, geri kalan yüzde 90’lık kısım ise üye 211 ülkede futbolun geliştirilmesi için özelikle altyapı gelişimi odaklı projelerde kullanılmak üzere dağıtılıyor.

Kupanın işletim giderlerini de FIFA üstleniyor. Bu rakam Katar’daki turnuva için 1,69 milyar dolar olarak belirlenmiş durumda ve temel kalemleri de takımlara dağıtılacak olan 440 milyon dolarlık ödül parası (şampiyon olan takıma 42 milyon dolar verilecek, her takım 1,5 milyon dolar katılım parası alıyor ve buna ek olarak hiçbir maç kazanamadan ilk turda sonuncu olarak elenen takım bile 9 milyon dolar ödül parası alacak), 326 milyon dolarlık katılımcı takımlarla ilgili masraflar, 274 milyon dolarlık yayın giderleri ve 207 milyon dolarlık istihdam ile ilgili maliyetler oluşturuyor. Tüm bu giderleri de FIFA karşılıyor.

Her şey kupa için sıfırdan yapıldı

Buraya kadar aslında Katar’ın bütçe açısından daha önceki kupalardan büyük bir farkı yok. 2022 Dünya Kupası’nın diğerlerinden farklı kılan ise turnuvanın düzenlenmesi için gerekli olan altyapının finansmanı. Daha önceki kupalarda ev sahipleri organizasyonu büyük ölçüde mevcut altyapıyı (bazı yenilemelerle birlikte mevcut stadyumlar, mevcut ulaştırma altyapısı, vb.) kullanarak yapmıştı. Katar ise neredeyse her şeyi bu kupa için sıfırdan yaptı ve bunun için toplam 220 milyar (milyon değil, milyar!) dolar harcandı. Kupa için inşa edilen yedi yeni stadyum ve elden geçirilen bir stadyum çok gündemde yer aldıysa tüm bunların yatırım maliyeti sadece 9 milyar dolar civarında. Geri kalan yatırımlar ise yolcu taşımacılığı altyapısı (örneğin 36 milyar dolar harcanarak yapılan Doha metrosu), yeni havalimanı, hoteller, su ile gıda tedariki ve güvenlik hizmetleri için yapıldı.

Wells Fargo bankasının yaptığı bir hesaplamaya göre, Katar’da turnuva için gerekli altyapıya 220 milyar dolar harcanmışken, 1994 ile 2018 arasında yapılan yedi kupanın toplam altyapı maliyeti ise 41,5 milyar dolardı (en yükseği 14 milyar dolar ile Rusya 2018); başka bir deyişle Katar, daha önceki yedi kupanın ev sahiplerinin toplam harcamasının beş katından daha fazla para harcadı!

Katar bu maliyetin altından rahatlıkla kalkabilecek durumda. Küresel piyasalarda enerji fiyatlarının Ukrayna’daki savaşın da etkisiyle yüksek seviyelerde seyretmesi ve yine aynı savaş nedeniyle rakip Rusya’nın ihracatının azalmasıyla birlikte Katar’ın doğalgaz piyasalarındaki payının artırması ülke ekonomisi için bir avantaj sağlıyor. IHS Markit araştırma firmasının öngörülerine göre bu sebeplerden dolayı Katar’da cari fazlanın GSYH’ye oranının 2022-2023 döneninde ikiye katlanarak yüzde 32 seviyesine çıkması bekleniyor. Katar Maliye Bakanlığı’nın verilerine göre ülkenin gelirleri 2022’nin ilk yarısında bir önceki yıla göre yüzde 58 arttı ve burada şüphesiz ki en büyük etken enerji ürünleri ihracatı. Aynı dönemde kamu bütçesi giderleri ise, Dünya Kupası için devam eden harcamalara rağmen, sadece yüzde 14 oranında arttı. Başka bir deyişle Katar’ın bütçesi aslında bunun gibi birkaç kupa daha düzenlemeye yetecek kaynaklara sahip. Ülke ekonomisinde 2021’de yüzde 1,6 olan büyümenin ise 2022’de yüzde 4,7 olarak gerçekleşeceği tahmin ediliyor.

Kupa, Katar için bir fırsat mı?

Bu olumlu ekonomik tablo içerisinde aslında Katar açısından bir kırılganlık da var. Katar ekonomisi doğal gaz ihracatına aşırı bağlı durumda. Bu da ülke ekonomisini küresel fiyatlardaki dalgalanmalara ve Rusya’nın yaşadığı gibi olası yaptırımlara karşı hassas durumda bırakıyor. Bununla birlikte sınırsız olmayan fosil yakıtların tükeneceği günler de giderek yaklaşıyor.

Katar’ın hedefi doğalgaz gelirlerini kullanarak ekonominin diğer alanlarına geliştirmek ve sektörel anlamda bir çeşitlendirmeyi etkin bir şekilde hayata geçirmek. Bunun için de Dünya Kupası, Katar yönetimi açısından bir fırsat olarak görülüyor. Kupa sayesinde tüm dünyada daha fazla görünür olmak, ülkenin sahip olduğu refaha ve kapasiteye dikkat çekmek ve bu sayede diğer ülkelerden yatırım almak burada temel bir hedef olarak ortaya çıkıyor.

Daha fazla yabancı yatırım Katar için doğalgaza bağlı olmayan sermaye girişi açısından önemi, ancak daha da önemlisi yabancı yatırım ile birlikte birçok sektörde Katar’ın sahip olmadığı teknoloji, bilgi birikimi ve know-how’un da ülkeye girecek olması. En azından şu anda hedeflenen bu.

Jeopolitik kırılmaların ortasında bir Dünya Kupası

2022 FIFA Dünya Kupası, dünyada jeopolitik kırılmaların yakın geçmişte hiç olmadığı kadar derin olduğu bir dönemde yapılıyor. Geride bıraktığımız Şubat ayında Ukrayna’da savaşın başlamasından sonra oynanan eleme maçlarında Rusya’nın tarafsız sahada seyircisiz oynaması önerilmiş sonra rakiplerden gelen tepkiler üzerinde Rusya tamamen men edilmişti. Ukrayna ise elemeleri oynadı, ancak başarılı olamadı. Bununla birlikte 2030 Dünya Kupası’na ev sahipliği için İspanya-Portekiz ortak başvurusuna Ukrayna’nın da eklenmesi gündemde.

Körfez bölgesinin jeopolitiğinde de oldukça ilgi çekici bir dönem yaşanıyor. Katar, 2017’den Ocak 2021’e kadar Suudi Arabistan ile Birleşik Arap Emirlikleri’nin başı çektiği bölge ülkelerinin ambargosu altında kalmıştı.

Şimdi ise ilişkilerde sürekli bir iyileşme gözlemleniyor ve Suudilerin, Dünya Kupası’ndaki görünürlükleri de bölgesel dengeler açısından güçlü bir sinyal verdi. Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman, Dünya Kupası açılış maçını FIFA Başkanı Gianni Infantino ile birlikte izledi. Hemen iki gün sonrasında, Suudi Arabistan milli takımının güçlü Arjantin’i 2-1 mağlup etmesi de Suudiler açısından mükemmel bir güç gösterisi oldu.

Bununla birlikte henüz resmi bir girişim olmamakla birlikte Suudi Arabistan’ın da 2030 Dünya Kupası ev sahipliğine Mısır ve Yunanistan ile bir ortaklık içerisinde aday olabileceği şu anda Katar stadyumlarının VIP localarında dillendiriliyor.

Batı ile Doğu arasında bir değerler çatışması mı?

Diğer taraftan Katar’daki Dünya Kupası’nın jeopolitik boyutu esas olarak Körfez Bölgesi’nin kendi içindeki dinamiklerinden ya da 28 Kasım’da oynanacak olan ABD-İran maçının ötesinde bir seviyede şekilleniyor. Katar’a yönelik olarak insan hakları ekseninde getirilen eleştirilerin, yapılan protestoların giderek Batı ile Doğu arasında bir değerler çatışması haline geldiği, daha doğrusu bu şekilde kamuoyuna yansıdığını ya da yansıtıldığını görüyoruz. Bir taraftan Katar’da evrensel değerlerin ihlal edildiği iddia edilirken, diğer taraftan Batı’nın kendi değerlerinin evrensellik iddiasıyla dünyanın geri kalanına dayatıldığı ve Katar’ın ikiyüzlülüğe, oryantalizme, hatta İslamofobiye maruz kaldığı ifade ediliyor.

Katarlı gözlemciler, örneğin İngiliz firmaları Dünya Kupası hazırlıkları için Katar’da 1,5 milyar pound tutarında ihale aldıkları ya da Katar Fransa’da 6 milyar euro’luk Airbus ve 1 milyar euro’luk Rafale jet[efn_note]Fransa merkezli havacılık şirketi Dassault tarafından tasarlanan ve üretilen, çift motorlu, kanart delta kanatlı, çok rollü savaş uçağı.[/efn_note] aldığı zamanlarda bu eleştirilerin neden yapılmadığını sorguluyorlar. 1938’de Mussolini’nin İtalya’sında ve 1978’de Videla’nın Arjantin’inde Dünya Kupası’nın yapılabilmiş olması tarihsel koşullar içerisinde açıklanabiliyor, ama 2018’de Kırım işgal altındayken Rusya’nın Dünya Kupası’na Katar benzeri eleştirilere maruz kalmadan yapabilmiş olması da ciddi bir şekilde sorgulanıyor. Katar’a getirilen eleştirilerde haklılık payı olmakla birlikte, bu karşı sorgulamalar da tamamen yersiz ve temelsiz değil.

Dünya Kupası küresel kırılmalara nasıl etki edecek?

Batı-Doğu çelişkileri ya da medeniyetler çatışması gibi söylemler daha önce de vardı, gelecekte de olacak. Ancak şu anda dünya bir tarafta ABD ve müttefikleri, diğer tarafta Çin ile Rusya’nın başı çektiği ülkeler arasında yeni bir kırılmayı, bir kutuplaşmayı da yaşıyor. Burada esas olan soru, milyarlarca insanın saniyesi saniyesine TV’den izlediği Katar’daki Dünya Kupası’nın bu sürece nasıl etki edeceği. Önümüzdeki yaklaşık bir aylık süre bu kırılmayı daha da derinleştirecek söylemlere, eylemlere, protestolara sahne olabilir mi? Bu şüphesiz ki ihtimal dahilinde.

Maçların başlamasına iki gün kala Katar Emiri Temim bin Hamed es-Sani ile Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin arasında yapılan telefon görüşmesi akabinde, “Emir, Rus tarafına, dünya futbol kupasının düzenlenmesi konusunda deneyimini aktif olarak paylaştığı için teşekkür etti” şeklinde bir açıklama yapılmasını nasıl değerlendirmeliyiz? Ya da yine hemen aynı günlerde Çin Halk Cumhuriyeti’nin Doha Büyükelçisi Zhou Jian’ın yaptığı şu açıklamayı: “Bazı siyasi güçlerin Katar’daki Dünya Kupası’nın başarısını görmek istemediğini fark ettik. Dünya Kupası’na müdahale etmek amacıyla ideolojik önyargılarla, yalan ve söylentilere dayalı bir ‘diplomatik boykot’ başlattılar. Bu, bana yılın başlarında Pekin Kış Olimpiyatları’na karşı yapılan karalama kampanyasını hatırlatıyor. Gelişmekte olan bir ülkede ne zaman büyük veya mutlu bir olay olsa, bu insanlar atlıyor ve insan haklarını bahane ederek siyasi manipülasyona giriyorlar… Katar’daki Dünya Kupası’na siyasi olarak müdahale etmeye çalışanlar başarılı olmayacaklar.”

18 Aralık’taki final maçından sonra galip takımın kaptanı kupayı havaya kaldırana kadar bu tartışmalar bitmeyeceği gibi belli ki sonrasında da devam edecek. İnsanın olduğu her yerde siyaset var, dolayısıyla siyasetten tamamen bağımsız bir futbol söz konusu değil. Futbol ise bir taraftan tüm dünyanın tutkusu, bir taraftan da George Orwell’in 1945’de yazdığı gibi “silahların olmadığı bir savaş”.

Katar 2022 FIFA Dünya Kupası, insan hakları tartışmaları ve değerler tartışması boyutuyla, ekonomik ve jeopolitik boyutlarıyla belli ki dünya spor tarihine çok farklı bir şekilde geçecek.

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fikir Turu’nun editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Bu yazı ilk kez 29 Kasım 2022’de yayımlanmıştır.

Altay Atlı
Altay Atlı
Dr. Altay Atlı - Küresel ekonomik ilişkiler ve uluslararası piyasalar üzerine danışmanlık hizmetleri veren Atlı Global firmasının kurucu direktörü ve aynı zamanda Boğaziçi Üniversitesi Asya Çalışmaları yüksek lisans programı, Milli Savunma Üniversitesi Uluslararası İlişkiler yüksek lisans programı ile Koç Üniversitesi Executive MBA programında dersler veriyor. İstanbul Özel Alman Lisesi mezunu olan Atlı, lisans derecesini Boğaziçi Üniversitesi İktisat Bölümü’nde tamamladı, Avustralya’nın Melbourne kentindeki Deakin University’de Uluslararası İşletme üzerine master yaptı ve doktorasını da yine Boğaziçi Üniversitesi’nde Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden aldı. Daha önce Sabancı Üniversitesi İstanbul Politikalar Merkezi’nde çalışan Atlı, bir dönem Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu’nda (DEİK) araştırma koordinatörü olarak görev yaptı ve hâlen Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği’nin (TÜSİAD) Çin Network’ü uzman üyesi. Torino World Affairs Institute tarafından, German Marshall Fund of the United States, Australian National University ve Stiftung Mercator işbirliğiyle düzenlenen bir program kapsamında “Global Emerging Voices Fellow” olarak seçilen Atlı, eski bir hentbolcu ve spor alanındaki çalışmalarını da Türkiye Hentbol Federasyonu yönetim kurulu üyesi olarak devam ettiriyor.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

1 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

1
0
Would love your thoughts, please comment.x