Kapı komşumuz İran dünyada koronavirüsün en hızlı yayıldığı ve en çok can aldığı ülkelerden. Bunda Amerikan yönetimlerinin yıllardır uyguladığı yaptırımlarla sadece ekonomisini değil, İran’ın sağlık sistemini de çökertmesinin etkisi büyük. Tahran yönetiminin uluslararası kuruluşlardan acil yardım istemesi, İran’daki salgının bu noktaya gelmesinde etkili olan yaptırımlar meselesinin daha fazla sorgulanmasına yol açtı.
Bu sorgulamayı yapanlar arasında bir grup kadının öncülüğünde kurulmuş savaş karşıtı Barış İçin CODEPINK adlı bir sivil toplum kuruluşunun iki etkili ismi de yer aldı.
Barış için CODEPINK, ABD’nin yürüttüğü savaşları ve işgalleri sona erdirmek, küresel olarak militarizme meydan okumak, barış ve insan hakları girişimlerini desteklemek ve vergileri savaşa değil sağlık, eğitim, çevre gibi alanlara yönlendirmek üzere Irak Savaşı öncesinde (2002) kurulan bir sivil toplum kuruluşu. Bu STK’nın ulusal eş-başkanı Ariel Gold ve kurucularından, -aynı zamanda 40 yıldır verdiği sosyal adalet mücadelesiyle dünyada tanınan- Medea Benjamin, 13 Mart’ta Foreign Policy in Focus için “Koronavirüsün Yayılmasını Engellemek İstiyorsanız İran’a Yaptırımları Kaldırın” başlıklı bir yazı kaleme aldılar.
Ortadoğu’da koronavirüs neden en çok İran’ı vuruyor?
Yazarlara göre, koronavirüs pandemisi, küresel toplum olarak ne denli birbirimizle iç içe geçtiğimizin ilk kanıtı değil. Çünkü iklim krizi ve mülteci krizi, uzun zamandır bir kıtadaki savaşların veya korbondioksit salınımının başka bir kıtadaki insanların hayatını ve refahını nasıl tehlikeye attığının çarpıcı birer örneğiydi. Bununla birlikte koronavirüs, bir ülkenin sağlık sistemine verilen kasıtlı zararın, tüm dünyanın küresel bir salgınla baş etmesini nasıl zorlaştırabileceğini ortaya koyuyor.
Gold ve Benjamin, kişi başına virüs kapma ve ölüm vakaları bakımından İran’ın şu anda Ortadoğu’da birinci, dünyada da İtalya ve Güney Kore’den sonra üçüncü sırada olduğuna dikkat çekiyorlar. Ortadoğu’da koronavirüs vakalarının şimdiye kadar İsrail-Filistin, Suudi Arabistan, Ürdün, Katar, Bahreyn, Kuveyt, BAE, Irak, Lübnan, Umman ve Mısır’da tespit edildiğini; eğer ki İran bu krizi engelleyemezse, virüsün Ortadoğu ve ötesine yayılmaya devam edeceğini vurguluyorlar.
“Son derece yaygın ve ağır” yaptırımlar
Koronavirüs 19 Şubat’ta İran’ı vurduğunda, -sağlık sistemi de dahil- ülke ekonomisinin Amerikan yaptırımlarıyla çoktan harap olduğuna dikkat çekiyorlar:
“Trump yönetiminin 2018’de nükleer anlaşmadan çekilmesinden sonra yaptırımların yeniden dayatılması, ülke ekonomisi ve sıradan İranlıların hayatları üzerinde yıkıcı bir etki yaptı. İran riyali değerinin %80’ini kaybederken gıda fiyatları ikiye katlandı, kiralar da işsizlik de yukarı fırladı.
2018 başında günlük petrol satışının 2,5 milyon varilden bugün yaklaşık 250 bin varile düşüşüyle İran ekonomisinin uğradığı çöküş, kaynakları zaten yetersiz olan hükümeti, koronavirüsün ıstırabını çeken hastalar için doğrudan tıbbi tedavinin ve işlerini kaybeden işçiler ile iflas eden işletmelere yardımda bulunmanın muazzam maliyetlerini karşılamakla baş başa bıraktı.
İnsani yardımın -gıda ve ilacın- yaptırımlardan istisna tutulması beklenirdi. Ancak öyle olmadı. Nakliye ve sigorta şirketleri İran ile iş yapma riskini almak istemedi ve özellikle Trump yönetiminin İran Merkez Bankası’nı yaptırım listesine aldığı Eylül 2019’dan sonra bankalar ödemeleri işleme koyamadı veya koymak istemedi.”
Yazarlar İran’da tıbbi malzeme ve ilaç eksikliğinin yeni olmadığına dikkat çekiyorlar: “İran, şu an koronavirüsün yayılmasını yavaşlatmak ve hayat kurtarmak için yeterince test kiti, solunum cihazı, antiviral ilaç ve diğer malzemeleri tedarik edemiyor; ama daha önce de İranlılar hayat kurtaran ilaçlara ve tedavilere erişmekte zorlanıyorlardı.”
Ekim 2019’da İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün yayınladığı bir rapordan bahsederek şu alıntıyı yapıyorlar: “ABD’nin [İran’a yönelik] yaptırımlarının son derece yaygın ve ağır olması yüzünden dünyadaki bankalar ve şirketler İran’la insani ticaretten geri çekildi ve dolayısıyla nadir veya komplike hastalıkları olan İranlılar ihtiyaç duydukları ilaç ve tedaviye ulaşamıyorlar.”
Koronavirüs tek değil
Yazarlar, İran’da kritik ilaç tedavisine erişilemeyen hastalıkları da sıralamış: İran-Irak Savaşı sırasında kimyasal silahlara maruz kalınması nedeniyle kronik göz yaralanmaları, epilepsi, lösemi, epidermoliz bülloza [doğuştan gelen ve tedavisi olmayan bir deri hastalığı] ve şimdi de koronavirüs.
İran’da koronavirüsten ölüm oranının %16’ya ulaştığı 27 Şubat 2020 tarihinde Amerikan Hazine Bakanlığı, bazı insani yardım malzemelerinin İran Merkez Bankası üzerinden geçişi için yaptırımları esneteceğini açıklasa da yazarlar bunu hem çok ufak hem de çok geç bir adım olarak görüyorlar.
İran hükümeti de suçsuz değil
Gold ve Benjamin’e göre, İran hükümeti de suçsuz değil; çünkü başlangıçta süreci fena halde kötü yönettiler, tehlikeyi küçümsediler, yanlış bilgi verdiler ve hatta tehlikeye dikkat çekenleri tutukladılar. Ama yazarlar, virüsün başlangıcında Çin’in de ABD’nin Trump’ının da benzer tepkiler verdiğini hatırlatıyorlar.
“Koronavirüs Aralık 2019’da Çin’de başladığında Amerikan Başkanı Donald Trump hemen salgını Çin’le sınırlıymış gibi başından savdı. Ocak ayı sonunda, Çin’den geleceklerin ABD’ye girişini yasakladı, ancak yine (…) durumu ‘çok iyi kontrol altında’ tuttuklarında ısrarcı oldu. Trump tıbbi pandemilerin seyahat yasaklarıyla ve sınırları kapatarak kontrol altında tutulabileceği ısrarına rağmen, koronavirüs sınır tanımadı ve (…) 21 Ocak’ta ABD, Wuhan/Çin’den yeni dönen Washington eyaletinden 30 yaşındaki bir vatandaşının enfeksiyon olduğunu doğruladı.”
Yazarlar, bugün hâlâ daha ABD’de yeteri kadar test kiti olmadığını (…) ve Trump’ın salgını ‘yabancı bir virüs’ olarak nitelemeye devam ettiğini belirtiyorlar.
Bir araya gelme vakti
“İran hükümeti, pandemiyle mücadele için IMF’den 5 milyar dolarlık acil finansman talep etti ve BM Genel Sekreteri Antonio Guterres’e ABD yaptırımlarının kaldırılması çağrısı yapan bir mektup kaleme aldı.” diyerek durumun bulunduğu noktayı hatırlatan yazarlar, yaptırıma maruz kalanın sadece İran olmadığını da vurguluyorlar:
“ABD, dünya nüfusunun üçte birinden fazlasını etkileyecek şekilde, toplamda 39 ülkeye bir çeşit yaptırım uyguluyor. İran’ın yanı sıra Venezuela Amerikan yaptırımlarının en sert vurduğu ülkelerden biri.”
Devlet Başkanı Nicolas Maduro’ya göre ülkesinde henüz koronavirüs vakası olmasa da yaptırımların Venezuela’yı dünyadaki en savunmasız ülkelerden birine dönüştürdüğüne dikkat çekiyorlar: “Sağlık sistemi öyle bir altüst durumda ki birçok devlet hastanesinde su, elektrik veya temel tıbbi malzeme çoğunlukla yok ve birçok ailenin su ve sabun gibi en temel temizlik malzemelerine erişimi sınırlı.”
Yazarlara göre, Başkan Trump’ın koronavirüs salgınıyla yurtiçinde ve yurtdışında baş edebilmesi için köklü değişiklikler yapması gerekiyor: Krizi küçümsemeyi ve insanların sosyal mesafe uygulamalarının gerekmediği ısrarını bırakmalı. Ülkede virüs testinin yeteri kadar olduğu konusunda gerçek dışı sözler sarf etmekten vazgeçmeli. Açgözlü, kâra dayalı sağlık hizmetleri endüstrisini beslemeyi bırakmalı. Ayrıca Trump yönetimi İran’a, Venezuela’ya ve sıradan insanların sıkıntı çektiği diğer ülkelere uyguladığı yaptırımları kaldırmalı.
Gold ve Benjamin yazıyı şöyle sonlandırıyor: “Hükümetlerini beğenmediğimiz ülkeleri iktisaden sıkıştırmanın zamanı değil. Küresel toplum olarak kaynakları ve en iyi uygulamaları paylaşmak için bir araya gelme zamanı. Koronavirüs bize bir şey öğretiyorsa o da şudur: Bu korkunç salgını ancak ve ancak birlikte çalışarak yenebiliriz.”
Bu yazı ilk kez 19 Mart 2020’de yayımlanmıştır.