İsrail, ABD’yi kaybediyor mu?

İsrail'in en güçlü müttefikinde bile kamuoyu giderek daha fazla İsrail karşıtı hale geliyor. ABD kamuoyunun yüzde 53’ü İsrail’e olumsuz bakıyor, yüzde 43’ü ise İsrail’in soykırım yaptığını düşünüyor. Trump yönetimi de İsrail’in eylemlerinden rahatsız. ABD-İsrail ittifakı çatlıyor mu?

Bu hafta Birleşmiş Milletler Genel Kurulu toplantısı devam ederken aralarında Avustralya, İngiltere, Kanada ve Fransa’nın da olduğu çok sayıda “İsrail’in sarsılmaz destekçisi” ülke Filistin’in bağımsızlığını tanıdı. Bu arada ABD’de de İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun pervasız eylemlerine tepkiler giderek artıyor. Bu gelişmeler ışığında The Economist dergisi Netanyahu’nun ABD ile ilişkilerini ele bir yazı yayımladı. Yazıdan öne çıkan bölümleri aktarıyoruz:

“İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu 14 Eylül’de, ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio’ya Kudüs’ün en kutsal yerinde bulunan 2000 yıllık Batı Duvarı’nı gösterip iki ülke arasındaki ittifakın “az önce dokunduğumuz taşlar kadar güçlü ve dayanıklı” olduğunu ilan etti. Ne yazık ki, yanılıyor.

Netanyahu her ne kadar ABD ile ilişkilerin sağlamlığı konusunda iyimser mesajlar verse de tablo farklı. Başbakanın politikaları Trump yönetimini öfkelendirdi; buna rağmen İsrail, ittifakın temellerindeki çatlakları görmezden geliyor. ABD’de Demokrat seçmenler İsrail’den uzun süredir uzaklaşıyor, Cumhuriyetçiler arasında da desteğin azaldığı görülüyor. Amerikan kamuoyunun desteğini hızla kaybetmek, düşmanlıklarla çevrili ve yalnızca 10 milyon nüfusa sahip İsrail için ciddi bir risk anlamına geliyor.

Anketler Netanyahu açısından hiç iç açı değil

ABD’deki anket sonuçları şaşırtıcı. Filistinliler yerine İsrail’i destekleyen ABD’li yetişkinlerin oranı 25 yılın en düşük seviyesinde. 2022’de ABD’li yetişkinlerin yüzde 42’si İsrail’e olumsuz bakıyordu; şimdi bu oran yüzde 53. YouGov/Economist’in yakın zamanda yaptığı bir ankete göre, ABD’li yetişkinlerin yüzde 43’ü İsrail’in Gazze’de soykırım yaptığını düşünüyor. Son üç yılda, 50 yaşın üzerindeki Demokratlar arasında İsrail’e karşı olumsuz görüşler 23 puan arttı.

50 yaşın altındaki Cumhuriyetçiler arasında destek eşit olarak bölünmüş durumda, 2022’de İsrail’e destek yüzde 63 idi. 2018 ile 2021 arasında, Filistinliler yerine İsraillileri destekleyen 30 yaşın altındaki Evanjelik Hıristiyanların oranı yüzde 69’dan yüzde 34’e düştü. Kamuoyu araştırma kuruluşları bu değişimin kalıcı olduğunu düşünüyor.

Neler ters gitti?

Demokratlar açısından anlaşmazlık, özellikle genç kuşaklarda, değerler üzerinden şekilleniyor. ABD’nin kölelik ve sömürgecilik geçmişine yönelik tepkiler, baskı altındaki Filistinlilerle İsrailli yerleşimciler arasında yapılan karşılaştırmalara yansıyor. Bu benzetme çoğu zaman tartışmalı olsa da İsrail siyasetinin giderek sağa kayması bu algıyı pekiştiriyor. Öte yandan Netanyahu, İsrail’i açık biçimde Cumhuriyetçi kanadın safına yerleştirdi.

Cumhuriyetçi seçmenlerin desteğindeki düşüş, çatışan inançlardan çok, farklı çıkarlarla ilgilidir. Vergi mükelleflerinin paralarının Ukrayna’yı desteklemek için kullanılmasına duyulan öfke, İsrail’in 948’deki bağımsızlığından bu yana İsrail’e verdiği yaklaşık 300 milyar dolara da yansıyor. İsrail’in Katar ve Suriye’ye yönelik saldırıları, Trump’ın bölgesel barış yaratma çabalarını baltaladı. Paranın nerede olduğunu bilen Başkan Trump gibi Cumhuriyetçilerin bir kısmı da desteğini Körfez monarşilerine yönlendirmeye başladı.

Gazze’deki savaş bu gerilimi daha da artırdı. Açlıktan ölen çocuklara ait görüntüler Amerikan kamuoyunda büyük bir infial yaratıyor. Öte yandan Tucker Carlson gibi bazı Cumhuriyetçi yorumcular, İsrail’in İran’a saldırarak ABD’yi yeni bir Orta Doğu savaşına sürükleyebileceği endişesini dile getiriyor. İsrail’e yöneltilen eleştiriler karşısında sıkça gündeme gelen antisemitizm suçlamaları ise, aşırı ve haksız kullanıldıkça inandırıcılığını yitiriyor. Bu durum, İsrail’in yanı sıra tüm dünyadaki Yahudi toplulukları için de olumsuz sonuçlar doğuruyor.

İsrail-ABD ittifakı dağıldı mı?

İsrail ve Amerikan hükümetleri geçmişte de anlaşmazlığa düşmüştü. Askerleri ise her zamankinden daha yakın ve Haziran ayında ilk kez İran’a karşı birlikte savaştılar. Gazze savaşı bittiğinde ve yeni bir İsrail başbakanı göreve geldiğinde, İsrail’in ABD ile yakın olma isteği yeniden ortaya çıkacaktır.

“İsrail’in Orta Doğu’daki hakimiyeti, ABD’nin onu görmezden gelemeyeceği anlamına geliyor”, diyorlar. Bu, kendini beğenmişliktir. Kamuoyundaki uzun vadeli değişimler, hükümetler arasındaki anlaşmazlıklardan daha tehlikelidir. Her ne kadar ivme kazanmaları yavaş olsa da tersine çevrilmesi zordur. Seçmenler fikirlerini değiştirdiğinde, siyasi tabular aniden çökebilir.

İsrail’in askeri desteği, on yıllık bir anlaşmayla güvence altında. Yılda 3,8 milyar dolar yardım öngören mevcut anlaşma 2028’de sona erecek ve yeniden müzakere edilecek. Ancak İsrail, Trump’ın yeniden seçilmesi halinde bu yardımı kesebileceğinden kaygılı. Bu nedenle anlaşmanın ‘ortaklık’ temelinde yenilenmesini talep ediyor. İsrail açısından doğrudan nakit akışı, teknoloji paylaşımı ve gelişmiş silahlara erişimin garanti altına alınması kadar kritik görülmüyor. Özellikle savaş koşullarında…

Yeni bir vizyon

Netanyahu’nun halefinin işleri düzeltebileceğini varsaymak yanlış olur. İsrail de bir demokrasidir; ancak birçok seçmenin milliyetçi-dini sağcıları desteklediği bölünmüş bir demokrasidir. Gazze, çatışmalar dursa bile açık bir yara olarak kalacaktır. Güçlü gruplar, yerleşim yerlerini genişletmeye ve Gazze ile Batı Şeria’nın bazı bölgelerini ilhak etmeye kararlı.

Netanyahu, İsrail’i “dış desteğe ihtiyaç duymadan kendi askeri gücüyle varlığını sürdürebilecek bir ülke” olarak niteledi.  Gazze’deki savaş sürerken ve Arap başkentlerine yönelik tehditler devam ederken, İsrail askeri üstünlüğünün ülkeyi daha güvenli kılacağına inanıyor. Ancak bu güç odaklı, kendi kendine yeterli olma vizyonu ciddi bir yanılgı taşıyor. Böyle bir yaklaşım, İsrail’in vazgeçilmez müttefikini kendisinden uzaklaştırma riskini beraberinde getiriyor. İsrail açısından bu, yapılabilecek en tehlikeli stratejik hata olur.”

Bu yazı ilk kez 24 Eylül 2025’te yayımlanmıştır.

The Economist’te yayınlanan “ How Israel is losing America ” başlıklı analizden böklümler Mustafa Alkan tarafından çevrilmiş editoryal katkısı ile yayına hazırlanmıştır. Yazının orijinaline aşağıdaki linkten erişebilirsiniz. https://www.economist.com/leaders/2025/09/18/how-israel-is-losing-america

Fikir Turu
Fikir Turuhttps://fikirturu.com/
Fikir Turu, yalnızca Türkiye’deki düşünce hayatını değil, dünyanın da ne düşündüğünü, tartıştığını okurlarına aktarmaya çalışıyor. Bu amaçla, İngilizce, Arapça, Rusça, Almanca ve Çince yazılmış önemli makalelerin belli başlı bölümlerini çevirerek, editoryal katkılarla okuruna sunmaya çalışıyor. Her makalenin orijinal metnine ve değerli çevirmen arkadaşlarımızın bilgilerine makalenin alt kısmındaki notlardan ulaşabilirsiniz.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

İsrail, ABD’yi kaybediyor mu?

İsrail'in en güçlü müttefikinde bile kamuoyu giderek daha fazla İsrail karşıtı hale geliyor. ABD kamuoyunun yüzde 53’ü İsrail’e olumsuz bakıyor, yüzde 43’ü ise İsrail’in soykırım yaptığını düşünüyor. Trump yönetimi de İsrail’in eylemlerinden rahatsız. ABD-İsrail ittifakı çatlıyor mu?

Bu hafta Birleşmiş Milletler Genel Kurulu toplantısı devam ederken aralarında Avustralya, İngiltere, Kanada ve Fransa’nın da olduğu çok sayıda “İsrail’in sarsılmaz destekçisi” ülke Filistin’in bağımsızlığını tanıdı. Bu arada ABD’de de İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun pervasız eylemlerine tepkiler giderek artıyor. Bu gelişmeler ışığında The Economist dergisi Netanyahu’nun ABD ile ilişkilerini ele bir yazı yayımladı. Yazıdan öne çıkan bölümleri aktarıyoruz:

“İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu 14 Eylül’de, ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio’ya Kudüs’ün en kutsal yerinde bulunan 2000 yıllık Batı Duvarı’nı gösterip iki ülke arasındaki ittifakın “az önce dokunduğumuz taşlar kadar güçlü ve dayanıklı” olduğunu ilan etti. Ne yazık ki, yanılıyor.

Netanyahu her ne kadar ABD ile ilişkilerin sağlamlığı konusunda iyimser mesajlar verse de tablo farklı. Başbakanın politikaları Trump yönetimini öfkelendirdi; buna rağmen İsrail, ittifakın temellerindeki çatlakları görmezden geliyor. ABD’de Demokrat seçmenler İsrail’den uzun süredir uzaklaşıyor, Cumhuriyetçiler arasında da desteğin azaldığı görülüyor. Amerikan kamuoyunun desteğini hızla kaybetmek, düşmanlıklarla çevrili ve yalnızca 10 milyon nüfusa sahip İsrail için ciddi bir risk anlamına geliyor.

Anketler Netanyahu açısından hiç iç açı değil

ABD’deki anket sonuçları şaşırtıcı. Filistinliler yerine İsrail’i destekleyen ABD’li yetişkinlerin oranı 25 yılın en düşük seviyesinde. 2022’de ABD’li yetişkinlerin yüzde 42’si İsrail’e olumsuz bakıyordu; şimdi bu oran yüzde 53. YouGov/Economist’in yakın zamanda yaptığı bir ankete göre, ABD’li yetişkinlerin yüzde 43’ü İsrail’in Gazze’de soykırım yaptığını düşünüyor. Son üç yılda, 50 yaşın üzerindeki Demokratlar arasında İsrail’e karşı olumsuz görüşler 23 puan arttı.

50 yaşın altındaki Cumhuriyetçiler arasında destek eşit olarak bölünmüş durumda, 2022’de İsrail’e destek yüzde 63 idi. 2018 ile 2021 arasında, Filistinliler yerine İsraillileri destekleyen 30 yaşın altındaki Evanjelik Hıristiyanların oranı yüzde 69’dan yüzde 34’e düştü. Kamuoyu araştırma kuruluşları bu değişimin kalıcı olduğunu düşünüyor.

Neler ters gitti?

Demokratlar açısından anlaşmazlık, özellikle genç kuşaklarda, değerler üzerinden şekilleniyor. ABD’nin kölelik ve sömürgecilik geçmişine yönelik tepkiler, baskı altındaki Filistinlilerle İsrailli yerleşimciler arasında yapılan karşılaştırmalara yansıyor. Bu benzetme çoğu zaman tartışmalı olsa da İsrail siyasetinin giderek sağa kayması bu algıyı pekiştiriyor. Öte yandan Netanyahu, İsrail’i açık biçimde Cumhuriyetçi kanadın safına yerleştirdi.

Cumhuriyetçi seçmenlerin desteğindeki düşüş, çatışan inançlardan çok, farklı çıkarlarla ilgilidir. Vergi mükelleflerinin paralarının Ukrayna’yı desteklemek için kullanılmasına duyulan öfke, İsrail’in 948’deki bağımsızlığından bu yana İsrail’e verdiği yaklaşık 300 milyar dolara da yansıyor. İsrail’in Katar ve Suriye’ye yönelik saldırıları, Trump’ın bölgesel barış yaratma çabalarını baltaladı. Paranın nerede olduğunu bilen Başkan Trump gibi Cumhuriyetçilerin bir kısmı da desteğini Körfez monarşilerine yönlendirmeye başladı.

Gazze’deki savaş bu gerilimi daha da artırdı. Açlıktan ölen çocuklara ait görüntüler Amerikan kamuoyunda büyük bir infial yaratıyor. Öte yandan Tucker Carlson gibi bazı Cumhuriyetçi yorumcular, İsrail’in İran’a saldırarak ABD’yi yeni bir Orta Doğu savaşına sürükleyebileceği endişesini dile getiriyor. İsrail’e yöneltilen eleştiriler karşısında sıkça gündeme gelen antisemitizm suçlamaları ise, aşırı ve haksız kullanıldıkça inandırıcılığını yitiriyor. Bu durum, İsrail’in yanı sıra tüm dünyadaki Yahudi toplulukları için de olumsuz sonuçlar doğuruyor.

İsrail-ABD ittifakı dağıldı mı?

İsrail ve Amerikan hükümetleri geçmişte de anlaşmazlığa düşmüştü. Askerleri ise her zamankinden daha yakın ve Haziran ayında ilk kez İran’a karşı birlikte savaştılar. Gazze savaşı bittiğinde ve yeni bir İsrail başbakanı göreve geldiğinde, İsrail’in ABD ile yakın olma isteği yeniden ortaya çıkacaktır.

“İsrail’in Orta Doğu’daki hakimiyeti, ABD’nin onu görmezden gelemeyeceği anlamına geliyor”, diyorlar. Bu, kendini beğenmişliktir. Kamuoyundaki uzun vadeli değişimler, hükümetler arasındaki anlaşmazlıklardan daha tehlikelidir. Her ne kadar ivme kazanmaları yavaş olsa da tersine çevrilmesi zordur. Seçmenler fikirlerini değiştirdiğinde, siyasi tabular aniden çökebilir.

İsrail’in askeri desteği, on yıllık bir anlaşmayla güvence altında. Yılda 3,8 milyar dolar yardım öngören mevcut anlaşma 2028’de sona erecek ve yeniden müzakere edilecek. Ancak İsrail, Trump’ın yeniden seçilmesi halinde bu yardımı kesebileceğinden kaygılı. Bu nedenle anlaşmanın ‘ortaklık’ temelinde yenilenmesini talep ediyor. İsrail açısından doğrudan nakit akışı, teknoloji paylaşımı ve gelişmiş silahlara erişimin garanti altına alınması kadar kritik görülmüyor. Özellikle savaş koşullarında…

Yeni bir vizyon

Netanyahu’nun halefinin işleri düzeltebileceğini varsaymak yanlış olur. İsrail de bir demokrasidir; ancak birçok seçmenin milliyetçi-dini sağcıları desteklediği bölünmüş bir demokrasidir. Gazze, çatışmalar dursa bile açık bir yara olarak kalacaktır. Güçlü gruplar, yerleşim yerlerini genişletmeye ve Gazze ile Batı Şeria’nın bazı bölgelerini ilhak etmeye kararlı.

Netanyahu, İsrail’i “dış desteğe ihtiyaç duymadan kendi askeri gücüyle varlığını sürdürebilecek bir ülke” olarak niteledi.  Gazze’deki savaş sürerken ve Arap başkentlerine yönelik tehditler devam ederken, İsrail askeri üstünlüğünün ülkeyi daha güvenli kılacağına inanıyor. Ancak bu güç odaklı, kendi kendine yeterli olma vizyonu ciddi bir yanılgı taşıyor. Böyle bir yaklaşım, İsrail’in vazgeçilmez müttefikini kendisinden uzaklaştırma riskini beraberinde getiriyor. İsrail açısından bu, yapılabilecek en tehlikeli stratejik hata olur.”

Bu yazı ilk kez 24 Eylül 2025’te yayımlanmıştır.

The Economist’te yayınlanan “ How Israel is losing America ” başlıklı analizden böklümler Mustafa Alkan tarafından çevrilmiş editoryal katkısı ile yayına hazırlanmıştır. Yazının orijinaline aşağıdaki linkten erişebilirsiniz. https://www.economist.com/leaders/2025/09/18/how-israel-is-losing-america

Fikir Turu
Fikir Turuhttps://fikirturu.com/
Fikir Turu, yalnızca Türkiye’deki düşünce hayatını değil, dünyanın da ne düşündüğünü, tartıştığını okurlarına aktarmaya çalışıyor. Bu amaçla, İngilizce, Arapça, Rusça, Almanca ve Çince yazılmış önemli makalelerin belli başlı bölümlerini çevirerek, editoryal katkılarla okuruna sunmaya çalışıyor. Her makalenin orijinal metnine ve değerli çevirmen arkadaşlarımızın bilgilerine makalenin alt kısmındaki notlardan ulaşabilirsiniz.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

0
Would love your thoughts, please comment.x