Ortadoğu’da kusursuz fırtına Irak’ta patlar mı?

Seçimlere çok az zamanın kaldığı Irak’ta dört ana çatışma hattında rüzgârlar toplanıyor. “Kusursuz fırtına” yakın gibi. Bu fırtına koparsa şu anda onu durdurabilecek bir güç yok. Fırtına hepimizin gemilerini batırabilir. Prof. Serhat Erkmen yazdı.

Uzak veya yakın gelecekte nelerin yaşanabileceği hepimiz için merak konusudur. Bazen yaşadığımız günleri anlamakta bile güçlük çekerken birkaç ay sonra olabilecekleri düşünmek lüks değil, tersine bir ihtiyaç. 7 Ekim’den sonra Ortadoğu’da tansiyonun yükseldiği gözlemlenebiliyor. Fakat çatışmaların başlamasından hemen sonra ileri sürüldüğü gibi kızılca kıyamet kopmadı. En azından şimdilik veya en azından İsrail-Filistin-Lübnan’da…

Ancak Ortadoğu’nun kötü bir özelliği var. Bir bölgede başlayan çatışma, yakın çevredeki devletleri ve devlet dışı aktörleri yakından etkiliyor. 1973’ten beri yaşanan her çatışmada benzer sonuçlar yaşadık. Örneğin 1973 sonrasında Mısır-İsrail Barışı, İran Devrimi, İran-Irak Savaşı, petrol krizleri üst üste geldi. 1990 yılında Irak’ın Kuveyt’i işgali, Irak’ta fiili bölünmeyi, İran ve Irak’a yönelik “çifte kuşatma”yı, El-Kaide’nin yükselişini tetikledi. 11 Eylül saldırıları, ABD’nin Irak’ı işgalini, İsrail’in Filistin’i yeniden işgalini, Büyük Ortadoğu Projesi’ni beraberinde getirdi. Son olarak Arap Baharı, 4 iç savaş, birçok başarısız darbe, yeni ittifaklar ve IŞİD’i ortaya çıkardı.

Tüm bu örneklerde, bir bölgede yaşanan büyük çaplı çatışma, savaş, devrim veya benzer olaylar yaşandığı ülkelerin dışındaki yerlerde de kökten değişikliklere neden oldu. O nedenle 7 Ekim 2023 sonrasında çatışmanın İsrail ve Filistin’de sınırlı kalması yeni büyük krizler yaşanması tehdidinin geçtiği anlamına gelmemeli. Saydığım örneklerin çoğunun ortak bir özelliği var: İlk krizden veya tetikleyiciden 1-2 yıl sonra başka bir yerde daha büyük bir soruna yol açması.

Geriye dönüp değerlendirdiğimizde noktaları birleştirmek kolay olabilir. Zor olan bunun gelecekte ne zaman ve nerede ortaya çıkabileceğini hesaplamak. Bu analizleri yapmak, bizleri kriz zamanlarına daha hazır kılar ve tedbir almamızı sağlar. İşte bu nedenle yakın gelecekte yaşanabilecekleri anlamak için bazı analiz teknikleri kullanıyoruz. Bunlardan bir tanesi ‘Yüksek Etki Düşük Olasılık Analizi’dir. Çok basitçe ifade edeyim, bir olayın gerçekleşme olasılığı düşük hatta beklenmedik olduğu halde gerçekleştiğinde son derece radikal hatta devrimci sonuçlara neden olabiliyorsa bu olaylar yüksek etki düşük olasılık yöntemiyle analiz edilebilir.
Bu analiz biçiminin de kendi içinde farklı alt yöntem veya biçimleri var. Fakat sizi bir ders sıkıcılığından çıkarmak için bu yazıda kullanacağım tekniğe geçeyim: Kusursuz fırtına.

Kusursuz Fırtına

1991 yılı sonbaharında Kanada ve ABD’nin Atlantik Kıyılarında büyük çaplı bir fırtına yaşandı. 2000 yılında Kusursuz Fırtına (Perfect Storm) ismiyle beyazperdeye yansıyan olayda yaşanan temel şey, farklı zaman ve koşullarda yaşanan kötü hava koşullarının birleşmesiyle felaket derecesinde bir fırtına ortaya çıkmasıydı.

O dönemden sonra yapılan bazı analizlerde kusursuz fırtına adı kullanılmaya başladı. Yani kısaca normalde yaşanan, kötü, sorunlu veya yıpratıcı gelişmelerin hepsinin bir mekân ve zamanda birleştiği durum için kusursuz fırtına durumu diyebiliriz.

Fırtına bulutları nereye toplanır?

Son yazımda Irak’ta yaklaşan seçimin öneminden yine fırtına benzetmesini kullanarak bahsetmiştim. Belki de Irak’taki gelişmelerden fazlasıyla çekiniyorum. Ancak bunun için güçlü nedenlerim var.

Irak tamamen kırılgan bir devlet haline geldi. İşgal ile yıkılan devletin yerine 20 yıl geçmesine rağmen yenisi konulamadı. Altyapı inşa edilemedi. Siyasetçiler zayıf ve çoğu dışa bağımlı. Ekonomi tamamen petrol fiyatlarına endekslendi. Ülkedeki etnik ve dinî gruplar arasında çatışma yaşanması yetmiyormuş gibi yabancı devletler de Irak’ta hesaplaşmaya devam ediyorlar. Milis gruplar devlet içinde devlete dönüştü. Ayrılıkçı gruplar şimdilik yenilmiş görünse de yeniden harekete geçmek için fırsat kolluyorlar. Güvenlik güçleri siyasetin ve milislerin gölgesinde etkisiz hale gelmiş durumda. Gençlerin çığ gibi büyüyen öfkesini dindiren hiçbir adım yok. Halk siyasete ilgisini kaybetmiş halde.

Bu saydıklarım en önemli sorunlar. Listeyi daha uzatmak mümkün fakat derdimi anlatabilmek için bu liste yeterli. Böylesi bir ülkede şu saydığım faktörlerin birkaçı yan yana geldiği zamanlarda büyük krizler yaşandı. Şimdi ise çok daha fazlası yan yana geliyor.

Seçim ve sonrasında yaşanabilecekler

Seçime iki haftadan az kaldı. Özellikle başkent Bağdat ve güneydeki şehirlerde Sadr yanlıları ve İran yanlısı diğer gruplar arasında mücadelenin dozu artıyor. Bir yıl kadar önce siyasetten çekildiğini açıklayan Sadr’ın bu sözünü tutmasını bekleyen yoktu. Nitekim, yerel seçimi bir sonraki seçimin anahtarı olarak gören Sadr, sokaklara ve sandıklara olanca gücüyle yükleniyor. Devletin “kaba” gücünü elinde tutan milis gruplara karşı kalabalığı yönlendiren ve sokağın gücünü milislere karşı silaha çeviren Sadr hareketi başarılı olursa Irak’ta büyük bir değişim olacak. 20 yıldır Şiiler arasındaki denge sona erecek ve bir taraf üstünlük kazanacak. Fırtınanın ilk rüzgârı bu.

ABD ile İran, Lübnan ve Filistin’de karşı karşıya gelmedi. Fakat, İran’ın Irak’ta oluşturduğu Irak İslami Direnişi adlı bir grup ABD’yi Suriye ve Irak’ta sürekli vuruyor. ABD ise sayıca az ve etkili vuruşlarla karşılık veriyor. 2 ülke şimdilik kontrollü bir çatışma süreci içinde karşılıklı olarak birbirine zarar veriyor. Fakat bu tempo ne kadar sürecek belli değil. Karşılıklı atılan 100-150 füze Irak’ta bir şeyi değiştirmez. Fakat İran’ın attırdığı füzeler ABD’nin diplomatik temsilciliğine ağır hasar verir. ABD ise bunun karşılığında ikinci bir Süleymani vakası yaratırsa ikinci rüzgâr gelecek.

Irak’lı Kürtler, Irak’tan ayrılmakla bölünmek arasında

Son zamanlarda unuttuğumuz bir diğer konu Iraklı Kürtlerin durumu. Irak’ın geri kalanının aksine IKBY maaş ödemekte güçlük çekiyor. Petrol geliriyle Dubai olma hayalinin yerini “ne zaman iş buluruz” sorusu aldı. İki Kürt partisi arasındaki ittifak dağıldı. Barzani ve Talabani iş birliğinde bir Kürt devleti kurulması hayal ediliyorken şimdilerde ise IKBY’nin bölünmesi tartışılıyor. IKBY’de yerel seçim yok fakat İran-ABD gerilimi ve Şiiler arasındaki kapışma Kürtler için bağımsızlık hayalini canlandırabilecekleri bir ortam yaratabilir. Iraklı Kürtler ironik bir biçimde Irak’tan ayrılmakla kendi içlerinde bölünmek arasında gelip gidiyorlar. Hangisinin olacağı fark etmez fakat herhangi birisi Irak’ta 20 yıllık feodal sistemin sonu demek. Yani elde var üç.

Sünni Arapları ne bekliyor?

Sünni Araplar tamamen dağılmış halde. Ne zaman birisi liderlik için öne çıksa diğer Sünni Araplar paçasına yapışıp onu aşağıya çekiyorlar. Bunun en son örneği son Meclis Başbakanı Halbusi oldu. Irak’a özgü, politik ayak oyunlarıyla görevinden ayrılmak zorunda kalan Halbusi’nin yokluğunda Sünni Araplar bir kez daha ağır bir hayal kırıklığına uğrayacaklar. Yalnız Irak’ta bir konuda hataya düşmek ölümcül sonuçlara neden oluyor. Sünni Arapların dağınık olmasına bakmayın. Şiiler birbirine girer, ABD-İran çatışır, Kürtler kendi yoluna giderse yerel ilişkilerden güç devşirmeye çalışan Sünni Arap liderleri kimse umursamaz. 2006’da Zerkavi, 2013’te Bağdadi ne yaptıysa aynısı yaşanır. Üstelik çok daha güçlü bir biçimde. Çünkü 2017’den sonra Irak’ta Şiiler, Sünni Arapları “hepiniz potansiyel IŞİD’siniz” baskısı altına öyle bir alıp, sindirmeye çalıştı ki Sünni Arap sokağı milislere feci şekilde diş biliyor. Bununla birlikte 4 etti.

Doğrusu geriye çok fazla bir şey kalmadı. Petrol fiyatları uluslararası piyasalarda düşer, İsrail’in Filistin’deki katliamları sürer, katliamın engellenememesine duyulan tepkiler kontrolden çıkar ve Rusya-Ukrayna çatışması devam ederse sert rüzgarlar kusursuz fırtınaya döner.

Bu kadar çok farklar bir araya gelip de kriz çıkacaksa çıksın, yapacak bir şey yok diyebilirsiniz. Aslında bu kadar çok olayın bir ülkede ve aynı zamanda gerçekleşmesi olasılığı çok düşük. Zaten bu nedenle bu tekniğin adı yüksek etki düşük olasılık analizi. Fakat eğer bu kadar düşük bir olasılık yani tüm olumsuzlukların aynı zaman diliminde gerçekleşmesi yaşanırsa “kusursuz fırtına” Irak’ta kopacak. Bu fırtına koparsa şu anda onu durdurabilecek bir güç yok. O yüzden en iyisi rüzgarlar küçükken onları durdurmak. Yoksa fırtına hepimizin gemilerini batırabilir.

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fikir Turu’nun editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Bu yazı ilk kez 7 Aralık 2023’te yayımlanmıştır.

Serhat Erkmen
Serhat Erkmen
Prof. Dr. Serhat Erkmen, Altınbaş Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi. Doktorasını Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü'nde tamamladı. Çeşitli düşünce kuruluşlarında çalıştı. Terörizm ve Orta Doğu konularında yayımlanmış çok sayıda makalesi bulunuyor.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

Ortadoğu’da kusursuz fırtına Irak’ta patlar mı?

Seçimlere çok az zamanın kaldığı Irak’ta dört ana çatışma hattında rüzgârlar toplanıyor. “Kusursuz fırtına” yakın gibi. Bu fırtına koparsa şu anda onu durdurabilecek bir güç yok. Fırtına hepimizin gemilerini batırabilir. Prof. Serhat Erkmen yazdı.

Uzak veya yakın gelecekte nelerin yaşanabileceği hepimiz için merak konusudur. Bazen yaşadığımız günleri anlamakta bile güçlük çekerken birkaç ay sonra olabilecekleri düşünmek lüks değil, tersine bir ihtiyaç. 7 Ekim’den sonra Ortadoğu’da tansiyonun yükseldiği gözlemlenebiliyor. Fakat çatışmaların başlamasından hemen sonra ileri sürüldüğü gibi kızılca kıyamet kopmadı. En azından şimdilik veya en azından İsrail-Filistin-Lübnan’da…

Ancak Ortadoğu’nun kötü bir özelliği var. Bir bölgede başlayan çatışma, yakın çevredeki devletleri ve devlet dışı aktörleri yakından etkiliyor. 1973’ten beri yaşanan her çatışmada benzer sonuçlar yaşadık. Örneğin 1973 sonrasında Mısır-İsrail Barışı, İran Devrimi, İran-Irak Savaşı, petrol krizleri üst üste geldi. 1990 yılında Irak’ın Kuveyt’i işgali, Irak’ta fiili bölünmeyi, İran ve Irak’a yönelik “çifte kuşatma”yı, El-Kaide’nin yükselişini tetikledi. 11 Eylül saldırıları, ABD’nin Irak’ı işgalini, İsrail’in Filistin’i yeniden işgalini, Büyük Ortadoğu Projesi’ni beraberinde getirdi. Son olarak Arap Baharı, 4 iç savaş, birçok başarısız darbe, yeni ittifaklar ve IŞİD’i ortaya çıkardı.

Tüm bu örneklerde, bir bölgede yaşanan büyük çaplı çatışma, savaş, devrim veya benzer olaylar yaşandığı ülkelerin dışındaki yerlerde de kökten değişikliklere neden oldu. O nedenle 7 Ekim 2023 sonrasında çatışmanın İsrail ve Filistin’de sınırlı kalması yeni büyük krizler yaşanması tehdidinin geçtiği anlamına gelmemeli. Saydığım örneklerin çoğunun ortak bir özelliği var: İlk krizden veya tetikleyiciden 1-2 yıl sonra başka bir yerde daha büyük bir soruna yol açması.

Geriye dönüp değerlendirdiğimizde noktaları birleştirmek kolay olabilir. Zor olan bunun gelecekte ne zaman ve nerede ortaya çıkabileceğini hesaplamak. Bu analizleri yapmak, bizleri kriz zamanlarına daha hazır kılar ve tedbir almamızı sağlar. İşte bu nedenle yakın gelecekte yaşanabilecekleri anlamak için bazı analiz teknikleri kullanıyoruz. Bunlardan bir tanesi ‘Yüksek Etki Düşük Olasılık Analizi’dir. Çok basitçe ifade edeyim, bir olayın gerçekleşme olasılığı düşük hatta beklenmedik olduğu halde gerçekleştiğinde son derece radikal hatta devrimci sonuçlara neden olabiliyorsa bu olaylar yüksek etki düşük olasılık yöntemiyle analiz edilebilir.
Bu analiz biçiminin de kendi içinde farklı alt yöntem veya biçimleri var. Fakat sizi bir ders sıkıcılığından çıkarmak için bu yazıda kullanacağım tekniğe geçeyim: Kusursuz fırtına.

Kusursuz Fırtına

1991 yılı sonbaharında Kanada ve ABD’nin Atlantik Kıyılarında büyük çaplı bir fırtına yaşandı. 2000 yılında Kusursuz Fırtına (Perfect Storm) ismiyle beyazperdeye yansıyan olayda yaşanan temel şey, farklı zaman ve koşullarda yaşanan kötü hava koşullarının birleşmesiyle felaket derecesinde bir fırtına ortaya çıkmasıydı.

O dönemden sonra yapılan bazı analizlerde kusursuz fırtına adı kullanılmaya başladı. Yani kısaca normalde yaşanan, kötü, sorunlu veya yıpratıcı gelişmelerin hepsinin bir mekân ve zamanda birleştiği durum için kusursuz fırtına durumu diyebiliriz.

Fırtına bulutları nereye toplanır?

Son yazımda Irak’ta yaklaşan seçimin öneminden yine fırtına benzetmesini kullanarak bahsetmiştim. Belki de Irak’taki gelişmelerden fazlasıyla çekiniyorum. Ancak bunun için güçlü nedenlerim var.

Irak tamamen kırılgan bir devlet haline geldi. İşgal ile yıkılan devletin yerine 20 yıl geçmesine rağmen yenisi konulamadı. Altyapı inşa edilemedi. Siyasetçiler zayıf ve çoğu dışa bağımlı. Ekonomi tamamen petrol fiyatlarına endekslendi. Ülkedeki etnik ve dinî gruplar arasında çatışma yaşanması yetmiyormuş gibi yabancı devletler de Irak’ta hesaplaşmaya devam ediyorlar. Milis gruplar devlet içinde devlete dönüştü. Ayrılıkçı gruplar şimdilik yenilmiş görünse de yeniden harekete geçmek için fırsat kolluyorlar. Güvenlik güçleri siyasetin ve milislerin gölgesinde etkisiz hale gelmiş durumda. Gençlerin çığ gibi büyüyen öfkesini dindiren hiçbir adım yok. Halk siyasete ilgisini kaybetmiş halde.

Bu saydıklarım en önemli sorunlar. Listeyi daha uzatmak mümkün fakat derdimi anlatabilmek için bu liste yeterli. Böylesi bir ülkede şu saydığım faktörlerin birkaçı yan yana geldiği zamanlarda büyük krizler yaşandı. Şimdi ise çok daha fazlası yan yana geliyor.

Seçim ve sonrasında yaşanabilecekler

Seçime iki haftadan az kaldı. Özellikle başkent Bağdat ve güneydeki şehirlerde Sadr yanlıları ve İran yanlısı diğer gruplar arasında mücadelenin dozu artıyor. Bir yıl kadar önce siyasetten çekildiğini açıklayan Sadr’ın bu sözünü tutmasını bekleyen yoktu. Nitekim, yerel seçimi bir sonraki seçimin anahtarı olarak gören Sadr, sokaklara ve sandıklara olanca gücüyle yükleniyor. Devletin “kaba” gücünü elinde tutan milis gruplara karşı kalabalığı yönlendiren ve sokağın gücünü milislere karşı silaha çeviren Sadr hareketi başarılı olursa Irak’ta büyük bir değişim olacak. 20 yıldır Şiiler arasındaki denge sona erecek ve bir taraf üstünlük kazanacak. Fırtınanın ilk rüzgârı bu.

ABD ile İran, Lübnan ve Filistin’de karşı karşıya gelmedi. Fakat, İran’ın Irak’ta oluşturduğu Irak İslami Direnişi adlı bir grup ABD’yi Suriye ve Irak’ta sürekli vuruyor. ABD ise sayıca az ve etkili vuruşlarla karşılık veriyor. 2 ülke şimdilik kontrollü bir çatışma süreci içinde karşılıklı olarak birbirine zarar veriyor. Fakat bu tempo ne kadar sürecek belli değil. Karşılıklı atılan 100-150 füze Irak’ta bir şeyi değiştirmez. Fakat İran’ın attırdığı füzeler ABD’nin diplomatik temsilciliğine ağır hasar verir. ABD ise bunun karşılığında ikinci bir Süleymani vakası yaratırsa ikinci rüzgâr gelecek.

Irak’lı Kürtler, Irak’tan ayrılmakla bölünmek arasında

Son zamanlarda unuttuğumuz bir diğer konu Iraklı Kürtlerin durumu. Irak’ın geri kalanının aksine IKBY maaş ödemekte güçlük çekiyor. Petrol geliriyle Dubai olma hayalinin yerini “ne zaman iş buluruz” sorusu aldı. İki Kürt partisi arasındaki ittifak dağıldı. Barzani ve Talabani iş birliğinde bir Kürt devleti kurulması hayal ediliyorken şimdilerde ise IKBY’nin bölünmesi tartışılıyor. IKBY’de yerel seçim yok fakat İran-ABD gerilimi ve Şiiler arasındaki kapışma Kürtler için bağımsızlık hayalini canlandırabilecekleri bir ortam yaratabilir. Iraklı Kürtler ironik bir biçimde Irak’tan ayrılmakla kendi içlerinde bölünmek arasında gelip gidiyorlar. Hangisinin olacağı fark etmez fakat herhangi birisi Irak’ta 20 yıllık feodal sistemin sonu demek. Yani elde var üç.

Sünni Arapları ne bekliyor?

Sünni Araplar tamamen dağılmış halde. Ne zaman birisi liderlik için öne çıksa diğer Sünni Araplar paçasına yapışıp onu aşağıya çekiyorlar. Bunun en son örneği son Meclis Başbakanı Halbusi oldu. Irak’a özgü, politik ayak oyunlarıyla görevinden ayrılmak zorunda kalan Halbusi’nin yokluğunda Sünni Araplar bir kez daha ağır bir hayal kırıklığına uğrayacaklar. Yalnız Irak’ta bir konuda hataya düşmek ölümcül sonuçlara neden oluyor. Sünni Arapların dağınık olmasına bakmayın. Şiiler birbirine girer, ABD-İran çatışır, Kürtler kendi yoluna giderse yerel ilişkilerden güç devşirmeye çalışan Sünni Arap liderleri kimse umursamaz. 2006’da Zerkavi, 2013’te Bağdadi ne yaptıysa aynısı yaşanır. Üstelik çok daha güçlü bir biçimde. Çünkü 2017’den sonra Irak’ta Şiiler, Sünni Arapları “hepiniz potansiyel IŞİD’siniz” baskısı altına öyle bir alıp, sindirmeye çalıştı ki Sünni Arap sokağı milislere feci şekilde diş biliyor. Bununla birlikte 4 etti.

Doğrusu geriye çok fazla bir şey kalmadı. Petrol fiyatları uluslararası piyasalarda düşer, İsrail’in Filistin’deki katliamları sürer, katliamın engellenememesine duyulan tepkiler kontrolden çıkar ve Rusya-Ukrayna çatışması devam ederse sert rüzgarlar kusursuz fırtınaya döner.

Bu kadar çok farklar bir araya gelip de kriz çıkacaksa çıksın, yapacak bir şey yok diyebilirsiniz. Aslında bu kadar çok olayın bir ülkede ve aynı zamanda gerçekleşmesi olasılığı çok düşük. Zaten bu nedenle bu tekniğin adı yüksek etki düşük olasılık analizi. Fakat eğer bu kadar düşük bir olasılık yani tüm olumsuzlukların aynı zaman diliminde gerçekleşmesi yaşanırsa “kusursuz fırtına” Irak’ta kopacak. Bu fırtına koparsa şu anda onu durdurabilecek bir güç yok. O yüzden en iyisi rüzgarlar küçükken onları durdurmak. Yoksa fırtına hepimizin gemilerini batırabilir.

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fikir Turu’nun editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Bu yazı ilk kez 7 Aralık 2023’te yayımlanmıştır.

Serhat Erkmen
Serhat Erkmen
Prof. Dr. Serhat Erkmen, Altınbaş Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi. Doktorasını Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü'nde tamamladı. Çeşitli düşünce kuruluşlarında çalıştı. Terörizm ve Orta Doğu konularında yayımlanmış çok sayıda makalesi bulunuyor.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

0
Would love your thoughts, please comment.x