Donald Putin mi, Vladimir Trump mı? Kaosun eşiğindeki dünya

Batı’da neden artık Donald Putin tanımı var? Zelenskiy’in Ukrayna için anlamı ne? Trump’ın kaos teorisi NATO’nun ve bölgenin geleceğini nasıl etkileyecek? Rus hayranlığının maliyeti ne olabilir? Prof. Dr. Sezai Özçelik yazdı.

Dünyanın politik gündemi hiç olmadığı kadar hareketli. Ukrayna-Rusya savaşı, 2014’te Kırım’ın işgaliyle başlamış ve 2022’de geniş çaplı bir savaşa dönüşmüştü. Bugün, savaşın üçüncü yılında yaşanan gelişmeler, sadece savaş alanında değil, küresel siyasette de yankılanıyor. Bu süreçte eski ABD Başkanı Donald Trump’ın çıkışları, sadece ABD’de değil, dünya genelinde de tartışma konusu olmaya devam ediyor.

Ukrayna Anayasası savaş döneminde seçim yapılmasını engelliyor ama Trump, kısa süre önce Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy’yi “seçimsiz bir diktatör” olarak tanımladı. Bu tanımlamayı ancak Putin yapardı. Dolayısıyla Trump’ın bu iddiası, Batı başkentlerinde ve Kyiv’de birçok kişinin “Donald Putin” ya da “Vladimir Trump” gibi ifadeler kullanmasına neden oldu. Trump’ın politikaları ve söylemleri, onun Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’e giderek daha fazla benzediği yorumlarını güçlendiriyor.

Amerikan medyasının önde gelen yayın organlarından TIME dergisi, 2018’de yayımladığı animasyonlu kapakta, Trump’ın yüzünü Putin’e dönüştürüp sonra tekrar eski haline getirmişti. Bu benzetme artık sadece bir medya şovu olmaktan çıktı; Trump’ın söylemleri ve politik duruşu, onun Putin’le benzer bir çizgide ilerlediğini düşündürüyor.

Ukrayna: Kritik madenler ve stratejik önemi

Savaşın neden bu kadar uzun sürdüğünü anlamak için Ukrayna’nın sahip olduğu doğal kaynaklara bakmak gerekiyor.

UkraineInvest verilerine göre, Ukrayna dünyanın en büyük kritik maden rezervlerinden birine sahip. Titanyum, uranyum, lityum, berilyum, grafit, galyum ve nikel gibi stratejik madenler burada bulunuyor. Özellikle Avrupa’da batarya, cam, seramik ve elektrikli araç üretiminde kullanılan lityumun en büyük rezervleri Ukrayna’da. Aynı şekilde, titanyum ve uranyum rezervlerinde de Avrupa’nın zirvesinde.

Ancak bu kaynakların önemli bir kısmı şu anda Rusya’nın işgal ettiği bölgelerde bulunuyor. Malum, Trump da, ABD’nin Ukrayna’ya şimdiye kadar yaptığı yardımlara karşılık olarak 500 milyar değerinde nadir toprak elementi istemişti.

Ukrayna’nın doğusundaki Donetsk bölgesi, ülkenin kömür rezervlerinin %80’ini barındırıyor ve gaz üretimi açısından büyük bir öneme sahip. Rusya’nın bu bölgeleri işgal altında tutmasının temel nedenlerinden biri de bu kaynaklar.

https://rubryka.com/en/article/ukraine-critical-minerals/

Zelenskiy’nin konumu ve Ukrayna’nın direnişi

Savaşın başından bu yana Zelenskiy, Ukrayna halkı için bir kahraman olarak görülüyor. Trump ve diğer bazı siyasi figürler, Zelenskiy’nin liderliğini sorgulasa da Ukrayna halkı hâlâ onun arkasında duruyor. Yapılan son anketlerde, Zelenskiy’nin halk desteği %63’ye çıkmış durumda Trump’ın iddia ettiği gibi % 4 değil. Buna karşılık, Trump’ın ABD’deki onay oranı düşüşte. Washington Post’a göre %43, Reuters/Ipsos’a göre %44, CNN’e göre %41, CBS News/YouGov’a göre %47 seviyelerinde.

Ukrayna’daki muhalefet liderleri bile savaş döneminde seçim yapılmasının mümkün olmadığını söylüyor. Eski Devlet Başkanı Petro Poroşenko ve eski Başbakan Yulia Timoşenko, savaş devam ederken bir seçimin ülke için felaket olacağını belirtiyorlar. İngiltere Başbakanı Keir Starmer da İkinci Dünya Savaşı sırasında Birleşik Krallık’ta seçimlerin ertelendiğini hatırlatarak, demokratik yollarla seçilmiş bir lider olarak Zelenskiy’ye desteğini açıklamıştı.

Fikirturu’nda daha önce yayınlanan yazımda, Zelenskiy’yi Cesur Yürek filmindeki William Wallace’a benzetmiştim. İlginç bir şekilde Ukrayna-Rusya savaşı filme daha fazla benziyor. Filmde İskoçların kahramanı olan Wallace, nasıl İskoç tahtının varisi olan Bruce ve diğer asilzadeler tarafından İngiliz Kralı Uzunbacaklı Edward’a teslim ediliyorsa, Trump da Zelenskiy’yi Putin’e teslim etmek üzere. Daily Star gazetesinde, Putin’in Poodle köpeği olarak karikatürize edilen Trump bile belki filmde olduğu gibi yaptığından pişman olan yeni İskoç Kralı Bruce gibi tekrar savaşmak zorunda kalabilir.

ABD ve NATO: Küresel denge nasıl değişiyor?

Trump’ın politikaları ve açıklamaları, sadece Ukrayna için değil, NATO ve Avrupa için de büyük sonuçlar doğurabilir. ABD’nin Ukrayna’ya desteği azalırsa, savaşın seyrinin değişmesi kaçınılmaz. Üç yıl önce, birçok kişi Ukrayna’nın Rusya karşısında bir hafta bile dayanamayacağını düşünüyordu. Ancak Ukrayna halkı ve ordusu, Batı’nın ilk başta verdiği sınırlı destekle bile büyük bir direniş gösterdi. Şimdi ise ABD’nin desteğinin azalması, Avrupa’nın da daha büyük sorumluluk almasını gerektirecek.

Trump’ın politikalarının iki temel amacı olduğu söylenebilir: Birincisi, Ukrayna’ya verdiği desteği ekonomik bir fatura haline getirerek, Ukrayna’nın savaşın finansal yükünü üstlenmesini sağlamak. İkincisi ise, Rusya’yı Çin’e bağımlılıktan kurtarıp, yeni küresel güç mücadelesinde tarafsız bir konuma getirmek. Ancak bu strateji, Avrupa ve NATO müttefikleri için ciddi riskler barındırıyor.

Son bir haftada yaşananlar, I. Dünya Savaşı’ndan sonra içine kapanan ABD’yi andırıyor. Bunun sonucunu hepimiz biliyoruz: II. Dünya Savaşı.

Sorun artık Trump’ın Zelenskiy’ye baskı yapmasının ötesine geçti. ABD’nin dış politikası ile NATO ve Avrupalı müttefikleri ile ilişkilerinde derin yarıklar oluşuyor. Yalta’da oluşturulan 1945 sonrası Yeni Dünya Düzeni tekrar şekilleniyor. Bu düzeni yıkan bizzat Trump ve Elon Musk. Hegemonik gücün olmadığı dünya, kaos ve belirsizliklerle dolu bir geleceği bize sunuyor. Batı karşıtlığı bizi stratejik körlüğe götürüyor. Amerikan hegemonyası yerine geçecek olan Rusya ile işbirliği yapan Çin hegemonyasının bize nelere mal olacağını düşünemiyorlar.

Türkiye ve Rusya algısı

Türkiye’de, son yıllarda artan bir Rusya sempatisi de dikkat çekiyor. Osmanlı ve Türkiye tarihine bakıldığında, Rusya ile ilişkilerin her zaman dengeli olması gerektiği açıkça görülüyor. Ancak günümüzde, Rusya’nın politikaları demokrasi ve barıştan ziyade kendi çıkarlarını ön plana koyuyor. Türkiye’deki Rusya yanlısı söylemler, uzun vadede ülkenin çıkarlarına zarar verebilir. NATO’nun zayıflaması, Türkiye’nin güvenlik politikaları açısından büyük riskler yaratabilir.

Münih Güvenlik Konferansı için yapılan son anketler, Türkiye’de ABD, Avrupa, Rusya ve Çin’e karşı genel bir güvensizlik olduğunu gösteriyor. Söz konusu anket sonuçları, Türk toplumunda her dört aktöre de eleştirel yaklaşıldığını ve değerli yalnızlık politika söyleminin özellikle Batı’ya yönelik ikiyüzlülük ve çifte standart suçlamalarıyla iyi yerleştiğini gösteriyor. Pekin ve Moskova’nın otoriter devletler olarak görülmemesi ve Putin ile Şi’nin diktatör olarak nitelendirilmemesi, liberal evrensel kural ve ilkelerin ülkemizde altının oyulmasına ve otokrasilerin daha güvenli, adil ve barışçıl olduğuna dair yanlış algının oluşmasına yol açıyor.

Bu durum, “değerli yalnızlık” olarak adlandırılan politikanın toplumda kabul gördüğünü ortaya koyuyor. Ancak, Batı’yı eleştirirken Moskova ve Pekin’in otoriter politikalarına göz yummak, uluslararası denklemi yanlış okumak anlamına geliyor.

Türkiye’deki Putin hayranlığı ve Rusya destekçiliği inanılmaz boyutlarda. Osmanlı ve Türkiye tarihini bilen herkes bunun normal olmadığının farkındadır. Karşımızda demokratik ve barışçıl bir Rusya olsa bu Putin tapınmacılığı anlaşılabilir. Ancak Rusya, adil bir uluslararası sistem istemiyor. Tam tersine, liberal barışın sunduğu değerleri, kuralları ve normları kullanarak kendi ulusal çıkarlarını gerçekleştirmek istiyor. Ülkemizdeki bu yanlış ve akıl tutulması Rusya yancılığı, Türkiye için varoluşsal bir beka sorunu. Ukrayna-Rusya arasındaki savaş bir şekilde sona erecek. Savaş ekonomisine geçmiş olan ve 2036 yılına kadar iktidarda kalacak olan Putin’in hedefinde olacak ülkeler belli.

Zayıflamış ve içi boşaltılmış NATO olmadan, Rus ayısının en fazla savaş yaptığı ülkemizin o ayının pençe darbelerine maruz kalması kaçınılmaz. Değerli yalnızlık bizi önce derin yalnızlığa, oradan da tehlikeli ıssızlığa götürebilir. Son on yılda bu değerli yalnızlık, Türk toplumunun ABD, Rusya, Avrupa ve Çin gibi dört ana uluslararası aktöre güvensizlik duymasına yol açıyor.

Kaos teorisi ve Trump’ın stratejisi

Trump’ın politikaları, bazı yorumcular tarafından “Kaos teorisi” çerçevesinde değerlendiriliyor. Kaos teorisine göre, her düzensizlik içinde bir düzen barındırır. Trump’ın da öngörülemez söylemleriyle uluslararası sistemi yeniden şekillendirmeye çalıştığı düşünülüyor. Ancak bu strateji riskli. Eğer müttefikler ve düşmanlar, Trump’ın tehditlerini içi boş olarak görmeye başlarsa, ABD’nin küresel gücü ciddi şekilde zayıflayabilir.

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un dediği gibi, Trump, Putin ile öngörülemezlik konusunda yarışıyor. Çin ise Trump’ın “Deli Adam Teorisi” uyguladığını düşünüyor ve bu yüzden onu dikkatle izliyor. ABD’nin önceki başkanlarından Nixon döneminde (1969-1974) de kullanılan bu teori, dış politikada mantıksız hamleler yaparak rakipleri şaşırtmayı amaçlıyor. Ancak yanlış bir hesap, küresel istikrarsızlığı artırabilir.

Ukrayna için barış formülü

Savaşın bir gün sona ereceği kesin. Ancak nasıl bir barış sağlanacağı büyük bir soru işareti. Ukrayna için en basit barış formülü şu şekilde özetlenebilir:

  • Ukrayna’nın egemenliği ve toprak bütünlüğüne saygı gösterilmesi,
  • Rusya’nın işgal ettiği bölgelerden çekilmesi,
  • Ukrayna’nın NATO üyeliğinin güvence altına alınması.

Savaşın üçüncü yılında, Ukrayna halkı hâlâ direnmeye devam ediyor. Bu direnci anlamak ve size anlatmak için size 23 Şubat Pazar günü, herkesin sıcacık evlerinde oturduğu ya da Galatasary-Fenerbahçe derbisini seyretmeden önce neşeli bir şekilde kafelerde eğlendiği saatlere dair başka bir paylaşım yapmak istiyorum. O gün, öğlen saat 14.00’da, Ankara ayazında Çukurambar’daki Ukrayna Parkı’nda “Ukrayna’ya Destek Ver” mitingine katıldım. Ukrayna Ankara Büyükelçiliği Maslahatgüzarı Oleksiy Çernışev’in yaptığı konuşmadan bir bölümle sözlerimi bitiriyorum:

“…Düşmanın yenilebileceğini her gün cephedeki durumla kanıtladık. Müttefiklerimizin destekleri sayesinde ülkemizi ve halkımızı korumak için ihtiyaç duyduğumuz şeyleri almaya devam ediyoruz. Bu savaşı biz başlatmadık ama biz bitirmeliyiz. Kimse Ukrayna’yı teslim olmaya zorlayamaz. Uzun vadeli, net güvenlik garantilerini içeren bir barış istiyoruz. Bugün hepimiz için önemli olan iki kelime: birlik ve direniştir. Düşmana karşı ortak mücadelemizi sürdüreceğiz. Hakikati savunuyoruz ve savaşlarda kötülüğün galip gelmemesi gerektiğine inanıyoruz. Birlikte kırılmazız, birlikte hareket ettikçe yenilmeziz. Slava Ukraini! (Yaşasın Ukrayna!)”

Gelecekte bizi nasıl bir dünya düzeni bekliyor? Trump ve Putin’in kaotik politikaları, küresel dengeleri nasıl değiştirecek? Bu soruların cevapları, önümüzdeki yıllarda şekillenecek.

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fikir Turu’nun editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Bu yazı ilk kez 26 Şubat 2025’te yayımlanmıştır.

Sezai Özçelik
Sezai Özçelik
Prof. Dr. Sezai Özçelik – Çankırı Karatekin Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi. American Üniversitesi’nde Uluslararası Barış ve Çatışma Çalışmaları üzerine yüksek lisansını tamamladıktan sonra ABD’de George Mason Üniversitesi’nde çatışma analizi ve çözümü üzerine doktora yaptı. Çalışmaları, çatışma analizi ve barış çalışmaları üzerine yoğunlaşıyor. Rusya, Ukrayna, Kırım Tatarları, Latin Amerika özellikle ilgilendiği bölgelerin başında geliyor.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

Donald Putin mi, Vladimir Trump mı? Kaosun eşiğindeki dünya

Batı’da neden artık Donald Putin tanımı var? Zelenskiy’in Ukrayna için anlamı ne? Trump’ın kaos teorisi NATO’nun ve bölgenin geleceğini nasıl etkileyecek? Rus hayranlığının maliyeti ne olabilir? Prof. Dr. Sezai Özçelik yazdı.

Dünyanın politik gündemi hiç olmadığı kadar hareketli. Ukrayna-Rusya savaşı, 2014’te Kırım’ın işgaliyle başlamış ve 2022’de geniş çaplı bir savaşa dönüşmüştü. Bugün, savaşın üçüncü yılında yaşanan gelişmeler, sadece savaş alanında değil, küresel siyasette de yankılanıyor. Bu süreçte eski ABD Başkanı Donald Trump’ın çıkışları, sadece ABD’de değil, dünya genelinde de tartışma konusu olmaya devam ediyor.

Ukrayna Anayasası savaş döneminde seçim yapılmasını engelliyor ama Trump, kısa süre önce Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy’yi “seçimsiz bir diktatör” olarak tanımladı. Bu tanımlamayı ancak Putin yapardı. Dolayısıyla Trump’ın bu iddiası, Batı başkentlerinde ve Kyiv’de birçok kişinin “Donald Putin” ya da “Vladimir Trump” gibi ifadeler kullanmasına neden oldu. Trump’ın politikaları ve söylemleri, onun Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’e giderek daha fazla benzediği yorumlarını güçlendiriyor.

Amerikan medyasının önde gelen yayın organlarından TIME dergisi, 2018’de yayımladığı animasyonlu kapakta, Trump’ın yüzünü Putin’e dönüştürüp sonra tekrar eski haline getirmişti. Bu benzetme artık sadece bir medya şovu olmaktan çıktı; Trump’ın söylemleri ve politik duruşu, onun Putin’le benzer bir çizgide ilerlediğini düşündürüyor.

Ukrayna: Kritik madenler ve stratejik önemi

Savaşın neden bu kadar uzun sürdüğünü anlamak için Ukrayna’nın sahip olduğu doğal kaynaklara bakmak gerekiyor.

UkraineInvest verilerine göre, Ukrayna dünyanın en büyük kritik maden rezervlerinden birine sahip. Titanyum, uranyum, lityum, berilyum, grafit, galyum ve nikel gibi stratejik madenler burada bulunuyor. Özellikle Avrupa’da batarya, cam, seramik ve elektrikli araç üretiminde kullanılan lityumun en büyük rezervleri Ukrayna’da. Aynı şekilde, titanyum ve uranyum rezervlerinde de Avrupa’nın zirvesinde.

Ancak bu kaynakların önemli bir kısmı şu anda Rusya’nın işgal ettiği bölgelerde bulunuyor. Malum, Trump da, ABD’nin Ukrayna’ya şimdiye kadar yaptığı yardımlara karşılık olarak 500 milyar değerinde nadir toprak elementi istemişti.

Ukrayna’nın doğusundaki Donetsk bölgesi, ülkenin kömür rezervlerinin %80’ini barındırıyor ve gaz üretimi açısından büyük bir öneme sahip. Rusya’nın bu bölgeleri işgal altında tutmasının temel nedenlerinden biri de bu kaynaklar.

https://rubryka.com/en/article/ukraine-critical-minerals/

Zelenskiy’nin konumu ve Ukrayna’nın direnişi

Savaşın başından bu yana Zelenskiy, Ukrayna halkı için bir kahraman olarak görülüyor. Trump ve diğer bazı siyasi figürler, Zelenskiy’nin liderliğini sorgulasa da Ukrayna halkı hâlâ onun arkasında duruyor. Yapılan son anketlerde, Zelenskiy’nin halk desteği %63’ye çıkmış durumda Trump’ın iddia ettiği gibi % 4 değil. Buna karşılık, Trump’ın ABD’deki onay oranı düşüşte. Washington Post’a göre %43, Reuters/Ipsos’a göre %44, CNN’e göre %41, CBS News/YouGov’a göre %47 seviyelerinde.

Ukrayna’daki muhalefet liderleri bile savaş döneminde seçim yapılmasının mümkün olmadığını söylüyor. Eski Devlet Başkanı Petro Poroşenko ve eski Başbakan Yulia Timoşenko, savaş devam ederken bir seçimin ülke için felaket olacağını belirtiyorlar. İngiltere Başbakanı Keir Starmer da İkinci Dünya Savaşı sırasında Birleşik Krallık’ta seçimlerin ertelendiğini hatırlatarak, demokratik yollarla seçilmiş bir lider olarak Zelenskiy’ye desteğini açıklamıştı.

Fikirturu’nda daha önce yayınlanan yazımda, Zelenskiy’yi Cesur Yürek filmindeki William Wallace’a benzetmiştim. İlginç bir şekilde Ukrayna-Rusya savaşı filme daha fazla benziyor. Filmde İskoçların kahramanı olan Wallace, nasıl İskoç tahtının varisi olan Bruce ve diğer asilzadeler tarafından İngiliz Kralı Uzunbacaklı Edward’a teslim ediliyorsa, Trump da Zelenskiy’yi Putin’e teslim etmek üzere. Daily Star gazetesinde, Putin’in Poodle köpeği olarak karikatürize edilen Trump bile belki filmde olduğu gibi yaptığından pişman olan yeni İskoç Kralı Bruce gibi tekrar savaşmak zorunda kalabilir.

ABD ve NATO: Küresel denge nasıl değişiyor?

Trump’ın politikaları ve açıklamaları, sadece Ukrayna için değil, NATO ve Avrupa için de büyük sonuçlar doğurabilir. ABD’nin Ukrayna’ya desteği azalırsa, savaşın seyrinin değişmesi kaçınılmaz. Üç yıl önce, birçok kişi Ukrayna’nın Rusya karşısında bir hafta bile dayanamayacağını düşünüyordu. Ancak Ukrayna halkı ve ordusu, Batı’nın ilk başta verdiği sınırlı destekle bile büyük bir direniş gösterdi. Şimdi ise ABD’nin desteğinin azalması, Avrupa’nın da daha büyük sorumluluk almasını gerektirecek.

Trump’ın politikalarının iki temel amacı olduğu söylenebilir: Birincisi, Ukrayna’ya verdiği desteği ekonomik bir fatura haline getirerek, Ukrayna’nın savaşın finansal yükünü üstlenmesini sağlamak. İkincisi ise, Rusya’yı Çin’e bağımlılıktan kurtarıp, yeni küresel güç mücadelesinde tarafsız bir konuma getirmek. Ancak bu strateji, Avrupa ve NATO müttefikleri için ciddi riskler barındırıyor.

Son bir haftada yaşananlar, I. Dünya Savaşı’ndan sonra içine kapanan ABD’yi andırıyor. Bunun sonucunu hepimiz biliyoruz: II. Dünya Savaşı.

Sorun artık Trump’ın Zelenskiy’ye baskı yapmasının ötesine geçti. ABD’nin dış politikası ile NATO ve Avrupalı müttefikleri ile ilişkilerinde derin yarıklar oluşuyor. Yalta’da oluşturulan 1945 sonrası Yeni Dünya Düzeni tekrar şekilleniyor. Bu düzeni yıkan bizzat Trump ve Elon Musk. Hegemonik gücün olmadığı dünya, kaos ve belirsizliklerle dolu bir geleceği bize sunuyor. Batı karşıtlığı bizi stratejik körlüğe götürüyor. Amerikan hegemonyası yerine geçecek olan Rusya ile işbirliği yapan Çin hegemonyasının bize nelere mal olacağını düşünemiyorlar.

Türkiye ve Rusya algısı

Türkiye’de, son yıllarda artan bir Rusya sempatisi de dikkat çekiyor. Osmanlı ve Türkiye tarihine bakıldığında, Rusya ile ilişkilerin her zaman dengeli olması gerektiği açıkça görülüyor. Ancak günümüzde, Rusya’nın politikaları demokrasi ve barıştan ziyade kendi çıkarlarını ön plana koyuyor. Türkiye’deki Rusya yanlısı söylemler, uzun vadede ülkenin çıkarlarına zarar verebilir. NATO’nun zayıflaması, Türkiye’nin güvenlik politikaları açısından büyük riskler yaratabilir.

Münih Güvenlik Konferansı için yapılan son anketler, Türkiye’de ABD, Avrupa, Rusya ve Çin’e karşı genel bir güvensizlik olduğunu gösteriyor. Söz konusu anket sonuçları, Türk toplumunda her dört aktöre de eleştirel yaklaşıldığını ve değerli yalnızlık politika söyleminin özellikle Batı’ya yönelik ikiyüzlülük ve çifte standart suçlamalarıyla iyi yerleştiğini gösteriyor. Pekin ve Moskova’nın otoriter devletler olarak görülmemesi ve Putin ile Şi’nin diktatör olarak nitelendirilmemesi, liberal evrensel kural ve ilkelerin ülkemizde altının oyulmasına ve otokrasilerin daha güvenli, adil ve barışçıl olduğuna dair yanlış algının oluşmasına yol açıyor.

Bu durum, “değerli yalnızlık” olarak adlandırılan politikanın toplumda kabul gördüğünü ortaya koyuyor. Ancak, Batı’yı eleştirirken Moskova ve Pekin’in otoriter politikalarına göz yummak, uluslararası denklemi yanlış okumak anlamına geliyor.

Türkiye’deki Putin hayranlığı ve Rusya destekçiliği inanılmaz boyutlarda. Osmanlı ve Türkiye tarihini bilen herkes bunun normal olmadığının farkındadır. Karşımızda demokratik ve barışçıl bir Rusya olsa bu Putin tapınmacılığı anlaşılabilir. Ancak Rusya, adil bir uluslararası sistem istemiyor. Tam tersine, liberal barışın sunduğu değerleri, kuralları ve normları kullanarak kendi ulusal çıkarlarını gerçekleştirmek istiyor. Ülkemizdeki bu yanlış ve akıl tutulması Rusya yancılığı, Türkiye için varoluşsal bir beka sorunu. Ukrayna-Rusya arasındaki savaş bir şekilde sona erecek. Savaş ekonomisine geçmiş olan ve 2036 yılına kadar iktidarda kalacak olan Putin’in hedefinde olacak ülkeler belli.

Zayıflamış ve içi boşaltılmış NATO olmadan, Rus ayısının en fazla savaş yaptığı ülkemizin o ayının pençe darbelerine maruz kalması kaçınılmaz. Değerli yalnızlık bizi önce derin yalnızlığa, oradan da tehlikeli ıssızlığa götürebilir. Son on yılda bu değerli yalnızlık, Türk toplumunun ABD, Rusya, Avrupa ve Çin gibi dört ana uluslararası aktöre güvensizlik duymasına yol açıyor.

Kaos teorisi ve Trump’ın stratejisi

Trump’ın politikaları, bazı yorumcular tarafından “Kaos teorisi” çerçevesinde değerlendiriliyor. Kaos teorisine göre, her düzensizlik içinde bir düzen barındırır. Trump’ın da öngörülemez söylemleriyle uluslararası sistemi yeniden şekillendirmeye çalıştığı düşünülüyor. Ancak bu strateji riskli. Eğer müttefikler ve düşmanlar, Trump’ın tehditlerini içi boş olarak görmeye başlarsa, ABD’nin küresel gücü ciddi şekilde zayıflayabilir.

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un dediği gibi, Trump, Putin ile öngörülemezlik konusunda yarışıyor. Çin ise Trump’ın “Deli Adam Teorisi” uyguladığını düşünüyor ve bu yüzden onu dikkatle izliyor. ABD’nin önceki başkanlarından Nixon döneminde (1969-1974) de kullanılan bu teori, dış politikada mantıksız hamleler yaparak rakipleri şaşırtmayı amaçlıyor. Ancak yanlış bir hesap, küresel istikrarsızlığı artırabilir.

Ukrayna için barış formülü

Savaşın bir gün sona ereceği kesin. Ancak nasıl bir barış sağlanacağı büyük bir soru işareti. Ukrayna için en basit barış formülü şu şekilde özetlenebilir:

  • Ukrayna’nın egemenliği ve toprak bütünlüğüne saygı gösterilmesi,
  • Rusya’nın işgal ettiği bölgelerden çekilmesi,
  • Ukrayna’nın NATO üyeliğinin güvence altına alınması.

Savaşın üçüncü yılında, Ukrayna halkı hâlâ direnmeye devam ediyor. Bu direnci anlamak ve size anlatmak için size 23 Şubat Pazar günü, herkesin sıcacık evlerinde oturduğu ya da Galatasary-Fenerbahçe derbisini seyretmeden önce neşeli bir şekilde kafelerde eğlendiği saatlere dair başka bir paylaşım yapmak istiyorum. O gün, öğlen saat 14.00’da, Ankara ayazında Çukurambar’daki Ukrayna Parkı’nda “Ukrayna’ya Destek Ver” mitingine katıldım. Ukrayna Ankara Büyükelçiliği Maslahatgüzarı Oleksiy Çernışev’in yaptığı konuşmadan bir bölümle sözlerimi bitiriyorum:

“…Düşmanın yenilebileceğini her gün cephedeki durumla kanıtladık. Müttefiklerimizin destekleri sayesinde ülkemizi ve halkımızı korumak için ihtiyaç duyduğumuz şeyleri almaya devam ediyoruz. Bu savaşı biz başlatmadık ama biz bitirmeliyiz. Kimse Ukrayna’yı teslim olmaya zorlayamaz. Uzun vadeli, net güvenlik garantilerini içeren bir barış istiyoruz. Bugün hepimiz için önemli olan iki kelime: birlik ve direniştir. Düşmana karşı ortak mücadelemizi sürdüreceğiz. Hakikati savunuyoruz ve savaşlarda kötülüğün galip gelmemesi gerektiğine inanıyoruz. Birlikte kırılmazız, birlikte hareket ettikçe yenilmeziz. Slava Ukraini! (Yaşasın Ukrayna!)”

Gelecekte bizi nasıl bir dünya düzeni bekliyor? Trump ve Putin’in kaotik politikaları, küresel dengeleri nasıl değiştirecek? Bu soruların cevapları, önümüzdeki yıllarda şekillenecek.

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fikir Turu’nun editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Bu yazı ilk kez 26 Şubat 2025’te yayımlanmıştır.

Sezai Özçelik
Sezai Özçelik
Prof. Dr. Sezai Özçelik – Çankırı Karatekin Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi. American Üniversitesi’nde Uluslararası Barış ve Çatışma Çalışmaları üzerine yüksek lisansını tamamladıktan sonra ABD’de George Mason Üniversitesi’nde çatışma analizi ve çözümü üzerine doktora yaptı. Çalışmaları, çatışma analizi ve barış çalışmaları üzerine yoğunlaşıyor. Rusya, Ukrayna, Kırım Tatarları, Latin Amerika özellikle ilgilendiği bölgelerin başında geliyor.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

0
Would love your thoughts, please comment.x