Uykusuzluk sorununun çözümü Ortaçağ alışkanlıklarında olabilir mi?

Uykusuzluk sorunuyla baş etmenin yolu ne? Uykusuzluk, modernizmin bir getirisi mi? Parçalı uyku mu, kesintisiz uyku mu daha iyi? Tarih, bu sorulara nasıl yanıtlar sunuyor?

Günümüzün yaşam temposu son derece yorucu, ama yine de insanların bir kısmı bu yorgunluğa rağmen uykusuzluktan mustarip. Uykusuzluk sorununun nedenleri kadar, bunu giderebilecek çözümler de çeşitli. Derek Thompson, The Atlantic’te yayımlanan yazısında, nasıl daha iyi uyuyabileceğimiz konusunu tarihsel bir perspektifle inceliyor.

Yazının bazı bölümlerini aktarıyoruz:

“Saat gecenin 3’ü ve ben uyanığım. Oda karanlık ve hareket yok. Telefonumu alıp maç skorlarını ve Twitter’ı tarıyorum. Hâlâ uyanığım. Yüzü olmayan bir doktor şöyle fısıldıyor: ‘Gece yarısı uykusuzluğunun üstesinden gelmek için uzmanlar yataktan çıkmanız gerektiğini söylüyor…’ Yataktan çıkıyorum. Bir bardak su içiyorum. Yatağa dönüyorum. Hâlâ uyanığım. Belki de bu hissi biliyorsunuzdur. Milyonlarca Amerikalı ve dünyadaki yüz milyonlarca insan gibi, beni saatlerce ayakta tutabilen uykunun ortasında uyanmalardan mustaribim.

Bir gün, gece yaşadığım bu sorunları araştırırken, Sanayi Devrimi nedeniyle uykunun bir kâbus haline geldiğini ileri süren yazarları keşfettim. The Guardian, CNN, The New York Times ve The New York Times Magazine’deki yazılar, huzursuzluğu gidermek için ‘parçalı uyku’ adı verilen eski bir yöntemi öneriyordu.

Modernizm öncesi Avrupa’da ve belki de yüzyıllar önce, insanlar rutin olarak akşam karanlığında uyur ve gece yarısına doğru uyanırdı. Bunu, birkaç saat uyanık kaldıktan sonra sabaha kadar uyumak için yaparlardı. Aslında benim gibi uyuyorlardı, ama bu konuda Zen bilgesi gibiydiler. Daha sonraları modernitenin herkesi bütün gece uyumaya zorlayarak her şeyi mahvettiği iddia ediliyor.

Sanayi öncesi uykunun romantikleştirilmesi beni büyülemişti. Bu, popüler bir yakın dönem internet analizi şablonuna da uyuyordu: Hoş olmayan bir an yaşadığınızda hemen modern kapitalizmi suçlayın. Bu yüzden, çalışmaları 20 yıldan uzun bir süre önce parçalı uyku alanına kapı açan tarihçi Roger Ekirch’e başvurdum.

Ekirch, 1980’lerde, Sanayi Devrimi’nden önceki gece hakkında bir kitabı araştırıyordu. Bir gün Londra’da kamuya açık kayıtları karıştırırken, 1600’lerden kalma bir suç raporunda ‘ilk uyku’ ve ‘ikinci uyku’ ile ilgili referanslara rastladı. Bu ifadeleri daha önce hiç görmemişti. Araştırmasını genişletince, ilk uyku bahsinin İtalyancada (primo sonno), Fransızcada (premier sommeil) ve hatta Latincede (primo somno) geçtiğini fark etti. Afrika, Ortadoğu, Güney Asya ve Latin Amerika’dan bununla ilgili belgelere rastladı.

Uyku iki perdelik bir oyuna bölündüğünde, insanlar arayı nasıl geçirdikleri konusunda yaratıcıydı. Hayali doktorlarla kaygılı konuşmalar yoktu; gerçekten de bir şey yapıyorlardı. Uyku arasında tuvalete gidiyor, ateşin yanında oturuyor ya da dua ediyorlardı. Rüyaları üzerine düşünüp hem ilahi hem de şeytani olan manevi âlemle temas kuruyorlardı. (…)

Aydınlık dünya iç saatlerimizi değiştirdi

Sanayi öncesi uyku romantikleştirilecek bir şey değildi. Ölüm, asırlar boyu uykumuzun peşindeydi. Geç saatlerde suç yaygındı ve evin kendisi bir ölüm tuzağıydı. Terkedilmiş inşaat halindeki evler yangına, sızdıran çatılara, korkunç sıcağa veya soğuğa ve Ekirch’in deyimiyle ‘erken modern böcek bilimi üçlüsü olan pireler, bitler ve tahtakurularına’ karşı savunmasız bırakıyordu.” (…)

Yazar, Sanayi Devrimi’nin 1700’lerden başlayarak ışığı, kafeini, saatleri ve hepsinden önemlisi çalışma programlarıyla Avrupa’nın iki fazlı uykusunu kolları arasına alarak bunları birleştirdiğini söylüyor:

“Ekirch, kabaran bir ekonominin üretkenliği bir erdem haline getirdiğini ve Batı’da ‘zaman bilincini artırdığını’ vurguluyor. 1800’lerin ortalarına gelindiğinde İngiltere ve Amerika’da ‘Erken Kalkma’ hareketleri başlamıştı. Yeni yapay ışıklar, yatma zamanlarını geciktirirken, yeni fabrika programları erken uyanmayı gerektiriyordu. Aydınlık dünya iç saatlerimizi de değiştirmişti. Harvard’dan uyku bilimci Charles Czeisler, ‘Işığı her yaktığımızda, istemeden nasıl uyuyacağımızı etkileyen bir ilaç almış oluyoruz’ diyor. 1990’larda Ulusal Ruh Sağlığı Enstitüsü’nde yapılan bir araştırmada, erkek deneklerden oluşan bir grup geceleri ışıktan mahrum bırakıldığında, birkaç hafta sonra uykunun parçalara bölündüğü görüldü. Bu da parçalı uykunun insanlığın doğal alışkanlığı olduğuna, Sanayi Devrimi ve modern kapitalizmin mükemmel dinlenmemizi bozduğuna işaret ediyor.

Ancak insanlar hiçbir zaman evrensel bir uyku yöntemine sahip olmadı. Tanzanya, Namibya ve Bolivya’daki avcı-toplayıcı toplumlar hakkında 2015 yılında yapılan bir araştırma, çoğu avcı-toplayıcının uzun bir uykudan keyif aldığını ortaya koydu. İki yıl sonra bir başka araştırma, Madagaskar’daki kırsal bir toplumun parçalı uykuyu benimsediğini gösterdi. İki yıl sonraki bir araştırma da Güney Pasifik’teki Tanna sakinlerinin büyük ölçüde kesintisiz uyuduğunu tespit etti.

Sanayi öncesi Avrupa’da bile uyku çeşitliydi. Samuel Pepys ve James Boswell gibi Avrupalı yazarların günlüklerini inceleyen Ekirch, birleşik uykuya dair birkaç gönderme tespit etmişti. Ekirch, bu karmaşık literatürü özetleyerek, ‘Batılı olmayan kültürlerde uyku düzeninin Avrupa’dakinden çok daha çeşitli olduğunu’, ancak bu durumun her yerde çeşitlilik gösterdiğini söylüyor.

Uykunun evrensel olarak parçalı olduğuna dair bir kanıt bulunmuyor. Ayrıca parçalı uykunun daha iyi olduğuna dair de çok az kanıt var. İki fazlı uyku programları üzerine yapılan çalışmaların 2021 tarihli bir meta-analizine göre, parçalı uyuyan denekler ‘düşük uyku kalitesi… ve uykunun daha hafif evrelerinde daha fazla zaman harcadıklarını’ bildirmişlerdi. Makul bir çıkarım, iki fazlı uykunun anarşik bir av arayışı gibi olmasıdır: Her ikisi de eskinin nüfuslarına bir süre hizmet etmiş olabilir, ancak hiçbiri modern sorunlara net bir çözüm sunmaz.

Ekirch’e, ‘İki fazlı uykuyla adı en fazla anılan tarihçi olarak, araştırmasının onu, eşini veya bir arkadaşını iki fazlı uyumaya teşvik edip etmediğini’ sorduğumda, ‘Hiç de etmedi’ cevabını aldım. ‘Tarihin hiçbir döneminde insanın uyku koşulları bugünden daha iyi olmamıştı’ diye ekledi. Kadim atalarımızın yüzde 99’u ile karşılaştırıldığında, daha iyi yataklara, daha iyi battaniyelere, daha iyi evlere sahibiz ve gece vaktinde bizi ziyaret eden haşereler de daha az. Uykunun amacı zihinsel ve fiziksel iyilik hali ise, ‘geceleri kesintisiz uykunun bu sonuca en iyi şekilde ulaştırdığına inanmak için çok iyi nedenlerimiz var’ diyor Ekirch.”

Rutini devam ettirmek

Yazar, uykunun sanayi öncesi ve sanayi sonrası tarihinin basit, kısa ve tutarlı bir mesajla sonlandığını söylüyor:

“Uyku uyarlanabilir, ancak rutinle iyileşir. Farklı kabilelerde farklı taktikler işe yarar, ancak sonunda, tutarlılık arayışında olan ortak günlük ritmin bir araya getirdiği, çeşitlilik barındıran bir türüz. Avustralya Uyku Sağlığı Vakfı’ndan Dorothy Bruck, ‘Kültürler arası bakıldığında uyku çok esnektir’ diyor ve ekliyor: ‘Vücudunuz gerçekten rutini seviyor. Sizin için neyin işe yaradığını bulun ve bu rutini devam ettirin.’

Uykumu takıntı haline getirmek, gelişmiş cihazlarda uyku kalitemi takip etmek ve iyi yapamadığım şeyler hakkında okumak için saatlerimi harcadım. Uyku optimizasyonu, uyanıklık sorununu, sanki zamana karşı bir Rubik Küpü çözmeye çalışıyormuşçasına anlık baskı yaratarak geri tepebilir. Her uykusuzluk çekenin bildiği gibi, uykuya dalmaya ‘çalışmak’ kendi kendini yenilgiye uğratan bir paradokstur. Uykusuzluk, kendi ürettiği kaygıyla ziyafet çeken bir canavardır. (…)

Ekirch bana birçok insandan, parçalı uykunun tarihini bilmenin bile onları rahatlattığını duyduğunu söyledi. ‘Ne mutlu ki Kuzey Amerika, Batı Avrupa ve Avustralya’dan, bu uyku düzeninin bilinmesinin aslında kaygıyı hafifletmeye yardımcı olduğuna ve bazı kişilerin daha kolay uykuya dalmasına izin verdiğine dair tanıklıklar artıyor’ diyor. Modernlik öncesi dinlenmenin mirasını, bir kullanım kılavuzundan ziyade bir merhem olarak görüyorum. Gece 3’teki uyanışlarım doğal olmayan bir bozukluk değil, atalardan kalma bir miras. Belki de kafamın içinde uyku doktoruyla kavga etmek yerine gecenin bir yarısında kendime söylemem gereken şu: Her şey yoluna girecek. Bunu daha önce de yaşadık.”

Bu yazı ilk kez 3 Şubat 2022’de yayımlanmıştır.

 

Derek Thompson’ın The Atlantic internet sitesinde yayımlanan “Can Medieval Sleeping Habits Fix America’s Insomnia?” başlıklı yazısından öne çıkan bazı bölümler Nevra Yaraç tarafından çevrilmiş ve editoryal katkısıyla yayına hazırlanmıştır. Yazının orijinaline ve tamamına aşağıdaki linkten erişebilirsiniz: https://www.theatlantic.com/ideas/archive/2022/01/medieval-sleeping-habits-insomnia-segmented-biphasic/621372/

Fikir Turu
Fikir Turuhttps://fikirturu.com/
Fikir Turu, yalnızca Türkiye’deki düşünce hayatını değil, dünyanın da ne düşündüğünü, tartıştığını okurlarına aktarmaya çalışıyor. Bu amaçla, İngilizce, Arapça, Rusça, Almanca ve Çince yazılmış önemli makalelerin belli başlı bölümlerini çevirerek, editoryal katkılarla okuruna sunmaya çalışıyor. Her makalenin orijinal metnine ve değerli çevirmen arkadaşlarımızın bilgilerine makalenin alt kısmındaki notlardan ulaşabilirsiniz.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

1 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

Uykusuzluk sorununun çözümü Ortaçağ alışkanlıklarında olabilir mi?

Uykusuzluk sorunuyla baş etmenin yolu ne? Uykusuzluk, modernizmin bir getirisi mi? Parçalı uyku mu, kesintisiz uyku mu daha iyi? Tarih, bu sorulara nasıl yanıtlar sunuyor?

Günümüzün yaşam temposu son derece yorucu, ama yine de insanların bir kısmı bu yorgunluğa rağmen uykusuzluktan mustarip. Uykusuzluk sorununun nedenleri kadar, bunu giderebilecek çözümler de çeşitli. Derek Thompson, The Atlantic’te yayımlanan yazısında, nasıl daha iyi uyuyabileceğimiz konusunu tarihsel bir perspektifle inceliyor.

Yazının bazı bölümlerini aktarıyoruz:

“Saat gecenin 3’ü ve ben uyanığım. Oda karanlık ve hareket yok. Telefonumu alıp maç skorlarını ve Twitter’ı tarıyorum. Hâlâ uyanığım. Yüzü olmayan bir doktor şöyle fısıldıyor: ‘Gece yarısı uykusuzluğunun üstesinden gelmek için uzmanlar yataktan çıkmanız gerektiğini söylüyor…’ Yataktan çıkıyorum. Bir bardak su içiyorum. Yatağa dönüyorum. Hâlâ uyanığım. Belki de bu hissi biliyorsunuzdur. Milyonlarca Amerikalı ve dünyadaki yüz milyonlarca insan gibi, beni saatlerce ayakta tutabilen uykunun ortasında uyanmalardan mustaribim.

Bir gün, gece yaşadığım bu sorunları araştırırken, Sanayi Devrimi nedeniyle uykunun bir kâbus haline geldiğini ileri süren yazarları keşfettim. The Guardian, CNN, The New York Times ve The New York Times Magazine’deki yazılar, huzursuzluğu gidermek için ‘parçalı uyku’ adı verilen eski bir yöntemi öneriyordu.

Modernizm öncesi Avrupa’da ve belki de yüzyıllar önce, insanlar rutin olarak akşam karanlığında uyur ve gece yarısına doğru uyanırdı. Bunu, birkaç saat uyanık kaldıktan sonra sabaha kadar uyumak için yaparlardı. Aslında benim gibi uyuyorlardı, ama bu konuda Zen bilgesi gibiydiler. Daha sonraları modernitenin herkesi bütün gece uyumaya zorlayarak her şeyi mahvettiği iddia ediliyor.

Sanayi öncesi uykunun romantikleştirilmesi beni büyülemişti. Bu, popüler bir yakın dönem internet analizi şablonuna da uyuyordu: Hoş olmayan bir an yaşadığınızda hemen modern kapitalizmi suçlayın. Bu yüzden, çalışmaları 20 yıldan uzun bir süre önce parçalı uyku alanına kapı açan tarihçi Roger Ekirch’e başvurdum.

Ekirch, 1980’lerde, Sanayi Devrimi’nden önceki gece hakkında bir kitabı araştırıyordu. Bir gün Londra’da kamuya açık kayıtları karıştırırken, 1600’lerden kalma bir suç raporunda ‘ilk uyku’ ve ‘ikinci uyku’ ile ilgili referanslara rastladı. Bu ifadeleri daha önce hiç görmemişti. Araştırmasını genişletince, ilk uyku bahsinin İtalyancada (primo sonno), Fransızcada (premier sommeil) ve hatta Latincede (primo somno) geçtiğini fark etti. Afrika, Ortadoğu, Güney Asya ve Latin Amerika’dan bununla ilgili belgelere rastladı.

Uyku iki perdelik bir oyuna bölündüğünde, insanlar arayı nasıl geçirdikleri konusunda yaratıcıydı. Hayali doktorlarla kaygılı konuşmalar yoktu; gerçekten de bir şey yapıyorlardı. Uyku arasında tuvalete gidiyor, ateşin yanında oturuyor ya da dua ediyorlardı. Rüyaları üzerine düşünüp hem ilahi hem de şeytani olan manevi âlemle temas kuruyorlardı. (…)

Aydınlık dünya iç saatlerimizi değiştirdi

Sanayi öncesi uyku romantikleştirilecek bir şey değildi. Ölüm, asırlar boyu uykumuzun peşindeydi. Geç saatlerde suç yaygındı ve evin kendisi bir ölüm tuzağıydı. Terkedilmiş inşaat halindeki evler yangına, sızdıran çatılara, korkunç sıcağa veya soğuğa ve Ekirch’in deyimiyle ‘erken modern böcek bilimi üçlüsü olan pireler, bitler ve tahtakurularına’ karşı savunmasız bırakıyordu.” (…)

Yazar, Sanayi Devrimi’nin 1700’lerden başlayarak ışığı, kafeini, saatleri ve hepsinden önemlisi çalışma programlarıyla Avrupa’nın iki fazlı uykusunu kolları arasına alarak bunları birleştirdiğini söylüyor:

“Ekirch, kabaran bir ekonominin üretkenliği bir erdem haline getirdiğini ve Batı’da ‘zaman bilincini artırdığını’ vurguluyor. 1800’lerin ortalarına gelindiğinde İngiltere ve Amerika’da ‘Erken Kalkma’ hareketleri başlamıştı. Yeni yapay ışıklar, yatma zamanlarını geciktirirken, yeni fabrika programları erken uyanmayı gerektiriyordu. Aydınlık dünya iç saatlerimizi de değiştirmişti. Harvard’dan uyku bilimci Charles Czeisler, ‘Işığı her yaktığımızda, istemeden nasıl uyuyacağımızı etkileyen bir ilaç almış oluyoruz’ diyor. 1990’larda Ulusal Ruh Sağlığı Enstitüsü’nde yapılan bir araştırmada, erkek deneklerden oluşan bir grup geceleri ışıktan mahrum bırakıldığında, birkaç hafta sonra uykunun parçalara bölündüğü görüldü. Bu da parçalı uykunun insanlığın doğal alışkanlığı olduğuna, Sanayi Devrimi ve modern kapitalizmin mükemmel dinlenmemizi bozduğuna işaret ediyor.

Ancak insanlar hiçbir zaman evrensel bir uyku yöntemine sahip olmadı. Tanzanya, Namibya ve Bolivya’daki avcı-toplayıcı toplumlar hakkında 2015 yılında yapılan bir araştırma, çoğu avcı-toplayıcının uzun bir uykudan keyif aldığını ortaya koydu. İki yıl sonra bir başka araştırma, Madagaskar’daki kırsal bir toplumun parçalı uykuyu benimsediğini gösterdi. İki yıl sonraki bir araştırma da Güney Pasifik’teki Tanna sakinlerinin büyük ölçüde kesintisiz uyuduğunu tespit etti.

Sanayi öncesi Avrupa’da bile uyku çeşitliydi. Samuel Pepys ve James Boswell gibi Avrupalı yazarların günlüklerini inceleyen Ekirch, birleşik uykuya dair birkaç gönderme tespit etmişti. Ekirch, bu karmaşık literatürü özetleyerek, ‘Batılı olmayan kültürlerde uyku düzeninin Avrupa’dakinden çok daha çeşitli olduğunu’, ancak bu durumun her yerde çeşitlilik gösterdiğini söylüyor.

Uykunun evrensel olarak parçalı olduğuna dair bir kanıt bulunmuyor. Ayrıca parçalı uykunun daha iyi olduğuna dair de çok az kanıt var. İki fazlı uyku programları üzerine yapılan çalışmaların 2021 tarihli bir meta-analizine göre, parçalı uyuyan denekler ‘düşük uyku kalitesi… ve uykunun daha hafif evrelerinde daha fazla zaman harcadıklarını’ bildirmişlerdi. Makul bir çıkarım, iki fazlı uykunun anarşik bir av arayışı gibi olmasıdır: Her ikisi de eskinin nüfuslarına bir süre hizmet etmiş olabilir, ancak hiçbiri modern sorunlara net bir çözüm sunmaz.

Ekirch’e, ‘İki fazlı uykuyla adı en fazla anılan tarihçi olarak, araştırmasının onu, eşini veya bir arkadaşını iki fazlı uyumaya teşvik edip etmediğini’ sorduğumda, ‘Hiç de etmedi’ cevabını aldım. ‘Tarihin hiçbir döneminde insanın uyku koşulları bugünden daha iyi olmamıştı’ diye ekledi. Kadim atalarımızın yüzde 99’u ile karşılaştırıldığında, daha iyi yataklara, daha iyi battaniyelere, daha iyi evlere sahibiz ve gece vaktinde bizi ziyaret eden haşereler de daha az. Uykunun amacı zihinsel ve fiziksel iyilik hali ise, ‘geceleri kesintisiz uykunun bu sonuca en iyi şekilde ulaştırdığına inanmak için çok iyi nedenlerimiz var’ diyor Ekirch.”

Rutini devam ettirmek

Yazar, uykunun sanayi öncesi ve sanayi sonrası tarihinin basit, kısa ve tutarlı bir mesajla sonlandığını söylüyor:

“Uyku uyarlanabilir, ancak rutinle iyileşir. Farklı kabilelerde farklı taktikler işe yarar, ancak sonunda, tutarlılık arayışında olan ortak günlük ritmin bir araya getirdiği, çeşitlilik barındıran bir türüz. Avustralya Uyku Sağlığı Vakfı’ndan Dorothy Bruck, ‘Kültürler arası bakıldığında uyku çok esnektir’ diyor ve ekliyor: ‘Vücudunuz gerçekten rutini seviyor. Sizin için neyin işe yaradığını bulun ve bu rutini devam ettirin.’

Uykumu takıntı haline getirmek, gelişmiş cihazlarda uyku kalitemi takip etmek ve iyi yapamadığım şeyler hakkında okumak için saatlerimi harcadım. Uyku optimizasyonu, uyanıklık sorununu, sanki zamana karşı bir Rubik Küpü çözmeye çalışıyormuşçasına anlık baskı yaratarak geri tepebilir. Her uykusuzluk çekenin bildiği gibi, uykuya dalmaya ‘çalışmak’ kendi kendini yenilgiye uğratan bir paradokstur. Uykusuzluk, kendi ürettiği kaygıyla ziyafet çeken bir canavardır. (…)

Ekirch bana birçok insandan, parçalı uykunun tarihini bilmenin bile onları rahatlattığını duyduğunu söyledi. ‘Ne mutlu ki Kuzey Amerika, Batı Avrupa ve Avustralya’dan, bu uyku düzeninin bilinmesinin aslında kaygıyı hafifletmeye yardımcı olduğuna ve bazı kişilerin daha kolay uykuya dalmasına izin verdiğine dair tanıklıklar artıyor’ diyor. Modernlik öncesi dinlenmenin mirasını, bir kullanım kılavuzundan ziyade bir merhem olarak görüyorum. Gece 3’teki uyanışlarım doğal olmayan bir bozukluk değil, atalardan kalma bir miras. Belki de kafamın içinde uyku doktoruyla kavga etmek yerine gecenin bir yarısında kendime söylemem gereken şu: Her şey yoluna girecek. Bunu daha önce de yaşadık.”

Bu yazı ilk kez 3 Şubat 2022’de yayımlanmıştır.

 

Derek Thompson’ın The Atlantic internet sitesinde yayımlanan “Can Medieval Sleeping Habits Fix America’s Insomnia?” başlıklı yazısından öne çıkan bazı bölümler Nevra Yaraç tarafından çevrilmiş ve editoryal katkısıyla yayına hazırlanmıştır. Yazının orijinaline ve tamamına aşağıdaki linkten erişebilirsiniz: https://www.theatlantic.com/ideas/archive/2022/01/medieval-sleeping-habits-insomnia-segmented-biphasic/621372/

Fikir Turu
Fikir Turuhttps://fikirturu.com/
Fikir Turu, yalnızca Türkiye’deki düşünce hayatını değil, dünyanın da ne düşündüğünü, tartıştığını okurlarına aktarmaya çalışıyor. Bu amaçla, İngilizce, Arapça, Rusça, Almanca ve Çince yazılmış önemli makalelerin belli başlı bölümlerini çevirerek, editoryal katkılarla okuruna sunmaya çalışıyor. Her makalenin orijinal metnine ve değerli çevirmen arkadaşlarımızın bilgilerine makalenin alt kısmındaki notlardan ulaşabilirsiniz.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

1 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

1
0
Would love your thoughts, please comment.x