İsrail’in hedefinde artık herkes var. Sıradaki kim?

İsrail’in Katar'a saldırısı Gazze’deki soykırıma ses çıkarmayanları bile dehşete düşürdü. İsrail’in mesajı net: Nerede olursanız olun, onun ‘uzun kolu’ sizi bir sonraki hedefi yapabilir. Peki, İsrail’i dilediğini istediği zaman vurmaktan kim nasıl alıkoyacak?

İsrail’in saldırganlığı geçen hafta başka bir boyut kazandı ve Katar’a füze yağdırdı. İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun ülkesinin tek başına düzenlediğini gururla açıkladığı saldırının hedefi, ateşkes müzakerelerine katılan Hamas liderleriydi. İki yıldan kısa bir sürede 64 binden fazla insanın yaşamını yitirdiği Gazze’de süren savaş, bu saldırıyla yeni ve tehlikeli bir boyut kazandı. Saldırı, sarsılmaz denilen İsrail destekçilerini bile öfkelendirdi ve BM’de bir kınama kararı çıkmasına neden oldu.

Peki, bu tepkiler Netanyahu hükümetine geri adım attırabilir mi? İsrail, istediği ülkeye, istediği zaman saldırmaktan vazgeçer mi? Al Jazeera köşe yazarı Belén Fernández’in analizinden bazı bölümleri aktarıyoruz.

“İsrail’in ateşkes mevhumuna hiçbir zaman sıcak bakmadığı biliniyor. Hatta en sadık müttefiklerinin sunduğu önerilere bile direnç gösteriyor. Zira İsrail’in devlet politikası, Filistinlileri yok etmeye ve sürekli savaş haline dayanıyor. Doha’ya yapılan saldırı ise İsrail’in artık kontrolden çıktığını uluslararası kamuoyuna bir kez daha gösterdi.

Hangi kırmızı çizgi?

Nitekim Gazze’deki katliamları görmezden gelen İngiltere, Fransa ve Hindistan gibi ülkeler bile bu kez saldırıyı kınamak zorunda kaldı. Bu durum, Gazze’de on binlerce sivilin ölümüyle kıyaslandığında ikiyüzlülük gibi görünse de, İsrail’in pervasızlığını destekleyenlerin bile bir “kırmızı çizgi” çekmeye başladığını gösteriyor.

Beyaz Saray Sözcüsü Karoline Leavitt, saldırının ardından yaptığı açıklamada, ‘Barışı sağlamak için bizimle çaba gösteren, egemen bir devlet ve ABD’nin yakın müttefiki Katar’ı tek taraflı bombalamak, ne İsrail’in ne de Amerika’nın hedeflerine hizmet eder’ dedi. Ancak Leavitt, sözlerine Hamas’ın ‘ortadan kaldırılmasını değerli bir hedef’ olarak nitelendirerek devam etti.

ABD Başkanı Donald Trump da Katarlı yetkililere, böyle bir saldırının bir daha yaşanmayacağına dair güvence verdi. Ancak İsrail’in bağımsız hareket etme alışkanlığı göz önünde bulundurulduğunda, bu güvenceyi inandırıcı bulmayanlar haksız sayılmaz.

Sıra kimde?

İsrail Savunma Bakanı Israel Katz, saldırıdan bir gün sonra yaptığı açıklamada, “İsrail’in uzun kolu düşmanlarını her yerde bulacaktır. Saklanacak hiçbir yer yoktur” diyerek tehditlerini sürdürdü.

Başbakan Netanyahu ise Katar’a doğrudan gözdağı vererek, “Katar’a ve teröristlere sığınak sağlayan tüm ülkelere sesleniyorum: Ya onları sınır dışı edin ya da adalete teslim edin. Yapmazsanız biz yapacağız” ifadelerini kullandı.

İsrail, kime “terörist” denileceğine tek başına karar verme yetkisini kendinde görmeye devam ediyor. Bu tanımın keyfi kullanıldığı düşünüldüğünde, risk altında olan yalnızca Katar değil. Netanyahu’nun sözleri, “teröristlere sığınak veren tüm ülkelerin” İsrail’in saldırılarına maruz kalabileceği anlamına geliyor.

Al Jazeera’nın haberine göre İsrail, 72 saat içinde altı farklı ülkeye saldırı düzenledi: Filistin ve Katar’ın yanı sıra Lübnan, Suriye, Tunus ve Yemen de bu saldırılardan payını aldı. Bu tablo, İsrail’in “uzun kolunun” nerede duracağını kestirmeyi imkânsız hale getiriyor.

Savaş suçlarına kim dur diyecek?

Mossad’ın geçmişte Avrupa topraklarında Filistinli hedeflere suikast düzenlemekten çekinmediği hatırlanırsa, İsrail’in yurt dışında daha fazla operasyon yapma ihtimali güçlü görünüyor. Bu saldırılar aynı zamanda Gazze’deki soykırımın üzerini örtme ve meşrulaştırma işlevi görüyor.

İsrail, bugün elinde tuttuğu dokunulmazlık ve yıkıcı güçle övünüyor olabilir. Ancak Netanyahu’nun Doha saldırısıyla dünyaya fiilen savaş ilan etmesi, İsrail’in “adalet” adı altında işlediği savaş suçlarını hâlâ görmezden gelenlere güçlü bir uyarı niteliğinde.”

Bu yazı ilk kez 16 Eylül 2025’te yayımlanmıştır.

Belén Fernández’in Al Jazeera’de yayınlanan “With the Doha strike, Netanyahu has declared war on the world” başlıklı yazısından bölümler Mustafa Alkan tarafından çevrilmiş ve editoryal katkısı ile yayına hazırlanmıştır. Yazının orijinaline aşağıdaki linkten erişebilirsiniz.
https://www.aljazeera.com/opinions/2025/9/11/with-the-doha-strike-netanyahu-has-declared-war-on-the-world

Fikir Turu
Fikir Turuhttps://fikirturu.com/
Fikir Turu, yalnızca Türkiye’deki düşünce hayatını değil, dünyanın da ne düşündüğünü, tartıştığını okurlarına aktarmaya çalışıyor. Bu amaçla, İngilizce, Arapça, Rusça, Almanca ve Çince yazılmış önemli makalelerin belli başlı bölümlerini çevirerek, editoryal katkılarla okuruna sunmaya çalışıyor. Her makalenin orijinal metnine ve değerli çevirmen arkadaşlarımızın bilgilerine makalenin alt kısmındaki notlardan ulaşabilirsiniz.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

İsrail’in hedefinde artık herkes var. Sıradaki kim?

İsrail’in Katar'a saldırısı Gazze’deki soykırıma ses çıkarmayanları bile dehşete düşürdü. İsrail’in mesajı net: Nerede olursanız olun, onun ‘uzun kolu’ sizi bir sonraki hedefi yapabilir. Peki, İsrail’i dilediğini istediği zaman vurmaktan kim nasıl alıkoyacak?

İsrail’in saldırganlığı geçen hafta başka bir boyut kazandı ve Katar’a füze yağdırdı. İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun ülkesinin tek başına düzenlediğini gururla açıkladığı saldırının hedefi, ateşkes müzakerelerine katılan Hamas liderleriydi. İki yıldan kısa bir sürede 64 binden fazla insanın yaşamını yitirdiği Gazze’de süren savaş, bu saldırıyla yeni ve tehlikeli bir boyut kazandı. Saldırı, sarsılmaz denilen İsrail destekçilerini bile öfkelendirdi ve BM’de bir kınama kararı çıkmasına neden oldu.

Peki, bu tepkiler Netanyahu hükümetine geri adım attırabilir mi? İsrail, istediği ülkeye, istediği zaman saldırmaktan vazgeçer mi? Al Jazeera köşe yazarı Belén Fernández’in analizinden bazı bölümleri aktarıyoruz.

“İsrail’in ateşkes mevhumuna hiçbir zaman sıcak bakmadığı biliniyor. Hatta en sadık müttefiklerinin sunduğu önerilere bile direnç gösteriyor. Zira İsrail’in devlet politikası, Filistinlileri yok etmeye ve sürekli savaş haline dayanıyor. Doha’ya yapılan saldırı ise İsrail’in artık kontrolden çıktığını uluslararası kamuoyuna bir kez daha gösterdi.

Hangi kırmızı çizgi?

Nitekim Gazze’deki katliamları görmezden gelen İngiltere, Fransa ve Hindistan gibi ülkeler bile bu kez saldırıyı kınamak zorunda kaldı. Bu durum, Gazze’de on binlerce sivilin ölümüyle kıyaslandığında ikiyüzlülük gibi görünse de, İsrail’in pervasızlığını destekleyenlerin bile bir “kırmızı çizgi” çekmeye başladığını gösteriyor.

Beyaz Saray Sözcüsü Karoline Leavitt, saldırının ardından yaptığı açıklamada, ‘Barışı sağlamak için bizimle çaba gösteren, egemen bir devlet ve ABD’nin yakın müttefiki Katar’ı tek taraflı bombalamak, ne İsrail’in ne de Amerika’nın hedeflerine hizmet eder’ dedi. Ancak Leavitt, sözlerine Hamas’ın ‘ortadan kaldırılmasını değerli bir hedef’ olarak nitelendirerek devam etti.

ABD Başkanı Donald Trump da Katarlı yetkililere, böyle bir saldırının bir daha yaşanmayacağına dair güvence verdi. Ancak İsrail’in bağımsız hareket etme alışkanlığı göz önünde bulundurulduğunda, bu güvenceyi inandırıcı bulmayanlar haksız sayılmaz.

Sıra kimde?

İsrail Savunma Bakanı Israel Katz, saldırıdan bir gün sonra yaptığı açıklamada, “İsrail’in uzun kolu düşmanlarını her yerde bulacaktır. Saklanacak hiçbir yer yoktur” diyerek tehditlerini sürdürdü.

Başbakan Netanyahu ise Katar’a doğrudan gözdağı vererek, “Katar’a ve teröristlere sığınak sağlayan tüm ülkelere sesleniyorum: Ya onları sınır dışı edin ya da adalete teslim edin. Yapmazsanız biz yapacağız” ifadelerini kullandı.

İsrail, kime “terörist” denileceğine tek başına karar verme yetkisini kendinde görmeye devam ediyor. Bu tanımın keyfi kullanıldığı düşünüldüğünde, risk altında olan yalnızca Katar değil. Netanyahu’nun sözleri, “teröristlere sığınak veren tüm ülkelerin” İsrail’in saldırılarına maruz kalabileceği anlamına geliyor.

Al Jazeera’nın haberine göre İsrail, 72 saat içinde altı farklı ülkeye saldırı düzenledi: Filistin ve Katar’ın yanı sıra Lübnan, Suriye, Tunus ve Yemen de bu saldırılardan payını aldı. Bu tablo, İsrail’in “uzun kolunun” nerede duracağını kestirmeyi imkânsız hale getiriyor.

Savaş suçlarına kim dur diyecek?

Mossad’ın geçmişte Avrupa topraklarında Filistinli hedeflere suikast düzenlemekten çekinmediği hatırlanırsa, İsrail’in yurt dışında daha fazla operasyon yapma ihtimali güçlü görünüyor. Bu saldırılar aynı zamanda Gazze’deki soykırımın üzerini örtme ve meşrulaştırma işlevi görüyor.

İsrail, bugün elinde tuttuğu dokunulmazlık ve yıkıcı güçle övünüyor olabilir. Ancak Netanyahu’nun Doha saldırısıyla dünyaya fiilen savaş ilan etmesi, İsrail’in “adalet” adı altında işlediği savaş suçlarını hâlâ görmezden gelenlere güçlü bir uyarı niteliğinde.”

Bu yazı ilk kez 16 Eylül 2025’te yayımlanmıştır.

Belén Fernández’in Al Jazeera’de yayınlanan “With the Doha strike, Netanyahu has declared war on the world” başlıklı yazısından bölümler Mustafa Alkan tarafından çevrilmiş ve editoryal katkısı ile yayına hazırlanmıştır. Yazının orijinaline aşağıdaki linkten erişebilirsiniz.
https://www.aljazeera.com/opinions/2025/9/11/with-the-doha-strike-netanyahu-has-declared-war-on-the-world

Fikir Turu
Fikir Turuhttps://fikirturu.com/
Fikir Turu, yalnızca Türkiye’deki düşünce hayatını değil, dünyanın da ne düşündüğünü, tartıştığını okurlarına aktarmaya çalışıyor. Bu amaçla, İngilizce, Arapça, Rusça, Almanca ve Çince yazılmış önemli makalelerin belli başlı bölümlerini çevirerek, editoryal katkılarla okuruna sunmaya çalışıyor. Her makalenin orijinal metnine ve değerli çevirmen arkadaşlarımızın bilgilerine makalenin alt kısmındaki notlardan ulaşabilirsiniz.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

0
Would love your thoughts, please comment.x