Amerikalı siyaset bilimci Joseph S. Nye tarafından ilk defa 1990 yılında ayrıntılı bir tanımı yapılarak bilimsel tedavüle sokulan yumuşak güç kavramı, aradan geçen zaman zarfında, hem akademik çalışmalara hem de politik yaklaşımlara küresel ölçekte yön verecek derecede etkili olmuş bir kavram.
Askerî ve ekonomik araçlar vasıtasıyla, muhatapların arzulanan tavır ve davranışlara zorlanmasına sert güç; aynı sonucu kültür ve değerler gibi sembolik kaynaklar vasıtasıyla, ikna ve cezbetme yöntemlerini kullanarak elde etmeye ise yumuşak güç deniliyor. Yumuşak güç, küresel iddia, ilgi ve ilişkilere sahip çok sayıda devletin kendi dış politikalarında önemle dikkate aldığı ve titizlikle uyguladığı bir etken artık.
Yumuşak güç politikalarının, uluslararası ilişkilerde kazandığı bu önemden dolayı, devletlerin yumuşak güçlerini ölçen, karşılaştıran ve sıralayan, zamana dayalı olarak devletlerin yumuşak güçlerindeki değişimleri tespit eden indeksler de ortaya çıktı. Bu indekslerden birisi de, Londra merkezli küresel bir danışmanlık şirketi olan Brand Finance tarafından oluşturulan ‘Küresel Yumuşak Güç İndeksi.’
Şirket, dünyadaki ülkelerin yumuşak güçlerine dair kapsamlı bir şekilde hazırladığı 2020 yılına ait son raporunu geçtiğimiz haftalarda yayımladı. Rapor, geçtiğimiz yılda, devletlerin yumuşak güçlerinin durumlarını ve bir önceki yıla göre yumuşak güçlerindeki değişimleri ortaya koyuyor, yumuşak güç politikalarının başarı ve başarısızlığına dair önemli dersler de çıkarmaya imkân sağlıyor.
Rapor, yumuşak gücü, “bir milletin uluslararası sahadaki muhtelif aktörlerin (devletler, şirketler, topluluklar, kamuoyları, vs.) tercih ve davranışlarını, tazyikten ziyade cazibe ve ikna aracılığıyla etkileme kabiliyeti” (s. 17) olarak tanımlıyor. Bu tanım, analizlerin merkezine devleti değil de milleti koymasından ötürü, ülkelerin yumuşak güç eylemlerine yönelik daha kapsamlı değerlendirmelere olanak tanıyor.
Yumuşak güç kriterleri
Dünyadaki 105 ülkenin yumuşak gücünü ölçen rapor, 102 farklı ülkede 75 bin kişiye yönelik yapılmış geniş bir anket çalışmasına dayanıyor. Yumuşak güç ölçümüne, gelişmiş ülkeler ile birlikte gelişmekte olan ve hatta gelişmemiş ülkelerin de eklenmesi, rapora küresel bir perspektif kazandırıyor.
Raporun yöntemsel avantajlarından bir diğeri de, anketlerin yerel dilleri dikkate alarak 53 farklı dilde gerçekleştirilmiş olması. Rapor, katılımcıların dünyadaki ülkelere dair algı ve anlayışlarını 11 parametre temelinde ölçüyor. Raporun, ülkelerin belirli alanlardaki performansını değil de bu performanslara dair algıları ölçmesi, önemli bir yöntemsel tercih. Zira, aşağıda da görüleceği üzere, iyi performans her zaman olumlu bir algı anlamına gelmeyebiliyor.
Bu 11 parametrenin ilk üçünü, aşinalık, itibar ve nüfuz teşkil ediyor. Bunlardan sonra, raporun ‘7 yumuşak güç sütunu’ olarak ifade ettiği parametreler gelmekte. Bunlar, iş ve ticaret, yönetişim, uluslararası ilişkiler, kültür ve miras, medya ve iletişim, eğitim ve bilim, halk ve değerler şeklinde sınıflanıyor. Son parametreyi ise, bu yılki rapora mahsus olmak üzere, ankete katılanların, dünyadaki ülkelerin COVID-19 salgınındaki başarı performanslarına dair değerlendirmeleri oluşturuyor.
Küresel güç sıralamasında öne çıkan ülkeler
Rapora göre, 2020 yılında küresel güç sıralamasının zirvesinde Almanya yer alıyor. Almanya’yı sırasıyla, Japonya, Birleşik Krallık, Kanada ve İsviçre takip ediyor.
İlk 20 ülke arasında, ABD 6. sırada, Çin 8. sırada, Rusya 13. sırada kendine yer bulabilmiş durumda. Tüm ülkeler içerisinde son sırada ise Demokratik Kongo Cumhuriyeti yer alıyor. Rapor, ülkelerin küresel sıralamadaki yerlerini bir önceki yıl ile karşılaştırmanın yanında, bir önceki yıla göre aldıkları toplam puanları da belirtiyor. Buna göre, toplam puan olarak, bir önceki yıla göre en büyük kazanımı Yeni Zelanda ve Katar elde ederken, en büyük kaybı yaşayanlar ABD ve Çin.
Bölgesel olarak bakıldığında, Asya’da Japonya’nın liderliği söz konusu. Küresel olarak, 2. sırada yer alan Japonya’yı, bölgede Çin ve Avustralya takip ediyor. Orta Doğu ve Kuzey Afrika’da ise Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ilk sırada. Dünyada 17. sırada yer alan ülkeyi, bölgede, Suudi Arabistan ve İsrail takip ediyor.
Sahra-altı Afrika’da, Güney Afrika Cumhuriyeti’nin liderliği söz konusu. Dünyada 37. sırada kendine yer bulan bu ülkeden sonra, bölgede Nijerya ve Etiyopya var. Güney Amerika’da Brezilya’nın önderliği hakim. Dünyada 35. sırada yer alan Brezilya’yı bölgede, Arjantin ve Meksika takip ediyor.
Parametrelere bakıldığında ise daha ilginç sonuçlar göze çarpıyor. Aşinalık açısından, dünyada ilk sırada ABD gelmekte. Ancak itibar açısından liderlik İsviçre’de. Nüfuz açısından, yine ABD birinci sırada. İş ve ticaret açısından Japonya, yönetişim açısından yine İsviçre küresel liderliğe sahip. Uluslararası ilişkilerde ise Almanya birinci sırada. Kültür ve miras açısından İtalya, medya ve iletişim açısından Birleşik Krallık, eğitim ve bilim açısından Japonya, halk ve değerler açısından ise Kanada ilk sıradalar. Son olarak, COVID-19 politikaları açısından Yeni Zelanda küresel liderliği kazanmış bulunuyor.
Türkiye’nin yumuşak gücü
Türkiye bu yılki raporda 27. sırada. Türkiye’nin önünde yer alan üç ülke Suudi Arabistan, İsrail ve Katar, arkasında sıralanan üç ülkeyse Portekiz, İrlanda ve İzlanda. Önemli bir gelişme olarak, Türkiye’nin bir önceki yıla göre üç sıra ilerlediği göze çarpıyor. 11 parametre içerisinden ise Türkiye’nin en fazla puan aldığı parametre, aşinalık parametresi. Türkiye, aşinalık açısından, nihai küresel sıralamada kendisinin önünde yer alan Norveç, Danimarka, Yeni Zelanda ve BAE gibi çok sayıda ülkenin önünde yer alıyor.
Diğer taraftan, Türkiye’nin en az puan aldığı parametre, eğitim ve bilim parametresi. Ancak, bu parametrede Türkiye, nihai küresel sıralamada önünde yer aldığı ülkelerden yalnızca Hindistan’ın gerisinde. Son bir nokta olarak, raporun işaret ettiği üzere, ankete katılan genç katılımcılar, yaşlı katılımcılara oranla, Türkiye’ye yönelik daha olumlu bir algıya sahipler.
Rapordan çıkan dersler
Yumuşak güç ve yumuşak güç politikalarına dair rapor temelinde bir kısım önemli dersler de çıkarılabilir.
İlk olarak, raporun yumuşak gücü 11 parametre temelinde ölçmesinin de gösterdiği gibi, yumuşak güç, çok sayıda sahada, muhtelif unsurların etkisi ile şekillenen kompozit bir güç. Dolayısıyla, yumuşak güç politikaları, farklı sahaları ve bu sahalardaki faklı aktörleri de dikkate alan kapsayıcı politikalar olmaları halinde, etkili ve kalıcı sonuçlar doğurabilir.
Diğer bir ifade ile tek bir alandaki önemli başarıların etkisi ve kalıcılığı oldukça sınırlı. Örneğin, halk ve değerler açısından Yeni Zelanda, Kanada’nın ardından 2. sırada ama nihai küresel sıralamada 16.sırada. Yine aynı şekilde, kültür ve miras açısından İspanya, İtalya’nın ardından 2. sırada fakat diğer parametrelerin etkisiyle, nihai küresel sıralamada ancak 22. sırada duruyor.
Rapordan çıkarılabilecek önemli bir diğer ders, ülkelerin yumuşak gücünün teşekkülünde, ülkelerin pratikleri kadar ve belki onlardan daha belirleyici şekilde, ülkelere ve pratiklerine dair uluslararası algının etkili oluşu. Gerçeklik ile gerçekliğin algısı arasındaki bu farklılık, yumuşak güç politikalarında uluslararası kamuoylarına erişimi ve uluslararası algı yönetimini oldukça kritik bir etken haline getiriyor.
Örneğin, Vietnam, COVID-19 salgını karşısında kamu sağlığı politikalarını en etkili şekilde uygulamaya sokan, küresel pandemi sürecindeki başarı öykülerinden birisi. Ancak, hem COVID-19 performansı açısından, hem de nihai küresel sıralamada bu başarısının tasdik edilmediği bir ülke. Vietnam, nihai küresel sıralamada ancak 47. sırada kendisine yer bulabilmiş durumda. Vietnam örneğinde görülen gerçeklik ile algı arasındaki bu uyuşmazlık, yumuşak güç açısından küresel iletişim politikalarının önemini açıkça ortaya koyuyor.
Rapordan çıkarılabilecek üçüncü bir ders, küresel yumuşak güç rekabetinde, yumuşak gücün göreceli olduğu gerçeği. Bu mücadelede, bir ülkenin kazancı, başka bir ülkenin kaybı olmakta. Dolayısıyla, yumuşak güç politikaları açısından, ülkelerin performanslarının ne kadar iyi olduğundan daha çok, bu performansların diğer ülkelerin performanslarından ne kadar fazla iyi olduğu önem kazanıyor. Raporda görüldüğü üzere, Belçika, Tayland, Güney Afrika, Polonya, Çekya, Arjantin ve Endonezya gibi çok sayıda ülkenin bir önceki yıla göre aldıkları toplam puanlar artmış olmasına karşın, nihai küresel sıralamadaki yerleri düşmüş durumda. Küresel yumuşak güç rekabeti sert geçiyor.
ABD’nin sıralamadaki büyük düşüşü ve iç gelişmelerin etkisi
Rapordan çıkarılabilecek bir başka ders, yumuşak gücün oluşumunda, artışında veya azalışında, ülkelerin içindeki gelişmelerin etkisinin, ülkelerin dış politikadaki başarılarından daha belirleyici oluşu. ABD’nin küresel yumuşak güç sıralamasındaki keskin düşüşü, bu durumun dikkat çekici bir örneği. 2019 yılında, küresel sıralamada 1. sırada yer alan ABD, 2020 yılında 6. sıraya gerilemiş durumda. Daha da önemlisi, toplam puan olarak dünyadaki en büyük kaybı yaşamış bulunuyor. Bu gerilemenin nedenlerini, Donald Trump başkanlığındaki ABD’nin içerisindeki siyasal ve toplumsal gelişmelerde aramakta fayda var.
Yumuşak gücün ülke içi kaynakları ile ilgili olarak, üzerinde durulabilecek bir diğer husus, yumuşak gücün sadece devlet politikaları ile şekillenmediği, özel sektörün ve sivil toplumun da yumuşak güce, olumlu veya olumsuz, kayda değer bir etkisinin bulunduğu. Örneğin, Almanya’nın en önemli yumuşak güç kaynaklarından birisini, küresel pazarlarda Almanya menşeli malların kalitesi ile Alman şirketlerinin itibarı teşkil ediyor.
Rapordan çıkarılabilecek son bir ders de uluslararası kamuoyunun yekpare ve homojen bir kitle olmadığı, algı ve anlayışları birbirinden farklı, muhtelif toplumsal gruplardan müteşekkil olduğu gerçeği. Bu nedenle, yumuşak güç politikalarının başarısı ve bu başarının sürdürülebilirliği, bu farklı gruplara yönelik, onlara mahsus yaklaşımlara dayalı.
Örneğin, rapor, katılımcıların %10’luk bir kısmını, ülkelerin kamuoylarında etkin uzmanlardan seçmiş ve genel kamuoyları ile bu uzmanlar sınıfının algı ve değerlendirmelerini ele alıyor. Yapılan karşılaştırmalar, iki farklı topluluğun algı ve değerlendirmelerinde farklılaşmalara işaret ediyor. Aynı şekilde, farklı yaş gruplarına ait katılımcıların da, ülkeler hakkındaki algısal tutumlarının değişiklik gösterdiği göze çarpıyor. Dolayısıyla, bu toplumsal farklılaşmaları dikkate alan yumuşak güç politikalarının başarı şanslarının daha fazla olacağı söylenebilir.
2021 Küresel Yumuşak Güç raporu, küresel yumuşak güç rekabetindeki son durumu, bu rekabetteki değişimleri ve bu değişimlerden çıkarılabilecek dersleri ortaya koyan önemli bir kaynak. Ülkelerin maddi, beşeri ve sembolik, tüm kaynaklarının eşgüdümlü şekilde ve uzun vadeli bir perspektif ile kullanılmasına dayanan yumuşak güç, küresel rekabetin başlıca araçlarından birisi. Bu nedenle, küresel yumuşak güç sıralamalarındaki değişimleri yakından izlemeye ve bu değişimlerin sebeplerini etraflıca incelemeye devam etmek gerekiyor.
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fikir Turu’nun editöryel politikasını yansıtmayabilir.
Bu yazı ilk kez 17 Mart 2021’de yayımlanmıştır.