İstihbaratta özel şirket dönemi

Özel istihbarat şirketleri dünyanın birçok yerinde jeopolitik risklerden aktivizmin izlenmesine kadar geniş yelpazede istihbarat hizmeti satıyor. Bu alanın sorunlarını, potansiyelini ve risklerini Yusuf Can Ayaz yazdı.

Günümüzde birçok alanda olduğu gibi güvenlik alanında da özel sektör yükselişe geçti. Özel askerî ve güvenlik şirketlerinin sayısındaki ve faaliyetlerindeki artış, devletlerin bu alanlarda hizmet almaya yönelik artan ilgisini açıkça ortaya koyuyor. Benzer bir ilgi istihbarat faaliyetleri için de var.

İstihbaratın, doğası gereği devletler tarafından yürütülen faaliyetlerden daha kapsamlı ve köşeleri belirsiz bir çerçeveye sahip olduğu söylenebilir. Bu nedenle de istihbarat alanında özel sektörün öne çıkması aslında yeni bir fenomen değil.

İlk ve Orta Çağ’daki savaşlarda ücretli çalışan ve orduların ilerlemesine yön veren grupların taktik düzeyde istihbarat faaliyetlerini icra eden ilk örnekler olduğu söylenebilir. 15. yüzyılda bankerlerin kişisel tahkikata yönelmesi, 18. yüzyılda Amerikan Devrimi, 19. yüzyılda Meksika-Amerika ve İspanya-Amerika Savaşları’nda izci gruplarının şirketleşerek çatışma alanında destek unsuru olarak kullanılması bu alanın öncül örneklerindendir.

Şirketlerin yükselişi

Özel istihbarat endüstrisinin günümüzdeki halini almasında en etkili dönemin 11 Eylül 2001 saldırılarının ardından yaşanan süreç olduğunu söylemek mümkün. ABD’nin teröre karşı küresel savaş stratejisinin, güvenlik alanında devletlerin hizmet almasında patlama yarattığı gözlemleniyor. Bu patlama devletlerin ötesinde farklı aktörlerin de bu alana yönelmesini kolaylaştırdı.

Artık uluslararası şirketler de istihbarat alanındaki kapasitelerini genişletmeye çalışıyor. Bugün Birleşik Krallık merkezli enerji şirketi BP’nin Operasyonel İstihbarat Analisti, ABD merkezli otomotiv şirketi Ford’un Koruyucu İstihbarat Analisti, Google’ın Tehdit Analisti hatta Amerikan Futbol Ligi’nin Küresel İstihbarat ve Tehdit Analisti gibi pozisyonları istihdama açması, rekabet ortamının hüküm sürdüğü iş dünyasında istihbarata verilen öneme işaret ediyor.

Diğer taraftan Rusya-Ukrayna Savaşı’nda Ukrayna hükümetine destek sunan Amazon, Microsoft, SpaceX gibi büyük şirketler istihbarat alanında çalışmasalar da çatışma bölgesini destekleyecek hizmetler vererek çarpan etkisi yaratabiliyorlar. Çünkü bu şirketlerden sadece Microsoft günde 78 trilyondan fazla sinyali takip ediyor.

Özel istihbarat şirketleri

Sektörün önemli bir yönünü temsil etmesine rağmen iş istihbaratı, rekabet istihbaratı, endüstriyel casusluk gibi kavramların iş ortamı, organizasyonel yapılar, istihdam kapasitesi gibi konulara odaklanması sebebiyle özel istihbarat şirketlerinden ayrıldıkları görülüyor.

Güvenlik istihbaratı alanında çalışan özel istihbarat şirketleri odak noktası olarak tehdit ve risk ortamına yoğunlaşıyor. Covid-19 döneminde pandeminin ya da Rusya’nın Ukrayna’ya müdahalesinin uluslararası tedarik zinciri üzerindeki etkisi odaklanılan risk ortamına örnek gösterilebilir.

Özel istihbarat şirketlerinin devletler başta olmak üzere uluslararası örgütlere, kurumlara, yatırımcılara hatta bireylere hizmet ettiği biliniyor. Ancak hem geçmişteki hem günümüzdeki faaliyetler dikkate alındığında özel sektör çalışmalarının bir “özelleşme” olmadığını belirtmek gerekiyor. Çünkü devletler kendi istihbarat birimlerini özel şirketlerle bir tutmayıp gerekli durumlarda hizmet satın alıyor. Bu yüzden istihbarat kavramının aktör düzeyinde sadece devletlere indirgenemeyecek kadar geniş bir alanı kapsadığının altını çizmek gerekiyor.

Özel istihbarat şirketleri ne tür hizmetler veriyor?

Özel sektörün istihbarat hizmetleri; tehdit ve risklerin tespit edilmesinden haber ve görüntü gibi veri ve bilgilerin toplanması ve analiz edilmesine kadar geniş bir yelpazeye yayılıyor. Tehdit ve risk önceliklerinin farklı çerçevelerden değerlendirilmesi ise bu şirketlerin çok geniş bir ölçekte değerlendirilmesini elzem hale getiriyor.

Özel istihbarat alanında yapılan akademik çalışmalarda bu şirketlerin ele aldığı konu ve tehditler; jeopolitik riskler, terörizm, seyahat güvenliği, suç, aktivizm, siber riskler başta olmak üzere 20’den fazla başlıkla ele alınıyor.[1] Ancak bazı şirketlerin aldıkları ihaleler karşılığında risklerin ve tehditlerin tespit edilmesinden öte önlem ve mücadele durumunda da hizmet verdikleri görülüyor.

Hatta bazı şirketler ülkelerin seçim kampanyalarında rol oynuyor ve sahte sosyal medya hesapları üzerinden kamuoyunu yönlendirme gibi faaliyetler yürüttükleri için eleştiriliyor. Örneğin “Strategic Communication Laboratories” (SCL Grubu) adlı şirketin yan kuruluşu olan Cambridge Analytica sosyal medya kullanıcılarının verilerini siyasi amaçlarla kullanarak “Facebook–Cambridge Analytica veri skandalı” olarak bilinen olayın aktörü olmuştu.

Özel istihbarat hizmetlerine ihtiyacı olan ise sadece devletler değil. Örneğin İngiltere Merkezli International Intelligence adlı şirket yüksek gelirli bireylere istihbarat hizmeti sunduğu gibi Birleşmiş Milletler (BM) personellerine istihbarat konusunda kurslar veriyor, şirketler için kişisel tahkikatlar yapıyor. Bunlara ek olarak son dönemlerde sık sık gündeme gelen sanat eserlerine zarar vererek dikkat çekmeyi benimseyen türde aktivizmle mücadele gibi konularda risk analizi hizmeti sunarak müşteri yelpazesini müzelere kadar genişletiyor.

Bu tür şirketlerin faaliyetleri söz konusu olduğunda menşe ülkenin durumunun da önemli olduğu görülüyor. Örneğin İsrail merkezli Black Cube adlı özel istihbarat şirketi 75 ülkede faaliyet gösterdiği bilgisini paylaşıyor. Bu rakam dünyadaki ülkelerin üçte birinden fazlasına tekabül ederken şirketin İsrail hükümeti adına faaliyet yürüttüğü iddiaları kafa karıştırıyor. Şirketin faaliyet gösterdiği ülkelerden biri olan Romanya’da yolsuzluk soruşturması yürüten başsavcıyı yıldırmaya çalıştıkları gerekçesiyle üç Black Cube mensubu gıyaben hapis cezasına çarptırılmıştı. Bu ve benzeri durumların meydana gelmesi özel istihbarat şirketlerine karşı mesafeli yaklaşılmasına sebep oluyor.

İstihbaratta özel sektör – devlet işbirliği

Hizmet alan aktörü devlet olarak düşündüğümüzde ise ABD, İsrail ve Avrupa ülkelerinin öne çıkması bir sürpriz değil. İstihbarat topluluğu ve özel sektör arasındaki partnerlik konusunda listenin başında ABD geliyor.

ABD’de istihbarat topluluğunun liderliğini üstlenen Ulusal İstihbarat Direktörlüğü başta olmak üzere istihbarat kurumlarının özel sektörle iş birlikleri mevcut. Dinleme, keşif, havacılık ve uzay, bilişim hizmetleri, analiz gibi alanlarda istihbarat topluluğunu destekleyen şirketler arasında Booz Allen Hamilton, CACI International, SAIC, Constellis Grup, Leidos, In-Q-Tel gibi köklü ve çatı şirketler bulunuyor.

Örnek vermek gerekirse bu şirketlerden biri olan ve kendisini risk yönetimi şirketi olarak tanımlayan Constellis Holding bünyesinde Akademi adlı özel askerî şirket de dahil olmak üzere birçok şirket yer alıyor. Akademi ise bu birleşmeden önce kendisini dünya kamuoyuna Irak’ın işgali esnasında yaptığı insan hakları ihlalleriyle tanıtan Black Water adlı şirketin halefi konumundaydı.

Özel istihbarat şirketlerinde kimler çalışıyor?

Özel istihbarat şirketlerinde genellikle daha önce istihbarat birimlerinde çalışma tecrübesine de sahip olan kişiler çalışıyor, bu özellik de bu şirketleri diğer iştiraklerden ayrıştırıyor. Doğası gereği gizliliğe sahip olan istihbarat alanının bu imkanla erişilebilir hale gelmesi daha fazla ilgi çekiyor. Örneğin Black Cube, Gabriel Intelligence Agency gibi İsrail menşeli şirketlerin daha önce İsrail istihbarat topluluğunda çalışan birçok personeli barındırması, şirketlerin yeteneklerine olan güveni de etkiliyor. 2016 ABD başkanlık seçimlerinde manipülasyon yaptıkları gerekçesiyle soruşturma geçiren ve ardından kapatılan İsrail merkezli Psy-Grup adlı şirketin Filistin yanlısı aktivistleri takip etmek için dahi kullandığı iddia ediliyor.

7 Ekim saldırılarıyla başlayıp bir yıldan fazla süredir devam eden İsrail-Filistin çatışmalarının istihbarat dünyasındaki bir yankısı da bu. Çünkü Filistin karşıtı bir kampanya olasılığı İsrailli yetkilere oldukça çekici görünüyor. Ağustos ayında ortaya atılan iddialara göre İsrail Diaspora İşleri ve Antisemitizmle Mücadele Bakanı Amichai Chikli, Black Cube’un CEO’su Dan Zorella ile yaptığı görüşmede ABD ve Kanada’daki Filistinli aktivistlerin izlenmesine yönelik bir kampanyayı değerlendirdi. Görüşmeden sonra böyle bir teklifin kim tarafından ortaya atıldığı noktasında ise hem bakanlığın hem şirketin karşı tarafı işaret etmesi dikkat çekiyor.

Küresel ölçekte bakıldığında şirketlerin çok yönlü hizmet verdiği ve bu alanda çalışanların farklı mesleki geçmişlerden geldiği görülüyor. Teknoloji odaklı mesleki gruplarla birlikte sosyal bilimcilerin de bu alanda yer alması dikkat çekiyor. Dolayısıyla özel istihbarat alanının, özel askerî şirketler gibi büyük ölçüde eski askerler tarafından domine edildiğini söylemek mümkün değil. Güvenlik arka planına sahip personellerle birlikte bilişim, ekonomi, hukuk gibi birçok alandan personelin bu sektörde istihdam edilebildiği söylenebilir.

Ülkelerin istihbarat topluluklarının sınırlı kapasiteye sahip olması bu alanda kariyer yapmak isteyen gençlerin yüklenici firmalara yönelmesinin de önünü açıyor. Çalışanların risk analisti, açık kaynak istihbarat analisti, istihbarat ve güvenlik danışmanı başta olmak üzere çok çeşitli unvanlar kullandıkları görülüyor. Özel istihbarat alanında yapılan akademik çalışmalarda da personellerin çok çeşitli unvanlar kullandığı biliniyor. 2019 yılında yürütülen bir akademik çalışma bu alanda çalışan 126 kişinin 72 farklı unvanı kullandığını ortaya koyuyor.[2]

Sınır ve denetim

Özel istihbarat şirketlerin tasnifinde uzlaşılan bir şablon bulunmuyor. Çünkü doğrudan istihbarat ve danışmanlık hizmeti veren şirketlerin yanında savunma ve teknoloji firmaları da birer istihbarat yüklenicisi olarak bu denklemde yer alıyor. Şirketlerin kendileri için yürüttüğü istihbarat faaliyetleri de bu endüstrinin bir parçası… Ayrıca rekabet istihbaratına yönelik faaliyetler, güvenlik istihbaratına yönelmese de istihbaratta “özel sektör” şemsiyesine dahil oluyor. Yani geniş anlamıyla yorumlandığında sektörün potansiyel pazar payının da oldukça büyük olduğu söylenebilir.

Faaliyetler başta olmak üzere şirketlere ilişkin birçok konu karmaşık bir izlenim veriyor. Çalışanların benzer mesleki etiği paylaşmaması, kullanılan unvanlarda standart olmaması, şirketlerin ve hizmetlerin kesişen ve ayrışan yönlerinin net olmaması, şirketlerin istihbarat alanına ulusal güvenlikten ziyade kâr odaklı bir çerçeveden yaklaşması gibi konular şirketlerin anlaşılması noktasında kapsayıcı ve net bir çerçevenin çizilmesini zorlaştırıyor. Örneğin İngiltere’deki istihbarat şirketleri üzerine yapılan bir çalışma bu şirketleri özel soruşturma şirketleri, kurumsal istihbarat ajansları, halkla ilişkiler ve itibar yönetimine odaklanan şirketler olarak tasnif ediyor.

Şirketlerin kapsam bakımından geniş olması denetim mekanizmalarını da etkiliyor. Özel askerî şirketlerle ilgili Montrö Belgesi (2008) gibi bağlayıcı olmasa da kapsayıcı bir anlaşma bulunurken istihbarat şirketlerine ilişkin bu kadar geniş bir düzenleme bulunmuyor. Bu nedenle ulusal ölçekteki düzenlemeler önem taşıyor. Örneğin kişi tahkikatlarıyla ilgilenen özel dedektiflik şirketleriyle ilgili ABD, Kanada, Avustralya, Yeni Zelanda, İrlanda ve Avrupa Birliği (AB) ülkelerinde lisanslama zorunlu ancak İngiltere’de böyle bir zorunluluk yok ve isteyenler Güvenlik Endüstrisi Kurumu’na (Security Industry Authority) başvurarak oldukça kolay bir şekilde lisans başvurusunda bulunabilir.[3]

Dolayısıyla hukuki boşluğun gözle görülür olduğu bu alanın ulusal ve uluslararası düzeyde düzenlemeler gerektirdiğinin altını çizmek gerekiyor. Nitekim istihbarat çalışmalarıyla bilinen ve ABD’deki uygulamaları inceleyen Damien Van Puyvelde gibi önde gelen uzmanlar da özel istihbarat yüklenicileriyle ilgili sorunların çoğunu istihbarat hesap verilebilirliği ile ilişkilendiriyor.[4]

Özel istihbarat şirketleri ne tür riskler barındırıyor?

Hükümetlere hizmet veren özel istihbarat şirketleri üzerine yapılan çalışmalarda birden fazla riske dikkat çekiliyor. Karar alıcılar ve özel sektör arasındaki ilişkinin kişisel çıkarlara yönelmesi, ulusal güvenlik önceliklerinin ticari kaygıların gölgesinde kalması, şirketlerin hukukî boyutu, gizliliğin korunması gibi konular riskleri beraberinde getiriyor.

Bununla birlikte tek bir hükümetten aldığı sözleşmelerle faaliyet gösteren şirketlerin, daha güvenilir olarak değerlendirildiği göze çarpıyor.

Uluslararası boyutta hizmet veren şirketlerin ise daha az güvenilir bir konumda olduğunu söylemek mümkün. Örneğin daha önce Kanada Güvenlik İstihbaratı Servisi’nin direktörü olarak görev yapan ve halihazırda AWZ Ventures adlı şirketin danışma kurulunda yer alan Richard Fadden, şirketin İsrail’i desteklediğini ancak Rusya ve Çin’e hizmet verilmemesi konusunda kati bir tutuma sahip olduğunu belirtiyor.

Fadden gibi birçok kişinin kamu görevinin ardından özel sektöre yönelmesi “döner kapı” kavramıyla açıklanıyor. Bu kişilerin görevleri esnasında özel şirketlere tanımış olabilecekleri imtiyazlar sebebiyle özel sektöre geçmelerinin kolaylaştığı endişesi ABD dahil olmak üzere birçok ülkede tartışılan konular arasında. Bu konudaki endişelerin giderilmesi ise hukuki boşluğun doldurulması ve denetim mekanizmasının güçlendirilmesiyle mümkün olabilir.

Özel sektördeki rekabet ortamı, tehditlerin tespitini hızlandırma potansiyelini ortaya çıkarıyor ama bu şirketlerin ticari kaygıları ön planda tutarak karar alıcıyı yanlış yönlendirme potansiyeli de mevcut. Şirketlerin daha fazla sayıda ve daha yüksek kârlı sözleşme imzalamak için üzerinde çalıştıkları tehditleri abartması, hükümetlerin güvenlik kaygıları ve öncelikleri konusunda bir yanılgıya düşmesine sebep olabilir. Bu durum hem güvenlik ve politika hatalarını hem şirketlerin güvenilirlikleri sorgulamaya neden olacaktır.

Hangi fırsatlara kapı açıyorlar?

Birçok alanda olduğu gibi istihbarat alanında da sınırlı kaynakların söz konusu olması ve uluslararası rekabet ortamından faydalanmak isteyen çok sayıda profesyonel şirketin ortaya çıkması, şirketleri yakın gelecekte daha fazla tercih edilebilir konuma getirecektir.

Ayrıca gizli faaliyetlerin açığa çıkması durumunda reddedilebilirlik esnekliği sunan ve geleneksel kurumlara kıyasla daha düşük maliyetli olma avantajı taşıyan bu yöntem tercih edilebilecek bir seçenek olarak değerlendirilebilir.

Ancak özel istihbarat hizmetlerinin kamu hizmetlerine karşı bir alternatif olarak değil tamamlayıcı olarak görülmesi uygun olacaktır. Hukuki düzenlemelerin bu şirketleri daha doğru bir zemine oturtacağı beklenebilir.

Hukuki düzenlemeler hem müşteri konumunda olanları hem de veri hırsızlığı gibi konularda mağdur konumuna düşebilecek olan vatandaşları da rahatlatabilir. Dolayısıyla kişisel mahremiyetin korunmasının da ileriki süreçte istihbarat gündemine daha sık geleceği söylenebilir.

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fikir Turu’nun editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Bu yazı ilk kez 12 Kasım 2024’te yayımlanmıştır.

[1] Lewis Sage-Passant, The security intelligence services of the private sector, Doktora tezi, Loughborough Üniversitesi, 2023, s.198.

[2] Maria A. Robson Morrow, Private sector intelligence: on the long path of professionalization, Intelligence and National Security, 37:3, 2022, s. 410.

[3] Privacy International, “Controlling the UK’s Private Intelligence Industry”, 2022, s. 14.

[4] Damien Van Puyvelde, Outsourcing US Intelligence: Contractors and Government Accountability, Edinburgh University Press, 2019, s.7.

Yusuf Can Ayaz
Yusuf Can Ayaz
Yusuf Can Ayaz - Lisans derecesini Gazi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümünden almasını müteakip Millî Savunma Üniversitesi Alparslan Savunma Bilimleri Enstitüsü Uluslararası Güvenlik ve Terörizm Bölümünde yüksek lisans çalışmalarına başladı. “Terörizmle Mücadelenin İstihbarat Topluluğunun Dönüşümüne Etkisi: ABD Örneği” başlıklı teziyle yüksek lisans eğitimini tamamladı. Hâlihazırda Polis Akademisi Uluslararası Güvenlik Bölümünde doktora çalışmalarına devam ediyor. Güvenlik başta olmak üzere devlet dışı silahlı aktörler, istihbarat, ayaklanma ve terörizm gibi konular üzerine çalışmalarını yürütmekle beraber, Ortadoğu ve Irak coğrafyasına yönelik araştırmalar yapıyor. Ortadoğu Araştırmaları Merkezi (ORSAM) bünyesinde araştırma asistanı olarak çalışıyor.

YORUMLAR

Subscribe
Notify of
guest

0 Yorum
Oldest
Newest Most Voted
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

İstihbaratta özel şirket dönemi

Özel istihbarat şirketleri dünyanın birçok yerinde jeopolitik risklerden aktivizmin izlenmesine kadar geniş yelpazede istihbarat hizmeti satıyor. Bu alanın sorunlarını, potansiyelini ve risklerini Yusuf Can Ayaz yazdı.

Günümüzde birçok alanda olduğu gibi güvenlik alanında da özel sektör yükselişe geçti. Özel askerî ve güvenlik şirketlerinin sayısındaki ve faaliyetlerindeki artış, devletlerin bu alanlarda hizmet almaya yönelik artan ilgisini açıkça ortaya koyuyor. Benzer bir ilgi istihbarat faaliyetleri için de var.

İstihbaratın, doğası gereği devletler tarafından yürütülen faaliyetlerden daha kapsamlı ve köşeleri belirsiz bir çerçeveye sahip olduğu söylenebilir. Bu nedenle de istihbarat alanında özel sektörün öne çıkması aslında yeni bir fenomen değil.

İlk ve Orta Çağ’daki savaşlarda ücretli çalışan ve orduların ilerlemesine yön veren grupların taktik düzeyde istihbarat faaliyetlerini icra eden ilk örnekler olduğu söylenebilir. 15. yüzyılda bankerlerin kişisel tahkikata yönelmesi, 18. yüzyılda Amerikan Devrimi, 19. yüzyılda Meksika-Amerika ve İspanya-Amerika Savaşları’nda izci gruplarının şirketleşerek çatışma alanında destek unsuru olarak kullanılması bu alanın öncül örneklerindendir.

Şirketlerin yükselişi

Özel istihbarat endüstrisinin günümüzdeki halini almasında en etkili dönemin 11 Eylül 2001 saldırılarının ardından yaşanan süreç olduğunu söylemek mümkün. ABD’nin teröre karşı küresel savaş stratejisinin, güvenlik alanında devletlerin hizmet almasında patlama yarattığı gözlemleniyor. Bu patlama devletlerin ötesinde farklı aktörlerin de bu alana yönelmesini kolaylaştırdı.

Artık uluslararası şirketler de istihbarat alanındaki kapasitelerini genişletmeye çalışıyor. Bugün Birleşik Krallık merkezli enerji şirketi BP’nin Operasyonel İstihbarat Analisti, ABD merkezli otomotiv şirketi Ford’un Koruyucu İstihbarat Analisti, Google’ın Tehdit Analisti hatta Amerikan Futbol Ligi’nin Küresel İstihbarat ve Tehdit Analisti gibi pozisyonları istihdama açması, rekabet ortamının hüküm sürdüğü iş dünyasında istihbarata verilen öneme işaret ediyor.

Diğer taraftan Rusya-Ukrayna Savaşı’nda Ukrayna hükümetine destek sunan Amazon, Microsoft, SpaceX gibi büyük şirketler istihbarat alanında çalışmasalar da çatışma bölgesini destekleyecek hizmetler vererek çarpan etkisi yaratabiliyorlar. Çünkü bu şirketlerden sadece Microsoft günde 78 trilyondan fazla sinyali takip ediyor.

Özel istihbarat şirketleri

Sektörün önemli bir yönünü temsil etmesine rağmen iş istihbaratı, rekabet istihbaratı, endüstriyel casusluk gibi kavramların iş ortamı, organizasyonel yapılar, istihdam kapasitesi gibi konulara odaklanması sebebiyle özel istihbarat şirketlerinden ayrıldıkları görülüyor.

Güvenlik istihbaratı alanında çalışan özel istihbarat şirketleri odak noktası olarak tehdit ve risk ortamına yoğunlaşıyor. Covid-19 döneminde pandeminin ya da Rusya’nın Ukrayna’ya müdahalesinin uluslararası tedarik zinciri üzerindeki etkisi odaklanılan risk ortamına örnek gösterilebilir.

Özel istihbarat şirketlerinin devletler başta olmak üzere uluslararası örgütlere, kurumlara, yatırımcılara hatta bireylere hizmet ettiği biliniyor. Ancak hem geçmişteki hem günümüzdeki faaliyetler dikkate alındığında özel sektör çalışmalarının bir “özelleşme” olmadığını belirtmek gerekiyor. Çünkü devletler kendi istihbarat birimlerini özel şirketlerle bir tutmayıp gerekli durumlarda hizmet satın alıyor. Bu yüzden istihbarat kavramının aktör düzeyinde sadece devletlere indirgenemeyecek kadar geniş bir alanı kapsadığının altını çizmek gerekiyor.

Özel istihbarat şirketleri ne tür hizmetler veriyor?

Özel sektörün istihbarat hizmetleri; tehdit ve risklerin tespit edilmesinden haber ve görüntü gibi veri ve bilgilerin toplanması ve analiz edilmesine kadar geniş bir yelpazeye yayılıyor. Tehdit ve risk önceliklerinin farklı çerçevelerden değerlendirilmesi ise bu şirketlerin çok geniş bir ölçekte değerlendirilmesini elzem hale getiriyor.

Özel istihbarat alanında yapılan akademik çalışmalarda bu şirketlerin ele aldığı konu ve tehditler; jeopolitik riskler, terörizm, seyahat güvenliği, suç, aktivizm, siber riskler başta olmak üzere 20’den fazla başlıkla ele alınıyor.[1] Ancak bazı şirketlerin aldıkları ihaleler karşılığında risklerin ve tehditlerin tespit edilmesinden öte önlem ve mücadele durumunda da hizmet verdikleri görülüyor.

Hatta bazı şirketler ülkelerin seçim kampanyalarında rol oynuyor ve sahte sosyal medya hesapları üzerinden kamuoyunu yönlendirme gibi faaliyetler yürüttükleri için eleştiriliyor. Örneğin “Strategic Communication Laboratories” (SCL Grubu) adlı şirketin yan kuruluşu olan Cambridge Analytica sosyal medya kullanıcılarının verilerini siyasi amaçlarla kullanarak “Facebook–Cambridge Analytica veri skandalı” olarak bilinen olayın aktörü olmuştu.

Özel istihbarat hizmetlerine ihtiyacı olan ise sadece devletler değil. Örneğin İngiltere Merkezli International Intelligence adlı şirket yüksek gelirli bireylere istihbarat hizmeti sunduğu gibi Birleşmiş Milletler (BM) personellerine istihbarat konusunda kurslar veriyor, şirketler için kişisel tahkikatlar yapıyor. Bunlara ek olarak son dönemlerde sık sık gündeme gelen sanat eserlerine zarar vererek dikkat çekmeyi benimseyen türde aktivizmle mücadele gibi konularda risk analizi hizmeti sunarak müşteri yelpazesini müzelere kadar genişletiyor.

Bu tür şirketlerin faaliyetleri söz konusu olduğunda menşe ülkenin durumunun da önemli olduğu görülüyor. Örneğin İsrail merkezli Black Cube adlı özel istihbarat şirketi 75 ülkede faaliyet gösterdiği bilgisini paylaşıyor. Bu rakam dünyadaki ülkelerin üçte birinden fazlasına tekabül ederken şirketin İsrail hükümeti adına faaliyet yürüttüğü iddiaları kafa karıştırıyor. Şirketin faaliyet gösterdiği ülkelerden biri olan Romanya’da yolsuzluk soruşturması yürüten başsavcıyı yıldırmaya çalıştıkları gerekçesiyle üç Black Cube mensubu gıyaben hapis cezasına çarptırılmıştı. Bu ve benzeri durumların meydana gelmesi özel istihbarat şirketlerine karşı mesafeli yaklaşılmasına sebep oluyor.

İstihbaratta özel sektör – devlet işbirliği

Hizmet alan aktörü devlet olarak düşündüğümüzde ise ABD, İsrail ve Avrupa ülkelerinin öne çıkması bir sürpriz değil. İstihbarat topluluğu ve özel sektör arasındaki partnerlik konusunda listenin başında ABD geliyor.

ABD’de istihbarat topluluğunun liderliğini üstlenen Ulusal İstihbarat Direktörlüğü başta olmak üzere istihbarat kurumlarının özel sektörle iş birlikleri mevcut. Dinleme, keşif, havacılık ve uzay, bilişim hizmetleri, analiz gibi alanlarda istihbarat topluluğunu destekleyen şirketler arasında Booz Allen Hamilton, CACI International, SAIC, Constellis Grup, Leidos, In-Q-Tel gibi köklü ve çatı şirketler bulunuyor.

Örnek vermek gerekirse bu şirketlerden biri olan ve kendisini risk yönetimi şirketi olarak tanımlayan Constellis Holding bünyesinde Akademi adlı özel askerî şirket de dahil olmak üzere birçok şirket yer alıyor. Akademi ise bu birleşmeden önce kendisini dünya kamuoyuna Irak’ın işgali esnasında yaptığı insan hakları ihlalleriyle tanıtan Black Water adlı şirketin halefi konumundaydı.

Özel istihbarat şirketlerinde kimler çalışıyor?

Özel istihbarat şirketlerinde genellikle daha önce istihbarat birimlerinde çalışma tecrübesine de sahip olan kişiler çalışıyor, bu özellik de bu şirketleri diğer iştiraklerden ayrıştırıyor. Doğası gereği gizliliğe sahip olan istihbarat alanının bu imkanla erişilebilir hale gelmesi daha fazla ilgi çekiyor. Örneğin Black Cube, Gabriel Intelligence Agency gibi İsrail menşeli şirketlerin daha önce İsrail istihbarat topluluğunda çalışan birçok personeli barındırması, şirketlerin yeteneklerine olan güveni de etkiliyor. 2016 ABD başkanlık seçimlerinde manipülasyon yaptıkları gerekçesiyle soruşturma geçiren ve ardından kapatılan İsrail merkezli Psy-Grup adlı şirketin Filistin yanlısı aktivistleri takip etmek için dahi kullandığı iddia ediliyor.

7 Ekim saldırılarıyla başlayıp bir yıldan fazla süredir devam eden İsrail-Filistin çatışmalarının istihbarat dünyasındaki bir yankısı da bu. Çünkü Filistin karşıtı bir kampanya olasılığı İsrailli yetkilere oldukça çekici görünüyor. Ağustos ayında ortaya atılan iddialara göre İsrail Diaspora İşleri ve Antisemitizmle Mücadele Bakanı Amichai Chikli, Black Cube’un CEO’su Dan Zorella ile yaptığı görüşmede ABD ve Kanada’daki Filistinli aktivistlerin izlenmesine yönelik bir kampanyayı değerlendirdi. Görüşmeden sonra böyle bir teklifin kim tarafından ortaya atıldığı noktasında ise hem bakanlığın hem şirketin karşı tarafı işaret etmesi dikkat çekiyor.

Küresel ölçekte bakıldığında şirketlerin çok yönlü hizmet verdiği ve bu alanda çalışanların farklı mesleki geçmişlerden geldiği görülüyor. Teknoloji odaklı mesleki gruplarla birlikte sosyal bilimcilerin de bu alanda yer alması dikkat çekiyor. Dolayısıyla özel istihbarat alanının, özel askerî şirketler gibi büyük ölçüde eski askerler tarafından domine edildiğini söylemek mümkün değil. Güvenlik arka planına sahip personellerle birlikte bilişim, ekonomi, hukuk gibi birçok alandan personelin bu sektörde istihdam edilebildiği söylenebilir.

Ülkelerin istihbarat topluluklarının sınırlı kapasiteye sahip olması bu alanda kariyer yapmak isteyen gençlerin yüklenici firmalara yönelmesinin de önünü açıyor. Çalışanların risk analisti, açık kaynak istihbarat analisti, istihbarat ve güvenlik danışmanı başta olmak üzere çok çeşitli unvanlar kullandıkları görülüyor. Özel istihbarat alanında yapılan akademik çalışmalarda da personellerin çok çeşitli unvanlar kullandığı biliniyor. 2019 yılında yürütülen bir akademik çalışma bu alanda çalışan 126 kişinin 72 farklı unvanı kullandığını ortaya koyuyor.[2]

Sınır ve denetim

Özel istihbarat şirketlerin tasnifinde uzlaşılan bir şablon bulunmuyor. Çünkü doğrudan istihbarat ve danışmanlık hizmeti veren şirketlerin yanında savunma ve teknoloji firmaları da birer istihbarat yüklenicisi olarak bu denklemde yer alıyor. Şirketlerin kendileri için yürüttüğü istihbarat faaliyetleri de bu endüstrinin bir parçası… Ayrıca rekabet istihbaratına yönelik faaliyetler, güvenlik istihbaratına yönelmese de istihbaratta “özel sektör” şemsiyesine dahil oluyor. Yani geniş anlamıyla yorumlandığında sektörün potansiyel pazar payının da oldukça büyük olduğu söylenebilir.

Faaliyetler başta olmak üzere şirketlere ilişkin birçok konu karmaşık bir izlenim veriyor. Çalışanların benzer mesleki etiği paylaşmaması, kullanılan unvanlarda standart olmaması, şirketlerin ve hizmetlerin kesişen ve ayrışan yönlerinin net olmaması, şirketlerin istihbarat alanına ulusal güvenlikten ziyade kâr odaklı bir çerçeveden yaklaşması gibi konular şirketlerin anlaşılması noktasında kapsayıcı ve net bir çerçevenin çizilmesini zorlaştırıyor. Örneğin İngiltere’deki istihbarat şirketleri üzerine yapılan bir çalışma bu şirketleri özel soruşturma şirketleri, kurumsal istihbarat ajansları, halkla ilişkiler ve itibar yönetimine odaklanan şirketler olarak tasnif ediyor.

Şirketlerin kapsam bakımından geniş olması denetim mekanizmalarını da etkiliyor. Özel askerî şirketlerle ilgili Montrö Belgesi (2008) gibi bağlayıcı olmasa da kapsayıcı bir anlaşma bulunurken istihbarat şirketlerine ilişkin bu kadar geniş bir düzenleme bulunmuyor. Bu nedenle ulusal ölçekteki düzenlemeler önem taşıyor. Örneğin kişi tahkikatlarıyla ilgilenen özel dedektiflik şirketleriyle ilgili ABD, Kanada, Avustralya, Yeni Zelanda, İrlanda ve Avrupa Birliği (AB) ülkelerinde lisanslama zorunlu ancak İngiltere’de böyle bir zorunluluk yok ve isteyenler Güvenlik Endüstrisi Kurumu’na (Security Industry Authority) başvurarak oldukça kolay bir şekilde lisans başvurusunda bulunabilir.[3]

Dolayısıyla hukuki boşluğun gözle görülür olduğu bu alanın ulusal ve uluslararası düzeyde düzenlemeler gerektirdiğinin altını çizmek gerekiyor. Nitekim istihbarat çalışmalarıyla bilinen ve ABD’deki uygulamaları inceleyen Damien Van Puyvelde gibi önde gelen uzmanlar da özel istihbarat yüklenicileriyle ilgili sorunların çoğunu istihbarat hesap verilebilirliği ile ilişkilendiriyor.[4]

Özel istihbarat şirketleri ne tür riskler barındırıyor?

Hükümetlere hizmet veren özel istihbarat şirketleri üzerine yapılan çalışmalarda birden fazla riske dikkat çekiliyor. Karar alıcılar ve özel sektör arasındaki ilişkinin kişisel çıkarlara yönelmesi, ulusal güvenlik önceliklerinin ticari kaygıların gölgesinde kalması, şirketlerin hukukî boyutu, gizliliğin korunması gibi konular riskleri beraberinde getiriyor.

Bununla birlikte tek bir hükümetten aldığı sözleşmelerle faaliyet gösteren şirketlerin, daha güvenilir olarak değerlendirildiği göze çarpıyor.

Uluslararası boyutta hizmet veren şirketlerin ise daha az güvenilir bir konumda olduğunu söylemek mümkün. Örneğin daha önce Kanada Güvenlik İstihbaratı Servisi’nin direktörü olarak görev yapan ve halihazırda AWZ Ventures adlı şirketin danışma kurulunda yer alan Richard Fadden, şirketin İsrail’i desteklediğini ancak Rusya ve Çin’e hizmet verilmemesi konusunda kati bir tutuma sahip olduğunu belirtiyor.

Fadden gibi birçok kişinin kamu görevinin ardından özel sektöre yönelmesi “döner kapı” kavramıyla açıklanıyor. Bu kişilerin görevleri esnasında özel şirketlere tanımış olabilecekleri imtiyazlar sebebiyle özel sektöre geçmelerinin kolaylaştığı endişesi ABD dahil olmak üzere birçok ülkede tartışılan konular arasında. Bu konudaki endişelerin giderilmesi ise hukuki boşluğun doldurulması ve denetim mekanizmasının güçlendirilmesiyle mümkün olabilir.

Özel sektördeki rekabet ortamı, tehditlerin tespitini hızlandırma potansiyelini ortaya çıkarıyor ama bu şirketlerin ticari kaygıları ön planda tutarak karar alıcıyı yanlış yönlendirme potansiyeli de mevcut. Şirketlerin daha fazla sayıda ve daha yüksek kârlı sözleşme imzalamak için üzerinde çalıştıkları tehditleri abartması, hükümetlerin güvenlik kaygıları ve öncelikleri konusunda bir yanılgıya düşmesine sebep olabilir. Bu durum hem güvenlik ve politika hatalarını hem şirketlerin güvenilirlikleri sorgulamaya neden olacaktır.

Hangi fırsatlara kapı açıyorlar?

Birçok alanda olduğu gibi istihbarat alanında da sınırlı kaynakların söz konusu olması ve uluslararası rekabet ortamından faydalanmak isteyen çok sayıda profesyonel şirketin ortaya çıkması, şirketleri yakın gelecekte daha fazla tercih edilebilir konuma getirecektir.

Ayrıca gizli faaliyetlerin açığa çıkması durumunda reddedilebilirlik esnekliği sunan ve geleneksel kurumlara kıyasla daha düşük maliyetli olma avantajı taşıyan bu yöntem tercih edilebilecek bir seçenek olarak değerlendirilebilir.

Ancak özel istihbarat hizmetlerinin kamu hizmetlerine karşı bir alternatif olarak değil tamamlayıcı olarak görülmesi uygun olacaktır. Hukuki düzenlemelerin bu şirketleri daha doğru bir zemine oturtacağı beklenebilir.

Hukuki düzenlemeler hem müşteri konumunda olanları hem de veri hırsızlığı gibi konularda mağdur konumuna düşebilecek olan vatandaşları da rahatlatabilir. Dolayısıyla kişisel mahremiyetin korunmasının da ileriki süreçte istihbarat gündemine daha sık geleceği söylenebilir.

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fikir Turu’nun editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Bu yazı ilk kez 12 Kasım 2024’te yayımlanmıştır.

[1] Lewis Sage-Passant, The security intelligence services of the private sector, Doktora tezi, Loughborough Üniversitesi, 2023, s.198.

[2] Maria A. Robson Morrow, Private sector intelligence: on the long path of professionalization, Intelligence and National Security, 37:3, 2022, s. 410.

[3] Privacy International, “Controlling the UK’s Private Intelligence Industry”, 2022, s. 14.

[4] Damien Van Puyvelde, Outsourcing US Intelligence: Contractors and Government Accountability, Edinburgh University Press, 2019, s.7.

Yusuf Can Ayaz
Yusuf Can Ayaz
Yusuf Can Ayaz - Lisans derecesini Gazi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümünden almasını müteakip Millî Savunma Üniversitesi Alparslan Savunma Bilimleri Enstitüsü Uluslararası Güvenlik ve Terörizm Bölümünde yüksek lisans çalışmalarına başladı. “Terörizmle Mücadelenin İstihbarat Topluluğunun Dönüşümüne Etkisi: ABD Örneği” başlıklı teziyle yüksek lisans eğitimini tamamladı. Hâlihazırda Polis Akademisi Uluslararası Güvenlik Bölümünde doktora çalışmalarına devam ediyor. Güvenlik başta olmak üzere devlet dışı silahlı aktörler, istihbarat, ayaklanma ve terörizm gibi konular üzerine çalışmalarını yürütmekle beraber, Ortadoğu ve Irak coğrafyasına yönelik araştırmalar yapıyor. Ortadoğu Araştırmaları Merkezi (ORSAM) bünyesinde araştırma asistanı olarak çalışıyor.

YORUMLAR

Subscribe
Notify of
guest

0 Yorum
Oldest
Newest Most Voted
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

0
Would love your thoughts, please comment.x
()
x