Berlusconi’nin ardından

İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana İtalya’da başbakanlık görevini en uzun süre yürüten Berlusconi, gücün kişisel çıkarlar amaçlı kullanımı, popülizm ve kutuplaşma açısından hem İtalyan politikasında hem de Batı demokrasilerinde derin bir iz bıraktı. Doç. Dr. Gökçen Yavaş yazdı.

İtalya eski başbakanı ve şimdiki merkez sağ koalisyon ortağı Forza Italia’nın lideri Silvio Berlusconi 12 Haziran 2023 sabahı 86 yaşında öldü. Berlusconi, ardında tartışmalı bir hayat bıraktı.

Berlusconi, yaklaşık 30 yıl süren siyasi yaşamı boyunca sadece İtalya’da değil dünyada da en tartışmalı siyasi figürlerden biri oldu. Yolsuzluk iddiaları, popülist söylemleri, skandalları ve vergi dolandırıcılığı suçlamaları onun döneminin en önemli gündem konularıydı.

İktidara nasıl geldi?

Berlusconi iktidara geldiğinde, İtalya, siyasi ve ekonomik anlamda en çalkantılı dönemlerinden birini yaşıyordu.

1992 yılı, İtalya için demokrasi, ekonomi, adalet, yargı ve Avrupa Birliği’yle bütünleşme açısından önemli bir dönüm noktasıydı. Soğuk Savaş sona ermiş, uzun yıllar boyunca kapitalist bloğa hizmet eden Hristiyan Demokratların misyonu tartışılmaya başlanmıştı. Onun uzun dönemli koalisyon ortağı olan İtalyan Sosyalist Partisi ve ayrıca İtalyan Komünist Partisi eski işlevselliklerini yitiriyordu.

Bu süreçte, İtalyan siyasetine iki önemli olay damgasını vurdu: 1992-93 ekonomik krizi ve ‘Tangentopoli’ adı verilen yolsuzluk skandalı.

1990’ların başında, tüm AB üyelerinde olduğu gibi, İtalya’nın da öncelikleri, Tek Pazar kurallarını işletmek ve Ekonomik ve Parasal Birliğe uyum sağlamaktı. Ne var ki, henüz 1999’da ortak para birimine geçmeden, İtalyan lireti önemli oranda devalüasyona uğramıştı. İtalya’da kamu borcunun GSMH’ye oranı yüzde ise 120’nin üzerine çıkmıştı.

Diğer önemli konu ise, 1992’de önce Milano’da başlayan ve daha sonra diğer şehirlere yayılan yolsuzluk soruşturmalarıydı. İtalyan savcılar, yasadışı yollarla finanse edilen siyasi partilerin üyeleri ve iş dünyası arasındaki çıkar ilişkilerini gözler önüne sermişti. Bu skandalla birlikte, yukarıda sözü edilen partiler, kısa sürede İtalyan siyaset sahnesinden silindi.

Berlusconi, daha 1980’lerden itibaren, gittikçe tekelci bir niteliğe bürünen medya (Mediaset gibi) şirketleri ve AC Milan spor takımın sahibiydi.

1994 Mart seçimleriyle ilk kez iktidara gelen Berlusconi, tüm bu kanalları, siyasi yaşamı boyunca etkin bir şekilde kullanacaktı. Örneğin, söz konusu seçimlerden henüz birkaç ay önce, partisi Forza Italia’yı, İtalyan devlet televizyonu RAI ve kendi özel kanallarında tanıttı. Bu yayında, ‘İtalya’da özgürlük’ sloganıyla, yaratacakları bir İtalyan mucizesinden söz etti.

Berlusconi, seçim kampanyası boyunca, popülist söylemlerini komünizm karşıtlığı üzerine inşa etti. Söz konusu seçime o dönem yeni kurulan aşırı sağ partilerle birlikte katıldı. Ayrılıkçı Kuzey Ligi (şimdiki Lig) ve faşist siyasetçilerle bağları olan Ulusal Birlik’le yaptığı koalisyonlar oluşturdu.

Forza Italia, o seçimde ülke genelinde yüzde 21 oranında oy aldı.

Berlusconi, sonrasında (1990’lar ve 2000’ler boyunca), merkez sağ ve merkez sol partilerin (Zeytin Ağacı, Birlik ve Demokratik Parti çatısında olduğu gibi) oluşturduğu koalisyonlar arasında kutuplaşan bir yapının sürekliliğinde de rol oynamıştı.

Berlusconi nasıl bir başbakandı?

Berlusconi, İtalya’nın toplam 9 yılda en uzun süreyle iktidarda kalan başbakanıydı. Eski başbakan, 1994, 2001-2006 ve 2008-2011 yılları arasında görev yapmıştı.

Tüm siyasi yaşamı boyunca Berlusconi, hem İtalya’da hem de diğer Batılı devletlerde sıklıkla eleştirilere konu oluyordu. Örneğin, 2001’de Economist dergisinin kapağında yer alan ‘Berlusconi neden İtalya’ya liderlik etmeye uygun değil?’ şeklinde atılan başlık oldukça dikkat çekiciydi. (Benzer şekilde biz de sorumuzu ‘Berlusconi nasıl bir başbakandı?’ şeklinde sorabiliriz.)

Öncelikle belirtmek gerekir ki, Economist’in başlığına cevap, Berlusconi’nin kendisinden geldi. Berlusconi kendine yakın medya araçlarını kullanarak, o dönem derginin editörlüğünü sürdüren Bill Emmott’ı hedef aldı.

Il Giornale gazetesi, Emmott’ı E-Komünist olarak nitelendirdi ve onu düşman ilan etti. Öte yandan, 2012’de Emmott, ‘İyi İtalya, Kötü İtalya’ başlıklı bir kitap yayınladı. ‘Kötü’ sözcüğü burada, bir ülkeyi değil, bir ülkede kişisel çıkarları doğrultusunda hareket eden, gücü kötüye kullanan ve yolsuzluklara karışan bireyleri ve grupları temsil ediyordu. Bu kitapta Berlusconi dönemi, alışılagelmiş görüşlerin dışında, çarpıcı bir içerikle analiz ediliyordu.

İtalya’daki sorununun, aslında coğrafi temelli (Kuzey-Güney ayrılığı) değil, ahlaki bir niteliği olduğunu söylüyordu. ‘İyi İtalya’, ‘işbirliğini, ilerlemeyi ve moderniteyi’ sembolize ederken, ‘Kötü İtalya’, ülkedeki ‘yolsuzlukları ve skandalları’ anlatıyordu.

Kitabın başlığı, ilginç bir şekilde, Ambrogio Lorenzetti’nin 14. yüzyılda yaptığı ‘İyi ve Kötü Yönetim Alegorisi’ freskini de anımsatıyor. Bu eserde, İyi Yönetim’de adalet ve barış sağlanmışken, Kötü Yönetim’e şiddet, kaos ve suç hakim. Ancak, daha çok Dante’nin İlahi Komedyası’ndan esinlendiğini vurgulayan Emmott, özellikle kitabın birinci bölümünde, İtalyan siyasetini anlatırken Dante’nin ‘Cehennem’ine atıf yapıyor.

Berlusconi İtalyan siyasi tarihinde neyi temsil ediyor?

Berlusconi, İtalyan siyasi tarihinde, çoğunlukla geleneksel siyasi yapıyı koruyan, yolsuzlukların ve skandalların eksik olmadığı bir dönemi temsil ediyor.

Emmott’a göre, eski başbakan, liberal bir profil çizme eğiliminde olsa da, ülkede tam olarak bu düzeyde politikalar uygulanmadı. Berlusconi, daha çok devletle kendi çıkarları arasında yarattığı sıkı bağlarla anılıyordu.

İtalya’nın süregelen kliyentalist (kayırmacı-himayeci) sistemine dayalı politikalar izledi. Örneğin, devlet televizyonlarına kendi çevresinden olan kişileri atadı. Yine, bu yollarla devlet televizyonu RAI üzerindeki kontrolünü önemli ölçüde arttırdı.

Daha iktidara ilk geldiğinde, yolsuzluk soruşturmalarına son veren bir yasa teklifini destekledi. 2001 seçimi için kendi hayatını anlatan ‘Bir İtalyan Hikayesi’ başlıklı bir broşür yayınlattı.

Berlusconi, ayrıca popülist çizgisini sertleştirerek, sıklıkla cinsiyetçi ve ırkçı söylemelere de başvuruyordu.

İnişleri çıkışları

2010’lu yıllara gelindiğinde, Berlusconi hükümeti, İtalya’nın karşı karşıya kaldığı finansal ve ekonomik krize cevap veremiyordu.

2013 seçimlerinden sonraki dönemlerde, Beş Yıldız Hareketi gibi yeni popülist siyasi partilerin sesi yükselmeye başlarken, Berlusconi ülkedeki siyasi ağırlığını giderek kaybedecekti.

Ancak belirtmek gerekir ki, tek ve en önemli neden bu değildi. Berlusconi’nin kişisel meseleleri daha çok ön plandaydı.

2011’de özel villasında verdiği partilerle ilgili karıştığı skandallar nedeniyle ve gücünü kötüye kullanmaktan dolayı istifa etti. 2013’te ise vergi dolandırıcılığından dolayı kamu görevinden men edildi. Aynı yıl parlamentodan ihraç edildi.

2018’de ise siyaset yasağı kaldırıldı. 2019-2022 dönemi boyunca Avrupa Parlamentosu’nda milletvekili olarak görev yaptı.

2022 Eylül genel seçimlerinde, Forza Italia yüzde 8 oy alarak Giorgia Meloni başbakanlığında kurulan 68. Hükümetin merkez sağ koalisyon ortağı oldu.

Dış ilişkileri

Berlusconi’nin izlediği dış politika ve diğer devlet başkanları ve başbakanlarıyla kurduğu kişisel ilişkileri de gündemden düşmedi.

İtalya onun döneminde, önemli müttefiki ABD’yle iyi ilişkiler yürüttü. ABD eski başkanı George W. Bush’un, 2003’te başlattığı Irak operasyonunu destekledi.

Aynı zamanda Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’le yakın diyalog kurdu.

Berlusconi’nin Libya’nın eski lideri Muammer Kaddafi’yle olan ilişkisi de oldukça dikkat çekiciydi. İtalya, tarihinde, Libya’yı kolonileştirmesi nedeniyle 2008’de bu ülkeyle telafi antlaşması yaptı. Karşılığında da, bu ülkeden gelecek göç hareketinin engellenmesini talep etti.

Berlusconi, geçtiğimiz aylarda, Meloni’nin aksine, Rusya’nın saldırdığı Ukrayna’ya destek vermeyerek, açıkça Rusya’dan yana bir tavır sergiledi.

Türkiye ile İlişkileri

Berlusconi, Türkiye’nin AB üyeliğini destekleyen yaklaşımıyla da hatırlanıyor. Başbakanlığı sırasında, o dönem Türkiye’nin başbakanı olan şimdiki Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’la ilişkilerini daima iyi tuttu.

2019’da basına verdiği bir demeçte, 2003’te neredeyse bu konuda iki taraf arasında arabuluculuk yaptığına yönelik imalarda bulunmuştu.

2003’ün ikinci yarısında İtalya AB’nin dönem başkanlığını yürütüyordu ve yine o dönemlerde Türkiye’nin AB’yle katılım müzakerelerin açılması konusu gündemdeydi. Berlusconi Türkiye’ye birçok kez ziyaretlerde de bulundu.

İtalya’da en uzun süre başbakanlık yapan isim

Berlusconi, İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana İtalya’da başbakanlık görevini en uzun süre yapan kişi oldu.

Bunun tek sebebi elbette ki, kişisel liderlik özellikleri değildi. Ayrıca ülkenin siyasi ve ekonomik konjonktürü de burada önemli rol oynadı.

İtalyan demokrasisinin seçim sistemi ve istikrarsızlık gibi kronikleşmiş sorunları, ekonomik ve finansal krizler ve çok parçalı merkez sol koalisyonların kendi iç çelişkileri de kuşkusuz etkili oldu.

Ancak belirtmek gerekir ki, Berlusconi, gücün kişisel çıkarlar amaçlı kullanımı, popülizm ve kutuplaşma açısından hem İtalyan politikasında hem de Batı demokrasilerinde derin bir iz bıraktı.

Kaynaklar

Emmot, Bill (2012). Good Italy, Bad Italy, Why Italy Must Conquer Its Demons to Face the Future. Great Britain: Yale University Press New Haven and London.

Ginsborg, Paul (2001). Italy and Its Discontents. Family, Civil Society, State: 1980-2001. New York: Palgrave MacMillian.

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fikir Turu’nun editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Bu yazı ilk kez 14 Haziran 2023’te yayımlanmıştır.

Gökçen Yavaş
Gökçen Yavaş
Doç. Dr. Gökçen Yavaş - Kocaeli Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde öğretim üyesi. Marmara Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde de yüksek lisansını, Marmara Üniversitesi Avrupa Birliği Enstitüsü'nde (Avrupa Araştırmaları Enstitüsü) AB Politikası ve Uluslararası İlişkiler alanında doktorasını tamamladı. 2007-2008 yıllarında Roma Universita degli Studi di Roma Tré’de, 2017-2018 yıllarında Londra Queen Mary Üniversitesi Siyasal Düşünce Tarihi Merkezi'nde Misafir Araştırmacı olarak bulundu. Avrupa Güvenliği, Ortak Dış ve Güvenlik Politikası, Ortak Güvenlik ve Savunma Politikası, Uluslararası Güvenlik, İtalyan Siyaseti ve İtalya'nın Dış Politikası alanlarında çalışmalarını sürdürüyor.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

3 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

Berlusconi’nin ardından

İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana İtalya’da başbakanlık görevini en uzun süre yürüten Berlusconi, gücün kişisel çıkarlar amaçlı kullanımı, popülizm ve kutuplaşma açısından hem İtalyan politikasında hem de Batı demokrasilerinde derin bir iz bıraktı. Doç. Dr. Gökçen Yavaş yazdı.

İtalya eski başbakanı ve şimdiki merkez sağ koalisyon ortağı Forza Italia’nın lideri Silvio Berlusconi 12 Haziran 2023 sabahı 86 yaşında öldü. Berlusconi, ardında tartışmalı bir hayat bıraktı.

Berlusconi, yaklaşık 30 yıl süren siyasi yaşamı boyunca sadece İtalya’da değil dünyada da en tartışmalı siyasi figürlerden biri oldu. Yolsuzluk iddiaları, popülist söylemleri, skandalları ve vergi dolandırıcılığı suçlamaları onun döneminin en önemli gündem konularıydı.

İktidara nasıl geldi?

Berlusconi iktidara geldiğinde, İtalya, siyasi ve ekonomik anlamda en çalkantılı dönemlerinden birini yaşıyordu.

1992 yılı, İtalya için demokrasi, ekonomi, adalet, yargı ve Avrupa Birliği’yle bütünleşme açısından önemli bir dönüm noktasıydı. Soğuk Savaş sona ermiş, uzun yıllar boyunca kapitalist bloğa hizmet eden Hristiyan Demokratların misyonu tartışılmaya başlanmıştı. Onun uzun dönemli koalisyon ortağı olan İtalyan Sosyalist Partisi ve ayrıca İtalyan Komünist Partisi eski işlevselliklerini yitiriyordu.

Bu süreçte, İtalyan siyasetine iki önemli olay damgasını vurdu: 1992-93 ekonomik krizi ve ‘Tangentopoli’ adı verilen yolsuzluk skandalı.

1990’ların başında, tüm AB üyelerinde olduğu gibi, İtalya’nın da öncelikleri, Tek Pazar kurallarını işletmek ve Ekonomik ve Parasal Birliğe uyum sağlamaktı. Ne var ki, henüz 1999’da ortak para birimine geçmeden, İtalyan lireti önemli oranda devalüasyona uğramıştı. İtalya’da kamu borcunun GSMH’ye oranı yüzde ise 120’nin üzerine çıkmıştı.

Diğer önemli konu ise, 1992’de önce Milano’da başlayan ve daha sonra diğer şehirlere yayılan yolsuzluk soruşturmalarıydı. İtalyan savcılar, yasadışı yollarla finanse edilen siyasi partilerin üyeleri ve iş dünyası arasındaki çıkar ilişkilerini gözler önüne sermişti. Bu skandalla birlikte, yukarıda sözü edilen partiler, kısa sürede İtalyan siyaset sahnesinden silindi.

Berlusconi, daha 1980’lerden itibaren, gittikçe tekelci bir niteliğe bürünen medya (Mediaset gibi) şirketleri ve AC Milan spor takımın sahibiydi.

1994 Mart seçimleriyle ilk kez iktidara gelen Berlusconi, tüm bu kanalları, siyasi yaşamı boyunca etkin bir şekilde kullanacaktı. Örneğin, söz konusu seçimlerden henüz birkaç ay önce, partisi Forza Italia’yı, İtalyan devlet televizyonu RAI ve kendi özel kanallarında tanıttı. Bu yayında, ‘İtalya’da özgürlük’ sloganıyla, yaratacakları bir İtalyan mucizesinden söz etti.

Berlusconi, seçim kampanyası boyunca, popülist söylemlerini komünizm karşıtlığı üzerine inşa etti. Söz konusu seçime o dönem yeni kurulan aşırı sağ partilerle birlikte katıldı. Ayrılıkçı Kuzey Ligi (şimdiki Lig) ve faşist siyasetçilerle bağları olan Ulusal Birlik’le yaptığı koalisyonlar oluşturdu.

Forza Italia, o seçimde ülke genelinde yüzde 21 oranında oy aldı.

Berlusconi, sonrasında (1990’lar ve 2000’ler boyunca), merkez sağ ve merkez sol partilerin (Zeytin Ağacı, Birlik ve Demokratik Parti çatısında olduğu gibi) oluşturduğu koalisyonlar arasında kutuplaşan bir yapının sürekliliğinde de rol oynamıştı.

Berlusconi nasıl bir başbakandı?

Berlusconi, İtalya’nın toplam 9 yılda en uzun süreyle iktidarda kalan başbakanıydı. Eski başbakan, 1994, 2001-2006 ve 2008-2011 yılları arasında görev yapmıştı.

Tüm siyasi yaşamı boyunca Berlusconi, hem İtalya’da hem de diğer Batılı devletlerde sıklıkla eleştirilere konu oluyordu. Örneğin, 2001’de Economist dergisinin kapağında yer alan ‘Berlusconi neden İtalya’ya liderlik etmeye uygun değil?’ şeklinde atılan başlık oldukça dikkat çekiciydi. (Benzer şekilde biz de sorumuzu ‘Berlusconi nasıl bir başbakandı?’ şeklinde sorabiliriz.)

Öncelikle belirtmek gerekir ki, Economist’in başlığına cevap, Berlusconi’nin kendisinden geldi. Berlusconi kendine yakın medya araçlarını kullanarak, o dönem derginin editörlüğünü sürdüren Bill Emmott’ı hedef aldı.

Il Giornale gazetesi, Emmott’ı E-Komünist olarak nitelendirdi ve onu düşman ilan etti. Öte yandan, 2012’de Emmott, ‘İyi İtalya, Kötü İtalya’ başlıklı bir kitap yayınladı. ‘Kötü’ sözcüğü burada, bir ülkeyi değil, bir ülkede kişisel çıkarları doğrultusunda hareket eden, gücü kötüye kullanan ve yolsuzluklara karışan bireyleri ve grupları temsil ediyordu. Bu kitapta Berlusconi dönemi, alışılagelmiş görüşlerin dışında, çarpıcı bir içerikle analiz ediliyordu.

İtalya’daki sorununun, aslında coğrafi temelli (Kuzey-Güney ayrılığı) değil, ahlaki bir niteliği olduğunu söylüyordu. ‘İyi İtalya’, ‘işbirliğini, ilerlemeyi ve moderniteyi’ sembolize ederken, ‘Kötü İtalya’, ülkedeki ‘yolsuzlukları ve skandalları’ anlatıyordu.

Kitabın başlığı, ilginç bir şekilde, Ambrogio Lorenzetti’nin 14. yüzyılda yaptığı ‘İyi ve Kötü Yönetim Alegorisi’ freskini de anımsatıyor. Bu eserde, İyi Yönetim’de adalet ve barış sağlanmışken, Kötü Yönetim’e şiddet, kaos ve suç hakim. Ancak, daha çok Dante’nin İlahi Komedyası’ndan esinlendiğini vurgulayan Emmott, özellikle kitabın birinci bölümünde, İtalyan siyasetini anlatırken Dante’nin ‘Cehennem’ine atıf yapıyor.

Berlusconi İtalyan siyasi tarihinde neyi temsil ediyor?

Berlusconi, İtalyan siyasi tarihinde, çoğunlukla geleneksel siyasi yapıyı koruyan, yolsuzlukların ve skandalların eksik olmadığı bir dönemi temsil ediyor.

Emmott’a göre, eski başbakan, liberal bir profil çizme eğiliminde olsa da, ülkede tam olarak bu düzeyde politikalar uygulanmadı. Berlusconi, daha çok devletle kendi çıkarları arasında yarattığı sıkı bağlarla anılıyordu.

İtalya’nın süregelen kliyentalist (kayırmacı-himayeci) sistemine dayalı politikalar izledi. Örneğin, devlet televizyonlarına kendi çevresinden olan kişileri atadı. Yine, bu yollarla devlet televizyonu RAI üzerindeki kontrolünü önemli ölçüde arttırdı.

Daha iktidara ilk geldiğinde, yolsuzluk soruşturmalarına son veren bir yasa teklifini destekledi. 2001 seçimi için kendi hayatını anlatan ‘Bir İtalyan Hikayesi’ başlıklı bir broşür yayınlattı.

Berlusconi, ayrıca popülist çizgisini sertleştirerek, sıklıkla cinsiyetçi ve ırkçı söylemelere de başvuruyordu.

İnişleri çıkışları

2010’lu yıllara gelindiğinde, Berlusconi hükümeti, İtalya’nın karşı karşıya kaldığı finansal ve ekonomik krize cevap veremiyordu.

2013 seçimlerinden sonraki dönemlerde, Beş Yıldız Hareketi gibi yeni popülist siyasi partilerin sesi yükselmeye başlarken, Berlusconi ülkedeki siyasi ağırlığını giderek kaybedecekti.

Ancak belirtmek gerekir ki, tek ve en önemli neden bu değildi. Berlusconi’nin kişisel meseleleri daha çok ön plandaydı.

2011’de özel villasında verdiği partilerle ilgili karıştığı skandallar nedeniyle ve gücünü kötüye kullanmaktan dolayı istifa etti. 2013’te ise vergi dolandırıcılığından dolayı kamu görevinden men edildi. Aynı yıl parlamentodan ihraç edildi.

2018’de ise siyaset yasağı kaldırıldı. 2019-2022 dönemi boyunca Avrupa Parlamentosu’nda milletvekili olarak görev yaptı.

2022 Eylül genel seçimlerinde, Forza Italia yüzde 8 oy alarak Giorgia Meloni başbakanlığında kurulan 68. Hükümetin merkez sağ koalisyon ortağı oldu.

Dış ilişkileri

Berlusconi’nin izlediği dış politika ve diğer devlet başkanları ve başbakanlarıyla kurduğu kişisel ilişkileri de gündemden düşmedi.

İtalya onun döneminde, önemli müttefiki ABD’yle iyi ilişkiler yürüttü. ABD eski başkanı George W. Bush’un, 2003’te başlattığı Irak operasyonunu destekledi.

Aynı zamanda Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’le yakın diyalog kurdu.

Berlusconi’nin Libya’nın eski lideri Muammer Kaddafi’yle olan ilişkisi de oldukça dikkat çekiciydi. İtalya, tarihinde, Libya’yı kolonileştirmesi nedeniyle 2008’de bu ülkeyle telafi antlaşması yaptı. Karşılığında da, bu ülkeden gelecek göç hareketinin engellenmesini talep etti.

Berlusconi, geçtiğimiz aylarda, Meloni’nin aksine, Rusya’nın saldırdığı Ukrayna’ya destek vermeyerek, açıkça Rusya’dan yana bir tavır sergiledi.

Türkiye ile İlişkileri

Berlusconi, Türkiye’nin AB üyeliğini destekleyen yaklaşımıyla da hatırlanıyor. Başbakanlığı sırasında, o dönem Türkiye’nin başbakanı olan şimdiki Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’la ilişkilerini daima iyi tuttu.

2019’da basına verdiği bir demeçte, 2003’te neredeyse bu konuda iki taraf arasında arabuluculuk yaptığına yönelik imalarda bulunmuştu.

2003’ün ikinci yarısında İtalya AB’nin dönem başkanlığını yürütüyordu ve yine o dönemlerde Türkiye’nin AB’yle katılım müzakerelerin açılması konusu gündemdeydi. Berlusconi Türkiye’ye birçok kez ziyaretlerde de bulundu.

İtalya’da en uzun süre başbakanlık yapan isim

Berlusconi, İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana İtalya’da başbakanlık görevini en uzun süre yapan kişi oldu.

Bunun tek sebebi elbette ki, kişisel liderlik özellikleri değildi. Ayrıca ülkenin siyasi ve ekonomik konjonktürü de burada önemli rol oynadı.

İtalyan demokrasisinin seçim sistemi ve istikrarsızlık gibi kronikleşmiş sorunları, ekonomik ve finansal krizler ve çok parçalı merkez sol koalisyonların kendi iç çelişkileri de kuşkusuz etkili oldu.

Ancak belirtmek gerekir ki, Berlusconi, gücün kişisel çıkarlar amaçlı kullanımı, popülizm ve kutuplaşma açısından hem İtalyan politikasında hem de Batı demokrasilerinde derin bir iz bıraktı.

Kaynaklar

Emmot, Bill (2012). Good Italy, Bad Italy, Why Italy Must Conquer Its Demons to Face the Future. Great Britain: Yale University Press New Haven and London.

Ginsborg, Paul (2001). Italy and Its Discontents. Family, Civil Society, State: 1980-2001. New York: Palgrave MacMillian.

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fikir Turu’nun editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Bu yazı ilk kez 14 Haziran 2023’te yayımlanmıştır.

Gökçen Yavaş
Gökçen Yavaş
Doç. Dr. Gökçen Yavaş - Kocaeli Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde öğretim üyesi. Marmara Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde de yüksek lisansını, Marmara Üniversitesi Avrupa Birliği Enstitüsü'nde (Avrupa Araştırmaları Enstitüsü) AB Politikası ve Uluslararası İlişkiler alanında doktorasını tamamladı. 2007-2008 yıllarında Roma Universita degli Studi di Roma Tré’de, 2017-2018 yıllarında Londra Queen Mary Üniversitesi Siyasal Düşünce Tarihi Merkezi'nde Misafir Araştırmacı olarak bulundu. Avrupa Güvenliği, Ortak Dış ve Güvenlik Politikası, Ortak Güvenlik ve Savunma Politikası, Uluslararası Güvenlik, İtalyan Siyaseti ve İtalya'nın Dış Politikası alanlarında çalışmalarını sürdürüyor.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

3 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

3
0
Would love your thoughts, please comment.x