İçinizdeki boşlukla nasıl mücadele edebilirsiniz?

“İçimde bir boşluk var.” Pek çok insan hayatının bir anında bu cümleyi söylemiş ve hissettiklerini tarif etmekte zorlanmıştır. Peki, nedir bu boşluk? Neden olur? Nasıl giderilebilir?

Belli durumlar karşısında çok yoğun duygular hissetmek mümkün, ama bir de madalyonun diğer yüzü var: Nereden geldiği, nasıl doldurulacağı bilinmeyen “boşluk” hissi.

İsviçre, Zürih Üniversitesi’nden psikoloji profesörü Christopher J. Hopwood, Psyche internet sitesinde yayımlanan yazısında duygusal “boşluğun” zarar verici olduğu kadar yeterince keşfedilmemiş bir olgu olduğunu ve daha iyi anlaşılmasının, insanların daha tatmin edici hayatlar yaşayabilmesini sağlayacağını anlatıyor.

Yazıdan önce çıkan bazı bölümlerini aktarıyoruz:

“Zihinsel olarak aşırı yüklü hissetmenin nasıl bir şey olduğunu hayal etmek zor değil. Düşünceleriniz birbiriyle yarışır, duygularınız yükselir ve önemsediğiniz insanlara saldırmak, kontrolsüzce ağlamak veya iyice düşünmüş olsaydınız vermeyeceğiniz kararlar almak gibi şeyler yapabilirsiniz. Çoğu insan hayatında en az bir kere, genellikle de yoğun stres altındayken böyle hissetmiştir. Yine çoğu insan, başka türden bir sıkıntılı deneyimi de yaşamıştır: Boşluk hissi.

Böyle hissettiğinizde, kötü haberlerin sizi üzmediğini, iyi haberlerin sizi mutlu etmediğini fark edersiniz. Önemli şeyler olduğunda bir şeyler hissetmeniz gerektiğini bilir, ancak hissetmezsiniz. Hedeflerinizi takip etmek için ne kadar çaba harcarsanız harcayın, başkaları sizi ne kadar önemsediğini gösterse ya da rahatsız edecek şeyler yapsa da, her şey filtrelenir ve boşluk hissedersiniz. (…) Dünyadan kopuk, sanki nereye gittiği belli olmayan bir trenin penceresinden hayatın geçip gitmesini izliyormuşsunuz gibisinizdir…

Bu deneyimi yaşamadıysanız, nasıl bir şey olduğunu tasavvur etmek zordur. Hatta kulağa, Budizm gibi dinlerde takip edilen sağlıklı kopuş gibi iyi bir şeymiş gibi bile gelebilir. Ancak tarif ettiğim (öznel boşluk veya kişinin kendi hayatından uzak kalma hissi, tatmin eksikliği, zorla var olma ve derin yalnızlık) ciddi bir ruh sağlığı semptomudur. Boşluk hisseden kişiler iş ve ilişkilerde sorunlar yaşar, intihar davranışı için daha yüksek risk altındadır ve genellikle ruh sağlığı tedavisi almakta zorluk çekerler.

Hem dingin kopuş hem de boşluk, dünyayla bağlantısız hissetmekle ilgili olsa da ikisi arasında önemli farklar vardır. Kopuş, sakin bir tatmin duygusuyla ilişkilendirilen ve insanların meditasyon yoluyla çalıştığı bir şeyken; boşluk, insanların umutsuzca kaçınmaya çalıştığı, hatta kendine zarar verme noktasına kadar varan korkulan bir durumdur. (…)

İki uç arasında…

Boşluğun kafa karıştırıcı bir özelliği, boş hissettiğini bildiren kişilerin aynı zamanda bazen çok fazla duyguyla dolu hissettiğini bildirmesi ve sıklıkla iki uç arasında gidip gelmesidir. (…) Boşluk, tarihsel olarak, aşırı öfke, üzüntü ve diğer duyguları, dürtüsel davranışları ve terk edilme endişelerini içeren nispeten ciddi bir psikiyatrik tanı olan borderline kişilik bozukluğunun bir belirtisi olarak kavramsallaştırılmıştır. Bu kişilerin genellikle çok fazla duyguya, düşünceye sahip oldukları ve çok aceleci davrandıkları düşünülür. Peki, aynı kişi neden hem çok boş hem de çok fazla duyguyla dolu hissedebilir?

En olası cevap, kimlik kavramında ya da bir kişinin kim olduğuna dair içsel duygusunda yatar. İyi gelişmiş bir benlik duygusuna sahip olmak hayata anlam katar, davranışları yönlendirir ve sıkıntı zamanlarında psikolojik bir kaynak olabilir. Bir kişi belirsiz, dağınık ve istikrarsız bir benlik duygusuna sahip olduğunda (borderline kişilik bozukluğu teşhisi konan kişilerde olduğu gibi) ne yapması ve neye önem vermesi gerektiği konusunda sorulara sahip olacaktır. Kimliği iyi bütünleşmemiş bazı kişiler, kim olduklarını anlamak için duygusal olarak yoğun çaba ve uyuşukluk dönemleri arasında gidip gelirler.

Meslektaşlarımla birlikte klinik çalışmalarımızda ve araştırmalarımızda yüzlerce insanla boşluk deneyimleri hakkında konuştuk. Nefes almalarına rağmen ölü hissettiklerini, herkesin sahip olduğu bir şeyi kaçırmış gibi düşündüklerini, kalplerinin olması gereken yerde bir delik olduğunu, hayatın başlamasını beklediklerini, ne için yaşayacaklarını bilmediklerini ve dünyanın bir parçası olmadıklarını hissettiklerini anlattılar. (…)

Fiziksel mi ruhsal mı?

Aklımızdaki sorulardan biri, boşluğun herkes tarafından büyük ölçüde aynı şekilde deneyimlenip deneyimlenmediği. Bir psikoterapist olarak yaptığım işte, boşluğu bedensel bir his, midede bir çukur veya göğüste bir delik olarak tanımlayan danışanlarım oldu. Bazıları da boşluğu psikolojik açıdan, anlam veya amaç eksikliği olarak tanımladılar. Bunlar aynı psikolojik olgunun farklı deneyimleri mi, yoksa tamamen farklı olgular mı? Tahminimce bunlar, kelimelerle ifade edilmesi zor bir olguyu deneyimlemenin iki yolu olsa da daha fazla araştırmaya ihtiyaç duyuyor.

Bir diğer önemli soru da boşluk ve duygusal yoğunluk uçlarının nasıl birlikte çalıştığıyla ilgili. Bir sarkaç gibi ileri geri sallanıyorlarsa, onları bir yönden diğerine neyin salladığını bilmek faydalı olacaktır. Bu tür kalıpları anlamak, insanların neden boş hissettiğini ve bunun nasıl kendine zarar veren davranışlara yol açtığını daha iyi anlamamızı sağlayacaktır.

Boşluk hissedenlere destek olmanın en etkili yollarına odaklanan çok az araştırma olsa da farklı teorik yönelimlerden çeşitli tedaviler geliştirilmiştir ve araştırmalar bunların hepsinin eşit derecede etkili olduğunu göstermektedir. Diyalektik davranış terapisi (DBT), zihinselleştirme temelli terapi (MBT) ve aktarım odaklı psikoterapi (TFP) gibi tedaviler, belirli açılardan farklılık gösterse de bazı temel ortak hedeflere sahiptir.

Bu tedavilerin her biri, insanların düşüncelerinin, duygularının ve davranışlarının daha fazla farkına varmalarına ve daha iyi bağlantı kurmaları için sakinleşmelerine yardımcı olmaya odaklanır. Örneğin DBT’de terapist, danışanın duygusal deneyimlerini doğrulamaya odaklanarak, bu duyguları kabul etmelerine ve bunlara nasıl yanıt verecekleri konusunda daha iyi seçimler yapmalarına yardımcı olur. MBT’de, danışanın o anda neler olduğunu, ne düşündüğünü ve hissettiğini, ayrıca yanındaki kişinin ne düşündüğünü ve hissettiğini düşünmesine yardımcı olmaya çalışılır. (…) TFP’de ise özellikle danışan ve terapist arasındaki ilişkiye odaklanılır, ancak danışanın diğer önemli ilişkilerle bağ kurmasına yardımcı olunur. Bu, danışanların geçmişteki olumsuz deneyimleri bugüne nasıl taşıdıklarını görmelerine, yoğun duyguları daha iyi anlamalarına ve boşluk gibi zor deneyimleri kabul etmeye ve başa çıkmaya daha istekli olmalarına yardımcı olabilir.

Amaç, bir terapistin yardımıyla bu süreçleri yavaşlatmayı öğrenerek insanların duygularını daha iyi yönetebilmeleri, bu duyguların nereden geldiği üzerine düşünebilmeleri ve onlara nasıl yanıt vereceklerine dair mantıklı kararlar alabilmeleridir. Her tedavi yaklaşımı, bunu, destekleyici, empatik ve güvenilir bir terapötik ilişki içinde yapmanın önemini vurgular.

Boşluğu doldurmak

Bir keresinde kendine zarar verme girişiminde bulunan bir danışanım olmuştu. Hastanede uyandığında o kadar başarısız olduğunu düşünüyordu ki kendi hayatına bile son verememişti. Hayatında derin bir anlam eksikliği olduğunu, (…) içindeki boşluğu doldurmak için yemek ve ihtiyacı olmadığını bildiği şeyleri satın almak gibi her türlü şeyi denediğini söylemişti, ama bunlar da işe yaramıyor gibiydi.

Terapide, yaşamının boş hissettiği ve anlam bulamadığı kısımlarından bahsettik ve bunları boş olmayan ve anlam bulabildiği kısımlardan ayırmaya çalıştık. Bunu yapmak için deneyimden kaçınmaya çalışmak yerine deneyime yaslanmayı öğrenmesi gerekiyordu. Gevşeme teknikleri kullandık ve onu çok fazla zorlamadan boşluk hissini deneyimlemeye teşvik ettim. Zamanla, benimle olan ilişkisinin ona nasıl anlam kazandırdığını anlatmaya başladı. (…)

İlişkilerin onun için anlam bulma ve boşluktan kaçınma yolu olduğunu keşfettikten sonra, ileriye giden bir yol gördü. Bir hayvan sahiplendi. Biraz ilerleme kaydettikten sonra ihtiyaç sahibi çocuklara akıl hocalığı yapmaya gönüllü oldu ve sonunda kalıcı dostluklar kurduğu bir sosyal kulübe katıldı. Boş hissettiği anlarda neler yapabileceğini bildiğinden emin olarak çalışmamızı sonlandırdık.

Psikologlar boşluk deneyimi hakkında daha fazla şey öğrendikçe, insan duygularının, kimliğin ve ilişkilerin nasıl iç içe geçtiği ve boşluk hissi ile mücadele edenlerin daha tatmin edici hayatlar yaşamalarına nasıl daha iyi yardımcı olunabileceği konusunda önemli içgörüler ortaya çıkacaktır.”

Bu yazı ilk kez 18 Aralık 2024’te yayımlanmıştır.

Christopher J. Hopwood’un Psyche internet sitesinde yayımlanan “Feeling nothing can be as devastating as feeling too much” başlıklı yazısından öne çıkan bazı bölümler Nevra Yaraç tarafından çevrilmiş ve editoryal katkısıyla yayına hazırlanmıştır. Yazının orijinaline ve tamamına aşağıdaki linkten erişebilirsiniz: https://psyche.co/ideas/feeling-nothing-can-be-as-devastating-as-feeling-too-much

Fikir Turu
Fikir Turuhttps://fikirturu.com/
Fikir Turu, yalnızca Türkiye’deki düşünce hayatını değil, dünyanın da ne düşündüğünü, tartıştığını okurlarına aktarmaya çalışıyor. Bu amaçla, İngilizce, Arapça, Rusça, Almanca ve Çince yazılmış önemli makalelerin belli başlı bölümlerini çevirerek, editoryal katkılarla okuruna sunmaya çalışıyor. Her makalenin orijinal metnine ve değerli çevirmen arkadaşlarımızın bilgilerine makalenin alt kısmındaki notlardan ulaşabilirsiniz.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

İçinizdeki boşlukla nasıl mücadele edebilirsiniz?

“İçimde bir boşluk var.” Pek çok insan hayatının bir anında bu cümleyi söylemiş ve hissettiklerini tarif etmekte zorlanmıştır. Peki, nedir bu boşluk? Neden olur? Nasıl giderilebilir?

Belli durumlar karşısında çok yoğun duygular hissetmek mümkün, ama bir de madalyonun diğer yüzü var: Nereden geldiği, nasıl doldurulacağı bilinmeyen “boşluk” hissi.

İsviçre, Zürih Üniversitesi’nden psikoloji profesörü Christopher J. Hopwood, Psyche internet sitesinde yayımlanan yazısında duygusal “boşluğun” zarar verici olduğu kadar yeterince keşfedilmemiş bir olgu olduğunu ve daha iyi anlaşılmasının, insanların daha tatmin edici hayatlar yaşayabilmesini sağlayacağını anlatıyor.

Yazıdan önce çıkan bazı bölümlerini aktarıyoruz:

“Zihinsel olarak aşırı yüklü hissetmenin nasıl bir şey olduğunu hayal etmek zor değil. Düşünceleriniz birbiriyle yarışır, duygularınız yükselir ve önemsediğiniz insanlara saldırmak, kontrolsüzce ağlamak veya iyice düşünmüş olsaydınız vermeyeceğiniz kararlar almak gibi şeyler yapabilirsiniz. Çoğu insan hayatında en az bir kere, genellikle de yoğun stres altındayken böyle hissetmiştir. Yine çoğu insan, başka türden bir sıkıntılı deneyimi de yaşamıştır: Boşluk hissi.

Böyle hissettiğinizde, kötü haberlerin sizi üzmediğini, iyi haberlerin sizi mutlu etmediğini fark edersiniz. Önemli şeyler olduğunda bir şeyler hissetmeniz gerektiğini bilir, ancak hissetmezsiniz. Hedeflerinizi takip etmek için ne kadar çaba harcarsanız harcayın, başkaları sizi ne kadar önemsediğini gösterse ya da rahatsız edecek şeyler yapsa da, her şey filtrelenir ve boşluk hissedersiniz. (…) Dünyadan kopuk, sanki nereye gittiği belli olmayan bir trenin penceresinden hayatın geçip gitmesini izliyormuşsunuz gibisinizdir…

Bu deneyimi yaşamadıysanız, nasıl bir şey olduğunu tasavvur etmek zordur. Hatta kulağa, Budizm gibi dinlerde takip edilen sağlıklı kopuş gibi iyi bir şeymiş gibi bile gelebilir. Ancak tarif ettiğim (öznel boşluk veya kişinin kendi hayatından uzak kalma hissi, tatmin eksikliği, zorla var olma ve derin yalnızlık) ciddi bir ruh sağlığı semptomudur. Boşluk hisseden kişiler iş ve ilişkilerde sorunlar yaşar, intihar davranışı için daha yüksek risk altındadır ve genellikle ruh sağlığı tedavisi almakta zorluk çekerler.

Hem dingin kopuş hem de boşluk, dünyayla bağlantısız hissetmekle ilgili olsa da ikisi arasında önemli farklar vardır. Kopuş, sakin bir tatmin duygusuyla ilişkilendirilen ve insanların meditasyon yoluyla çalıştığı bir şeyken; boşluk, insanların umutsuzca kaçınmaya çalıştığı, hatta kendine zarar verme noktasına kadar varan korkulan bir durumdur. (…)

İki uç arasında…

Boşluğun kafa karıştırıcı bir özelliği, boş hissettiğini bildiren kişilerin aynı zamanda bazen çok fazla duyguyla dolu hissettiğini bildirmesi ve sıklıkla iki uç arasında gidip gelmesidir. (…) Boşluk, tarihsel olarak, aşırı öfke, üzüntü ve diğer duyguları, dürtüsel davranışları ve terk edilme endişelerini içeren nispeten ciddi bir psikiyatrik tanı olan borderline kişilik bozukluğunun bir belirtisi olarak kavramsallaştırılmıştır. Bu kişilerin genellikle çok fazla duyguya, düşünceye sahip oldukları ve çok aceleci davrandıkları düşünülür. Peki, aynı kişi neden hem çok boş hem de çok fazla duyguyla dolu hissedebilir?

En olası cevap, kimlik kavramında ya da bir kişinin kim olduğuna dair içsel duygusunda yatar. İyi gelişmiş bir benlik duygusuna sahip olmak hayata anlam katar, davranışları yönlendirir ve sıkıntı zamanlarında psikolojik bir kaynak olabilir. Bir kişi belirsiz, dağınık ve istikrarsız bir benlik duygusuna sahip olduğunda (borderline kişilik bozukluğu teşhisi konan kişilerde olduğu gibi) ne yapması ve neye önem vermesi gerektiği konusunda sorulara sahip olacaktır. Kimliği iyi bütünleşmemiş bazı kişiler, kim olduklarını anlamak için duygusal olarak yoğun çaba ve uyuşukluk dönemleri arasında gidip gelirler.

Meslektaşlarımla birlikte klinik çalışmalarımızda ve araştırmalarımızda yüzlerce insanla boşluk deneyimleri hakkında konuştuk. Nefes almalarına rağmen ölü hissettiklerini, herkesin sahip olduğu bir şeyi kaçırmış gibi düşündüklerini, kalplerinin olması gereken yerde bir delik olduğunu, hayatın başlamasını beklediklerini, ne için yaşayacaklarını bilmediklerini ve dünyanın bir parçası olmadıklarını hissettiklerini anlattılar. (…)

Fiziksel mi ruhsal mı?

Aklımızdaki sorulardan biri, boşluğun herkes tarafından büyük ölçüde aynı şekilde deneyimlenip deneyimlenmediği. Bir psikoterapist olarak yaptığım işte, boşluğu bedensel bir his, midede bir çukur veya göğüste bir delik olarak tanımlayan danışanlarım oldu. Bazıları da boşluğu psikolojik açıdan, anlam veya amaç eksikliği olarak tanımladılar. Bunlar aynı psikolojik olgunun farklı deneyimleri mi, yoksa tamamen farklı olgular mı? Tahminimce bunlar, kelimelerle ifade edilmesi zor bir olguyu deneyimlemenin iki yolu olsa da daha fazla araştırmaya ihtiyaç duyuyor.

Bir diğer önemli soru da boşluk ve duygusal yoğunluk uçlarının nasıl birlikte çalıştığıyla ilgili. Bir sarkaç gibi ileri geri sallanıyorlarsa, onları bir yönden diğerine neyin salladığını bilmek faydalı olacaktır. Bu tür kalıpları anlamak, insanların neden boş hissettiğini ve bunun nasıl kendine zarar veren davranışlara yol açtığını daha iyi anlamamızı sağlayacaktır.

Boşluk hissedenlere destek olmanın en etkili yollarına odaklanan çok az araştırma olsa da farklı teorik yönelimlerden çeşitli tedaviler geliştirilmiştir ve araştırmalar bunların hepsinin eşit derecede etkili olduğunu göstermektedir. Diyalektik davranış terapisi (DBT), zihinselleştirme temelli terapi (MBT) ve aktarım odaklı psikoterapi (TFP) gibi tedaviler, belirli açılardan farklılık gösterse de bazı temel ortak hedeflere sahiptir.

Bu tedavilerin her biri, insanların düşüncelerinin, duygularının ve davranışlarının daha fazla farkına varmalarına ve daha iyi bağlantı kurmaları için sakinleşmelerine yardımcı olmaya odaklanır. Örneğin DBT’de terapist, danışanın duygusal deneyimlerini doğrulamaya odaklanarak, bu duyguları kabul etmelerine ve bunlara nasıl yanıt verecekleri konusunda daha iyi seçimler yapmalarına yardımcı olur. MBT’de, danışanın o anda neler olduğunu, ne düşündüğünü ve hissettiğini, ayrıca yanındaki kişinin ne düşündüğünü ve hissettiğini düşünmesine yardımcı olmaya çalışılır. (…) TFP’de ise özellikle danışan ve terapist arasındaki ilişkiye odaklanılır, ancak danışanın diğer önemli ilişkilerle bağ kurmasına yardımcı olunur. Bu, danışanların geçmişteki olumsuz deneyimleri bugüne nasıl taşıdıklarını görmelerine, yoğun duyguları daha iyi anlamalarına ve boşluk gibi zor deneyimleri kabul etmeye ve başa çıkmaya daha istekli olmalarına yardımcı olabilir.

Amaç, bir terapistin yardımıyla bu süreçleri yavaşlatmayı öğrenerek insanların duygularını daha iyi yönetebilmeleri, bu duyguların nereden geldiği üzerine düşünebilmeleri ve onlara nasıl yanıt vereceklerine dair mantıklı kararlar alabilmeleridir. Her tedavi yaklaşımı, bunu, destekleyici, empatik ve güvenilir bir terapötik ilişki içinde yapmanın önemini vurgular.

Boşluğu doldurmak

Bir keresinde kendine zarar verme girişiminde bulunan bir danışanım olmuştu. Hastanede uyandığında o kadar başarısız olduğunu düşünüyordu ki kendi hayatına bile son verememişti. Hayatında derin bir anlam eksikliği olduğunu, (…) içindeki boşluğu doldurmak için yemek ve ihtiyacı olmadığını bildiği şeyleri satın almak gibi her türlü şeyi denediğini söylemişti, ama bunlar da işe yaramıyor gibiydi.

Terapide, yaşamının boş hissettiği ve anlam bulamadığı kısımlarından bahsettik ve bunları boş olmayan ve anlam bulabildiği kısımlardan ayırmaya çalıştık. Bunu yapmak için deneyimden kaçınmaya çalışmak yerine deneyime yaslanmayı öğrenmesi gerekiyordu. Gevşeme teknikleri kullandık ve onu çok fazla zorlamadan boşluk hissini deneyimlemeye teşvik ettim. Zamanla, benimle olan ilişkisinin ona nasıl anlam kazandırdığını anlatmaya başladı. (…)

İlişkilerin onun için anlam bulma ve boşluktan kaçınma yolu olduğunu keşfettikten sonra, ileriye giden bir yol gördü. Bir hayvan sahiplendi. Biraz ilerleme kaydettikten sonra ihtiyaç sahibi çocuklara akıl hocalığı yapmaya gönüllü oldu ve sonunda kalıcı dostluklar kurduğu bir sosyal kulübe katıldı. Boş hissettiği anlarda neler yapabileceğini bildiğinden emin olarak çalışmamızı sonlandırdık.

Psikologlar boşluk deneyimi hakkında daha fazla şey öğrendikçe, insan duygularının, kimliğin ve ilişkilerin nasıl iç içe geçtiği ve boşluk hissi ile mücadele edenlerin daha tatmin edici hayatlar yaşamalarına nasıl daha iyi yardımcı olunabileceği konusunda önemli içgörüler ortaya çıkacaktır.”

Bu yazı ilk kez 18 Aralık 2024’te yayımlanmıştır.

Christopher J. Hopwood’un Psyche internet sitesinde yayımlanan “Feeling nothing can be as devastating as feeling too much” başlıklı yazısından öne çıkan bazı bölümler Nevra Yaraç tarafından çevrilmiş ve editoryal katkısıyla yayına hazırlanmıştır. Yazının orijinaline ve tamamına aşağıdaki linkten erişebilirsiniz: https://psyche.co/ideas/feeling-nothing-can-be-as-devastating-as-feeling-too-much

Fikir Turu
Fikir Turuhttps://fikirturu.com/
Fikir Turu, yalnızca Türkiye’deki düşünce hayatını değil, dünyanın da ne düşündüğünü, tartıştığını okurlarına aktarmaya çalışıyor. Bu amaçla, İngilizce, Arapça, Rusça, Almanca ve Çince yazılmış önemli makalelerin belli başlı bölümlerini çevirerek, editoryal katkılarla okuruna sunmaya çalışıyor. Her makalenin orijinal metnine ve değerli çevirmen arkadaşlarımızın bilgilerine makalenin alt kısmındaki notlardan ulaşabilirsiniz.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

0
Would love your thoughts, please comment.x