İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, İsrail’in “Aksa Tufanı” savaşına vereceği tepkinin zaman alacağı ve Ortadoğu’nun çehresinin değişeceği tehdidinde bulundu. Bununla kastedilen ne? İşgalin, Hamas’ı ve direniş güçlerini ortadan kaldırmayı ilan ettiği Gazze Şeridi’nde hedeflerine ulaşma konusunda başarılı olması ne anlama geliyor?
İstanbul’da bulunan düşünce kuruluşu Vizyon Siyasi Kalkınma Merkezi Genel Müdürü Dr. Ahmed Atawna, Al Jazeera internet sitesi için kaleme aldığı makalesinde, işgalin yarattığı sorunları ve daha ileri gidilirse ülkeler arasında oluşabilecek olası sorunlara dair değerlendirmelerini aktarıyor. Atawna yazısında, Ortadoğu’da pek çok ülkede egemen olan yaklaşımı ortaya koyuyor.
Yazının öne çıkan bazı bölümlerini paylaşıyoruz:
İşgalin etkileri
“Gerçekleşen işgalin, askerleri ve toplumu yalnızca manevi olarak etkilemekle kalmadığına, aynı zamanda bölgedeki güç dengelerinde de büyük bir dengesizliğe yol açtığına; irade, kararlılık ve güç olursa İsrail’in yenilgiyle karşı karşıya kalacağının sinyalini verdiğine şüphe yok.
Peki, eğer işgal ordusunun, Batı’nın sınırsız desteği ve hatta Amerika’nın da tam ortaklığıyla Gazze Şeridi’ni yeniden işgal etme ve başta Hamas ordusu olmak üzere direniş güçlerinden kurtulma hedeflerinde başarılı olması durumunda tablo nasıl olurdu?
İsrail açısından bu; kuruluşundan bu yana çizdiği bölgedeki varlığı, nüfuzu ve niteliksel üstünlüğü gibi ordusunun da müdahale edilemeyecek güçte olduğunu ve hiçbir saldırıya müsamaha gösterilmeyeceği imajını yeniden tesis etmek anlamına geliyor.
Bu da caydırıcılık gücünü ve saygınlığını yeniden tesis etmek, “yenilmez ordu” fikrine duyulan saygıyı tekrar kazanmak demek.
Bu durum, Filistin sorununu tasfiye etmek ve çatışmayı Siyonist proje lehine çözmek için Batı Şeria ve Gazze Şeridi’nde yaşayan Filistinlilerin yeniden yerlerinden edilmesi yoluyla, Filistinlilerin haklarının tamamen inkar edilmesine yol açacaktır.”
İsrail’e göre çatışmanın çözümü
Makalenin yazarı Dr. Ahmed Atawna, yazısında İsrail Maliye Bakanı Bezalel Smotrich’in “çatışma çözümü” olarak bilinen plana atıfta bulunuyor. Bu plan kısaca, İsrail ve Filistinlilerin bir toprak üzerinde yaşayamayacaklarına, bunun için de İsraillilerin bu topraklar üzerinde hakimiyet kurması gerektiğine, artık çatışmayı yöneten taraf değil, savaşarak alan taraf olmaları gerektiğinden bahsediyor. Bunu ise ahlaki ve dinî yollarla elde edemeyeceklerine inandıkları için kan dökerek çözmeye çalıştıklarını anlatıyor okurlara.
Yazar Atawna, tespitlerine devam ediyor:
“Farklılıkları ne olursa olsun, Filistin direnişinin arkasında durmak, saldırıya uğramasını ve zayıflatılmasını önlemek bölge ülkelerinin çıkarına olacaktır. Çünkü bu zarar herkese yayılacaktır. Zira direniş öyle ya da böyle sadece Filistinliler için değil, birçok Arap ülkesinin milli güvenliği için de bir destek ve koruyucu konumundadır.
Filistin halkı tüm kazanımlarından mahrum kalabilir
Filistin açısından bu; Filistin halkının geçmiş yıllarda elde ettiği her şeyden mahrum bırakılması anlamı taşıyor.
Filistin topraklarındaki Filistinlilerin varlığı gerçek anlamda tehlike altında olacak.
Batı Şeria’daki Filistinliler, hatta 1948’de işgal edilen topraklarda yaşayan Filistinliler kendilerini yerlerinden edilme, başta Ürdün Haşimi Krallığı olmak üzere başka ülkelere sınır dışı edilme tehdidiyle karşı karşıya bulabilirler.
Ürdün ve Mısır için büyük tehlike
Özellikle Mısır ve Ürdün başta olmak üzere Arap dünyası açısından; İsrail’in Filistinlilerin Gazze Şeridi’nden sürülmesi hedefine ulaşması Mısır’ın ulusal güvenliğine stratejik tehdit oluşturacak ve derin bir kriz yaratacaktır.
Çünkü bu, Mısır’a genel olarak Filistin meselesini, özel olarak da Gazze Şeridi meselesinin üstlenilmesini dayatacak.
Siyonist-faşist sağın ‘Filistin, Ürdün’dür’ yönündeki tarihsel söyleminin gerçekleşmesi için Ürdün Krallığı, Batı Şeria’dan ve 1948’de işgal edilen topraklardan 3-4 milyon Filistinliyi almaya zorlanacaktır. Böylece, Smotrich’in anlaşmazlığı çözme planına göre Ürdün’de bir Filistin varlığının oluşması ve Filistin için alternatif vatan politikası tamamlanmış olacak.
Bu, Ürdün Krallığı’nı çökertmek ve ülkenin yapısını birden fazla düzeyde ve kökten değiştirmek anlamına geliyor.
“Direniş Ekseni”nin anlamı ve önemi
“Direniş Ekseni” olarak bilinen eksenin varlığı tehlikede çünkü Gazze Şeridi’ndeki direniş sona ererse ekseninin de rolü sona erecek.
Özellikle de bu eksenin anlam ve önemi, İsrail işgal direnişi ve Filistin meselesinin konuşulmasıyla oluştu.
Nitekim bölgede “direniş” kavramı, Filistin halkının Siyonist işgale karşı direnişine dayanarak ortaya çıktı.
Dolayısıyla Filistin meselesi ve Filistinliler merkezde olmadığı sürece kimse direnişten bahsedemez ya da kendini “direnişçi” olarak sıfatlandıramaz.
Filistin direniş güçlerinin gücünün kırılması, bu eksenin yalnızca Filistin davasıyla bağlantısı düzeyinde hiçbir değeri, varlığı ve meşruiyeti olmadığı anlamına gelmiyor; aynı zamanda bu eksenin, içinde bulunduğu ülkeler düzeyinde de büyük bir kayıp yaşayacağı anlamına geliyor.
Çünkü bu ülkelerdeki meşruiyetin bir kısmı, sadece iç ya da bölgesel hususlara değil, Filistin direnişini desteklemeye dayanıyor.
Bu durum aynı zamanda İran’ın bölgedeki nüfuzunun da etkileneceği anlamına geliyor.
İran ve müttefiklerinin bölgede yükselttiği “Amerika’ya ölüm, İsrail’e ölüm” sloganı esas olarak, Filistin direnişini ve Filistin meselesini desteklemeye dayanıyor.
İsrail, direniş güçlerini etkisiz hale getirirse, bölge ülkelerin çoğunda İran nüfuzunun gerekçesi sona erebilir ve İran’ın hedeflerine ulaşmak için bu ülkelerin iç işlerine müdahale etmekten başka bir yolu kalmaz.
İsrail’in hedefine ulaşması ihtimalinin tehlikeli sonuçları
Son olarak; İsrail’in hedeflerine ulaşmasının en tehlikeli sonuçlarından biri, Ortadoğu’da Amerikan hakimiyetinin yeniden itibar kazanması ve bölgede üstünlüğe sahip olduğunu yeniden garantilemesidir.
Filistin’in rolünün ve nüfuzunun azaldığına, bunun ardından başkaldırı girişimlerine dair her türlü konuşma, anlamsız bir konuşma oluyor. Bu durum sadece Filistinlileri değil, aynı zamanda bölgede gelişmekte olan ülkeleri ve güçleri, uluslararası düzeyde rol ve nüfuz sahibi olmak isteyen uluslararası güçleri de etkiliyor. Bu, aynı zamanda Çin’e, Rusya’ya ve diğer ülkelere, bu hırsların zamanının henüz gelmediğine dair mesaj veriyor.
Bütün bunlar için Siyonist düşmanlar hedeflerine ulaşamamalı, bu durumdan etkilenen tüm güçler ve ülkeler saldırının durdurulmasına katkıda bulunmalı ve barbarca olan bu savaşın durdurulması gerek.
Ne yapmalı?
Aynı şekilde Filistinlilerin Gazze Şeridi’nden sadece Mısır’a değil, herhangi bir ülkeye göç ettirilmeleri önlenmeli.
Bölgedeki bazı ülkelerle Filistin direnişi arasındaki farklılıkların bir kenara bırakılmasının yanı sıra Filistin direnişinin arkasında durmak, saldırıya uğramasını ve zayıflamasını önlemek bu ülkelerin çıkarına olacaktır. Çünkü alınması gereken bu önlemler, bir bakıma sadece Filistinliler için değil, birçok Arap ülkesinin milli güvenliği için de destek ve koruyucu olarak kabul ediliyor.
Siyonist düşmanlar, Filistinlilere büyük zararlar verebilecek, yok edebilecek ve öldürebilecek durumda olsa bile, Filistinlilerin göç etmesini engellemek ve Filistin direnişinin devam etmesini sağlamak, bu savaşın başarısızlığı ve ilk günlerde elde edilen zafer imajının pekiştirilmesi anlamına gelir.
Aynı zamanda Siyonist varlığın Arap işlerine ve bölgedeki çeşitli ülkelerin işlerine karışamayacağı anlamına da gelir.
İsrail işgalinin, dış nüfuzun ve Amerikan hâkimiyetinin kazanması durumda bu savaştan herkes zarar görecek.”
Bu yazı ilk kez 1 Kasım 2023’te yayımlanmıştır.
https://bit.ly/46SjoVM