Ülkemizin de içinde bulunduğu coğrafi bölgeye hemen hepimiz günlük konuşmalarımızda özel bir anlam atfetmeden Orta Doğu deriz. Bu tabiri o kadar benimsemişiz ki bizde bazı resmî kurumlara Orta Doğu ile başlayan isimler bile verilmiştir: Orta Doğu Teknik Üniversitesi, Türkiye ve Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsü gibi. Benzer şekilde birçok ticari müessesenin ismi de Orta Doğu ile başlar.
Uluslararası ilişkiler ile alakalı olan diplomat, akademisyen, gazeteci, yazarlar dışında toplumun kahir ekseriyeti Orta Doğu tabirinin anlamını, nereden geldiğini ve içinde bulunduğumuz coğrafi bölgeye neden Orta Doğu dendiğini pek bilmez ve muhtemelen bilmelerini gerektiren bir vesile de olmamıştır.
Savaşlardan, isyanlardan, darbelerden, işgallerden, katliamlardan, göç ve mülteci sorunlarından başını kaldıramayan bölgemizin adı, sıklıkla hem ulusal medyamızda hem de uluslararası medyada ve akademik literatür ile diplomasi dünyasında Orta Doğu olarak geçer. Orta Doğu terimi adeta tüm bu olumsuzlukların sembolü haline gelmiştir.
Ancak bu bölgeye neden Orta Doğu isminin verildiği üzerine pek durup düşünmeyiz, düşünsek bile pek önemsemeyiz ve nadiren üzerinde konuşuruz. Neden Orta Doğu, neye göre ve kime göre Orta Doğu sorularını sorduğumuzda konuyu aydınlatma imkânını elde edebiliriz.
Kavramın tarihsel arka planı
Online Etimoloji Sözlüğü Etymonline Orta Doğu (Middle East) tabirinin kullanıma başlanmasını 1899 yılına kadar geri götürüyor. Bu kavramın hiçbir zaman genel kabul görmüş bir şekilde tanımlanmadığını, ilk zamanlar Britanya Hindistan’ına atıfta bulunmak için, daha sonra da sık sık Mısır ve İran arasındaki yerleri ifade etmek için kullanıldığını ifade ediyor.
Fransız Larousse Ansiklopedisi’ne göre, Orta Doğu (Moyen-Orient) kavramı, yirminci yüzyılın başında Anglo-Saksonlar tarafından Kızıldeniz’den Britanya Hint İmparatorluğu’na kadar olan alanı tanımlamak için ortaya atıldı. Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküşünden sonra, buna tüm Arap ülkeleri eklendi ve Yakın Doğu tabirinin kullanılması, Fransa hariç, terkedildi. Siyasi kökenli bir İngiliz kavramı olan Orta Doğu bugün Fas’tan Pakistan’a kadar uzanan bölgeleri tanımlayan bir tabir.
Britannica Ansiklopedisi’ne göre; Orta Doğu, Akdeniz’in güney ve doğu kıyıları etrafındaki topraklar, en azından Arap Yarımadası’nı ve bazı tanımlara göre Kuzey Afrika; İran ve bazen de ötesini kapsar. Bu genel alanın merkezi kısmı eskiden Yakın Doğu olarak adlandırılıyordu, bu ad ona ilk modern Batılı coğrafyacı ve tarihçilerden bazıları tarafından verilmişti. Bu coğrafyacı ve tarihçiler, Doğu’yu üç bölgeye ayırma eğilimindeydiler. Yakın Doğu, Akdeniz’den Basra Körfezi’ne kadar uzanan Avrupa’ya en yakın bölge için; Orta Doğu, Basra Körfezi’nden Güneydoğu Asya’ya kadar olan bölge için; Uzak Doğu ise Pasifik Okyanusu’na bakan bölgeler için kullanılıyordu.
Kullanımdaki değişiklik, 2. Dünya Savaşı’ndan önce başladı ve bu savaş sırasında, Orta Doğu isminin Mısır’daki İngiliz askerî komutanlığına verilmesi ile bu değişiklik teyit edilmiş oldu. 20. yüzyılın ortalarına gelindiğinde, Orta Doğu tanımı, Türkiye; Kıbrıs, Suriye, Lübnan, Irak, İran, İsrail, Filistin, Ürdün, Mısır, Sudan, Libya, Suudi Arabistan, Kuveyt, Yemen, Umman, Bahreyn, Katar, Birleşik Arap Emirlikleri’ni kapsar hale geldi. Hatta tanımı genişletme eğiliminde olanlar bu sayılanlara üç Kuzey Afrika ülkesi olan Fas, Cezayir ve Tunus ile Asya’da Afganistan ve Pakistan’ı da eklediler.
Zaman zaman, Yunanistan da Orta Doğu’ya dahil edilir, çünkü Orta Doğu (o zamanki adıyla Yakın Doğu) sorunu, modern biçimiyle ilk kez Yunanlıların 1821’de Osmanlı İmparatorluğu’ndan bağımsızlıklarını almak için ayaklandıklarında ortaya çıktı.
Batılıların gözünde Doğu, Osmanlı İmparatorluğu’ndan başladığı için Yakın Doğu tabiri de Balkanlar dahil Osmanlı Devleti’nin toprakları demekti. Zaten The Eastern Question/La Question d’Orient dedikleri Doğu Sorunu/Şark Meselesi tabiri ile, zayıflayan Osmanlı İmparatorluğu’nu nasıl tasfiye edeceklerine dair tartışmaları ifade ediyorlardı.
Amerikan bakış açısı
19. yüzyılda İngilizler, Yakın Doğu, Orta Doğu ve Uzak Doğu, gibi terimler türeterek Avrupa’nın doğusundaki dünyayı kendi ülkelerinin konumuna göre tanımlarken, Amerikalı deniz stratejisti Alfred Thayer Mahan 1902’de Orta Doğu terimini Arabistan ile Hindistan arasındaki bölgeyi belirtmek için kullandı ve İngiliz imparatorluğunun çöküşüyle birlikte kavram İngiliz bakış açısı yerine Amerikan bakış açısını ifade edecek şekilde kapsam değişikliğine uğradı.
Bu bağlamda; Amerikalı diplomat ve yazar, Büyükelçi Chas Freeman, “Orta Doğu bir kez daha Batı Asya’dır” (The Middle East is once again West Asia) başlıklı makalesinde kavrama Amerikan perspektifinden yeni bir açılım getirmektedir ki Amerika’ya göre Avrupa, doğu (Yakın Doğu) olarak kabul edilince bizim de içinde bulunduğumuz Batı Asya bölgesine neden Orta Doğu dendiği daha anlaşılır hale gelir:
“İsimler fark yaratır. Bunları verenler, isimlerini verdikleri yer ve halklara dair bakış açılarını ortaya koyuyorlar. 16. yüzyıldan 19. yüzyıla kadar Avrupalılar dünyayı fethedip kolonileştirdiler ve kendi coğrafyalarına kendi benmerkezci bakış açılarını empoze ettiler. Onlar için Osmanlı İmparatorluğu, Batı Asya, Güneydoğu Avrupa ve Kuzeydoğu Afrika’yı kapsayan bir bölge olan “Yakın Doğu” idi. Daha sonra, 19. yüzyılın sonlarında ve 20. yüzyılın başlarında, Amerika Birleşik Devletleri kendine özgü “Batı”nın önde gelen bileşeni haline geldiğinde, Atlantik ötesi bir perspektif Avrupa perspektifinin yerini aldı. Amerikalıların bakış açısından, çökmekte olan Osmanlı İmparatorluğu’nun toprakları, Avrupa – Amerika Birleşik Devletleri’nin doğusundaki Avrasya’nın alt kıtası – ile Hindistan alt kıtası arasında bir ara bölgeydi. Bu yüzden Alfred Thayer Mahan bu bölgelerin “Yakın Doğu” değil, “Orta Doğu” olarak adlandırılması gerektiğine karar verdi. Zamanla orada yaşayanlar bile Amerika yapımı bu tabiri kullanmaya başladı. Arap dünyasının en büyük gazetesi Şark-ül Avsat (الشرق الأوسط Asharq Al-Awsat) Orta Doğu anlamına geliyor.”
Siyasi tanımdan coğrafi tanıma
Netice itibarı ile, bu terimlerin üçü de tamamen Batı merkezlidir, yani Batılı tarihçiler, coğrafyacılar ve onları takiben diplomat, asker ve siyasetçiler bölgeyi önce Avrupa’ya, sonra da Amerika’ya uzaklığına göre adlandırmışlardır. Eskiden Yakın Doğu denilen ve 2. Dünya Savaşı’ndan sonra Orta Doğu denilmeye başlanan bölgenin kapsamının ortak dini ve kültürel yapı, ortak siyasi geçmiş ve ilintili sorunları gerekçesiyle genişletilerek tüm Kuzey Afrika ülkelerini de içerecek anlamda kullanılması Orta Doğu kavramını iyice tartışmalı hale getirmiştir.
Günümüzde akademik dünyada Batılılaştırmaya yönelik eleştirilerle birlikte, Orta Doğu terimi de sorgulanıyor. Fas’tan Pakistan’a kadar olan geniş bir bölgeyi kapsayan bu isim, geniş coğrafi ayrımları ve nüansları göz ardı ediyor ve giderek daha yanıltıcı hale geliyor. Bu nedenle bazı araştırmacılar ve kurumlar Orta Doğu (Middle East) yerine daha gerçekçi olduğunu düşündükleri Orta Doğu ve Kuzey Afrika’nın İngilizce baş harfleriyle kısaltmasından oluşan MENA (Middle East and North Afrika-) kısaltmasını kullanıyor. Çünkü Mısır’dan batıya doğru uzanan Kuzey Afrika ülkelerinin Asya ile pek ilgisi yok.
Türkiye’yi, İran’ı, Körfez ülkelerini ve bunların arasında yer alan ülkeleri ele almak için Batı Asya tabirini kullanmak çok daha gerçekçi ve mantıklı görünüyor. (İlgili literatürde bazı araştırmacı ve bilim adamlarının Batı Asya yerine Güneybatı Asya tabirini kullandıkları görülebilir. İnternette yapılacak kısa bir araştırma ile esasen bu iki tabir ile aynı bölgenin kastedildiğini görmek mümkündür.) Sonuçta tarafsız coğrafi isimler müstemlekeci etiketlerden daha açıklayıcıdırlar.
Batı Asya neresi?
Bu şekilde tanımlanan başka bir bölge yok dünyada. Global anlamda konuşurken bir yeri kendimize göre tanımlayamayız. Kendi konumumuzu, yani Türkiye’yi esas alırsak, bize göre Yakın Doğu; Güney Kafkasya ve İran’ı kapsayan bölge, Orta Doğu ise olsa olsa Afganistan, Pakistan ve Hindistan’ı içeren bölge olabilir ancak. Çoğu akademisyen, Birleşmiş Milletler organı ve diğer kurumların tanımladığı gibi Batı Asya ise objektif coğrafi bir tanımlama olup Afganistan’ın batısından Asya’nın en batı ucuna kadar olan ülkeleri ifade eder. Yalnızca Avrupa-merkezci bir kişi Orta Doğu’nun Batı Asya’nın küresel adı olduğunu iddia edebilir.
Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü’nün (OECD) Maddison Dünya Ekonomisi: Tarihsel İstatistikler (2003) adlı kitabı Batı Asya ülkeleri olarak yalnızca Bahreyn, BAE, Filistin, İran, Irak, İsrail, Katar, Kuveyt, Lübnan, Suriye, Suudi Arabistan, Türkiye, Umman, Ürdün ve Yemen’i içerir.
Doğru kullanım ne olmalı?
Batı Asya, “Yakın Doğu”nun jeopolitik bir kavram olarak güncel hale gelmesinden önce, 19. yüzyılın sonlarına kadar coğrafi bir terim olarak kullanılıyordu.
Bugün de Batı Asya, özellikle akademik ve jeopolitik bağlamlarda popülerlik kazanan ve genellikle bölge için daha tarafsız ve coğrafi olarak daha doğru bir tanımlayıcı olarak görülen bir terimdir.
Bölgeyle ilgili yukarıda değinilen bazı tarihsel müstemlekeci yüklerden ve emperyalizmin bölgeye tahmil ettiği negatif kültürel çağrışımlardan kaçınmak için de resmî diplomatik dilde, politik ve akademik ortam ve yayınlarda ve medyada Orta Doğu yerine Batı Asya veya Güneybatı Asya tabirini kullanmamız daha uygun bir tercih gibi görünüyor.
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fikir Turu’nun editöryel politikasını yansıtmayabilir.
Bu yazı ilk kez 12 Eylül 2024’te yayımlanmıştır.