Akran zorbalığı: Anne beni ittiler

Öğrencilerin en az %10’u okul yaşamlarının bir döneminde zorbalıkla tanışıyor. Çocuklar arasında her kavga zorbalık mıdır? Seyirciler neden çok önemlidir? Akran zorbalığı nasıl önlenir? Ebeveynlere ve okula ne düşüyor? Prof. Dr. Dilek Şirvanlı Özen yazdı.

Akademik kariyerimin ilk gününden itibaren araştırma alanlarım genellikle kendi yaşam olaylarımla paralellik göstermiştir. Bundan dolayı, 30 yılı aşan araştırmacı kimliğimle farklı konuları mercek altına aldım. Zorbalık kavramıyla tanışmam, bu alanda çalışmalar yapmam da böyle oldu.

O zamana kadar çok mutlu, hayatından memnun görünen oğlum, okula başladıktan bir süre sonra değişti. Eve mutsuz gelmeye ve okula yönelik hoşnutsuzluğunu gösteren yorumlar yapmaya başladığında, bir şeylerin ters gittiğini anlamıştım. Ve ters giden o şeyin ne olduğunu irdelemeye başladığımda karşıma yepyeni bir kavram çıktı, zorbalık.

Çocuklar arasında her kavga zorbalık mıdır?

Okul öncesi ve okul dönemindeki çocukların sosyalleşmelerini etkileyen en önemli faktör, çocuğun akranlarıyla olan etkileşimidir. Bu etkileşim genelde işbirlikçi ve paylaşımcı şekilde olmakla birlikte, zaman zaman da itiş kakışların yaşanması şeklinde de gerçekleşebilir. Yaşanan bu olumsuz davranışların ne zaman doğal çocuk davranışları ne zaman zorbalık olarak nitelendirilebileceği önemlidir.

Çocuklar arasında yaşanan her kavga zorbalık olmayacağı gibi basit bir kavga da olmayabilir. Yaşanan olumsuz davranışları zorbalık olarak tanımlayabilmemiz için, karşı tarafa zarar verme amacına sahip olması, davranışın sürekli olması ve özellikle bir ya da birkaç çocuğu hedef alması gerekir. Yani akran zorbalığı, bir çocuğun başka bir çocuk ya da çocuklar tarafından zarar verme amacıyla, düzenli olarak itilip-kalkılması, alay edilmesi, hakkında dedikodular çıkarılması, eşyalarına zarar verilmesi gibi olumsuz davranışlara maruz bırakılmasıdır.

Zorba, mağdur ve seyirci

Akran zorbalığı sisteminde temelde üç aktör rol alır. Bunlardan biri “zorba”, karşısındaki kişilerin haklarını hiçe sayarak, sadece kendisine yönelik güç, para, statü kazanmayı amaç edinmiş kişi veya gruplardır.

Diğer aktörümüz olan “mağdur” ise, karşılaştığı olumsuz davranışlara karşı koyabilecek güç, beceri ve yeteneğe sahip olmayan kişi veya gruptur.

Sistemde yer alan üçüncü ve en önemli bir diğer aktör ise, “seyirci”dir. Zorbalar her ne kadar tek başlarına hareket ediyormuş gibi görünseler de aslında her zaman çevrelerinde onları seyreden bir seyirci kitlesi olmasını isterler. Bu seyirciler ona güç verir. Dolayısıyla herhangi bir zorbaca davranışı müdahale etmeden seyreden çocuklar da, yani “seyirciler”, farkında olmadan ve pasif bir şekilde bu davranışları desteklemiş, zorbalığın yaşanmasına katkı sağlamış olurlar.

Zorbalık sadece fiziksel mi olur?

Zorbaca davranış, çeşitlilik gösterir. Yani sadece itme, vurma, saçını çekme, tekme atma gibi fiziksel davranışlar zorbaca davranışlar değildir.

Aynı zamanda kızdırma, alay etme, tehdit etme, isim takma, arkadaş ilişkilerini bozma, karşısındakini küçük düşürme, utandırma gibi davranışlar da zorbaca davranışlar olarak nitelendirilir.

Her 10 öğrenciden 1’i zorbalıkla karşılaşıyor

Her çocuk yaşamında zorbalıkla karşılaşır mı? Herkes değil ama öğrencilerin en az %10’unun okul yaşamlarının bir döneminde zorba veya mağdur olarak zorbalığı yaşadıkları görülür. Bu oran zorbalığın aktörleri açısından irdelendiğinde, zorbalık gösterenlerin oranının %6 ile %13 arasında, zorbalığa maruz kalanların oranının ise %17 ile %25 arasında değiştiği görülür. Yani mağdur olma oranı, zorba olma oranından daha yüksektir.

Duruma cinsiyet açısından bakıldığında ise, erkeklerin kızlara oranla 2/3 oranında daha fazla zorbaca davranışlarla karıştıkları görülür. Öte yandan zorbaca davranışlar açısından erkeklerin daha çok fiziksel şiddet veya tehdit kullandıkları, kızların ise dedikodu, alay etme, sosyal dışlama gibi dolaylı yolları tercih ettikleri gözlenir.

Bir çocuğun zorbalığa maruz kaldığı nasıl anlaşılır?

Çocuk söylemese bile yetişkinler bir çocuğun zorbalığa maruz kalıp kalmadığını anlayabilirler. Bunun için okulda öğretmenlerin, evde ise ebeveynlerin duyarlı olması ve çocuğu gözlemlemesi önemlidir.

Çocuk okulda, teneffüslerde genelde yalnız kalıyorsa, sınıfta yakın arkadaşı yoksa, takım oyunlarına ya hiç seçilmiyor ya da en son seçiliyorsa, teneffüslerde arkadaşlarından ziyade öğretmen gibi yetişkinlerle birlikte olmayı tercih ediyorsa, sınıfta hem fiziksel hem de sosyal olarak görünür olmaktan kaçınıyorsa, bu çocuğun zorbalığa maruz kalıyor olma olasılığı yüksektir.

Benzer şekilde evde de, çocuk eve üstü-başı, kitapları ve çantası yırtılmış veya kirlenmiş, karnı aç, vücudunda yara, çürük, kesik, tırnak izleriyle geliyorsa, eve arkadaş getirmiyor ve kendisi de arkadaşlarına gitmiyor, partilere davet edilmiyorsa, okula ya gitmek istemiyor ya da servis yerine sizinle gitmek istiyorsa, sizden nedensiz para istiyorsa ve iştahsızlık, karın ve baş ağrısı gibi fiziksel tepkiler veriyorsa, büyük olasılık okulda zorbalığa maruz kalıyordur.

Akran zorbalığı nasıl önlenir?

Çocukluk yıllarında yaşanan bu olayların sonraki tüm yaşamı olumsuz bir şekilde etkileyeceği düşünüldüğünde, bu probleme en başından, okul döneminde müdahale edilmesi önemlidir. Hiçbir okul zorbalıktan muaf olmadığı gibi, zorbalığa bağışıklığı da yoktur ve hiçbir okul zorbalıkla tek başına baş edemez.

Zorbalığı önlemeye yönelik olarak, akran zorbalığını bireysel düzeyde ele almayıp, zorbalığın yaşandığı sosyal çevrenin de aktif bir şekilde çalışmaya dahil edilmesi gerekir.

Yalnızca akran zorbalığını uygulayan ve akran zorbalığına maruz kalan çocukların birtakım özelliklerini değiştirerek zorbalığı önlememiz mümkün görünmüyor. Sosyal çevrenin bireyler üzerindeki etkisinden faydalanılması, yani ortamda var olan herkesin işin içine katılması önemlidir. Bu amaçla akran zorbalığına karışsın ya da karışmasın, bütün öğrenciler, öğretmenler ve mümkünse ebeveynlerin zorbalığı önlemeye yönelik çalışmalara katılımları sağlanmaya çalışılmıştır.

Okullarda neler yapılabilir?

Zorbalığı önlemek amacıyla okullarda gerçekleştirilecek çalışmalar üç temel hedefe yönelik hareket eder: Zorbaca davranışları önleme, zorbaca davranışlara müdahale etme ve durdurma, zorbaca davranışa karışan zorba veya mağdur çocukları iyileştirme.

Gerek dünyada gerekse ülkemizde okullarda zorbalığı önlemeye yönelik programların başarılı sonuçlar elde edebilmesi için şunların yapılması gerekir: Okulun zorbalık problemi olduğunu kabul etmesi, okulda zorbalığın kabul edilemeyeceğini yani zorbalığa yönelik yaklaşımın sıfır tolerans olacağının belirtilmesi, okuldaki uyulması gereken kuralların açık/net olması ve buna bağlı öğrenci gözetiminin de sıkı bir şekilde yapılması, zorbalığın düzenli olarak rapor edilmesi ve bunun takip edilmesi, zorba ve mağdura yardım edilmesi ve tüm okul yaklaşımının benimsenmesi şarttır.

Okul, sınıf ve bireysel düzeyde olmak üzere üç düzeyde müdahalelerin yapılması önemlidir. Okul düzeyinde öncelikle zorba/mağdur probleminin düzeyini ve şeklini belirleyecek bir araştırma yapılması; sonrasında öğretmen nöbet sisteminin etkin bir şekilde işletilmesi, sadece koridorlarda değil, yemekhane, bahçenin en dip bölgeleri, yatakhane gibi yerlerde de öğretmenlerin düzenli bir şekilde var olması; büyük-küçük yaş gruplarına göre teneffüs, yemek saatleri ve oyun alanı kullanımlarının düzenlenmesi; bu tür programlara sadece öğrencilerin değil öğretmen ve velilerin de katılımının sağlaması gerekir.

Sınıf düzeyinde ise, uyulması gereken kuralların açık ve net bir biçimde açıklanması; düzenli sınıf ve veli toplantıları yaparak bilgi akışının devamlılığının sağlanması; öğrencilerin mağdura karşı empati geliştirmelerini sağlamak amacıyla drama, canlandırma gibi çalışmaların yapılması ve öğrenciler tarafından yapılan olumlu davranışların övgü ve takdir davranışı ile pekiştirilmesi, zorbalığın sınıf düzeyine önlenebilmesinde anlamlı katkı sağlayıcıdır.

Bireysel düzeyde ise, zorba-mağdur ve velilerle yapılacak düzenli toplantılar; zorba ve mağdur dışındaki öğrencilerin bu olayın ortadan kalkmasına yönelik verdiği destekler ve sınıf ya da okul değiştirme zorbalığın önlenmesinde katkı sağlayıcı faktörlerdir.

Zorbalığı önlemede bilgi ve niyetin gerekli ama yeterli olmadığını; zorbalığı ancak harekete geçmenin durdurabileceğini unutmamalıyız.

Çocuğu akran zorbalığına maruz kalan ebeveynler ne yapmalı?

İlk olarak ebeveynler, çocuklarının zorbalığa maruz kalmamalarını veya olası olumsuz yaşam olaylarıyla nasıl baş edebileceklerini öğrenmelerini sağlayabileceklerini bilmeliler. Bunu onlar için en güvenli yer olan ev ortamında yapabilirler. Örneğin, kardeşler arasında yaşanan tartışmalara gerekmedikçe müdahale etmemek, onların hayatın zorluklarını öğrenmelerinde önemli bir deneyim olabilir. Veyahut anne-baba arasındaki görüş ayrılıklarından ortaya çıkabilecek düzeyli tartışmaları çocukların önünde yaşamak ve yine çocuğun gözü önünde çözüme ulaştırmak, yine çok öğretici olabilir.

Bu tür ortamlar fark edilmeden çocukların hayatta karşılaşabilecekleri olası olumsuz olaylarla nasıl baş edebileceklerini deneyimleme ve öğrenmeleri açısından önemlidir. Bu tür becerilerin ilk olarak güvenli ev ortamında deneyimlemesi, onun diğer ortamlarda karşılaştığı benzer durumlarla başarılı bir şekilde baş edebilmesini sağlar.

Eğer bu olmadıysa ve çocuğunuz okulda zorbalıkla karşı karşıya kaldıysa, bu durumda öncelikle okul yönetimiyle iletişime geçilmesi, yaşanılanların yönetimle paylaşılması gerekir. Şu hiçbir zaman unutulmamalıdır ki, zorba da mağdur gibi bir çocuktur ve aslında onun da yardıma ihtiyacı vardır.

Dolayısıyla çocuğunuzun böyle bir tutumla karşı karşıya olduğunuzu hissediyorsanız, okul yönetiminin bilgilendirilmesi ve bu sistem içinde bulunan tüm paydaşlarıyla birlikte harekete geçerek sadece mağduru değil zorbayı da sistemin içinden çıkarmalıyız.

Geleceğimiz olan çocuklarımızı küçük yaştan şekillendirebilirsek, gelecekte daha sağlıklı toplumsal yapı oluşturmamız mümkün olabilecektir.

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fikir Turu’nun editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Bu yazı ilk kez 21 Aralık 2021’de yayımlanmıştır.

Dilek Şirvanlı Özen
Dilek Şirvanlı Özen
Prof. Dr. Dilek Şirvanlı Özen - Altınbaş Üniversitesi Psikoloji Bölümü öğretim üyesi ve İktisadi, İdari ve Sosyal Bilimler Fakültesi Dekanı. ODTÜ Psikoloji Bölümü’nden mezun olduktan sonra yüksek lisans ve doktora çalışmasını Hacettepe Üniversitesi Psikoloji Bölümü'nde Gelişim Psikolojisi alanında tamamladı. Aynı zamanda Hacettepe Üniversitesi'nde araştırma görevlisi ve sonrasında öğretim üyesi olarak çalıştı. 2004 yılında doçent, 2009 yılında da profesör oldu. Çalışma alanları arasında ebeveynlik, anne-baba ilişkileri ve çocuk, akran zorbalığı, reddedilme duyarlığı, bağlanma yer alıyor.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

Akran zorbalığı: Anne beni ittiler

Öğrencilerin en az %10’u okul yaşamlarının bir döneminde zorbalıkla tanışıyor. Çocuklar arasında her kavga zorbalık mıdır? Seyirciler neden çok önemlidir? Akran zorbalığı nasıl önlenir? Ebeveynlere ve okula ne düşüyor? Prof. Dr. Dilek Şirvanlı Özen yazdı.

Akademik kariyerimin ilk gününden itibaren araştırma alanlarım genellikle kendi yaşam olaylarımla paralellik göstermiştir. Bundan dolayı, 30 yılı aşan araştırmacı kimliğimle farklı konuları mercek altına aldım. Zorbalık kavramıyla tanışmam, bu alanda çalışmalar yapmam da böyle oldu.

O zamana kadar çok mutlu, hayatından memnun görünen oğlum, okula başladıktan bir süre sonra değişti. Eve mutsuz gelmeye ve okula yönelik hoşnutsuzluğunu gösteren yorumlar yapmaya başladığında, bir şeylerin ters gittiğini anlamıştım. Ve ters giden o şeyin ne olduğunu irdelemeye başladığımda karşıma yepyeni bir kavram çıktı, zorbalık.

Çocuklar arasında her kavga zorbalık mıdır?

Okul öncesi ve okul dönemindeki çocukların sosyalleşmelerini etkileyen en önemli faktör, çocuğun akranlarıyla olan etkileşimidir. Bu etkileşim genelde işbirlikçi ve paylaşımcı şekilde olmakla birlikte, zaman zaman da itiş kakışların yaşanması şeklinde de gerçekleşebilir. Yaşanan bu olumsuz davranışların ne zaman doğal çocuk davranışları ne zaman zorbalık olarak nitelendirilebileceği önemlidir.

Çocuklar arasında yaşanan her kavga zorbalık olmayacağı gibi basit bir kavga da olmayabilir. Yaşanan olumsuz davranışları zorbalık olarak tanımlayabilmemiz için, karşı tarafa zarar verme amacına sahip olması, davranışın sürekli olması ve özellikle bir ya da birkaç çocuğu hedef alması gerekir. Yani akran zorbalığı, bir çocuğun başka bir çocuk ya da çocuklar tarafından zarar verme amacıyla, düzenli olarak itilip-kalkılması, alay edilmesi, hakkında dedikodular çıkarılması, eşyalarına zarar verilmesi gibi olumsuz davranışlara maruz bırakılmasıdır.

Zorba, mağdur ve seyirci

Akran zorbalığı sisteminde temelde üç aktör rol alır. Bunlardan biri “zorba”, karşısındaki kişilerin haklarını hiçe sayarak, sadece kendisine yönelik güç, para, statü kazanmayı amaç edinmiş kişi veya gruplardır.

Diğer aktörümüz olan “mağdur” ise, karşılaştığı olumsuz davranışlara karşı koyabilecek güç, beceri ve yeteneğe sahip olmayan kişi veya gruptur.

Sistemde yer alan üçüncü ve en önemli bir diğer aktör ise, “seyirci”dir. Zorbalar her ne kadar tek başlarına hareket ediyormuş gibi görünseler de aslında her zaman çevrelerinde onları seyreden bir seyirci kitlesi olmasını isterler. Bu seyirciler ona güç verir. Dolayısıyla herhangi bir zorbaca davranışı müdahale etmeden seyreden çocuklar da, yani “seyirciler”, farkında olmadan ve pasif bir şekilde bu davranışları desteklemiş, zorbalığın yaşanmasına katkı sağlamış olurlar.

Zorbalık sadece fiziksel mi olur?

Zorbaca davranış, çeşitlilik gösterir. Yani sadece itme, vurma, saçını çekme, tekme atma gibi fiziksel davranışlar zorbaca davranışlar değildir.

Aynı zamanda kızdırma, alay etme, tehdit etme, isim takma, arkadaş ilişkilerini bozma, karşısındakini küçük düşürme, utandırma gibi davranışlar da zorbaca davranışlar olarak nitelendirilir.

Her 10 öğrenciden 1’i zorbalıkla karşılaşıyor

Her çocuk yaşamında zorbalıkla karşılaşır mı? Herkes değil ama öğrencilerin en az %10’unun okul yaşamlarının bir döneminde zorba veya mağdur olarak zorbalığı yaşadıkları görülür. Bu oran zorbalığın aktörleri açısından irdelendiğinde, zorbalık gösterenlerin oranının %6 ile %13 arasında, zorbalığa maruz kalanların oranının ise %17 ile %25 arasında değiştiği görülür. Yani mağdur olma oranı, zorba olma oranından daha yüksektir.

Duruma cinsiyet açısından bakıldığında ise, erkeklerin kızlara oranla 2/3 oranında daha fazla zorbaca davranışlarla karıştıkları görülür. Öte yandan zorbaca davranışlar açısından erkeklerin daha çok fiziksel şiddet veya tehdit kullandıkları, kızların ise dedikodu, alay etme, sosyal dışlama gibi dolaylı yolları tercih ettikleri gözlenir.

Bir çocuğun zorbalığa maruz kaldığı nasıl anlaşılır?

Çocuk söylemese bile yetişkinler bir çocuğun zorbalığa maruz kalıp kalmadığını anlayabilirler. Bunun için okulda öğretmenlerin, evde ise ebeveynlerin duyarlı olması ve çocuğu gözlemlemesi önemlidir.

Çocuk okulda, teneffüslerde genelde yalnız kalıyorsa, sınıfta yakın arkadaşı yoksa, takım oyunlarına ya hiç seçilmiyor ya da en son seçiliyorsa, teneffüslerde arkadaşlarından ziyade öğretmen gibi yetişkinlerle birlikte olmayı tercih ediyorsa, sınıfta hem fiziksel hem de sosyal olarak görünür olmaktan kaçınıyorsa, bu çocuğun zorbalığa maruz kalıyor olma olasılığı yüksektir.

Benzer şekilde evde de, çocuk eve üstü-başı, kitapları ve çantası yırtılmış veya kirlenmiş, karnı aç, vücudunda yara, çürük, kesik, tırnak izleriyle geliyorsa, eve arkadaş getirmiyor ve kendisi de arkadaşlarına gitmiyor, partilere davet edilmiyorsa, okula ya gitmek istemiyor ya da servis yerine sizinle gitmek istiyorsa, sizden nedensiz para istiyorsa ve iştahsızlık, karın ve baş ağrısı gibi fiziksel tepkiler veriyorsa, büyük olasılık okulda zorbalığa maruz kalıyordur.

Akran zorbalığı nasıl önlenir?

Çocukluk yıllarında yaşanan bu olayların sonraki tüm yaşamı olumsuz bir şekilde etkileyeceği düşünüldüğünde, bu probleme en başından, okul döneminde müdahale edilmesi önemlidir. Hiçbir okul zorbalıktan muaf olmadığı gibi, zorbalığa bağışıklığı da yoktur ve hiçbir okul zorbalıkla tek başına baş edemez.

Zorbalığı önlemeye yönelik olarak, akran zorbalığını bireysel düzeyde ele almayıp, zorbalığın yaşandığı sosyal çevrenin de aktif bir şekilde çalışmaya dahil edilmesi gerekir.

Yalnızca akran zorbalığını uygulayan ve akran zorbalığına maruz kalan çocukların birtakım özelliklerini değiştirerek zorbalığı önlememiz mümkün görünmüyor. Sosyal çevrenin bireyler üzerindeki etkisinden faydalanılması, yani ortamda var olan herkesin işin içine katılması önemlidir. Bu amaçla akran zorbalığına karışsın ya da karışmasın, bütün öğrenciler, öğretmenler ve mümkünse ebeveynlerin zorbalığı önlemeye yönelik çalışmalara katılımları sağlanmaya çalışılmıştır.

Okullarda neler yapılabilir?

Zorbalığı önlemek amacıyla okullarda gerçekleştirilecek çalışmalar üç temel hedefe yönelik hareket eder: Zorbaca davranışları önleme, zorbaca davranışlara müdahale etme ve durdurma, zorbaca davranışa karışan zorba veya mağdur çocukları iyileştirme.

Gerek dünyada gerekse ülkemizde okullarda zorbalığı önlemeye yönelik programların başarılı sonuçlar elde edebilmesi için şunların yapılması gerekir: Okulun zorbalık problemi olduğunu kabul etmesi, okulda zorbalığın kabul edilemeyeceğini yani zorbalığa yönelik yaklaşımın sıfır tolerans olacağının belirtilmesi, okuldaki uyulması gereken kuralların açık/net olması ve buna bağlı öğrenci gözetiminin de sıkı bir şekilde yapılması, zorbalığın düzenli olarak rapor edilmesi ve bunun takip edilmesi, zorba ve mağdura yardım edilmesi ve tüm okul yaklaşımının benimsenmesi şarttır.

Okul, sınıf ve bireysel düzeyde olmak üzere üç düzeyde müdahalelerin yapılması önemlidir. Okul düzeyinde öncelikle zorba/mağdur probleminin düzeyini ve şeklini belirleyecek bir araştırma yapılması; sonrasında öğretmen nöbet sisteminin etkin bir şekilde işletilmesi, sadece koridorlarda değil, yemekhane, bahçenin en dip bölgeleri, yatakhane gibi yerlerde de öğretmenlerin düzenli bir şekilde var olması; büyük-küçük yaş gruplarına göre teneffüs, yemek saatleri ve oyun alanı kullanımlarının düzenlenmesi; bu tür programlara sadece öğrencilerin değil öğretmen ve velilerin de katılımının sağlaması gerekir.

Sınıf düzeyinde ise, uyulması gereken kuralların açık ve net bir biçimde açıklanması; düzenli sınıf ve veli toplantıları yaparak bilgi akışının devamlılığının sağlanması; öğrencilerin mağdura karşı empati geliştirmelerini sağlamak amacıyla drama, canlandırma gibi çalışmaların yapılması ve öğrenciler tarafından yapılan olumlu davranışların övgü ve takdir davranışı ile pekiştirilmesi, zorbalığın sınıf düzeyine önlenebilmesinde anlamlı katkı sağlayıcıdır.

Bireysel düzeyde ise, zorba-mağdur ve velilerle yapılacak düzenli toplantılar; zorba ve mağdur dışındaki öğrencilerin bu olayın ortadan kalkmasına yönelik verdiği destekler ve sınıf ya da okul değiştirme zorbalığın önlenmesinde katkı sağlayıcı faktörlerdir.

Zorbalığı önlemede bilgi ve niyetin gerekli ama yeterli olmadığını; zorbalığı ancak harekete geçmenin durdurabileceğini unutmamalıyız.

Çocuğu akran zorbalığına maruz kalan ebeveynler ne yapmalı?

İlk olarak ebeveynler, çocuklarının zorbalığa maruz kalmamalarını veya olası olumsuz yaşam olaylarıyla nasıl baş edebileceklerini öğrenmelerini sağlayabileceklerini bilmeliler. Bunu onlar için en güvenli yer olan ev ortamında yapabilirler. Örneğin, kardeşler arasında yaşanan tartışmalara gerekmedikçe müdahale etmemek, onların hayatın zorluklarını öğrenmelerinde önemli bir deneyim olabilir. Veyahut anne-baba arasındaki görüş ayrılıklarından ortaya çıkabilecek düzeyli tartışmaları çocukların önünde yaşamak ve yine çocuğun gözü önünde çözüme ulaştırmak, yine çok öğretici olabilir.

Bu tür ortamlar fark edilmeden çocukların hayatta karşılaşabilecekleri olası olumsuz olaylarla nasıl baş edebileceklerini deneyimleme ve öğrenmeleri açısından önemlidir. Bu tür becerilerin ilk olarak güvenli ev ortamında deneyimlemesi, onun diğer ortamlarda karşılaştığı benzer durumlarla başarılı bir şekilde baş edebilmesini sağlar.

Eğer bu olmadıysa ve çocuğunuz okulda zorbalıkla karşı karşıya kaldıysa, bu durumda öncelikle okul yönetimiyle iletişime geçilmesi, yaşanılanların yönetimle paylaşılması gerekir. Şu hiçbir zaman unutulmamalıdır ki, zorba da mağdur gibi bir çocuktur ve aslında onun da yardıma ihtiyacı vardır.

Dolayısıyla çocuğunuzun böyle bir tutumla karşı karşıya olduğunuzu hissediyorsanız, okul yönetiminin bilgilendirilmesi ve bu sistem içinde bulunan tüm paydaşlarıyla birlikte harekete geçerek sadece mağduru değil zorbayı da sistemin içinden çıkarmalıyız.

Geleceğimiz olan çocuklarımızı küçük yaştan şekillendirebilirsek, gelecekte daha sağlıklı toplumsal yapı oluşturmamız mümkün olabilecektir.

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fikir Turu’nun editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Bu yazı ilk kez 21 Aralık 2021’de yayımlanmıştır.

Dilek Şirvanlı Özen
Dilek Şirvanlı Özen
Prof. Dr. Dilek Şirvanlı Özen - Altınbaş Üniversitesi Psikoloji Bölümü öğretim üyesi ve İktisadi, İdari ve Sosyal Bilimler Fakültesi Dekanı. ODTÜ Psikoloji Bölümü’nden mezun olduktan sonra yüksek lisans ve doktora çalışmasını Hacettepe Üniversitesi Psikoloji Bölümü'nde Gelişim Psikolojisi alanında tamamladı. Aynı zamanda Hacettepe Üniversitesi'nde araştırma görevlisi ve sonrasında öğretim üyesi olarak çalıştı. 2004 yılında doçent, 2009 yılında da profesör oldu. Çalışma alanları arasında ebeveynlik, anne-baba ilişkileri ve çocuk, akran zorbalığı, reddedilme duyarlığı, bağlanma yer alıyor.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

0
Would love your thoughts, please comment.x