İran-İsrail çekişmesi: Vaatler savaşı ne söylüyor?

İsrail – İran arasındaki gerilim nisan ortası başka bir safhaya geçti. Daha büyük çaplı bir savaşın tatbikatı niteliğinde olan bu süreç neyi gösterdi? İran’dan ne bekleniyordu, ne oldu? Sepah bu işin neresinde? Devrim Muhafızları Ordusu’nun amacı neydi? Gizem Tok Afacan yazdı.

İsrail ve İran arasındaki gölge savaşı Nisan ayı ortasında yeni bir safhaya geçti. İsrail’in Nisan ayı başında Şam’daki İran büyükelçiliği yerleşkesinde bulunan konsolosluk binasını vurması, ardından İran’ın İsrail’e ilk kez doğrudan saldırı düzenlemesi ve İsrail’in de misilleme olarak İsfahan’a yönelik saldırısı, Ortadoğu’da birçok tartışmaya yol açsa da aslında her iki ülkenin de askerî ve stratejik düzeyleri hakkında da epey fikir vermiş oldu.

Her iki taraf için daha büyük çaplı bir savaşın tatbikatı niteliğinde olan bu süreç tarafların güvenlik kapasitesi ve kabiliyetlerinin karnesi niteliğinde de oldu.

İran’dan ne bekleniyordu, ne oldu?

İsrail’in Şam saldırısı sonrasında İran’ın ne yapabileceği tartışma konusuydu ve genel olarak dört senaryo üzerinde duruluyordu:

  1. İran’ın cevabı asimetrik düzeyde ve bölge dışında olacak
  2. İran, Hizbullah gibi unsurları kullanarak vekalet savaşı uygulayacak
  3. Şii milisleri kullanarak Irak ya da Suriye’de ABD’yi hedef alacak
  4. İran İsrail içinde bir noktaya askerî saldırı düzenleyecek ya da üst düzey bir İsrailli yetkiliyi öldürecek

Ama bu dört seçenek dışında, üzerinde pek durulmayan başka bir seçenek gerçekleşti. 13 Nisan 2024 gecesinde Devrim Muhafızları Ordusu (Sepah), Arteş (İran düzenli ordusu) ve polis teşkilatının katılımıyla İsrail’e karşı “Gerçek Vaat Operasyonu” (‘Emeliyyât-i Ve’de Sâdik) düzenlendi.

SİHA’ların fırlatılması ile başlanan saldırı ilk olarak ABD tarafından rapor edildi, daha sonra İsrail ordusu tarafından onaylandı. Saldırı, İran Silahlı Kuvvetleri’nin ortak katılımıyla gerçekleştirilse de operasyonun lokomotifi Sepah olarak görülüyor.

Sepah’ın gücü

İslam Devrimi Muhafızları Ordusu (Sepah-i Pasdaran-i İnkilâb-i İslâmi) olarak bilinen Sepah, İran İslam Devrimi’nden sonra devrimi korumak amacıyla Ayetullah Humeyni tarafından 1979 yılında kuruldu. Devrime katılan farklı milis gruplarının birleşmesiyle kurulan Sepah, ilk zamanlar paramiliter bir yapıydı. 1980-1988 İran-Irak Savaşı’ndaki etkin rolü ve edindiği tecrübeler neticesinde zamanla kurumsallaşarak kara, hava ve deniz kuvvetleri kuruldu. Bölgesel operasyonlarının yönetilmesi için oluşturulan Kudüs Gücü elit ordusu ve kadınların örtünmesinden, sokakta uygunsuz bulunan davranışlara karışmaya kadar günlük hayatın bekçileri niteliğindeki Besic milis teşkilatı da Sepah’a bağlı.

Gerçek Vaat operasyonu, Sepah’ın füze ve SİHA teknolojisinde ulaşmış olduğu noktayı somut bir şekilde gösterdi. Operasyonun Sepah açısından bir diğer önemi, füze ve SİHA’ların birlikte kullanıldığı birçok tatbikat yapılmasına rağmen bu taktiğin gerçek bir operasyonda ilk defa kullanılması.

Gerçek Vaat operasyonuyla İran ulaşmış olduğu askerî ve stratejik kapasitesini göstererek hem caydırıcılığını artırdı hem de Devrim Muhafızları Ordusu’na yüklediği anlamın gerekçelerini İran toplumuna bir kez daha anlatabilme fırsatı elde etti.  Unutmayalım ki İran-Irak Savaşı (1980-1988) sonrasında Devrim Muhafızları Ordusu’nun nüfuzu güvenlik sektörü dışında siyasi, ekonomik ve sosyal alanda da perçinlenmişti.

1989 yılında Ali Hamaney’in yeni devrim lideri, Ekber Haşimi Rafsancani’nin ise cumhurbaşkanı seçilmesi sebebiyle savaş sonrası dönem yeni bir siyasi ortamda şekillendi. Rafsanjani, Sepah’ın profesyonel bir orduya dönüştürülmesine önem verdi. 1990 yılından itibaren Hamaney devrim liderliği makamını güçlendirmek için desteğine ihtiyaç duyduğu Sepah’ı siyasi alanda güçlü tuttu.  Savaş sonrası emekli Sepah subaylarının önemli siyasi pozisyonlara gelmesi de Sepah’ın siyasi gücünü artmasına neden oldu. Ayrıca, İran Anayasası’nın 148’inci maddesinde, “Silahlı güçler, barış zamanında imar ve yatırım işlerinde kullanılabilir.” ifadesi Sepah’ın savaş sonrası dönemde ekonomik yönden güçlenmesinin yolunu açtı. “Bonyad” adı verilen vakıf şirketlerinde emekli Sepah subayları aktif görev alırken, savaş sonrası alt yapı faaliyetlerini yürütmek amacıyla kurulan Hatem-ül-Enbiya Yapı Karargâhı da Sepah’ın ekonomik gücünün artmasını sağladı. Besic milis teşkilatı ise toplumsal alanda sunduğu olanaklar ile aile, eğitim ve iş hayatında rejim taraftarı halka “fayda” sağlarken rejim karşıtı halk için sosyal alanda en büyük baskı unsuru haline geldi.

İran’ın güvenlik kültüründe stratejik sabır ve intikam

İran’ın güvenlik kültürü elementleri arasında “stratejik sabır” ve “intikam” kavramları önemli bir yer tutar. Fakat Kudüs gücü komutanı Kasım Süleymani’nin ABD tarafından Ocak 2020 yılında öldürülmesinden bu yana, İran askerî kayıplarını “telafi ettirecek” seviyede bir hamlede bulunmamıştı.  Dolayısıyla İran’ın uzun zamandır “stratejik sabır” seçeneğini uyguladığını öne sürebiliriz. İran’ın gösterdiği “stratejik sabrın” sonu İran tarafından başarılı olarak adlandırılan Gerçek Vaat Operasyonu ile “ödüllendirildi”.

Operasyonun İran açısından başarılı sonuçlanmasına sebep olabilecek diğer bir faktör ise saldırıyla beraber Amerika’ya verilen eş zamanlı mesajdı; ABD’nin hedef alınmadığı, fakat İsrail ile İran’a karşı bir operasyon düzenlendiği takdirde ABD’nin bölgedeki üslerinin güvende olmayacağı yönünde uyarı mesajıydı bu. İran tarafından bu ayrımın incelikle yapılması ile hem meşru müdafaa hakkını kullanan ülke olarak hareket edilmesi hem de ABD’nin olası saldırılarını önlemesi amaçlandı. İran’a ABD’ye yönelik bu mesajı verdiren şey aslında ABD’ye de “parmak sallayayım” niyeti değildi. İran, operasyonun İsrail’e karşı misilleme olarak yapıldığını vurgulamak istemişti. Her ne kadar İsrail kendini savundurmak için ABD’yi yanına çekmiş olsa da ABD’den İran’a karşı direkt bir saldırı gerçekleşmediği için İran bu hedefine ulaşmış oldu.

Gerçek Vaat operasyonunun İran açısından avantajlı konuma gelmesinde şüphesiz en somut göstergelerden biri de İsrail’in geçilemez olduğu iddia edilen Demir Kubbe savunma sisteminin yetersiz kalması.

İsrail’e göre İran tarafından gönderilen 170 SİHA, 30 güdümlü füzelerden hiçbiri İsrail’in hava sahasına ulaşmadı bununla beraber 110 balistik füzenin çok küçük bir kısmı İsrail’e ulaşabildi.[1] saldırıdan birkaç saat geçtikten sonra Tel Aviv’in yaptığı resmi açıklamaya göre İran’dan gönderilen füzelerin yüzde 99’unun İsrail Hava savunma sistemi tarafından etkisiz hale getirildi. İran’ın resmi haber ajansı IRNA, İran’dan tarafından yapılan resmi bir açıklama yerine İsrail gazetesi Ma’ariv’e referans vererek İsrail’in füzelerin yüzde 99’unu değil yüzde 84’ünü engellediği bilgisini paylaşıyor.[2] Yine ayrı rapora göre, Negev çölündeki Nevatim Üssü’nün İran füzeleri tarafından dört kez vurulduğu not ediliyor.

İran’da operasyonun başarısına istatiksel rakamlarla değinilmese de İran toplumu ve direniş ülkeleri halkları nazarındaki izlenimlere dair değerlendirmeler sıkça yapılıyor. İran İslami Danışma Meclisi eski üyesi Ali Motahari’ye göre, Gerçek Vaat operasyonu başarılı olarak tamamlandı. Ona göre, “direniş ekseni” ülkelerinde yaşayan halklar cesaretlendi, işgal altındaki Filistin halkının intikamı alındı.[3]

İran’ın defaatle savunduğu üzere bu operasyon İsrail’in Şam’daki saldırısına cevaben “caydırıcı” bir amaçla düzenlenmiş olsa da Netanyahu ve hükümetinin tepkisi İran’ın operasyonun caydırıcı olacağı yönündeki beklentisinden uzak olabilir. Her ne kadar İsrail 19 Nisan’da İsfahan’a İHA saldırısı düzenlese de İran, İsrail’in bu saldırısını gerçek bir misilleme olarak algılamıyor. İran Dışişleri Bakanı Amir Abdullahiyan İsrail’in gönderdiği bu drone’ları oyuncağa benzeterek İsrail’in saldırısını küçümsedi.[4] İsrail ve ABD medyasının, nükleer tesislerin hedef alındığı iddiasını gerçekçi bulmayan İran medyası nükleer tesislerin güvende olduğunu ve herhangi bir hasar verilmediğini vurguluyor.[5]

İran kendini nereye konumlandırmak istiyor?

Gerçek Vaat operasyonunun asıl önemli sonucu İran’ın bundan sonra kendini konumlandırmak istediği nokta. İran Orta Doğu’da yürüttüğü vekalet savaşları, Azerbaycan-Ermenistan çekişmesinden kaynaklanan Kafkasya’daki değişen jeopolitik dengeler ve İran halkının devrim aktörlerine karşı memnuniyetsizliği gibi birçok sorun İran’ı ihtiyatlı kalmaya zorluyor. Ayrıca, İran-Irak Savaşı’nın olumsuzlukları İran’ın devlet ve toplum hafızasında canlılığını hâlâ koruyor.

Bilindiği üzere İran, bundan önce “makul inkâr” taktiğini uygulayarak direkt saldırılardan kaçınıp asimetrik güç uygulamaktaydı. Fakat Gerçek Vaat Operasyonu, İran’ın güvenlik kültürünü yansıtan bir hamleydi. İran devleti İslam devriminin üzerinden 45 yıl geçmesine rağmen Devrim Muhafızları Ordusu ve düzenli ordusu olan Arteş’e aynı anda sahip. Geçmişte iki ordunun birleştirilmesi gündeme gelse de İran devletinin konvansiyonel ve asimetrik güce ihtiyaç duyuyor ve güvenlik pratiklerini bu denklemde sürdürüyor. Bu açıdan bakıldığında İran İslam Cumhuriyeti’nin 1979’dan itibaren yaratmaya çalıştığı güvenlik kültürü ile bu operasyonun uyumlu olduğu söylenebilir.

Devrim Muhafızları Ordusu “konvansiyonel” bir ordu gibi hareket ederek operasyonu İsrail’e direkt bir askerî saldırı olarak düzenleyerek vekalet savaşı dışında da etkinliğini ve “meşruiyetini” kanıtlamayı hedefledi. Operasyonun neticesinde, Devrim Muhafızları Ordusu direniş ekseni ülkelerindeki halkların dışında İran halkı karşısında da imaj tazeledi.[6] Sonuç olarak Gerçek Vaat operasyonu, İran devletinin İslam Devrimi’nden itibaren çizmek istediği imajı tazeleyen bir hamle oldu ve Orta Doğu’daki dengeleri için farklı bir dönemin miladını başlattı.

Gerçek Vaat Operasyonu hem İsrail hem de İran için bir öz değerlendirme sürecini gerekli kılıyor. İran’ın saldırısı ve İsrail’in verdiği karşılık esası itibariyle her iki devletin liderlerinin politik pozisyonlarına hizmet etmekten öteye gitmedi. İran uzun süreden beri sürdürdüğü askerî hazırlığın harekât sahasında bir değeri olduğunu ortaya koydu.

Netanyahu hükümeti ise saldırılar ile Gazze’deki insani durum nedeniyle kendisine tepki göstermeye başlayan ABD hükümetini yanına çekmeyi başardı. İngiltere’nin uçakları kaldırması ve Ürdün’ün hava sahasını açması da gelecekte oluşacak bir çatışmada ittifakların nasıl oluşacağını anlamamızı sağladı. İran’ın hamlesinin blöf olmadığını göz önünde bulundurmakta fayda olsa da İran bu operasyon ile vitesi artırmak değil tam tersi zamanı yavaşlatmak istedi. Gerçek Vaat Operasyonu sonrasında İran yönetimi ve Sepah komutanları gerilimi tırmandırmak istemediklerini vurgularken, Dinî Lider Hamaney silahlı kuvvetlere düşmanlarla mücadele etmek için teknik ve stratejik alanda yeniliklere devam etmeyi ve düşman yöntemlerini iyi analiz etmeyi öğütledi.[7] Bu sebepten dolayı mevcut asimetrik harekatları veya Lübnan’dan gelen Hizbullah saldırıları devam etse bile, İran kendini savaşın ortasında bulacağı senaryoları bertaraf etmek için askerî kapasitesini artırmaya yoğunlaşacaktır.

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fikir Turu’nun editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Bu yazı ilk kez 8 Mayıs 2024’te yayımlanmıştır.

[1] https://www.bbc.com/turkce/articles/c4n1je3j6xvo

[2] https://www.irna.ir/news/85449148/اذعان-رسانه-صهیونیستی-موشک-های-ایران-به-تاسیسات-هسته-ای-و-نظامی

[3] https://www.tasnimnews.com/fa/news/1403/01/26/3068440/تحلیل-علی-مطهری-درباره-عملیات-سپاه-غرورآفرین-و-عزت-بخش-بود

[4] https://tr.euronews.com/2024/04/20/iranli-bakan-israilin-isfahana-saldirisini-kucumsedi-sorusturmanin-surdugunu-soyledi

[5] https://donya-e-eqtesad.com/بخش-خبر-64/4062503-ماجرای-ریز-پرنده-ها

[6] https://basirat.ir/fa/news/358295/پاسخ-مقتدرانه-سپاه-پاسداران-به-جنایات-رژیم-صهیونیستی-|-اسرائیل-تنبیه-شد

[7] https://www.tasnimnews.com/tr/news/2024/04/21/3072654/ayetullah-hamaney-den-gerçek-vaat-operasyonu-yorumu

Gizem Tok Afacan
Gizem Tok Afacan
Gizem Tok Afacan - Kadir Has Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde doktor adayıdır. Boğaziçi Üniversitesi Tarih Bölümü’nden lisans, Kadir Has Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden ise yüksek lisansı derecesine sahiptir. Doktora tezini İran’ın Güvenlik Kültürü üzerine yazmaktadır. Yüksek lisans tezini ise Güvenlik aktörü olarak Avrupa Birliği’nin Güney Kafkasya Bölgeselleşme politikaları üzerine yazmıştır. Akademik ilgi alanlarını İran ve Kafkasya bölgesinin güvenlik çalışmaları oluşturmaktadır.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

İran-İsrail çekişmesi: Vaatler savaşı ne söylüyor?

İsrail – İran arasındaki gerilim nisan ortası başka bir safhaya geçti. Daha büyük çaplı bir savaşın tatbikatı niteliğinde olan bu süreç neyi gösterdi? İran’dan ne bekleniyordu, ne oldu? Sepah bu işin neresinde? Devrim Muhafızları Ordusu’nun amacı neydi? Gizem Tok Afacan yazdı.

İsrail ve İran arasındaki gölge savaşı Nisan ayı ortasında yeni bir safhaya geçti. İsrail’in Nisan ayı başında Şam’daki İran büyükelçiliği yerleşkesinde bulunan konsolosluk binasını vurması, ardından İran’ın İsrail’e ilk kez doğrudan saldırı düzenlemesi ve İsrail’in de misilleme olarak İsfahan’a yönelik saldırısı, Ortadoğu’da birçok tartışmaya yol açsa da aslında her iki ülkenin de askerî ve stratejik düzeyleri hakkında da epey fikir vermiş oldu.

Her iki taraf için daha büyük çaplı bir savaşın tatbikatı niteliğinde olan bu süreç tarafların güvenlik kapasitesi ve kabiliyetlerinin karnesi niteliğinde de oldu.

İran’dan ne bekleniyordu, ne oldu?

İsrail’in Şam saldırısı sonrasında İran’ın ne yapabileceği tartışma konusuydu ve genel olarak dört senaryo üzerinde duruluyordu:

  1. İran’ın cevabı asimetrik düzeyde ve bölge dışında olacak
  2. İran, Hizbullah gibi unsurları kullanarak vekalet savaşı uygulayacak
  3. Şii milisleri kullanarak Irak ya da Suriye’de ABD’yi hedef alacak
  4. İran İsrail içinde bir noktaya askerî saldırı düzenleyecek ya da üst düzey bir İsrailli yetkiliyi öldürecek

Ama bu dört seçenek dışında, üzerinde pek durulmayan başka bir seçenek gerçekleşti. 13 Nisan 2024 gecesinde Devrim Muhafızları Ordusu (Sepah), Arteş (İran düzenli ordusu) ve polis teşkilatının katılımıyla İsrail’e karşı “Gerçek Vaat Operasyonu” (‘Emeliyyât-i Ve’de Sâdik) düzenlendi.

SİHA’ların fırlatılması ile başlanan saldırı ilk olarak ABD tarafından rapor edildi, daha sonra İsrail ordusu tarafından onaylandı. Saldırı, İran Silahlı Kuvvetleri’nin ortak katılımıyla gerçekleştirilse de operasyonun lokomotifi Sepah olarak görülüyor.

Sepah’ın gücü

İslam Devrimi Muhafızları Ordusu (Sepah-i Pasdaran-i İnkilâb-i İslâmi) olarak bilinen Sepah, İran İslam Devrimi’nden sonra devrimi korumak amacıyla Ayetullah Humeyni tarafından 1979 yılında kuruldu. Devrime katılan farklı milis gruplarının birleşmesiyle kurulan Sepah, ilk zamanlar paramiliter bir yapıydı. 1980-1988 İran-Irak Savaşı’ndaki etkin rolü ve edindiği tecrübeler neticesinde zamanla kurumsallaşarak kara, hava ve deniz kuvvetleri kuruldu. Bölgesel operasyonlarının yönetilmesi için oluşturulan Kudüs Gücü elit ordusu ve kadınların örtünmesinden, sokakta uygunsuz bulunan davranışlara karışmaya kadar günlük hayatın bekçileri niteliğindeki Besic milis teşkilatı da Sepah’a bağlı.

Gerçek Vaat operasyonu, Sepah’ın füze ve SİHA teknolojisinde ulaşmış olduğu noktayı somut bir şekilde gösterdi. Operasyonun Sepah açısından bir diğer önemi, füze ve SİHA’ların birlikte kullanıldığı birçok tatbikat yapılmasına rağmen bu taktiğin gerçek bir operasyonda ilk defa kullanılması.

Gerçek Vaat operasyonuyla İran ulaşmış olduğu askerî ve stratejik kapasitesini göstererek hem caydırıcılığını artırdı hem de Devrim Muhafızları Ordusu’na yüklediği anlamın gerekçelerini İran toplumuna bir kez daha anlatabilme fırsatı elde etti.  Unutmayalım ki İran-Irak Savaşı (1980-1988) sonrasında Devrim Muhafızları Ordusu’nun nüfuzu güvenlik sektörü dışında siyasi, ekonomik ve sosyal alanda da perçinlenmişti.

1989 yılında Ali Hamaney’in yeni devrim lideri, Ekber Haşimi Rafsancani’nin ise cumhurbaşkanı seçilmesi sebebiyle savaş sonrası dönem yeni bir siyasi ortamda şekillendi. Rafsanjani, Sepah’ın profesyonel bir orduya dönüştürülmesine önem verdi. 1990 yılından itibaren Hamaney devrim liderliği makamını güçlendirmek için desteğine ihtiyaç duyduğu Sepah’ı siyasi alanda güçlü tuttu.  Savaş sonrası emekli Sepah subaylarının önemli siyasi pozisyonlara gelmesi de Sepah’ın siyasi gücünü artmasına neden oldu. Ayrıca, İran Anayasası’nın 148’inci maddesinde, “Silahlı güçler, barış zamanında imar ve yatırım işlerinde kullanılabilir.” ifadesi Sepah’ın savaş sonrası dönemde ekonomik yönden güçlenmesinin yolunu açtı. “Bonyad” adı verilen vakıf şirketlerinde emekli Sepah subayları aktif görev alırken, savaş sonrası alt yapı faaliyetlerini yürütmek amacıyla kurulan Hatem-ül-Enbiya Yapı Karargâhı da Sepah’ın ekonomik gücünün artmasını sağladı. Besic milis teşkilatı ise toplumsal alanda sunduğu olanaklar ile aile, eğitim ve iş hayatında rejim taraftarı halka “fayda” sağlarken rejim karşıtı halk için sosyal alanda en büyük baskı unsuru haline geldi.

İran’ın güvenlik kültüründe stratejik sabır ve intikam

İran’ın güvenlik kültürü elementleri arasında “stratejik sabır” ve “intikam” kavramları önemli bir yer tutar. Fakat Kudüs gücü komutanı Kasım Süleymani’nin ABD tarafından Ocak 2020 yılında öldürülmesinden bu yana, İran askerî kayıplarını “telafi ettirecek” seviyede bir hamlede bulunmamıştı.  Dolayısıyla İran’ın uzun zamandır “stratejik sabır” seçeneğini uyguladığını öne sürebiliriz. İran’ın gösterdiği “stratejik sabrın” sonu İran tarafından başarılı olarak adlandırılan Gerçek Vaat Operasyonu ile “ödüllendirildi”.

Operasyonun İran açısından başarılı sonuçlanmasına sebep olabilecek diğer bir faktör ise saldırıyla beraber Amerika’ya verilen eş zamanlı mesajdı; ABD’nin hedef alınmadığı, fakat İsrail ile İran’a karşı bir operasyon düzenlendiği takdirde ABD’nin bölgedeki üslerinin güvende olmayacağı yönünde uyarı mesajıydı bu. İran tarafından bu ayrımın incelikle yapılması ile hem meşru müdafaa hakkını kullanan ülke olarak hareket edilmesi hem de ABD’nin olası saldırılarını önlemesi amaçlandı. İran’a ABD’ye yönelik bu mesajı verdiren şey aslında ABD’ye de “parmak sallayayım” niyeti değildi. İran, operasyonun İsrail’e karşı misilleme olarak yapıldığını vurgulamak istemişti. Her ne kadar İsrail kendini savundurmak için ABD’yi yanına çekmiş olsa da ABD’den İran’a karşı direkt bir saldırı gerçekleşmediği için İran bu hedefine ulaşmış oldu.

Gerçek Vaat operasyonunun İran açısından avantajlı konuma gelmesinde şüphesiz en somut göstergelerden biri de İsrail’in geçilemez olduğu iddia edilen Demir Kubbe savunma sisteminin yetersiz kalması.

İsrail’e göre İran tarafından gönderilen 170 SİHA, 30 güdümlü füzelerden hiçbiri İsrail’in hava sahasına ulaşmadı bununla beraber 110 balistik füzenin çok küçük bir kısmı İsrail’e ulaşabildi.[1] saldırıdan birkaç saat geçtikten sonra Tel Aviv’in yaptığı resmi açıklamaya göre İran’dan gönderilen füzelerin yüzde 99’unun İsrail Hava savunma sistemi tarafından etkisiz hale getirildi. İran’ın resmi haber ajansı IRNA, İran’dan tarafından yapılan resmi bir açıklama yerine İsrail gazetesi Ma’ariv’e referans vererek İsrail’in füzelerin yüzde 99’unu değil yüzde 84’ünü engellediği bilgisini paylaşıyor.[2] Yine ayrı rapora göre, Negev çölündeki Nevatim Üssü’nün İran füzeleri tarafından dört kez vurulduğu not ediliyor.

İran’da operasyonun başarısına istatiksel rakamlarla değinilmese de İran toplumu ve direniş ülkeleri halkları nazarındaki izlenimlere dair değerlendirmeler sıkça yapılıyor. İran İslami Danışma Meclisi eski üyesi Ali Motahari’ye göre, Gerçek Vaat operasyonu başarılı olarak tamamlandı. Ona göre, “direniş ekseni” ülkelerinde yaşayan halklar cesaretlendi, işgal altındaki Filistin halkının intikamı alındı.[3]

İran’ın defaatle savunduğu üzere bu operasyon İsrail’in Şam’daki saldırısına cevaben “caydırıcı” bir amaçla düzenlenmiş olsa da Netanyahu ve hükümetinin tepkisi İran’ın operasyonun caydırıcı olacağı yönündeki beklentisinden uzak olabilir. Her ne kadar İsrail 19 Nisan’da İsfahan’a İHA saldırısı düzenlese de İran, İsrail’in bu saldırısını gerçek bir misilleme olarak algılamıyor. İran Dışişleri Bakanı Amir Abdullahiyan İsrail’in gönderdiği bu drone’ları oyuncağa benzeterek İsrail’in saldırısını küçümsedi.[4] İsrail ve ABD medyasının, nükleer tesislerin hedef alındığı iddiasını gerçekçi bulmayan İran medyası nükleer tesislerin güvende olduğunu ve herhangi bir hasar verilmediğini vurguluyor.[5]

İran kendini nereye konumlandırmak istiyor?

Gerçek Vaat operasyonunun asıl önemli sonucu İran’ın bundan sonra kendini konumlandırmak istediği nokta. İran Orta Doğu’da yürüttüğü vekalet savaşları, Azerbaycan-Ermenistan çekişmesinden kaynaklanan Kafkasya’daki değişen jeopolitik dengeler ve İran halkının devrim aktörlerine karşı memnuniyetsizliği gibi birçok sorun İran’ı ihtiyatlı kalmaya zorluyor. Ayrıca, İran-Irak Savaşı’nın olumsuzlukları İran’ın devlet ve toplum hafızasında canlılığını hâlâ koruyor.

Bilindiği üzere İran, bundan önce “makul inkâr” taktiğini uygulayarak direkt saldırılardan kaçınıp asimetrik güç uygulamaktaydı. Fakat Gerçek Vaat Operasyonu, İran’ın güvenlik kültürünü yansıtan bir hamleydi. İran devleti İslam devriminin üzerinden 45 yıl geçmesine rağmen Devrim Muhafızları Ordusu ve düzenli ordusu olan Arteş’e aynı anda sahip. Geçmişte iki ordunun birleştirilmesi gündeme gelse de İran devletinin konvansiyonel ve asimetrik güce ihtiyaç duyuyor ve güvenlik pratiklerini bu denklemde sürdürüyor. Bu açıdan bakıldığında İran İslam Cumhuriyeti’nin 1979’dan itibaren yaratmaya çalıştığı güvenlik kültürü ile bu operasyonun uyumlu olduğu söylenebilir.

Devrim Muhafızları Ordusu “konvansiyonel” bir ordu gibi hareket ederek operasyonu İsrail’e direkt bir askerî saldırı olarak düzenleyerek vekalet savaşı dışında da etkinliğini ve “meşruiyetini” kanıtlamayı hedefledi. Operasyonun neticesinde, Devrim Muhafızları Ordusu direniş ekseni ülkelerindeki halkların dışında İran halkı karşısında da imaj tazeledi.[6] Sonuç olarak Gerçek Vaat operasyonu, İran devletinin İslam Devrimi’nden itibaren çizmek istediği imajı tazeleyen bir hamle oldu ve Orta Doğu’daki dengeleri için farklı bir dönemin miladını başlattı.

Gerçek Vaat Operasyonu hem İsrail hem de İran için bir öz değerlendirme sürecini gerekli kılıyor. İran’ın saldırısı ve İsrail’in verdiği karşılık esası itibariyle her iki devletin liderlerinin politik pozisyonlarına hizmet etmekten öteye gitmedi. İran uzun süreden beri sürdürdüğü askerî hazırlığın harekât sahasında bir değeri olduğunu ortaya koydu.

Netanyahu hükümeti ise saldırılar ile Gazze’deki insani durum nedeniyle kendisine tepki göstermeye başlayan ABD hükümetini yanına çekmeyi başardı. İngiltere’nin uçakları kaldırması ve Ürdün’ün hava sahasını açması da gelecekte oluşacak bir çatışmada ittifakların nasıl oluşacağını anlamamızı sağladı. İran’ın hamlesinin blöf olmadığını göz önünde bulundurmakta fayda olsa da İran bu operasyon ile vitesi artırmak değil tam tersi zamanı yavaşlatmak istedi. Gerçek Vaat Operasyonu sonrasında İran yönetimi ve Sepah komutanları gerilimi tırmandırmak istemediklerini vurgularken, Dinî Lider Hamaney silahlı kuvvetlere düşmanlarla mücadele etmek için teknik ve stratejik alanda yeniliklere devam etmeyi ve düşman yöntemlerini iyi analiz etmeyi öğütledi.[7] Bu sebepten dolayı mevcut asimetrik harekatları veya Lübnan’dan gelen Hizbullah saldırıları devam etse bile, İran kendini savaşın ortasında bulacağı senaryoları bertaraf etmek için askerî kapasitesini artırmaya yoğunlaşacaktır.

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fikir Turu’nun editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Bu yazı ilk kez 8 Mayıs 2024’te yayımlanmıştır.

[1] https://www.bbc.com/turkce/articles/c4n1je3j6xvo

[2] https://www.irna.ir/news/85449148/اذعان-رسانه-صهیونیستی-موشک-های-ایران-به-تاسیسات-هسته-ای-و-نظامی

[3] https://www.tasnimnews.com/fa/news/1403/01/26/3068440/تحلیل-علی-مطهری-درباره-عملیات-سپاه-غرورآفرین-و-عزت-بخش-بود

[4] https://tr.euronews.com/2024/04/20/iranli-bakan-israilin-isfahana-saldirisini-kucumsedi-sorusturmanin-surdugunu-soyledi

[5] https://donya-e-eqtesad.com/بخش-خبر-64/4062503-ماجرای-ریز-پرنده-ها

[6] https://basirat.ir/fa/news/358295/پاسخ-مقتدرانه-سپاه-پاسداران-به-جنایات-رژیم-صهیونیستی-|-اسرائیل-تنبیه-شد

[7] https://www.tasnimnews.com/tr/news/2024/04/21/3072654/ayetullah-hamaney-den-gerçek-vaat-operasyonu-yorumu

Gizem Tok Afacan
Gizem Tok Afacan
Gizem Tok Afacan - Kadir Has Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde doktor adayıdır. Boğaziçi Üniversitesi Tarih Bölümü’nden lisans, Kadir Has Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden ise yüksek lisansı derecesine sahiptir. Doktora tezini İran’ın Güvenlik Kültürü üzerine yazmaktadır. Yüksek lisans tezini ise Güvenlik aktörü olarak Avrupa Birliği’nin Güney Kafkasya Bölgeselleşme politikaları üzerine yazmıştır. Akademik ilgi alanlarını İran ve Kafkasya bölgesinin güvenlik çalışmaları oluşturmaktadır.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

0
Would love your thoughts, please comment.x