Çin’in Ortadoğu’daki “kazan-kazan” politikası

Çin ve İran 25 yıllık stratejik işbirliği anlaşması imzaladı. Ticareti 10 yılda 600 milyar dolara çıkarmayı hedefleyen işbirliğinde amaç sadece yatırım ve ticaret mi? Bölgesel güç dengeleri nasıl etkilenecek? Çin nasıl bir ikna politikası uyguluyor?

Çin ve İran, 27 Mart’ta tarihi bir anlaşmaya imza attı. ABD’nin bu anlaşmaya nasıl karşılık vereceği merakla beklenirken, Çin’in bölge devletleriyle yakınlaşması ne anlama geliyor? MK Bhadrakumar’ın Asia Times internet sitesinde yayımlanan yazısı Çin-İran işbirliğinin ayrıntıları ile bölgesel ve uluslararası alandaki olası etkilerini ele alıyor.

Yazının öne çıkan bazı bölümlerini aktarıyoruz:

“ABD’nin çağdaş dünyadaki başlıca düşmanlarından ikisi, Çin ve İran, 25 yıllık bir stratejik anlaşma yaptılarsa, bu gelişmenin Amerikan stratejilerini etkileyip etkilemeyeceğini uzun uzadıya düşünmenin bir anlamı yoktur. Tabii ki etkiler. Batı Asya bölgesi, petrolden cihada ve petro-dolarlara1 kadar tamamen jeopolitiktir.

Bölge, yüzyıllarca Avrupa ve Asya arasında imparatorlukların kavşağı oldu. Modern tarih boyunca da davetsiz misafirler bölgeye dair dokunaklı gerçekleri bir araya getirdi: Başarısız devletler, aşağılanmış halklar, çöken ekonomiler, aşırı eşitsizlik ve yoksulluk, harap olmuş çevre, talan edilmiş kaynaklar, çatışan coğrafyalar ve şiddetli radikalizm…

Çin – İran ticareti 10 yılda 600 milyar dolara çıkacak

Çin Devlet Konseyi Üyesi ve Dışişleri Bakanı Wang Yi’nin Tahran ziyareti sırasında 27 Mart’ta imzalanan tarihi Çin-İran Anlaşması, Çin Devlet Başkanı Xi Jinping’in 2016’da Tahran’a yaptığı ziyaretten bu yana müzakere ediliyordu.

İran Dışişleri Bakanı Cevad Zarif’in son yıllarda Çin’i çok sık ziyaret etmesi de aslında Tahran’ın resmî imza töreniyle sonuçlanan müzakerelere yüksek önem verdiğinin bir göstergesiydi. Bu tarih aynı zamanda, bin yıl boyunca geniş bir coğrafyada muazzam bir tarihsel süreklilik ve kültürel birliğe sahip olan, 21’inci yüzyılın bu iki ‘medeni devleti’ arasındaki diplomatik ilişkilerin tesis edilmesinin 50’nci yıldönümüne denk geliyordu.

Anlaşmanın metni henüz kamuya açıklanmadı, ancak 27 Mart’ta yayımlanan ortak bildiriden, Xi’nin ziyareti sırasında varılan anlaşma ile ikili ticaretin önümüzdeki on yılda 600 milyar dolara çıkarılacağı anlaşılıyordu. (…)

‘İpek Yolu Ekonomik Kuşağı ve 21. Yüzyıl Deniz İpek Yolu’nun Ortaklaşa Geliştirilmesine İlişkin Mutabakat Zaptı’ ile ‘Sanayi ve Maden Kapasitelerinin Güçlendirilmesi ve Yatırım Mutabakat Zaptı’ belgelerinde taraflar ‘ulaştırma, demiryolu, limanlar, enerji, sanayi, ticaret ve hizmetler dâhil olmak üzere çeşitli alanlarda işbirliği ve karşılıklı yatırımlarını genişletme’ taahhüdünde bulunuyor.

Ortak açıklamada, göreceli ekonomik avantajları göz önüne alındığında her iki tarafın da enerji alanındaki işbirliğini artıracağı belirtiliyor. İran, Çin’e petrol ve gaz tedarik edecek, Çin ise İran’daki ‘enerji sektörlerinin yukarı ve aşağı akış projelerine finansman ve yatırım yapmayı değerlendirecek’.

Geniş kapsamlı ekonomik işbirliğinin; yatırım ve ticaret borsaları, bankacılık, finansman, madencilik, ulaştırma, iletişim, uzay, imalat sanayileri, limanların geliştirilmesi, İran’ın demiryolu ağlarının iyileştirilmesi ve genişletilmesi, İran’da hızlı demiryolu sistemlerinin oluşturulması, tarım, su kaynakları, çevre koruma, gıda güvenliği, çölleşmeyle mücadele, suyun tuzdan arındırılması, nükleer enerji kullanımı gibi alanları kapsaması öngörülüyor. (…)

Hedef, ticaret ve yatırımın ötesinde işbirliği

Anlaşmanın kapsamı ticaret ve yatırımın çok ötesine geçiyor. Nitekim Çin devlet medyasından bir yorumcu, ‘Şu anki haliyle bu anlaşma, Batı Asya bölgesinde uzun süredir ABD hegemonyasına tabi olan jeopolitik görünümü tamamen altüst edecek’ dedi.

Ortak bildiride, Kapsamlı Stratejik Ortaklığın ‘ikili ilişkilerin tüm alanları ile bölgesel ve uluslararası meselelere dair büyük bir anlaşma’ anlamına geldiği belirtiliyor.

Açıklamada şu ifadeler de yer alıyor: ‘Şu anda bölgesel ve uluslararası alanda derin ve karmaşık gelişmeler yaşanıyor. Bu koşullar altında iki taraf, gelişmekte olan ülkelerin uluslararası ilişkilerinde işbirliğinin önemini vurgularken bölgede ve genel olarak dünyada barış, istikrar ve kalkınmanın gerçekleştirilmesine yönelik ortak çabalara yönelik taahhütte bulunuyor.’

Ortak bildiride ayrıca, ‘Çin’in bölgesel güç olarak İran’ın etkin rolüne önem verdiği, Şanghay İşbirliği Teşkilatı2 kapsamındaki rolünü olumlu olarak değerlendirdiği ve Teşkilata tam üyelik başvurusunu desteklediği’ de vurgulanıyor.”

Yazar, Çin’in bu açıklamayla İran’ın dünya topluluğundan tecrit edilmesini kabul etmediğini tüm dünyaya ilan ettiğini ve Çin ve Rusya’nın bu konuda aynı safta yer aldığını belirtiyor.

Birleştirici güç: ABD

“ABD, böyle bir anlaşmanın ortaya çıkmasına önemli katkıda bulundu. Ne Çin ne de İran ABD’den iyi niyet bekliyor. Amerika’daki düşmanlık zihniyetinin Başkan Joe Biden’ın gözetiminde sertleştiğini düşünüyorlar.

Tahran ise Biden’ın yakın zamanda Kapsamlı Ortak Eylem Planı’nı (JCPOA) yeniden canlandıracağını veya yaptırımları kaldıracağını ummuyor. Dolayısıyla ABD’nin tek taraflılığına ve yaptırımlarına karşı olmak, Çin-İran stratejik ortaklığının ana motiflerinden biri.”

Yazara göre Çin, bu ana motifi bölge devletleriyle ilişkilerini kucaklayacak şekilde “geniş tabanlı” hale getirmeyi amaçlıyor: “Wang, bölge turu kapsamında Suudi Arabistan, Türkiye, İran, BAE ve Umman’ı ziyaret etti. İran’a Suudi Arabistan üzerinden gitmiş olması ise hem sembolik hem de önemli.

24 Mart’ta Riyad’da Suudi Veliaht Prensi Muhammed bin Salman ile yaptığı görüşmede Wang, egemenliğini, ulusal onurunu, güvenliğini ve istikrarını koruma yönünde Suudi Arabistan’ı desteklediğini ve ülkenin içişlerine herhangi bir bahane ile müdahaleye karşı olduğunu söyledi.

Prens Muhammed de cevaben Çin’in yükselişinin küresel barış, istikrar ve refahın yanı sıra daha dengeli bir küresel kalkınmaya da yardımcı olduğunu ifade etti.

Veliaht Prens, ikili ilişkileri daha üst seviyeye çıkarmak için terörle mücadele ve güvenlik konusundaki işbirliğinin artmasını beklediğini de dile getirdi. Veliaht Prens, Suudi Arabistan’ın ‘Çin’in Sincan ve Hong Kong ile ilgili konulardaki meşru pozisyonunu desteklediğini, Çin’in içişlerine herhangi bir bahane ile karışmaya karşı çıktığını ve bazı tarafların Çin ile İslam dünyası arasında anlaşmazlık tohumları ekme girişimlerini reddettiğini’ belirtti. (…)

Çin’in “ikna” yönetimi

Bölge devletleri, dünyanın bir numaralı süper gücü olarak ABD’nin, yakın bir gelecekte onu geçmeye hazır olan yükselen Çin ile hararetli rekabetine göre hareket etiğini düşünüyor ve bu rekabette taraf olmayı reddediyorlar.

Dikkat çeken nokta da bu: Çin, Batı Asya’daki güç dinamiğini dikkatli bir şekilde değerlendirdikten sonra bölge ülkeleriyle ilişkilerine temel oluşturmak amacıyla bölge genelinde eşit derecede geçerli ortak ilkeler uygulamaya koydu.

Söylenmemiş hedef ise bölge devletlerini, özellikle ABD hegemonyası olmak üzere Batı boyunduruğundan sıyrılıp bağımsız dış politika izlemeye teşvik etmek. Ancak Çin’in bunu yapma yöntemi, Batılı güçlerin bölgede geleneksel olarak benimsediği zorlayıcı ve çoğu zaman şiddet içeren taktiklerden çok farklı. Çin, Wang’ın ziyareti sırasında Uygur diasporasının sesi olarak protestolar düzenleyen Türkiye’ye karşı bile ‘ikna’ aracı olarak zorlamaya başvurmadı.

Türkiye gelişmelerden memnun

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Wang ile yaptığı görüşmede Türkiye’nin, ‘karşılıklı güveni ve Çin’in Kuşak ve Yol Girişimi ile Türkiye’nin ‘Orta Koridor’ planı arasındaki sinerjiyi artırmaya istekli olduğunu belirtti. Ayrıca, ara bağlantı ve haberleşme, altyapı inşası ve yatırım alanlarında işbirliğinin geliştirilmesi, ikili ticaretin daha dengeli hale getirilmesi ve yerel para birimleriyle ticaret konularına vurgu yaptı. Çin ise eşit ilişkiler öneriyor.’

Erdoğan ayrıca Türkiye’nin, Çin’in Ortadoğu’da güvenlik ve istikrarı sağlamaya yönelik beş hedefli girişimini memnuniyetle karşıladığını belirterek Çin ile bölgesel meselelerde iletişimi ve koordinasyonu derinleştirme istekliliğini de dile getirdi.

Neticede, Çin’in bölge devletleriyle ‘kazan-kazan’ ilişkisini geliştirmeye yönelik yapıcı gündem projeksiyonu ilgi topluyor.”

Bu yazı ilk kez 6 Nisan 2021’de yayımlanmıştır.

 

MK Bhadrakumar’ın Asia Times internet sitesinde yayımlanan “The China-Iran pact is a game-changer” başlıklı yazısından öne çıkan bazı bölümler Nevra Yaraç tarafından çevrilmiş ve editoryal katkısıyla yayına hazırlanmıştır. Yazının orijinaline ve tamamına aşağıdaki linkten erişebilirsiniz: https://asiatimes.com/2021/04/the-china-iran-pact-is-a-game-changer/
  1. Petro-dolar: Petrol satışlarından elde edilen geliri tanımlamak için kullanılan terim.
  2. Şanghay İşbirliği Örgütü veya bilinen adlarıyla Şanghay Beşlisi ve Şanghay Paktı, Çin, Rusya, Kazakistan, Kırgızistan ve Tacikistan’ın 1996 yılında oluşturdukları uluslararası bir örgüt. 2001 yılında Özbekistan’ın katılımıyla üye sayısını altıya çıkarttı.

Fikir Turu
Fikir Turuhttps://fikirturu.com/
Fikir Turu, yalnızca Türkiye’deki düşünce hayatını değil, dünyanın da ne düşündüğünü, tartıştığını okurlarına aktarmaya çalışıyor. Bu amaçla, İngilizce, Arapça, Rusça, Almanca ve Çince yazılmış önemli makalelerin belli başlı bölümlerini çevirerek, editoryal katkılarla okuruna sunmaya çalışıyor. Her makalenin orijinal metnine ve değerli çevirmen arkadaşlarımızın bilgilerine makalenin alt kısmındaki notlardan ulaşabilirsiniz.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

Çin’in Ortadoğu’daki “kazan-kazan” politikası

Çin ve İran 25 yıllık stratejik işbirliği anlaşması imzaladı. Ticareti 10 yılda 600 milyar dolara çıkarmayı hedefleyen işbirliğinde amaç sadece yatırım ve ticaret mi? Bölgesel güç dengeleri nasıl etkilenecek? Çin nasıl bir ikna politikası uyguluyor?

Çin ve İran, 27 Mart’ta tarihi bir anlaşmaya imza attı. ABD’nin bu anlaşmaya nasıl karşılık vereceği merakla beklenirken, Çin’in bölge devletleriyle yakınlaşması ne anlama geliyor? MK Bhadrakumar’ın Asia Times internet sitesinde yayımlanan yazısı Çin-İran işbirliğinin ayrıntıları ile bölgesel ve uluslararası alandaki olası etkilerini ele alıyor.

Yazının öne çıkan bazı bölümlerini aktarıyoruz:

“ABD’nin çağdaş dünyadaki başlıca düşmanlarından ikisi, Çin ve İran, 25 yıllık bir stratejik anlaşma yaptılarsa, bu gelişmenin Amerikan stratejilerini etkileyip etkilemeyeceğini uzun uzadıya düşünmenin bir anlamı yoktur. Tabii ki etkiler. Batı Asya bölgesi, petrolden cihada ve petro-dolarlara1 kadar tamamen jeopolitiktir.

Bölge, yüzyıllarca Avrupa ve Asya arasında imparatorlukların kavşağı oldu. Modern tarih boyunca da davetsiz misafirler bölgeye dair dokunaklı gerçekleri bir araya getirdi: Başarısız devletler, aşağılanmış halklar, çöken ekonomiler, aşırı eşitsizlik ve yoksulluk, harap olmuş çevre, talan edilmiş kaynaklar, çatışan coğrafyalar ve şiddetli radikalizm…

Çin – İran ticareti 10 yılda 600 milyar dolara çıkacak

Çin Devlet Konseyi Üyesi ve Dışişleri Bakanı Wang Yi’nin Tahran ziyareti sırasında 27 Mart’ta imzalanan tarihi Çin-İran Anlaşması, Çin Devlet Başkanı Xi Jinping’in 2016’da Tahran’a yaptığı ziyaretten bu yana müzakere ediliyordu.

İran Dışişleri Bakanı Cevad Zarif’in son yıllarda Çin’i çok sık ziyaret etmesi de aslında Tahran’ın resmî imza töreniyle sonuçlanan müzakerelere yüksek önem verdiğinin bir göstergesiydi. Bu tarih aynı zamanda, bin yıl boyunca geniş bir coğrafyada muazzam bir tarihsel süreklilik ve kültürel birliğe sahip olan, 21’inci yüzyılın bu iki ‘medeni devleti’ arasındaki diplomatik ilişkilerin tesis edilmesinin 50’nci yıldönümüne denk geliyordu.

Anlaşmanın metni henüz kamuya açıklanmadı, ancak 27 Mart’ta yayımlanan ortak bildiriden, Xi’nin ziyareti sırasında varılan anlaşma ile ikili ticaretin önümüzdeki on yılda 600 milyar dolara çıkarılacağı anlaşılıyordu. (…)

‘İpek Yolu Ekonomik Kuşağı ve 21. Yüzyıl Deniz İpek Yolu’nun Ortaklaşa Geliştirilmesine İlişkin Mutabakat Zaptı’ ile ‘Sanayi ve Maden Kapasitelerinin Güçlendirilmesi ve Yatırım Mutabakat Zaptı’ belgelerinde taraflar ‘ulaştırma, demiryolu, limanlar, enerji, sanayi, ticaret ve hizmetler dâhil olmak üzere çeşitli alanlarda işbirliği ve karşılıklı yatırımlarını genişletme’ taahhüdünde bulunuyor.

Ortak açıklamada, göreceli ekonomik avantajları göz önüne alındığında her iki tarafın da enerji alanındaki işbirliğini artıracağı belirtiliyor. İran, Çin’e petrol ve gaz tedarik edecek, Çin ise İran’daki ‘enerji sektörlerinin yukarı ve aşağı akış projelerine finansman ve yatırım yapmayı değerlendirecek’.

Geniş kapsamlı ekonomik işbirliğinin; yatırım ve ticaret borsaları, bankacılık, finansman, madencilik, ulaştırma, iletişim, uzay, imalat sanayileri, limanların geliştirilmesi, İran’ın demiryolu ağlarının iyileştirilmesi ve genişletilmesi, İran’da hızlı demiryolu sistemlerinin oluşturulması, tarım, su kaynakları, çevre koruma, gıda güvenliği, çölleşmeyle mücadele, suyun tuzdan arındırılması, nükleer enerji kullanımı gibi alanları kapsaması öngörülüyor. (…)

Hedef, ticaret ve yatırımın ötesinde işbirliği

Anlaşmanın kapsamı ticaret ve yatırımın çok ötesine geçiyor. Nitekim Çin devlet medyasından bir yorumcu, ‘Şu anki haliyle bu anlaşma, Batı Asya bölgesinde uzun süredir ABD hegemonyasına tabi olan jeopolitik görünümü tamamen altüst edecek’ dedi.

Ortak bildiride, Kapsamlı Stratejik Ortaklığın ‘ikili ilişkilerin tüm alanları ile bölgesel ve uluslararası meselelere dair büyük bir anlaşma’ anlamına geldiği belirtiliyor.

Açıklamada şu ifadeler de yer alıyor: ‘Şu anda bölgesel ve uluslararası alanda derin ve karmaşık gelişmeler yaşanıyor. Bu koşullar altında iki taraf, gelişmekte olan ülkelerin uluslararası ilişkilerinde işbirliğinin önemini vurgularken bölgede ve genel olarak dünyada barış, istikrar ve kalkınmanın gerçekleştirilmesine yönelik ortak çabalara yönelik taahhütte bulunuyor.’

Ortak bildiride ayrıca, ‘Çin’in bölgesel güç olarak İran’ın etkin rolüne önem verdiği, Şanghay İşbirliği Teşkilatı2 kapsamındaki rolünü olumlu olarak değerlendirdiği ve Teşkilata tam üyelik başvurusunu desteklediği’ de vurgulanıyor.”

Yazar, Çin’in bu açıklamayla İran’ın dünya topluluğundan tecrit edilmesini kabul etmediğini tüm dünyaya ilan ettiğini ve Çin ve Rusya’nın bu konuda aynı safta yer aldığını belirtiyor.

Birleştirici güç: ABD

“ABD, böyle bir anlaşmanın ortaya çıkmasına önemli katkıda bulundu. Ne Çin ne de İran ABD’den iyi niyet bekliyor. Amerika’daki düşmanlık zihniyetinin Başkan Joe Biden’ın gözetiminde sertleştiğini düşünüyorlar.

Tahran ise Biden’ın yakın zamanda Kapsamlı Ortak Eylem Planı’nı (JCPOA) yeniden canlandıracağını veya yaptırımları kaldıracağını ummuyor. Dolayısıyla ABD’nin tek taraflılığına ve yaptırımlarına karşı olmak, Çin-İran stratejik ortaklığının ana motiflerinden biri.”

Yazara göre Çin, bu ana motifi bölge devletleriyle ilişkilerini kucaklayacak şekilde “geniş tabanlı” hale getirmeyi amaçlıyor: “Wang, bölge turu kapsamında Suudi Arabistan, Türkiye, İran, BAE ve Umman’ı ziyaret etti. İran’a Suudi Arabistan üzerinden gitmiş olması ise hem sembolik hem de önemli.

24 Mart’ta Riyad’da Suudi Veliaht Prensi Muhammed bin Salman ile yaptığı görüşmede Wang, egemenliğini, ulusal onurunu, güvenliğini ve istikrarını koruma yönünde Suudi Arabistan’ı desteklediğini ve ülkenin içişlerine herhangi bir bahane ile müdahaleye karşı olduğunu söyledi.

Prens Muhammed de cevaben Çin’in yükselişinin küresel barış, istikrar ve refahın yanı sıra daha dengeli bir küresel kalkınmaya da yardımcı olduğunu ifade etti.

Veliaht Prens, ikili ilişkileri daha üst seviyeye çıkarmak için terörle mücadele ve güvenlik konusundaki işbirliğinin artmasını beklediğini de dile getirdi. Veliaht Prens, Suudi Arabistan’ın ‘Çin’in Sincan ve Hong Kong ile ilgili konulardaki meşru pozisyonunu desteklediğini, Çin’in içişlerine herhangi bir bahane ile karışmaya karşı çıktığını ve bazı tarafların Çin ile İslam dünyası arasında anlaşmazlık tohumları ekme girişimlerini reddettiğini’ belirtti. (…)

Çin’in “ikna” yönetimi

Bölge devletleri, dünyanın bir numaralı süper gücü olarak ABD’nin, yakın bir gelecekte onu geçmeye hazır olan yükselen Çin ile hararetli rekabetine göre hareket etiğini düşünüyor ve bu rekabette taraf olmayı reddediyorlar.

Dikkat çeken nokta da bu: Çin, Batı Asya’daki güç dinamiğini dikkatli bir şekilde değerlendirdikten sonra bölge ülkeleriyle ilişkilerine temel oluşturmak amacıyla bölge genelinde eşit derecede geçerli ortak ilkeler uygulamaya koydu.

Söylenmemiş hedef ise bölge devletlerini, özellikle ABD hegemonyası olmak üzere Batı boyunduruğundan sıyrılıp bağımsız dış politika izlemeye teşvik etmek. Ancak Çin’in bunu yapma yöntemi, Batılı güçlerin bölgede geleneksel olarak benimsediği zorlayıcı ve çoğu zaman şiddet içeren taktiklerden çok farklı. Çin, Wang’ın ziyareti sırasında Uygur diasporasının sesi olarak protestolar düzenleyen Türkiye’ye karşı bile ‘ikna’ aracı olarak zorlamaya başvurmadı.

Türkiye gelişmelerden memnun

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Wang ile yaptığı görüşmede Türkiye’nin, ‘karşılıklı güveni ve Çin’in Kuşak ve Yol Girişimi ile Türkiye’nin ‘Orta Koridor’ planı arasındaki sinerjiyi artırmaya istekli olduğunu belirtti. Ayrıca, ara bağlantı ve haberleşme, altyapı inşası ve yatırım alanlarında işbirliğinin geliştirilmesi, ikili ticaretin daha dengeli hale getirilmesi ve yerel para birimleriyle ticaret konularına vurgu yaptı. Çin ise eşit ilişkiler öneriyor.’

Erdoğan ayrıca Türkiye’nin, Çin’in Ortadoğu’da güvenlik ve istikrarı sağlamaya yönelik beş hedefli girişimini memnuniyetle karşıladığını belirterek Çin ile bölgesel meselelerde iletişimi ve koordinasyonu derinleştirme istekliliğini de dile getirdi.

Neticede, Çin’in bölge devletleriyle ‘kazan-kazan’ ilişkisini geliştirmeye yönelik yapıcı gündem projeksiyonu ilgi topluyor.”

Bu yazı ilk kez 6 Nisan 2021’de yayımlanmıştır.

 

MK Bhadrakumar’ın Asia Times internet sitesinde yayımlanan “The China-Iran pact is a game-changer” başlıklı yazısından öne çıkan bazı bölümler Nevra Yaraç tarafından çevrilmiş ve editoryal katkısıyla yayına hazırlanmıştır. Yazının orijinaline ve tamamına aşağıdaki linkten erişebilirsiniz: https://asiatimes.com/2021/04/the-china-iran-pact-is-a-game-changer/
  1. Petro-dolar: Petrol satışlarından elde edilen geliri tanımlamak için kullanılan terim.
  2. Şanghay İşbirliği Örgütü veya bilinen adlarıyla Şanghay Beşlisi ve Şanghay Paktı, Çin, Rusya, Kazakistan, Kırgızistan ve Tacikistan’ın 1996 yılında oluşturdukları uluslararası bir örgüt. 2001 yılında Özbekistan’ın katılımıyla üye sayısını altıya çıkarttı.

Fikir Turu
Fikir Turuhttps://fikirturu.com/
Fikir Turu, yalnızca Türkiye’deki düşünce hayatını değil, dünyanın da ne düşündüğünü, tartıştığını okurlarına aktarmaya çalışıyor. Bu amaçla, İngilizce, Arapça, Rusça, Almanca ve Çince yazılmış önemli makalelerin belli başlı bölümlerini çevirerek, editoryal katkılarla okuruna sunmaya çalışıyor. Her makalenin orijinal metnine ve değerli çevirmen arkadaşlarımızın bilgilerine makalenin alt kısmındaki notlardan ulaşabilirsiniz.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

0
Would love your thoughts, please comment.x