Başka bir dünya mümkün

Sosyal girişimcilik, başka bir dünyanın mümkün olduğuna inanan ve sorunlar karşısında sessiz kalmak yerine harekete geçip hem kendileri hem de çevreleri için çabalayan insanların açtığı bir yol. Türkiye’deki sosyal girişimcilik ise umut verici!

21 Kasım, Sosyal Girişimcilik Günü. İnsanlığı etkileyen sorunlar karşısında kalıcı ve yenilikçi çözümler peşinde koşan, kazandığını sosyal amaçlar için harcayan, insanların hayatlarında fark yaratmak, yaşamlarını kolaylaştırmak ve problemlerini çözmek isteyenlerin çalışmalarına ‘sosyal girişimcilik’ diyoruz.

Aslında insanlık tarihi kadar eski olan bu kavram zamanla evriliyor. Modern hemşireliğin kurucusu ve İngiltere’de hastanelerin doktor yerine hasta odaklı olmasını sağlayan Florence Nightingale (1820-1910) de bugün teknolojinin nimetlerinden yola çıkarak geliştirdiği uygulamalar ile özel eğitime ihtiyacı olan her çocuğun bu eğitimlere erişmesini sağlayan Otsimo’nun kurucusu Zafer Elcik de birer sosyal girişimci.

Sosyal girişim ve aktif yurttaşlık

Sosyal girişimciler, üzerinde çalıştıkları sosyal sorunları sistem düzeyinde çok iyi analiz eden, tüm sistemi dönüştürmek niyetiyle aksiyon alan ve başkalarını da bu yolda motive eden liderler. Dahası, çözümlerini daha önce denenmemiş, inovatif yöntemlerle hayata geçiriyorlar. Böylece üzerinde çalıştıkları alan ne olursa olsun, ister sağlık, ister eğitim, ister çevre, sadece tek bir okulu, hastaneyi, bölgeyi değil tüm ülkeyi dönüştürme potansiyeline sahipler.

Yönetim gurusu olarak bilinen Peter Drucker’ın bu konuda güzel bir sözü var: “Sosyal girişimciler toplumların performans kapasitesini arttırır”.

Sosyal girişimciler, üzerinde çalıştıkları alan ne olursa olsun toplumda aktif yurttaşlık için mükemmel birer rol modeller. Yaşadığı veya gördüğü bir toplumsal sorunu üstüne vazife edinmiş, aksiyon almış, başka kişi ve kurumları da bu yönde motive etmiş, empati sahibi, “içimizden biri” liderler.

İkinci bir boyutuyla ise sosyal girişimciler, üzerinde çalıştıkları alan ne olursa olsun toplumda aktif yurttaşlık için mükemmel birer rol modeller. Yaşadığı veya gördüğü bir toplumsal sorunu üstüne vazife edinmiş, aksiyon almış, başka kişi ve kurumları da bu yönde motive etmiş, empati sahibi, “içimizden biri” liderler.

Dahası, yeni kuşaklar bu konuda daha bilinçli. 2018 yılında yapılan bir araştırmaya göre, Y kuşağının öncelikleri önceki kuşaklardan farklı. Genç nesiller, iş insanlarının toplumda olumlu bir etki yaratabileceğine inanıyorlar. Y kuşağının, iş hayatının amaçları ve öncelikleri ile kendi amaç ve öncelikleri arasında algıladığı farklılık, genç kuşağın sosyal girişimlere yönelmesindeki etkenlerden biri olarak sayılabilir.[efn_note]https://www.britishcouncil.org.tr/sites/default/files/20190702_se_research_report_the_state_of_social_enterprise_in_turkey_tr_double_page.pdf[/efn_note]

Türkiye’de durum ne?

Sosyal girişimcilik Türkiye’de de hızla gelişen umut verici bir alan.

Ülkemizde küçük ama gelişen bir sosyal girişimcilik alanı, inovasyon ve pilot aşamalarında dünyadakilerden geri kalmayan nitelikte sosyal girişimciler var. Mesela Tülin Akın ve TABİT uygulaması Vodafone Çiftçi Kulübü ile Türkiye’deki 3 milyona yakın küçük çiftçiye bilişim teknolojileri yoluyla daha iyi tarım yapma imkanları sağlıyor. Mesut Keskin ve E-Bursum ile Türkiye burs sistemini daha demokratik, şeffaf ve efektif hale getirerek eğitimde fırsat eşitsizliklerini ortadan kaldırıyor.

2019 Temmuz ayında yayınlanan “Türkiye’de Sosyal Girişimlerin Durumu” raporuna göre, Türkiye’de yaklaşık 9 bin sosyal girişimin varlığından bahsetmek mümkün.

Sosyal girişimlerde kadın ağırlığı açıkça görülüyor, yöneticilerin ya da liderlerin yüzde 55’i kadın, oysa geleneksel işletmelerde bu oran sadece yüzde 18,9. Sosyal girişimler, kadınların güçlenmesine doğrudan katkı sağlıyor. Öte yandan sosyal girişim liderlerinin neredeyse yarısı (%47,28) 35 yaşın altında.

Sosyal girişimlerde kadın ağırlığı açıkça görülüyor, yöneticilerin ya da liderlerin yüzde 55’i kadın, oysa geleneksel işletmelerde bu oran sadece yüzde 18,9. Sosyal girişimler, kadınların güçlenmesine doğrudan katkı sağlıyor. Öte yandan sosyal girişim liderlerinin neredeyse yarısı (%47,28) 35 yaşın altında.

Türkiye’de sosyal girişim eğitim, ekoloji, ekonomik kalkınma, demokratikleşme, sağlık gibi çok çeşitli alanlara yayılmış durumda. Bir ülkede sosyal sorunlar ne kadar çeşitliyse sosyal girişimcilerin odaklandığı alanlar da o kadar çeşitli oluyor. Ancak yine yukarıda bahsettiğim raporda sosyal alanlardan bahsedilmese de eğitim, adil üretim ve yaratıcı endüstriler öne çıkıyor.

Artı ve eksiler

2016 yılında Thomson Reuters Vakfı’nın Küresel Sosyal Girişimcilik Ağı ile birlikte yaptığı araştırmaya[efn_note]Thomson Reuters Foundation. The Best Countries To Be A Social Entrepreneur. (2016). http://poll2016.trust.org[/efn_note] göre, Türkiye sosyal girişimcilere uygun ortam sağlama açısından en dezavantajlı konumda, 44 ülke içinde 44. sırada.

Ancak bu konuda da gelişmeler var. Sosyal girişimcilere sürdürülebilir ve etkili destek verebilecek kurumların oluşması uzun zaman aldı, fakat bugün geldiğimiz noktada artık alana destek veren birçok inkübasyon merkezi, ekosistem kuruluşu ve danışmanlık firması var.

Zaman içerisinde bu gibi destekler artarsa, Türkiye’nin önde gelen şirketleri ve kamu kuruluşları sosyal girişimcilerle kazan-kazan iş birlikleri kurmaya başlarsa sosyal girişimcilik ekosistemi çok daha hızla gelişebilir.

Öte yandan son yıllarda Türkiye’deki üniversitelerin sosyal girişim alanına yönelik ilgilerinde bir artış söz konusu. Son üç yılda, sosyal girişimciliğe ilişkin müfredat geliştirme çalışmaları hız kazandı. Türkiye’deki mevcut 203 üniversitenin 16’sı aktif ve düzenli olarak sosyal girişimcilik alanında faaliyet yürütüyor, 13’ünde öğrenciler doğrudan sosyal girişimcilik ve sosyal inovasyon dersleri alabiliyor.

Hatta bazı üniversitelerin kendi bünyesinde kurduğu ve sadece sosyal girişimcilik yapan öğrencilerine hizmet veren kuluçka merkezleri de var. Bazı üniversitelerse teknopark modelini örnek alan, ancak ağırlıklı olarak sosyal etkisi olan girişimlere odaklanan ‘sosyopark’ ya da ‘sosyokent’ modellerine yöneldiler.

Son yıllarda Türkiye’de sosyal girişimlerin daha fazla gündem olması, tartışılması ve parlaması ekosistemin geleceği için çok olumlu bir gelişmeler. Ülkenin önde gelen şirketleri birbiri ardına sosyal girişimcilik yarışmaları ve destek programları açmaya başladı. Köklü firmaların ikinci ve üçüncü kuşak yöneticileri sosyal fayda odaklı projelere yatırım yapmayı kıymetli bulduğunu görüyoruz. Bunlar gelecek için umut verici ancak çok daha fazlası mümkün.

Sosyal girişimcilik nasıl gelişir?

Sosyal girişimlerin yüzde 65’i finansman arayışında. Sosyal girişimci – şirket iş birliklerinin gerçek potansiyeline ulaşabilmesi için özel sektör – sosyal girişimci arasındaki ilişkinin alma-verme dinamiğinin ötesine geçmesi gerekiyor. Özellikle şirket tarafının dinlemeye, anlamaya ve değişip dönüşmeye açık olduğu, eşitlikçi yaklaşımdaki, şirketin iş süreçlerini girişimciye açabildiği iş birlikleri ölçeklenerek büyüyebiliyor. Diğer çalışmalar büyük firmaların içinde izole girişimler olarak kalıyor ve bir süre sonra sönüyor.

Sosyal girişimcilik alanının kapasitesini artırmak ve sürdürülebilirliğini sağlamak için özel sektör kurumlarının yanısıra, kamunun ve filantropik aktörlerin de kolektif olarak hareket etmeleri ve sistem düzeyinde değişim / dönüşüm sağlayacak uzun soluklu müdahaleleri mümkün kılmaları gerekiyor.

Türkiye’de başarılabilecekler çok çeşitli. İhtiyaçları olan desteklere ulaşsalar ülke çapında her gencin adil bir şekilde ihtiyacı olan bursa ulaşabildiği, çok daha verimli bir tarım ve refah sahibi çiftçilerin oluşabildiği, otizmli her çocuğun özel eğitim imkanlarından faydalanabildiği, her yurttaşın yalan haberleri yaymak yerine kaynağında tespit edip durdurabildiği, kıyılarımızda toplu tüketim yerine ekolojik dengeyi gözeten kadın balıkçıların ürünlerinin tüketildiği, her çocuk için onun biricikliğini gözeten makul maliyetli ilkokulların açıldığı, adil ve temiz üretici ve tüketicilerin yeni bir ekonomi kurduğu bir Türkiye mümkün.

Kimler sosyal girişimci olabilir?

Sosyal girişimcilerin ortak noktaları, bir sosyal soruna “kafayı takmaları”. Bu bazen yaşam yolculuklarında ani bir değişimle olabiliyor, bazen kendileri veya bir yakınları bu sorunun içine doğuyor veya empati kabiliyeti yüksek bireyler olarak durumdan vazife çıkarıyorlar.

Herkes sosyal girişimci olabilir. Dünyanın ilk ve en geniş sosyal girişimci ağı Ashoka’nın Türkiye’de desteklediği sosyal girişimcilere baktığımızda, demografik olarak çok farklı kesimlerden geldiklerini görüyoruz. Kadın-erkek dağılımı neredeyse eşit. Yaşları 24 ile 80 arasında değişiyor. Kimisi Ege’li kimisi Van’lı. Eğitim düzeyi deseniz ilkokul mezunu da var, dünyanın en iyi üniversitelerinde okumuş olanı da.

Bu kişilerin ortak noktaları, bir sosyal soruna “kafayı takmaları”. Bu bazen yaşam yolculuklarında ani bir değişimle olabiliyor, bazen kendileri veya bir yakınları bu sorunun içine doğuyor veya empati kabiliyeti yüksek bireyler olarak durumdan vazife çıkarıyorlar.

Ancak herkes sosyal girişimci olmalı mı? Bizce hayır. Bugünün karmaşık ve girift sosyal sorunlarını çözecek şey tek bir kahraman sosyal girişimci ve onun sosyal girişimi değil. Evet sosyal girişimciler değişimi başlatmada ve yaratıcı çözümler geliştirmede başarılılar. Ancak eğer bir sosyal sorun sistematik düzeyde çözülecekse ve yüksek etkili işler çıkarılacaksa bu yolda onlarla birlikte yürüyebilecek özel sektör liderlerine, kamu yetkililerine ve sade vatandaşlara ihtiyaç var.

Dünyayı bir şey kurtaracaksa bu bütün sistemleri ele alabilen, farklı kilit paydaşların koordineli şekildeki ortak çalışmaları…

Bu sebeple herkesin sosyal girişimcilik yaklaşımlarını benimseyip sosyal sorunların çözümünde aktif olarak katılmasını önemsiyoruz. Herkes fark yaratabilir!

Twitter’dan takip edin: @zynpmydngl , @AshokaTurkiye

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fikir Turu’nun editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Bu yazı ilk kez 21 Kasım 2019’da yayımlanmıştır.

Zeynep Meydanoğlu
Zeynep Meydanoğlu
Zeynep Meydanoğlu - Ashoka Türkiye Direktörü. Ashoka, Türkiye’nin öncelikli sosyal sorunlarına sistematik çözümler getiren sosyal girişimcileri buluşturan aktif bir sosyal girişimci ağı oluşturma, özel sektör ve sivil toplumun kaynaklarını buluşturarak ekonomik ve sosyal etkilerini artırmalarını sağlama amaçlarına yönelik çalışmalar yürütüyor. Meydanoğlu, daha önce Türkiye Üçüncü Sektör Vakfı’nda (TÜSEV) Uluslararası İlişkiler, Araştırmalar ve Sosyal Yatırım Programları Direktörlüğü yaptı. 2007’den beri Türkiye kadın hareketine aktif olarak katılıyor. Lisans derecesini Kanada’daki McGill Universitesi’nden Siyaset Bilimi ve Kültürel Çalışmalar dallarında aldı, Bilgi Üniversitesi İnsan Hakları Hukuku programını tamamladı. Türkiye’de sivil toplum ve sosyal girişimcilik konularında çok sayıda makale ve yayını bulunuyor.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

Başka bir dünya mümkün

Sosyal girişimcilik, başka bir dünyanın mümkün olduğuna inanan ve sorunlar karşısında sessiz kalmak yerine harekete geçip hem kendileri hem de çevreleri için çabalayan insanların açtığı bir yol. Türkiye’deki sosyal girişimcilik ise umut verici!

21 Kasım, Sosyal Girişimcilik Günü. İnsanlığı etkileyen sorunlar karşısında kalıcı ve yenilikçi çözümler peşinde koşan, kazandığını sosyal amaçlar için harcayan, insanların hayatlarında fark yaratmak, yaşamlarını kolaylaştırmak ve problemlerini çözmek isteyenlerin çalışmalarına ‘sosyal girişimcilik’ diyoruz.

Aslında insanlık tarihi kadar eski olan bu kavram zamanla evriliyor. Modern hemşireliğin kurucusu ve İngiltere’de hastanelerin doktor yerine hasta odaklı olmasını sağlayan Florence Nightingale (1820-1910) de bugün teknolojinin nimetlerinden yola çıkarak geliştirdiği uygulamalar ile özel eğitime ihtiyacı olan her çocuğun bu eğitimlere erişmesini sağlayan Otsimo’nun kurucusu Zafer Elcik de birer sosyal girişimci.

Sosyal girişim ve aktif yurttaşlık

Sosyal girişimciler, üzerinde çalıştıkları sosyal sorunları sistem düzeyinde çok iyi analiz eden, tüm sistemi dönüştürmek niyetiyle aksiyon alan ve başkalarını da bu yolda motive eden liderler. Dahası, çözümlerini daha önce denenmemiş, inovatif yöntemlerle hayata geçiriyorlar. Böylece üzerinde çalıştıkları alan ne olursa olsun, ister sağlık, ister eğitim, ister çevre, sadece tek bir okulu, hastaneyi, bölgeyi değil tüm ülkeyi dönüştürme potansiyeline sahipler.

Yönetim gurusu olarak bilinen Peter Drucker’ın bu konuda güzel bir sözü var: “Sosyal girişimciler toplumların performans kapasitesini arttırır”.

Sosyal girişimciler, üzerinde çalıştıkları alan ne olursa olsun toplumda aktif yurttaşlık için mükemmel birer rol modeller. Yaşadığı veya gördüğü bir toplumsal sorunu üstüne vazife edinmiş, aksiyon almış, başka kişi ve kurumları da bu yönde motive etmiş, empati sahibi, “içimizden biri” liderler.

İkinci bir boyutuyla ise sosyal girişimciler, üzerinde çalıştıkları alan ne olursa olsun toplumda aktif yurttaşlık için mükemmel birer rol modeller. Yaşadığı veya gördüğü bir toplumsal sorunu üstüne vazife edinmiş, aksiyon almış, başka kişi ve kurumları da bu yönde motive etmiş, empati sahibi, “içimizden biri” liderler.

Dahası, yeni kuşaklar bu konuda daha bilinçli. 2018 yılında yapılan bir araştırmaya göre, Y kuşağının öncelikleri önceki kuşaklardan farklı. Genç nesiller, iş insanlarının toplumda olumlu bir etki yaratabileceğine inanıyorlar. Y kuşağının, iş hayatının amaçları ve öncelikleri ile kendi amaç ve öncelikleri arasında algıladığı farklılık, genç kuşağın sosyal girişimlere yönelmesindeki etkenlerden biri olarak sayılabilir.[efn_note]https://www.britishcouncil.org.tr/sites/default/files/20190702_se_research_report_the_state_of_social_enterprise_in_turkey_tr_double_page.pdf[/efn_note]

Türkiye’de durum ne?

Sosyal girişimcilik Türkiye’de de hızla gelişen umut verici bir alan.

Ülkemizde küçük ama gelişen bir sosyal girişimcilik alanı, inovasyon ve pilot aşamalarında dünyadakilerden geri kalmayan nitelikte sosyal girişimciler var. Mesela Tülin Akın ve TABİT uygulaması Vodafone Çiftçi Kulübü ile Türkiye’deki 3 milyona yakın küçük çiftçiye bilişim teknolojileri yoluyla daha iyi tarım yapma imkanları sağlıyor. Mesut Keskin ve E-Bursum ile Türkiye burs sistemini daha demokratik, şeffaf ve efektif hale getirerek eğitimde fırsat eşitsizliklerini ortadan kaldırıyor.

2019 Temmuz ayında yayınlanan “Türkiye’de Sosyal Girişimlerin Durumu” raporuna göre, Türkiye’de yaklaşık 9 bin sosyal girişimin varlığından bahsetmek mümkün.

Sosyal girişimlerde kadın ağırlığı açıkça görülüyor, yöneticilerin ya da liderlerin yüzde 55’i kadın, oysa geleneksel işletmelerde bu oran sadece yüzde 18,9. Sosyal girişimler, kadınların güçlenmesine doğrudan katkı sağlıyor. Öte yandan sosyal girişim liderlerinin neredeyse yarısı (%47,28) 35 yaşın altında.

Sosyal girişimlerde kadın ağırlığı açıkça görülüyor, yöneticilerin ya da liderlerin yüzde 55’i kadın, oysa geleneksel işletmelerde bu oran sadece yüzde 18,9. Sosyal girişimler, kadınların güçlenmesine doğrudan katkı sağlıyor. Öte yandan sosyal girişim liderlerinin neredeyse yarısı (%47,28) 35 yaşın altında.

Türkiye’de sosyal girişim eğitim, ekoloji, ekonomik kalkınma, demokratikleşme, sağlık gibi çok çeşitli alanlara yayılmış durumda. Bir ülkede sosyal sorunlar ne kadar çeşitliyse sosyal girişimcilerin odaklandığı alanlar da o kadar çeşitli oluyor. Ancak yine yukarıda bahsettiğim raporda sosyal alanlardan bahsedilmese de eğitim, adil üretim ve yaratıcı endüstriler öne çıkıyor.

Artı ve eksiler

2016 yılında Thomson Reuters Vakfı’nın Küresel Sosyal Girişimcilik Ağı ile birlikte yaptığı araştırmaya[efn_note]Thomson Reuters Foundation. The Best Countries To Be A Social Entrepreneur. (2016). http://poll2016.trust.org[/efn_note] göre, Türkiye sosyal girişimcilere uygun ortam sağlama açısından en dezavantajlı konumda, 44 ülke içinde 44. sırada.

Ancak bu konuda da gelişmeler var. Sosyal girişimcilere sürdürülebilir ve etkili destek verebilecek kurumların oluşması uzun zaman aldı, fakat bugün geldiğimiz noktada artık alana destek veren birçok inkübasyon merkezi, ekosistem kuruluşu ve danışmanlık firması var.

Zaman içerisinde bu gibi destekler artarsa, Türkiye’nin önde gelen şirketleri ve kamu kuruluşları sosyal girişimcilerle kazan-kazan iş birlikleri kurmaya başlarsa sosyal girişimcilik ekosistemi çok daha hızla gelişebilir.

Öte yandan son yıllarda Türkiye’deki üniversitelerin sosyal girişim alanına yönelik ilgilerinde bir artış söz konusu. Son üç yılda, sosyal girişimciliğe ilişkin müfredat geliştirme çalışmaları hız kazandı. Türkiye’deki mevcut 203 üniversitenin 16’sı aktif ve düzenli olarak sosyal girişimcilik alanında faaliyet yürütüyor, 13’ünde öğrenciler doğrudan sosyal girişimcilik ve sosyal inovasyon dersleri alabiliyor.

Hatta bazı üniversitelerin kendi bünyesinde kurduğu ve sadece sosyal girişimcilik yapan öğrencilerine hizmet veren kuluçka merkezleri de var. Bazı üniversitelerse teknopark modelini örnek alan, ancak ağırlıklı olarak sosyal etkisi olan girişimlere odaklanan ‘sosyopark’ ya da ‘sosyokent’ modellerine yöneldiler.

Son yıllarda Türkiye’de sosyal girişimlerin daha fazla gündem olması, tartışılması ve parlaması ekosistemin geleceği için çok olumlu bir gelişmeler. Ülkenin önde gelen şirketleri birbiri ardına sosyal girişimcilik yarışmaları ve destek programları açmaya başladı. Köklü firmaların ikinci ve üçüncü kuşak yöneticileri sosyal fayda odaklı projelere yatırım yapmayı kıymetli bulduğunu görüyoruz. Bunlar gelecek için umut verici ancak çok daha fazlası mümkün.

Sosyal girişimcilik nasıl gelişir?

Sosyal girişimlerin yüzde 65’i finansman arayışında. Sosyal girişimci – şirket iş birliklerinin gerçek potansiyeline ulaşabilmesi için özel sektör – sosyal girişimci arasındaki ilişkinin alma-verme dinamiğinin ötesine geçmesi gerekiyor. Özellikle şirket tarafının dinlemeye, anlamaya ve değişip dönüşmeye açık olduğu, eşitlikçi yaklaşımdaki, şirketin iş süreçlerini girişimciye açabildiği iş birlikleri ölçeklenerek büyüyebiliyor. Diğer çalışmalar büyük firmaların içinde izole girişimler olarak kalıyor ve bir süre sonra sönüyor.

Sosyal girişimcilik alanının kapasitesini artırmak ve sürdürülebilirliğini sağlamak için özel sektör kurumlarının yanısıra, kamunun ve filantropik aktörlerin de kolektif olarak hareket etmeleri ve sistem düzeyinde değişim / dönüşüm sağlayacak uzun soluklu müdahaleleri mümkün kılmaları gerekiyor.

Türkiye’de başarılabilecekler çok çeşitli. İhtiyaçları olan desteklere ulaşsalar ülke çapında her gencin adil bir şekilde ihtiyacı olan bursa ulaşabildiği, çok daha verimli bir tarım ve refah sahibi çiftçilerin oluşabildiği, otizmli her çocuğun özel eğitim imkanlarından faydalanabildiği, her yurttaşın yalan haberleri yaymak yerine kaynağında tespit edip durdurabildiği, kıyılarımızda toplu tüketim yerine ekolojik dengeyi gözeten kadın balıkçıların ürünlerinin tüketildiği, her çocuk için onun biricikliğini gözeten makul maliyetli ilkokulların açıldığı, adil ve temiz üretici ve tüketicilerin yeni bir ekonomi kurduğu bir Türkiye mümkün.

Kimler sosyal girişimci olabilir?

Sosyal girişimcilerin ortak noktaları, bir sosyal soruna “kafayı takmaları”. Bu bazen yaşam yolculuklarında ani bir değişimle olabiliyor, bazen kendileri veya bir yakınları bu sorunun içine doğuyor veya empati kabiliyeti yüksek bireyler olarak durumdan vazife çıkarıyorlar.

Herkes sosyal girişimci olabilir. Dünyanın ilk ve en geniş sosyal girişimci ağı Ashoka’nın Türkiye’de desteklediği sosyal girişimcilere baktığımızda, demografik olarak çok farklı kesimlerden geldiklerini görüyoruz. Kadın-erkek dağılımı neredeyse eşit. Yaşları 24 ile 80 arasında değişiyor. Kimisi Ege’li kimisi Van’lı. Eğitim düzeyi deseniz ilkokul mezunu da var, dünyanın en iyi üniversitelerinde okumuş olanı da.

Bu kişilerin ortak noktaları, bir sosyal soruna “kafayı takmaları”. Bu bazen yaşam yolculuklarında ani bir değişimle olabiliyor, bazen kendileri veya bir yakınları bu sorunun içine doğuyor veya empati kabiliyeti yüksek bireyler olarak durumdan vazife çıkarıyorlar.

Ancak herkes sosyal girişimci olmalı mı? Bizce hayır. Bugünün karmaşık ve girift sosyal sorunlarını çözecek şey tek bir kahraman sosyal girişimci ve onun sosyal girişimi değil. Evet sosyal girişimciler değişimi başlatmada ve yaratıcı çözümler geliştirmede başarılılar. Ancak eğer bir sosyal sorun sistematik düzeyde çözülecekse ve yüksek etkili işler çıkarılacaksa bu yolda onlarla birlikte yürüyebilecek özel sektör liderlerine, kamu yetkililerine ve sade vatandaşlara ihtiyaç var.

Dünyayı bir şey kurtaracaksa bu bütün sistemleri ele alabilen, farklı kilit paydaşların koordineli şekildeki ortak çalışmaları…

Bu sebeple herkesin sosyal girişimcilik yaklaşımlarını benimseyip sosyal sorunların çözümünde aktif olarak katılmasını önemsiyoruz. Herkes fark yaratabilir!

Twitter’dan takip edin: @zynpmydngl , @AshokaTurkiye

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fikir Turu’nun editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Bu yazı ilk kez 21 Kasım 2019’da yayımlanmıştır.

Zeynep Meydanoğlu
Zeynep Meydanoğlu
Zeynep Meydanoğlu - Ashoka Türkiye Direktörü. Ashoka, Türkiye’nin öncelikli sosyal sorunlarına sistematik çözümler getiren sosyal girişimcileri buluşturan aktif bir sosyal girişimci ağı oluşturma, özel sektör ve sivil toplumun kaynaklarını buluşturarak ekonomik ve sosyal etkilerini artırmalarını sağlama amaçlarına yönelik çalışmalar yürütüyor. Meydanoğlu, daha önce Türkiye Üçüncü Sektör Vakfı’nda (TÜSEV) Uluslararası İlişkiler, Araştırmalar ve Sosyal Yatırım Programları Direktörlüğü yaptı. 2007’den beri Türkiye kadın hareketine aktif olarak katılıyor. Lisans derecesini Kanada’daki McGill Universitesi’nden Siyaset Bilimi ve Kültürel Çalışmalar dallarında aldı, Bilgi Üniversitesi İnsan Hakları Hukuku programını tamamladı. Türkiye’de sivil toplum ve sosyal girişimcilik konularında çok sayıda makale ve yayını bulunuyor.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

0
Would love your thoughts, please comment.x