BRICS Zirvesi: “Kazan kazan”

Kazan’daki BRICS Zirvesinde neler oldu? Batı’nın Rusya’yı izole etme siyaseti başarısız mı oldu? Zirve, BRICS’in geleceğine dair ne söylüyor? Hindistan ve Brezilya genişlemeye karşı mı? Prof. Dr. İlyas Kemaloğlu yazdı.

22-24 Ekim 2024 tarihinde Rusya Federasyonu’na bağlı Tataristan Cumhuriyeti’nin başkenti Kazan, yalnızca 2024 yılının değil, belki de son yılların en önemli zirvelerinden birine – BRICS Zirvesi – ev sahipliği yaptı.

Brezilya, Rusya, Hindistan ve Çin’in kurduğu, ardından Güney Afrika Cumhuriyeti’nin de katıldığı BRICS, son yıllarda hızla üye sayısını arttırdığı gibi örgüte ABD başkanlığındaki tek kutuplu dünya düzenine meydan okuma misyonu da yükleniyor.

Rusya ile Batı arasındaki ilişkiler gerginleştikçe ve örgüte üye olmak isteyenlerin sayısı arttıkça BRICS’e yönelik söz konusu bakış açısı daha da pekişiyor.

Neden Kazan? 

2024 BRICS Zirvesi’nin ev sahibi olarak Rusya’nın en güçlü cumhuriyeti olan Tataristan’ın başkenti Kazan’ın seçilmesi de tesadüf değil.

Batı ile sorunlar yaşadıkça Rusya yönünü her zaman Doğu’ya çevirdi. Son yıllarda Kremlin’in izlediği dış politika da buna iyi bir örnek teşkil ediyor.

Nüfusunun yarısının Türklerden ve Müslümanlardan oluştuğu Kazan şehri de eskiden beri Rusya ile Doğu ülkeleri arasında siyasi, ekonomik, kültürel münasebetlerin gelişiminde arabulucu rolü oynuyor.

Yine Kazan’ın, Rusya’nın üçüncü büyük ve en hızlı gelişen şehirlerden biri olmasının da şüphesiz ev sahibi seçilmesinde etkisi olmuştur.

Batı’nın Rusya’yı izole etme siyaseti başarısız mı oldu?

Rusya, BRICS Zirvesi’ne ve genel olarak örgütün kendisine de büyük önem veriyor.

Moskova, BRICS Zirvesi’ne 36 ülkenin katılımını sağlayarak ki, 24’ü devlet başkanı seviyesinde temsil edildi, en başta Batı’nın Rusya’yı izole etme çabasının sonuç vermediğini göstermeye çalıştı. Hatta Rus yetkililere göre son zirve, birçok ülkenin ABD’nin tüm dünyaya kabul ettirmek istediği tek kutuplu düzenine karşı çıktığını ortaya koydu. Bu husus şüphesiz Kremlin tarafından hem iç politikada hem de dış politikada aktif olarak kullanılacaktır.

Yine Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Guterres’in de zirveye katılması ve başta Vladimir Putin ile olmak üzere ikili görüşmeler gerçekleştirmesi, aslında Moskova’nın en önemli amacına hizmet ettiği gibi Batı basınında da birtakım eleştirilere de sebep oldu.

Bununla birlikte BM Genel Sekreteri’nin zirveye katılımı şüphesiz Rusya – Batı arasında diyalogun devam ettirilmesi ve savaşın sonlandırılması açısından önemlidir. İşin ilginç tarafı, BM Genel Sekreteri Haziran ayında İsviçre’de gerçekleştirilen zirveye katılmamıştı.

Zirvede neler konuşuldu?

İran, Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri ve Etiyopya’nın üyelikleriyle (2024) gelişen ve onlarca ülkenin üyelik için başvuruda bulunduğu BRICS’in tek kutuplu dünya düzenine son verip vermeyeceği konusu tartışmalı olsa da zirve sonrasında yayımlanan bildirgede yer alan 134 madde, şüphesiz üye ülkeler arasında diyalog ve iş birliğini arttıracak, ABD ve AB ülkelerine düşünmek için malzeme sunacaktır.

Bu bildirgeye göre üye ülkeler uzayda silahlanma yarışına son verilmesine yönelik çağırıda bulunarak nükleer silahların yayılmasının engellenmesi ve uluslararası terörizm ile mücadelenin devam edilmesinin önemine vurgu yaptılar; İsrail’in Filistin, İran ve Lübnan saldırılarını kınadılar, ülkelerin Ukrayna’daki arabuluculuk faaliyetlerini takdir ettiler.

Yine üye ülkeler İran’ın nükleer alanındaki çalışmaları ile ilgili görüşmelerin devam ettirilmesi, Suriye’nin toprak bütünlüğünün savunulması, Filistin’in 1967 yılı öncesindeki sınırlarıyla BM’ye tam üyeliğinin kabul edilmesi, BM’in işlevselliğini artıracak reformların yapılması gibi konularda mutabık kaldılar.

Böylece BRICS üye ülkeleri uluslararası arenadaki birçok konuda aynı fikirde olduklarını ve dış politikalarını koordine ettiklerini gösterdiler.

Rusya’nın bildirgenin içeriğine damgası

Sonuç bildirgesinde yer alan konular şüphesiz günümüzün en önemli sorunlarının başında geliyor ve BRICS ülkeleri de bu sorunların bir an çözülmesini savunuyorlar.

Ukrayna konusunun fazla dile getirilmemesi ve daha çok arabuluculuk konusuna vurgunun yapılması da Moskova’nın bir başka başarısı olarak kabul edilebilir. Yalnızca bu zirvede değil genel olarak da Kremlin, Ukrayna konusunda BRICS ülkelerini yanında tutmayı başardı, başarıyor. Bunun en önemli göstergelerinden biri de Ukrayna Barış Zirvesi’nde BRICS ülkelerinin Ukrayna ile ilgili sonuç bildirgesini imzalamamaları oldu.

Yine enerji boru hatları ve benzeri yapılara düzenlenen terör faaliyetlerinin kınanması, spor müsabakalarında her türlü dışlanmalara karşı çıkılması, tek taraflı yaptırımların dünya ekonomisine olumsuz etkileri üzerinde durulmasına yönelik maddelerin sonuç bildirgesinde yer alması, Moskova’nın isteği doğrultusunda bildirgeye giren maddelerdir. Rusya’nın bu tavrının sebebi de, son yıllarda tüm bu sorunlarla karşı karşıya kalmış olmasıdır. Bu açıdan bakıldığında da Moskova’nın kendisi bakımından başarılı bir zirve geçirdiği söylenebilir.

Üye ülkeler, güncel meselelerin yanı sıra taraflar bankacılık, ulaşım, tarım, uzay araştırmaları, turizm gibi alanlarda iş birliğinin artırılması konusunda anlaşmaya vardılar. Özellikle üye ülkeler arasında geliştirilen ticarî münasebetlerde prosedürlerin kolaylaştırılması, şüphesiz ülkeler arasında ticaretin gelişimini sağlayacaktır.

Yine zirve sırasında Çin ile Hindistan arasında sınır sorununun çözümüne dair anlaşmaya varılması da BRICS’in geleceği ve örgüt çerçevesinde gelişecek iş birliği açısından büyük önem arz ediyor.

Hindistan ve Brezilya genişlemeye karşı mı?

BRICS ülkeleri uluslararası arenadaki birçok sorunla ilgili fikir birliğinde olmalarına rağmen BRICS çerçevesinde her bir üyenin “özel bir gündemi” var elbette… Bu da Kazan Zirvesi’nin de gösterdiği gibi bir taraftan genişlemeyi engellerken diğer taraftan başarı oranını da olumsuz etkiliyor.

Örneğin, zirve öncesinde Hindistan’ın Pakistan ile yakın iş birliği içerisinde olan Türkiye’nin üyeliğine karşı çıkacağı haberi yayıldı, zirve sırasında da veto ettiği haberlerine dair iddialar duyuldu ancak Hindistanlı yetkililer bu haberlerin gerçek olmadığını açıkladılar. Brezilya’nın da sorun yaşadığı Güney Amerika ülkelerinin üyeliğini istemediği biliniyor. Bunun gibi farklı örnekler muhakkak var.

Yine üye ülkeler uzun yıllardır çaba göstermelerine rağmen dolara bağlılıktan kurtulamadıkları gibi SWIFT benzeri ayrı ödeme sisteminin kurulması da hayal olarak kalmaya devam ediyor.

Ülkelerin özel gündemi

Peki diğer üye ülkelerin özellikle BRICS çerçevesinde öncelikleri neler?

Çin, aynen Şangay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) örneğinde olduğu gibi daha çok ekonomi konuları ön plana çıkarmaya çalışıyor. Rusya da dahil olmak üzere BRICS üye ülkelerinin Çin’e ekonomik açıdan daha çok bağlı hâle geldikleri bir gerçektir. Şüphesiz Batı’nın başka devletlerin içişlerine karışmasına ve anti-demokratik bir siyaset izlemekle suçlamasına karşın da Pekin BRICS çerçevesinde destek arıyor. Hatta Batı basınında sıkça BRICS “otoriter rejimler birliği” olarak da değerlendiriliyor. Ayrıca mevcut ülkeler ve aday ülkeler aynı zamanda Rusya ve Çin için önemli silah pazarı konumundalar.

Örgütün bir başka önemli üyesi Hindistan ise bir taraftan bölgedeki rakibi Çin’in gerisinde kalmak istemezken diğer taraftan gelişmekte olan ülkeler arasında da liderliğe oynuyor. Hindistan’ın gerek BRICS içerisindeki aktif faaliyetleri gerekse de Rusya-Ukrayna Savaşı sırasında son aylarda üstlendiği arabuluculuk rolünü de bu hususla açıklamak mümkündür.

Benzer bir durum aslında Brezilya için de geçerlidir. Brezilya açısından BRICS, Güney Amerika’daki liderlik konumu açısından da önem arz ediyor. İşin ilginç tarafı, daha önce üyelik konusunda istekli davranan bölgenin bir diğer önemli ülkesi Arjantin’in Kazan’a heyet göndermemesidir.

Yine İran’ın BRICS’deki varlığı, uzun yıllardır kendisine uygulanan izolasyon ve yaptırımlardan kurtulma aracı olarak karşımıza çıkıyor. Güney Afrika Cumhuriyeti ise BRICS sayesinde başta Çin olmak üzere farklı ülkelerden önemli yatırımlar aldı. Afrika’nın diğer iki üyesi için de benzer bir şey söylenebilir. Ayrıca BRICS’e üyelik yatırım ve yeni ticarî imkânların yanı sıra dünya liderleriyle birlikte görünme/hareket etme ve böylece özellikle her birinin kendi bölgelerinde rollerini ve etkilerini artırmaları imkânı tanıyacaktır. BRICS’e üyelik, üye ülkelerinin uluslararası arenada görünürlüğünü de arttırıyor.

Nitekim mevcut üyeliklerin yanı sıra Afrika, Güney Asya ve Güney Amerika’nın birçok ülkesi daha üyelik başvurusunda bulundu. Son zirve sırasında da 13 ülkeye ortaklık statüsü verildi. Bu ülkeler Türkiye, Endonezya, Cezayir, Beyaz Rusya, Küba, Bolivya, Malezya, Özbekistan, Kazakistan, Tayland, Vietnam, Nijerya ve Uganda…

Türkiye ve BRICS

Uluslararası arenada en çok ise Türkiye’nin BRICS’e adaylık başvurusu tartışıldı, tartışılmaya da devam ediyor. Bunun sebebi ise Türkiye’nin NATO üyesi olması ve AB üyelik sürecinden de resmî olarak vazgeçmemiş olmasıdır.

Ankara bu durumu, BRICS’in hiçbir oluşuma alternatif olmadığını izah ederek açıklıyor. Türkiye, BRICS konusunu Batı ile ilişkilerinde kullanabileceği gibi şüphesiz örgütün ekonomik imkanlarından da istifade etmek istiyor.

Bununla birlikte Türkiye’nin üyeliği halinde Türkiye muhtemelen her iki tarafta da “Truva Atı” olarak değerlendirilecektir. Rusya’dan S-400’ler alan Türkiye’nin muhtemel BRICS üyeliği, örgütün mevcut oluşumlara alternatif olup olamayacağına bakılmaksızın şüphesiz ses getirecek ve Batı’nın da kağıtta müttefik olarak gördüğü ülkelere yönelik “müttefikliğe yakışmayan siyasetini” gözden geçirmesine de neden olacaktır.

Diğer taraftan Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Rusya ziyareti, Vladimir Putin ile ikili görüşme gerçekleştirme şansı vermesi açısından da önemliydi. Zira 2024 yılı içerisinde planlanan Putin’in Türkiye ziyareti bir türlü gerçekleştirilemedi. Bu da özellikle Türkiye’deki seçimlerden sonra Türk-Rus ilişkilerinin soğuduğu ve taraflar arasında birtakım anlaşmazlıkların olduğu yorumunun yapılmasına sebep oldu.

Ancak zirvenin yapıldığı günlerde, iki ülke yetkililerinin de Sinop’ta inşası planlanan Türkiye’nin ikinci nükleer santral projesi ile ilgili açıklamalarda bulunması ve son gelişmeler çerçevesinde Ukrayna’dan Suriye’ye, Filistin’den Karabağ’a birçok konuda iki liderin görüşmesinin büyük önem arz etmesi, yıl sonuna kadar bu ziyaretin gerçekleştirilme ihtimalini arttırdı.

Kafkasya’daki değişen dengeler

Zirveden akıllarımızda kalan önemli ve ilginç karelerden biri de Azerbaycan ve Ermenistan liderlerinin kameralara yansıyan koyu sohbetleridir. Bu fotoğraf, tek başına Kafkasya’da çok kısa sürede dengelerin nasıl değiştiğinin bir göstergesidir.

İki ülke yetkilileri artık doğrudan görüşme imkanlarına sahip oldukları gibi Rusya’nın bölgedeki en önemli müttefiki Ermenistan gittikçe Batı’ya yakınlaşıyor, Azerbaycan ise tam tersine Rusya ile iş birliğini arttırıyor. Tüm bunlar 1990’lı yıllarda temeli atılan Rusya-Ermenistan-İran, Türkiye-Azerbaycan-Gürcistan bloklaşmalarını da gittikçe geçersiz kılıyor. Kaldı ki, Avrupa Birliği ile sorun yaşayan Gürcistan’ın da önümüzdeki dönemde BRICS’e başvurması şaşırtıcı olmaz.

BRICS yeni bir umut mu?

BRICS üye ülkelerinin ileri sürdüğü gibi örgüt belki günümüzde tek kutuplu dünya düzenine son veren ikinci bir kutbun yeni bir merkezi olmasa da özellikle Kazan Zirvesi, BRICS’in birçok ülke için yeni bir umut hâline geldiğini gösterdi.

Gerek üye ülkelerin gerekse de aday ülkelerin her birinin örgütten beklentisi farklı olsa da üye ülkeler ortak hareket edebilecekleri takdirde ticarî konuların yanı sıra siyasi anlamda da başarılı olabileceklerdir. BM dahil olmak üzere mevcut uluslararası örgütlerin işlevselliklerini, hatta ülkelerin güvenini kaybetmeleri ve her anlamda çifte standart uygulamalarının hâkim olmasının da bunda etkisi olacaktır.

BRICS’ın ise en kısa zamanda genişleme süreci ile ilgili kesin kararını ve üyelik şartlarını belirlemesi gerekiyor. Kapıların herkese açılması, BRICS’in sağlıklı ve ortak kararlar almasını zorlaştırabilecekken kapıların kapatılması da ülkelerin diğer cepheye yönelmelerine sebep olacaktır.

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fikir Turu’nun editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Bu yazı ilk kez 28 Ekim 2024’te yayımlanmıştır.

İlyas Kemaloğlu
İlyas Kemaloğlu
Prof. Dr. İlyas Kemaloğlu - 2001’de Marmara Üniversitesi Tarih Bölümü’nde lisansını, 2003’te aynı üniversitede yüksek lisansını, 2008’de Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nde doktorasını tamamladı. 2012’de doçent, 2017’de profesör oldu. Rusça, İngilizce, Farsça ve çeşitli Slav ve Türk lehçelerini bilen Kemaloğlu, 2004-2008 yılları arasında Avrasya Stratejik Araştırmalar Merkezi’nde Rusya-Ukrayna Masası’nda görev yaptı. 2009-2012’de Türk Tarih Kurumu’nda çalıştı. 2009-2013 yılları arasında Orta Doğu Stratejik Araştırmaları Merkezi’nde Avrasya Danışmanı olarak görev yaptı. 2013 yılından itibaren MSGSÜ Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi olarak çalışıyor. 2013 ve 2018 yıllarında TC Başbakanlık Atatürk, Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Türk Tarih Kurumu Bilim Kurulu’na aslî üye seçildi. Çalışmaları, Rusya tarihi, Türk-Rus münasebetleri ve günümüz Avrasya coğrafyasındaki güncel gelişmeler ile ilgilidir. Telif, çeviri ve edit olmak üzere otuza yakın kitap çalışması yayımlandı.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

BRICS Zirvesi: “Kazan kazan”

Kazan’daki BRICS Zirvesinde neler oldu? Batı’nın Rusya’yı izole etme siyaseti başarısız mı oldu? Zirve, BRICS’in geleceğine dair ne söylüyor? Hindistan ve Brezilya genişlemeye karşı mı? Prof. Dr. İlyas Kemaloğlu yazdı.

22-24 Ekim 2024 tarihinde Rusya Federasyonu’na bağlı Tataristan Cumhuriyeti’nin başkenti Kazan, yalnızca 2024 yılının değil, belki de son yılların en önemli zirvelerinden birine – BRICS Zirvesi – ev sahipliği yaptı.

Brezilya, Rusya, Hindistan ve Çin’in kurduğu, ardından Güney Afrika Cumhuriyeti’nin de katıldığı BRICS, son yıllarda hızla üye sayısını arttırdığı gibi örgüte ABD başkanlığındaki tek kutuplu dünya düzenine meydan okuma misyonu da yükleniyor.

Rusya ile Batı arasındaki ilişkiler gerginleştikçe ve örgüte üye olmak isteyenlerin sayısı arttıkça BRICS’e yönelik söz konusu bakış açısı daha da pekişiyor.

Neden Kazan? 

2024 BRICS Zirvesi’nin ev sahibi olarak Rusya’nın en güçlü cumhuriyeti olan Tataristan’ın başkenti Kazan’ın seçilmesi de tesadüf değil.

Batı ile sorunlar yaşadıkça Rusya yönünü her zaman Doğu’ya çevirdi. Son yıllarda Kremlin’in izlediği dış politika da buna iyi bir örnek teşkil ediyor.

Nüfusunun yarısının Türklerden ve Müslümanlardan oluştuğu Kazan şehri de eskiden beri Rusya ile Doğu ülkeleri arasında siyasi, ekonomik, kültürel münasebetlerin gelişiminde arabulucu rolü oynuyor.

Yine Kazan’ın, Rusya’nın üçüncü büyük ve en hızlı gelişen şehirlerden biri olmasının da şüphesiz ev sahibi seçilmesinde etkisi olmuştur.

Batı’nın Rusya’yı izole etme siyaseti başarısız mı oldu?

Rusya, BRICS Zirvesi’ne ve genel olarak örgütün kendisine de büyük önem veriyor.

Moskova, BRICS Zirvesi’ne 36 ülkenin katılımını sağlayarak ki, 24’ü devlet başkanı seviyesinde temsil edildi, en başta Batı’nın Rusya’yı izole etme çabasının sonuç vermediğini göstermeye çalıştı. Hatta Rus yetkililere göre son zirve, birçok ülkenin ABD’nin tüm dünyaya kabul ettirmek istediği tek kutuplu düzenine karşı çıktığını ortaya koydu. Bu husus şüphesiz Kremlin tarafından hem iç politikada hem de dış politikada aktif olarak kullanılacaktır.

Yine Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Guterres’in de zirveye katılması ve başta Vladimir Putin ile olmak üzere ikili görüşmeler gerçekleştirmesi, aslında Moskova’nın en önemli amacına hizmet ettiği gibi Batı basınında da birtakım eleştirilere de sebep oldu.

Bununla birlikte BM Genel Sekreteri’nin zirveye katılımı şüphesiz Rusya – Batı arasında diyalogun devam ettirilmesi ve savaşın sonlandırılması açısından önemlidir. İşin ilginç tarafı, BM Genel Sekreteri Haziran ayında İsviçre’de gerçekleştirilen zirveye katılmamıştı.

Zirvede neler konuşuldu?

İran, Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri ve Etiyopya’nın üyelikleriyle (2024) gelişen ve onlarca ülkenin üyelik için başvuruda bulunduğu BRICS’in tek kutuplu dünya düzenine son verip vermeyeceği konusu tartışmalı olsa da zirve sonrasında yayımlanan bildirgede yer alan 134 madde, şüphesiz üye ülkeler arasında diyalog ve iş birliğini arttıracak, ABD ve AB ülkelerine düşünmek için malzeme sunacaktır.

Bu bildirgeye göre üye ülkeler uzayda silahlanma yarışına son verilmesine yönelik çağırıda bulunarak nükleer silahların yayılmasının engellenmesi ve uluslararası terörizm ile mücadelenin devam edilmesinin önemine vurgu yaptılar; İsrail’in Filistin, İran ve Lübnan saldırılarını kınadılar, ülkelerin Ukrayna’daki arabuluculuk faaliyetlerini takdir ettiler.

Yine üye ülkeler İran’ın nükleer alanındaki çalışmaları ile ilgili görüşmelerin devam ettirilmesi, Suriye’nin toprak bütünlüğünün savunulması, Filistin’in 1967 yılı öncesindeki sınırlarıyla BM’ye tam üyeliğinin kabul edilmesi, BM’in işlevselliğini artıracak reformların yapılması gibi konularda mutabık kaldılar.

Böylece BRICS üye ülkeleri uluslararası arenadaki birçok konuda aynı fikirde olduklarını ve dış politikalarını koordine ettiklerini gösterdiler.

Rusya’nın bildirgenin içeriğine damgası

Sonuç bildirgesinde yer alan konular şüphesiz günümüzün en önemli sorunlarının başında geliyor ve BRICS ülkeleri de bu sorunların bir an çözülmesini savunuyorlar.

Ukrayna konusunun fazla dile getirilmemesi ve daha çok arabuluculuk konusuna vurgunun yapılması da Moskova’nın bir başka başarısı olarak kabul edilebilir. Yalnızca bu zirvede değil genel olarak da Kremlin, Ukrayna konusunda BRICS ülkelerini yanında tutmayı başardı, başarıyor. Bunun en önemli göstergelerinden biri de Ukrayna Barış Zirvesi’nde BRICS ülkelerinin Ukrayna ile ilgili sonuç bildirgesini imzalamamaları oldu.

Yine enerji boru hatları ve benzeri yapılara düzenlenen terör faaliyetlerinin kınanması, spor müsabakalarında her türlü dışlanmalara karşı çıkılması, tek taraflı yaptırımların dünya ekonomisine olumsuz etkileri üzerinde durulmasına yönelik maddelerin sonuç bildirgesinde yer alması, Moskova’nın isteği doğrultusunda bildirgeye giren maddelerdir. Rusya’nın bu tavrının sebebi de, son yıllarda tüm bu sorunlarla karşı karşıya kalmış olmasıdır. Bu açıdan bakıldığında da Moskova’nın kendisi bakımından başarılı bir zirve geçirdiği söylenebilir.

Üye ülkeler, güncel meselelerin yanı sıra taraflar bankacılık, ulaşım, tarım, uzay araştırmaları, turizm gibi alanlarda iş birliğinin artırılması konusunda anlaşmaya vardılar. Özellikle üye ülkeler arasında geliştirilen ticarî münasebetlerde prosedürlerin kolaylaştırılması, şüphesiz ülkeler arasında ticaretin gelişimini sağlayacaktır.

Yine zirve sırasında Çin ile Hindistan arasında sınır sorununun çözümüne dair anlaşmaya varılması da BRICS’in geleceği ve örgüt çerçevesinde gelişecek iş birliği açısından büyük önem arz ediyor.

Hindistan ve Brezilya genişlemeye karşı mı?

BRICS ülkeleri uluslararası arenadaki birçok sorunla ilgili fikir birliğinde olmalarına rağmen BRICS çerçevesinde her bir üyenin “özel bir gündemi” var elbette… Bu da Kazan Zirvesi’nin de gösterdiği gibi bir taraftan genişlemeyi engellerken diğer taraftan başarı oranını da olumsuz etkiliyor.

Örneğin, zirve öncesinde Hindistan’ın Pakistan ile yakın iş birliği içerisinde olan Türkiye’nin üyeliğine karşı çıkacağı haberi yayıldı, zirve sırasında da veto ettiği haberlerine dair iddialar duyuldu ancak Hindistanlı yetkililer bu haberlerin gerçek olmadığını açıkladılar. Brezilya’nın da sorun yaşadığı Güney Amerika ülkelerinin üyeliğini istemediği biliniyor. Bunun gibi farklı örnekler muhakkak var.

Yine üye ülkeler uzun yıllardır çaba göstermelerine rağmen dolara bağlılıktan kurtulamadıkları gibi SWIFT benzeri ayrı ödeme sisteminin kurulması da hayal olarak kalmaya devam ediyor.

Ülkelerin özel gündemi

Peki diğer üye ülkelerin özellikle BRICS çerçevesinde öncelikleri neler?

Çin, aynen Şangay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) örneğinde olduğu gibi daha çok ekonomi konuları ön plana çıkarmaya çalışıyor. Rusya da dahil olmak üzere BRICS üye ülkelerinin Çin’e ekonomik açıdan daha çok bağlı hâle geldikleri bir gerçektir. Şüphesiz Batı’nın başka devletlerin içişlerine karışmasına ve anti-demokratik bir siyaset izlemekle suçlamasına karşın da Pekin BRICS çerçevesinde destek arıyor. Hatta Batı basınında sıkça BRICS “otoriter rejimler birliği” olarak da değerlendiriliyor. Ayrıca mevcut ülkeler ve aday ülkeler aynı zamanda Rusya ve Çin için önemli silah pazarı konumundalar.

Örgütün bir başka önemli üyesi Hindistan ise bir taraftan bölgedeki rakibi Çin’in gerisinde kalmak istemezken diğer taraftan gelişmekte olan ülkeler arasında da liderliğe oynuyor. Hindistan’ın gerek BRICS içerisindeki aktif faaliyetleri gerekse de Rusya-Ukrayna Savaşı sırasında son aylarda üstlendiği arabuluculuk rolünü de bu hususla açıklamak mümkündür.

Benzer bir durum aslında Brezilya için de geçerlidir. Brezilya açısından BRICS, Güney Amerika’daki liderlik konumu açısından da önem arz ediyor. İşin ilginç tarafı, daha önce üyelik konusunda istekli davranan bölgenin bir diğer önemli ülkesi Arjantin’in Kazan’a heyet göndermemesidir.

Yine İran’ın BRICS’deki varlığı, uzun yıllardır kendisine uygulanan izolasyon ve yaptırımlardan kurtulma aracı olarak karşımıza çıkıyor. Güney Afrika Cumhuriyeti ise BRICS sayesinde başta Çin olmak üzere farklı ülkelerden önemli yatırımlar aldı. Afrika’nın diğer iki üyesi için de benzer bir şey söylenebilir. Ayrıca BRICS’e üyelik yatırım ve yeni ticarî imkânların yanı sıra dünya liderleriyle birlikte görünme/hareket etme ve böylece özellikle her birinin kendi bölgelerinde rollerini ve etkilerini artırmaları imkânı tanıyacaktır. BRICS’e üyelik, üye ülkelerinin uluslararası arenada görünürlüğünü de arttırıyor.

Nitekim mevcut üyeliklerin yanı sıra Afrika, Güney Asya ve Güney Amerika’nın birçok ülkesi daha üyelik başvurusunda bulundu. Son zirve sırasında da 13 ülkeye ortaklık statüsü verildi. Bu ülkeler Türkiye, Endonezya, Cezayir, Beyaz Rusya, Küba, Bolivya, Malezya, Özbekistan, Kazakistan, Tayland, Vietnam, Nijerya ve Uganda…

Türkiye ve BRICS

Uluslararası arenada en çok ise Türkiye’nin BRICS’e adaylık başvurusu tartışıldı, tartışılmaya da devam ediyor. Bunun sebebi ise Türkiye’nin NATO üyesi olması ve AB üyelik sürecinden de resmî olarak vazgeçmemiş olmasıdır.

Ankara bu durumu, BRICS’in hiçbir oluşuma alternatif olmadığını izah ederek açıklıyor. Türkiye, BRICS konusunu Batı ile ilişkilerinde kullanabileceği gibi şüphesiz örgütün ekonomik imkanlarından da istifade etmek istiyor.

Bununla birlikte Türkiye’nin üyeliği halinde Türkiye muhtemelen her iki tarafta da “Truva Atı” olarak değerlendirilecektir. Rusya’dan S-400’ler alan Türkiye’nin muhtemel BRICS üyeliği, örgütün mevcut oluşumlara alternatif olup olamayacağına bakılmaksızın şüphesiz ses getirecek ve Batı’nın da kağıtta müttefik olarak gördüğü ülkelere yönelik “müttefikliğe yakışmayan siyasetini” gözden geçirmesine de neden olacaktır.

Diğer taraftan Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Rusya ziyareti, Vladimir Putin ile ikili görüşme gerçekleştirme şansı vermesi açısından da önemliydi. Zira 2024 yılı içerisinde planlanan Putin’in Türkiye ziyareti bir türlü gerçekleştirilemedi. Bu da özellikle Türkiye’deki seçimlerden sonra Türk-Rus ilişkilerinin soğuduğu ve taraflar arasında birtakım anlaşmazlıkların olduğu yorumunun yapılmasına sebep oldu.

Ancak zirvenin yapıldığı günlerde, iki ülke yetkililerinin de Sinop’ta inşası planlanan Türkiye’nin ikinci nükleer santral projesi ile ilgili açıklamalarda bulunması ve son gelişmeler çerçevesinde Ukrayna’dan Suriye’ye, Filistin’den Karabağ’a birçok konuda iki liderin görüşmesinin büyük önem arz etmesi, yıl sonuna kadar bu ziyaretin gerçekleştirilme ihtimalini arttırdı.

Kafkasya’daki değişen dengeler

Zirveden akıllarımızda kalan önemli ve ilginç karelerden biri de Azerbaycan ve Ermenistan liderlerinin kameralara yansıyan koyu sohbetleridir. Bu fotoğraf, tek başına Kafkasya’da çok kısa sürede dengelerin nasıl değiştiğinin bir göstergesidir.

İki ülke yetkilileri artık doğrudan görüşme imkanlarına sahip oldukları gibi Rusya’nın bölgedeki en önemli müttefiki Ermenistan gittikçe Batı’ya yakınlaşıyor, Azerbaycan ise tam tersine Rusya ile iş birliğini arttırıyor. Tüm bunlar 1990’lı yıllarda temeli atılan Rusya-Ermenistan-İran, Türkiye-Azerbaycan-Gürcistan bloklaşmalarını da gittikçe geçersiz kılıyor. Kaldı ki, Avrupa Birliği ile sorun yaşayan Gürcistan’ın da önümüzdeki dönemde BRICS’e başvurması şaşırtıcı olmaz.

BRICS yeni bir umut mu?

BRICS üye ülkelerinin ileri sürdüğü gibi örgüt belki günümüzde tek kutuplu dünya düzenine son veren ikinci bir kutbun yeni bir merkezi olmasa da özellikle Kazan Zirvesi, BRICS’in birçok ülke için yeni bir umut hâline geldiğini gösterdi.

Gerek üye ülkelerin gerekse de aday ülkelerin her birinin örgütten beklentisi farklı olsa da üye ülkeler ortak hareket edebilecekleri takdirde ticarî konuların yanı sıra siyasi anlamda da başarılı olabileceklerdir. BM dahil olmak üzere mevcut uluslararası örgütlerin işlevselliklerini, hatta ülkelerin güvenini kaybetmeleri ve her anlamda çifte standart uygulamalarının hâkim olmasının da bunda etkisi olacaktır.

BRICS’ın ise en kısa zamanda genişleme süreci ile ilgili kesin kararını ve üyelik şartlarını belirlemesi gerekiyor. Kapıların herkese açılması, BRICS’in sağlıklı ve ortak kararlar almasını zorlaştırabilecekken kapıların kapatılması da ülkelerin diğer cepheye yönelmelerine sebep olacaktır.

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fikir Turu’nun editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Bu yazı ilk kez 28 Ekim 2024’te yayımlanmıştır.

İlyas Kemaloğlu
İlyas Kemaloğlu
Prof. Dr. İlyas Kemaloğlu - 2001’de Marmara Üniversitesi Tarih Bölümü’nde lisansını, 2003’te aynı üniversitede yüksek lisansını, 2008’de Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nde doktorasını tamamladı. 2012’de doçent, 2017’de profesör oldu. Rusça, İngilizce, Farsça ve çeşitli Slav ve Türk lehçelerini bilen Kemaloğlu, 2004-2008 yılları arasında Avrasya Stratejik Araştırmalar Merkezi’nde Rusya-Ukrayna Masası’nda görev yaptı. 2009-2012’de Türk Tarih Kurumu’nda çalıştı. 2009-2013 yılları arasında Orta Doğu Stratejik Araştırmaları Merkezi’nde Avrasya Danışmanı olarak görev yaptı. 2013 yılından itibaren MSGSÜ Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi olarak çalışıyor. 2013 ve 2018 yıllarında TC Başbakanlık Atatürk, Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Türk Tarih Kurumu Bilim Kurulu’na aslî üye seçildi. Çalışmaları, Rusya tarihi, Türk-Rus münasebetleri ve günümüz Avrasya coğrafyasındaki güncel gelişmeler ile ilgilidir. Telif, çeviri ve edit olmak üzere otuza yakın kitap çalışması yayımlandı.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

0
Would love your thoughts, please comment.x