ABD’de toplumsal kutuplaşmanın giderek arttığı, siyasi şiddet olaylarının ve suikast girişimlerinin yeniden gündeme geldiği bir dönemde, Trump yönetimi dikkat çekici bir adım attı. Charlie Kirk suikastının ardından büyük kentlere ordu birlikleri konuşlandırıldı. Bu atmosferde The Atlantic dergisi, Trump yönetiminden bazı üst düzey yetkililerin askeri üslere yerleştirildiğini yazdı. Haberde, siyasi danışmanlar ve bakanların güvenlik gerekçesiyle “askeri lojmanlara” taşındığı, bunun da sivil-asker sınırını bulanıklaştırdığı vurgulandı. The Atlantic muhabirleri Michael Scherer, Missy Ryan ve Ashley Parker’ın haber analizinden bölümler aktarıyoruz:
“Eski Beyaz Saray danışmanı Katie Miller — üç küçük çocuğun annesi ve başkanın en yakın çalışma arkadaşı Stephen Miller’ın eşi — geçen ay bir perşembe sabahı evinden çıkarken tanımadığı bir kadınla karşılaştı. Kadın, “Seni izliyorum” dedi. Miller, Fox News’e yaptığı açıklamada bu olayı “sınırı aşan bir protesto” olarak nitelendirdi. Olay, muhafazakâr aktivist Charlie Kirk’ün[1] öldürülmesinden sadece bir gün sonra yaşanmıştı. Üstelik bu ilk olay değildi.
Kirk’ün ölümünden haftalar önce, aktivistler Miller ailesinin Virginia eyaletinin Arlington kentindeki evinin önünde protestolar düzenliyor, Stephen Miller’ı “insanlığa karşı suçlar” işlemekle suçluyorlardı. Mahalleye asılan posterlerde adresleri de yer alıyordu. “Demokrasimizi yıkma çabalarınız burada tolere edilmeyecek,” diyen yerel grup, Miller’ların bölgeden taşınmasını talep ediyordu.
Bu atmosferde Stephen Miller, Washington bölgesindeki askeri lojmanlara taşınan Trump yönetimi yetkilileri arasına katıldı. Artık aile, protestolardan ve potansiyel şiddetten korunmak için ordu tarafından korunan bir yerleşkede yaşıyor. Ancak bu yalnızca onların değil, en az altı üst düzey yetkilinin ortak tercihi haline geldi.
Trump yönetiminin de katkıda bulunduğu ülkenin kutuplaşmasının uğursuz bir göstergesi, bazı üst düzey kamu görevlilerinin kendilerini halktan ayırma ihtiyacı hissetmiş olmalarıdır. Bu sivil yetkililer artık kişisel güvenliklerini artırmak için ABD ordusuna güvenebilirler. Ancak o kadar çok kişi bu adımı attı ki, artık ülkenin en üst düzey üniformalı subayları için konut bulmak zorlaşıyor.
Kimler askeri lojmanlara taşındı?
İç Güvenlik Bakanı Kristi Noem, Daily Mail gazetesi yaşadığı yeri yazdıktan sonra Washington’daki evinden taşınarak başkent yakınlarındaki Anacostia-Bolling Ortak Üssü’ndeki Sahil Güvenlik Komutanlığı’na ait konuta geçti.
Dışişleri Bakanı Marco Rubio ve Savunma Bakanı Pete Hegseth, başkent yakınlarında Anacostia Nehri kıyısındaki Fort McNair’deki “Generaller Sokağı”nda oturuyor.
Ordu Bakanı Dan Driscoll ise Arlington Ulusal Mezarlığı yakınındaki Joint Base Myer-Henderson Hall’da kalıyor; ev arkadaşı da başka bir üst düzey siyasi görevde bulunan bir isim. Driscoll’un çamaşır makinesi bozulunca birkaç hafta boyunca çamaşırlarını Ordu Genelkurmay Başkanı General Randy George’un evinde yıkadığı bile anlatılıyor.
The Atlantic’in güvenlik gerekçesiyle adını açıklamadığı bir başka Beyaz Saray yetkilisi de Kirk’ün öldürülmesinden sonra evini terk edip askeri üsse taşındı. O kadar çok kişi konut talebinde bulundu ki, artık Washington’daki üst düzey subaylar için bile yeterli lojman kalmadığı belirtiliyor.
Eski bir yetkili, Ulusal İstihbarat Direktörü Tulsi Gabbard’ın ekibinin Donald Trump’ın ikinci döneminin başlarında McNair’e taşınması konusunda bilgi aldığını, ancak yer sıkıntısı nedeniyle bunun mümkün olmadığını söyledi.
Sivil ve asker arasındaki çizgi mi bulanıklaşıyor?
Önceki yönetimlerde savunma bakanlarının veya ulusal güvenlik danışmanlarının geçici olarak üslerde kaldığı görülmüştü. Bazıları bir asırdan daha eski olan bu görkemli evler, yetkililere ek bir güvenlik katmanı ve resmi ağırlamalar için geniş bir alan sunuyor.
Ancak bu kadar geniş bir siyasi grubun aynı anda ordu tesislerine taşınması daha önce hiç yaşanmadı. Bu eğilim, sivil ve askeri alanlar arasındaki sınırların giderek bulanıklaştığını gösteriyor. Trump yönetimi, orduyu iç güvenlik politikalarının merkezine yerleştirmiş durumda. Trump, Ulusal Muhafız birliklerini Washington, Los Angeles ve Demokratların yönettiği diğer şehirlere konuşlandırarak, orduyu iç politikada çok daha görünür bir unsur haline getirdi. Bu şehirlerin “iç düşman”la mücadelede “eğitim alanı” olarak kullanılması gerektiğini kararlaştırdı.
Trump, Demokratların yönettiği şehirleri “iç düşmanlarla mücadele için eğitim alanı” olarak tanımlıyor.
Johns Hopkins Üniversitesi öğretim üyesi Adria Lawrence, bu durumun demokrasi açısından kaygı verici olduğunu belirtiyor: “Sağlam bir demokraside, ordunun bir partiyi değil, tüm ülkeyi savunmasını istersiniz.”
Artan siyasi şiddet korkusu
Ancak tehdit değerlendirmesi de son yıllarda değişti. Trump iki suikast girişiminden sağ kurtuldu. İranlı ajanların ABD’li yetkililere yönelik tehditleri arttı. Haziran ayında iki Demokrat kongre üyesi vuruldu, Eylül’de Charlie Kirk öldürüldü ve kısa süre sonra bir göçmenlik merkezinde silahlı saldırı yaşandı.
Chicago Üniversitesi’nde siyaset bilimi profesörü olan Robert Pape, siyasi şiddetin tehdidinin her iki büyük partinin önemli isimleri için de gerçek olduğunu söyledi. Trump’ın; eski Başkan Yardımcısı Kamala Harris’in ve ilk döneminde ulusal güvenlik danışmanı olarak görev yapan, İran’ın suikast planının hedefi olan John Bolton’ın da aralarında bulunduğu birçok eleştirmeni ve rakibinin güvenlik önlemlerini iptal ettiğini belirtti. “Doğru denge şu şekilde olmalı: Trump, eski Biden yetkililerinin güvenlik önlemlerini iptal etmeyi bırakmalı. Sorun, her iki tarafın da artan bir tehdit altında olması; bu nedenle her ikisine yönelik tehdit ciddiye alınmalı.”
Üslerde yaşamak: Güvenliğin bedeli
Üst düzey yetkililer, askeri konutlar için “adil piyasa değeri” üzerinden kira ödüyor. Hegseth’in McNair’deki evi için aylık 4.655 dolar ödediği, üstelik bu evin tadilatı için ordu bütçesinden 137.000 dolar harcandığı bildirildi.
Bazı yetkililer için bu taşınmalar devletin güvenlik maliyetlerini de azaltabiliyor; çünkü artık koruma ekiplerinin şehirde ikinci bir konut kiralamasına gerek kalmıyor. Ancak bu yeni yaşam biçimi, yönetim içinde görünmez bir statü simgesine dönüşmüş durumda. Washington çevresinde “Trump Yeşil Bölgesi” [2]olarak anılan bu üs yerleşimleri, yetkililere güvenlik kadar ayrıcalık da sağlıyor. Yönetim yetkilileri, üst düzey askeri yetkililer arasında uzun süredir devam eden perde arkası manevralarına benzer şekilde, artık en büyük evler için rekabet ediyorlar.
Toplumdan kopuşun yeni sembolü
Askeri üslere taşınmak, Trump yönetiminin başkentle arasındaki mesafeyi daha da açtı. Ülkenin başkentini düzenli olarak suçla dolu bir cehennem olarak alay eden Trump yönetimi yetkilileri, şimdi kendilerini şehrin günlük ritminden daha da uzak, korunan bir balonun içinde buluyorlar. Yönetim yetkilileri, artık Washington’un günlük hayatından kopuk, korunan bir balonun içinde yaşıyor. Şehrin sokaklarında, parklarda ya da kafelerinde seçmenlerle karşılaşma olasılıkları neredeyse kalmadı. Bu durum, kutuplaşmanın sadece siyasi değil, mekânsal bir ayrışmaya da dönüştüğünü gösteriyor.
Protestolar, “tebeşir savaşı” ve veda
Arlington Neighbors United for Humanity (ANUFH), ‘yeter artık’ diyerek Miller ile Yönetim ve Bütçe Ofisi Direktörü Russell Vought’un evlerinin yakınında protestolar düzenledi. Grubun web sitesinde “stratejik, şiddet içermeyen eylem” çağrısı yapılıyor ve çabaları açıkça şiddet tehdidinde bulunmaktan uzak görünüyor. (Grubun bir temsilcisi, Miller ailesi gibi yorum yapmayı reddetti.) Ancak protestolar, Miller ailesinin dikkatini çekmek için düzenlendi.
Stephen Miller, Trump’ın sınır dışı etme politikasının mimarıdır. Yüzyıllık bir yasayı gerekçe göstererek göçmenleri Salvadorlu bir hapishaneye göndermekte ve göçmenlik görevlilerini mümkün olduğunca çok göçmeni bulup tutuklamaları için teşvik etmektedir. Miller, düzenli olarak kışkırtıcı bir dil kullanarak Demokratlarla alay etmekte, yönetime karşı verilen yargı kararlarını “yasal isyan” olarak nitelendirmekte ve Demokrat Parti’yi “yerli bir aşırılıkçı örgüt” olarak adlandırmaktadır.
Kaldırımlara “Miller ailesi avlıyor” gibi sloganlar tebeşirle yazılıyor. Grup, “Barışçıl olarak zorbalıkla mücadele ediyoruz. silahlar insanları öldürür, tebeşir faşistleri korkutur.” diyerek kendini savunuyor.
Miller çifti, temmuz ayında Arlington’daki altı yatak odalı evlerini 3,75 milyon dolara satışa çıkardı. İlan, “nadir bulunan bir inziva, sofistike ve çarpıcı tasarım karışımı” vaadiyle yayımlandı.”
Bu yazı ilk kez 5 Kasım 2025’te yayımlanmıştır.

[1] Charles James Kirk ya da bilinen adıyla Charlie Kirk, Amerikalı sağcı aktivist, siyasi yorumcu, yazar ve medya kişiliğiydi. 2012’de muhafazakâr örgüt Turning Point USA’i kurarak icrâ kurulu başkanı olarak görev yaptı. Ayrıca Turning Point Action’ın genel müdürü ve Ulusal Politika Konseyi’nin bir üyesiydi. 101 Eylül 2025’te Utah eyaletinde uğradığı silahlı saldırıda yaşamını yitirdi.
[2]Terim, ABD diplomatları ve askerleri için oluşturulmuş Bağdat’taki güvenli alan olan “Yeşil Bölge”ye (Green Zone) gönderme yapmaktadır.Char



