Ortadoğu kan gölü… İsrail-Gazze, İsrail-İran derken şimdi de İsrail-Lübnan çatışmaları gündemde. Üstelik bu da diğerleri gibi köklü bir geçmişe ve acıya sahip… Yıllar boyunca İsrail ile Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) ve Hizbullah arasında yaşanan çatışmalar özellikle Güney Lübnan’da derin izler bıraktı.
Leiden Üniversitesi Güvenlik ve Küresel İlişkiler Enstitüsü’nde Yardımcı Doçent olan Vanessa Newby, The Conversation için kaleme aldığı makale İsrail’in Lübnan topraklarına defalarca kez gerçekleştirdiği saldırıların kilit anlarının izini sürerek 1970’lerden günümüze kadar gerçekleşen olayların ayrıntılı bir geçmişini sunuyor.
Yazının öne çıkan bazı kısımlarını paylaşıyoruz:
1970’ler: FKÖ’nün Güney Lübnan’a gelişi
“Güney Lübnan’daki çatışma 1978 yılında tam anlamıyla başladı, ancak tohumları 1970’li yılların başlarında atılmıştı. O yılın Eylül ayında Ürdün hükümeti Filistin Kurtuluş Örgütü’nü (FKÖ) “Kara Eylül” olarak bilinen bir olayla topraklarından kovdu.
Buna karşılık olarak FKÖ merkezini güney Lübnan’a taşıyarak kuzey sınırından İsrail’e Katyuşa roket saldırıları düzenlemek için lojistik imkân elde etti. O dönemde Beyrut’taki Lübnan hükümeti otoritesini güneyde tesis edemedi ve 1975’te başlayan Lübnan iç savaşından sonra bölgede kanunsuzluk hüküm sürdü.
FKÖ bu ortamda büyüdü ve İsrail topraklarına girerek İsrail’in kuzeyine yönelik saldırılarını arttırdı. 14 Mart 1978’de İsrail, Litani Harekâtı kapsamında Lübnan’ı işgal etti.
İsrail işgali, kısmen, Filistinli militanların Tel Aviv yakınlarında 38 kişiyi öldürüp 70 kişiyi yaraladığı ve sahil yolu katliamı olarak bilinen olaya bir cevap niteliğindeydi. İsrail harekâtı Filistinli militanları Litani nehrinin güneyindeki bölgelerden temizlemek üzere planlanmıştı.
1978: BM Lübnan Geçici Görev Gücü’nün gelişi ve güvenli bölge
Güney Lübnan’da kötüleşen güvenlik ortamı karşısında BM, 19 Mart 1978’de Litani nehrinin güneyindeki bölgede bir barış gücü – BM Lübnan Geçici Görev Gücü’nü (UNIFIL) kurdu. UNIFIL, İsrail güçlerinin Lübnan’dan çekildiğini teyit etmek, uluslararası barış ve güvenliği yeniden tesis etmek ve Lübnan hükümetine bölgede etkin bir otorite tesis etmesinde yardımcı olmakla görevlendirilmişti.
İsrail 21 Mart 1978’de ateşkes ilan etti ve ilk UNIFIL birlikleri ertesi gün bölgeye ulaştı. İsrail’in çekilmesiyle bölgenin UNIFIL’e teslim edilmesi bekleniyordu. Ancak İsrail ordusu anlaşmanın son aşamasından vazgeçti, bunun yerine “güvenli bölge” adını verdiği bir bölge kurdu ve bu bölgenin yetkisini yerel bir milis gücü olan ve İsrail’in desteklediği Güney Lübnan Ordusu’na verdi. UNIFIL işte bu düzensiz ve çok sayıda devlet dışı milisle dolu ortamda konuşlandırıldı.
1982: İsrail işgali
UNIFIL’in güneydeki Filistinli grupları ve diğer milisleri ortadan kaldırmadaki başarısızlığı nedeniyle öfkelenen İsrail, Haziran 1982’de, “Galile Barış Harekâtı” adı altında Lübnan’ı yeniden işgal etti. Bu kez ordu Beyrut’a kadar ilerledi ve FKÖ’nün Beyrut’tan (Tunus’a) resmen çekilmesinden sonra 29 Eylül 1982’ye kadar orada kaldı.
İsrail 1985 yılında Şubat-Nisan ayları arasında aşamalı olarak kendi kurduğu Lübnan’ın güneyindeki güvenli bölgeye geri çekildi ve bu bölgeyi elinde tutmaya devam etti.
1990: İç savaşın sonu
1990 yılında Taif Anlaşması, 1975 yılından bu yana devam eden Lübnan iç savaşına son verdi. Güç paylaşımı anlaşması Suriye ve İsrail güçlerinin ülkeyi terk etmesinin önünü açtı. Milislerin çoğu dağıldı ve iç savaş sırasında mezhepsel gerilimler nedeniyle dağılan Lübnan Silahlı Kuvvetleri yeniden inşa edilmeye başlandı.
Ancak Beyrut’taki hükümet, kaynak yetersizliği ve siyasi uzlaşı eksikliği nedeniyle güneyde otorite sağlayamadı ve bölgede işleyen bir devlet otoritesi kalmadı.
1990 ve 2000 yılları arasında İsrail Güney Lübnan’da 1993’te Sorumluluk Operasyonu ve 1996’da Gazap Üzümleri Operasyonu isimli iki askeri operasyon daha başlattı.
Her iki saldırı da altyapıda önemli hasara ve sivillerin yerlerinden edilmesine neden oldu. En ciddi olay 1996 yılında İsrail Hava Kuvvetleri’nin sınırın yaklaşık 20 km kuzeyindeki Kana’da bulunan BM Fiji yerleşkesini bombalaması ve 106 sivilin ölümüyle sonuçlanmasıydı.
Bu iki operasyon Hizbullah’ı ortadan kaldırmayı başaramadı ve 1990’ların sonunda Hizbullah İsrail ordusuna ve İsrail yanlısı milisler olan Güney Lübnan Ordusu’na yönelik saldırılarını artırdı. Taş süsü verilmiş el yapımı patlayıcıların yanı sıra keskin nişancılar kullanarak ve askeri yerleşkelere saldırılar düzenleyerek İsrail ordusunun moralini bozdular. İsraillilerin hayatını kaybetmesi de işgalin İsrail’de pek tutulmamasına neden oldu.
Bölgeyi Lübnan’ın geri kalanından koparan işgale karşı yerel Lübnanlı sivil protestolar da ölçek ve sıklık olarak büyüdü.
2000-2006: Güney Lübnan’da Hizbullah iktidarı
25 Mayıs 2000’de İsrail ordusu aceleyle geri çekildi ve Haziran ayında Birleşmiş Milletler, sadece İsrail ordusunun Lübnan topraklarından çekildiğini teyit etmek amacıyla Lübnan’ı İsrail’den ve Golan Tepeleri’nden ayıran bir sınır çizgisi olan “mavi hattı” oluşturdu. Ancak İsrail ordusunun çekilmesiyle ortaya çıkan boşluk kısa sürede Hizbullah tarafından dolduruldu.
Bundan sonra bir dizi faktör barışı engellemek için bir araya geldi. Hizbullah tarafından en sık dile getirilen iddia, İsrail’in uluslararası alanda tanınan Lübnan topraklarının küçük bir kısmından çekilmediği iddiasıydı. Hizbullah’a göre İsrail işgalci bir güç olduğundan saldırılar için meşru bir hedef olmaya devam ediyordu.
2000 yılındaki geri çekilmeden sonra Hizbullah, yeniden toparlanmasına rağmen finansman sıkıntısı çeken ve bu nedenle güneye konuşlanamayan Lübnan Silahlı Kuvvetlerinin yokluğunda fiili siyasi ve askeri otorite haline geldi. Hizbullah’a Lübnan’da siyaset ve güvenliğe hakim olan ancak Lübnan başbakanı Refik Hariri’nin öldürülmesiyle tetiklenen kitlesel halk gösterilerinin ardından çekilmek zorunda kalan, 2005 yılına kadar ülkede yaklaşık 15,000 asker bulunduran Suriye de destek verdi.
Mavi hatta bazı bölgelerde anlaşmazlıklar devam etti ve bu durum Hizbullah ile İsrail askerleri arasında giderek tırmanan ve Temmuz 2006’da doruğa ulaşan çatışmalara yol açtı.
2006: İsrail ve Hizbullah arasında savaş
12 Temmuz 2006’da Hizbullah militanları mavi hattın güneyinde bir İsrail ordusu devriyesini pusuya düşürerek üç askeri öldürdü ve ikisini kaçırdı. Başarısız bir kurtarma girişimi sırasında beş İsrail askerinin daha öldürülmesinin ardından İsrail ağır bir misilleme başlattı. Bu misilleme Lübnan’ın sivil altyapısına yönelik hava saldırıları ve topçu ateşini, hava ve deniz ablukasını ve ardından güney Lübnan’ın karadan işgalini içeriyordu.
Buna karşılık Hizbullah kuzey İsrail’e roketler fırlattı ve İsrail ordusuyla gerilla savaşına girişti. Savaş 33 gün sürdü ve 14 Ağustos’ta tüm tarafların uymayı kabul ettiği bir BM emrinin uygulanmasıyla sona erdi.
Yaklaşık 1.300 Lübnanlı ve 61 İsraillinin öldürüldüğü tahmin ediliyor. İşgal Lübnan’ın sivil altyapısına ciddi zarar vermiş ve güneyde yaklaşık 1 milyon Lübnanlıyı, kuzey İsrail’de ise 300.000 ila 500.000 İsrailliyi yerinden etmişti.
2006’dan bu yana
Lübnan ve İsrail arasında diplomatik ilişkiler bulunmadığından, diyalog büyük ölçüde İsrail ordusu ve Lübnan ordusu arasında UNIFIL aracılığıyla yürütülüyor. 2006 yılından bu yana UNIFIL, “Lübnan ordusuna mavi hat ile Litani nehri arasında Lübnan hükümeti ve bu bölgede konuşlanmış UNIFIL’e ait olanlar dışındaki tüm silahlı personel, varlık ve silahlardan arındırılmış bir alan oluşturulması yönünde adımlar atmasında yardımcı olmakla” görevlendirildi.
Şu anda UNIFIL’in operasyon alanı mavi hattın kuzeyinden Litani Nehri’ne ve doğusundan Golan tepelerinin eteklerine kadar uzanıyor. UNIFIL ve Lübnan ordusunun düzenli devriyelerine rağmen Hizbullah’ın Litani’nin güneyinde askeri varlığını koruduğuna inanılıyor.
Lübnan ordusu 2006’dan bu yana mavi hatta devriye geziyor ancak Lübnan’ın egemenliğini konvansiyonel yöntemlerle savunma kabiliyeti şüpheli ve yerel halkın güveninden yoksun. 1978’den bu yana 300’den fazla barış gücü askerini kaybeden UNIFIL, bölgeyi izlemeye ve gözlemlemeye devam ediyor.
Güney Lübnan’daki çatışma, sivillerin kendilerini nadiren doğrudan ilgilendiren siyasi çatışmalara maruz kalmalarının kasvetli bir hikayesi. Yerel halk, çok sayıda farklı silahlı grup ve ordu tarafından taciz ediliyor, sindiriliyor ve baskı altında tutuluyor.
Toprak, mal ve can kaybı güney Lübnan halkını derinden yaralamış olsa da, ülkenin bu kısmı sıcak, bereketli ve şaşırtıcı derecede güzel olduğu için her kırılgan barış döneminde köylerine geri dönüyorlar.
İsrail’in son saldırısı, insani maliyetin bir kez daha ağırlıklı olarak Güney Lübnan halkı tarafından üstlenileceği anlamına geliyor.”
Bu yazı ilk kez 24 Ekim 2024’te yayımlanmıştır.