İsrail-Hamas çatışması: Enerji piyasalarına ne olacak?

Hamas’ın muhtemelen İran desteği ile İsrail’e yönelik başlattığı saldırının bir nedeni de, Tahran’ın petrol fiyatlarındaki düşüşü engellemek olabilir mi? Savaş, petrol ve doğalgaz piyasasını nasıl etkileyecek?

Hamas’ın 7 Ekim tarihinde İsrail’e düzenlediği saldırılar ve bunun ardından İsrail’in Gazze’ye yönelik başlattığı saldırı dünya petrol ve doğalgaz üretiminin önemli bir kısmını teşkil eden Orta Doğu bölgesinde gerilimin giderek tırmanmasına neden oldu.

İsrail’in, Hamas’ı destekleyen İran’a veya Hizbullah gibi bölgedeki İran yanlısı gruplara saldırması halinde başta Basra Körfezi olmak üzere petrol ticaretinin önemli noktalarının tehlike altına girmesinden ötürü petrol ve doğalgaz fiyatlarının önemli ölçüde artmasından endişe duyuluyor.

Enerji piyasaları, başta Avrupa olmak üzere Rusya’ya yönelik yaptırımlardan dolayı dünyanın pek çok yerinde Ukrayna savaşından sonra zaten etkilenmişti. Bölgedeki gerilimin artmasından sonra küresel enerji piyasalarında aksaklıkların olması muhtemel.

Ellen R. Wald, City Journal için kaleme aldığı yazısında İsrail- Hamas çatışmasının enerji piyasalarına nasıl etki edeceğini ele alıyor.

Yazının öne çıkan bazı bölümlerini paylaşıyoruz:

“Orta Doğu, küresel petrol üretiminin yüzde 31’ini, doğal gaz üretiminin yüzde 18’ini, dünyanın kanıtlanmış petrol rezervlerinin yüzde 48’ini ve dünyanın kanıtlanmış doğal gaz rezervlerinin yüzde 40’ını oluşturuyor.

Dolayısıyla bölgedeki herhangi bir askeri faaliyetin petrol ve doğal gaz piyasalarını neden etkilediğini anlamak oldukça kolay.

Genellikle petrol fiyatları, bölgeyi istikrarsızlaştırabilecek herhangi bir şiddet olayının patlak verdiği anda yükselir. Çoğu zaman bu fiyat artışı kısa süreli olur çünkü olayın büyük petrol oyuncularını ya da enerji açısından stratejik bölgeleri etkilemeyeceği kısa sürede anlaşılır.

Hamas’ın İsrail’e yönelik geçmiş saldırıları sırasında ve Suriye’nin ülkedeki militan gruplara yönelik son saldırılarından sonra durum böyleydi.

Ancak Hamas’ın bu saldırısı farklı.

Bu sefer neden farklı?

Meydana gelen vahşetin büyüklüğü ve ölçeği, petrol piyasasındaki kilit bir oyuncunun, yani İran’ın olaya dâhil olması ve İsrail’in doğal gaz üreticisi ve ihracatçısı olarak yeni kazandığı statü, küresel enerji piyasalarına yönelik tehdidin yüksek olduğu anlamına geliyor.

Amerikalı yetkililer İran’ı saldırılarla doğrudan ilişkilendirecek kanıtlara sahip olmadıklarını söyleseler de New York Times’ın yaptığı bir araştırma İran, Hizbullah ve Hamas liderlerinin saldırıyı birlikte planladıklarını ve saldırıyı gerçekleştiren Hamas militanlarını eğittiklerini ortaya koydu.

Her halükarda Hamas, İran’ın maddi desteği olmadan böyle bir saldırıyı gerçekleştiremezdi. İran Hamas’a her yıl en az 100 milyon dolar gönderiyor ve Hamas füzeleri İran menşeli parçalarla ve İran tasarımlarıyla üretiliyor.

İsrail İran’a doğrudan ya da komşu ülkelerdeki Hizbullah veya İran Devrim Muhafızları’nı vurarak dolaylı olarak misilleme yaparsa, özellikle de ABD yetkilileri bir saldırıyı önceden onaylamışsa, yerel çatışma bölgesel hal alabilir.

Asıl tehlike

Bölgede gerilimi tırmandırabilecek en büyük tehlike ise, Hizbullah’ın dikkatleri Gazze’den çekmek ve İsrail güçlerini bölmek için İsrail’in kuzeyine saldırabileceği Lübnan.

İsrail 12 Ekim’de komşu Suriye’deki Şam ve Halep havaalanlarının pistlerini imha ederek İran jetlerinin buraya inmesini engellemişti.

İran, Basra Körfezi petrol ihracatı için kilit bir geçiş noktası olan Hürmüz Boğazı’nın güvenliğini tehdit ederek karşılık verebilir.

ABD şu ana kadar Basra Körfezi’ndeki askerî varlığında herhangi bir değişiklik yapmadı, ancak Savunma Bakanı Lloyd Austin Doğu Akdeniz’e bir uçak gemisi grubu gönderdi ve 14 Ekim’de de “herhangi bir devlet ya da devlet dışı aktörü” çatışmayı tırmandırmaktan caydırmak amacıyla aynı bölgeye ikinci bir uçak gemisi gönderme emri verdi.

Basra Körfezi’nde, özellikle de Hürmüz boğazından güvenli geçişi tehdit eden herhangi bir askeri faaliyet petrol fiyatlarında ciddi bir artışa neden olacaktır, zira dünya petrol tüketiminin yaklaşık yüzde 21’ini oluşturan günlük sevkiyatlar bu boğazdan geçiyor.

S&P Global’e göre İran, Eylül ayında günde ortalama 3 milyon varil ile Suudi Arabistan ve Irak’ın ardından Orta Doğu’nun en büyük üçüncü petrol üreticisi konumunda.

TankerTrackers.com‘a göre, İran Eylül ayında çoğunluğu Çin’e olmak üzere yaklaşık günde 1,6 milyon varil petrol ihraç ederek günlük tahmini 144 milyon dolar değerinde gelir elde etti.

İran petrolü teknik olarak ABD yaptırımları altında olsa da, İran petrolünü ABD’nin tepkisini göze alan ya da ham petrolün kaynağını gizlemek için tasarlanmış tanker rotaları boyunca karmaşık gemiden gemiye transferler gerçekleştirmeye istekli müşterilere satabiliyor.

Yaptırıma tabi olmayan ham petrolün fiyatı ne kadar yüksek olursa, yaptırıma tabi ya da “karaborsa” ham petrol tüketiciler için o kadar cazip hale geliyor.

Özellikle Biden yönetimi üzerindeki siyasi baskı arttıkça, ABD’nin İran petrolüne yönelik yaptırımlarını sertleştirmeye çalışması muhtemel.

ABD, denizde İran petrolü taşıdığından şüphelenilen tankerlere el koymak ya da Basra Körfezi’nden ayrılmaya çalışan İran tankerlerini abluka altına almak için deniz kuvvetlerini kullanmaya istekli olmadığı sürece, yaptırımların sertleştirilmesinin hiçbir ağırlığı olmayacaktır.

Savaşın nedeni petrol fiyatları mı?

Wall Street Journal’a göre Hamas saldırısından bir gün önce Suudi Arabistan, Biden yönetimine, ABD ile savunma anlaşması karşılığında İsrail’i tanıdığı bir anlaşmayı güvence altına almak için iyi niyet göstergesi olarak petrol fiyatlarını düşürmek amacıyla 2024 yılında petrol üretimini artırmayı değerlendirebileceğini söylemişti. Anlaşmanın ABD’nin nükleer yardımını da içerdiğine inanılıyordu.

Suudi Arabistan fiyatları yukarıda tutmak için tek taraflı olarak günde 1 milyon varillik petrol üretimini piyasaya sürmüyor.

Bu hareket, Riyad’ın Biden yönetiminin İran’la nükleer silah müzakerelerini yeniden başlatmak istemesinden endişe duyduğunu ve bunun öncesinde ABD’nin savunma taahhüdünü güvence altına almak istediğini gösteriyor.

Suudi Arabistan’ın da İsrail’i tanımasının ancak bir Filistin devletinin kurulmasını da içeren bölgesel bir barış planı çerçevesinde gerçekleşmesi talebinden vazgeçmeye istekli olduğu anlaşılıyor.

Benim de aralarında bulunduğum çok sayıda analist ve akademisyen Hamas’ın saldırısının böyle bir anlaşma umudunu yok etmek için zamanlandığını öne sürüyor.

Geçtiğimiz Haziran ayında Suudi Arabistan Tahran ile diplomatik ilişkilerini yeniden başlatarak İran’ın Riyad’daki büyükelçiliğini yeniden açmasına izin vermişti.

Suudi Veliaht Prensi Muhammed bin Selman 12 Ekim’de İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi ile bir telefon görüşmesi gerçekleştirmişti.

Suudi Arabistan’ın telefon görüşmesiyle ilgili basın açıklamasında Veliaht Prens’in Suudi Arabistan’ın “Filistin Davası’na sahip çıkma ve Filistin halkının meşru haklarını güvence altına alan kapsamlı ve adil bir barışın sağlanmasına yönelik çabaları destekleme konusundaki sarsılmaz duruşunu” dile getirdiği belirtildi.

Bu açıklama, Suudi Arabistan’ın ABD ile savunma müzakerelerini yeniden canlandırmayı umduğunu gösteren “Filistin devleti” ifadesini kullanmaması bakımından dikkat çekici.

Çatışmanın Basra Körfezi’ne yayılması halinde Suudi Arabistan üretimi hızla arttırmak zorunda kalacaktır.

Suudi ulusal petrol şirketi Aramco bunu yapmaya hazırlıklı ve sadece birkaç hafta içinde üretimi günde 12.3 milyon varile çıkarabileceğini gösterdi. Sorun bu petrolü Hürmüz Boğazı’ndan çıkarmak.

Aramco, ülkenin doğu bölgelerinde üretilen petrolü Doğu-Batı Boru Hattı aracılığıyla Kızıldeniz’deki rafinerilere ve limanlara gönderme kapasitesine sahip, ancak bu boru hatları ve limanlar bu kadar petrolü taşımak için tasarlanmadı.

Bu durumda, ABD’den ve Çin’in stratejik rezervlerinden gelen petrol, küresel fiyatların fırlamasını engellemek için hayati önem taşıyacaktır.

Şiddet olaylarının başlamasından bu yana en çok etkilenen piyasa Avrupa doğal gaz piyasası oldu.

Bu piyasa, Kuzey Akım boru hatlarına yönelik sabotaj ve Rus doğal gazına yönelik yaptırımlar nedeniyle zaten baskı altında.

İsrail son yıllarda Akdeniz bölgesinde önemli bir doğal gaz üreticisi ve ihracatçısı olarak ön plana çıktı. İsrail, Tamar ve Leviathan adlı açık deniz gaz sahaları aracılığıyla hem kendi iç enerji ihtiyacını karşılıyor hem de Ürdün ve Mısır’a gaz ihraç ediyor.

Mısır da İsrail doğalgazını iki sıvılaştırma tesisinde sıvılaştırarak Avrupa’ya ihraç ediyor.

Saldırılardan bu yana İsrail Tamar sahasındaki faaliyetlerin durdurulmasını emretti. Bu durum Avrupa’da doğal gaz fiyatlarının yükselmesine neden oldu ve yakın vadede bu yükselişin duracağına dair bir işaret yok.

İsrail Hamas ile ateşkesi kabul etmeyecektir. Ancak ortaya çıkan çatışmanın Hizbullah’ı ve oradan da İran, Suudi Arabistan ve dünya petrol arzının günde 30 milyon varillik kısmını kapsayacak şekilde genişleyip genişlemeyeceği sorusu hala cevapsız.”

Bu yazı ilk kez 27 Ekim 2023’te yayımlanmıştır.

 

Ellen R. Wald’ın City Journal web sitesinde yayınlanan “Israel, Hamas, and 30 Million Barrels of Oil” başlıklı yazısından öne çıkan bazı bölümler Caner Köseler tarafından çevrilmiş ve editoryal katkısıyla yayına hazırlanmıştır. Yazının orijinaline aşağıdaki linkten erişebilirsiniz: https://www.city-journal.org/article/israel-hamas-and-30-million-barrels-of-oil

Fikir Turu
Fikir Turuhttps://fikirturu.com/
Fikir Turu, yalnızca Türkiye’deki düşünce hayatını değil, dünyanın da ne düşündüğünü, tartıştığını okurlarına aktarmaya çalışıyor. Bu amaçla, İngilizce, Arapça, Rusça, Almanca ve Çince yazılmış önemli makalelerin belli başlı bölümlerini çevirerek, editoryal katkılarla okuruna sunmaya çalışıyor. Her makalenin orijinal metnine ve değerli çevirmen arkadaşlarımızın bilgilerine makalenin alt kısmındaki notlardan ulaşabilirsiniz.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

İsrail-Hamas çatışması: Enerji piyasalarına ne olacak?

Hamas’ın muhtemelen İran desteği ile İsrail’e yönelik başlattığı saldırının bir nedeni de, Tahran’ın petrol fiyatlarındaki düşüşü engellemek olabilir mi? Savaş, petrol ve doğalgaz piyasasını nasıl etkileyecek?

Hamas’ın 7 Ekim tarihinde İsrail’e düzenlediği saldırılar ve bunun ardından İsrail’in Gazze’ye yönelik başlattığı saldırı dünya petrol ve doğalgaz üretiminin önemli bir kısmını teşkil eden Orta Doğu bölgesinde gerilimin giderek tırmanmasına neden oldu.

İsrail’in, Hamas’ı destekleyen İran’a veya Hizbullah gibi bölgedeki İran yanlısı gruplara saldırması halinde başta Basra Körfezi olmak üzere petrol ticaretinin önemli noktalarının tehlike altına girmesinden ötürü petrol ve doğalgaz fiyatlarının önemli ölçüde artmasından endişe duyuluyor.

Enerji piyasaları, başta Avrupa olmak üzere Rusya’ya yönelik yaptırımlardan dolayı dünyanın pek çok yerinde Ukrayna savaşından sonra zaten etkilenmişti. Bölgedeki gerilimin artmasından sonra küresel enerji piyasalarında aksaklıkların olması muhtemel.

Ellen R. Wald, City Journal için kaleme aldığı yazısında İsrail- Hamas çatışmasının enerji piyasalarına nasıl etki edeceğini ele alıyor.

Yazının öne çıkan bazı bölümlerini paylaşıyoruz:

“Orta Doğu, küresel petrol üretiminin yüzde 31’ini, doğal gaz üretiminin yüzde 18’ini, dünyanın kanıtlanmış petrol rezervlerinin yüzde 48’ini ve dünyanın kanıtlanmış doğal gaz rezervlerinin yüzde 40’ını oluşturuyor.

Dolayısıyla bölgedeki herhangi bir askeri faaliyetin petrol ve doğal gaz piyasalarını neden etkilediğini anlamak oldukça kolay.

Genellikle petrol fiyatları, bölgeyi istikrarsızlaştırabilecek herhangi bir şiddet olayının patlak verdiği anda yükselir. Çoğu zaman bu fiyat artışı kısa süreli olur çünkü olayın büyük petrol oyuncularını ya da enerji açısından stratejik bölgeleri etkilemeyeceği kısa sürede anlaşılır.

Hamas’ın İsrail’e yönelik geçmiş saldırıları sırasında ve Suriye’nin ülkedeki militan gruplara yönelik son saldırılarından sonra durum böyleydi.

Ancak Hamas’ın bu saldırısı farklı.

Bu sefer neden farklı?

Meydana gelen vahşetin büyüklüğü ve ölçeği, petrol piyasasındaki kilit bir oyuncunun, yani İran’ın olaya dâhil olması ve İsrail’in doğal gaz üreticisi ve ihracatçısı olarak yeni kazandığı statü, küresel enerji piyasalarına yönelik tehdidin yüksek olduğu anlamına geliyor.

Amerikalı yetkililer İran’ı saldırılarla doğrudan ilişkilendirecek kanıtlara sahip olmadıklarını söyleseler de New York Times’ın yaptığı bir araştırma İran, Hizbullah ve Hamas liderlerinin saldırıyı birlikte planladıklarını ve saldırıyı gerçekleştiren Hamas militanlarını eğittiklerini ortaya koydu.

Her halükarda Hamas, İran’ın maddi desteği olmadan böyle bir saldırıyı gerçekleştiremezdi. İran Hamas’a her yıl en az 100 milyon dolar gönderiyor ve Hamas füzeleri İran menşeli parçalarla ve İran tasarımlarıyla üretiliyor.

İsrail İran’a doğrudan ya da komşu ülkelerdeki Hizbullah veya İran Devrim Muhafızları’nı vurarak dolaylı olarak misilleme yaparsa, özellikle de ABD yetkilileri bir saldırıyı önceden onaylamışsa, yerel çatışma bölgesel hal alabilir.

Asıl tehlike

Bölgede gerilimi tırmandırabilecek en büyük tehlike ise, Hizbullah’ın dikkatleri Gazze’den çekmek ve İsrail güçlerini bölmek için İsrail’in kuzeyine saldırabileceği Lübnan.

İsrail 12 Ekim’de komşu Suriye’deki Şam ve Halep havaalanlarının pistlerini imha ederek İran jetlerinin buraya inmesini engellemişti.

İran, Basra Körfezi petrol ihracatı için kilit bir geçiş noktası olan Hürmüz Boğazı’nın güvenliğini tehdit ederek karşılık verebilir.

ABD şu ana kadar Basra Körfezi’ndeki askerî varlığında herhangi bir değişiklik yapmadı, ancak Savunma Bakanı Lloyd Austin Doğu Akdeniz’e bir uçak gemisi grubu gönderdi ve 14 Ekim’de de “herhangi bir devlet ya da devlet dışı aktörü” çatışmayı tırmandırmaktan caydırmak amacıyla aynı bölgeye ikinci bir uçak gemisi gönderme emri verdi.

Basra Körfezi’nde, özellikle de Hürmüz boğazından güvenli geçişi tehdit eden herhangi bir askeri faaliyet petrol fiyatlarında ciddi bir artışa neden olacaktır, zira dünya petrol tüketiminin yaklaşık yüzde 21’ini oluşturan günlük sevkiyatlar bu boğazdan geçiyor.

S&P Global’e göre İran, Eylül ayında günde ortalama 3 milyon varil ile Suudi Arabistan ve Irak’ın ardından Orta Doğu’nun en büyük üçüncü petrol üreticisi konumunda.

TankerTrackers.com‘a göre, İran Eylül ayında çoğunluğu Çin’e olmak üzere yaklaşık günde 1,6 milyon varil petrol ihraç ederek günlük tahmini 144 milyon dolar değerinde gelir elde etti.

İran petrolü teknik olarak ABD yaptırımları altında olsa da, İran petrolünü ABD’nin tepkisini göze alan ya da ham petrolün kaynağını gizlemek için tasarlanmış tanker rotaları boyunca karmaşık gemiden gemiye transferler gerçekleştirmeye istekli müşterilere satabiliyor.

Yaptırıma tabi olmayan ham petrolün fiyatı ne kadar yüksek olursa, yaptırıma tabi ya da “karaborsa” ham petrol tüketiciler için o kadar cazip hale geliyor.

Özellikle Biden yönetimi üzerindeki siyasi baskı arttıkça, ABD’nin İran petrolüne yönelik yaptırımlarını sertleştirmeye çalışması muhtemel.

ABD, denizde İran petrolü taşıdığından şüphelenilen tankerlere el koymak ya da Basra Körfezi’nden ayrılmaya çalışan İran tankerlerini abluka altına almak için deniz kuvvetlerini kullanmaya istekli olmadığı sürece, yaptırımların sertleştirilmesinin hiçbir ağırlığı olmayacaktır.

Savaşın nedeni petrol fiyatları mı?

Wall Street Journal’a göre Hamas saldırısından bir gün önce Suudi Arabistan, Biden yönetimine, ABD ile savunma anlaşması karşılığında İsrail’i tanıdığı bir anlaşmayı güvence altına almak için iyi niyet göstergesi olarak petrol fiyatlarını düşürmek amacıyla 2024 yılında petrol üretimini artırmayı değerlendirebileceğini söylemişti. Anlaşmanın ABD’nin nükleer yardımını da içerdiğine inanılıyordu.

Suudi Arabistan fiyatları yukarıda tutmak için tek taraflı olarak günde 1 milyon varillik petrol üretimini piyasaya sürmüyor.

Bu hareket, Riyad’ın Biden yönetiminin İran’la nükleer silah müzakerelerini yeniden başlatmak istemesinden endişe duyduğunu ve bunun öncesinde ABD’nin savunma taahhüdünü güvence altına almak istediğini gösteriyor.

Suudi Arabistan’ın da İsrail’i tanımasının ancak bir Filistin devletinin kurulmasını da içeren bölgesel bir barış planı çerçevesinde gerçekleşmesi talebinden vazgeçmeye istekli olduğu anlaşılıyor.

Benim de aralarında bulunduğum çok sayıda analist ve akademisyen Hamas’ın saldırısının böyle bir anlaşma umudunu yok etmek için zamanlandığını öne sürüyor.

Geçtiğimiz Haziran ayında Suudi Arabistan Tahran ile diplomatik ilişkilerini yeniden başlatarak İran’ın Riyad’daki büyükelçiliğini yeniden açmasına izin vermişti.

Suudi Veliaht Prensi Muhammed bin Selman 12 Ekim’de İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi ile bir telefon görüşmesi gerçekleştirmişti.

Suudi Arabistan’ın telefon görüşmesiyle ilgili basın açıklamasında Veliaht Prens’in Suudi Arabistan’ın “Filistin Davası’na sahip çıkma ve Filistin halkının meşru haklarını güvence altına alan kapsamlı ve adil bir barışın sağlanmasına yönelik çabaları destekleme konusundaki sarsılmaz duruşunu” dile getirdiği belirtildi.

Bu açıklama, Suudi Arabistan’ın ABD ile savunma müzakerelerini yeniden canlandırmayı umduğunu gösteren “Filistin devleti” ifadesini kullanmaması bakımından dikkat çekici.

Çatışmanın Basra Körfezi’ne yayılması halinde Suudi Arabistan üretimi hızla arttırmak zorunda kalacaktır.

Suudi ulusal petrol şirketi Aramco bunu yapmaya hazırlıklı ve sadece birkaç hafta içinde üretimi günde 12.3 milyon varile çıkarabileceğini gösterdi. Sorun bu petrolü Hürmüz Boğazı’ndan çıkarmak.

Aramco, ülkenin doğu bölgelerinde üretilen petrolü Doğu-Batı Boru Hattı aracılığıyla Kızıldeniz’deki rafinerilere ve limanlara gönderme kapasitesine sahip, ancak bu boru hatları ve limanlar bu kadar petrolü taşımak için tasarlanmadı.

Bu durumda, ABD’den ve Çin’in stratejik rezervlerinden gelen petrol, küresel fiyatların fırlamasını engellemek için hayati önem taşıyacaktır.

Şiddet olaylarının başlamasından bu yana en çok etkilenen piyasa Avrupa doğal gaz piyasası oldu.

Bu piyasa, Kuzey Akım boru hatlarına yönelik sabotaj ve Rus doğal gazına yönelik yaptırımlar nedeniyle zaten baskı altında.

İsrail son yıllarda Akdeniz bölgesinde önemli bir doğal gaz üreticisi ve ihracatçısı olarak ön plana çıktı. İsrail, Tamar ve Leviathan adlı açık deniz gaz sahaları aracılığıyla hem kendi iç enerji ihtiyacını karşılıyor hem de Ürdün ve Mısır’a gaz ihraç ediyor.

Mısır da İsrail doğalgazını iki sıvılaştırma tesisinde sıvılaştırarak Avrupa’ya ihraç ediyor.

Saldırılardan bu yana İsrail Tamar sahasındaki faaliyetlerin durdurulmasını emretti. Bu durum Avrupa’da doğal gaz fiyatlarının yükselmesine neden oldu ve yakın vadede bu yükselişin duracağına dair bir işaret yok.

İsrail Hamas ile ateşkesi kabul etmeyecektir. Ancak ortaya çıkan çatışmanın Hizbullah’ı ve oradan da İran, Suudi Arabistan ve dünya petrol arzının günde 30 milyon varillik kısmını kapsayacak şekilde genişleyip genişlemeyeceği sorusu hala cevapsız.”

Bu yazı ilk kez 27 Ekim 2023’te yayımlanmıştır.

 

Ellen R. Wald’ın City Journal web sitesinde yayınlanan “Israel, Hamas, and 30 Million Barrels of Oil” başlıklı yazısından öne çıkan bazı bölümler Caner Köseler tarafından çevrilmiş ve editoryal katkısıyla yayına hazırlanmıştır. Yazının orijinaline aşağıdaki linkten erişebilirsiniz: https://www.city-journal.org/article/israel-hamas-and-30-million-barrels-of-oil

Fikir Turu
Fikir Turuhttps://fikirturu.com/
Fikir Turu, yalnızca Türkiye’deki düşünce hayatını değil, dünyanın da ne düşündüğünü, tartıştığını okurlarına aktarmaya çalışıyor. Bu amaçla, İngilizce, Arapça, Rusça, Almanca ve Çince yazılmış önemli makalelerin belli başlı bölümlerini çevirerek, editoryal katkılarla okuruna sunmaya çalışıyor. Her makalenin orijinal metnine ve değerli çevirmen arkadaşlarımızın bilgilerine makalenin alt kısmındaki notlardan ulaşabilirsiniz.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

0
Would love your thoughts, please comment.x