Koronavirüs teşvikleri ekonomilere derman oldu mu?

COVID-19 krizinin kısa süreceği fikriyle devletlerin uygulamaya soktuğu ekonomi paketleri gerçekten işe mi yarıyor, yoksa henüz tüketici güveni sağlanmadığı için likidite tuzağı mı yaratıyor? Krizin uzun süreceği anlaşıldığına göre, ne gibi önlemler alınmalı?

COVID-19 salgını patlak verince pek çok devlet, ekonomilerinin karantina tedbirlerinden zarar görmemesi, işletmelerin ayakta kalması, milyonlarca kişinin işsiz kalmaması için trilyonlarca dolar tutarında teşvik paketleri açıkladı. Ancak Nobel ödüllü ekonomist Joseph Stiglitz ve Birleşmiş Milletler danışmanı iktisatçı Hamid Rashid’e göre tüketiciler ve işletmeler, pandeminin yarattığı güvensizlik ortamında, bu yardımları tüketim ve yatırımda kullanmak yerine yastık altına atmayı tercih etti. Project Syndicate için bir makale kaleme alan bu iki iktisatçıya göre, devletler işletmelere birkaç ay kazandırmak yerine onları batmaktan kurtaracak tedbirlere yönelmeli. Yazının önemli bölümlerini aktarıyoruz:

“Dünyanın dört bir yanında devletler, COVID-19 salgının yol açtığı ekonomik krizle mücadele ederken hem mali hem de parasal tedbirlere başvurmuş, küresel gayri safi hasılanın yüzde 10’una yakınını teşvik olarak dağıtacağını duyurmuştu. Ancak Birleşmiş Milletler Ekonomik ve Sosyal İşler Komitesi’nin (ECOSOC) hesaplarına göre, bu teşvik önlemleri tüketimi ve yatırımları politika yapıcıların umduğu kadar artırmayabilir.

Sorun, paranın önemli bir kısmının doğrudan sermaye tamponu olarak yedek akçelere aktarılmasıdır. Durum, Büyük Buhran sırasında John Maynard Keynes’i endişelendiren “likidite tuzağına” benziyor.

Bugün sunulan teşvik tedbirleri, pandemi nedeniyle ekonominin serbest düşüşe geçmesini kontrol altına almak için telaşla hatta panikle dünyaya yayıldı. Yangına su hortumu tutma yaklaşımı ne belirli bir hedefe yönelikti ne de tam bir açıklığa sahipti. Ama yorumcuların büyük bölümü o zaman yapılması gereken tek şeyin bu olduğunu düşünüyordu. Piyasalara devasa boyutlarda para pompalanmazsa iflasların ardı arkası kesilmeyecek, örgütsel sermaye kayıpları yaşanacak ve ekonominin tekrar iyileşmesi uzun süre alacaktı.

Bu acil tedbirler pandeminin birkaç hafta süreceği varsayımıyla alınmıştı. Ama şimdi sürecin daha uzun olacağı açık… Bu da söz konusu programların hepsinin uzun vade göz önüne alınarak daha dikkatli bir şekilde değerlendirilmesi gerektiği anlamına geliyor. Belirsizliğin hâkim olduğu dönemlerde, hane halkı ve işletmeler gelecek korkusu nedeniyle nakit parayı tuttukları için genellikle ihtiyati tasarruflar artar.

Mevcut krizde de durum farklı olmadı. Geleceğe yönelik endişeler, harcama fırsatlarının önüne geçti ve tüketicilerle işletmeler aldıkları teşvik çeklerini bankalarına yatırıp atıl vaziyette beklemeye aldılar. Aynı şekilde bankalar da kredi vermeye değer müşteri eksikliğinden ötürü aşırı likidite üzerine oturacaklardır.”

Teşvikler bankalarda yatıyor

Stiglitz ve Rashid, ABD’de sunulan nakit teşviklerin tüketime değil banka hesaplarına aktığına dikkat çekti:

“ABD mevduat kurumlarında tutulan fazla rezervlerin şubat ve nisan arasında 1,5 trilyon dolardan 2,9 trilyon dolara, neredeyse iki katına çıkması şaşırtıcı olmadı. Bir karşılaştırma gerekirse, Büyük Bunalım sırasında bankalarda tutulan fazla rezervlerin sadece 1 trilyon dolara ulaştığını hatırlatmakta fayda var. Banka rezervlerindeki bu büyük artış, şimdiye kadar uygulanan teşvik politikalarının çarpan etkisi düşük olduğunu gösteriyor. Açıkçası, sadece banka kredisi vermek de bizi mevcut ekonomik çıkmazdan kurtaramayacak.

Daha da kötüsü, bugünün aşırı likiditesinin sosyal maliyeti yüksek olabilir. Borç ve enflasyonla ilgili olağan korkuların ötesinde, bankalardaki aşırı paranın finansal spekülasyona akacağından haklı olarak endişe ediliyor. Borsalar zaten günlük olarak çılgınca hareket ediyor ve bu oynaklık, artan belirsizlik ortamının sürmesine neden olabilir. Bu da daha fazla ihtiyati davranışa yol açabilir ve hem tüketimi hem de iyileşmeyi sağlamak için gereken yatırımlardan caydırabilir.”

COVID-19 dizginlenmeden ekonomi canlanır mı?

“Bu durumda, bir likidite tuzağı ve bir likidite çıkmazı ile karşı karşıya kalacağız: Para arzında büyük artışa rağmen tüketiciler ve işletmeler bundan sınırlı olarak yararlanacak. İyi tasarlanmış teşvik tedbirleri COVID-19 kontrol altına alındıktan sonra işe yarayabilir. Ancak pandeminin şiddeti hafiflemişken normale dönüş mümkün değildir.

Öyleyse riski azaltmak ve harcama teşviklerini arttırmak şimdi büyük önem taşıyor. Firmalar ekonominin altı ay veya bir yıl sonra zayıf kalacağından endişe ettikleri sürece, yatırımları erteleyecek ve böylece toparlanmayı geciktireceklerdir. Sadece devlet bu kısır döngüyü kırabilir. Devletler, ekonominin belirli bir süreye kadar iyileşmemesi halinde firmalara tazminat ödemeyi taahhüt ederek, bugünün risklerine karşı sigorta yaptırmayı kendileri üstlenmelidir.”

Devlet tüketimi sigorta etmeli

“Bunun için halihazırda bir model var: “Arrow-Debreu menkul kıymetleri” (Nobel ödüllü iktisatçılar Kenneth Arrow ve Gérard Debreu’dan yola çıkarak adlandırılmıştır) önceden belirlenmiş koşullar altında faydalı hale gelecektir. Örneğin bugün bir tüketici araba satın alırsa ve salgın eğrisi altı ay sonra belirli bir noktada kalırsa devlet aylık araba ödemelerinin askıya alınacağını garanti edebilir. Benzer şekilde, gelir koşullu krediler ve ipotekli konut kredileri çeşitli dayanıklı tüketim mallarının satın alınmasını teşvik etmek için kullanılabilir. Benzeri uygulamalar firmalar tarafından yapılan reel yatırımlarda da geçerli olabilir.

Devletler ayrıca hane halkı tüketimini teşvik etmek için harcama çekleri çıkarmayı da düşünmelidir. Bu uygulama Çin’de çoktan başladı: 50 şehirdeki yerel yönetimler belirli bir tarihe kadar geçerli olmak üzere içinde çeşitli mal ve hizmetleri satın almak için kullanılabilecek dijital kuponlar çıkardı. Son kullanma tarihi, kısa vadede, yani onlara en çok ihtiyaç olduğu dönemde tüketime teşvik ediyor ve talebi artırıyor.

Pandemi başlangıçta varsayıldığından çok daha uzun sürecekse, daha fazla teşvik gerekli olacaktır. Örneğin ABD, beklenildiğinden da daha kötü tasarlanmış çeşitli yardım biçimlerine 3 trilyon dolar harcadı ancak bu para işletmeleri kurtarmak yerine ömürlerini birkaç ay uzattı.”

Alternatifler denenmeli

“Birçok ülkede çalışan yaklaşımlardan biri, firmalara işçilerini elinde tutmaları koşuluyla yardım sağlamak, ücret faturalarını ve bir işletmenin gelirlerindeki düşüşle orantılı diğer maliyetleri desteklemek. ABD’de, Washington milletvekili Pramila Jayapal ve birkaç senatör benzeri yasalar önermişti.

Kötü tasarlanmış teşvik programları sadece etkisiz değil, aynı zamanda potansiyel olarak tehlikelidir. Kötü politikalar, ekonominin uzun süreli durgunluğa düşmesini önlemek gerektiği bir dönemde eşitsizliği daha da artırır, istikrarsızlık yayar ve hükümet siyasi desteğin altını büsbütün oyar. Neyse ki, alternatifler var. Ancak devletlerin onları dikkate alıp almadığını zaman gösterecek.”

Bu yazı ilk kez 12 Haziran 2020’de yayımlanmıştır.

 

Fikir Turu
Fikir Turuhttps://fikirturu.com/
Fikir Turu, yalnızca Türkiye’deki düşünce hayatını değil, dünyanın da ne düşündüğünü, tartıştığını okurlarına aktarmaya çalışıyor. Bu amaçla, İngilizce, Arapça, Rusça, Almanca ve Çince yazılmış önemli makalelerin belli başlı bölümlerini çevirerek, editoryal katkılarla okuruna sunmaya çalışıyor. Her makalenin orijinal metnine ve değerli çevirmen arkadaşlarımızın bilgilerine makalenin alt kısmındaki notlardan ulaşabilirsiniz.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

Koronavirüs teşvikleri ekonomilere derman oldu mu?

COVID-19 krizinin kısa süreceği fikriyle devletlerin uygulamaya soktuğu ekonomi paketleri gerçekten işe mi yarıyor, yoksa henüz tüketici güveni sağlanmadığı için likidite tuzağı mı yaratıyor? Krizin uzun süreceği anlaşıldığına göre, ne gibi önlemler alınmalı?

COVID-19 salgını patlak verince pek çok devlet, ekonomilerinin karantina tedbirlerinden zarar görmemesi, işletmelerin ayakta kalması, milyonlarca kişinin işsiz kalmaması için trilyonlarca dolar tutarında teşvik paketleri açıkladı. Ancak Nobel ödüllü ekonomist Joseph Stiglitz ve Birleşmiş Milletler danışmanı iktisatçı Hamid Rashid’e göre tüketiciler ve işletmeler, pandeminin yarattığı güvensizlik ortamında, bu yardımları tüketim ve yatırımda kullanmak yerine yastık altına atmayı tercih etti. Project Syndicate için bir makale kaleme alan bu iki iktisatçıya göre, devletler işletmelere birkaç ay kazandırmak yerine onları batmaktan kurtaracak tedbirlere yönelmeli. Yazının önemli bölümlerini aktarıyoruz:

“Dünyanın dört bir yanında devletler, COVID-19 salgının yol açtığı ekonomik krizle mücadele ederken hem mali hem de parasal tedbirlere başvurmuş, küresel gayri safi hasılanın yüzde 10’una yakınını teşvik olarak dağıtacağını duyurmuştu. Ancak Birleşmiş Milletler Ekonomik ve Sosyal İşler Komitesi’nin (ECOSOC) hesaplarına göre, bu teşvik önlemleri tüketimi ve yatırımları politika yapıcıların umduğu kadar artırmayabilir.

Sorun, paranın önemli bir kısmının doğrudan sermaye tamponu olarak yedek akçelere aktarılmasıdır. Durum, Büyük Buhran sırasında John Maynard Keynes’i endişelendiren “likidite tuzağına” benziyor.

Bugün sunulan teşvik tedbirleri, pandemi nedeniyle ekonominin serbest düşüşe geçmesini kontrol altına almak için telaşla hatta panikle dünyaya yayıldı. Yangına su hortumu tutma yaklaşımı ne belirli bir hedefe yönelikti ne de tam bir açıklığa sahipti. Ama yorumcuların büyük bölümü o zaman yapılması gereken tek şeyin bu olduğunu düşünüyordu. Piyasalara devasa boyutlarda para pompalanmazsa iflasların ardı arkası kesilmeyecek, örgütsel sermaye kayıpları yaşanacak ve ekonominin tekrar iyileşmesi uzun süre alacaktı.

Bu acil tedbirler pandeminin birkaç hafta süreceği varsayımıyla alınmıştı. Ama şimdi sürecin daha uzun olacağı açık… Bu da söz konusu programların hepsinin uzun vade göz önüne alınarak daha dikkatli bir şekilde değerlendirilmesi gerektiği anlamına geliyor. Belirsizliğin hâkim olduğu dönemlerde, hane halkı ve işletmeler gelecek korkusu nedeniyle nakit parayı tuttukları için genellikle ihtiyati tasarruflar artar.

Mevcut krizde de durum farklı olmadı. Geleceğe yönelik endişeler, harcama fırsatlarının önüne geçti ve tüketicilerle işletmeler aldıkları teşvik çeklerini bankalarına yatırıp atıl vaziyette beklemeye aldılar. Aynı şekilde bankalar da kredi vermeye değer müşteri eksikliğinden ötürü aşırı likidite üzerine oturacaklardır.”

Teşvikler bankalarda yatıyor

Stiglitz ve Rashid, ABD’de sunulan nakit teşviklerin tüketime değil banka hesaplarına aktığına dikkat çekti:

“ABD mevduat kurumlarında tutulan fazla rezervlerin şubat ve nisan arasında 1,5 trilyon dolardan 2,9 trilyon dolara, neredeyse iki katına çıkması şaşırtıcı olmadı. Bir karşılaştırma gerekirse, Büyük Bunalım sırasında bankalarda tutulan fazla rezervlerin sadece 1 trilyon dolara ulaştığını hatırlatmakta fayda var. Banka rezervlerindeki bu büyük artış, şimdiye kadar uygulanan teşvik politikalarının çarpan etkisi düşük olduğunu gösteriyor. Açıkçası, sadece banka kredisi vermek de bizi mevcut ekonomik çıkmazdan kurtaramayacak.

Daha da kötüsü, bugünün aşırı likiditesinin sosyal maliyeti yüksek olabilir. Borç ve enflasyonla ilgili olağan korkuların ötesinde, bankalardaki aşırı paranın finansal spekülasyona akacağından haklı olarak endişe ediliyor. Borsalar zaten günlük olarak çılgınca hareket ediyor ve bu oynaklık, artan belirsizlik ortamının sürmesine neden olabilir. Bu da daha fazla ihtiyati davranışa yol açabilir ve hem tüketimi hem de iyileşmeyi sağlamak için gereken yatırımlardan caydırabilir.”

COVID-19 dizginlenmeden ekonomi canlanır mı?

“Bu durumda, bir likidite tuzağı ve bir likidite çıkmazı ile karşı karşıya kalacağız: Para arzında büyük artışa rağmen tüketiciler ve işletmeler bundan sınırlı olarak yararlanacak. İyi tasarlanmış teşvik tedbirleri COVID-19 kontrol altına alındıktan sonra işe yarayabilir. Ancak pandeminin şiddeti hafiflemişken normale dönüş mümkün değildir.

Öyleyse riski azaltmak ve harcama teşviklerini arttırmak şimdi büyük önem taşıyor. Firmalar ekonominin altı ay veya bir yıl sonra zayıf kalacağından endişe ettikleri sürece, yatırımları erteleyecek ve böylece toparlanmayı geciktireceklerdir. Sadece devlet bu kısır döngüyü kırabilir. Devletler, ekonominin belirli bir süreye kadar iyileşmemesi halinde firmalara tazminat ödemeyi taahhüt ederek, bugünün risklerine karşı sigorta yaptırmayı kendileri üstlenmelidir.”

Devlet tüketimi sigorta etmeli

“Bunun için halihazırda bir model var: “Arrow-Debreu menkul kıymetleri” (Nobel ödüllü iktisatçılar Kenneth Arrow ve Gérard Debreu’dan yola çıkarak adlandırılmıştır) önceden belirlenmiş koşullar altında faydalı hale gelecektir. Örneğin bugün bir tüketici araba satın alırsa ve salgın eğrisi altı ay sonra belirli bir noktada kalırsa devlet aylık araba ödemelerinin askıya alınacağını garanti edebilir. Benzer şekilde, gelir koşullu krediler ve ipotekli konut kredileri çeşitli dayanıklı tüketim mallarının satın alınmasını teşvik etmek için kullanılabilir. Benzeri uygulamalar firmalar tarafından yapılan reel yatırımlarda da geçerli olabilir.

Devletler ayrıca hane halkı tüketimini teşvik etmek için harcama çekleri çıkarmayı da düşünmelidir. Bu uygulama Çin’de çoktan başladı: 50 şehirdeki yerel yönetimler belirli bir tarihe kadar geçerli olmak üzere içinde çeşitli mal ve hizmetleri satın almak için kullanılabilecek dijital kuponlar çıkardı. Son kullanma tarihi, kısa vadede, yani onlara en çok ihtiyaç olduğu dönemde tüketime teşvik ediyor ve talebi artırıyor.

Pandemi başlangıçta varsayıldığından çok daha uzun sürecekse, daha fazla teşvik gerekli olacaktır. Örneğin ABD, beklenildiğinden da daha kötü tasarlanmış çeşitli yardım biçimlerine 3 trilyon dolar harcadı ancak bu para işletmeleri kurtarmak yerine ömürlerini birkaç ay uzattı.”

Alternatifler denenmeli

“Birçok ülkede çalışan yaklaşımlardan biri, firmalara işçilerini elinde tutmaları koşuluyla yardım sağlamak, ücret faturalarını ve bir işletmenin gelirlerindeki düşüşle orantılı diğer maliyetleri desteklemek. ABD’de, Washington milletvekili Pramila Jayapal ve birkaç senatör benzeri yasalar önermişti.

Kötü tasarlanmış teşvik programları sadece etkisiz değil, aynı zamanda potansiyel olarak tehlikelidir. Kötü politikalar, ekonominin uzun süreli durgunluğa düşmesini önlemek gerektiği bir dönemde eşitsizliği daha da artırır, istikrarsızlık yayar ve hükümet siyasi desteğin altını büsbütün oyar. Neyse ki, alternatifler var. Ancak devletlerin onları dikkate alıp almadığını zaman gösterecek.”

Bu yazı ilk kez 12 Haziran 2020’de yayımlanmıştır.

 

Fikir Turu
Fikir Turuhttps://fikirturu.com/
Fikir Turu, yalnızca Türkiye’deki düşünce hayatını değil, dünyanın da ne düşündüğünü, tartıştığını okurlarına aktarmaya çalışıyor. Bu amaçla, İngilizce, Arapça, Rusça, Almanca ve Çince yazılmış önemli makalelerin belli başlı bölümlerini çevirerek, editoryal katkılarla okuruna sunmaya çalışıyor. Her makalenin orijinal metnine ve değerli çevirmen arkadaşlarımızın bilgilerine makalenin alt kısmındaki notlardan ulaşabilirsiniz.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

0
Would love your thoughts, please comment.x