Kalp sağlığı: Ya gerçekten kırılıyorsa?

Kayıpların ve travmaların ardından hissedilen acı, tartışmalar ve maç izlerken yaşanan stres ya kalbinizi gerçekten “kırıyorsa”? Takotsubo Sendromu olarak bilinen bu durumu tetikleyen faktörler neler? Risk altında mısınız?

Bilim, “kalp kırıklığı”nın sadece okuduğumuz kitaplarda, dinlediğimiz şarkılarda geçen ve acı çekmeyi ifade eden mecazi bir deyim olmadığını ortaya koyuyor. Imperial College London’da kardiyak farmakoloji alanında fahri profesör Sian Harding, Psyche’de yayımlanan yazısında Takotsubo Sendromu olarak bilinen bu durumun ardındaki tıbbi gerçekleri, çarpıcı örneklerle anlatıyor.

Yazının bazı bölümlerini aktarıyoruz:

“Kalp kırıklığı yeni bir şey değil. Binlerce yıldır insanlar, kalbimiz ve duygularımız arasındaki bağlantı hakkında hikâyeler, şiirler yazdı ve şarkılar söyledi. 5 bin yıl önce bile kalpler sızlıyordu. (…)

Bilim, zaman içinde bedenin sırlarını ortaya çıkarmaya başladığında, duygusal acımızın kaynağı değişti. Beyin, duyguların merkezi haline geldi ve ‘kalp kırıklığı’ bir mecazdan ötesiydi artık. Ancak bilim, duyguları beynin derinlerine yerleştirse de, ‘kırık’ kalplerle ilgili hikâyeler hâlâ ortalıkta: Uzun süredir evli çiftlerin birkaç gün içinde birbiri ardına ölmesi; çocuğunu kaybettikten sonra ölen ebeveynler ya da yas dönemlerinde çekilen kalp merkezli ağrılar. İstatistikler artık bunu doğruluyor. Bir eşin ölümünden sonraki ilk üç ayda ölme olasılığı neredeyse iki kat daha fazla.

Takotsubo Sendromu

Peki, ‘kalp kırıklığı’ ile ilgili ne kadar tıbbi gerçek söz konusu? Bu, 1990’larda Japonya’daki hastanelerde alışılmadık bir sendrom ortaya çıkmaya başlayana kadar çok da ciddiye alınan bir soru değildi. Doktorlar, röntgen filmlerinde travma geçirmiş hastaların kalplerinin şekil değiştirdiğini gördüler. Kalbin görünümü, Japonya’da ‘takotsubo’ adı verilen ve ahtapot yakalamak için kullanılan küçük kil kaplara benziyordu. Takotsubo Sendromu’nun ve adını nasıl aldığının hikâyesi, aslında kalp kırıklığının nasıl bir mecazdan daha fazlası haline geldiğinin hikâyesidir.

Vakalar, ölümcül depremlerin ardından 1990’larda başladı. Her felaketin ardından, Japon hastaneleri yalnızca yaralılarla değil, aynı zamanda kalp krizinden şüphelenilen insanlarla da dolup taşıyordu. Bunun nedeni, kalp krizinden mustarip olanların, doktorların kalp kaslarına kan sağlayan koroner arterleri görselleştirmek için en son görüntüleme tekniklerini kullandıkları Hiroşima Şehir Hastanesi’ne gelmesine dek bilinmiyordu. Kalp krizinin nedenini belirlemek için, kardiyologlar kan damarlarına opak bir kontrast solüsyon enjekte edebilir ve bir pıhtı veya yırtılmış bir plağın tıkanmaya neden olup olmadığını görmek için X-ışını kamerası kullanabilir. Hiroşima’daki doktorlar yeni bir prosedür izledi. Doğrudan kalbe kontrast solüsyon enjekte ederek kasıldığında nasıl göründüğünü ortaya çıkarmak için hareketli görüntüler kaydettiler.

Bazı hastalarda gördükleri onları şaşırtmış ve hayrete düşürmüştü. İlk olarak, tipik bir kalp krizinin tüm belirtilerini gösteren hastalarda herhangi bir tıkanıklık yoktu. İkincisi, kalp, Hiroşima’daki doktorların daha önce hiç görmediği bir şekle buruluyordu. Kalbin atriyuma yakın tepesi son derece şiddetli bir şekilde kasılmıştı, öyle ki kan akışını bile engelliyordu. Ancak kalbin alt kısmı neredeyse hareketsizdi. X-ışınlarında bu, balon veya dar boyunlu bir çömleğe benziyordu. Bu da Japon doktorlara ahtapot yakalamak için kullanılan ‘takotsubo’ları hatırlattı. Ve böylece hastalık ‘Takotsubo Sendromu’, daha sonra ise ‘stres kardiyomiyopatisi’ olarak anılmaya başlandı.

Hastalıkla ilgili haberler yayıldıkça, dünyanın her yerinden benzer bildirimler geliyordu. Ancak tetikleyiciler artık sadece depremler ve diğer doğal afetler değildi. Keder, travma, tartışmalar ve hatta spor etkinliklerini izlemek de bunlara dahildi. Bilhassa sevilen birinin kaybı, güçlü bir tetikleyici gibi görünüyordu, zira kalplerimizin mekanizması duygusal strese karşı son derece hassastır. Olguya üçüncü bir isim veren de işte aşırı kederle olan bu bağlantı: ‘Kırık Kalp Sendromu’. (…)

Bazı özellikler, bu sendromu Hiroşima’daki doktorlar için öne çıkardı. İlki, hastaların çoğunun kadın olmasıydı ve bu, kalp hastalığı erkeklerde, en azından genç veya orta yaşlılarda daha yaygın olduğu için alışılmadık bir durumdu. 64 yaşından genç erkeklerin kalp hastalığına yakalanma olasılığı kadınlara göre iki kat daha fazladır. Bu fark, menopozdan sonraki yaşamda azalır ve Takotsubo sendromlu kadınların çoğu menopoz sonrası dönemdeydi. Birçok çalışmanın rakamlarını bir araya getirdiğimizde Takotsubo grubundaki hastaların yüzde 80-90 gibi şaşırtıcı bir oranının kadın olduğunu gördük. Daha önce herhangi bir kalp hastalığında görülmemiş bir durum.

Daha da çarpıcı bir özellik, bu hastaların birçoğunun hiçbir kalp hasarı belirtisi olmadan tamamen iyileşmiş olmasıydı. Tüm hastaların yüzde 5’i oranında ölümler görülse de çoğu hasta, şiddetli göğüs ağrısı ve akut kalp yetmezliği ile hastaneye başvurmasına rağmen birkaç gün içinde iyileşmiş olarak hastaneden ayrılıyordu. Birçoğu bir daha sorun yaşamadı. Bilim insanları ve doktorlar için bu oldukça ilgi çekiciydi. Şiddetli kalp yetmezliği olan kişiler genellikle güçsüz görünür. Kardiyologlar röntgende kalbin garip şeklini ve garip kasılmasını görmemiş olsalardı, hastaların semptomları hayal ettiklerini veya yanlış yorumladıklarını düşünebilirlerdi.

Takotsubo Sendromu yaşayan kadınların, böyle bir görüntüleme mümkün olmadan önce hasta taklidi yaptıkları gerekçesiyle göz ardı edilmiş olabileceğini düşünmek iç karartıcı. Üzücü bir olaydan sonra çılgına dönen, şiddetli göğüs ağrısıyla hastaneye gelen, ancak daha sonra hızla iyileşen orta yaşlı bir kadının nasıl ‘histerik’ bir hastalığa yakalanmış olarak görülebileceğini tahmin edebilirsiniz.” (…)

Ani kardiyak ölüm

Yazar, Takotsubo Sendromu’nun tek ‘kırık kalp’ hastalığı olmadığını söylüyor: “Diğeri genellikle ‘ani kardiyak ölüm’ olarak biliniyor. Burada kalp, ventriküler fibrilasyon olarak bilinen kaotik bir ritme (veya aritmiye) girer. Kalbin farklı parçaları birlikte kasılmak yerine kıvrıldığından, ‘solucanlarla dolu bir torbayı’ andırır. Kan kalpten dışarı atılmaz ve kişi birkaç dakika içinde bilincini kaybeder. Manuel veya elektrikli defibrilasyon müdahalesi olmadığı takdirde hızlı ölüm gerçekleşir. Ani kardiyak ölüm, kayıp, tartışmalar, diğer aşırı fiziksel veya duygusal stres dahil olmak üzere Takotsubo Sendromu’yla tamamen aynı tetikleyicilere sahiptir. Ancak büyük bir farkla: En azından 50 yaşından küçükler için, öncelikle bir erkek hastalığıdır.

Her iki hastalığın da ortak noktası adrenalindir. Stres anlarında, vücut doğal olarak adrenalinin kalbi uyardığı ve kanı kaslara yönlendirdiği bir savaş ya da kaç durumuna girer. Bununla birlikte, aşırı stres, adrenalinde aşırı bir artışa neden olarak kalbin aşırı çalışmasına neden olabilir ve ritmini bozabilir.

2014 yılında yaşanan dikkate değer bir olay, erkeklerin ve kadınların aşırı strese karşı farklı tepkilerini ortaya koydu. Ateşli bir Şili taraftarı olan karı-koca ve üç çocuğu, FIFA 2014 Dünya Kupası’nda bir sonraki tura geçmek için Şili ile Brezilya arasında oynanan maçı izliyordu. Maç penaltılara kaldı. Ancak son ve skoru belirleyecek vuruş kale direğine çarparak Şili’nin umutlarını sona erdirdi. Aile hemen hararetli bir tartışmaya tutuştu ve 58 yaşındaki baba şiddetli bir acıyla göğsünü tuttu. Kalbi durdu ve acil servise götürüldü, iki tur defibrilasyon uygulansa da ne yazık ki hayatta kalamadı.

Ardından 64 yaşındaki eşi göğüs ağrıları hissetti. Kısa bir süre sonra, bir saat önce kocasının bulunduğu anjiyografi laboratuvarında tedavi görüyordu. Kalbi, kocasıyla aynı elektrik sinyallerini gösteriyordu, ancak ventriküler fibrilasyona girmemişti. Doktorlar tıkanıklık işaretine de rastlamadılar. Bunun yerine, kalbi bir bölgede güçlü bir şekilde kasılırken diğerinde neredeyse hareketsizdi: Bariz bir Takotsubo Sendromu vakasıydı. Hastanede bir süre destek tedavisi gördükten sonra kalbi yavaş yavaş normale döndü ve tamamen iyileştikten sonra taburcu edildi.

Erkekler adrenalin kaynaklı aritmiye neden daha yatkın?

Bu noktada stres faktörleri önemli. Futbol maçı ilk ve koca için ana tetikleyiciydi. Tartışma da olası ek tetikleyiciler yaratmıştı. Futbol ve genel olarak spor müsabakaları izlemek, genellikle kardiyak olaylarla ilişkilendirilir. Bir çalışma, yerel bir takım evinde oynadığında kalp krizi ve inme nedeniyle ölüm oranının arttığını ortaya koyuyor. Futbol maçlarında penaltı atışları özellikle önemli bir stres kaynağı. İngiltere, 30 Haziran 1998’de penaltılarda Arjantin’e yenildiğinde, İngiltere’de miyokard enfarktüsü iki gün boyunca yüzde 25 artmıştı. Bununla birlikte, kocası 2014’te ölen Şilili kadın söz konusu olduğunda, kocasının kalp krizi geçirdiğini görmenin stresi, özellikle de penaltı atışlarından ve ardından gelen tartışmadan hemen sonra gelen bir başka güçlü tetikleyiciydi. Kocası için hem maçın hem de tartışmanın aşırı stresi ölümcül aritmiye neden olmuştu. Benzer duygular yaşamış olsa da karısında aritmi görülmemişti. Bilim insanları, paradoksal olarak, büyük olasılıkla Takotsubo Sendromu’nun herhangi bir aritminin önüne geçtiğini düşünüyorlar.”

Yazar, laboratuvarındaki bilimsel deneylerin, Takotsubo Sendromu’nda kalpte meydana gelen değişikliklerin, normalde kalbi uyaran (ve potansiyel olarak ritmini bozan), ancak işlevini azaltan yüksek adrenalin düzeylerinin bir sonucu olduğunu gösterdiğini belirtiyor: “Laboratuvar modellerinde heyecandan sönümlemeye geçişi engellemeye çalıştığımda, kalp ritmi anında -ve ölümcül bir şekilde- tetiklendi. Takotsubo Sendromu kalbi sönümleyerek veya ‘kapatarak’ onu daha kötü bir şeyden koruyordu: Ani kardiyak ölümden.

Öyleyse, erkekler neden adrenalin kaynaklı aritmiye daha yatkın? Belki de daha iyi bir soru, kadınların neden adrenalinden daha iyi korunduğudur? Önsezim, bu koruma olmadan doğumun aşırı fiziksel ve duygusal stresinin anneleri adrenalinle boğabileceği yönünde. Belki de bu nedenle genç kadınlar hem ani kardiyak ölümden hem de Takotsubo Sendromu’ndan korunuyor. Kadınlar, menopoz sonrasında bu korumanın bir kısmını kaybetmiş gibi görünseler de yine de bir adrenalin dalgalanmasının en kötü sonuçlarından kurtulmuş durumdalar. Ölümler olsa da birçoğu ölümcül ritim bozukluğundan kurtuluyor.

Kalp kırıklığı yeni bir şey olmayabilir, ama artık tıbbi bir geçmişi var. Doğal afetlerin, kederin, travmanın, tartışmaların ve hatta spor müsabakalarının duygusal acısını yaşamak, sağlığımız ve varlığımızı sürdürme konusunda çok gerçek fiziksel sonuçlar doğurabilir. Gerçekten ‘kalbimiz kırılmış’ olabilir. Ancak Takotsubo Sendromu’nun hikâyesi, yalnızca kalp kırıklığının nasıl bir mecazdan daha fazlası haline geldiğinin hikâyesi değildir. Aynı zamanda, kalbin temel olarak duygularımızla bağlantılı olduğu, duyguların yaşam ve ölüm üzerinde nasıl hüküm sürdüğüne dair bir hikâye olan eski, tanıdık bir hikâyenin yeniden anlatımıdır. Hikâyeler başladığından beri anlattıklarımızın…

Bu yazı ilk kez 28 Aralık 2022’de yayımlanmıştır.

 

Sian Harding’in Psyche internet sitesinde yayımlanan “Heartbreak is more than a metaphor. Are you at risk?” başlıklı yazısından öne çıkan bazı bölümler Nevra Yaraç tarafından çevrilmiş ve editoryal katkısıyla yayına hazırlanmıştır. Yazının orijinaline ve tamamına aşağıdaki linkten erişebilirsiniz: https://psyche.co/ideas/heartbreak-is-more-than-a-metaphor-are-you-at-risk

Fikir Turu
Fikir Turuhttps://fikirturu.com/
Fikir Turu, yalnızca Türkiye’deki düşünce hayatını değil, dünyanın da ne düşündüğünü, tartıştığını okurlarına aktarmaya çalışıyor. Bu amaçla, İngilizce, Arapça, Rusça, Almanca ve Çince yazılmış önemli makalelerin belli başlı bölümlerini çevirerek, editoryal katkılarla okuruna sunmaya çalışıyor. Her makalenin orijinal metnine ve değerli çevirmen arkadaşlarımızın bilgilerine makalenin alt kısmındaki notlardan ulaşabilirsiniz.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

Kalp sağlığı: Ya gerçekten kırılıyorsa?

Kayıpların ve travmaların ardından hissedilen acı, tartışmalar ve maç izlerken yaşanan stres ya kalbinizi gerçekten “kırıyorsa”? Takotsubo Sendromu olarak bilinen bu durumu tetikleyen faktörler neler? Risk altında mısınız?

Bilim, “kalp kırıklığı”nın sadece okuduğumuz kitaplarda, dinlediğimiz şarkılarda geçen ve acı çekmeyi ifade eden mecazi bir deyim olmadığını ortaya koyuyor. Imperial College London’da kardiyak farmakoloji alanında fahri profesör Sian Harding, Psyche’de yayımlanan yazısında Takotsubo Sendromu olarak bilinen bu durumun ardındaki tıbbi gerçekleri, çarpıcı örneklerle anlatıyor.

Yazının bazı bölümlerini aktarıyoruz:

“Kalp kırıklığı yeni bir şey değil. Binlerce yıldır insanlar, kalbimiz ve duygularımız arasındaki bağlantı hakkında hikâyeler, şiirler yazdı ve şarkılar söyledi. 5 bin yıl önce bile kalpler sızlıyordu. (…)

Bilim, zaman içinde bedenin sırlarını ortaya çıkarmaya başladığında, duygusal acımızın kaynağı değişti. Beyin, duyguların merkezi haline geldi ve ‘kalp kırıklığı’ bir mecazdan ötesiydi artık. Ancak bilim, duyguları beynin derinlerine yerleştirse de, ‘kırık’ kalplerle ilgili hikâyeler hâlâ ortalıkta: Uzun süredir evli çiftlerin birkaç gün içinde birbiri ardına ölmesi; çocuğunu kaybettikten sonra ölen ebeveynler ya da yas dönemlerinde çekilen kalp merkezli ağrılar. İstatistikler artık bunu doğruluyor. Bir eşin ölümünden sonraki ilk üç ayda ölme olasılığı neredeyse iki kat daha fazla.

Takotsubo Sendromu

Peki, ‘kalp kırıklığı’ ile ilgili ne kadar tıbbi gerçek söz konusu? Bu, 1990’larda Japonya’daki hastanelerde alışılmadık bir sendrom ortaya çıkmaya başlayana kadar çok da ciddiye alınan bir soru değildi. Doktorlar, röntgen filmlerinde travma geçirmiş hastaların kalplerinin şekil değiştirdiğini gördüler. Kalbin görünümü, Japonya’da ‘takotsubo’ adı verilen ve ahtapot yakalamak için kullanılan küçük kil kaplara benziyordu. Takotsubo Sendromu’nun ve adını nasıl aldığının hikâyesi, aslında kalp kırıklığının nasıl bir mecazdan daha fazlası haline geldiğinin hikâyesidir.

Vakalar, ölümcül depremlerin ardından 1990’larda başladı. Her felaketin ardından, Japon hastaneleri yalnızca yaralılarla değil, aynı zamanda kalp krizinden şüphelenilen insanlarla da dolup taşıyordu. Bunun nedeni, kalp krizinden mustarip olanların, doktorların kalp kaslarına kan sağlayan koroner arterleri görselleştirmek için en son görüntüleme tekniklerini kullandıkları Hiroşima Şehir Hastanesi’ne gelmesine dek bilinmiyordu. Kalp krizinin nedenini belirlemek için, kardiyologlar kan damarlarına opak bir kontrast solüsyon enjekte edebilir ve bir pıhtı veya yırtılmış bir plağın tıkanmaya neden olup olmadığını görmek için X-ışını kamerası kullanabilir. Hiroşima’daki doktorlar yeni bir prosedür izledi. Doğrudan kalbe kontrast solüsyon enjekte ederek kasıldığında nasıl göründüğünü ortaya çıkarmak için hareketli görüntüler kaydettiler.

Bazı hastalarda gördükleri onları şaşırtmış ve hayrete düşürmüştü. İlk olarak, tipik bir kalp krizinin tüm belirtilerini gösteren hastalarda herhangi bir tıkanıklık yoktu. İkincisi, kalp, Hiroşima’daki doktorların daha önce hiç görmediği bir şekle buruluyordu. Kalbin atriyuma yakın tepesi son derece şiddetli bir şekilde kasılmıştı, öyle ki kan akışını bile engelliyordu. Ancak kalbin alt kısmı neredeyse hareketsizdi. X-ışınlarında bu, balon veya dar boyunlu bir çömleğe benziyordu. Bu da Japon doktorlara ahtapot yakalamak için kullanılan ‘takotsubo’ları hatırlattı. Ve böylece hastalık ‘Takotsubo Sendromu’, daha sonra ise ‘stres kardiyomiyopatisi’ olarak anılmaya başlandı.

Hastalıkla ilgili haberler yayıldıkça, dünyanın her yerinden benzer bildirimler geliyordu. Ancak tetikleyiciler artık sadece depremler ve diğer doğal afetler değildi. Keder, travma, tartışmalar ve hatta spor etkinliklerini izlemek de bunlara dahildi. Bilhassa sevilen birinin kaybı, güçlü bir tetikleyici gibi görünüyordu, zira kalplerimizin mekanizması duygusal strese karşı son derece hassastır. Olguya üçüncü bir isim veren de işte aşırı kederle olan bu bağlantı: ‘Kırık Kalp Sendromu’. (…)

Bazı özellikler, bu sendromu Hiroşima’daki doktorlar için öne çıkardı. İlki, hastaların çoğunun kadın olmasıydı ve bu, kalp hastalığı erkeklerde, en azından genç veya orta yaşlılarda daha yaygın olduğu için alışılmadık bir durumdu. 64 yaşından genç erkeklerin kalp hastalığına yakalanma olasılığı kadınlara göre iki kat daha fazladır. Bu fark, menopozdan sonraki yaşamda azalır ve Takotsubo sendromlu kadınların çoğu menopoz sonrası dönemdeydi. Birçok çalışmanın rakamlarını bir araya getirdiğimizde Takotsubo grubundaki hastaların yüzde 80-90 gibi şaşırtıcı bir oranının kadın olduğunu gördük. Daha önce herhangi bir kalp hastalığında görülmemiş bir durum.

Daha da çarpıcı bir özellik, bu hastaların birçoğunun hiçbir kalp hasarı belirtisi olmadan tamamen iyileşmiş olmasıydı. Tüm hastaların yüzde 5’i oranında ölümler görülse de çoğu hasta, şiddetli göğüs ağrısı ve akut kalp yetmezliği ile hastaneye başvurmasına rağmen birkaç gün içinde iyileşmiş olarak hastaneden ayrılıyordu. Birçoğu bir daha sorun yaşamadı. Bilim insanları ve doktorlar için bu oldukça ilgi çekiciydi. Şiddetli kalp yetmezliği olan kişiler genellikle güçsüz görünür. Kardiyologlar röntgende kalbin garip şeklini ve garip kasılmasını görmemiş olsalardı, hastaların semptomları hayal ettiklerini veya yanlış yorumladıklarını düşünebilirlerdi.

Takotsubo Sendromu yaşayan kadınların, böyle bir görüntüleme mümkün olmadan önce hasta taklidi yaptıkları gerekçesiyle göz ardı edilmiş olabileceğini düşünmek iç karartıcı. Üzücü bir olaydan sonra çılgına dönen, şiddetli göğüs ağrısıyla hastaneye gelen, ancak daha sonra hızla iyileşen orta yaşlı bir kadının nasıl ‘histerik’ bir hastalığa yakalanmış olarak görülebileceğini tahmin edebilirsiniz.” (…)

Ani kardiyak ölüm

Yazar, Takotsubo Sendromu’nun tek ‘kırık kalp’ hastalığı olmadığını söylüyor: “Diğeri genellikle ‘ani kardiyak ölüm’ olarak biliniyor. Burada kalp, ventriküler fibrilasyon olarak bilinen kaotik bir ritme (veya aritmiye) girer. Kalbin farklı parçaları birlikte kasılmak yerine kıvrıldığından, ‘solucanlarla dolu bir torbayı’ andırır. Kan kalpten dışarı atılmaz ve kişi birkaç dakika içinde bilincini kaybeder. Manuel veya elektrikli defibrilasyon müdahalesi olmadığı takdirde hızlı ölüm gerçekleşir. Ani kardiyak ölüm, kayıp, tartışmalar, diğer aşırı fiziksel veya duygusal stres dahil olmak üzere Takotsubo Sendromu’yla tamamen aynı tetikleyicilere sahiptir. Ancak büyük bir farkla: En azından 50 yaşından küçükler için, öncelikle bir erkek hastalığıdır.

Her iki hastalığın da ortak noktası adrenalindir. Stres anlarında, vücut doğal olarak adrenalinin kalbi uyardığı ve kanı kaslara yönlendirdiği bir savaş ya da kaç durumuna girer. Bununla birlikte, aşırı stres, adrenalinde aşırı bir artışa neden olarak kalbin aşırı çalışmasına neden olabilir ve ritmini bozabilir.

2014 yılında yaşanan dikkate değer bir olay, erkeklerin ve kadınların aşırı strese karşı farklı tepkilerini ortaya koydu. Ateşli bir Şili taraftarı olan karı-koca ve üç çocuğu, FIFA 2014 Dünya Kupası’nda bir sonraki tura geçmek için Şili ile Brezilya arasında oynanan maçı izliyordu. Maç penaltılara kaldı. Ancak son ve skoru belirleyecek vuruş kale direğine çarparak Şili’nin umutlarını sona erdirdi. Aile hemen hararetli bir tartışmaya tutuştu ve 58 yaşındaki baba şiddetli bir acıyla göğsünü tuttu. Kalbi durdu ve acil servise götürüldü, iki tur defibrilasyon uygulansa da ne yazık ki hayatta kalamadı.

Ardından 64 yaşındaki eşi göğüs ağrıları hissetti. Kısa bir süre sonra, bir saat önce kocasının bulunduğu anjiyografi laboratuvarında tedavi görüyordu. Kalbi, kocasıyla aynı elektrik sinyallerini gösteriyordu, ancak ventriküler fibrilasyona girmemişti. Doktorlar tıkanıklık işaretine de rastlamadılar. Bunun yerine, kalbi bir bölgede güçlü bir şekilde kasılırken diğerinde neredeyse hareketsizdi: Bariz bir Takotsubo Sendromu vakasıydı. Hastanede bir süre destek tedavisi gördükten sonra kalbi yavaş yavaş normale döndü ve tamamen iyileştikten sonra taburcu edildi.

Erkekler adrenalin kaynaklı aritmiye neden daha yatkın?

Bu noktada stres faktörleri önemli. Futbol maçı ilk ve koca için ana tetikleyiciydi. Tartışma da olası ek tetikleyiciler yaratmıştı. Futbol ve genel olarak spor müsabakaları izlemek, genellikle kardiyak olaylarla ilişkilendirilir. Bir çalışma, yerel bir takım evinde oynadığında kalp krizi ve inme nedeniyle ölüm oranının arttığını ortaya koyuyor. Futbol maçlarında penaltı atışları özellikle önemli bir stres kaynağı. İngiltere, 30 Haziran 1998’de penaltılarda Arjantin’e yenildiğinde, İngiltere’de miyokard enfarktüsü iki gün boyunca yüzde 25 artmıştı. Bununla birlikte, kocası 2014’te ölen Şilili kadın söz konusu olduğunda, kocasının kalp krizi geçirdiğini görmenin stresi, özellikle de penaltı atışlarından ve ardından gelen tartışmadan hemen sonra gelen bir başka güçlü tetikleyiciydi. Kocası için hem maçın hem de tartışmanın aşırı stresi ölümcül aritmiye neden olmuştu. Benzer duygular yaşamış olsa da karısında aritmi görülmemişti. Bilim insanları, paradoksal olarak, büyük olasılıkla Takotsubo Sendromu’nun herhangi bir aritminin önüne geçtiğini düşünüyorlar.”

Yazar, laboratuvarındaki bilimsel deneylerin, Takotsubo Sendromu’nda kalpte meydana gelen değişikliklerin, normalde kalbi uyaran (ve potansiyel olarak ritmini bozan), ancak işlevini azaltan yüksek adrenalin düzeylerinin bir sonucu olduğunu gösterdiğini belirtiyor: “Laboratuvar modellerinde heyecandan sönümlemeye geçişi engellemeye çalıştığımda, kalp ritmi anında -ve ölümcül bir şekilde- tetiklendi. Takotsubo Sendromu kalbi sönümleyerek veya ‘kapatarak’ onu daha kötü bir şeyden koruyordu: Ani kardiyak ölümden.

Öyleyse, erkekler neden adrenalin kaynaklı aritmiye daha yatkın? Belki de daha iyi bir soru, kadınların neden adrenalinden daha iyi korunduğudur? Önsezim, bu koruma olmadan doğumun aşırı fiziksel ve duygusal stresinin anneleri adrenalinle boğabileceği yönünde. Belki de bu nedenle genç kadınlar hem ani kardiyak ölümden hem de Takotsubo Sendromu’ndan korunuyor. Kadınlar, menopoz sonrasında bu korumanın bir kısmını kaybetmiş gibi görünseler de yine de bir adrenalin dalgalanmasının en kötü sonuçlarından kurtulmuş durumdalar. Ölümler olsa da birçoğu ölümcül ritim bozukluğundan kurtuluyor.

Kalp kırıklığı yeni bir şey olmayabilir, ama artık tıbbi bir geçmişi var. Doğal afetlerin, kederin, travmanın, tartışmaların ve hatta spor müsabakalarının duygusal acısını yaşamak, sağlığımız ve varlığımızı sürdürme konusunda çok gerçek fiziksel sonuçlar doğurabilir. Gerçekten ‘kalbimiz kırılmış’ olabilir. Ancak Takotsubo Sendromu’nun hikâyesi, yalnızca kalp kırıklığının nasıl bir mecazdan daha fazlası haline geldiğinin hikâyesi değildir. Aynı zamanda, kalbin temel olarak duygularımızla bağlantılı olduğu, duyguların yaşam ve ölüm üzerinde nasıl hüküm sürdüğüne dair bir hikâye olan eski, tanıdık bir hikâyenin yeniden anlatımıdır. Hikâyeler başladığından beri anlattıklarımızın…

Bu yazı ilk kez 28 Aralık 2022’de yayımlanmıştır.

 

Sian Harding’in Psyche internet sitesinde yayımlanan “Heartbreak is more than a metaphor. Are you at risk?” başlıklı yazısından öne çıkan bazı bölümler Nevra Yaraç tarafından çevrilmiş ve editoryal katkısıyla yayına hazırlanmıştır. Yazının orijinaline ve tamamına aşağıdaki linkten erişebilirsiniz: https://psyche.co/ideas/heartbreak-is-more-than-a-metaphor-are-you-at-risk

Fikir Turu
Fikir Turuhttps://fikirturu.com/
Fikir Turu, yalnızca Türkiye’deki düşünce hayatını değil, dünyanın da ne düşündüğünü, tartıştığını okurlarına aktarmaya çalışıyor. Bu amaçla, İngilizce, Arapça, Rusça, Almanca ve Çince yazılmış önemli makalelerin belli başlı bölümlerini çevirerek, editoryal katkılarla okuruna sunmaya çalışıyor. Her makalenin orijinal metnine ve değerli çevirmen arkadaşlarımızın bilgilerine makalenin alt kısmındaki notlardan ulaşabilirsiniz.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

0
Would love your thoughts, please comment.x