Yatırım dünyasının yeni yol göstericileri siyaset bilimciler mi?

Yeni yatırım stratejileri için matematikçilere bel bağlayan yatırım dünyası, şimdi de yolunu bulabilmek için siyaset bilimcilerine danışıyor.

Son yıllarda dünya siyasetindeki çalkantılar iyice arttı. Seçim dalgaları, jeopolitik gerginlikler ve artan istikrarsızlık, yatırımcıları adeta bilinmezliğe sürüklüyor. Bugünün yatırımcıları artık sadece ekonomik verilere değil, aynı zamanda küresel siyasi manevralara da dikkat kesilmek zorunda. İlk bakışta kusursuz gözüken yatırım planları, bir gecede çıkabilecek olan jeopolitik bir kriz ile heba olabiliyor.

Nicholas Megaw, Madison Darbyshire ve James Fontanella-Khan; Financial Times‘da yayımlanan yazılarında, bu dinamik jeopolitik ortamın yatırım stratejilerini nasıl yeniden şekillendirdiğini inceliyor.

Yazıdan öne çıkan bölümleri aktarıyoruz:

“Teknoloji milyarderi Michael Dell, Blackstone CEO’su Stephen Schwarzman ve Suudi Arabistan’ın 925 milyar dolarlık Kamu Yatırım Fonu’nun başkanı Yasir Al-Rumayyan gibi dev isimlerin katılımıyla Şubat ayında Miami’de düzenlenen FII Priority Konferansı, bu yıl ABD’de en çok konuşulan iş dünyası etkinliklerinden biri oldu.

Konferansın ilk sabahında kürsüye çıkan eski ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo, yatırımcılara jeopolitik risk ve sermaye dağılımının artık birbirlerinden ayrılamaz hale geldiğini vurgulayan bir konuşma yaptı.

Bir hafta sonra Miami’deki bir başka etkinlikte ise Trump döneminin eski Beyaz Saray Genel Sekreteri Reince Priebus, JPMorgan’ın yüksek getirili tahvil sahipleri için düzenlediği önemli etkinlikte ana konuşmacı olarak yer aldı. Görünen o ki yatırımcılar, siyaset hakkında konuşmadan duramıyorlar.

Dünyanın dört bir yanında art arda seçimler yaşandığını, Biden-Trump münazarasının yarattığı tartışmaları düşündüğümüzde aslında siyasetin neden bu kadar çok konuşulduğunu anlamak zor değil. Orta Doğu’daki çatışmalar, Rusya’nın nükleer tehditleri ve Güney Çin Denizi’ndeki gerginlikler de yatırımcıların endişelerini besliyor.

Siyaset bilimciler: Yatırım dünyasının yeni yol göstericileri

Yatırım dünyasındaki birçok kişi, bu durumun geçici bir siyasi istikrarsızlık dalgası olmadığını; uzmanların çoğu ise bu durumun, aksine yatırım dünyasını uzun vadede etkileyecek yapısal bir değişimi işaret ettiğine inanıyor.

Son yirmi yılda yeni ticaret stratejileri geliştirmek için matematikçilere başvuran yatırım sektörü, şimdi önünü görebilmek için siyaset bilimcilerine yöneliyor. Çoğu yatırımcı istikrarsızlık ve çatışmalarla başa çıkmaya alışık olsa da karakteristik olarak istikrarlı demokrasilerde bile son dönemlerde sıklıkla yaşanan siyasi şoklar ve uzun süreli çatışmalar, büyük bir değişimin yaşanmakta olduğunu gösteriyor.

Dünyanın en büyük varlık yöneticisi BlackRock, küresel büyümeyi ve piyasaları etkileyen en önemli trendler listesine geçen yıl “jeopolitik parçalanma”yı da ekledi. Bu trend; yeni teknolojiler, küresel demografik değişimler ve iklim değişikliği gibi diğer kritik faktörlerle aynı seviyede önem taşıyor. Fakat tüm bu endişelere rağmen, özellikle ABD’de finansal piyasalar sakinliğini oldukça korudu.

Bir varil Brent petrol şu an, Rusya’nın Ukrayna’yı işgal ettiği günden daha ucuz. Gelişmiş ülkelerdeki hisse senedi endeksleri rekor seviyelere ulaştı. Finansal toparlanmanın en büyük kazananı ise 2023 gelirlerinin yarısını Çin ve Tayvan’dan elde eden ve ABD-Çin ticaret geriliminin olumsuz etkileri konusuna defalarca kez dikkat çeken ABD’li çip tasarımcısı Nvidia şirketi oldu.

Bu çelişki, önemli sorulara yol açıyor. Yatırımcılar siyasetten gerçekten bu kadar endişe duyuyorsa, yatırım stratejilerini uyarlamanın en iyi yolu nedir? Varlık yöneticileri, artan jeopolitik gerilimin yarattığı yeni dünyaya uyum sağlamak için daha fazla çaba göstermeli mi, yoksa piyasalar son yıllarda olduğu gibi şokları soğukkanlılıkla özümsemeye devam mı edecek?

En tercih edilen yol ise birçok yatırım şirketinin de yaptığı gibi, jeopolitik konularda bilgi birikimini artırmak için ya bünyelerine uzmanlar almak ya da dışarıdan danışmanlık hizmeti satın almak oluyor.

Finansal danışmanlık şirketi Lazard’ın jeopolitik danışmanlık başkanı biriminin başındaki Theodore Bunzel, 2022 yılında müşterilerinin Çin gibi bölgelerde yatırım yaparken nasıl ilerleyecekleri konusunda artan danışmanlık taleplerine yanıt olarak özel bir politik birim kurduklarını söylüyor. Hızla büyüyen bu ekibin, Lazard’ın kendi varlık yönetim biriminin yanı sıra finansal danışmanlık müşterilerine de hizmet verdiğini belirtiyor.

Yatırım bankası Goldman Sachs da bu akıma uyarak geçen yıl jeopolitik danışmanlık birimi kurdu. Şirket birleşmeleri ve satın alma konusunda danışmanlıklarıyla tanınan halkla ilişkiler firması Brunswick ise Dünya Bankası’nın eski başkanı, Dünya Ticaret Örgütü’nün eski genel müdürü ve ABD Ulusal Güvenlik Ajansı’nın eski direktörü gibi jeopolitik uzmanlığı olan bir dizi danışmanı bünyesine kattı.

Daha birçok yatırım şirketi, jeopolitik konularda bilgi sahibi uzmanları bünyelerine alıyor. Yatırım bankası Centerview yakın zamanda düşünce kuruluşu Dış İlişkiler Konseyi’nin (CFR) eski başkanı Richard Haass’ı kıdemli danışman olarak işe aldı. Benzer şekilde uluslararası varlık yönetimi şirketi Schroders da İngiltere’nin eski Çin Büyükelçisi Sebastian Wood ve İngiltere’nin eski Genelkurmay Başkanı Nicholas Carter’ı jeopolitik riskler ve uluslararası çatışmalarda yol bulma konusunda danışman olarak işe aldı.

Jeopolitik yatırım alanlarını belirliyor

S&P 500 gibi çoğu temel hisse senedi endeksi hareketli olmaya devam etse de yatırımcıların jeopolitik riskleri daha fazla gözettiğine dair sinyaller mevcut. Bunun en açık örneği, yatırımcıların 2022’de Rusya’nın Ukrayna’yı geniş çaplı işgaline tepkisi oldu. Morningstar Direct verilerine göre, yatırımcılar Şubat ve Nisan 2022 arasında havacılık ve savunmaya odaklı fonlara yaklaşık 3 milyar dolar aktardı. İşgalden önceki 13 ay boyunca bu alanlardan net çıkışlar olmuştu ama işgalden beri bu alanlara yönelim hâlen güçlü bir şekilde devam ediyor.

Doğu Avrupa odaklı yatırım fonu şirketi Firebird, işgal sırasında varlıklarının en az yarısını Rusya’da tutuyordu. Bu varlıkların çoğu günler içinde donduruldu ve sıfıra indirildi. Şirketin, Doğu Avrupa ve Rusya yatırımları sorumlusu, işgal için “siyasetin asla hafife alınmaması gerektiğini hatırlattı diyor. “Portföyünüz kusursuz olabilir, ama makro düzeyde büyük bir sorun yaşarsanız büyük sıkıntıya düşersiniz” diye de ekliyor.

Batılı yatırımcıların Rusya’ya bu derecede doğrudan maruz kalma oranı nispeten düşük olsa da bu deneyim yatırımcıları; Çin’in Tayvan’ı olası işgali gibi bir şokun, benzer etkileri çok daha büyük bir ölçekte ortaya çıkarabileceğini düşünmeye itti.

Morningstar verilerine göre, yatırımcılara Çin haricindeki gelişmekte olan piyasalara yatırım imkânı sunan fon sayısı 2022 başında sekiz iken, ABD ve Çin arasındaki gerilimin artmasıyla birlikte bu sayı yirmiye yükseldi. Yatırımcılar, bu fonlara olan ilgilerini artırarak, 2023’te aylık ortalama 500 milyon dolardan ve 2022’de 200 milyon dolardan bu yana, bu yıl Çin dışı gelişmekte olan piyasa fonlarına ayda neredeyse 1 milyar dolarlık yatırım yaptı.

AlphaSense tarafından yapılan bir araştırmaya göre, Ukrayna’nın işgalinden sonra S&P 500’deki şirketlerin mali raporları ve konferans görüşmelerinde “jeopolitik” ve benzeri terimlerin kullanımı önemli ölçüde arttı ve o zamandan beri yüksek seviyelerde kaldı. Son 12 ayda, ABD endeksindeki şirketlerin neredeyse yarısı analist görüşmelerinde veya etkinliklerinde siyasi risklerden bahsetti.

Yatırımcıların günceli kaçırma korkusu

Yatırımcılar arasında artan jeopolitik risk tartışmalarına rağmen, bazı sektör analistleri bu tartışmaların genellikle sadece lafta kaldığını öne sürüyor. Örneğin, çip üretim süreçleri için parçalar üreten Applied Materials şirketi, Ekim 2022’de piyasa düzenleyici kurumlara yaptığı bir açıklamasında, ABD makamları tarafından Çin’e ihracatla ilgili soruşturma altında olduğunu bildirmişti. Ancak bu önemli bilgi, bir yıldan fazla süre sonra yayınlanan bir haberde konu edilene kadar analistler tarafından göz ardı edildi O dönemde yaklaşık 130 milyar dolar piyasa değeri olan Applied Materials hisseleri haberin ardından %8 düşüş yaşadı. Fakat şirket bir ay içerisinde toparlandı ve bu yıl güçlü bir yükseliş yaşadı.

Benzer şekilde, Apple’a yönelik Çin hükümetinin potansiyel yaptırımlarıyla ilgili haberler 2023 Eylül’de çıktığında, şirketin piyasa değeri iki gün içerisinde 200 milyar dolar düşmüştü. Fakat iki ay içerisinde rekor seviyelere tekrar ulaştı.

Bu örnekler, yatırımcıların “günceli kaçırma korkusuyla” jeopolitik riskleri görmezden gelmeye meyilli olduğunu gösteriyor. Kişisel olarak endişeleri olsa bile, yatırım kararlarını bu endişelere göre verme olasılıkları düşük.

Bazı uzmanlar, yatırım sektörünün teşvik yapısının, yatırımcıları siyasi risklere dayalı kararlar almaktan caydırdığını savunuyor. Ani bir gelişme tüm piyasayı dibe vurdurduğunda bir portföy yöneticisi, çoğu kişi tarafından fark edilmeyen bir riski göz ardı ettiği için büyük ihtimalle itibar kaybına uğramayacaktır. Fakat, temkinli yaklaşımı nedeniyle fonun piyasadaki genel yükselişi kaçırmasına sebep olursa, eleştiri oklarının hedefi olacaktır.

Siyasi risk konusunda danışmanlık hizmeti veren bazı uzmanlar bile son dönemdeki siyasi risk analizine dair yoğun işe alımların abartılı olabileceğini düşünüyor. Bir Amerikan yatırım bankasındaki bir siyasi uzmana göre, çoğu durumda finans piyasaları siyaseti etkilemekten ziyade, siyasetten daha çok etkileniyor.

Örneğin, İngiltere’nin eski Başkanı Liz Truss’ın 2022 Eylül ayında sunduğu talihsiz “mini bütçe”, devlet tahvili piyasalarında satış dalgasına yol açmıştı. Fakat bu satış dalgasının siyaset üzerindeki uzun vadeli etkisi, bütçe politikasının piyasalar üzerindeki etkisinden daha büyük oldu. Hızla yükselen devlet tahvillerinin getiri oranları, başbakanın istifasına neden oldu ama tahviller bir ay içerisinde eski seviyesine geri dönmüştü.”

Bu yazı ilk kez 18 Temmuz 2024’te yayımlanmıştır.

Nicholas Megaw, Madison Darbyshire ve James Fontanella-Khan; Financial Times’da yayımlanan “How the investment world is trying to navigate geopolitics” başlıklı yazısından öne çıkan bazı bölümler Mert Söyler tarafından çevrilmiş ve editoryal katkısıyla yayına hazırlanmıştır. Yazının orijinaline aşağıdaki linkten erişebilirsiniz: https://www.ft.com/content/23ce295d-bf65-47fd-bebd-808b5a7bcab5

Fikir Turu
Fikir Turuhttps://fikirturu.com/
Fikir Turu, yalnızca Türkiye’deki düşünce hayatını değil, dünyanın da ne düşündüğünü, tartıştığını okurlarına aktarmaya çalışıyor. Bu amaçla, İngilizce, Arapça, Rusça, Almanca ve Çince yazılmış önemli makalelerin belli başlı bölümlerini çevirerek, editoryal katkılarla okuruna sunmaya çalışıyor. Her makalenin orijinal metnine ve değerli çevirmen arkadaşlarımızın bilgilerine makalenin alt kısmındaki notlardan ulaşabilirsiniz.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

Yatırım dünyasının yeni yol göstericileri siyaset bilimciler mi?

Yeni yatırım stratejileri için matematikçilere bel bağlayan yatırım dünyası, şimdi de yolunu bulabilmek için siyaset bilimcilerine danışıyor.

Son yıllarda dünya siyasetindeki çalkantılar iyice arttı. Seçim dalgaları, jeopolitik gerginlikler ve artan istikrarsızlık, yatırımcıları adeta bilinmezliğe sürüklüyor. Bugünün yatırımcıları artık sadece ekonomik verilere değil, aynı zamanda küresel siyasi manevralara da dikkat kesilmek zorunda. İlk bakışta kusursuz gözüken yatırım planları, bir gecede çıkabilecek olan jeopolitik bir kriz ile heba olabiliyor.

Nicholas Megaw, Madison Darbyshire ve James Fontanella-Khan; Financial Times‘da yayımlanan yazılarında, bu dinamik jeopolitik ortamın yatırım stratejilerini nasıl yeniden şekillendirdiğini inceliyor.

Yazıdan öne çıkan bölümleri aktarıyoruz:

“Teknoloji milyarderi Michael Dell, Blackstone CEO’su Stephen Schwarzman ve Suudi Arabistan’ın 925 milyar dolarlık Kamu Yatırım Fonu’nun başkanı Yasir Al-Rumayyan gibi dev isimlerin katılımıyla Şubat ayında Miami’de düzenlenen FII Priority Konferansı, bu yıl ABD’de en çok konuşulan iş dünyası etkinliklerinden biri oldu.

Konferansın ilk sabahında kürsüye çıkan eski ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo, yatırımcılara jeopolitik risk ve sermaye dağılımının artık birbirlerinden ayrılamaz hale geldiğini vurgulayan bir konuşma yaptı.

Bir hafta sonra Miami’deki bir başka etkinlikte ise Trump döneminin eski Beyaz Saray Genel Sekreteri Reince Priebus, JPMorgan’ın yüksek getirili tahvil sahipleri için düzenlediği önemli etkinlikte ana konuşmacı olarak yer aldı. Görünen o ki yatırımcılar, siyaset hakkında konuşmadan duramıyorlar.

Dünyanın dört bir yanında art arda seçimler yaşandığını, Biden-Trump münazarasının yarattığı tartışmaları düşündüğümüzde aslında siyasetin neden bu kadar çok konuşulduğunu anlamak zor değil. Orta Doğu’daki çatışmalar, Rusya’nın nükleer tehditleri ve Güney Çin Denizi’ndeki gerginlikler de yatırımcıların endişelerini besliyor.

Siyaset bilimciler: Yatırım dünyasının yeni yol göstericileri

Yatırım dünyasındaki birçok kişi, bu durumun geçici bir siyasi istikrarsızlık dalgası olmadığını; uzmanların çoğu ise bu durumun, aksine yatırım dünyasını uzun vadede etkileyecek yapısal bir değişimi işaret ettiğine inanıyor.

Son yirmi yılda yeni ticaret stratejileri geliştirmek için matematikçilere başvuran yatırım sektörü, şimdi önünü görebilmek için siyaset bilimcilerine yöneliyor. Çoğu yatırımcı istikrarsızlık ve çatışmalarla başa çıkmaya alışık olsa da karakteristik olarak istikrarlı demokrasilerde bile son dönemlerde sıklıkla yaşanan siyasi şoklar ve uzun süreli çatışmalar, büyük bir değişimin yaşanmakta olduğunu gösteriyor.

Dünyanın en büyük varlık yöneticisi BlackRock, küresel büyümeyi ve piyasaları etkileyen en önemli trendler listesine geçen yıl “jeopolitik parçalanma”yı da ekledi. Bu trend; yeni teknolojiler, küresel demografik değişimler ve iklim değişikliği gibi diğer kritik faktörlerle aynı seviyede önem taşıyor. Fakat tüm bu endişelere rağmen, özellikle ABD’de finansal piyasalar sakinliğini oldukça korudu.

Bir varil Brent petrol şu an, Rusya’nın Ukrayna’yı işgal ettiği günden daha ucuz. Gelişmiş ülkelerdeki hisse senedi endeksleri rekor seviyelere ulaştı. Finansal toparlanmanın en büyük kazananı ise 2023 gelirlerinin yarısını Çin ve Tayvan’dan elde eden ve ABD-Çin ticaret geriliminin olumsuz etkileri konusuna defalarca kez dikkat çeken ABD’li çip tasarımcısı Nvidia şirketi oldu.

Bu çelişki, önemli sorulara yol açıyor. Yatırımcılar siyasetten gerçekten bu kadar endişe duyuyorsa, yatırım stratejilerini uyarlamanın en iyi yolu nedir? Varlık yöneticileri, artan jeopolitik gerilimin yarattığı yeni dünyaya uyum sağlamak için daha fazla çaba göstermeli mi, yoksa piyasalar son yıllarda olduğu gibi şokları soğukkanlılıkla özümsemeye devam mı edecek?

En tercih edilen yol ise birçok yatırım şirketinin de yaptığı gibi, jeopolitik konularda bilgi birikimini artırmak için ya bünyelerine uzmanlar almak ya da dışarıdan danışmanlık hizmeti satın almak oluyor.

Finansal danışmanlık şirketi Lazard’ın jeopolitik danışmanlık başkanı biriminin başındaki Theodore Bunzel, 2022 yılında müşterilerinin Çin gibi bölgelerde yatırım yaparken nasıl ilerleyecekleri konusunda artan danışmanlık taleplerine yanıt olarak özel bir politik birim kurduklarını söylüyor. Hızla büyüyen bu ekibin, Lazard’ın kendi varlık yönetim biriminin yanı sıra finansal danışmanlık müşterilerine de hizmet verdiğini belirtiyor.

Yatırım bankası Goldman Sachs da bu akıma uyarak geçen yıl jeopolitik danışmanlık birimi kurdu. Şirket birleşmeleri ve satın alma konusunda danışmanlıklarıyla tanınan halkla ilişkiler firması Brunswick ise Dünya Bankası’nın eski başkanı, Dünya Ticaret Örgütü’nün eski genel müdürü ve ABD Ulusal Güvenlik Ajansı’nın eski direktörü gibi jeopolitik uzmanlığı olan bir dizi danışmanı bünyesine kattı.

Daha birçok yatırım şirketi, jeopolitik konularda bilgi sahibi uzmanları bünyelerine alıyor. Yatırım bankası Centerview yakın zamanda düşünce kuruluşu Dış İlişkiler Konseyi’nin (CFR) eski başkanı Richard Haass’ı kıdemli danışman olarak işe aldı. Benzer şekilde uluslararası varlık yönetimi şirketi Schroders da İngiltere’nin eski Çin Büyükelçisi Sebastian Wood ve İngiltere’nin eski Genelkurmay Başkanı Nicholas Carter’ı jeopolitik riskler ve uluslararası çatışmalarda yol bulma konusunda danışman olarak işe aldı.

Jeopolitik yatırım alanlarını belirliyor

S&P 500 gibi çoğu temel hisse senedi endeksi hareketli olmaya devam etse de yatırımcıların jeopolitik riskleri daha fazla gözettiğine dair sinyaller mevcut. Bunun en açık örneği, yatırımcıların 2022’de Rusya’nın Ukrayna’yı geniş çaplı işgaline tepkisi oldu. Morningstar Direct verilerine göre, yatırımcılar Şubat ve Nisan 2022 arasında havacılık ve savunmaya odaklı fonlara yaklaşık 3 milyar dolar aktardı. İşgalden önceki 13 ay boyunca bu alanlardan net çıkışlar olmuştu ama işgalden beri bu alanlara yönelim hâlen güçlü bir şekilde devam ediyor.

Doğu Avrupa odaklı yatırım fonu şirketi Firebird, işgal sırasında varlıklarının en az yarısını Rusya’da tutuyordu. Bu varlıkların çoğu günler içinde donduruldu ve sıfıra indirildi. Şirketin, Doğu Avrupa ve Rusya yatırımları sorumlusu, işgal için “siyasetin asla hafife alınmaması gerektiğini hatırlattı diyor. “Portföyünüz kusursuz olabilir, ama makro düzeyde büyük bir sorun yaşarsanız büyük sıkıntıya düşersiniz” diye de ekliyor.

Batılı yatırımcıların Rusya’ya bu derecede doğrudan maruz kalma oranı nispeten düşük olsa da bu deneyim yatırımcıları; Çin’in Tayvan’ı olası işgali gibi bir şokun, benzer etkileri çok daha büyük bir ölçekte ortaya çıkarabileceğini düşünmeye itti.

Morningstar verilerine göre, yatırımcılara Çin haricindeki gelişmekte olan piyasalara yatırım imkânı sunan fon sayısı 2022 başında sekiz iken, ABD ve Çin arasındaki gerilimin artmasıyla birlikte bu sayı yirmiye yükseldi. Yatırımcılar, bu fonlara olan ilgilerini artırarak, 2023’te aylık ortalama 500 milyon dolardan ve 2022’de 200 milyon dolardan bu yana, bu yıl Çin dışı gelişmekte olan piyasa fonlarına ayda neredeyse 1 milyar dolarlık yatırım yaptı.

AlphaSense tarafından yapılan bir araştırmaya göre, Ukrayna’nın işgalinden sonra S&P 500’deki şirketlerin mali raporları ve konferans görüşmelerinde “jeopolitik” ve benzeri terimlerin kullanımı önemli ölçüde arttı ve o zamandan beri yüksek seviyelerde kaldı. Son 12 ayda, ABD endeksindeki şirketlerin neredeyse yarısı analist görüşmelerinde veya etkinliklerinde siyasi risklerden bahsetti.

Yatırımcıların günceli kaçırma korkusu

Yatırımcılar arasında artan jeopolitik risk tartışmalarına rağmen, bazı sektör analistleri bu tartışmaların genellikle sadece lafta kaldığını öne sürüyor. Örneğin, çip üretim süreçleri için parçalar üreten Applied Materials şirketi, Ekim 2022’de piyasa düzenleyici kurumlara yaptığı bir açıklamasında, ABD makamları tarafından Çin’e ihracatla ilgili soruşturma altında olduğunu bildirmişti. Ancak bu önemli bilgi, bir yıldan fazla süre sonra yayınlanan bir haberde konu edilene kadar analistler tarafından göz ardı edildi O dönemde yaklaşık 130 milyar dolar piyasa değeri olan Applied Materials hisseleri haberin ardından %8 düşüş yaşadı. Fakat şirket bir ay içerisinde toparlandı ve bu yıl güçlü bir yükseliş yaşadı.

Benzer şekilde, Apple’a yönelik Çin hükümetinin potansiyel yaptırımlarıyla ilgili haberler 2023 Eylül’de çıktığında, şirketin piyasa değeri iki gün içerisinde 200 milyar dolar düşmüştü. Fakat iki ay içerisinde rekor seviyelere tekrar ulaştı.

Bu örnekler, yatırımcıların “günceli kaçırma korkusuyla” jeopolitik riskleri görmezden gelmeye meyilli olduğunu gösteriyor. Kişisel olarak endişeleri olsa bile, yatırım kararlarını bu endişelere göre verme olasılıkları düşük.

Bazı uzmanlar, yatırım sektörünün teşvik yapısının, yatırımcıları siyasi risklere dayalı kararlar almaktan caydırdığını savunuyor. Ani bir gelişme tüm piyasayı dibe vurdurduğunda bir portföy yöneticisi, çoğu kişi tarafından fark edilmeyen bir riski göz ardı ettiği için büyük ihtimalle itibar kaybına uğramayacaktır. Fakat, temkinli yaklaşımı nedeniyle fonun piyasadaki genel yükselişi kaçırmasına sebep olursa, eleştiri oklarının hedefi olacaktır.

Siyasi risk konusunda danışmanlık hizmeti veren bazı uzmanlar bile son dönemdeki siyasi risk analizine dair yoğun işe alımların abartılı olabileceğini düşünüyor. Bir Amerikan yatırım bankasındaki bir siyasi uzmana göre, çoğu durumda finans piyasaları siyaseti etkilemekten ziyade, siyasetten daha çok etkileniyor.

Örneğin, İngiltere’nin eski Başkanı Liz Truss’ın 2022 Eylül ayında sunduğu talihsiz “mini bütçe”, devlet tahvili piyasalarında satış dalgasına yol açmıştı. Fakat bu satış dalgasının siyaset üzerindeki uzun vadeli etkisi, bütçe politikasının piyasalar üzerindeki etkisinden daha büyük oldu. Hızla yükselen devlet tahvillerinin getiri oranları, başbakanın istifasına neden oldu ama tahviller bir ay içerisinde eski seviyesine geri dönmüştü.”

Bu yazı ilk kez 18 Temmuz 2024’te yayımlanmıştır.

Nicholas Megaw, Madison Darbyshire ve James Fontanella-Khan; Financial Times’da yayımlanan “How the investment world is trying to navigate geopolitics” başlıklı yazısından öne çıkan bazı bölümler Mert Söyler tarafından çevrilmiş ve editoryal katkısıyla yayına hazırlanmıştır. Yazının orijinaline aşağıdaki linkten erişebilirsiniz: https://www.ft.com/content/23ce295d-bf65-47fd-bebd-808b5a7bcab5

Fikir Turu
Fikir Turuhttps://fikirturu.com/
Fikir Turu, yalnızca Türkiye’deki düşünce hayatını değil, dünyanın da ne düşündüğünü, tartıştığını okurlarına aktarmaya çalışıyor. Bu amaçla, İngilizce, Arapça, Rusça, Almanca ve Çince yazılmış önemli makalelerin belli başlı bölümlerini çevirerek, editoryal katkılarla okuruna sunmaya çalışıyor. Her makalenin orijinal metnine ve değerli çevirmen arkadaşlarımızın bilgilerine makalenin alt kısmındaki notlardan ulaşabilirsiniz.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

0
Would love your thoughts, please comment.x