İsrail’in geçtiğimiz hafta Lübnan’da Hizbullah’ın iletişim cihazlarını havaya uçurmasının ardından sivillerin de yaşamını yitirdiği, ayrım gözetmeksizin gerçekleştirdiği bir dizi saldırı Hizbullah’a ağır bir darbe indirdi. Saldırılar üst düzey komutanları da dahil olmak üzere düzinelerce Hizbullah savaşçısını öldürdü.
23 Eylül’de İsrail saldırılarını tırmandırarak Güney Lübnan ve Bekaa Vadisi’ne ağır bombardıman başlattı ve birkaç saat içinde binden fazla sivilin ölümüne ve yaralanmasına neden oldu.
İsrail açık şekilde ikinci bir cephe açarak ne elde etmek istiyor? Resmî açıklama İsrail’in kuzeyinde yerinden edilmiş binlerce kişiyi geri döndürmeyi amaçladığı yönünde.
British Columbia Üniversitesi’nde Tarih Doçenti Hicham Safieddine, Middle East Eye‘da yayınlanan makalesinde, Binyamin Netanyahu hükümetinin bu amaca ulaşamayacağını ileri sürüyor.
Yazıdan öne çıkan bölümleri aktarıyoruz:
“İsrail’in Hizbullah’ın iletişim ağına sızma ve üst düzey askerî liderlerini ortadan kaldırma becerisi, örgütün savaş alanında etkin bir şekilde faaliyet gösterme kapasitesi konusunda ciddi şüpheler uyandırdı. İstihbarat hataları savaşın genel gidişatı açısından saha kayıplarından daha ölümcül olabilir.
İran’ın eski Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi’nin mayıs ayında şüpheli bir helikopter kazasında ölümünden bu yana bu tür olayların oranı arttı.
Hızla gelişen teknolojik savaş ortamında sızmanın kaynağı ve kapsamına ilişkin belirsizlik, spekülasyon ateşini daha da körükledi.
Lübnan’da Hizbullah’a açık destek
Yaşanan olumsuzlukların ciddiyetine ve bu ihlallerin hesabının sorulması ihtiyacına rağmen, halkın tepkisi ve Hizbullah’ın hafta sonu verdiği hızlı askerî karşılık hem sıradan insanların hem de direniş güçlerinin dayanıklılığının güçlü bir işaretiydi.
İsrail’in kanlı saldırıları Lübnan içinde, binlerce kurban için halkın sempati, dayanışma ve destek dalgasını tetikledi. Kan bağışı kampanyaları ve gönüllü doktorlar kurtarma ve tedavi çalışmalarına katıldı.
Lübnan hükümetinin resmi figürleri ve Özgür Yurtsever Hareketi ve Dürzi Lider Velid Canbolat’ın İlerici Sosyalist Partisi gibi Hizbullah ile gergin ilişkiler içinde olan siyasi gruplar partinin yanında yer aldı. Sembolik de olsa bu tutumları, Hizbullah’ın geleneksel muhaliflerinin yarattığı şüphe ve korku dalgasını hafifletti.
Bu eleştiriler, Falanj ve Ketaib partileri gibi sağcı gruplardan, Batı ya da Körfez destekli sol eğilimli sosyal medya kuruluşlarına ve çoğu Filistin yanlısı bir duruş sergileyen kamuoyu yorumcularına kadar uzanıyor.
Askeri cephede ise Hizbullah, Hayfa’nın güneyine kadar birçok şehir merkezini vuran onlarca kısa ve uzun menzilli füze fırlattı. Hedefler arasında bir elektronik üretim kompleksi ve İsrail’in önemli hava üslerinden Ramat David gibi askeri tesisler de vardı.
Daha da önemlisi, direniş operasyonlarının karşı tırmanışı şu ana kadar İsrail’in ilan ettiği hedefleri boşa çıkardı ki, bu da saldırılarının başarı ya da başarısızlığının nihai testidir.
Siyonist devletin iki temel stratejik hedefi kuzey cephesini Gazze’den ayırmak ve yerinden edilmiş on binlerce yerleşimciyi işgal altındaki kuzey Filistin’deki yerleşimlerine geri döndürmek.
Her iki sonuç da yakın görünmüyor.
Yeni bir aşama
Hafta sonu Hizbullah’ın genel sekreter yardımcısı Naim Kasım, savaşın “açık hesaplaşma” aşamasına girdiğini ve daha fazla yerinden edilmeye yol açabileceğini açıkladı.
Hizbullah’ın son roket yaylım ateşi İsrail’de birçok şehir ve kasabada on binlerce kişinin sığınak aramasına yol açtı. Okullar da kapatıldı. Hastanelere yaralılarını yeraltındaki sığınaklara göndermeleri talimatı verildiği bildirildi.
Tel Aviv’in kayıplarının medyada yer almasını yasaklaması nedeniyle İsrail askeri tesislerindeki hasarın boyutu net değil.
Ancak bu tesislerin Hizbullah’ın ateş menzilinde olması ve İsrail’in çok övülen Demir Kubbe’sinin roket geçirmez olmaması İsrail’in caydırıcılığını daha da azaltıyor.
Hizbullah’ın sınırdan çok uzaktaki yeraltı sığınaklarına yerleştirdiği uzun menzilli füzeler de Litani Nehri’nin güneyindeki Lübnan topraklarının karadan işgali için kötü bir işaret.
Böylesine pervasız bir işgal İsrail askerlerini Hizbullah güçlerinin hedefine koyacak ve kuzeydeki yerleşim birimlerini tepeden atılan roketlere karşı korumayacaktır.
Bölgesel olarak, Hizbullah’ın Filistin, Yemen ve Irak’taki müttefiklerinin saldırıların ardından yaptıkları dayanışma açıklamaları ve destekleyici askeri eylemler “cephelerin birliği” doktrinini daha da pekiştirdi. Bu da mevcut savaşın parça parça görülemeyeceğini hatırlatıyor. Tüm cepheler birbiriyle bağlantılıdır. Birinin kaybı diğerinin de kaybı anlamına gelir ve bunun tersi de geçerlidir.
Hizbullah defalarca İsrailli yerleşimcileri kuzey yerleşimlerine geri döndürmenin en iyi yolunun İsrail’in Gazze’ye yönelik savaşını sona erdirmek olduğunu söyledi.
Hamas da benzer bir tavır içinde, ABD Başkanı Joe Biden’ın Mayıs ayında yaptığı kalıcı ateşkes, İsrail’in bölgedeki yasadışı işgal ve kuşatmasının sona erdirilmesi ve arabuluculuk yoluyla esir değişimi önerisini kabul etmiş, ama İsrail’den olumlu yanıt gelmemişti.
Batının koruması
İsrail’in kuzey cephesindeki durumu yüksek riskleri göze alarak tırmandırması Tel Aviv’in adil ve makul bir çözümü sabote etmeye istekli olduğunu ortaya koyuyor. Lübnan’a küstahça saldırırken, Gazze’deki Filistinlilere yönelik acımasız bombardımanını, ablukasını ve terörünü sürdürüyor.
Daha doğuda, İsrail silahlı kuvvetleri işgal altındaki Batı Şeria mülteci kamplarına, kasabalarına ve köylerine şiddetli baskınlar düzenlerken, yerleşimci çeteler Filistin topraklarını ve topluluklarını tahrip ediyor.
ABD’nin türlü diplomatik hileleri bir yana, İsrail’in uzlaşmazlığı ABD ve Batılı müttefiklerinin süregelen askeri, mali ve diplomatik desteği olmadan mümkün olamazdı.
İsrail ayrıca BM’nin cılız kınamaları, Çin ve Rusya gibi ABD’nin rakiplerinin ürkek ve etkisiz protestoları ve özellikle Ürdün ve Mısır gibi Filistin’e sınırı olan Arap devletleri ve hükümetlerinin açık suç ortaklığı karşısında cesaretleniyor.
Bu bağlamda değerlendirildiğinde, Filistin, Lübnan ve Yemen’deki devlet dışı ve kaynak fakiri direniş güçlerinin, süper güç destekli İsrail’in son derece gelişmiş cephaneliğine karşı yıllarca süren etkili bir yıpratma savaşını sürdürmesi sömürgecilik karşıtı kurtuluş savaşları tarihinde başlı başına bir başarıdır.
Bu halkların güçlerinin daha ne kadar dayanabileceği henüz belli değil. İsrail’in de karşı karşıya olduğu olumsuzluklar, iç çelişkiler ve direnme azmi göz önünde bulundurulduğunda bu ihtimal hâlâ oldukça yüksek.
Bunu zaman gösterecek.
Daha acil olan soru ise dünyanın geri kalanının, özellikle de ABD emperyalizminin bölgede yeniden güçlenmesinden endişe duyan güçlerin daha ne kadar arkalarına yaslanıp izleyecekleri.”
Bu yazı ilk kez 26 Eylül 2024’te yayımlanmıştır.
https://www.middleeasteye.net/opinion/israel-lebanon-hezbollah-new-front-war-cannot-end