Hayatımızda her şeyin planlı olması bizi rahatlatır. Buna karşın beklenmedik, öngörülemez, alışılmadık olan biraz korkutucudur. 2020’de yayımlanan The Serendipity Mindset (Mutlu Tesadüf Zihniyeti) kitabının yazarı Christian Busch, Psyche’deki yazısında bu durumların bizi olumlu sonuçlara götürebileceğini ve mutlu tesadüfler sayesinde kendimizi nasıl geliştirebileceğimizi anlatıyor.
Yazının bazı bölümlerini aktarıyoruz:
“İnsanlar, rahatı kesinlikte bulur. Hükümetler kurarız, takvimler oluştururuz, organizasyonlar düzenleriz ve faaliyetlerimizi, stratejilerimizi ve planlarımızı bu yapılar etrafında şekillendiririz. (…) Ancak, hayatta sürekli var olan ve geleceğimiz için çoğu zaman en büyük farkı yaratan başka bir güç daha vardır: “Beklenmedik” veya “Öngörülemeyen”. Buna kafa yorarsanız zaten dikkatinizi hep beklenmedik olana verirsiniz. Örneğin, kalabalık bir yolda yaya geçidini kullanırken gözünüz kırmızı ışıkta geçebilecek beklenmedik bir sürücüde olur. Beklenmeyene karşı bu ‘uyanık olma hali’ ya da farkındalık, (akıllı) şans bilimini anlamanın ve onu kendi yararınıza kullanmanın merkezindedir.
Bireyleri ve kuruluşları neyin geleceğe uygun hale getirdiğine dair araştırmamda, bir içgörü tekrar tekrar kendini gösterdi: Dünyanın önde gelen beyinlerinin çoğu, beklenmedik şeyleri olumlu sonuçlara dönüştürmek için genellikle de bilinçsiz olarak bir kapasite geliştirmişlerdi. Kendi deyimimle bu ‘mutlu tesadüf zihniyetini’ geliştirmek hem bir yaşam felsefesi hem de kendi içinizde şekillendirip besleyebileceğiniz bir yetenektir. (…)
Mutlu tesadüfü, başınıza gelen pasif şans olarak düşünebilirsiniz ancak aslında noktaları belirlemek ve birleştirmek için aktif bir süreçtir. Başkaları uçurumları görürken köprüleri görmek ve ardından akıllı şansı yaratmak için inisiyatif almak ve eylemlerde bulunmakla ilgilidir.
Mutlu tesadüf, büyük bilimsel keşiflerde yol gösterici bir güçtür ama aynı zamanda günlük hayatımızda, en küçük anlarda olabileceği gibi yaşamı değiştiren en büyük olaylarda da mevcuttur. Aşkı, kurucu ortağımızı, yeni bir işi ya da iş ortağını sık sık ‘beklenmedik şekilde’ buluruz. Post-it not kâğıtları, X-ray, penisilin, mikrodalga gibi icatlar ve diğer birçok inovasyon da bu şekilde ortaya çıkmıştır.
Mutlu tesadüfün üç temel özelliği
Araştırmam, mutlu tesadüfün üç temel özelliği olduğunu gösteriyor.
Başlangıç olarak bir mutlu tesadüf tetikleyicisi var. Bu, alışılmadık veya beklenmedik bir şeyle karşılaştığınız andır.
Daha sonra, noktaları birleştirmeniz gerekir, yani tetikleyiciyi gözlemlemek ve onu görünüşte ilgisiz bir şeye bağlamak ve bu sayede şans olayındaki potansiyel değeri hayata geçirmek (buna Evreka anı da denir).
Son olarak, beklenmedik olumlu bir sonuç yaratmak için dirayet ve azim gerekir. Tesadüfi bir karşılaşma bir olay olsa da mutlu tesadüf çok yönlü bir süreçtir (tetikleyici ve noktaları birleştirme çoğu zaman aynı anda gerçekleşir).”
Şanslı olmanın sırrı ne?
Yazar, şanslı olmak için genellikle beklenmeyene açık ve uyanık olmak gerektiğini söylüyor ve bunu bir örnekle şöyle açıklıyor:
“İngiliz psikolog Richard Wiseman bir BBC programı için iki kişilik eğlenceli bir deney yapmıştı. Bu kişilerden biri kendini ‘şanslı’ diğeri de ‘şanssız’ olarak tanımlıyordu. Araştırmacılar, her iki katılımcıdan bir kahve dükkanına ayrı ayrı gitmelerini istedi. Kaldırıma da 5 sterlinlik bir banknot koydular. İçeride, tezgâhın yanındaki masada başarılı bir iş insanı gibi görünen biri oturuyordu. ‘Şanslı olan’ yaklaştı, parayı gördü ve aldı. İçeri girip bir kahve ısmarladı, iş insanının yanına oturdu ve onunla sohbet etti. Kendini ‘şanssız’ olarak tanımlayan ise parayı fark edemedi veya iş insanıyla konuşamadı. Daha sonra araştırmacılar, her iki katılımcıya da günlerinin nasıl geçtiğini sordu. ‘Şanslı’, harika bir gün geçirdiğini belirtti. Sokakta para bulmuş ve yeni bir arkadaş edinmişti ki bu ona başka fırsatlar getirebilirdi. ‘Şanssız’ ise olaysız bir gün geçirdiğini söyledi. Her iki katılımcı aynı şanslara sahipti ama sadece biri onları ‘görebilmişti’. Böyle bir deney, zihniyetinizin ve yaşamınızdaki olasılıklar hakkında düşünme biçiminizin, fırsat ortaya çıktığında uyanık olma yeteneğinizi etkileyebileceğini gösterir.
Busch, aslında ‘beklenmedik’, ‘olağanüstü’ ve ‘ihtimal dışı’ terimlerinin yanıltıcı olduğunu, çünkü kazalar veya tesadüflerin her zaman olduğunu belirterek, meselenin fırsatı o anda görebilmek olduğunu vurguluyor:
“Beklenmeyene karşı uyanık olmak, akıllı şans yaratmak için hayati öneme sahip olsa da bir başka kilit faktör daha var: Hazırlık. Bu kısmen, mutlu tesadüfün önündeki hem zihinsel (zihniyetiniz) hem de fiziksel (yaşadığınız ve etkileşimde bulunduğunuz alanlar) engelleri kaldırmakla ilgilidir. Örneğin, aşırı yoğun programlar, anlamsız toplantılar ve gün boyunca sizi zaman, merak ve neşe duygusundan yoksun bırakan verimsizlikler…
Fırsatlarla bağlantı kurmak için zihinsel hazırlığınızı güçlendirerek ve o anda harekete geçmek için becerilerinizi ve mevcut kaynaklarınızı kullanmanıza zemin oluşturacak bir ortam yaratarak hazırlanabilirsiniz. Hazırlıksız bir zihin genellikle alışılmadık karşılaşmaları bir kenara atar, dolayısıyla akıllı şans fırsatlarını kaçırır. Ancak bu öğrenilmiş bir davranıştır. Hazırlık, hayatta ortaya çıkan olumlu tesadüfleri hızlandırma ve bunlardan yararlanma kapasitesini geliştirmekle ilgilidir. Bunu yapmanın birkaç yolu var.
Önyargılarınızın farkında olun ve onlara meydan okuyun
Dünyaya dair düşünme alışkanlıklarımız ve önyargılarımız, mutlu tesadüfleri görmeyi veya bunlardan yararlanmayı zorlaştırabilir. Bunlar, davranışlarımızı ve dünyayla etkileşimimizi şekillendirirler.
Mutlu tesadüfü etkili şekilde geliştirmek istiyorsak, üstesinden gelmemiz için en fazla dikkat göstermemiz gereken üç temel önyargı vardır: Beklenmeyeni küçümsemek, geriye dönük önyargı ve işlevsel sabitlik.
Beklenmeyeni küçümsemek
Beklenmeyeni küçümsemek doğaldır. Ancak bunu yaptığınızda, akıllı şans yaratacak fırsatları gözden kaçırırsınız. Evet, büyük ihtimalle önemli bir sunum yapacağınız günde Zoom çökmeyecektir. Sunumunuzu değerlendirmesi gereken kişi hastalanmayacaktır. Sunumdan hemen önce dizüstü bilgisayarınızın üzerine kahve dökmeyeceksinizdir. Ancak ihtimal dahilinde olmayan tüm bu olayları bir araya getirdiğinizde beklenmedik bir şeyin olması nispeten muhtemel hale gelir. (…)
Sadece beklenmedik şeyin her zaman olduğunu kabul ettiğimizde, onu ‘görmeye’ başlarız (sokağa bırakılan parayı fark eden ‘şanslı’ gibi). Bunu bir tehditten ziyade potansiyel bir fayda ya da fırsat olarak değerlendiririz.
Geriye dönük önyargılara dikkat
Geçmiş olaylara dair hikâyeler kurduğumuzda, gerçeklik dalgalı bir yol izlese de genellikle doğrusalmış gibi davranırız. Bu, olayları olduğundan daha öngörülebilir olarak algılamamıza (‘geriye dönük önyargı’ olarak bilinir) ve şansın rolünü göz ardı ederek her şeyi uygun bir şekilde açıklayan anlatılar oluşturmamıza neden olabilir. Bu sonradan akla uygun hale getirme durumu, bilinmeyene dair bir aşinalık bulma ve anormallikleri kontrol etme konusundaki insani ihtiyacımızı gösterir. Bununla birlikte, hikâyelerinizde beklenmedik çok sayıda olayı sürekli olarak vurguluyorsanız, öngörülemeyenin önemini gözden kaçırırsınız ve mutlu tesadüfün geleceğinizde oynayacağı kritik rolü fark edemezsiniz.
İşlevsel sabitliğe takılmayın
Günlük yaşamda kullandığımız bir aracın her zamanki özel işlevine o kadar alışmışızdır ki başka faydalarını genellikle göremeyiz. Bu, ‘işlevsel sabitlik’ olarak bilinen bir önyargıdır. Araştırmalar, belirli problem çözme stratejilerine aşina olanların, uygun ve mümkün olsa bile, daha basit stratejiler tasarlama ihtimalinin düşük olduğunu gösteriyor.
Başka bir deyişle, birçok şeyi alışkanlıktan dolayı yaparız, zaten bildiğimiz yol olduğu için ‘zor yolda’ ısrarcı oluruz. Doğaçlama yapmak, bir aracın yeni bir şekilde nasıl kullanılabileceğini görmek için zihinsel çevikliğe sahip olmak, mutlu tesadüf zihniyetini oluşturmada çok önemlidir.
Lara Croft veya James Bond gibi kurgu karakterleri ve çevik zekâları sayesinde sıradan bir nesneyi nasıl ölümcül bir silaha dönüştürdüklerini düşünün. Her ne kadar Hollywood klişesi olsa da bu karakterlerden etkilendik çünkü yeteneklerini ve becerikliliklerini fark ediyoruz.
Yaratıcılığımız, en aşina olduğunuz fiziksel ve zihinsel araçları terk ettiğimizde ve çalışmak ya da düşünmek için yeni yollar bulduğumuzda gelişir.”
Mutlu tesadüf zihniyetinizi geliştirin
“Doğuştan gelen önyargılarınıza meydan okumanın ve alıştığınız kalıplar veya sabit düşünme biçimlerinizin ötesine geçmek için bilinçli bir çaba göstermenin yanı sıra şans kasınızı geliştirmenize veya güçlendirmenize yardımcı olacak başka pratik adımlar da var. Aşağıdaki dört adım, hayatınızdaki düzensizlikleri belirlemenize, bunlardan kurtulmanıza, mutlu tesadüf için alan yaratmanıza, daha fazla bağlantı kurmanıza ve krizdeki fırsatı görmenize yardımcı olacaktır.
Günlük tutmayı alışkanlık haline getirin
(…) Zamanlayıcıyı iki dakikaya ayarlayın ve ardından gününüzün olumlu sonuçlara götüren ve götürmeyen kısımlarını iki sütun halinde listeleyin.
Gününüzü bölümlerken sizin için gerçekten işe yarayan ve verimsiz, stresli veya tatmin edici olmayan kısımlar inceleyin. İyi ya da kötü, öne çıkan bazı kalıpları fark edeceksiniz.
Günlük tutma ve derinlemesine düşünme, hayatınızı düzene sokmaya başlamanın, sizi anda olmaktan ve mutlu tesadüfleri fark etmekten alıkoyan alanları keşfetmenin bir yoludur. Bazen, küçük ve önemsiz görünen sıkıntılar enerjinizi ve uyanıklığınızı en çok tüketenlerdir.
Hayatınızı düzene sokun
Bu kalıplardan birini keşfettikten sonra, neden işe yaramadığına dair kararları ve bilgileri ayrıntılandırmaya başlayın. Kendinize şunları sorun: ‘Bu kararı hangi varsayıma veya inanca dayanarak verdim ya da işleri neden bu şekilde yapmayı seçtim?’, ‘Farklı karar vermem veya farklı davranmamı ne etkileyebilir? Bunun yerine ne yapabilirim?’ Bazı insanlar için bu, 10 dakika erken kalkmak kadar basittir.
Her birimiz eşsiz ve karmaşık yaşamlar sürüyoruz. Ufak ayrıntılardan kurtulduğunuzda bunlar artık günlük yaşamınızda yer kaplamaz ve daha önemli şeylere ayıracak daha fazla bilişsel, duygusal ve fiziksel dikkatiniz olur. Bu nedenle, ‘yapılacaklar’ listelerinizi silin. Mümkünse faturaları ödeyin, yanmış ampulü değiştirin, doktorlara gidin, diş temizliğinizi yaptırın. (…) Ertelemeyi bıraktığınızda ve bu dünyevi işleri hallettiğinizde, artık kafanızı meşgul etmeyeceklerdir. (…)
Kendi zamanınızı yaratın
Mutlu tesadüf bir süreçtir. Kendi çabalarınızla şansı talihe dönüştürmek için bir fırsattır. Bu da bir anda olmaz, genellikle bir kuluçka dönemi gerektirir. (…) Kendiniz için bir program yapmak ve ‘kendi zamanınızı’ korumak; odaklanmanız, ilgi alanlarınızı ve yaratıcı enerjilerinizi yönetmeniz için size alan sağlayacaktır. Bu zamanı, kendinizle bir iş toplantısı yapıyormuş gibi değerlendirin. Takviminizde sabitleyin ve sizi heyecanlandıran bir alanda yaratmak, yazmak için kullanın.
“Şans kancaları” kullanın
Günlük yaşamınızda mutlu tesadüfleri fark etmenize, en üst düzeye çıkarmanıza ve kullanmanıza yardımcı olabilecek basit araçlar vardır. Örneğin, ‘şans kancası stratejisi’.
Biriyle tanıştığınızda birkaç kanca kullanın. Bunlar, ilgi alanlarınıza, hobilerinize ve mesleğinize dair somut örneklerdir ve mutlu tesadüfü tetikleyerek sizin ve karşınızdakinin ortak bir zemine tutunma ve tutkuları paylaşma şansını en üst düzeye çıkarır. Farklı sorular sorma alıştırması da yapabilirsiniz (örneğin, ‘Ne yapıyorsun?’ yerine ‘Şu anda en çok neyle ilgileniyorsunuz?’). Bu da tesadüfen keşfedilen bağlantı fırsatını en üst düzeye çıkaracaktır.
Yeniden çerçeveleyin
Son olarak, hataları, zorlukları ve aksaklıkları fırsat olarak ‘yeniden çerçevelemeyi’ deneyin. (…) Şu anda ‘şanssızlık’ gibi görünen şey, durumu yeniden çerçevelendirerek ‘şansa’ dönüşebilir.”
Bu yazı ilk kez 28 Ocak 2021’de yayımlanmıştır.