Mutluluğun sırrı deniz kenarında yaşamak mı?

Sahil şeridinde, su kenarında hatta bir çeşmenin yanında olmak bile insan sağlığına iyi geldiğini bilimsel çalışmalar da ortaya koyuyor. İngiltere’de yapılan bir araştırmaya göre, deniz ve suyla haşır neşir olmanın sağlık açısından sağladığı avantajın parasal değeri 176 milyon pound.

Annesini ani bir şekilde kaybettiğinde Catherine Kelly henüz 20’lerindeydi. Londra’da çalışıyordu ama içinde bir yerlerde denizin çağrısını duyuyordu. O sesi dinledi, yaşadığı şehri, evini, işini değiştirdi. Artık günlerinin bir kısmını sörf yaparak, yüzerek ve uzun sahilde yürüyerek geçiriyordu. Atlantik’in kıyısında geçen o 5-6 yılın sonunda gerçekten iyileştiğini hissetmeye başladı. Deniz kenarında olmanın kendisine iyi geldiğini içgüdüsel olarak biliyordu ama zamanla karşılaştığı bilimsel araştırmalar da içgüdülerini doğruladı. Kelly 8 yıldır açık havada sağlıklı yaşam ve doğanın, özellikle de suyun tedavi edici etkileri üzerine araştırmalar yapan ve deniz kenarında farkındalık” dersleri veren bir eğitmen.

İngiliz gazetesi Guardian’da yakınlarda Elle Hunt imzasıyla yayınlanan “Mutluluğun sırrı deniz kenarında yaşamak mı?” başlıklı analiz, deniz kenarında olmanın olumlu etkilerini bilimsel kaynaklara dayanarak ele alıyor.

Evet, yeşil alanların bedensel ve zihinsel sağlığımız üzerindeki etkileri daha önce kanıtlandı ama bu makale, bilim dünyasının son 10 yıldır ısrarla kısaca “mavi alanlar” olarak adlandırılan deniz ve kıyı şeridinin, nehirlerin, kanalların, şelalelerin, su kenarlarının insan bedenine ve zihnine iyi geldiğini anlattığını belirtiyor.

Exeter Üniversitesi’nde kıdemli öğretim üyesi ve çoğu Avrupa’da olmak üzere 18 ülkede mavi alanların sağlık açısından faydalarını araştıran BlueHealth Programı’nda görev yapan çevre psikoloğu Dr. Mathew White’a göre, süreçlerin birçoğu yeşil alanlardakinin tamamen aynısı hatta ilave bazı faydalar da mevcut. Makale, White’ın tespitini araştırmalarla destekliyor:

Su kenarında olanlar daha mutlu

“Doğal ortamlarda mutluluk üzerine 2013 yılında gerçekleştirilen, hatta Dr. White’ın da bu konuda şimdiye dek yapılmış en iyi araştırmalardan biri olarak nitelendirdiği geniş çaplı bir çalışma kapsamında, 20 bin akıllı telefon kullanıcısından rastgele aralıklarla bulundukları ortamı ve o ortamda kendilerini ne ölçüde iyi ve sağlıklı hissettiklerini kaydetmeleri istendi. Araştırma sonuçları, katılımcıların şehir ortamına kıyasla deniz kenarlarında ve diğer su kıyılarında 6 puan gibi dikkate değer bir farkla daha mutlu olduklarını ortaya koydu.

Araştırmalarımız gösteriyor ki haftada en az iki kez sahile gidenler, genel ve zihinsel sağlık açısından kendilerini daha iyi hissetme eğiliminde oluyorlar.

Exeter Üniversitesi ve BlueHealth programında görevli bir başka akademisyen, Dr. Lewis Elliot, ‘Araştırmalarımız gösteriyor ki haftada en az iki kez sahile gidenler, genel ve zihinsel sağlık açısından kendilerini daha iyi hissetme eğiliminde oluyorlar. Elde ettiğimiz bir diğer bulgu da, haftada muhtemelen yaklaşık 2 saatinizi sahilde geçirmenin toplumun her kesiminden insan açısından faydalı olduğu yönünde’ diyor.”

Hunt yazısında, Dr. White’ın suyun varlığının sağlık, zindelik ve mutlulukla pozitif ilişkisinin üç yolla tesis edildiğine dair görüşüne de yer veriyor:

“Bunlardan ilki, daha temiz bir hava ve daha çok gün ışığı gibi su kenarı ortamlarda tipik olarak görülen faydalı çevresel faktörler. İkincisi, su kenarında yaşayanların fiziksel olarak daha aktif olma eğiliminde olmaları. Su sporları, yürüyüş, bisiklet, vs. Üçüncü ve mavi alanları diğer doğal çevrelere kıyasla daha avantajlı kılan şey ise, suyun psikolojik açıdan iyileştirici etkisi. White, su kenarlarında vakit geçirmenin, kişilerde pozitif bir ruh hali yaratmak, negatif ruh halini ve stresi azaltmak bakımından, yeşil alanlara kıyasla ciddi ölçüde daha faydalı olduğunun araştırmalar çerçevesinde de defaatle ortaya koyulduğunu ifade ediyor.”

Makalede atıfta bulunulan bir diğer araştırmacı, Plymouth Üniversitesi’nde görevli deniz biyoloğu Dr. Sian Rees. Rees konuyu toplumsal eşitlik açısından da değerlendiriyor: İngiltere’de sahil şeridi toplumsal seviyelerin en çok eşitlendiği ortam, ormanlık alanlara ise daha ziyade yüksek gelir grubuna mensup kişiler gidebiliyor. Deniz kenarına gitmek elitlik ya da özel bir yer olarak görülmüyor. Böyle ortamlarda vakit geçirdiğinizde, açık havanın keyfini çıkarıp fiziksel çevreyle etkileşim içinde olarak, farkında olmadan sağlığınızı korumuş oluyorsunuz.”

Çeşmenin, fıskiyenin bile olumlu etkisi var

Araştırmacılar, su kıyılarındaki ses ve manzaranın, suyun üzerindeki ışığın kalitesinin bile tedavi edici bir etki sağlamak için yeterli olabileceğini öne sürüyor.

2010 tarihli bir başka araştırma, suyun yakınlarında olunmasa bile bazen bir fıskiye, bir çeşmenin bile olumlu etki yaratabildiğini ortaya koyuyor. Araştırmaya göre, katılımcılar, su içeren yapıların resimlerine, yalnızca yeşil alan içeren resimler kadar olumlu puan vermiş. Araştırmacılar, su kıyılarındaki ses ve manzaranın, suyun üzerindeki ışığın kalitesinin bile tedavi edici bir etki sağlamak için yeterli olabileceğini öne sürüyor.

Yazıda araştırmanın farklı sonuçlarına da değiniliyor:

“Araştırma sonuçları, ortamda herhangi bir şekilde su olmasının hiç olmamasından daha iyi olduğunu ortaya koyuyor. Bu da sağlık açısından fayda sağlayacak mavi alanlar tasarlanması veya mekanların buna göre yeniden düzenlenmesi bağlamında yeni fırsatlar sunan bir bulgu. Dr. Elliott, bunu şöyle açıklıyor: ‘Sahilin yerini değiştiremezsiniz, ama maksat suyun faydalarından başka tür ortamlarda da yararlanmak ise, şehir ortamında güzel bir tasarıma sahip bir fıskiye inşa etmememiz için bir sebep yok.’”

Makalede ne olursa olsun sahile gitmenin etkisinin çok daha farklı olduğunun altı çiziliyor, sebebiyse şöyle anlatılıyor:

“Dr. White’a göre bunun nedeni, gel-gitler. Kişinin yaşadığı sıkıntıyla ilgili olarak negatif düşüncelere odaklanmasının, depresyonun yerleşik etmenlerinden biri olduğunu ifade eden White, ‘Araştırmalarımız bize gösterdi ki, sahilde yürüyerek vakit geçirirken, dışarıya dönük, çevreye odaklı bir düşünme şekline geçiyoruz. Bir nevi hayatımızı bir perspektife oturtuyoruz’ diyor.”

Suyun meditatif etkisi

Deniz kenarına yerleşerek tüm hayat tarzını değiştiren Catherine Kelly akademik kariyerinin yanı sıra, “deniz kenarında farkındalık” dersleri veren bir eğitmen. Suyun insan üzerindeki etkisiniyse şöyle açıklıyor:

“İster dalgalı ister durgun olsun, ister içinde olun, ister kıyıdan izleyin, denizin her zaman meditatif bir etkisi var. Suyun içine dalabilirsiniz, yeşil alanlarda bunu yapmanız mümkün değil. O anda kalabiliyor, o anda olabiliyorsunuz, bir şeye bakıyorsanız bir amaçla bakıyorsunuz ve ister iki dakikalığına, ister yarım saatliğine olsun, faydasını da yine o anda görüyorsunuz.”

Yeni reçete: Mavi alanlarda vakit geçirme

Kelly geleceğe yönelik bir tahminde de bulunuyor ve ileride mavi alanlarda vakit geçirmek ana akım bir reçete haline gelecek, diyor.

2016 tarihli bir bilimsel makaleye göre, deniz ve suyla haşır neşir olmanın sağlık açısından sağladığı avantajın parasal değeri 176 milyon pound.

Hunt makalesinde insanlara mavi ya da yeşil alanlarda vakit geçirmeyi tavsiye eden reçeteler yazılması fikrinin giderek daha fazla destek gördüğünü belirtiyor ve bu alanda yapılan somut çalışmalara yer veriyor:

“Farklı disiplinlere mensup bilim insanlarından oluşan BlueHealth ekibi, sahiller, akarsular ve göllerden müteşekkil “mavi altyapının” faydalarını belirleyip ölçümleyerek, bu unsurların obezite, fiziksel hareketsizlik ve akıl sağlığı bozuklukları gibi önemli ve yaygın sağlık sorunlarına karşı verilen mücadele bağlamında sağlayabileceği katkıları ortaya koymayı umuyor. White’ın da yazarları arasında yer aldığı 2016 tarihli bir bilimsel makaleye göre, deniz ve suyla haşır neşir olmanın sağlık açısından sağladığı avantajın parasal değeri 176 milyon pound.

Deniz ortamlarının sağlığımız açısından sağladığı faydaların, bu ortamların sağlıklı kalmasına bağlı olduğunun altını çizen Rees, doğal ortamları koruma gayretleri kapsamında, bu “doğal sermayenin” de dikkate alınması gerektiğini belirtiyor. Kelly’nin çalışmaları, denizle kişisel bağ kuran kişilerin, çevreye de daha saygılı olduğunu ortaya koyarken, araştırmacılar, sağlık açısından sunduğu faydalar kanıtlanabilirse, insanların mavi alanları koruma eğilimi de artar diye umuyor.”

Bu yazı ilk kez 19 Kasım 2019’da yayımlanmıştır.

 

Fikir Turu
Fikir Turuhttps://fikirturu.com/
Fikir Turu, yalnızca Türkiye’deki düşünce hayatını değil, dünyanın da ne düşündüğünü, tartıştığını okurlarına aktarmaya çalışıyor. Bu amaçla, İngilizce, Arapça, Rusça, Almanca ve Çince yazılmış önemli makalelerin belli başlı bölümlerini çevirerek, editoryal katkılarla okuruna sunmaya çalışıyor. Her makalenin orijinal metnine ve değerli çevirmen arkadaşlarımızın bilgilerine makalenin alt kısmındaki notlardan ulaşabilirsiniz.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

Mutluluğun sırrı deniz kenarında yaşamak mı?

Sahil şeridinde, su kenarında hatta bir çeşmenin yanında olmak bile insan sağlığına iyi geldiğini bilimsel çalışmalar da ortaya koyuyor. İngiltere’de yapılan bir araştırmaya göre, deniz ve suyla haşır neşir olmanın sağlık açısından sağladığı avantajın parasal değeri 176 milyon pound.

Annesini ani bir şekilde kaybettiğinde Catherine Kelly henüz 20’lerindeydi. Londra’da çalışıyordu ama içinde bir yerlerde denizin çağrısını duyuyordu. O sesi dinledi, yaşadığı şehri, evini, işini değiştirdi. Artık günlerinin bir kısmını sörf yaparak, yüzerek ve uzun sahilde yürüyerek geçiriyordu. Atlantik’in kıyısında geçen o 5-6 yılın sonunda gerçekten iyileştiğini hissetmeye başladı. Deniz kenarında olmanın kendisine iyi geldiğini içgüdüsel olarak biliyordu ama zamanla karşılaştığı bilimsel araştırmalar da içgüdülerini doğruladı. Kelly 8 yıldır açık havada sağlıklı yaşam ve doğanın, özellikle de suyun tedavi edici etkileri üzerine araştırmalar yapan ve deniz kenarında farkındalık” dersleri veren bir eğitmen.

İngiliz gazetesi Guardian’da yakınlarda Elle Hunt imzasıyla yayınlanan “Mutluluğun sırrı deniz kenarında yaşamak mı?” başlıklı analiz, deniz kenarında olmanın olumlu etkilerini bilimsel kaynaklara dayanarak ele alıyor.

Evet, yeşil alanların bedensel ve zihinsel sağlığımız üzerindeki etkileri daha önce kanıtlandı ama bu makale, bilim dünyasının son 10 yıldır ısrarla kısaca “mavi alanlar” olarak adlandırılan deniz ve kıyı şeridinin, nehirlerin, kanalların, şelalelerin, su kenarlarının insan bedenine ve zihnine iyi geldiğini anlattığını belirtiyor.

Exeter Üniversitesi’nde kıdemli öğretim üyesi ve çoğu Avrupa’da olmak üzere 18 ülkede mavi alanların sağlık açısından faydalarını araştıran BlueHealth Programı’nda görev yapan çevre psikoloğu Dr. Mathew White’a göre, süreçlerin birçoğu yeşil alanlardakinin tamamen aynısı hatta ilave bazı faydalar da mevcut. Makale, White’ın tespitini araştırmalarla destekliyor:

Su kenarında olanlar daha mutlu

“Doğal ortamlarda mutluluk üzerine 2013 yılında gerçekleştirilen, hatta Dr. White’ın da bu konuda şimdiye dek yapılmış en iyi araştırmalardan biri olarak nitelendirdiği geniş çaplı bir çalışma kapsamında, 20 bin akıllı telefon kullanıcısından rastgele aralıklarla bulundukları ortamı ve o ortamda kendilerini ne ölçüde iyi ve sağlıklı hissettiklerini kaydetmeleri istendi. Araştırma sonuçları, katılımcıların şehir ortamına kıyasla deniz kenarlarında ve diğer su kıyılarında 6 puan gibi dikkate değer bir farkla daha mutlu olduklarını ortaya koydu.

Araştırmalarımız gösteriyor ki haftada en az iki kez sahile gidenler, genel ve zihinsel sağlık açısından kendilerini daha iyi hissetme eğiliminde oluyorlar.

Exeter Üniversitesi ve BlueHealth programında görevli bir başka akademisyen, Dr. Lewis Elliot, ‘Araştırmalarımız gösteriyor ki haftada en az iki kez sahile gidenler, genel ve zihinsel sağlık açısından kendilerini daha iyi hissetme eğiliminde oluyorlar. Elde ettiğimiz bir diğer bulgu da, haftada muhtemelen yaklaşık 2 saatinizi sahilde geçirmenin toplumun her kesiminden insan açısından faydalı olduğu yönünde’ diyor.”

Hunt yazısında, Dr. White’ın suyun varlığının sağlık, zindelik ve mutlulukla pozitif ilişkisinin üç yolla tesis edildiğine dair görüşüne de yer veriyor:

“Bunlardan ilki, daha temiz bir hava ve daha çok gün ışığı gibi su kenarı ortamlarda tipik olarak görülen faydalı çevresel faktörler. İkincisi, su kenarında yaşayanların fiziksel olarak daha aktif olma eğiliminde olmaları. Su sporları, yürüyüş, bisiklet, vs. Üçüncü ve mavi alanları diğer doğal çevrelere kıyasla daha avantajlı kılan şey ise, suyun psikolojik açıdan iyileştirici etkisi. White, su kenarlarında vakit geçirmenin, kişilerde pozitif bir ruh hali yaratmak, negatif ruh halini ve stresi azaltmak bakımından, yeşil alanlara kıyasla ciddi ölçüde daha faydalı olduğunun araştırmalar çerçevesinde de defaatle ortaya koyulduğunu ifade ediyor.”

Makalede atıfta bulunulan bir diğer araştırmacı, Plymouth Üniversitesi’nde görevli deniz biyoloğu Dr. Sian Rees. Rees konuyu toplumsal eşitlik açısından da değerlendiriyor: İngiltere’de sahil şeridi toplumsal seviyelerin en çok eşitlendiği ortam, ormanlık alanlara ise daha ziyade yüksek gelir grubuna mensup kişiler gidebiliyor. Deniz kenarına gitmek elitlik ya da özel bir yer olarak görülmüyor. Böyle ortamlarda vakit geçirdiğinizde, açık havanın keyfini çıkarıp fiziksel çevreyle etkileşim içinde olarak, farkında olmadan sağlığınızı korumuş oluyorsunuz.”

Çeşmenin, fıskiyenin bile olumlu etkisi var

Araştırmacılar, su kıyılarındaki ses ve manzaranın, suyun üzerindeki ışığın kalitesinin bile tedavi edici bir etki sağlamak için yeterli olabileceğini öne sürüyor.

2010 tarihli bir başka araştırma, suyun yakınlarında olunmasa bile bazen bir fıskiye, bir çeşmenin bile olumlu etki yaratabildiğini ortaya koyuyor. Araştırmaya göre, katılımcılar, su içeren yapıların resimlerine, yalnızca yeşil alan içeren resimler kadar olumlu puan vermiş. Araştırmacılar, su kıyılarındaki ses ve manzaranın, suyun üzerindeki ışığın kalitesinin bile tedavi edici bir etki sağlamak için yeterli olabileceğini öne sürüyor.

Yazıda araştırmanın farklı sonuçlarına da değiniliyor:

“Araştırma sonuçları, ortamda herhangi bir şekilde su olmasının hiç olmamasından daha iyi olduğunu ortaya koyuyor. Bu da sağlık açısından fayda sağlayacak mavi alanlar tasarlanması veya mekanların buna göre yeniden düzenlenmesi bağlamında yeni fırsatlar sunan bir bulgu. Dr. Elliott, bunu şöyle açıklıyor: ‘Sahilin yerini değiştiremezsiniz, ama maksat suyun faydalarından başka tür ortamlarda da yararlanmak ise, şehir ortamında güzel bir tasarıma sahip bir fıskiye inşa etmememiz için bir sebep yok.’”

Makalede ne olursa olsun sahile gitmenin etkisinin çok daha farklı olduğunun altı çiziliyor, sebebiyse şöyle anlatılıyor:

“Dr. White’a göre bunun nedeni, gel-gitler. Kişinin yaşadığı sıkıntıyla ilgili olarak negatif düşüncelere odaklanmasının, depresyonun yerleşik etmenlerinden biri olduğunu ifade eden White, ‘Araştırmalarımız bize gösterdi ki, sahilde yürüyerek vakit geçirirken, dışarıya dönük, çevreye odaklı bir düşünme şekline geçiyoruz. Bir nevi hayatımızı bir perspektife oturtuyoruz’ diyor.”

Suyun meditatif etkisi

Deniz kenarına yerleşerek tüm hayat tarzını değiştiren Catherine Kelly akademik kariyerinin yanı sıra, “deniz kenarında farkındalık” dersleri veren bir eğitmen. Suyun insan üzerindeki etkisiniyse şöyle açıklıyor:

“İster dalgalı ister durgun olsun, ister içinde olun, ister kıyıdan izleyin, denizin her zaman meditatif bir etkisi var. Suyun içine dalabilirsiniz, yeşil alanlarda bunu yapmanız mümkün değil. O anda kalabiliyor, o anda olabiliyorsunuz, bir şeye bakıyorsanız bir amaçla bakıyorsunuz ve ister iki dakikalığına, ister yarım saatliğine olsun, faydasını da yine o anda görüyorsunuz.”

Yeni reçete: Mavi alanlarda vakit geçirme

Kelly geleceğe yönelik bir tahminde de bulunuyor ve ileride mavi alanlarda vakit geçirmek ana akım bir reçete haline gelecek, diyor.

2016 tarihli bir bilimsel makaleye göre, deniz ve suyla haşır neşir olmanın sağlık açısından sağladığı avantajın parasal değeri 176 milyon pound.

Hunt makalesinde insanlara mavi ya da yeşil alanlarda vakit geçirmeyi tavsiye eden reçeteler yazılması fikrinin giderek daha fazla destek gördüğünü belirtiyor ve bu alanda yapılan somut çalışmalara yer veriyor:

“Farklı disiplinlere mensup bilim insanlarından oluşan BlueHealth ekibi, sahiller, akarsular ve göllerden müteşekkil “mavi altyapının” faydalarını belirleyip ölçümleyerek, bu unsurların obezite, fiziksel hareketsizlik ve akıl sağlığı bozuklukları gibi önemli ve yaygın sağlık sorunlarına karşı verilen mücadele bağlamında sağlayabileceği katkıları ortaya koymayı umuyor. White’ın da yazarları arasında yer aldığı 2016 tarihli bir bilimsel makaleye göre, deniz ve suyla haşır neşir olmanın sağlık açısından sağladığı avantajın parasal değeri 176 milyon pound.

Deniz ortamlarının sağlığımız açısından sağladığı faydaların, bu ortamların sağlıklı kalmasına bağlı olduğunun altını çizen Rees, doğal ortamları koruma gayretleri kapsamında, bu “doğal sermayenin” de dikkate alınması gerektiğini belirtiyor. Kelly’nin çalışmaları, denizle kişisel bağ kuran kişilerin, çevreye de daha saygılı olduğunu ortaya koyarken, araştırmacılar, sağlık açısından sunduğu faydalar kanıtlanabilirse, insanların mavi alanları koruma eğilimi de artar diye umuyor.”

Bu yazı ilk kez 19 Kasım 2019’da yayımlanmıştır.

 

Fikir Turu
Fikir Turuhttps://fikirturu.com/
Fikir Turu, yalnızca Türkiye’deki düşünce hayatını değil, dünyanın da ne düşündüğünü, tartıştığını okurlarına aktarmaya çalışıyor. Bu amaçla, İngilizce, Arapça, Rusça, Almanca ve Çince yazılmış önemli makalelerin belli başlı bölümlerini çevirerek, editoryal katkılarla okuruna sunmaya çalışıyor. Her makalenin orijinal metnine ve değerli çevirmen arkadaşlarımızın bilgilerine makalenin alt kısmındaki notlardan ulaşabilirsiniz.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

0
Would love your thoughts, please comment.x