Ukrayna’ya karşı “özel operasyon” başlatan Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Kiev’in işgal altındaki toprakları birer birer geri almaya başlamasının üzerine, Eylül sonunda kısmi seferberlik ilan etti. Ama seferberlik ilanından saatler sonra Gürcistan sınırına yığılan Rus plakalı otomobiller, İstanbul ve Antalya’ya inen Rus gençlerle dolu uçaklar, Kremlin için işlerin iyi gitmediğine işaret ediyor. Carnegie Uluslararası Barış Vakfı Kıdemli Öğretim Üyelerinden Andrei Kolesnikov, Putin’in bu adımla kazanılması zor bir Rus ruleti oynadığını düşünüyor. Yazıdan öne çıkan bölümleri özetleyerek paylaşıyoruz:
“Ruslar, Sovyetler zamanından beri diktatörlüklerle başa çıkmak için kara mizaha başvurmuşlardır. Belki de bu yüzden Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in kısmi seferberlik ilanının alaylı biçimde “Mogilizatsia” olarak yaftalanması sürpriz olmadı. Bu kelime oyunu, Rusçada seferberlik anlamına gelen “mobilizatsia” kelimesiyle “mogila”, yani mezarın birleşmesinden oluşuyor. Dahası, bu “mezara seferberlik”, “kısmi” olmaktan çok uzak: Putin’in ve savunma bakanının, silahaltına alınacaklarının sayısının 300 bin ile sınırlı kalacağına ve öncelikle daha evvel çatışma alanlarında bulunanların orduya çağırılacağına güvence vermesine rağmen Ruslar, daha önce ülke genelinde erkeklerin zorla orduya alındığına şahit olmuştu. Seferberlik çoktan genel olmuştu.
Putin’in ve rejimin en sarsılmaz destekçileri bile, Kremlin Sözcüsü Dimitri Peskov yalanlasa da, Kremlin’in çok daha büyük bir sayıyı, muhtemelen 1 milyon erkeği silahaltına almayı hedeflediğini anlayabiliyor. Bu sayı, var olan ordudaki üniformalı sayısını ikiye katlayabilir. Gerçi, ilaç gibi, üniforma bulmak da artık çok zor: Seferberlikle silahaltına alınanlar, kendi üniformalarını ve ilkyardım çantalarını almak zorunda bırakılıyorlar. Seferberliğin başarısı, askerlik şubelerinin gayretine bakıyor; onlar da yaşına, rütbesine veya deneyimine bakmadan tüm erkek vatandaşları askere almaya çalışıyor.
Bu devasa seferberlikten kaçmak isteyen Rusların, Avrupa ülkeleri sınırları kapattığından beri kendilerinden vize istemeyen ülkelere yönelmekten başka çaresi kalmadı. Ama bu, her şeyini bu savaşa yatıran Putin için de kötü bir durum. Savaşı kazanamaz, ama kaybetmeyi de göze alamaz. O nedenle muhtemelen ilk topçu ateşinde yaşamını yitirecek askerlere bel bağlamış durumda.
Putin rejimi için asıl tehlike ne?
Putin rejimine karşı asıl tehlikenin ne olduğunu unutmuş görünüyor. Bu tehlike ne hapse attırdığı veya susturduğu muhalifleri, ne de sistematik olarak kapattığı veya bastırdığı sivil toplum örgütü temsilcileri… Asıl tehlike, Putin’in iktidarının temellerini oluşturan sıradan Ruslardan geliyor.
Sıradan Ruslar, ekonomik istikrar sürdüğü ve hükümetin “özel operasyonu” kendilerinden uzak durduğu sürece Putin’in iktidarını onaylıyorlar ya da en azından muhalefet etmiyorlardı. Ama şimdi bu değişti. Putin’e verilen desteği zayıfladığına dair işaretler artıyor.
Bağımsız Levada Merkezi[efn_note]Leveda Center (Levada Merkezi), Rusya’da faaliyet yürüten, kamuoyu araştırmaları, anket ve sosyolojik araştırmalar yapan bağımsız bir sivil toplum kuruluşu.[/efn_note] tarafından Eylül ayı sonunda düzenlenen bir ankete göre, seferberlik ilanının ardından Putin’in politikalarını onayların oranı yüzde 83’ten yüzde 77’ye, Putin’e güvendiğini söyleyenlerin oranı ise yüzde 44’ten yüzde 40’a düştü. Bunlar küçük değişiklikler gibi görünebilir ama söz konusu oranlar Nisan ayından bu yana değişmiyordu.
Ayrıca seferberlik Putin’in çaresizliğini gösteriyor. Bir hezimet çok aşağılayıcı olacağı için her he pahasına olursa olsun savaşa devam etmeye kararlı. Putin rejimini çoktan bir sultanlığa çevirdiği için kimse ve hiçbir şey onu durduramaz. Bu nedenle Putin’in kendisine yakın gördüğü devlet liderleri de onunla mesafeyi açmaya başladı. Eski Sovyetler Birliği ülkelerinin liderleri şimdi Putin’i, artık var olmayan bir imparatorluğun efendisi zanneden tehlikeli bir kişilik olarak görüyor.
Neler olup bittiğini anlayabilen Ruslar ise onun Rusya’yı bir demografik felakete ve dünyayı bir nükleer savaşın eşiğine getirdiğini görüyorlar.
Putin’in zafiyet işaretleri
Putin’in bu kaybedilen savaşa ilişkin öfkesi ve düşmanlığı tırmandırma kararlılığı, Ukraynalıların başarılı karşı saldırısının ilk günlerinde ortaya çıktı. Başlangıçta ilk yanıtı Ukrayna’nın elektrik ve su şebekesi gibi kritik altyapısına füze saldırısı düzenlemek oldu. Bu taktikler bir güç gösterisinden ziyade zafiyetin kabul edildiğinin işaretiydi.
Şimdi Putin sıkıştığı köşeden çıkmanın korkunç bir yolunu buldu: Kısmi seferberlik. Eli silah tutan herkesin onun “özel operasyonuna” katılmasına karar verdi. Herkes sadece sözleriyle değil, bedeniyle de onun sorumluluğunu paylaşmalıydı. Ama bu da güçten çok güçsüzlüğün kanıtıydı. Savaş için yeterli insan kaynağından yoksundu.
Kimler seferber ediliyor?
Kendi halkına dönmek, Putin için tehlikeli bir oyun.
Her şeyden önce Putin’in rejimi, devlete aşırı bağlı kesimlerce destekleniyor. Bu kesim Putin’in kendi politikalarına halkın desteğini göstermek için meydanlarda topladığı kesim ve savaş sırasında aynı amaç için onlara ihtiyacı var. Seferberlikle birlikte Rusya’nın bozulan moralinin nereye varacağı belirsiz. Belirsiz hedefler adına askerlik hizmeti, rejim ile onu destekleyen kesimler arasındaki sözleşmede kesinlikle yoktu. Belki de bu, rejime desteğin hızla düşmesinin başlangıcı olacak.
Sıradan Rusların, Putin’in şu anda yaptığının adaletsiz olduğunu düşünmeleri için birçok neden var. Askere alınanların çoğunluğunu yoksul aile çocukları, Rus cumhuriyetlerindeki farklı etnik gruplardan ve Rus toplumunun çevre bölgelerinden gelenler oluşturuyor. Savaşı başlatan ve destekleyen siyasi seçkinlerin çocuklarını siperlerde bulamayacaksınız. Pilotlar, tamirciler, küçük esnaflar gibi toplumun ve ekonominin ihtiyacı olan kişiler silahaltına alınırken örneğin Haberleşme Bakanlığı’nın muaf tuttuğu profesyonel propagandacıları göreve çağırmıyorlar. Bu mantıksız ve adaletsizdir. Askerlikten kaçma ve rejimin savaşında savaşmaktan kaçınma yarışında, rejime en yakın olanlar kazanıyor.
“Çocuklarımız gübre değil!”
Putin’in kitlelere ihanetinden daha da önemlisi, Rusya gençliğine ihanet etmesi olabilir.
İmkânları olanlar ve eğitimli gençler ülkeden kaçıyorlar. Çünkü ülkenin bir geleceğinin olmadığını görüyorlar ve kalırlarsa onların da bir geleceği olmayacağını biliyorlar. Rusya’da kalmak ve ülkenin en ünlü pop yıldızı Alla Pugacheva’nın sözleriyle “yanıltıcı amaçlar için” savaş yürüten bir orduda hizmete çağrılmak, umutlarının, planlarının ve belki de hayatlarının yok olması anlamına geliyor.
Vatan için ölümü yücelten retorik ve Rus Ortodoks Kilisesi Patriği Kirill’in, eğer biri askerlik görevi sırasında ölürse, “tüm günahlarının silineceğini” iddia etmesi, Putin’e gönülden bağlı olanlar arasında etki yaratabilir, ama bu tür laflar modern topluma tamamen yabancıdır. Artık, Putin’in devleti, egemenliğini sadece gençlere değil, tüm topluma şiddetle dayatabileceği açıkça ortaya çıkıyor.
Kaçamayanlar veya askere alınacak aile üyeleri bulunanlar için, son derece tehlikeli olmasına rağmen, gösterilebilecek tepkilerden biri protesto eylemi düzenlemek. Bazı kadınlar, “Çocuklarımız gübre değil!” yazılı pankartlarla sokaklara döküldü. Ancak bu gösteriler sınırlı sayıda cumhuriyetlerde yapıldı.
Asıl tepki, Putin’in açıklamasından saatler sonra, Gürcistan veya Kazak sınırına ulaşmaya çalışan otomobil konvoylarıyla ortaya çıktı. İstanbul ve Tel Aviv başta olmak üzere çeşitli yabancı kentlere uçuşlar anında tükendi ve fiyatlar tavana fırladı. Federal Güvenlik Servisi (FSB), seferberlik ilanından üç gün sonra, 260 binden fazla kişinin ülkeyi terk ettiğini bildirdi. Ülkenin her yerindeki askerlik şubeleri ateşe verildi, bir vakada askerlik şubesi görevlisi vurulurken, bir diğerinde orduya çağrılan bir kişi kendini yakmaya çalışarak durumu protesto etti.
Rusya, demografik felakete sürükleniyor
Putin, Rusya’nın zaten acı çektiği başka bir alana güçlü bir darbe vuruyor: Demografi. Gençleri kaybederken Rusya’nın zaten yaşlanan ve durgunlaşan nüfusu daha da yaşlanacak ve küçülecek. Bu yeni nüfus, Putin’e seçimlerde destek verecek ama rejimine herhangi bir meşruiyet kazandırmayacaktır.
Putin, tüm Rusların devlet başkanı olmayı çoktan bıraktı. Onu desteklemeyenler “vatan haini”, “beşinci kol” ve “yabancı ajan” olarak kabul ediliyor. Yeni nüfus Putin yanlısı mitinglerde rekor katılıma yol açacak, ama Kremlin’e, ülkede gerçekten neler olup bittiği ve ne yapması gerektiği konusunda yön vermeyecek.
Putin’den daha büyük bir korku: Nükleer kış
Putin’in seferberliği ve yol açtığı karışıklık, 2024 devlet başkanlığı seçimleri için kampanyanın başlamasından birkaç yıl önce gerçekleşiyor. Bir bakıma, oylama çoktan başladı: Çeşitli yaşlardaki erkekler ayaklarıyla oy veriyor ve ülkeden kaçıyorlar. Yine de çoğunluk, gerginlikten ABD Başkanı Joe Biden, Avrupa, NATO ve Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenski’yi sorumlu tutarak ve Putin’in çok az seçeneği olduğunu öne sürerek, hükümetin eylemlerini onaylamaya devam ediyor.
Rusya’da on yıldan fazla bir süredir atalete koşullanmış kamuoyu, çok yavaş değişim gösteriyor. Hiç kuşkusuz, nüfusun aşırı itaatkâr çoğunluğu rejimin yaptığı her şeyi, belki de nükleer saldırılar da dahil olmak üzere destekleyecektir.
Ancak şimdiye kadar rejime karşı çıkmaktansa desteklemeyi daha kolay bulanların yüzde 30’u açısından Putin’in eylemleri çok daha geniş kapsamlı sonuçlar doğurabilir. Kuşkucu ve memnuniyetsiz Ruslar açısından seferberliğin kısmi olmadığı zaten açık ve bu izlenim daha geniş bir alana yayılmaya başlarsa, o zaman Rus toplumunun genel tutumu değişmeye başlayabilir.
Levada anketinin bir başka sonucuna göre, Ağustos ayında yüzde 67 olan ülkenin doğru yöne gittiğine inanan Rusların oranı bir ay sonra yüzde 60’a düştü.
Şimdilik, Putin kayıplarını hızlı bir şekilde telafi etmeye karar verdi. Ukrayna’nın doğusunda referandum düzenlemek için gösterilen olağanüstü telaşın ardında bu mantık var gibi görünüyor. Bir tür zafer ilan edilmeliydi. Ancak niyet hemen ortaya çıktı, çünkü Rus yetkililerin hiçbirinin çekincesi kalmadı ve hukuki temeli olmayan ve sonuçları doğrulanamayan referandumların ardından işgal altındaki toprakların Rus toprağı olarak kabul edileceğini açıkladılar. Bu noktada, Ukrayna’nın bu bölgelere yapacağı herhangi bir karşı saldırı, Rusya’nın kendisine yapılmış bir saldırı olarak kabul edilecek.
Bu, nükleer silahların kullanımı da dahil olmak üzere çeşitli sonuçlara yol açabilir. Rusya’nın nükleer kapasitesinin kullanımı o kadar sıradan ve sık dile getiriliyor ki, Kremlin’in söyleminde ve propagandasında neredeyse yeni normal haline geldi. Putin’in, görünüşe göre halkı kışkırtmayı ve onları savaşa hazırlamayı amaçlayan “elimizin altındaki tüm araçları” kullanma yönündeki karanlık tehditleri, bir noktada tam tersi bir etki yaratabilir; ulusu bir çıkmaza, hatta nükleer kışa sürükleyecek bir lidere ne kadar güvenilebileceğinin sorgulanmasına yol açabilir. Ruslar nükleer bir savaştan Putin’in kendisinden daha fazla korkmaya başlayabilir.
“Herkesin zaferi” ne olacak?
Putin büyük bir risk alıyor. Ekonomi kötü gidiyor ve işler çok sayıda insanı katliama göndererek düzelmeyecek. Federal bütçeyle ilgili sorunlar da artık aşikâr. Gelirler düşüyor ve daha da düşecek. Gençler ölürse kim vergiye tabi olacak? Kremlin, hazinenin daha büyük bir kısmını savaşa harcamak zorunda kalacak.
Savaşı yaymayı ve uzatmayı seçen Putin, yenilginin yansıyacağı alanı da genişletiyor. Rusya çekilirse “özel operasyonun” şimdiye kadar neden sürdürüldüğünü açıklaması gerekecek.
Ukrayna ise bir bakıma şimdiden kazandı: Bir ulusal kimlik edindi.
Rusya’nın Ukrayna’nın doğusunda düzenlediği referandumlardan sonra müzakerelere oturulması mümkün. Savaşın bir tarafın zaferiyle sona ermesi ihtimali de her zaman var. Ama Avrupa’daki bu korkunç çatışma, Putin’in hem insani hem de psikolojik kaynakları tükendiğinde bile devam edebilir.
Daha iyi bir sonuç mümkün, ama Putin, tüm ülkeyi kendi savaşına dâhil ederek bunu çok daha zor hale getirdi. Bu adım Rusya’yı otoriter rejimden kurtarıp bir demokrasi haline getirebilir. Bu başarılabilirse, Ukrayna, Avrupa, Batı ve Rusya için olduğu kadar bir dünya için de bir zafer olacaktır. Çünkü bu Rusya’nın Putin ve Putinizmden kurtulması anlamına gelecektir.”
Bu yazı ilk kez 6 Ekim 2022’de yayımlanmıştır.