İran, Rusya için pazarlık kozu mu?

Trump döneminde Moskova-Washington yakınlaşması, Tahran’da neden alarm zillerini çaldırıyor? İran, büyük güçler arasında bir pazarlık kozuna mı dönüşüyor? Rusya, ABD ile anlaşmak için müttefikini gözden çıkarır mı?

Donald Trump’ın başkanlığa seçilmesinin ardından jeopolitik fay hatları yeniden hareketlenirken, küresel güçler arasında geniş kapsamlı etkileri olacak yeni dinamikler ortaya çıkıyor. Bunlar arasında Moskova ve Washington arasında, Tahran’da kaygı uyandıran bir gelişme olan, geçici de olsa bir yakınlaşma yer alıyor.

Nikita Smagin, Carnegie Endowment için kaleme aldığı analizinde, Rusya’nın ABD ile ilişkilerini geliştirme çabalarında İran’ın bir koz haline gelebileceğine dair İran’da artan endişeleri ele alıyor.

Yazıdan öne çıkan bölümleri aktarıyoruz:

“Donald Trump’ın ABD Başkanı olarak göreve başlamasının ardından Moskova ve Washington arasında başlayan yakınlaşma, sadece Ukrayna’daki savaşın sona ermesine değil, aynı zamanda uzun süredir devam eden diplomatik sorunların sonucunu da şekillendirebileceğine dair umutları canlandırdı. İran, Moskova ve Washington arasındaki diplomatik gidiş gelişlerde bir pazarlık kozu haline gelebileceği endişesiyle gelişmeleri tedirginlikle izliyor.

Trump ile Rus mevkidaşı Vladimir Putin arasında kısa süre önce gerçekleşen telefon görüşmesi Tahran’ın kuşkularını daha da artırdı. Tahran için en endişe verici olan Beyaz Saray’ın Putin ve Trump’ın “İran’ın asla İsrail’i yok edecek bir konumda olmaması gerektiği görüşünü paylaştıklarını” açıklamasıydı. İran’ın nükleer programına yönelik bir İsrail saldırısının her zamankinden daha yakın göründüğü göz önüne alındığında, bu Moskova’nın Washington’la ilişkileri düzeltmek gibi daha büyük bir amaç uğruna Tahran’ı feda etmeye hazır olduğu şeklinde okunabilir. Peki bunda doğruluk payı var mı?

Rusya ve İran arasındaki şüphelerde yeni bir şey yok. Gerçekten de Moskova’nın niyetlerine karşı duyulan ihtiyatlılık hem İranlı siyasi elitler hem de toplumun geneli arasında uzun zamandır yaygın. Bunun sayısız nedeni var. Rus İmparatorluğu ve Sovyetler Birliği’nin İran’a askeri müdahaleleri ve son dönemde Moskova’nın İran’ın nükleer programına ilişkin Birleşmiş Milletler kararlarına karşı oy kullanmayı reddetmesi gibi. Dolayısıyla İranlıların Moskova’nın kendilerine ihanet edeceği yönündeki korkuları şaşırtıcı değil.

Ancak bugünkü durum birkaç yıl öncesine kıyasla çok farklı. Batı’nın Rusya’yı 2022’de Ukrayna’ya yönelik topyekûn işgalinin ardından izole etme çabalarının ardından İran ile ilişkiler Kremlin için bir öncelik haline geldi. İran artık önemli bir askeri ortak ve Moskova’nın Kuzey-Güney Ulaşım Koridoru gibi bazı büyük uluslararası projeleri için hayati önem taşıyor.

Buna ek olarak, İran’la ilişkilerin ısınması Kremlin’in onlarca yıllık Batı’ya sırtını dönme stratejisiyle örtüşüyor. Batı ile daha iyi ilişkilerin, özellikle de Rusya’nın hala pek çok Batı yaptırımının hedefi olduğu düşünüldüğünde, Kremlin için gerçekten ulaşılabilir olduğuna dair herhangi bir garanti de yok. İran’ın kendi deneyimi, yaptırımların uygulanmasının kolay ancak kaldırılmasının son derece zor olduğunu gösteriyor. Kremlin Trump’la bir anlaşma yapmayı başarsa bile, Rusya hala Avrupa Birliği, Japonya ve Kanada dahil olmak üzere diğer ülkeler tarafından yaptırımlara tabi tutuluyor. Başka bir deyişle, yaptırımların hafifletilmesi uzun ve karmaşık bir süreç olacaktır.

Kremlin’in birdenbire Rusya’nın geleceğinin Batı’da olduğuna inanmaya başlaması da olası değil. Elbette Rus yetkililer yaptırımların kaldırılmasını sağlamaya ya da Batılı şirketleri Rus pazarına geri çekmeye çalışabilir. Ancak, Ukrayna ile ilgili müzakerelerin sonucu ne olursa olsun, çok tartışılan “Doğu’ya dönüş” Rus dış politikasının mihenk taşı olmaya devam edecektir.

Batılı olmayan ülkelerle daha yakın ilişkiler Rusya için önemli bir hedef olduğu sürece, Moskova’nın İran’ı feda etmesi zor olacaktır. İran ekonomik, lojistik ve yeni uluslararası işbirliği biçimleri için bir test alanı olarak çok önemlidir. Bu nedenlerle Trump-Putin görüşmeleri Moskova ile Tahran arasındaki uzun vadeli ilişkilere bir tehdit oluşturmuyor.

Ancak kısa vadede bu süreçte bazı pürüzler çıkabilir. Şu anda Orta Doğu’daki durum İran’ın pozisyonunu dramatik bir şekilde değiştirebilecek nitelikte. İsrail’in İran’ın nükleer tesislerini vurma ihtimali her geçen gün artıyor. Trump’ın İran’ın dini liderine gönderdiği son mektup da aynı sonuca işaret ediyordu. Mektupta ABD, Tahran’a nükleer programını sona erdirecek yeni bir anlaşma imzalaması için iki ay süre tanıyor, aksi takdirde ciddi sonuçlarla karşılaşacağını belirtiyordu.

İsrail ya da ABD’nin İran’ı vurması halinde Rusya’nın vereceği tepkiyi tahmin etmek zor değil. Moskova böyle bir saldırıyı rejim değişikliğine ya da iç savaşa yol açabileceği endişesiyle kınayacaktır ki bu da Rusya’nın son yıllarda İran’a yaptığı tüm yatırımları tehlikeye atacaktır. Moskova aynı zamanda İran’ın nükleer silah edinmesini de istemiyor.

Moskova için ideal netice, Tahran ile Washington arasında varılacak bir nükleer anlaşmaya dahil olması, belki de böyle bir anlaşmanın uygulanmasını sağlama rolünü üstlenmesi olacaktır. Bu nedenle Kremlin, ABD ile İran arasındaki görüşmelerde arabulucu olmayı kabul etti. Tek sorun, bu görüşmelerin henüz başlamamış olması çünkü İran kendisine karşı güç kullanılması tehdidi altında Trump ile görüşmeyi reddetti. Böyle devam ederse Rusya’nın arabuluculuğuna gerek kalmayacak ve askeri bir senaryo en olası senaryo haline gelecektir.

Rusya’nın İran’ı bir saldırıdan korumaya çalışması mümkün değil zira ABD ve İsrail ile doğrudan karşı karşıya gelme riski çok büyük. Rus askeri teçhizatının İran’a satılması bile böyle bir çatışmanın seyri üzerinde çok az etkiye sahip olacaktır. Birkaç hava savunma birimi ve savaş uçağı Tahran’ı ABD ve İsrail’in birleşik gücünden koruyamaz.

Tüm bunlar Rusya’nın, Washington’un İran’la askeri bir çatışmaya girmesi halinde müdahil olmayacağı konusunda ABD’ye zımnen güvence vermeye çalışacağı anlamına geliyor. Rusya ciddi anlamda sonucu etkilemeyi ümit edemeyeceğine göre, tarafsızlığını Washington’a Ukrayna savaşı konusunda iki tarafın daha geniş kapsamlı bir anlaşmaya varmasına yardımcı olabilecek bir taviz olarak sunmak daha mantıklı. Orta Doğu’daki büyük bir kriz Moskova’da çözülmeyecek; ABD-İran-İsrail üçgeninde çözülecek. Rusya ise bu durumda kenarda olayları izlemeye mahkûm.”

Bu yazı ilk kez 18 Nisan 2025’te yayımlanmıştır.

Nikita Smagin, Carnegie Endowment web sitesinde yayınlanan “Will Moscow Help Washington “Solve” the Iranian Problem?” başlıklı yazıdan öne çıkan bazı bölümler Caner Köseler tarafından çevrilmiş ve editoryal katkısıyla yayına hazırlanmıştır. Yazıların orijinaline aşağıdaki linklerden erişebilirsiniz: https://carnegieendowment.org/russia-eurasia/politika/2025/04/russia-usa-iran-relationship?lang=en

Fikir Turu
Fikir Turuhttps://fikirturu.com/
Fikir Turu, yalnızca Türkiye’deki düşünce hayatını değil, dünyanın da ne düşündüğünü, tartıştığını okurlarına aktarmaya çalışıyor. Bu amaçla, İngilizce, Arapça, Rusça, Almanca ve Çince yazılmış önemli makalelerin belli başlı bölümlerini çevirerek, editoryal katkılarla okuruna sunmaya çalışıyor. Her makalenin orijinal metnine ve değerli çevirmen arkadaşlarımızın bilgilerine makalenin alt kısmındaki notlardan ulaşabilirsiniz.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

İran, Rusya için pazarlık kozu mu?

Trump döneminde Moskova-Washington yakınlaşması, Tahran’da neden alarm zillerini çaldırıyor? İran, büyük güçler arasında bir pazarlık kozuna mı dönüşüyor? Rusya, ABD ile anlaşmak için müttefikini gözden çıkarır mı?

Donald Trump’ın başkanlığa seçilmesinin ardından jeopolitik fay hatları yeniden hareketlenirken, küresel güçler arasında geniş kapsamlı etkileri olacak yeni dinamikler ortaya çıkıyor. Bunlar arasında Moskova ve Washington arasında, Tahran’da kaygı uyandıran bir gelişme olan, geçici de olsa bir yakınlaşma yer alıyor.

Nikita Smagin, Carnegie Endowment için kaleme aldığı analizinde, Rusya’nın ABD ile ilişkilerini geliştirme çabalarında İran’ın bir koz haline gelebileceğine dair İran’da artan endişeleri ele alıyor.

Yazıdan öne çıkan bölümleri aktarıyoruz:

“Donald Trump’ın ABD Başkanı olarak göreve başlamasının ardından Moskova ve Washington arasında başlayan yakınlaşma, sadece Ukrayna’daki savaşın sona ermesine değil, aynı zamanda uzun süredir devam eden diplomatik sorunların sonucunu da şekillendirebileceğine dair umutları canlandırdı. İran, Moskova ve Washington arasındaki diplomatik gidiş gelişlerde bir pazarlık kozu haline gelebileceği endişesiyle gelişmeleri tedirginlikle izliyor.

Trump ile Rus mevkidaşı Vladimir Putin arasında kısa süre önce gerçekleşen telefon görüşmesi Tahran’ın kuşkularını daha da artırdı. Tahran için en endişe verici olan Beyaz Saray’ın Putin ve Trump’ın “İran’ın asla İsrail’i yok edecek bir konumda olmaması gerektiği görüşünü paylaştıklarını” açıklamasıydı. İran’ın nükleer programına yönelik bir İsrail saldırısının her zamankinden daha yakın göründüğü göz önüne alındığında, bu Moskova’nın Washington’la ilişkileri düzeltmek gibi daha büyük bir amaç uğruna Tahran’ı feda etmeye hazır olduğu şeklinde okunabilir. Peki bunda doğruluk payı var mı?

Rusya ve İran arasındaki şüphelerde yeni bir şey yok. Gerçekten de Moskova’nın niyetlerine karşı duyulan ihtiyatlılık hem İranlı siyasi elitler hem de toplumun geneli arasında uzun zamandır yaygın. Bunun sayısız nedeni var. Rus İmparatorluğu ve Sovyetler Birliği’nin İran’a askeri müdahaleleri ve son dönemde Moskova’nın İran’ın nükleer programına ilişkin Birleşmiş Milletler kararlarına karşı oy kullanmayı reddetmesi gibi. Dolayısıyla İranlıların Moskova’nın kendilerine ihanet edeceği yönündeki korkuları şaşırtıcı değil.

Ancak bugünkü durum birkaç yıl öncesine kıyasla çok farklı. Batı’nın Rusya’yı 2022’de Ukrayna’ya yönelik topyekûn işgalinin ardından izole etme çabalarının ardından İran ile ilişkiler Kremlin için bir öncelik haline geldi. İran artık önemli bir askeri ortak ve Moskova’nın Kuzey-Güney Ulaşım Koridoru gibi bazı büyük uluslararası projeleri için hayati önem taşıyor.

Buna ek olarak, İran’la ilişkilerin ısınması Kremlin’in onlarca yıllık Batı’ya sırtını dönme stratejisiyle örtüşüyor. Batı ile daha iyi ilişkilerin, özellikle de Rusya’nın hala pek çok Batı yaptırımının hedefi olduğu düşünüldüğünde, Kremlin için gerçekten ulaşılabilir olduğuna dair herhangi bir garanti de yok. İran’ın kendi deneyimi, yaptırımların uygulanmasının kolay ancak kaldırılmasının son derece zor olduğunu gösteriyor. Kremlin Trump’la bir anlaşma yapmayı başarsa bile, Rusya hala Avrupa Birliği, Japonya ve Kanada dahil olmak üzere diğer ülkeler tarafından yaptırımlara tabi tutuluyor. Başka bir deyişle, yaptırımların hafifletilmesi uzun ve karmaşık bir süreç olacaktır.

Kremlin’in birdenbire Rusya’nın geleceğinin Batı’da olduğuna inanmaya başlaması da olası değil. Elbette Rus yetkililer yaptırımların kaldırılmasını sağlamaya ya da Batılı şirketleri Rus pazarına geri çekmeye çalışabilir. Ancak, Ukrayna ile ilgili müzakerelerin sonucu ne olursa olsun, çok tartışılan “Doğu’ya dönüş” Rus dış politikasının mihenk taşı olmaya devam edecektir.

Batılı olmayan ülkelerle daha yakın ilişkiler Rusya için önemli bir hedef olduğu sürece, Moskova’nın İran’ı feda etmesi zor olacaktır. İran ekonomik, lojistik ve yeni uluslararası işbirliği biçimleri için bir test alanı olarak çok önemlidir. Bu nedenlerle Trump-Putin görüşmeleri Moskova ile Tahran arasındaki uzun vadeli ilişkilere bir tehdit oluşturmuyor.

Ancak kısa vadede bu süreçte bazı pürüzler çıkabilir. Şu anda Orta Doğu’daki durum İran’ın pozisyonunu dramatik bir şekilde değiştirebilecek nitelikte. İsrail’in İran’ın nükleer tesislerini vurma ihtimali her geçen gün artıyor. Trump’ın İran’ın dini liderine gönderdiği son mektup da aynı sonuca işaret ediyordu. Mektupta ABD, Tahran’a nükleer programını sona erdirecek yeni bir anlaşma imzalaması için iki ay süre tanıyor, aksi takdirde ciddi sonuçlarla karşılaşacağını belirtiyordu.

İsrail ya da ABD’nin İran’ı vurması halinde Rusya’nın vereceği tepkiyi tahmin etmek zor değil. Moskova böyle bir saldırıyı rejim değişikliğine ya da iç savaşa yol açabileceği endişesiyle kınayacaktır ki bu da Rusya’nın son yıllarda İran’a yaptığı tüm yatırımları tehlikeye atacaktır. Moskova aynı zamanda İran’ın nükleer silah edinmesini de istemiyor.

Moskova için ideal netice, Tahran ile Washington arasında varılacak bir nükleer anlaşmaya dahil olması, belki de böyle bir anlaşmanın uygulanmasını sağlama rolünü üstlenmesi olacaktır. Bu nedenle Kremlin, ABD ile İran arasındaki görüşmelerde arabulucu olmayı kabul etti. Tek sorun, bu görüşmelerin henüz başlamamış olması çünkü İran kendisine karşı güç kullanılması tehdidi altında Trump ile görüşmeyi reddetti. Böyle devam ederse Rusya’nın arabuluculuğuna gerek kalmayacak ve askeri bir senaryo en olası senaryo haline gelecektir.

Rusya’nın İran’ı bir saldırıdan korumaya çalışması mümkün değil zira ABD ve İsrail ile doğrudan karşı karşıya gelme riski çok büyük. Rus askeri teçhizatının İran’a satılması bile böyle bir çatışmanın seyri üzerinde çok az etkiye sahip olacaktır. Birkaç hava savunma birimi ve savaş uçağı Tahran’ı ABD ve İsrail’in birleşik gücünden koruyamaz.

Tüm bunlar Rusya’nın, Washington’un İran’la askeri bir çatışmaya girmesi halinde müdahil olmayacağı konusunda ABD’ye zımnen güvence vermeye çalışacağı anlamına geliyor. Rusya ciddi anlamda sonucu etkilemeyi ümit edemeyeceğine göre, tarafsızlığını Washington’a Ukrayna savaşı konusunda iki tarafın daha geniş kapsamlı bir anlaşmaya varmasına yardımcı olabilecek bir taviz olarak sunmak daha mantıklı. Orta Doğu’daki büyük bir kriz Moskova’da çözülmeyecek; ABD-İran-İsrail üçgeninde çözülecek. Rusya ise bu durumda kenarda olayları izlemeye mahkûm.”

Bu yazı ilk kez 18 Nisan 2025’te yayımlanmıştır.

Nikita Smagin, Carnegie Endowment web sitesinde yayınlanan “Will Moscow Help Washington “Solve” the Iranian Problem?” başlıklı yazıdan öne çıkan bazı bölümler Caner Köseler tarafından çevrilmiş ve editoryal katkısıyla yayına hazırlanmıştır. Yazıların orijinaline aşağıdaki linklerden erişebilirsiniz: https://carnegieendowment.org/russia-eurasia/politika/2025/04/russia-usa-iran-relationship?lang=en

Fikir Turu
Fikir Turuhttps://fikirturu.com/
Fikir Turu, yalnızca Türkiye’deki düşünce hayatını değil, dünyanın da ne düşündüğünü, tartıştığını okurlarına aktarmaya çalışıyor. Bu amaçla, İngilizce, Arapça, Rusça, Almanca ve Çince yazılmış önemli makalelerin belli başlı bölümlerini çevirerek, editoryal katkılarla okuruna sunmaya çalışıyor. Her makalenin orijinal metnine ve değerli çevirmen arkadaşlarımızın bilgilerine makalenin alt kısmındaki notlardan ulaşabilirsiniz.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

0
Would love your thoughts, please comment.x