NATO’nun Doğu Avrupa’da işi ne?

Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik saldırısı sonrası NATO bir kez daha gündeme geldi. Zelenski haklı mı; kendisine verilen sözler yerine getirilmedi mi? Putin’in, “NATO, 2019’daki askerî stratejisinde Rusya’yı doğrudan ana güvenlik tehdidi ve düşman olarak adlandırdı” iddiası doğru mu? NATO’nun genişlememe vaadi var mı? Almanya elini taşın altına koyacak mı?

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in emriyle Rus askerleri, 24 Şubat’ta, üç cepheden Ukrayna’ya girdi: Donbass, Kiev’in kuzeyi ve nükleer santralin bulunduğu Çernobil bölgesi… Rus kuvvetleri büyük şehirlerin yakınındaki askerî hedefleri bombaladı. Belarus sınırından başkente uzanan bu en kısa rota boyunca da ilerledi.

Harekâttan birkaç gün sonra ‘barış görüşmeleri’ başladı. Taraflar, Belarus’un Gomel kentinde yaptığı görüşme yaklaşık 6 saat sürdü. Heyetler, ikinci tur müzakerelerin yapılması konusunda anlaştı. Görüşme, önümüzdeki günlerde, muhtemelen Polonya-Belarus sınırında yapılacak.

Tüm bu süreç ve öncesinde en çok tartışılan konulardan biri NATO’ydu.

Hatırlanacağı gibi, Ukrayna Cumhurbaşkanı Volodimir Zelenski, Münih Güvenlik Konferansı’nın (18-20 Şubat 2022), “Ukrayna ve Avrupa Güvenliği ve Doğu-Batı İlişkileri ve Avrupa Güvenlik Mimarisi” başlıklı oturumunda, ülkesini, “Avrupa’nın Rusya’ya karşı kalkanı” olarak nitelemiş, “8 yıl boyunca dünyanın en büyük ordularından birini geride tuttuk. Bu nedenle daha fazla uluslararası desteği hak ediyoruz. NATO üyesi olmamız istenmiyorsa, dürüst olup bu bize söylensin.” demişti.

Öte yandan Putin de, NATO’nun doğuya genişlememesi gerektiğini, 1997’deki sınırlarına geri dönmesini ve Rusya sınırlarına silah yerleştirilmemesini ısrarla dile getirmiş ve sözlerinin ABD ve NATO tarafından görmezden gelindiğini kaydetmişti: “Şunu göz ardı edemeyiz: NATO, 2019’daki askerî stratejisinde Rusya’yı doğrudan ana güvenlik tehdidi ve düşman olarak adlandırdı.”

Peki, bu Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü’nün, yani NATO’nun görevi tam olarak nedir? İttifak nasıl ortaya çıktı ve sözde yardım görevi nedir?

Berlin Dış ve İç Güvenlik Muhabiri Marcus Pindur, Almanya’nın saygın yayın kuruluşu deutschlandfunk.de (DLF) için yazdığı “NATO tam olarak nedir?” başlıklı makalesinde bu sorulara yanıt arıyor.

Yazıdan önemli bölümleri aktarıyoruz:

İttifak nasıl ortaya çıktı?

“Rusya’nın 24 Şubat’ta Ukrayna’ya saldırmasından sonra NATO çağrıları yeniden ayyuka çıktı. Peki ama, bu Kuzey Atlantik Paktı’nın görevi tam olarak nedir? İttifak nasıl ortaya çıktı ve sözde yardım görevleri nelerdir?

NATO, tarihte var olan en başarılı savunma ittifakıdır. Kuzey Atlantik Paktı, 1949’da on iki ülke tarafından Sovyetler Birliği’nden korunmak amacıyla kuruldu. Almanya, kurulduğu esnada bu birliğe dâhil olmamış, ancak 1955’te birliğe katılmıştır. Bu üyeliği, en azından Federal Almanya Cumhuriyeti gerçekleştirmiştir, çünkü kısa bir süre sonra Alman Demokratik Cumhuriyeti (GDR), Sovyetler Birliği’nin egemen olduğu Doğu Avrupa ittifakı olan Varşova Paktı’nın bir üyesi olmuştur.

Sovyet İmparatorluğu’nun ve Varşova Paktı’nın çöküşünden sonra, Doğu-Orta Avrupa’daki çoğu ülke NATO’ya katılmayı arzuluyor. Sovyetler Birliği’nin vasal devletleri[efn_note]Vasal devlet, kendinden üstün bir devlet ya da imparatorluğa Ortaçağ Avrupası’ndaki feodal vasallığa benzer bir şekilde bağlı olan devlettir. Bağlılıklar sıklıkla askeri destek karşılığı birtakım imtiyazlar vermek şeklinde gerçekleşir.[/efn_note] olarak deneyimlerine dayanarak, halef devlet olan Rusya Federasyonu’na karşı güvenlik arayışındaydılar zira. 1999’da Polonya, Çek Cumhuriyeti ve Macaristan; 2004’te de Bulgaristan, Estonya, Letonya, Litvanya, Romanya, Slovakya ve Slovenya bu birliğe katıldı. NATO’nun sunduğu toplu güvenlik sistemi, Sovyetler Birliği ve kısmen çarlık imparatorluğu ile olan tarihsel deneyimler nedeniyle bu devletlere oldukça çekici geldi.

NATO’nun genişlememe vaadi hikâyesi

Sürekli ortaya çıkan bir propaganda yalanının aksine, NATO, Almanya’nın birleşmesi konusundaki iki artı dört müzakereleri sırasında, Rusya’ya, doğuya doğru genişlemeyeceğine dair hiçbir söz vermemişti. Elbette Batılı diplomatların yer yer bu yönde münferit açıklamaları oldu, ancak böyle bir taahhüt hiçbir zaman müzakere gündemine gelmedi, hatta bir anlaşma söz konusu dahi olmadı.

Sovyetler Birliği hükümetinin son başkanı Mihail Gorbaçov, uzun yıllar Dışişleri Bakanlığı’ndan sorumlu olan Wolfgang Ischinger gibi o sırada müzakerelere katılan Batılı diplomatların Batı’dan gelen bu sözde sözle ilgili söylentilerini açıkça yalanlamıştır. Hatta Rusya, 1997’de, NATO-Rusya Yasası’nda NATO’nun doğuya doğru genişlemesini resmen tanımıştır. Putin’in tekrar tekrar NATO’nun genişlememe sözü verdiği yönündeki iddiası, bir propaganda yalanından ibarettir.

İttifak ve destek sözü

NATO Antlaşması’nın 5’inci maddesinde yardım sağlama yükümlülüğü belirtilmiştir. Buna göre, bir üye ülke saldırıya uğrarsa, müttefikler ilgili müttefiki savunmayı taahhüt etmektedir. Bu ‘ittifak kararı’na NATO Konseyi, yani tüm ortak ülkeler tarafından karar veriliyor.

Bu ittifak kararı, 11 Eylül 2001 saldırılarından sonra sadece bir kez gerçekleşmiştir. NATO’nun Brüksel’de bu konuda bir aygıtı bulunmakta, ancak kendi kaynağı yok denecek kadar az (istisna: Awacs hava gözetleme sistemi). Üye ülkeler, ortak manevralar ve operasyonlar için birlik ve malzeme sağlıyor. Ortak standartlar ve alarm planları da aynı şekilde ortak olarak belirleniyor.

NATO’nun Doğu Avrupa’da işi ne?

2014 yılında Rusya, Kırım’ın ilhakı ve Doğu Ukrayna’da Rus destekli bir savaşla mevcut sınırları ihlal etmeye istekli ve yetenekli olduğunu açıkça göstermiştir.

Bu tutum, 1990 sonrası Avrupa barış düzenini de baltalamıştır. Baltık Devletleri ve Polonya, özellikle Rusya, sınırları boyunca 100 bin askerle büyük çaplı manevralar düzenlemiş, aktarıcıları kapalıyken uluslararası hava sahasında sahte saldırılar ve uçuşlarla hava kuvvetlerinin kullanılmasını defalarca kışkırttığı için kendilerini büyük bir tehdit altında hissetmişlerdir.

Baltık Devletlerindeki caydırıcı, ancak tehdit unsuru taşımayan savaş grupları

Bu nedenle NATO, Gelişmiş İleri Mevcudiyet (Enhanced Forward Presence, kısaca EFP) olarak bilinen grubu kurmaya karar verdi. Dört sözde Muharebe Grubu, Baltık Devletleri ve Polonya’dadır; amaç, müttefiklere yeniden güvenlik sağlamak ve konvansiyonel caydırıcılığı güçlendirmekti.

Bununla birlikte, genel olarak, bu grubun boyutu yaklaşık 5 bin askeri güçle sınırlı. Ancak görüldüğü gibi bu grup, bir yandan Rusya’ya karşı caydırıcılık ve herhangi bir tehdit içermeyen savunmaya hazır mesajı vermiş, diğer yandan da NATO’nun saldırı kabiliyeti olmadığını açıkça ortaya koymuştur.

NATO Mukabele Gücü: 50 bin asker

Ne var ki, Rusya’nın Ukrayna’yı işgal çabasından sonra, güvenlik politikası temelinden değişti. Bu nedenle NATO, NATO Mukabele Gücü için alarm planını tetiklemeye karar verdi.

Bu, Almanya’nın 13 bin 700’ünü sağladığı 50 bin kişilik askerî bir kuvvet anlamına geliyor. Bir alarm durumunda, bu askerler, akut tehditleri savuşturmak için çok kısa bir süre içinde konuşlandırılabilecek nitelikte olacak. Ayrıca NATO, NATO hava sahasında devriye gezmek için 100’den fazla savaş uçağını alarm durumuna geçirdi.

Alman savunma desteği üzerine tartışmalar

Prag (2002) ve Varşova’daki (2014) NATO zirvelerinde, NATO ülkeleri savunma bütçelerini resmî olarak ilgili gayri safi yurtiçi hasılanın yüzde ikisi şeklinde belirlemişlerdir. Ancak Almanya, savunma bütçesinin son yıllarda önemli ölçüde artmasına rağmen bu hedefe hiçbir zaman ulaşamamıştır.

Öte yandan, Federal Almanya Askeri Kuvvetleri (Bundeswehr) son 20 yılda önemli ölçüde küçüldüğü ve önemli bir yatırım yapılmadığı için teçhizat seviyesi şu anda oldukça eksik durumdadır. Eski Federal Almanya Askeri Kuvvetleri Generali Egon Ramms, Heute Journal’da, Federal Almanya Askeri Kuvvetleri’nin ülkeyi savunmaya muktedir olup olmadığı sorusuna açık ve net bir biçimde hayır diyerek cevap vermiştir.

Ordunun en üst düzey askeri, Ordu Müfettişi Alfons Mais, geçenlerde bir LinkedIn[efn_note]LinkedIn, iş dünyasındaki kişilerin diğer kişilerle iletişim kurmasını ve bilgi alışverişi yapmasını amaçlayan profesyonel sosyal iş ağı ve sosyal paylaşım platformu…[/efn_note] gönderisinde, tamamen açık yüreklilikle fikirlerini ortaya koymuş ve barış zamanı hizmetinin 41’inci yılında, başka bir savaş yaşamak zorunda kalacaklarına inanmadığını yazmıştır. Ve ordu müfettişine göre Federal Almanya Askeri Kuvvetleri’nin kapasite olarak tamamen bomboş olduğunu iddia etmiştir.

Bu açıklamasında elbette kastettiği ordunun askeri teçhizattan yoksun olmasıdır. Mais, Federal Almanya Askeri Kuvvetleri’nin NATO müttefiklerini desteklemek için sunabileceği politika seçeneklerinin de son derece sınırlı olduğunu sözlerine ilave etmiştir. Herkes böyle bir sonucun geleceğinin farkında olmasına rağmen bu konuda herhangi bir tartışma yaşanmamıştır. Ve elbette sonuç olarak bu durum ‘yutulmuştur’.

Savunma bütçesi 50 milyar Euro

Uzmanlar arasında hâkim olan görüşe göre, Federal Almanya Askeri Kuvvetleri’nin onlarca yıldır yetersiz finanse edildiğine kesinlikle şüphe yoktur. Yavaş da olsa yeniden destekleme hususu ancak 2014’te düşünülmeye başlanmıştır. Savunma bütçesi 2014’te 32,4 milyar Euro’dan bu yıl 50 milyar Euro’nun biraz üzerine çıkmıştır, ancak bu destek bile yeterli olmamış, geriye yine de büyük boşluklar kalmıştır.

Federal Almanya Askeri Kuvvetleri ve Savunma Bakanlığı çevrelerine bu soruyu yöneltecek olsanız, ordu müfettişinin kısa patlamasında gösterdiği hayal kırıklığını çok iyi anlayabilirsiniz. Birçok Federal Almanya Askeri Kuvvetleri üyesi de bu memnuniyetsizliği zaten hali hazırda paylaşmaktadır. Gündelik çalışma hayatı, çoğu zaman kıtlık yönetimi olarak kendini göstermektedir. Putin’in Ukrayna’daki saldırganlığı da bunu açıkça ortaya koymuştur.

Münih Güvenlik Konferansı

Birkaç gün önce gerçekleştirilen Münih Güvenlik Konferansında, Şansölye Olaf Scholz da bunu açıkça kabul etmiştir:

‘Uçan uçaklar, denizlere açılabilen gemiler, tehlikeli görevleri için en uygun şekilde donatılmış askerler. Avrupa’da özel bir sorumluluk taşıyan bizim boyutumuzdaki bir ülkenin bunu karşılayabilmesi gerekmektedir. Bunu NATO’daki müttefiklerimize borçluyuz.’

Bununla birlikte Federal Almanya Askeri Kuvvetleri aynı anda birçok sorunla da mücadele etmek zorunda.

Sonuç itibarıyla her şeyden önce normal teçhizat seviyesinin mutlak suretle üst kapasitelere taşınması gerekiyor. Ardından ulusal ve ittifak savunması açısından silahlı kuvvetlerin asıl görevine geçişinin sağlam bir biçimde yönetilmesi şart. Bu konuda yıllardır özellikle yurt dışı atamaları ön planda tutuluyor. Ardından Fransa ile ortaklaşa planlanan Geleceğin Muharebe Hava Sistemi (FCAS[efn_note]Fransa, İspanya ve Almanya’nın ortaklığında gelecekte üretilmesi planlanan yeni nesil savaş uçağı projesi. Amaç, 6’ıncı nesil savaş uçağı üretmek. İlk uçuşun 2027’de olması bekleniyor.[/efn_note]) gibi büyük yatırımların bir an evvel hayata geçirilmesi bekleniyor.

Bu konuda tamamen vicdansız ve acımasız bir uluslararası şiddet suçlusu tehdidi olduğu aşikâr. Ayrıca güvenliğin bir bedeli olduğuna ve Almanya’nın artık NATO müttefiklerinin savunma çabalarının arkasına saklanamayacağına dair artan bir farkındalık da oluşmuş durumda.”

Bu yazı ilk kez 2 Mart 2022’de yayımlanmıştır.

 

Berlin Dış ve İç Güvenlik Muhabiri Marcus Pindur’un deutschlandfunk.de (DLF) adlı sitede yayınlanan “Was genau ist die NATO?” başlıklı yazısından öne çıkan bölümler Meral Harzem tarafından çevrilmiş ve editoryal katkısı ile yayına hazırlanmıştır. Yazının orijinaline aşağıdaki linkten erişilebilir: https://www.deutschlandfunk.de/was-macht-die-nato-100.html

Fikir Turu
Fikir Turuhttps://fikirturu.com/
Fikir Turu, yalnızca Türkiye’deki düşünce hayatını değil, dünyanın da ne düşündüğünü, tartıştığını okurlarına aktarmaya çalışıyor. Bu amaçla, İngilizce, Arapça, Rusça, Almanca ve Çince yazılmış önemli makalelerin belli başlı bölümlerini çevirerek, editoryal katkılarla okuruna sunmaya çalışıyor. Her makalenin orijinal metnine ve değerli çevirmen arkadaşlarımızın bilgilerine makalenin alt kısmındaki notlardan ulaşabilirsiniz.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

NATO’nun Doğu Avrupa’da işi ne?

Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik saldırısı sonrası NATO bir kez daha gündeme geldi. Zelenski haklı mı; kendisine verilen sözler yerine getirilmedi mi? Putin’in, “NATO, 2019’daki askerî stratejisinde Rusya’yı doğrudan ana güvenlik tehdidi ve düşman olarak adlandırdı” iddiası doğru mu? NATO’nun genişlememe vaadi var mı? Almanya elini taşın altına koyacak mı?

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in emriyle Rus askerleri, 24 Şubat’ta, üç cepheden Ukrayna’ya girdi: Donbass, Kiev’in kuzeyi ve nükleer santralin bulunduğu Çernobil bölgesi… Rus kuvvetleri büyük şehirlerin yakınındaki askerî hedefleri bombaladı. Belarus sınırından başkente uzanan bu en kısa rota boyunca da ilerledi.

Harekâttan birkaç gün sonra ‘barış görüşmeleri’ başladı. Taraflar, Belarus’un Gomel kentinde yaptığı görüşme yaklaşık 6 saat sürdü. Heyetler, ikinci tur müzakerelerin yapılması konusunda anlaştı. Görüşme, önümüzdeki günlerde, muhtemelen Polonya-Belarus sınırında yapılacak.

Tüm bu süreç ve öncesinde en çok tartışılan konulardan biri NATO’ydu.

Hatırlanacağı gibi, Ukrayna Cumhurbaşkanı Volodimir Zelenski, Münih Güvenlik Konferansı’nın (18-20 Şubat 2022), “Ukrayna ve Avrupa Güvenliği ve Doğu-Batı İlişkileri ve Avrupa Güvenlik Mimarisi” başlıklı oturumunda, ülkesini, “Avrupa’nın Rusya’ya karşı kalkanı” olarak nitelemiş, “8 yıl boyunca dünyanın en büyük ordularından birini geride tuttuk. Bu nedenle daha fazla uluslararası desteği hak ediyoruz. NATO üyesi olmamız istenmiyorsa, dürüst olup bu bize söylensin.” demişti.

Öte yandan Putin de, NATO’nun doğuya genişlememesi gerektiğini, 1997’deki sınırlarına geri dönmesini ve Rusya sınırlarına silah yerleştirilmemesini ısrarla dile getirmiş ve sözlerinin ABD ve NATO tarafından görmezden gelindiğini kaydetmişti: “Şunu göz ardı edemeyiz: NATO, 2019’daki askerî stratejisinde Rusya’yı doğrudan ana güvenlik tehdidi ve düşman olarak adlandırdı.”

Peki, bu Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü’nün, yani NATO’nun görevi tam olarak nedir? İttifak nasıl ortaya çıktı ve sözde yardım görevi nedir?

Berlin Dış ve İç Güvenlik Muhabiri Marcus Pindur, Almanya’nın saygın yayın kuruluşu deutschlandfunk.de (DLF) için yazdığı “NATO tam olarak nedir?” başlıklı makalesinde bu sorulara yanıt arıyor.

Yazıdan önemli bölümleri aktarıyoruz:

İttifak nasıl ortaya çıktı?

“Rusya’nın 24 Şubat’ta Ukrayna’ya saldırmasından sonra NATO çağrıları yeniden ayyuka çıktı. Peki ama, bu Kuzey Atlantik Paktı’nın görevi tam olarak nedir? İttifak nasıl ortaya çıktı ve sözde yardım görevleri nelerdir?

NATO, tarihte var olan en başarılı savunma ittifakıdır. Kuzey Atlantik Paktı, 1949’da on iki ülke tarafından Sovyetler Birliği’nden korunmak amacıyla kuruldu. Almanya, kurulduğu esnada bu birliğe dâhil olmamış, ancak 1955’te birliğe katılmıştır. Bu üyeliği, en azından Federal Almanya Cumhuriyeti gerçekleştirmiştir, çünkü kısa bir süre sonra Alman Demokratik Cumhuriyeti (GDR), Sovyetler Birliği’nin egemen olduğu Doğu Avrupa ittifakı olan Varşova Paktı’nın bir üyesi olmuştur.

Sovyet İmparatorluğu’nun ve Varşova Paktı’nın çöküşünden sonra, Doğu-Orta Avrupa’daki çoğu ülke NATO’ya katılmayı arzuluyor. Sovyetler Birliği’nin vasal devletleri[efn_note]Vasal devlet, kendinden üstün bir devlet ya da imparatorluğa Ortaçağ Avrupası’ndaki feodal vasallığa benzer bir şekilde bağlı olan devlettir. Bağlılıklar sıklıkla askeri destek karşılığı birtakım imtiyazlar vermek şeklinde gerçekleşir.[/efn_note] olarak deneyimlerine dayanarak, halef devlet olan Rusya Federasyonu’na karşı güvenlik arayışındaydılar zira. 1999’da Polonya, Çek Cumhuriyeti ve Macaristan; 2004’te de Bulgaristan, Estonya, Letonya, Litvanya, Romanya, Slovakya ve Slovenya bu birliğe katıldı. NATO’nun sunduğu toplu güvenlik sistemi, Sovyetler Birliği ve kısmen çarlık imparatorluğu ile olan tarihsel deneyimler nedeniyle bu devletlere oldukça çekici geldi.

NATO’nun genişlememe vaadi hikâyesi

Sürekli ortaya çıkan bir propaganda yalanının aksine, NATO, Almanya’nın birleşmesi konusundaki iki artı dört müzakereleri sırasında, Rusya’ya, doğuya doğru genişlemeyeceğine dair hiçbir söz vermemişti. Elbette Batılı diplomatların yer yer bu yönde münferit açıklamaları oldu, ancak böyle bir taahhüt hiçbir zaman müzakere gündemine gelmedi, hatta bir anlaşma söz konusu dahi olmadı.

Sovyetler Birliği hükümetinin son başkanı Mihail Gorbaçov, uzun yıllar Dışişleri Bakanlığı’ndan sorumlu olan Wolfgang Ischinger gibi o sırada müzakerelere katılan Batılı diplomatların Batı’dan gelen bu sözde sözle ilgili söylentilerini açıkça yalanlamıştır. Hatta Rusya, 1997’de, NATO-Rusya Yasası’nda NATO’nun doğuya doğru genişlemesini resmen tanımıştır. Putin’in tekrar tekrar NATO’nun genişlememe sözü verdiği yönündeki iddiası, bir propaganda yalanından ibarettir.

İttifak ve destek sözü

NATO Antlaşması’nın 5’inci maddesinde yardım sağlama yükümlülüğü belirtilmiştir. Buna göre, bir üye ülke saldırıya uğrarsa, müttefikler ilgili müttefiki savunmayı taahhüt etmektedir. Bu ‘ittifak kararı’na NATO Konseyi, yani tüm ortak ülkeler tarafından karar veriliyor.

Bu ittifak kararı, 11 Eylül 2001 saldırılarından sonra sadece bir kez gerçekleşmiştir. NATO’nun Brüksel’de bu konuda bir aygıtı bulunmakta, ancak kendi kaynağı yok denecek kadar az (istisna: Awacs hava gözetleme sistemi). Üye ülkeler, ortak manevralar ve operasyonlar için birlik ve malzeme sağlıyor. Ortak standartlar ve alarm planları da aynı şekilde ortak olarak belirleniyor.

NATO’nun Doğu Avrupa’da işi ne?

2014 yılında Rusya, Kırım’ın ilhakı ve Doğu Ukrayna’da Rus destekli bir savaşla mevcut sınırları ihlal etmeye istekli ve yetenekli olduğunu açıkça göstermiştir.

Bu tutum, 1990 sonrası Avrupa barış düzenini de baltalamıştır. Baltık Devletleri ve Polonya, özellikle Rusya, sınırları boyunca 100 bin askerle büyük çaplı manevralar düzenlemiş, aktarıcıları kapalıyken uluslararası hava sahasında sahte saldırılar ve uçuşlarla hava kuvvetlerinin kullanılmasını defalarca kışkırttığı için kendilerini büyük bir tehdit altında hissetmişlerdir.

Baltık Devletlerindeki caydırıcı, ancak tehdit unsuru taşımayan savaş grupları

Bu nedenle NATO, Gelişmiş İleri Mevcudiyet (Enhanced Forward Presence, kısaca EFP) olarak bilinen grubu kurmaya karar verdi. Dört sözde Muharebe Grubu, Baltık Devletleri ve Polonya’dadır; amaç, müttefiklere yeniden güvenlik sağlamak ve konvansiyonel caydırıcılığı güçlendirmekti.

Bununla birlikte, genel olarak, bu grubun boyutu yaklaşık 5 bin askeri güçle sınırlı. Ancak görüldüğü gibi bu grup, bir yandan Rusya’ya karşı caydırıcılık ve herhangi bir tehdit içermeyen savunmaya hazır mesajı vermiş, diğer yandan da NATO’nun saldırı kabiliyeti olmadığını açıkça ortaya koymuştur.

NATO Mukabele Gücü: 50 bin asker

Ne var ki, Rusya’nın Ukrayna’yı işgal çabasından sonra, güvenlik politikası temelinden değişti. Bu nedenle NATO, NATO Mukabele Gücü için alarm planını tetiklemeye karar verdi.

Bu, Almanya’nın 13 bin 700’ünü sağladığı 50 bin kişilik askerî bir kuvvet anlamına geliyor. Bir alarm durumunda, bu askerler, akut tehditleri savuşturmak için çok kısa bir süre içinde konuşlandırılabilecek nitelikte olacak. Ayrıca NATO, NATO hava sahasında devriye gezmek için 100’den fazla savaş uçağını alarm durumuna geçirdi.

Alman savunma desteği üzerine tartışmalar

Prag (2002) ve Varşova’daki (2014) NATO zirvelerinde, NATO ülkeleri savunma bütçelerini resmî olarak ilgili gayri safi yurtiçi hasılanın yüzde ikisi şeklinde belirlemişlerdir. Ancak Almanya, savunma bütçesinin son yıllarda önemli ölçüde artmasına rağmen bu hedefe hiçbir zaman ulaşamamıştır.

Öte yandan, Federal Almanya Askeri Kuvvetleri (Bundeswehr) son 20 yılda önemli ölçüde küçüldüğü ve önemli bir yatırım yapılmadığı için teçhizat seviyesi şu anda oldukça eksik durumdadır. Eski Federal Almanya Askeri Kuvvetleri Generali Egon Ramms, Heute Journal’da, Federal Almanya Askeri Kuvvetleri’nin ülkeyi savunmaya muktedir olup olmadığı sorusuna açık ve net bir biçimde hayır diyerek cevap vermiştir.

Ordunun en üst düzey askeri, Ordu Müfettişi Alfons Mais, geçenlerde bir LinkedIn[efn_note]LinkedIn, iş dünyasındaki kişilerin diğer kişilerle iletişim kurmasını ve bilgi alışverişi yapmasını amaçlayan profesyonel sosyal iş ağı ve sosyal paylaşım platformu…[/efn_note] gönderisinde, tamamen açık yüreklilikle fikirlerini ortaya koymuş ve barış zamanı hizmetinin 41’inci yılında, başka bir savaş yaşamak zorunda kalacaklarına inanmadığını yazmıştır. Ve ordu müfettişine göre Federal Almanya Askeri Kuvvetleri’nin kapasite olarak tamamen bomboş olduğunu iddia etmiştir.

Bu açıklamasında elbette kastettiği ordunun askeri teçhizattan yoksun olmasıdır. Mais, Federal Almanya Askeri Kuvvetleri’nin NATO müttefiklerini desteklemek için sunabileceği politika seçeneklerinin de son derece sınırlı olduğunu sözlerine ilave etmiştir. Herkes böyle bir sonucun geleceğinin farkında olmasına rağmen bu konuda herhangi bir tartışma yaşanmamıştır. Ve elbette sonuç olarak bu durum ‘yutulmuştur’.

Savunma bütçesi 50 milyar Euro

Uzmanlar arasında hâkim olan görüşe göre, Federal Almanya Askeri Kuvvetleri’nin onlarca yıldır yetersiz finanse edildiğine kesinlikle şüphe yoktur. Yavaş da olsa yeniden destekleme hususu ancak 2014’te düşünülmeye başlanmıştır. Savunma bütçesi 2014’te 32,4 milyar Euro’dan bu yıl 50 milyar Euro’nun biraz üzerine çıkmıştır, ancak bu destek bile yeterli olmamış, geriye yine de büyük boşluklar kalmıştır.

Federal Almanya Askeri Kuvvetleri ve Savunma Bakanlığı çevrelerine bu soruyu yöneltecek olsanız, ordu müfettişinin kısa patlamasında gösterdiği hayal kırıklığını çok iyi anlayabilirsiniz. Birçok Federal Almanya Askeri Kuvvetleri üyesi de bu memnuniyetsizliği zaten hali hazırda paylaşmaktadır. Gündelik çalışma hayatı, çoğu zaman kıtlık yönetimi olarak kendini göstermektedir. Putin’in Ukrayna’daki saldırganlığı da bunu açıkça ortaya koymuştur.

Münih Güvenlik Konferansı

Birkaç gün önce gerçekleştirilen Münih Güvenlik Konferansında, Şansölye Olaf Scholz da bunu açıkça kabul etmiştir:

‘Uçan uçaklar, denizlere açılabilen gemiler, tehlikeli görevleri için en uygun şekilde donatılmış askerler. Avrupa’da özel bir sorumluluk taşıyan bizim boyutumuzdaki bir ülkenin bunu karşılayabilmesi gerekmektedir. Bunu NATO’daki müttefiklerimize borçluyuz.’

Bununla birlikte Federal Almanya Askeri Kuvvetleri aynı anda birçok sorunla da mücadele etmek zorunda.

Sonuç itibarıyla her şeyden önce normal teçhizat seviyesinin mutlak suretle üst kapasitelere taşınması gerekiyor. Ardından ulusal ve ittifak savunması açısından silahlı kuvvetlerin asıl görevine geçişinin sağlam bir biçimde yönetilmesi şart. Bu konuda yıllardır özellikle yurt dışı atamaları ön planda tutuluyor. Ardından Fransa ile ortaklaşa planlanan Geleceğin Muharebe Hava Sistemi (FCAS[efn_note]Fransa, İspanya ve Almanya’nın ortaklığında gelecekte üretilmesi planlanan yeni nesil savaş uçağı projesi. Amaç, 6’ıncı nesil savaş uçağı üretmek. İlk uçuşun 2027’de olması bekleniyor.[/efn_note]) gibi büyük yatırımların bir an evvel hayata geçirilmesi bekleniyor.

Bu konuda tamamen vicdansız ve acımasız bir uluslararası şiddet suçlusu tehdidi olduğu aşikâr. Ayrıca güvenliğin bir bedeli olduğuna ve Almanya’nın artık NATO müttefiklerinin savunma çabalarının arkasına saklanamayacağına dair artan bir farkındalık da oluşmuş durumda.”

Bu yazı ilk kez 2 Mart 2022’de yayımlanmıştır.

 

Berlin Dış ve İç Güvenlik Muhabiri Marcus Pindur’un deutschlandfunk.de (DLF) adlı sitede yayınlanan “Was genau ist die NATO?” başlıklı yazısından öne çıkan bölümler Meral Harzem tarafından çevrilmiş ve editoryal katkısı ile yayına hazırlanmıştır. Yazının orijinaline aşağıdaki linkten erişilebilir: https://www.deutschlandfunk.de/was-macht-die-nato-100.html

Fikir Turu
Fikir Turuhttps://fikirturu.com/
Fikir Turu, yalnızca Türkiye’deki düşünce hayatını değil, dünyanın da ne düşündüğünü, tartıştığını okurlarına aktarmaya çalışıyor. Bu amaçla, İngilizce, Arapça, Rusça, Almanca ve Çince yazılmış önemli makalelerin belli başlı bölümlerini çevirerek, editoryal katkılarla okuruna sunmaya çalışıyor. Her makalenin orijinal metnine ve değerli çevirmen arkadaşlarımızın bilgilerine makalenin alt kısmındaki notlardan ulaşabilirsiniz.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

0
Would love your thoughts, please comment.x