Suriye’nin devrik diktatörü Beşar Esad Moskova’ya sığınırken dünya gün ışığı almayan, hatta beton altına tutulan mahkûmların kurtarıldığı Sednaya Hapishanesi’ni konuşuyor. Bu nasıl bir hapishane, mahkûmlar kimler ve neler yaşadılar?
New York Times gazetesi Orta Doğu ve Kuzey Afrika muhabiri Vivian Yee, Sednaya Hapishanesi hakkında bilinmesi gerekenleri derledi.
Yazıdan öne çıkan bölümleri aktarıyoruz:
“Suriye’deki Esad rejimi çökerken, galip gelen isyancılar, hükümetin on binlerce insanını alıkoyduğu, onlara inanılmaz işkenceler yaptığı ve öldürdüğü hapishanelerin kapılarını açtılar. Suriyeliler, 13 yıllık iç savaş sırasında hapishane sisteminde kaybolan sevdiklerini aramak için bu tesislere akın etti. Hiçbir hapishane başkent Şam’ın hemen kuzeyindeki Sednaya kadar kötü şöhretli değildir.
İnsan hakları grupları Sednaya’da on binlerce insanın gözaltına alındığını söylüyor. Bu kişiler işkence gördü, dövüldü ve yiyecek, su, ilaç ve temel temizlik hizmetlerinden mahrum bırakıldı. Binlerce kişi düzmece mahkemelerin ardından toplu idamlarla infaz edildi. Bir grup 30 binden fazla tutuklunun burada öldürüldüğünü tahmin ediyor. Çoğu durumda, mahkûmların ailelerine akıbetleri hakkında hiçbir bilgi verilmedi.
Sednaya Cezaevi’ne kimler gönderildi?
1987’de Şam’ın kuzeyindeki bir tepede inşa edilen cezaevi, siyasi mahkûmları barındıran askerî bir cezaeviydi ve hükümetin sivil muhalefete karşı ana silahı olan acımasız bir sistemin en kötü şöhretli yeriydi. Uluslararası Af Örgütü Sednaya’yı bir “insan mezbahası” olarak tanımlamıştı.
Mahkumları temsil eden bir grup tarafından hazırlanan rapora göre, yüzlerce gardiyan ve asker tarafından korunuyordu ve etrafı mayın tarlalarıyla çevriliydi.
Uluslararası Af Örgütü’nün 2017 tarihli bir raporuna göre, 2007 yılında tahminen 1.500 mahkûmun bulunduğu cezaevinin nüfusu, Suriye’deki iç savaşın başlamasının ardından bir anda 20 bin kişiye kadar yükseldi.
Cihatçıları saldılar, doktorları hapse attılar
İç savaş başlamadan önce, 2011 yılında, Sednaya’daki mahkûmların çoğunluğu, Suriye hükümeti tarafından Irak’ta ABD’ye karşı savaşan El Kaide’nin bir koluna katılmaya teşvik edilen İslamcılardı. Evlerine döndüklerinde, Bay Esad kendi yönetimini tehdit etmelerini önlemek için onları hapse attı.
2011’in başlarında hükümet karşıtı protestolar Suriye’ye yayılınca, hükümet bu cihatçıların çoğunu serbest bıraktı ve binlerce protestocuyu, aktivisti, gazeteciyi, doktoru, yardım görevlisini, öğrenciyi ve diğer Suriyelileri hapsetmeye başladı. Birçoğu Sednaya’ya gönderildi.
Cezaevi, tutukluların diğer gözaltı merkezlerinde uzun süre kaldıktan sonra genellikle bırakıldıkları son yerdi.
Hapishane koşulları nasıldı?
Af Örgütü ve Birleşmiş Milletler tarafından yürütülen bir soruşturma, Suriyeli yetkililerin Sednaya’daki tutuklulara işkence ettikten ve onları korkunç koşullarda barındırdıktan sonra kasıtlı olarak imha ettiklerini ortaya koydu.
Hak gruplarına ve Times’ın araştırmasına göre, tutuklular cinsel saldırıya uğradı, cinsel organları darp edildi ve birbirlerini dövmeye, tecavüz etmeye ve hatta öldürmeye zorlandı. 2017 yılında ABD, Suriye hükümetini Sednaya’daki toplu cinayetleri gizlemek için cesetleri krematoryumlarda yakmakla suçlamış ve dayak, bıçaklama, cinsel saldırı, elektrik şoku, kulak ve cinsel organ kesme gibi fiziksel işkence yöntemlerini sıralamıştı.
Genellikle aile bağlantıları ya da rüşvet yoluyla salıverilmeyi başaran az sayıdaki tutuklu, pis ve aşırı kalabalık hücrelerde tedavi edilmeyen yaralar ve hastalıklar nedeniyle ölüme terk edildiklerini anlattı. Mahkumlara tuvaletleri kullanmaları için sadece saniyeler veriliyordu, bu nedenle genellikle tuvaleti olmayan hücrelerde tuvaletlerini yapmak zorunda kalıyorlardı. Yemekler genellikle birkaç lokma bozulmuş yiyecekten ibaretti. Birçok insanda ciddi enfeksiyonlar, fiziki ve ruhsal hastalıklar ortaya çıktı.
Sistem genelindeki pek çok cezaevinde koşullar benzerdi. Ancak eski mahkumlara göre Sednaya’daki muamele özellikle sadistçe olabiliyordu.
Mahkumların işkence sırasında bile gardiyanlara bakmalarına, konuşmalarına ya da gürültü yapmalarına izin verilmiyordu. Su verilmeyerek ya da dondurucu soğukta battaniyesiz, çıplak uyumaya zorlanarak cezalandırılabiliyorlardı.
Af Örgütü raporuna göre, gardiyanlar her sabah gece ölenlerin cesetlerini toplayıp askerî hastaneye götürüyor ve burada ölümleri kalp ya da solunum yetmezliği vakası olarak kaydediliyordu. Daha sonra kamyonlarla Şam’ın dışındaki toplu mezarlara götürülüyorlardı.
Hapishane dışındaki yakınları çoğu zaman onların akıbetini asla öğrenemedi.
Acımasız kurallar
Af Örgütü raporunda atıfta bulunulan eski yetkililere göre, Sednaya’da gözaltında tutulanlara itirafta bulunmaları için rutin olarak işkence yapılıyordu. Daha sonra askerî mahkemelere götürülüyorlar ve burada iki ya da üç dakika süren duruşmaların ardından mahkûm ediliyorlardı.
Rapora göre, gardiyanlar her hafta ve genellikle haftada iki kez, 50 kişiye varan grupları sivil cezaevlerine nakledildiklerini söyleyerek hücrelerinden çıkardılar. Rapora göre, bunun yerine gözleri bağlanıyor, cezaevinin bodrum katında feci şekilde dövülüyor ve ardından başka bir binaya götürülerek gece yarısı asılıyorlardı.
Cezaevi yetkilileri toplu idamları “parti” olarak adlandırdı.
Af Örgütü 2011-2015 yılları arasında çoğu sivil 5 bin ila 13 bin kişinin bu şekilde öldürüldüğünü tespit etti. Grubun elinde 2015’ten sonraki infazlara dair doğrudan kanıt yoktu, ancak tutuklular hâlâ Sednaya’ya nakledildiği ve düzmece duruşmalar yapılmaya devam ettiği için infazların devam etmiş olması muhtemeldi.
Cezaevinde şimdi neler oluyor?
Esad’ın hapishaneler labirentini titizlikle izleyen Suriye İnsan Hakları Ağı Direktörü Fadel Abdul Ghany’ye göre 8 Aralık Pazar günü Sednaya’dan yaklaşık 2 bin mahkûm çıktı. Ancak hükümet devrildiğinde orada tutulduğunu söylediği yaklaşık 11 bin tutuklunun geri kalanı hiçbir yerde bulunamadı. HTŞ’ye göre diğerlerinin hepsi öldürüldü.
Yine de bu karmaşa içinde farklı grupların farklı sayı tahminleri vardı ve pek çok Suriyeli kaybolan yakınlarının hâlâ bulunabileceği umudunu taşıyordu. Gazeteciler, silahlı savaşçılar ve aralarında çocukların da bulunduğu siviller hapishanede dolaşarak onlardan iz aradı.
Bir isyancı savaşçı Muhammed Bakır, “Şehri ele geçirmek bir sevinç – sevinçliyiz. Ama gerçek zafer ailemi bulduğumda olacak.” Annesi, erkek kardeşi ve kuzeninden, 2012 yılında hükümeti protesto ettikten sonra kaybolmalarından bu yana haber alamamış.
Sednaya’yı ziyaret eden bir grup doktor tarafından The Times’a gönderilen videolar, içerideki kalabalığı ve korkunç koşulları gösteriyor. Her biri, bir düzine ya da daha fazla kişinin kaldığı anlaşılan numaralandırılmış hücreler enkaz, giysi ve eşyalarla doluydu.
Suriye’de gönüllü bir sivil savunma örgütü olan Beyaz Miğferler, Sednaya’dan yaklaşık 20 bin ila 25 bin kişinin serbest bırakılmasına yardımcı olduğunu söyledi, ancak binlerce mahkûmdan daha haber alınamadığını belirtti.
Grup, cezaevinin gizli bölümleri olduğu yönündeki haberlere dayanarak Sednaya’ya daha fazla mahkûm barındırabilecek gizli hücreler arayan uzman ekipler gönderdi. Ancak grup gece yarısı gizli odalara dair bir kanıt bulamadığını açıkladı.
Sednaya Cezaevindeki Tutuklular ve Kayıplar Derneği, 28 Ekim itibariyle yaklaşık 4.300 tutuklu olduğunu ve bu sayının yaklaşık olarak serbest kaldığını gösteren bir belge elde ettiklerini söyledi. Açıklamada, “yeraltında mahsur kalan tutukluların varlığının gerçek olmadığı” belirtildi.”
Bu yazı ilk kez 12 Aralık 2024’te yayımlanmıştır.
https://www.nytimes.com/2024/12/10/world/middleeast/sednaya-prison-syria.html