Ermenistan’ın son saldırısı nasıl okunmalı?

Ermenistan’ın 12 Temmuz’da saldırdığı Tovuz’un önemi ne? Bu saldırının arkasında hangi enerji denklemi var? Süreç nereye gidebilir? Çatışmalar başka bölgelere sıçrayabilir mi? Dr. Ramin Sadıgov yazdı.

Azerbaycan-Ermenistan anlaşmazlığının önemli bir parçası olan Karabağ’da zaman zaman yoğunlaşan çatışmalar yaşansa da, 12 Temmuz’da Ermenistan’ın Karabağ dışında, Azerbaycan için stratejik önem taşıyan Tovuz’a saldırması gözleri yeniden Kafkasya’ya çevirdi.

Bu saldırının arkasındaki nedenleri ve alabileceği boyutları anlayabilmek için önce, kısaca sürecin dinamiklerine bakmakta ve hatırlamakta fayda var.

Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin (SSCB) dağılma sürecinde Ermeniler, fırsatı kaçırmak istemeyerek 1900’lerin başından beri hak iddia ettikleri Azerbaycan’ın bir bölgesi olan Karabağ’ı ele geçirmeye kalkışmışlardı. Zira Sovyet yönetimi 1923’te aldığı bir kararla Azerbaycan’a bağlı Karabağ Özerk Vilayeti’ni tesis ederek planlı ve kasıtlı şekilde bölgenin Türklerin elinden çıkmasının altyapısını oluşturmuş, bölgenin demografisini değiştirmiş ve dünyanın farklı coğrafyalarından getirilen Ermenileri Karabağ’a yerleştirmişti.

Şubat 1988’de Karabağ’daki Ermeni çeteleri iki Azerbaycanlı genci öldürerek aktif çatışmaların ateşini yaktılar. Ardından bölgedeki Sovyet ordusu ile SSCB’nin dağılmasından sonra Rusya’dan destek alan Ermeniler, Karabağ ve etrafındaki yedi bölgeyi işgal ettiler. Böylece Mayıs 1994’te taraflar arasında ateşkes sağlanıncaya kadar Azerbaycan topraklarının %20’si işgal edilmiş oldu.

Dengeler nasıl değişti?

1994 ateşkesinden 2016’ya kadar Karabağ’da zaman zaman lokal çatışmalar yaşanırken bir yandan da Amerika Birleşik Devletleri (ABD), Fransa ve Rusya eş başkanlığında tesis edilen Avrupa Güvenlik ve İş birliği Teşkilatı (AGİT) Minsk grubu mevcut statükonun korunmasından başka bir işe yaramayan diplomatik bazı girişimlerde bulundu.

Nisan 2016’da ise dengeler değişti; Karabağ’da tarihe “Dört Gün Savaşı” diye geçen büyük çatışmalar meydana geldi. Azerbaycan ordusu 22 yıl aradan sonra önemli mevkiler ele geçirerek Ermenistan kadar onu gizli şekilde destekleyenlere de adeta bir ders verdi. Dört günlük savaş Azerbaycan toplumu ve ordusunda büyük sevince neden olurken, Ermenistan manevi, maddi ve psikolojik bir travma sürecine girdi. Çatışmalar Rusya’nın baskısı ile durdu. Ancak akabinde Ermenistan siyasetinde yenilginin “suçluları” aranmaya başlandı. Özellikle 2018 yılında başbakan olan Nikol Paşinyan’ın, yenilgiyi bahane ederek onlarca asker, siyasetçi ve sivili sorgulamaya tabi tutarak hapse attırması ülke üzerinde büyük güçlerin hesaplaşmalarını ortaya çıkarttı.

Rusya’nın sinir uçlarına dokunan o isim

Nikol Paşinyan Mayıs 2018’de iktidara geldikten sonra ABD ve Batı eksenli siyasi bir yol seçti ve Rusya’nın sinir uçlarına dokunmaya başladı. İktidarının ilk günlerinden itibaren Rusya’ya bağımlılığı azaltmak için harekete geçti. Özellikle Batı’dan sağladığı maddi ve manevi destekle ülke içindeki Rusya yanlısı siyasileri ve grupları sıkıştırmaya girişti. Bu kapsamda eski cumhurbaşkanı Robert Koçaryan’ı hapse attırdı. Gerçi Koçaryan sonradan Rusya’daki Ermenilerin topladığı para karşılığı serbest bırakıldı ama Koçaryan örneğindeki gibi Karabağ Ermenilerinin sıkıştırılmasına devam edildi.

Aynı süreçte ülkedeki Rus iş adamlarına da sorunlar çıkarılırken, Rusya’nın itirazlarına rağmen 2002’de Rusya, Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan, Beyaz Rusya ve Ermenistan arasında kurulan askeri ittifak olan Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü (KGAÖ) genel sekreteri Yuriy Haçaturov da tutuklandı. O da sonradan serbest kaldı.

Lakin Paşinyan’ın iktidarının ilk döneminde yaptığı Rusya karşıtı siyasi baskı fiyaskoyla sonuçlandı. Zira Rusya’nın ülkede bulunan etkili isimleri ona karşı güç birliği yaptıkları gibi Rusya da doğalgaz kozunu kullanarak Paşinyan’ı sıkıştırdı. Zor duruma düşen Paşinyan, Batı’dan da beklediği desteği yeteri kadar sağlayamadı.

Her ne kadar Paşinyan son dönemde Rusya ile ilişkilerde hassas davranmaya ve gerginliği azaltmaya gayret etse de, Rusya onunla değil, daha çok mevcut Ermenistan Cumhurbaşkanı Armen Sarkisyan üzerinden ilişkileri yürütmeye başladı. Rusya siyasetini okumayı bilenler gayet iyi bilir ki, Paşinyan bundan sonra ne yaparsa yapsın Rusya onun yaptıklarını unutmayacaktır ve “sarsıcı” darbesini indirmek için fırsat arayacaktır.

Çatışmaların yaşandığı Tovuz neden önemli?

Bugüne kadar Karabağ dışında pek yoğun çatışmalar yaşandığı görülmemişti. Gerçi bu yılın başlarında zaman zaman Ermenistan-Azerbaycan sınırındaki Kazak bölgesinde ateşkes bozulmalarına şahit olunmuş, lakin o olaylar büyük çaplı operasyona dönüşmemiş, mahallî kalmıştı. Akabinde araya giren Koronavirüs tehdidi sonrasında durum sakinleşmişti.

Oysa 12 Temmuz’da Ermeni ordusunun başlattığı saldırı, 2016’dan sonra meydana gelen en şiddetli çatışma olarak kayıtlara geçti. Üstelik taraflar arasında sorunun başladığı 1988’den bu yana çatışmanın Azerbaycan-Ermenistan sınırında yaşanması bir anda dünyanın dikkatini çekti. Lakin saldırının yapıldığı Tovuz diğer sebeplerle de dikkat çeken bir bölge.

O sebeplerden ilki, Tovuz’un bölgenin en mühim enerji projelerine ev sahipliği yapması olarak kabul edilebilir. Bilindiği gibi, Ermeni saldırısı beklentinin aksine Karabağ’ın kuzeyindeki enerji hatlarının geçtiği Tovuz’dan yapıldı. Tovuz, Azerbaycan’ı siyasi ve ekonomik açıdan batıya açan kapı, ülkenin en önemli uluslararası petrol ve doğalgaz hatları ile karayolları oradan geçer.

Nitekim Bakü-Tiflis-Ceyhan petrol hattı, TANAP’ın başlangıcı olan Güney Kafkasya doğalgaz hattı, Bakü- Tiflis- Kars demiryolu hattı ve Bakü-Gürcistan karayolu gibi önemli projelerin geçiş güzergahı olan Tovuz’a saldırı, Azerbaycan’ın can damarına olduğu gibi, projelerde payı olan diğer devletlerin de çıkarlarına saldırmak anlamına geldi. O nedenle Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan, saldırıyı “Ermenistan’ın çapını aşan” bir olay olarak değerlendirdi.

Saldırı yalnızca Azerbaycan’a karşı değil

Anlaşılan, Ermenistan ve arkasındaki güçler, saldırı bölgesini rast gele seçmediler. Özellikle son zamanlarda Türkiye’nin Suriye ve Kuzey Afrika’da artan etkinliğine paralel olarak Azerbaycan ile askeri-mali işbirliği anlaşması yapması ve iki ülkenin askeri tatbikatlara ilgi göstermesi, Ermenistan’ı gizlice destekleyen güçlerin hoşuna gitmeyen hususlar oldu.

Diğer yandan Türkiye’nin doğalgaz payında Azerbaycan’ın giderek diğer rakiplerini geçmesi gibi hususlar Ermenistan’ın arkasındaki güçleri daha fazla rahatsız etti. Bu ihtimal, Ermenistan Savunma Bakanlığı yetkilisi tarafından yapılan bir açıklama ile adeta teyit edilmiş durumda. Zira projelerde taraf olan devlet ve şirketlerin rahat olması gerektiğinin altı çizilen açıklama ile projelerin Ermenistan’ın eline geçmesi halinde Azerbaycan’dan daha iyi koruma sağlanacağı vurgulandı ve böylece çatışmalar için neden Tovuz’un seçildiğine dair şüpheler de kuvvetlendi.

Ancak Tovuz’un seçilmesi sadece enerji hatları ile ilgili olmasa gerek. Zira Ermeniler Kuzey Karabağ diye adlandırdıkları bölgeye hak iddia ediyorlar. Hatta uzun vadede Gence ve Mingeçevir hattını da ele geçirmek istediklerini zaman zaman basın ve medyalarında dile getiriyorlar. Tabii bunu kendilerince gerekçelendiren adımlar da atıyorlar. Örneğin, 2018 yılında Samvel Karapetyan adlı bir Ermeni araştırmacı, Rusya’da “Kuzey Artsah” (Karabağ) adında bir kitap yayınlattı. Kitapta, Tovuz ve Kazak bölgelerinde yapılan saha çalışması ile Ermeni tarih ve kültürü, mimari eserleri ve kiliseleri üzerinde durduğunu iddia eden Karapetyan, kitabın kapağında Tovuz-Kazak bölgelerini içine alan “Kuzey Artsah” dediği bir haritaya da yer verdi. Kitap Rusya’da 200 civarındaki üniversite ve kütüphaneye gönderildi. Dolayısıyla bu çeşit yayınlar bile Tovuz’la ilgili Ermenilerin hangi niyette olduğunu bilmek açısından önemlidir.

Ermenistan’ın iç sorunları ve olası Koronavirüs etkisi

Tovuz’un seçilmesinin bir sebebi de, Ermenistan’daki iç sorunlar nedeniyle halkın tepkisinin iktidar üzerinden başka hedeflere doğru yönlendirilmesi olabilir. Bilindiği gibi Ermenistan oldukça fakir ve dışa bağımlı bir ülke. Halkı ülkeyi terk ediyor ve nüfus hızla azalıyor. Aslında Ermenistan iktidarı da bu terk edişe yeşil ışık yakıyor çünkü dışarı gidenler, çalıştıkları ülkeden gönderdikleri paralar ile ailelerine katkı sağlıyorlar.

Diğer yandan Koronavirüs pandemisi nedeniyle ülke adeta felç olmuş durumda. Virüsle mücadelede başarılı olamayan Ermenistan, Fransa ve Rusya’dan yardım istedi. Bugün hâlâ her iki ülkeden uzmanlar Ermenistan’da çalışmalar yürütüyorlar. İşte böyle ağır bir ortamda, Başbakan Nikol Paşinyan, içte sorunlarla baş edememenin faturasını ağır ödeyeceğinin farkında olduğu için Azerbaycan ile sınırda çatışma başlatarak hedef şaşırtmayı amaçlamış olabilir.

Paşinyan pasifize edilebilir

Bu arada Tovuz saldırısına paralel olarak Paşinyan’ın pasifize edilmesi için düğmeye basılmış olması da ihtimallerden biri olarak sayılabilir. Özellikle saldırıdan sonra Rus medyası ve siyasi yorumcuları tarafından ileri sürülen iddialara bakılırsa, Paşinyan’ın “kulağının çekilmek istendiği” açıkça anlaşılabilir. Muhtemelen Ermenistan içerisindeki Paşinyan karşıtı güçler de bundan memnunlar.

Çatışmaların derhal durması için ilk günden itibaren açıklama yapan Rusya ise, aslında Paşinyan iktidarının zayıflamasından fazlasıyla memnun olacaktır. Bu sebeple Rus medyasında Paşinyan’a yönelik pek çok eleştiri görmek mümkün. Ayrıca saldırının ardından Paşinyan’ın KGAÖ’yü olaya katmak istemesi de şimdilik başarılı olamadı. Hatta Rus medyası da Paşinyan’ın KGAÖ çıkışını gereksiz bulmuş, onun elinin zayıfladığını iddia etti.

Çatışmalar Karabağ’a kayar mı?

Tovuz’da çatışmalar başladığından beri operasyonların Karabağ’a kayabileceği kamuoyunda konuşuluyor. Fakat bize göre bu, Ermenistan ordusunun Tovuz bölgesinde saldırıları durduracağı anlamına gelmiyor. Nitekim Tovuz’da Azerbaycan’ın olduğu kadar Türkiye’nin de sinir uçlarına dokunulacak saldırıların sürmesi görülebilir. Özellikle Türkiye Cumhurbaşkanı ile diğer üst düzey devlet yetkililerinin de sert açıklamalarından bunu okumak mümkündür. Bölgede her an sıcak çatışmaların kızışabileceği tahmin edilebilir.

Türkiye’nin Azerbaycan’a açık ve net şekilde destek açıklaması özellikle kuzey komşusu Rusya’yı rahatsız ediyor. Ermenistan iktidarının da bu rahatsızlıktan memnuniyet duyduğu beklenen bir husus, bu sebeple Tovuz’da saldırganlığını sürdürebilir.

Bundan sonra ne olabilir?

Tovuz’a saldırıdan sonra Azerbaycan halkı iktidardan Karabağ’da antiterör operasyonlarını başlatmasını talep ediyor. Ermeni tarafının operasyonların Karabağ’a kayma ihtimalinden rahatsızlık duyduğu anlaşılıyor.

Nitekim bir süre önce Ermenistan Cumhurbaşkanı, geçen günlerde de ayrılıkçı “Artsah (Karabağ) Cumhuriyeti” başkanının mevzilerdeki Ermeni askerlerinin yanına giderek ziyaretlerde bulunmaları ve onlara manevi “destek” vermeleri, farklı bir gelişme olmaz ise Karabağ’da yakında operasyonların başlama ihtimalini güçlendiriyor. Farklı bir gelişme derken, Azerbaycan iktidarının Karabağ’da operasyona başlamaması için Ermenistan ve ona akıl verenlerin, Tovuz’a baskı kurmaya çalışmalarını kastediyoruz.

Bu arada Azerbaycan iktidarının, bir süredir AGİT Minsk grubunun sorunu çözme konusunda ağır kaldığını söyleyerek “bıçağın kemiğe dayandığını” ima etmesi güç kullanarak işgaldeki toprakları kurtarmak istediğine işarettir. Dolayısıyla Karabağ’da operasyonların başlama ihtimali her geçen gün artmaya devam ediyor.

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fikir Turu’nun editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Bu yazı ilk kez 22 Temmuz 2020’de yayımlanmıştır.

Ramin Sadık
Ramin Sadık
Doç. Dr. Ramin Sadık - 1977’de Azerbaycan’da doğdu. 1999’da İstanbul Üniversitesi Tarih Bölümü’nden mezun oldu. 2003’de Marmara Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü’nde yüksek lisansını, yine aynı üniversitede 2009’da doktorasını tamamladı. 2010-2014 yıllarında Azerbaycan Muallimler Enstitüsü’nde öğretim üyeliği ve Azerbaycan Bilimler Akademisi’ne bağlı Şeki Regional Merkezi’nde bilim sekreterliği görevinde bulundu. 2014’te Türkiye’ye dönen Ramin Sadıgov halen Bayburt Üniversitesi’nde doktor öğretim üyesi olarak çalışıyor. Rusça ve İngilizce bilen Sadıgov, daha çok Kafkasya tarihi, Osmanlı-Rusya, Rusya-Azerbaycan, Rusya-Ermenistan ve Azerbaycan-Ermenistan ilişkileri üzerine, aynı zamanda Bolşevik Devrimi ile Rusya’nın 20. Yüzyıl başlarındaki askeri ve siyasi tarihi üzerine çalışmalar yapıyor.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

Ermenistan’ın son saldırısı nasıl okunmalı?

Ermenistan’ın 12 Temmuz’da saldırdığı Tovuz’un önemi ne? Bu saldırının arkasında hangi enerji denklemi var? Süreç nereye gidebilir? Çatışmalar başka bölgelere sıçrayabilir mi? Dr. Ramin Sadıgov yazdı.

Azerbaycan-Ermenistan anlaşmazlığının önemli bir parçası olan Karabağ’da zaman zaman yoğunlaşan çatışmalar yaşansa da, 12 Temmuz’da Ermenistan’ın Karabağ dışında, Azerbaycan için stratejik önem taşıyan Tovuz’a saldırması gözleri yeniden Kafkasya’ya çevirdi.

Bu saldırının arkasındaki nedenleri ve alabileceği boyutları anlayabilmek için önce, kısaca sürecin dinamiklerine bakmakta ve hatırlamakta fayda var.

Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin (SSCB) dağılma sürecinde Ermeniler, fırsatı kaçırmak istemeyerek 1900’lerin başından beri hak iddia ettikleri Azerbaycan’ın bir bölgesi olan Karabağ’ı ele geçirmeye kalkışmışlardı. Zira Sovyet yönetimi 1923’te aldığı bir kararla Azerbaycan’a bağlı Karabağ Özerk Vilayeti’ni tesis ederek planlı ve kasıtlı şekilde bölgenin Türklerin elinden çıkmasının altyapısını oluşturmuş, bölgenin demografisini değiştirmiş ve dünyanın farklı coğrafyalarından getirilen Ermenileri Karabağ’a yerleştirmişti.

Şubat 1988’de Karabağ’daki Ermeni çeteleri iki Azerbaycanlı genci öldürerek aktif çatışmaların ateşini yaktılar. Ardından bölgedeki Sovyet ordusu ile SSCB’nin dağılmasından sonra Rusya’dan destek alan Ermeniler, Karabağ ve etrafındaki yedi bölgeyi işgal ettiler. Böylece Mayıs 1994’te taraflar arasında ateşkes sağlanıncaya kadar Azerbaycan topraklarının %20’si işgal edilmiş oldu.

Dengeler nasıl değişti?

1994 ateşkesinden 2016’ya kadar Karabağ’da zaman zaman lokal çatışmalar yaşanırken bir yandan da Amerika Birleşik Devletleri (ABD), Fransa ve Rusya eş başkanlığında tesis edilen Avrupa Güvenlik ve İş birliği Teşkilatı (AGİT) Minsk grubu mevcut statükonun korunmasından başka bir işe yaramayan diplomatik bazı girişimlerde bulundu.

Nisan 2016’da ise dengeler değişti; Karabağ’da tarihe “Dört Gün Savaşı” diye geçen büyük çatışmalar meydana geldi. Azerbaycan ordusu 22 yıl aradan sonra önemli mevkiler ele geçirerek Ermenistan kadar onu gizli şekilde destekleyenlere de adeta bir ders verdi. Dört günlük savaş Azerbaycan toplumu ve ordusunda büyük sevince neden olurken, Ermenistan manevi, maddi ve psikolojik bir travma sürecine girdi. Çatışmalar Rusya’nın baskısı ile durdu. Ancak akabinde Ermenistan siyasetinde yenilginin “suçluları” aranmaya başlandı. Özellikle 2018 yılında başbakan olan Nikol Paşinyan’ın, yenilgiyi bahane ederek onlarca asker, siyasetçi ve sivili sorgulamaya tabi tutarak hapse attırması ülke üzerinde büyük güçlerin hesaplaşmalarını ortaya çıkarttı.

Rusya’nın sinir uçlarına dokunan o isim

Nikol Paşinyan Mayıs 2018’de iktidara geldikten sonra ABD ve Batı eksenli siyasi bir yol seçti ve Rusya’nın sinir uçlarına dokunmaya başladı. İktidarının ilk günlerinden itibaren Rusya’ya bağımlılığı azaltmak için harekete geçti. Özellikle Batı’dan sağladığı maddi ve manevi destekle ülke içindeki Rusya yanlısı siyasileri ve grupları sıkıştırmaya girişti. Bu kapsamda eski cumhurbaşkanı Robert Koçaryan’ı hapse attırdı. Gerçi Koçaryan sonradan Rusya’daki Ermenilerin topladığı para karşılığı serbest bırakıldı ama Koçaryan örneğindeki gibi Karabağ Ermenilerinin sıkıştırılmasına devam edildi.

Aynı süreçte ülkedeki Rus iş adamlarına da sorunlar çıkarılırken, Rusya’nın itirazlarına rağmen 2002’de Rusya, Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan, Beyaz Rusya ve Ermenistan arasında kurulan askeri ittifak olan Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü (KGAÖ) genel sekreteri Yuriy Haçaturov da tutuklandı. O da sonradan serbest kaldı.

Lakin Paşinyan’ın iktidarının ilk döneminde yaptığı Rusya karşıtı siyasi baskı fiyaskoyla sonuçlandı. Zira Rusya’nın ülkede bulunan etkili isimleri ona karşı güç birliği yaptıkları gibi Rusya da doğalgaz kozunu kullanarak Paşinyan’ı sıkıştırdı. Zor duruma düşen Paşinyan, Batı’dan da beklediği desteği yeteri kadar sağlayamadı.

Her ne kadar Paşinyan son dönemde Rusya ile ilişkilerde hassas davranmaya ve gerginliği azaltmaya gayret etse de, Rusya onunla değil, daha çok mevcut Ermenistan Cumhurbaşkanı Armen Sarkisyan üzerinden ilişkileri yürütmeye başladı. Rusya siyasetini okumayı bilenler gayet iyi bilir ki, Paşinyan bundan sonra ne yaparsa yapsın Rusya onun yaptıklarını unutmayacaktır ve “sarsıcı” darbesini indirmek için fırsat arayacaktır.

Çatışmaların yaşandığı Tovuz neden önemli?

Bugüne kadar Karabağ dışında pek yoğun çatışmalar yaşandığı görülmemişti. Gerçi bu yılın başlarında zaman zaman Ermenistan-Azerbaycan sınırındaki Kazak bölgesinde ateşkes bozulmalarına şahit olunmuş, lakin o olaylar büyük çaplı operasyona dönüşmemiş, mahallî kalmıştı. Akabinde araya giren Koronavirüs tehdidi sonrasında durum sakinleşmişti.

Oysa 12 Temmuz’da Ermeni ordusunun başlattığı saldırı, 2016’dan sonra meydana gelen en şiddetli çatışma olarak kayıtlara geçti. Üstelik taraflar arasında sorunun başladığı 1988’den bu yana çatışmanın Azerbaycan-Ermenistan sınırında yaşanması bir anda dünyanın dikkatini çekti. Lakin saldırının yapıldığı Tovuz diğer sebeplerle de dikkat çeken bir bölge.

O sebeplerden ilki, Tovuz’un bölgenin en mühim enerji projelerine ev sahipliği yapması olarak kabul edilebilir. Bilindiği gibi, Ermeni saldırısı beklentinin aksine Karabağ’ın kuzeyindeki enerji hatlarının geçtiği Tovuz’dan yapıldı. Tovuz, Azerbaycan’ı siyasi ve ekonomik açıdan batıya açan kapı, ülkenin en önemli uluslararası petrol ve doğalgaz hatları ile karayolları oradan geçer.

Nitekim Bakü-Tiflis-Ceyhan petrol hattı, TANAP’ın başlangıcı olan Güney Kafkasya doğalgaz hattı, Bakü- Tiflis- Kars demiryolu hattı ve Bakü-Gürcistan karayolu gibi önemli projelerin geçiş güzergahı olan Tovuz’a saldırı, Azerbaycan’ın can damarına olduğu gibi, projelerde payı olan diğer devletlerin de çıkarlarına saldırmak anlamına geldi. O nedenle Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan, saldırıyı “Ermenistan’ın çapını aşan” bir olay olarak değerlendirdi.

Saldırı yalnızca Azerbaycan’a karşı değil

Anlaşılan, Ermenistan ve arkasındaki güçler, saldırı bölgesini rast gele seçmediler. Özellikle son zamanlarda Türkiye’nin Suriye ve Kuzey Afrika’da artan etkinliğine paralel olarak Azerbaycan ile askeri-mali işbirliği anlaşması yapması ve iki ülkenin askeri tatbikatlara ilgi göstermesi, Ermenistan’ı gizlice destekleyen güçlerin hoşuna gitmeyen hususlar oldu.

Diğer yandan Türkiye’nin doğalgaz payında Azerbaycan’ın giderek diğer rakiplerini geçmesi gibi hususlar Ermenistan’ın arkasındaki güçleri daha fazla rahatsız etti. Bu ihtimal, Ermenistan Savunma Bakanlığı yetkilisi tarafından yapılan bir açıklama ile adeta teyit edilmiş durumda. Zira projelerde taraf olan devlet ve şirketlerin rahat olması gerektiğinin altı çizilen açıklama ile projelerin Ermenistan’ın eline geçmesi halinde Azerbaycan’dan daha iyi koruma sağlanacağı vurgulandı ve böylece çatışmalar için neden Tovuz’un seçildiğine dair şüpheler de kuvvetlendi.

Ancak Tovuz’un seçilmesi sadece enerji hatları ile ilgili olmasa gerek. Zira Ermeniler Kuzey Karabağ diye adlandırdıkları bölgeye hak iddia ediyorlar. Hatta uzun vadede Gence ve Mingeçevir hattını da ele geçirmek istediklerini zaman zaman basın ve medyalarında dile getiriyorlar. Tabii bunu kendilerince gerekçelendiren adımlar da atıyorlar. Örneğin, 2018 yılında Samvel Karapetyan adlı bir Ermeni araştırmacı, Rusya’da “Kuzey Artsah” (Karabağ) adında bir kitap yayınlattı. Kitapta, Tovuz ve Kazak bölgelerinde yapılan saha çalışması ile Ermeni tarih ve kültürü, mimari eserleri ve kiliseleri üzerinde durduğunu iddia eden Karapetyan, kitabın kapağında Tovuz-Kazak bölgelerini içine alan “Kuzey Artsah” dediği bir haritaya da yer verdi. Kitap Rusya’da 200 civarındaki üniversite ve kütüphaneye gönderildi. Dolayısıyla bu çeşit yayınlar bile Tovuz’la ilgili Ermenilerin hangi niyette olduğunu bilmek açısından önemlidir.

Ermenistan’ın iç sorunları ve olası Koronavirüs etkisi

Tovuz’un seçilmesinin bir sebebi de, Ermenistan’daki iç sorunlar nedeniyle halkın tepkisinin iktidar üzerinden başka hedeflere doğru yönlendirilmesi olabilir. Bilindiği gibi Ermenistan oldukça fakir ve dışa bağımlı bir ülke. Halkı ülkeyi terk ediyor ve nüfus hızla azalıyor. Aslında Ermenistan iktidarı da bu terk edişe yeşil ışık yakıyor çünkü dışarı gidenler, çalıştıkları ülkeden gönderdikleri paralar ile ailelerine katkı sağlıyorlar.

Diğer yandan Koronavirüs pandemisi nedeniyle ülke adeta felç olmuş durumda. Virüsle mücadelede başarılı olamayan Ermenistan, Fransa ve Rusya’dan yardım istedi. Bugün hâlâ her iki ülkeden uzmanlar Ermenistan’da çalışmalar yürütüyorlar. İşte böyle ağır bir ortamda, Başbakan Nikol Paşinyan, içte sorunlarla baş edememenin faturasını ağır ödeyeceğinin farkında olduğu için Azerbaycan ile sınırda çatışma başlatarak hedef şaşırtmayı amaçlamış olabilir.

Paşinyan pasifize edilebilir

Bu arada Tovuz saldırısına paralel olarak Paşinyan’ın pasifize edilmesi için düğmeye basılmış olması da ihtimallerden biri olarak sayılabilir. Özellikle saldırıdan sonra Rus medyası ve siyasi yorumcuları tarafından ileri sürülen iddialara bakılırsa, Paşinyan’ın “kulağının çekilmek istendiği” açıkça anlaşılabilir. Muhtemelen Ermenistan içerisindeki Paşinyan karşıtı güçler de bundan memnunlar.

Çatışmaların derhal durması için ilk günden itibaren açıklama yapan Rusya ise, aslında Paşinyan iktidarının zayıflamasından fazlasıyla memnun olacaktır. Bu sebeple Rus medyasında Paşinyan’a yönelik pek çok eleştiri görmek mümkün. Ayrıca saldırının ardından Paşinyan’ın KGAÖ’yü olaya katmak istemesi de şimdilik başarılı olamadı. Hatta Rus medyası da Paşinyan’ın KGAÖ çıkışını gereksiz bulmuş, onun elinin zayıfladığını iddia etti.

Çatışmalar Karabağ’a kayar mı?

Tovuz’da çatışmalar başladığından beri operasyonların Karabağ’a kayabileceği kamuoyunda konuşuluyor. Fakat bize göre bu, Ermenistan ordusunun Tovuz bölgesinde saldırıları durduracağı anlamına gelmiyor. Nitekim Tovuz’da Azerbaycan’ın olduğu kadar Türkiye’nin de sinir uçlarına dokunulacak saldırıların sürmesi görülebilir. Özellikle Türkiye Cumhurbaşkanı ile diğer üst düzey devlet yetkililerinin de sert açıklamalarından bunu okumak mümkündür. Bölgede her an sıcak çatışmaların kızışabileceği tahmin edilebilir.

Türkiye’nin Azerbaycan’a açık ve net şekilde destek açıklaması özellikle kuzey komşusu Rusya’yı rahatsız ediyor. Ermenistan iktidarının da bu rahatsızlıktan memnuniyet duyduğu beklenen bir husus, bu sebeple Tovuz’da saldırganlığını sürdürebilir.

Bundan sonra ne olabilir?

Tovuz’a saldırıdan sonra Azerbaycan halkı iktidardan Karabağ’da antiterör operasyonlarını başlatmasını talep ediyor. Ermeni tarafının operasyonların Karabağ’a kayma ihtimalinden rahatsızlık duyduğu anlaşılıyor.

Nitekim bir süre önce Ermenistan Cumhurbaşkanı, geçen günlerde de ayrılıkçı “Artsah (Karabağ) Cumhuriyeti” başkanının mevzilerdeki Ermeni askerlerinin yanına giderek ziyaretlerde bulunmaları ve onlara manevi “destek” vermeleri, farklı bir gelişme olmaz ise Karabağ’da yakında operasyonların başlama ihtimalini güçlendiriyor. Farklı bir gelişme derken, Azerbaycan iktidarının Karabağ’da operasyona başlamaması için Ermenistan ve ona akıl verenlerin, Tovuz’a baskı kurmaya çalışmalarını kastediyoruz.

Bu arada Azerbaycan iktidarının, bir süredir AGİT Minsk grubunun sorunu çözme konusunda ağır kaldığını söyleyerek “bıçağın kemiğe dayandığını” ima etmesi güç kullanarak işgaldeki toprakları kurtarmak istediğine işarettir. Dolayısıyla Karabağ’da operasyonların başlama ihtimali her geçen gün artmaya devam ediyor.

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fikir Turu’nun editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Bu yazı ilk kez 22 Temmuz 2020’de yayımlanmıştır.

Ramin Sadık
Ramin Sadık
Doç. Dr. Ramin Sadık - 1977’de Azerbaycan’da doğdu. 1999’da İstanbul Üniversitesi Tarih Bölümü’nden mezun oldu. 2003’de Marmara Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü’nde yüksek lisansını, yine aynı üniversitede 2009’da doktorasını tamamladı. 2010-2014 yıllarında Azerbaycan Muallimler Enstitüsü’nde öğretim üyeliği ve Azerbaycan Bilimler Akademisi’ne bağlı Şeki Regional Merkezi’nde bilim sekreterliği görevinde bulundu. 2014’te Türkiye’ye dönen Ramin Sadıgov halen Bayburt Üniversitesi’nde doktor öğretim üyesi olarak çalışıyor. Rusça ve İngilizce bilen Sadıgov, daha çok Kafkasya tarihi, Osmanlı-Rusya, Rusya-Azerbaycan, Rusya-Ermenistan ve Azerbaycan-Ermenistan ilişkileri üzerine, aynı zamanda Bolşevik Devrimi ile Rusya’nın 20. Yüzyıl başlarındaki askeri ve siyasi tarihi üzerine çalışmalar yapıyor.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

0
Would love your thoughts, please comment.x