Dünyada siyasi kaos ve çevresel kriz giderek tırmanıyor. Ekonomist ve ekoloji düşünürü Julia Steinberger, The Guardian için kaleme aldığı son yazısında, demokratik kurumların ve çevreyi korumaya yönelik yapılarının baş döndürücü bir hızla ortadan kaldırıldığı yeni ve tehlikeli bir çağa, kıyamet kapitalizmine karşı uyarıyor.
Donald Trump ve Elon Musk gibi isimlerin başını çektiği bu yeni düzen, fosil yakıt şirketlerinin çıkarlarını büyük teknoloji şirketlerinin hedefleri ile harmanlıyor ve bir yandan kamu menfaatine zarar verirken diğer yandan şirketlerin kârını ve insanlar üzerindeki denetimini azami düzeye çıkarıyor.
Steinberger, bu dönüşümün ardındaki mekanizmaları ortaya koyuyor ve buna nasıl karşı çıkılabileceğine dair 3 aşamalı bir planın ana hatlarını çiziyor.
Yazıdan öne çıkan bölümleri paylaşıyoruz:
“Her şey çok hızlı ilerliyor. Trump-Musk düzeni ABD hükümetini, üniversiteleri ve sağlık kuruluşlarını yerle bir ediyor, on binlerce çalışanı işten çıkarıyor, milyarlarca dolarlık fonları ortadan kaldırıyor. Bu saldırının kapsamı ve hızı baş döndürüyor. Direnişi örgütlemek bir yana, devam eden tahribata ayak uydurmak bile neredeyse imkânsız. Bunların hiçbiri tesadüfi değil.
Bu tahribata ABD’de karşı koymak ve yurtdışına yayılmasını önlemek için Trump’ın yürüttüğü yıldırım harekâtının kökenlerine inmemiz gerekiyor.
Saldırının hızı, Trump’ın stratejisti ve “hızlandırma uzmanı” Steve Bannon’ın karşı tarafın kafasını karıştırmak, ayrıştırmak ve şaşırtmak üzerine kurulu “alanda baskı kurma” şeklinde tarif edilebilecek bilgi harbi stratejisiyle uyumlu. İster iklim ister Covid konusunda olsun, söylentiler, yalanlar ve komplo teorileri kaotik bir kakofoni yaratarak kamuoyunu şaşkın, korkmuş ve aşırı basit Trump yanlısı anlatıların avı haline getiriyor. Musk’ın Twitter’ı satın alması ise Bannon’ın stratejisini daha etkili hale getirdi.
Kıyamet kapitalizminin doğuşu
Trump dünyasının iki büyük gücünün, fosil yakıtlarla finanse edilen Heritage Vakfı ve teknoloji dünyasının bir araya geldiğini görüyoruz.
Heritage Vakfı, Trump’ın görevdeki ilk yılı için bir plan olan Project 2025’i hazırladı. PayPal milyarderi Peter Thiel’in gözde teorisyeni Curtis Yarvin, modası geçmiş demokrasi sistemini çok daha az hesap veren ve iş dünyası dostu bir sistemle değiştirerek bütün bir ülkeyi “yeniden başlatma” arzusunu dile getirdi. Her iki sektör de Trump’ın kampanyasına yüz milyonlarca dolar akıttı.
Şimdiye kadar, kripto para birimlerinin demokratik denetim mekanizmalarını es geçebilecek denetim makamları ortadan kaldırıldı, Musk’ın SpaceX ve Starlink sözleşmeleriyle para kazanmasını sağlamak için bütçeler kısıldı ve işten çıkarılan kamu çalışanlarının yapay zekâ modelleri ile yer değiştirmesinin önü açıldı.
Pek çok sektör değişim rüzgârını hissediyor ve yaşanabilir bir dünya için sorumluluk üstlenme iddiasını bir kenara bırakarak artık yeşil göz boyama ya da iklim konusunda taahhütlerde bulunma zahmetine bile girmiyor. Bu değişimin iklim ve ekolojik sonuçları kasıtlı olduğu kadar feci de. Fosil yakıt ve teknoloji şirketlerinin demokrasiye ve gezegene yönelik saldırılarını hızlandırdığı bu yeni döneme uygun bir isim bulmamız gerekiyor: kıyamet kapitalizmi.
Kıyamet kapitalizmi, neoliberalizme ve onun felaket kapitalizmine layık bir varis. Naomi Klein’ın Şok Doktrini adlı kitabında anlattığı gibi, neoliberal ekonomik ideoloji krizlerden yararlanarak kamu hizmetlerini deregülasyona tabi tutmuş ve özelleştirmiş, sendikaları ve sivil toplumu sekteye uğratmış ve genel olarak özel servet birikimi için ideal, eşitlik, çalışma ve refah için ise felaket koşulları yaratmıştır. Kıyamet kapitalizmi ise tüm bunların ötesine geçiyor. Değişimin hızı artıyor, kamu kurumlarının tasfiyesi tamamlanıyor, demokrasiye saldırı daha açık hale geliyor. Belki de en korkutucusu ise bu gezegensel ve sosyal yıkım karşısında kaygısızca kâr eden şirketlerin kâr etmek için müreffeh ekonomilere ihtiyaçlarının olmadığına dair net bir hesap yapmış olmaları. Neoliberalizm en azından kazananın her şeyi aldığı piyasa rekabeti yoluyla daha iyi bir amaç uğruna hizmet ettiğini iddia ediyordu. Kıyamet kapitalizmi bu aldatmacayı tamamen ortadan kaldırıyor.
Fosil yakıt şirketleri, sağcı teknoloji patronları ve onların peşinden koşan finans şirketleri, zenginleşmek için müreffeh ekonomilere ihtiyaçları olmadığına bir şekilde kendilerini ikna ettiler. Çöküş ve krizden kazanç sağlamayı öğrendiler. Yoksullaştırılmış halkların kendilerini ve ailelerini hayatta tutmak için istismar dolu çalışma koşullarına katlanacaklarını ve borç batağına saplanacaklarını biliyorlar.
Ekonomik güvensizlik ortamının yaratılması çelişkili bir şekilde aşırı sağ politikaları besliyor. Sürekli korku ve stres halindeki seçmenler aşırı sağcı söylemler için kolay bir av teşkil ediyor.
Karşılaştığımız tablo korkunç. Demokratik kurumların sistemli biçimde gasp edilmesi ve ekonominin fosil yakıt ve teknoloji patronlarına en çok fayda sağlayan sektörler ve endüstriler lehine, bizim ve dünyadaki tüm yaşamın zararına olacak şekilde parçalanması ile karşı karşıyayız.
Ne yapabiliriz? Başlangıç için yeterli olacak, kısa ve basit üç aşamalı bir plan öneriyorum.
Direnişin üç ayağı
Birincisi, anlamak güç kazandırır. Fosil yakıt düşünce kuruluşlarından aşırı sağcı teknoloji şirketlerine kadar dünyamızı yok edenler hakkında daha fazla bilgi edinmemiz gerekiyor. Yurttaşlarımıza kimlerle karşı karşıya olduğumuzu ve onların nihai planlarının ne olduğunu açıklamalıyız. Çaresiz bu korkuyu bilinçli bir öfke ile değiştirmeliyiz.
İkincisi, örgütlenmemiz, sendikalarda, mahalle gruplarında, oluşturabileceğimiz herhangi bir topluluk içinde bir araya gelmemiz gerekiyor. Bu noktada, hepimiz neoliberal bireycilik ve yalnızlaşma kültürlerinde yetiştik. Örgütlenmek bize uzak ve zor geliyor. Aslında, örgütlenme konusundaki içselleştirilmiş çaresizlik hissi felaket kapitalizminin çabalarının ayrılmaz bir parçası.
Ancak, son derece işbirlikçi bir tür olarak, gerçekte hepimiz etkileyici bir doğuştan gelen kabiliyete sahibiz. Kelimenin tam anlamıyla, sosyal hayvanlar olarak bizler örgütlenmek için doğmuşuz. En temel haliyle örgütlenme, insanları bir araya getirmek, ortak sorunlarımızın nedenleri hakkında farkındalık yaratmak, olası eylem yollarını tartışmak ve bunları uygulamaya koymaktan ibaret.
Üçüncü husus ise, Trump-Musk düzenine bireysel değil, stratejik düzeyde karşılık vermeliyiz. Onlardan yıkım ve yozlaşmadan başka bir şey bekleyemeyeceğimizi biliyoruz, bu yüzden bizler de uğruna savaşmaya değer olumlu bir vizyon ortaya koymalıyız. Araştırmalarıma dayanarak, bunu kamu yararı için bilimsel olarak bilgilendirilmiş demokratik karar alma olarak tanımlayabilirim. Bu aynı zamanda karşılıklı yardımlaşma ve savunmasız insanların korunması için kendi örgütlerimizi oluşturmak anlamına da geliyor. Harekete geçmezsek kaybedeceğimiz, geçersek kazanacağımız çok şey var.”
Bu yazı ilk kez 11 Nisan 2025’te yayımlanmıştır.
