İsrail kıyımı sürerken normalleşmek mümkün mü?

İhlal edilen ateşkesler, bombalamalar ve kara saldırıları sadece Gazze’de değil, Batı Şeria, Suriye ve Lübnan’da da sürerken ölümler artıyor. Guardian yazarı Nesrine Malik’e göre, “İsrail emperyalizmi şimdi tüm bölgeye yayılıyor”.

Ortadoğu’daki çatışma döngüsü, sahada yaşanan insani krizin yanı sıra uluslararası diplomasinin sınırlarını da gözler önüne seriyor. Bölgedeki gelişmeler “normalleşme” söylemlerinin gerçeklikle bağının giderek koptuğunu gösterirken, kalıcı barışa yönelik beklentiler her geçen gün daha kırılgan bir hâl alıyor. Guardian köşe yazarı Nesrine Malik, konuya ilişkin olarak İsrail’i sert biçimde eleştiren bir yazı kaleme aldı.

Yazıdan öne çıkan bölümleri aktarıyoruz:

“Gazze’deki ateşkesin sadece “ateşi azıcık kesmek” anlamına geldiği artık açık. Saldırılar devam ediyor. Bölgeye neredeyse her gün saldırı düzenleniyor. Ekim ayının sonlarında tek bir günde, neredeyse 100 Filistinli öldürüldü. 19 Kasım’da 32 kişi öldürüldü. 23 Kasım’da 21 kişi. Bu böyle devam ediyor. Ateşkesin başlamasından bu yana, 300’den fazla kişi öldürüldü, yaklaşık bin kişi yaralandı. Bu sayılar artacak. Asıl değişiklik, ateşkesin küresel ilgiyi ve incelemeyi azalttığıdır. Bu arada, İsrail’in ortaya çıkan planı daha net hale geliyor: sadece Gazze’de değil, tüm Filistin ve daha geniş bölgede kanlı bir hakimiyet.

Hayat ‘normale’ dönmedi

Amnesty International Genel Sekreteri Agnès Callamard, ateşkes sonrası dönemi “Gazze’de hayatın normale döndüğü tehlikeli bir yanılsama” olarak nitelendirdi. İsrail yetkilileri saldırıları azaltıp Gazze’ye bazı yardımların girmesine izin verdi, ancak “dünya aldanmamalı. İsrail’in soykırımı henüz bitmedi.” Gazze’de hiçbir hastane tam olarak faaliyete geçmedi. Yağmurların başlaması ve havaların soğumasıyla binlerce kişi derme çatma çadırlarda korunmasız kaldı. 10 Ekim’deki ateşkesin ardından, BM’nin koordine ettiği yaklaşık 6 bin 500 ton yardım malzemesinin Gazze’ye girişine İsrail yetkilileri tarafından izin verilmedi. Oxfam’a göre, ateşkesin ardından sadece iki hafta içinde 17 uluslararası STK’nın su, gıda, çadır ve tıbbi malzeme sevkiyatı engellendi.

Sonuçta evleri, geçim kaynakları ve barınakları yok edilen halkın, daha güvenli barınma veya yeterli gıda temin etmesine hâlâ izin verilmiyor. İsrail yetkilileri, Gazze halkını arafta tutarak toplu cezalandırmaya, normal yaşam koşullarının oluşmasını engellemeye ve İsrail’i, bu topraklardaki topluluklar üzerinde sınırsız güce sahip, tek ve hesap vermeyen bir egemen güm olarak konumlandırmaya devam ediyor.

Gazze, Batı Şeria ve ötesine uzanan İsrail emperyalizminin genişlemesinden en çok etkilenen bölge. Batı Şeria’nın işgal altındaki bölgelerinde, 7 Ekim 2023’ten bu yana yoğunlaşan baskı, tam bir askeri kuşatmaya dönüştü. İnsan Hakları İzleme Örgütü İsrail saldırganlığını “savaş suçları, insanlığa karşı suçlar ve etnik temizlik” olarak nitelendirdiği bir süreçte, on binlerce Filistinli evlerinden edildi. Geçen hafta, Cenin’de teslim olduğu açıkça görülen iki Filistinli erkeğin İsrail askerleri tarafından infaz edildiği görüntüler ortaya çıktı. Aşırı sağcı ulusal güvenlik bakanı Itamar Ben-Gvir, cinayetlere karışan güçlerin “tam desteğini” aldığını söyledi.

Yerleşimcilerin saldırıları rekor seviyede

Son iki yılda Batı Şeria’da İsrail güçleri ve yerleşimciler tarafından binden fazla kişi öldürüldü. Bunların beşte biri çocuk. 300’den fazla vaka “yargısız infaz” şüphesi taşıyor. BM, bu yılın Ekim ayında, İsrailli yerleşimcilerin 260’tan fazla saldırı gerçekleştirdiğini bildirdi. Bu, saldırıların kayıt altına alınmaya başladığı 2005’ten bu yana en yüksek seviye. Saldırılara ilişkin soruşturmaların neredeyse tamamı iddianame hazırlanmadan rafa kaldırılıyor. Çok sayıda Filistinli mahkûmun İsrail hapishanelerinde fiziksel şiddet veya tıbbi ihmal nedeniyle öldüğü bildiriliyor.

Yine de İsrail’in saldırı, öldürme ve toprak gasp etme yetkisi giderek genişliyor. Geçen hafta İsrail güçleri, Suriye’nin güneyinde bir kara harekâtı başlattı ve aralarında çocukların da bulunduğu 13 Suriyeliyi öldürdü. İsrail ordusu, baskında hedef aldığını iddia ettiği grup hakkında bilgi vermeyi reddetti. İsrail, sadece Suriye topraklarına girme hakkını saklı tutuyordu, zira iki ülke arasındaki tampon bölgeyi ve Suriye’nin güneyindeki diğer bölgeleri işgal ettiğinden beri bu tür girişleri birçok kez gerçekleştirdi. İsrail güçleri, bu nedenle İnsan Hakları İzleme Örgütü (Human Rights Watch) tarafından ağır suçlamalarla karşı karşıya kaldı. Bu suçlamalar, Filistin topraklarında uygulananlara benzer sömürgeci taktikleri içeriyordu: Zorla yerinden etme, evlere el koyma, yıkım, geçim kaynaklarının kesilmesi ve Suriyeli tutukluların İsrail’e yasadışı biçimde nakledilmesi. İsrail, varlığını süresiz olarak sürdürmeyi planlıyor.

Geçen yılki savaşın ardından 64 bin kişinin hala evlerinden uzak kaldığı ve İsrail saldırılarının yoğunlaştığı Lübnan’a gelince… Geçen Kasım ayında barış anlaşması müzakerelerine rağmen, İsrail Lübnan topraklarında neredeyse her gün bombardımanlar düzenledi. En sonuncusu geçen hafta oldu. İsrail, Hizbullah ile bağlantılı olduğunu iddia ettiği hedeflere saldırılar düzenlediği beş stratejik noktayı işgal etmeye devam ediyor. BM barış gücü güçlerine göre İsrail, ateşkese rağmen Lübnan topraklarını karadan ve havadan 10 binden fazla olayda ihlal etti ve bu ihlallerde yüzlerce kişi öldü. Çatışmalarda siviller bir kez daha topraklarından kovuluyor, İsrail’in askeri saldırılarına maruz kalıyor. Aslında yaşanan bir tür İsrail süper egemenliği. New York Times’ın yakın tarihli bir haberine göre, “Lübnan’daki durum, İsrail’in etkisinin neredeyse her yerde hissedildiği yeni bir Ortadoğu’nun çarpıcı bir örneğini sunuyor”.

Bu nasıl bir ateşkes?

Bölgede yaşananlar istikrarsızlıktır ve sürdürülemez: Bu durum sürdüğü müddetçe ne Filistin’de ne de daha geniş Ortadoğu’da, makul düşünen hiç kimse herhangi bir barışın gerçekleşmesini bekleyemez. Aracılar, paydaşlar ve diplomatlar aşamalı ateşkesler ve yeniden inşa planları hakkında konuşmaya devam edebilirler. Ancak bunlar gerçekte, İsrail’in yasal hakkı olmayan topraklarda sürdürdüğü yasadışı eylemler sona ermedikçe hayata geçmesi mümkün olmayan taslaklardır. “Hayatın normale döndüğü” yönündeki tehlikeli yanılsama yalnızca Gazze’de değil, tüm Filistin’de ve daha geniş bölgede geçerlidir. Bu yanılsama yakında dağılacaktır.”

Bu yazı ilk kez 4 Aralık 2025’te yayımlanmıştır.

Nesrine Malik’in Guardian’da yayınlanan “It’s not just Gaza. From the West Bank to Syria and Lebanon, Israel’s onslaught continues” başlıklı yazısından bölümler Mustafa Alkan tarafından çevrilmiş ve editoryal katkısı ile yayına hazırlanmıştır. Yazının orijinaline aşağıdaki linkten erişebilirsiniz. https://www.theguardian.com/commentisfree/2025/dec/01/gaza-west-bank-syria-lebanon-israel-ceasefire

Fikir Turu
Fikir Turuhttps://fikirturu.com/
Fikir Turu, yalnızca Türkiye’deki düşünce hayatını değil, dünyanın da ne düşündüğünü, tartıştığını okurlarına aktarmaya çalışıyor. Bu amaçla, İngilizce, Arapça, Rusça, Almanca ve Çince yazılmış önemli makalelerin belli başlı bölümlerini çevirerek, editoryal katkılarla okuruna sunmaya çalışıyor. Her makalenin orijinal metnine ve değerli çevirmen arkadaşlarımızın bilgilerine makalenin alt kısmındaki notlardan ulaşabilirsiniz.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

İsrail kıyımı sürerken normalleşmek mümkün mü?

İhlal edilen ateşkesler, bombalamalar ve kara saldırıları sadece Gazze’de değil, Batı Şeria, Suriye ve Lübnan’da da sürerken ölümler artıyor. Guardian yazarı Nesrine Malik’e göre, “İsrail emperyalizmi şimdi tüm bölgeye yayılıyor”.

Ortadoğu’daki çatışma döngüsü, sahada yaşanan insani krizin yanı sıra uluslararası diplomasinin sınırlarını da gözler önüne seriyor. Bölgedeki gelişmeler “normalleşme” söylemlerinin gerçeklikle bağının giderek koptuğunu gösterirken, kalıcı barışa yönelik beklentiler her geçen gün daha kırılgan bir hâl alıyor. Guardian köşe yazarı Nesrine Malik, konuya ilişkin olarak İsrail’i sert biçimde eleştiren bir yazı kaleme aldı.

Yazıdan öne çıkan bölümleri aktarıyoruz:

“Gazze’deki ateşkesin sadece “ateşi azıcık kesmek” anlamına geldiği artık açık. Saldırılar devam ediyor. Bölgeye neredeyse her gün saldırı düzenleniyor. Ekim ayının sonlarında tek bir günde, neredeyse 100 Filistinli öldürüldü. 19 Kasım’da 32 kişi öldürüldü. 23 Kasım’da 21 kişi. Bu böyle devam ediyor. Ateşkesin başlamasından bu yana, 300’den fazla kişi öldürüldü, yaklaşık bin kişi yaralandı. Bu sayılar artacak. Asıl değişiklik, ateşkesin küresel ilgiyi ve incelemeyi azalttığıdır. Bu arada, İsrail’in ortaya çıkan planı daha net hale geliyor: sadece Gazze’de değil, tüm Filistin ve daha geniş bölgede kanlı bir hakimiyet.

Hayat ‘normale’ dönmedi

Amnesty International Genel Sekreteri Agnès Callamard, ateşkes sonrası dönemi “Gazze’de hayatın normale döndüğü tehlikeli bir yanılsama” olarak nitelendirdi. İsrail yetkilileri saldırıları azaltıp Gazze’ye bazı yardımların girmesine izin verdi, ancak “dünya aldanmamalı. İsrail’in soykırımı henüz bitmedi.” Gazze’de hiçbir hastane tam olarak faaliyete geçmedi. Yağmurların başlaması ve havaların soğumasıyla binlerce kişi derme çatma çadırlarda korunmasız kaldı. 10 Ekim’deki ateşkesin ardından, BM’nin koordine ettiği yaklaşık 6 bin 500 ton yardım malzemesinin Gazze’ye girişine İsrail yetkilileri tarafından izin verilmedi. Oxfam’a göre, ateşkesin ardından sadece iki hafta içinde 17 uluslararası STK’nın su, gıda, çadır ve tıbbi malzeme sevkiyatı engellendi.

Sonuçta evleri, geçim kaynakları ve barınakları yok edilen halkın, daha güvenli barınma veya yeterli gıda temin etmesine hâlâ izin verilmiyor. İsrail yetkilileri, Gazze halkını arafta tutarak toplu cezalandırmaya, normal yaşam koşullarının oluşmasını engellemeye ve İsrail’i, bu topraklardaki topluluklar üzerinde sınırsız güce sahip, tek ve hesap vermeyen bir egemen güm olarak konumlandırmaya devam ediyor.

Gazze, Batı Şeria ve ötesine uzanan İsrail emperyalizminin genişlemesinden en çok etkilenen bölge. Batı Şeria’nın işgal altındaki bölgelerinde, 7 Ekim 2023’ten bu yana yoğunlaşan baskı, tam bir askeri kuşatmaya dönüştü. İnsan Hakları İzleme Örgütü İsrail saldırganlığını “savaş suçları, insanlığa karşı suçlar ve etnik temizlik” olarak nitelendirdiği bir süreçte, on binlerce Filistinli evlerinden edildi. Geçen hafta, Cenin’de teslim olduğu açıkça görülen iki Filistinli erkeğin İsrail askerleri tarafından infaz edildiği görüntüler ortaya çıktı. Aşırı sağcı ulusal güvenlik bakanı Itamar Ben-Gvir, cinayetlere karışan güçlerin “tam desteğini” aldığını söyledi.

Yerleşimcilerin saldırıları rekor seviyede

Son iki yılda Batı Şeria’da İsrail güçleri ve yerleşimciler tarafından binden fazla kişi öldürüldü. Bunların beşte biri çocuk. 300’den fazla vaka “yargısız infaz” şüphesi taşıyor. BM, bu yılın Ekim ayında, İsrailli yerleşimcilerin 260’tan fazla saldırı gerçekleştirdiğini bildirdi. Bu, saldırıların kayıt altına alınmaya başladığı 2005’ten bu yana en yüksek seviye. Saldırılara ilişkin soruşturmaların neredeyse tamamı iddianame hazırlanmadan rafa kaldırılıyor. Çok sayıda Filistinli mahkûmun İsrail hapishanelerinde fiziksel şiddet veya tıbbi ihmal nedeniyle öldüğü bildiriliyor.

Yine de İsrail’in saldırı, öldürme ve toprak gasp etme yetkisi giderek genişliyor. Geçen hafta İsrail güçleri, Suriye’nin güneyinde bir kara harekâtı başlattı ve aralarında çocukların da bulunduğu 13 Suriyeliyi öldürdü. İsrail ordusu, baskında hedef aldığını iddia ettiği grup hakkında bilgi vermeyi reddetti. İsrail, sadece Suriye topraklarına girme hakkını saklı tutuyordu, zira iki ülke arasındaki tampon bölgeyi ve Suriye’nin güneyindeki diğer bölgeleri işgal ettiğinden beri bu tür girişleri birçok kez gerçekleştirdi. İsrail güçleri, bu nedenle İnsan Hakları İzleme Örgütü (Human Rights Watch) tarafından ağır suçlamalarla karşı karşıya kaldı. Bu suçlamalar, Filistin topraklarında uygulananlara benzer sömürgeci taktikleri içeriyordu: Zorla yerinden etme, evlere el koyma, yıkım, geçim kaynaklarının kesilmesi ve Suriyeli tutukluların İsrail’e yasadışı biçimde nakledilmesi. İsrail, varlığını süresiz olarak sürdürmeyi planlıyor.

Geçen yılki savaşın ardından 64 bin kişinin hala evlerinden uzak kaldığı ve İsrail saldırılarının yoğunlaştığı Lübnan’a gelince… Geçen Kasım ayında barış anlaşması müzakerelerine rağmen, İsrail Lübnan topraklarında neredeyse her gün bombardımanlar düzenledi. En sonuncusu geçen hafta oldu. İsrail, Hizbullah ile bağlantılı olduğunu iddia ettiği hedeflere saldırılar düzenlediği beş stratejik noktayı işgal etmeye devam ediyor. BM barış gücü güçlerine göre İsrail, ateşkese rağmen Lübnan topraklarını karadan ve havadan 10 binden fazla olayda ihlal etti ve bu ihlallerde yüzlerce kişi öldü. Çatışmalarda siviller bir kez daha topraklarından kovuluyor, İsrail’in askeri saldırılarına maruz kalıyor. Aslında yaşanan bir tür İsrail süper egemenliği. New York Times’ın yakın tarihli bir haberine göre, “Lübnan’daki durum, İsrail’in etkisinin neredeyse her yerde hissedildiği yeni bir Ortadoğu’nun çarpıcı bir örneğini sunuyor”.

Bu nasıl bir ateşkes?

Bölgede yaşananlar istikrarsızlıktır ve sürdürülemez: Bu durum sürdüğü müddetçe ne Filistin’de ne de daha geniş Ortadoğu’da, makul düşünen hiç kimse herhangi bir barışın gerçekleşmesini bekleyemez. Aracılar, paydaşlar ve diplomatlar aşamalı ateşkesler ve yeniden inşa planları hakkında konuşmaya devam edebilirler. Ancak bunlar gerçekte, İsrail’in yasal hakkı olmayan topraklarda sürdürdüğü yasadışı eylemler sona ermedikçe hayata geçmesi mümkün olmayan taslaklardır. “Hayatın normale döndüğü” yönündeki tehlikeli yanılsama yalnızca Gazze’de değil, tüm Filistin’de ve daha geniş bölgede geçerlidir. Bu yanılsama yakında dağılacaktır.”

Bu yazı ilk kez 4 Aralık 2025’te yayımlanmıştır.

Nesrine Malik’in Guardian’da yayınlanan “It’s not just Gaza. From the West Bank to Syria and Lebanon, Israel’s onslaught continues” başlıklı yazısından bölümler Mustafa Alkan tarafından çevrilmiş ve editoryal katkısı ile yayına hazırlanmıştır. Yazının orijinaline aşağıdaki linkten erişebilirsiniz. https://www.theguardian.com/commentisfree/2025/dec/01/gaza-west-bank-syria-lebanon-israel-ceasefire

Fikir Turu
Fikir Turuhttps://fikirturu.com/
Fikir Turu, yalnızca Türkiye’deki düşünce hayatını değil, dünyanın da ne düşündüğünü, tartıştığını okurlarına aktarmaya çalışıyor. Bu amaçla, İngilizce, Arapça, Rusça, Almanca ve Çince yazılmış önemli makalelerin belli başlı bölümlerini çevirerek, editoryal katkılarla okuruna sunmaya çalışıyor. Her makalenin orijinal metnine ve değerli çevirmen arkadaşlarımızın bilgilerine makalenin alt kısmındaki notlardan ulaşabilirsiniz.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

0
Would love your thoughts, please comment.x