Rusya-Azerbaycan ilişkileri: Geçici sükûnet mi, kalıcı normalleşme mi?

Bakü-Moskova ilişkilerindeki gerilim ne ölçüde yumuşadı? Azerbaycan, Rusya ile ilişkilerindeki gerilimden sonra dış politikasında hangi değişikliklere gitti? Moskova neyi amaçlıyor? Yumuşama hangi şartlar altında kalıcı olabilir? Doç. Dr. Ramin Sadık yazdı.

30 Aralık 2024’te, Azerbaycan uçağının Rusya hava sahasında vurulmasından sonra Azerbaycan ile Rusya arasındaki ilişkilerde ciddi bir gerginlik ortaya çıkmıştı. İlk açıklamalarında uçağın vurulmadığını söyleyen Rusya, enkazdan yansıyan görüntüler üzerine Ukrayna İHA’larına karşı önlemler alınırken bir hata sonucu elim olayın yaşandığından bahsetmeye başlamış, buna mukabil Azerbaycan, resmî özür, olayın sorumlularının tespit edilerek cezalandırılması ve mağdur ailelere tazminat ödenmesi taleplerinde bulunmuştu. Ancak Rusya tarafından bu taleplere karşılık verilmemesi ve olayın diplomatik olarak yeterince şeffaf bir şekilde ele alınmaması, iki ülke arasındaki ilişkilerde ciddi bir kırılma yaratmıştı. Bunun da ötesinde 2025 yılının ilk sekiz ayında Rusya’dan Azerbaycan’a yönelik siber saldırılar gerçekleşmiş, Rusya’da yaşayan ve ticari faaliyetlerde bulunan bazı Azerbaycan vatandaşları hukuki süreç işletilmeden öldürülmüş, Azerbaycan diasporası temsilcilerinden bazıları tutuklanmış ve son olarak Rusya Azerbaycan’ın Ukrayna’daki enerji yatırımlarından SOCAR’ın tesislerini açıkça hedef alarak iki ülke ilişkilerinin bir hayli gerilmesine neden olmuştu.[1]

Gerçekten de 2025 ilk sekiz ayı boyunca Rusya-Azerbaycan ilişkilerinde yakın tarihin en gergin dönemi yaşandı. Dahası gerilimi tırmandıran tarafın hep Rusya olması dikkatlerden kaçmadı. Nitekim Rusya, Azerbaycan’a karşı başlattığı asimetrik baskı ve propagandayı kademeli olarak yükselterek neredeyse her gün basın ve medyasıyla, ülke içindeki Azerbaycan diasporası mensuplarına karşı tekrarlanan politikasıyla ve ekonomisine yönelik birtakım girişimleriyle gerilimi daha da tırmandırmaya çalıştı.

Rusya açıkça Azerbaycan’dan taleplerinden vazgeçmesini, dış politikasında Rusya’nın çıkarlarını merkeze alan bir yol izlemesini ve bu bağlamda yakın çevresindeki ülkelere “örnek” olmamasını bekledi. Ancak gerilimi başlatan taraf olmadığını düşünen Azerbaycan, geri adım atmadı, dahası Rusya ile yaşanan gerilim sürecini dış politikada fırsata dönüştürmeye çalışarak ciddi bir denge politikası yürüttü.

Azerbaycan’ın gerilimi fırsata çevirme çabası

Kurtlar ailesinde, sürüden ayrılmak zorunda kalan kurda eski Türkçede “Yalguzag” denirdi. Bu sözcük, kelime anlamı olarak “yalnız kalmış kurt” demektir. Ancak hiçbir kurt aslında yalnız kalmak istemez; çünkü kurtlar sosyal hayvanlardır ve genellikle gruplar hâlinde avlanırlar. Yalnız kalan bir kurt cesur olabilir fakat bu yalnızlık çoğu zaman ölümle de sonuçlanır.

İnsanlar da tıpkı kurtlar gibi yalnızlığı sevmez; yalnızlık insanı yavaş yavaş çökertir, dünyadan soğutur, hayattan küstürür. Yalnız kalan insan, zamanla yaşam enerjisini kaybeder; çünkü insan ruhu, paylaşım ve aidiyetle beslenir. Bu nedenle uzun süre yalnız kalan biri çoğu zaman gerçekten “yaşayamaz”, sadece var olur ve ölümünü bekler.

Nitekim İbn Haldun, insan topluluklarını ve devletleri karşılaştırırken bu gerçeğe dikkat çeker: Ona göre devletlerin ömrü de insanlar gibidir. Bir devlet de tek başına yaşayamaz; varlığını sürdürebilmek için başka devletlerle ilişki kurmak, politik, ekonomik ve kültürel etkileşim içinde olmak zorundadır.

Tıpkı yalnız kalan bir kurdun zayıflaması gibi, dünyadan izole edilen bir devlet de güç kaybeder. Dayanışma, bağ kurma ve etkileşim, hem insanın hem de devletin varlığını sürdüren en temel yasadır. Rusya örneğinde meseleye bakarsak, Ukrayna’ya yönelik askerî müdahalesi, ülkenin uluslararası arenada ciddi bir izolasyon sürecine girmesine neden oldu. Batı dünyasının uyguladığı kapsamlı ekonomik ve diplomatik yaptırımlar, Moskova’yı dış politikasında yeni yönelimler aramaya itti. Bu çerçevede Rusya’nın, özellikle Çin, Kuzey Kore, Hindistan ve İran gibi doğulu ülkelerle ilişkilerini daha da güçlendirme ve stratejik iş birliklerini ileri bir düzeye taşıma çabası dikkat çekiyor.

Devletler arası ilişkilerde belirleyici unsur diplomasidir. Diplomasiyi etkin biçimde kullanan devletler, uluslararası politikada manevra alanlarını genişletir ve krizlere karşı daha esnek bir tutum sergileyebilir. Diplomasi, adeta devletler için dış politikada bir “bağışıklık sistemi” işlevi görür. Nasıl ki aşılar vücudu zararlı unsurlara karşı koruyorsa, diplomasi de devletleri dış baskılara ve olası tehditlere karşı koruma altına alır.

Rusya ile gerilimin üst boyutlara ulaştığı dönemde Azerbaycan, fırsatı değerlendirdi ve yalnız olmadığını göstermek amacıyla diplomasiye yoğunlaşarak önemli adımlar attı. Bu bağlamda hem batıyla, hem de doğuyla ilişkilere ağırlık verdi, dış politikada ciddi hamleler yaparak çok kısa sürede yakın çevresine dünyanın önemli güçlerini toplayabildi.

2025’te Azerbaycan’dan diplomasi hamleleri

Rusya ile gerilim yaşandığı dönemde Azerbaycan, diplomasiye ağırlık vererek dış politikada çok boyutlu bir siyaset izledi. Nitekim Azerbaycan diplomasisi bu dönemde dünyanın bazı ülkeleriyle ikili ilişkileri daha da geliştirdi, küresel rotalardan enerji güvenliğine, stratejik ortaklıktan yaptırımların kaldırılmasına, askerî iş birliklerinden kültürel harmoniye kadar bir dizi önemli anlaşmalar imzalayarak ülkenin “güvenlik duvarının” tahkimatını sağlamlaştırdı.

Bu bağlamda Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’in 22-24 Nisan 2025 tarihlerinde Çin’e gerçekleştirdiği resmî ziyaret çerçevesinde iki ülke arasında Kapsamlı Stratejik Ortaklık Anlaşması imzalandı. Bu belgeyle, iki ülke arasında siyasi, ekonomik, enerji, kültürel ve sosyal alanlarda derin işbirliği beklentileri ortaya kondu. Anlaşmalardan biri de Azerbaycan ve Çin’in, Umuma Mahsus Pasaport Hamilleri İçin Karşılıklı Vize Zorunluluğunun Kaldırılmasına İlişkin Anlaşma’yı imzalaması oldu. Böylece iki ülke vatandaşlarına, karşılıklı olarak vizesiz seyahat serbestisi verildi. Öte yandan 31 Ağustos 2025’te Çin’de düzenlenen Şanghay İşbirliği Teşkilatı çerçevesinde Azerbaycan ile Çin liderlerinin yeniden bir araya gelmesi, iki ülke arasında yapay zekâ, finans, teknoloji ve medya gibi alanları kapsayan iş birliği belgesinin imzalanması Azerbaycan adına diplomatik bir başarı olarak yorumlanabilir.

Çin ile ilişkileri stratejik ortaklık düzeyine yükselten Azerbaycan, Ağustos ayı başlarında ABD ile ilişkilerde de önemli adımlar attı. Nitekim 8 Ağustos 2025’te Beyaz Saray’da ABD Başkanı Donald Trump ile bir araya gelen Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, iki ülke arasında daha önceki dönemlerde “baş ağrısı” olan bazı sorunların giderilmesi hususunda mutabakata vardı. Bu bağlamda özellikle 1992’de ABD Kongresi’nce kabul edilen ve Azerbaycan’a doğrudan ABD hükümetinin yardımını yasaklayan 907 saylı yasa tasarısı tamamen lağvedildi. Öte yandan Azerbaycan ile ABD arasında, Stratejik Ortaklık Şartı’nın hazırlanması amacıyla Stratejik Çalışma Grubu kurulmasına ilişkin “Mutabakat Zaptı” imzalandı. Mutabakata göre, Stratejik Çalışma Grubu enerji, ticaret ve transit dahil olmak üzere bölgesel bağlantılar; yapay zekâ ve dijital altyapıyı kapsayan ekonomik yatırımlar; savunma ürünleri satışı ve terörle mücadele dâhil güvenlik konularında iş birliğini geliştirecek. Bu mutabakat ABD-Azerbaycan ilişkilerinde yeni bir dönemin işareti olmakla beraber Azerbaycan açısından Karabağ Savaşı sonrası dünyada sadece askeri başarısıyla değil, aynı zamanda diplomasisiyle de adından söz ettiren bir ülke imajı oluşturabildiği anlamına geldi.

ABD’de, Azerbaycan ile Ermenistan arasında barış için ortak bir deklarasyon da imzalandı.[2] İmzaların atılmasının ardından üç ülke liderinin birlikte el sıkışarak basına poz vermesi, yüzlerindeki gülümsemeler ve beden dillerindeki rahat tavırlar, ABD’nin Güney Kafkasya denklemindeki konumunu daha da pekiştirdiğini göstermekteydi. Bu tablo, aynı zamanda Washington’un, Zengezur Koridoru’nun Ermenistan’dan geçen kısmının “Trump Koridoru” adıyla kendi şirketleri aracılığıyla işletileceğinden duyduğu memnuniyetin sembolik bir ifadesi olarak da değerlendirilebilir. Nihayetinde Zengezur Koridoru’nun açılacak olması, aralarındaki ticaret savaşlarına rağmen Çin ve ABD’yi Orta Koridor’un stratejik güzergâhında ve ortak hedeflerde buluşturabilmesi bakımından Azerbaycan diplomasisinin dikkate değer bir stratejik başarısı olarak okunabilir. Bu gelişme, Bakü’nün yalnızca Güney Kafkasya’da değil, aynı zamanda Asya ile Avrupa arasındaki ulaştırma hatlarında da kilit bir transit merkez haline geldiğini gösterir.

Karabağ Savaşı’nda elde edilen kazanımların dost ülkeler tarafından daha iyi anlaşılması ve iş birliği olanaklarının geliştirilmesi amacıyla Temmuz 2025’te Hankendi’nde düzenlenen Ekonomik İşbirliği Teşkilatı’nın 17. Zirvesi, Azerbaycan’ın 2025 yılındaki etkin diplomatik faaliyetlerine önemli bir katkı sağlayan gelişme oldu. Zirvede Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı’nın katılımı, Azerbaycan diplomasisinin Kuzey Kıbrıs Türk halkına verdiği desteği gösterdi, KKTC’nin etkili uluslararası toplantılarda görünürlüğünün arttırılmasına yönelik bir adım olarak tarihe geçti.

Rusya ile yaşanan gerilimin sürdüğü dönemde Azerbaycan ile Avrupa Birliği arasındaki iş birliği olanaklarının geliştirilmesi de gündeme geldi. Bu bağlamda Azerbaycan Cumhurbaşkanı’nın 16 Mayıs 2025’te Tiran’da düzenlenen Avrupa Siyasi Topluluğu 6. Zirvesi ile 1–2 Ekim 2025 tarihlerinde Danimarka’nın başkenti Kopenhag’da gerçekleştirilen 7. Zirveye katılması ve bu zirveler kapsamında yaptığı ikili görüşmeler, Azerbaycan diplomasisinin Avrupa yönelimli çok yönlü dış politika anlayışının somut bir göstergesi oldu. Söz konusu temaslar, Azerbaycan’ın Avrupa kurumlarıyla enerji güvenliği, ulaştırma hatları ve bölgesel istikrar gibi alanlarda iş birliği arayışını derinleştirdiğini gösteriyor.

Rusya’dan “buzları eritme” çabası

Rusya, 2025 yılında, sekiz aylık süreç boyunca Azerbaycan üzerinde siyasi baskı kurarak Bakü’yü diplomatik anlamda yalnızlaştırmayı hedeflemek istedi. Ancak Azerbaycan, bu baskı politikalarına rağmen dost ülkeleri diplomasi ve iş birliği çerçevesinde yanına çekmeyi başardı. Bu gelişmeler, Azerbaycan’ın sınırlı coğrafi büyüklüğüne karşın uluslararası sistemde diplomatik ağırlığı bulunan ve saygı gören bir aktör haline geldiğini ortaya koydu. Dolayısıyla Rusya, Azerbaycan üzerinde baskı kurarak hedeflerine ulaşamayacağını ve Bakü’nün çok yönlü dış politika kapasitesinin bölgesel dengeyi etkileyebilecek düzeye ulaştığını idrak etti.

O nedenle Ağustos ayı sonlarına doğru Kremlin’den Bakü ile ilişkileri düzeltmek istediğine ilişkin sinyaller geldi. Bu kapsamda ilk diplomatik jest, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in 22 Ağustos 2025 tarihinde Azerbaycan Cumhurbaşkanı Yardımcısı Mehriban Aliyeva’yı doğum günü vesilesiyle tebrik etmesi ve aynı zamanda Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’e selamlarını iletmesiyle gerçekleşti. Bu sembolik fakat anlamlı adım, Moskova’nın ilişkilerdeki gerginliği azaltma ve Bakü ile yeniden yapıcı bir diyalog kurma isteğinin ilk işareti olarak değerlendirildi.

Bu ilk jestin ardından gözler Çin’de düzenlenen Şanghay İşbirliği Teşkilatı’nın Tianjin Zirvesi’ne çevrildi. Zirvenin en çok merak edilen konusu, Rusya ve Azerbaycan liderleri arasında doğrudan temasın olup olmayacağına ilişkindi. Her iki lider el tokalaşmakla selamlaştılar, lakin taraflar arasında başka bir görüşme olmadı. Buna rağmen zirve çerçevesinde Vladimir Putin’in, “Mevcut durumdan kaynaklanan sorular ve zorluklar her zaman vardır. Bugün Cumhurbaşkanı Aliyev’le selamlaştık ve birkaç kelime konuştuk. Derin ilişkiler ve karşılıklı çıkarlar her şeyi üstesinden gelecektir” şeklinde yaptığı açıklama iki ülke ilişkilerinde “yumuşama” dönemine girildiğinin işareti olarak yorumlandı.

7 Ekim 2025’te bu kez Azerbaycan Cumhurbaşkanı Aliyev, Rusya Devlet Başkanı Putin’i doğum günü vesilesiyle telefonla arayarak tebrik etti. Bu tebrik, Putin’in Ağustos ayında göstermiş olduğu diplomatik jestin karşılığı olarak bir nezaket tebriği niteliğindeydi. Bunun da ötesinde 9 Ekim 2025 tarihi, iki ülke arasındaki gerginliğin yumuşatılması açısından önemli bir dönüm noktası olarak kayda geçti. Zira uzun bir aradan sonra Azerbaycan ve Rusya liderleri ilk kez Tacikistan’ın başkenti Duşanbe’de düzenlenen Orta Asya–Rusya Zirvesi kapsamında ikili bir görüşme gerçekleştirdi. Görüşme sırasında Putin, Bakü–Grozni seferini yapan AZAL’a ait Embraer 190 tipi uçağın Kazakistan’ın Aktau kenti yakınlarında düşmesi hadisesine değinerek olaydan duyduğu üzüntüyü ifade etti; kazanın hem Ukrayna’ya ait insansız hava araçları hem de Rus hava savunma sistemindeki teknik arızalar nedeniyle meydana geldiğini belirtti. Ayrıca Putin, Rusya’nın tazminat konusunda sorumluluk üstleneceğini de vurguladı. Bu görüşme, iki ülke arasındaki diyalog kanallarının açık tutulduğu ve tüm zorluklara rağmen tarafların komşuluk ilişkilerini koruma ve ortak çıkarlar doğrultusunda iş birliği zeminini güçlendirme iradesine sahip oldukları şeklinde yorumlanabilir.

İlişkilerde kalıcı normalleşme olur mu?

Rusya ve Azerbaycan liderleri arasında gerçekleşen görüşme, iki ülke arasındaki siyasi ilişkilerde kalıcı bir normalleşme sürecine girileceğine dair olumlu bir izlenim doğurdu. Her ne kadar gerginlik döneminde ekonomik ilişkiler ciddi bir zarar görmemiş olsa da, aynı durumun siyasi ilişkiler için geçerli olmadığı açık. Görüşmenin ardından tarafların karşılıklı olarak bazı tutukluları serbest bırakması, iki ülkenin ilişkileri normalleştirme yönünde adım atma isteğini ortaya koydu.

Bununla birlikte, sürecin geleceğine dair aşırı bir iyimserlikten söz etmek için henüz çok erken. Zira Rusya’da yaşayan bazı Azerbaycan vatandaşlarının çeşitli baskılara maruz kaldığı, diaspora temsilcilerinden bazılarının ise hâlen tutuklu bulunduğu biliniyor. Ayrıca Rusya’daki bazı siyasi çevreler ve medya organlarında Azerbaycan’ın “cezalandırılması” gerektiğine dair görüşlerin dile getirilmesi, ilişkilerin kırılgan yapısını koruduğunu gösteriyor. Tüm bu unsurlar dikkate alındığında, Azerbaycan–Rusya ilişkilerinin gelecekte nasıl bir yön alacağı büyük ölçüde Moskova’nın atacağı adımlara bağlı olacak.

Kuşkusuz Rusya’daki bazı çevreler, Azerbaycan’ın Karabağ Savaşı’nı zaferle sonuçlandırmasını ve Rus Barış Gücü’nü tamamen kendi topraklarından çıkarmasını hazmedemiyor.  Üstelik bu çevreler, Ermenistan yönetiminin son dönemde Moskova’ya karşı attığı bazı adımların sorumluluğunu da Azerbaycan’a yüklemek istiyor. Zira onlara göre, Bakü’nün arabulucular olmaksızın Erivan ile doğrudan temas kurabilmesi, Rusya’nın Ermenistan üzerindeki geleneksel nüfuz ve baskı araçlarını zayıflatan bir durum. Kısacası bu çevreler, Rusya’nın Güney Kafkasya’daki çıkarlarının gerilemesinden Azerbaycan’ı sorumlu tutuyor ve bu durumu stratejik bir kayıp olarak değerlendiriyor.

Halbuki Azerbaycan, tüm komşularıyla olduğu gibi Rusya ile de dengeli ve yapıcı ilişkiler sürdürme gayreti içinde. Bakü, bağımsız bir devlet olarak saygı görmeyi, uluslararası hukuka riayet edilmesini ve Şubat 2022’de Moskova’da imzalanan Müttefiklik Faaliyetleri Hakkında Beyanname’ye sadık kalınmasını istiyor.  Azerbaycan, ikili ilişkilerin “kazan-kazan” anlayışı temelinde ilerlemesini, ortaya çıkabilecek sorunların ise diplomasi kanalları aracılığıyla çözülmesini arzu ediyor. Bu çerçevede, iki ülke arasındaki mevcut sükunetin kalıcı bir normalleşmeye mi yoksa geçici bir durgunluğa mı evrileceği, büyük ölçüde Moskova’nın atacağı adımlar doğrultusunda zamanla netlik kazanacak.

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fikir Turu’nun editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Bu yazı ilk kez 3 Kasım 2025’te yayımlanmıştır.

[1] https://fikirturu.com/jeo-politika/rusya-azerbaycan-gerilimi-buzdaginin/

[2]https://www.ntv.com.tr/dunya/abdde-tarihi-zirve-azerbaycan-ve-ermenistan-arasinda-baris-icin-imza,MnRhYE_-yECYcRJAnUXkQQ

Ramin Sadık
Ramin Sadık
Doç. Dr. Ramin Sadık - 1977’de Azerbaycan’da doğdu. 1999’da İstanbul Üniversitesi Tarih Bölümü’nden mezun oldu. 2003’de Marmara Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü’nde yüksek lisansını, yine aynı üniversitede 2009’da doktorasını tamamladı. 2010-2014 yıllarında Azerbaycan Muallimler Enstitüsü’nde öğretim üyeliği ve Azerbaycan Bilimler Akademisi’ne bağlı Şeki Regional Merkezi’nde bilim sekreterliği görevinde bulundu. 2014’te Türkiye’ye dönen Ramin Sadıgov halen Bayburt Üniversitesi’nde doktor öğretim üyesi olarak çalışıyor. Rusça ve İngilizce bilen Sadıgov, daha çok Kafkasya tarihi, Osmanlı-Rusya, Rusya-Azerbaycan, Rusya-Ermenistan ve Azerbaycan-Ermenistan ilişkileri üzerine, aynı zamanda Bolşevik Devrimi ile Rusya’nın 20. Yüzyıl başlarındaki askeri ve siyasi tarihi üzerine çalışmalar yapıyor.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

Rusya-Azerbaycan ilişkileri: Geçici sükûnet mi, kalıcı normalleşme mi?

Bakü-Moskova ilişkilerindeki gerilim ne ölçüde yumuşadı? Azerbaycan, Rusya ile ilişkilerindeki gerilimden sonra dış politikasında hangi değişikliklere gitti? Moskova neyi amaçlıyor? Yumuşama hangi şartlar altında kalıcı olabilir? Doç. Dr. Ramin Sadık yazdı.

30 Aralık 2024’te, Azerbaycan uçağının Rusya hava sahasında vurulmasından sonra Azerbaycan ile Rusya arasındaki ilişkilerde ciddi bir gerginlik ortaya çıkmıştı. İlk açıklamalarında uçağın vurulmadığını söyleyen Rusya, enkazdan yansıyan görüntüler üzerine Ukrayna İHA’larına karşı önlemler alınırken bir hata sonucu elim olayın yaşandığından bahsetmeye başlamış, buna mukabil Azerbaycan, resmî özür, olayın sorumlularının tespit edilerek cezalandırılması ve mağdur ailelere tazminat ödenmesi taleplerinde bulunmuştu. Ancak Rusya tarafından bu taleplere karşılık verilmemesi ve olayın diplomatik olarak yeterince şeffaf bir şekilde ele alınmaması, iki ülke arasındaki ilişkilerde ciddi bir kırılma yaratmıştı. Bunun da ötesinde 2025 yılının ilk sekiz ayında Rusya’dan Azerbaycan’a yönelik siber saldırılar gerçekleşmiş, Rusya’da yaşayan ve ticari faaliyetlerde bulunan bazı Azerbaycan vatandaşları hukuki süreç işletilmeden öldürülmüş, Azerbaycan diasporası temsilcilerinden bazıları tutuklanmış ve son olarak Rusya Azerbaycan’ın Ukrayna’daki enerji yatırımlarından SOCAR’ın tesislerini açıkça hedef alarak iki ülke ilişkilerinin bir hayli gerilmesine neden olmuştu.[1]

Gerçekten de 2025 ilk sekiz ayı boyunca Rusya-Azerbaycan ilişkilerinde yakın tarihin en gergin dönemi yaşandı. Dahası gerilimi tırmandıran tarafın hep Rusya olması dikkatlerden kaçmadı. Nitekim Rusya, Azerbaycan’a karşı başlattığı asimetrik baskı ve propagandayı kademeli olarak yükselterek neredeyse her gün basın ve medyasıyla, ülke içindeki Azerbaycan diasporası mensuplarına karşı tekrarlanan politikasıyla ve ekonomisine yönelik birtakım girişimleriyle gerilimi daha da tırmandırmaya çalıştı.

Rusya açıkça Azerbaycan’dan taleplerinden vazgeçmesini, dış politikasında Rusya’nın çıkarlarını merkeze alan bir yol izlemesini ve bu bağlamda yakın çevresindeki ülkelere “örnek” olmamasını bekledi. Ancak gerilimi başlatan taraf olmadığını düşünen Azerbaycan, geri adım atmadı, dahası Rusya ile yaşanan gerilim sürecini dış politikada fırsata dönüştürmeye çalışarak ciddi bir denge politikası yürüttü.

Azerbaycan’ın gerilimi fırsata çevirme çabası

Kurtlar ailesinde, sürüden ayrılmak zorunda kalan kurda eski Türkçede “Yalguzag” denirdi. Bu sözcük, kelime anlamı olarak “yalnız kalmış kurt” demektir. Ancak hiçbir kurt aslında yalnız kalmak istemez; çünkü kurtlar sosyal hayvanlardır ve genellikle gruplar hâlinde avlanırlar. Yalnız kalan bir kurt cesur olabilir fakat bu yalnızlık çoğu zaman ölümle de sonuçlanır.

İnsanlar da tıpkı kurtlar gibi yalnızlığı sevmez; yalnızlık insanı yavaş yavaş çökertir, dünyadan soğutur, hayattan küstürür. Yalnız kalan insan, zamanla yaşam enerjisini kaybeder; çünkü insan ruhu, paylaşım ve aidiyetle beslenir. Bu nedenle uzun süre yalnız kalan biri çoğu zaman gerçekten “yaşayamaz”, sadece var olur ve ölümünü bekler.

Nitekim İbn Haldun, insan topluluklarını ve devletleri karşılaştırırken bu gerçeğe dikkat çeker: Ona göre devletlerin ömrü de insanlar gibidir. Bir devlet de tek başına yaşayamaz; varlığını sürdürebilmek için başka devletlerle ilişki kurmak, politik, ekonomik ve kültürel etkileşim içinde olmak zorundadır.

Tıpkı yalnız kalan bir kurdun zayıflaması gibi, dünyadan izole edilen bir devlet de güç kaybeder. Dayanışma, bağ kurma ve etkileşim, hem insanın hem de devletin varlığını sürdüren en temel yasadır. Rusya örneğinde meseleye bakarsak, Ukrayna’ya yönelik askerî müdahalesi, ülkenin uluslararası arenada ciddi bir izolasyon sürecine girmesine neden oldu. Batı dünyasının uyguladığı kapsamlı ekonomik ve diplomatik yaptırımlar, Moskova’yı dış politikasında yeni yönelimler aramaya itti. Bu çerçevede Rusya’nın, özellikle Çin, Kuzey Kore, Hindistan ve İran gibi doğulu ülkelerle ilişkilerini daha da güçlendirme ve stratejik iş birliklerini ileri bir düzeye taşıma çabası dikkat çekiyor.

Devletler arası ilişkilerde belirleyici unsur diplomasidir. Diplomasiyi etkin biçimde kullanan devletler, uluslararası politikada manevra alanlarını genişletir ve krizlere karşı daha esnek bir tutum sergileyebilir. Diplomasi, adeta devletler için dış politikada bir “bağışıklık sistemi” işlevi görür. Nasıl ki aşılar vücudu zararlı unsurlara karşı koruyorsa, diplomasi de devletleri dış baskılara ve olası tehditlere karşı koruma altına alır.

Rusya ile gerilimin üst boyutlara ulaştığı dönemde Azerbaycan, fırsatı değerlendirdi ve yalnız olmadığını göstermek amacıyla diplomasiye yoğunlaşarak önemli adımlar attı. Bu bağlamda hem batıyla, hem de doğuyla ilişkilere ağırlık verdi, dış politikada ciddi hamleler yaparak çok kısa sürede yakın çevresine dünyanın önemli güçlerini toplayabildi.

2025’te Azerbaycan’dan diplomasi hamleleri

Rusya ile gerilim yaşandığı dönemde Azerbaycan, diplomasiye ağırlık vererek dış politikada çok boyutlu bir siyaset izledi. Nitekim Azerbaycan diplomasisi bu dönemde dünyanın bazı ülkeleriyle ikili ilişkileri daha da geliştirdi, küresel rotalardan enerji güvenliğine, stratejik ortaklıktan yaptırımların kaldırılmasına, askerî iş birliklerinden kültürel harmoniye kadar bir dizi önemli anlaşmalar imzalayarak ülkenin “güvenlik duvarının” tahkimatını sağlamlaştırdı.

Bu bağlamda Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’in 22-24 Nisan 2025 tarihlerinde Çin’e gerçekleştirdiği resmî ziyaret çerçevesinde iki ülke arasında Kapsamlı Stratejik Ortaklık Anlaşması imzalandı. Bu belgeyle, iki ülke arasında siyasi, ekonomik, enerji, kültürel ve sosyal alanlarda derin işbirliği beklentileri ortaya kondu. Anlaşmalardan biri de Azerbaycan ve Çin’in, Umuma Mahsus Pasaport Hamilleri İçin Karşılıklı Vize Zorunluluğunun Kaldırılmasına İlişkin Anlaşma’yı imzalaması oldu. Böylece iki ülke vatandaşlarına, karşılıklı olarak vizesiz seyahat serbestisi verildi. Öte yandan 31 Ağustos 2025’te Çin’de düzenlenen Şanghay İşbirliği Teşkilatı çerçevesinde Azerbaycan ile Çin liderlerinin yeniden bir araya gelmesi, iki ülke arasında yapay zekâ, finans, teknoloji ve medya gibi alanları kapsayan iş birliği belgesinin imzalanması Azerbaycan adına diplomatik bir başarı olarak yorumlanabilir.

Çin ile ilişkileri stratejik ortaklık düzeyine yükselten Azerbaycan, Ağustos ayı başlarında ABD ile ilişkilerde de önemli adımlar attı. Nitekim 8 Ağustos 2025’te Beyaz Saray’da ABD Başkanı Donald Trump ile bir araya gelen Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, iki ülke arasında daha önceki dönemlerde “baş ağrısı” olan bazı sorunların giderilmesi hususunda mutabakata vardı. Bu bağlamda özellikle 1992’de ABD Kongresi’nce kabul edilen ve Azerbaycan’a doğrudan ABD hükümetinin yardımını yasaklayan 907 saylı yasa tasarısı tamamen lağvedildi. Öte yandan Azerbaycan ile ABD arasında, Stratejik Ortaklık Şartı’nın hazırlanması amacıyla Stratejik Çalışma Grubu kurulmasına ilişkin “Mutabakat Zaptı” imzalandı. Mutabakata göre, Stratejik Çalışma Grubu enerji, ticaret ve transit dahil olmak üzere bölgesel bağlantılar; yapay zekâ ve dijital altyapıyı kapsayan ekonomik yatırımlar; savunma ürünleri satışı ve terörle mücadele dâhil güvenlik konularında iş birliğini geliştirecek. Bu mutabakat ABD-Azerbaycan ilişkilerinde yeni bir dönemin işareti olmakla beraber Azerbaycan açısından Karabağ Savaşı sonrası dünyada sadece askeri başarısıyla değil, aynı zamanda diplomasisiyle de adından söz ettiren bir ülke imajı oluşturabildiği anlamına geldi.

ABD’de, Azerbaycan ile Ermenistan arasında barış için ortak bir deklarasyon da imzalandı.[2] İmzaların atılmasının ardından üç ülke liderinin birlikte el sıkışarak basına poz vermesi, yüzlerindeki gülümsemeler ve beden dillerindeki rahat tavırlar, ABD’nin Güney Kafkasya denklemindeki konumunu daha da pekiştirdiğini göstermekteydi. Bu tablo, aynı zamanda Washington’un, Zengezur Koridoru’nun Ermenistan’dan geçen kısmının “Trump Koridoru” adıyla kendi şirketleri aracılığıyla işletileceğinden duyduğu memnuniyetin sembolik bir ifadesi olarak da değerlendirilebilir. Nihayetinde Zengezur Koridoru’nun açılacak olması, aralarındaki ticaret savaşlarına rağmen Çin ve ABD’yi Orta Koridor’un stratejik güzergâhında ve ortak hedeflerde buluşturabilmesi bakımından Azerbaycan diplomasisinin dikkate değer bir stratejik başarısı olarak okunabilir. Bu gelişme, Bakü’nün yalnızca Güney Kafkasya’da değil, aynı zamanda Asya ile Avrupa arasındaki ulaştırma hatlarında da kilit bir transit merkez haline geldiğini gösterir.

Karabağ Savaşı’nda elde edilen kazanımların dost ülkeler tarafından daha iyi anlaşılması ve iş birliği olanaklarının geliştirilmesi amacıyla Temmuz 2025’te Hankendi’nde düzenlenen Ekonomik İşbirliği Teşkilatı’nın 17. Zirvesi, Azerbaycan’ın 2025 yılındaki etkin diplomatik faaliyetlerine önemli bir katkı sağlayan gelişme oldu. Zirvede Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı’nın katılımı, Azerbaycan diplomasisinin Kuzey Kıbrıs Türk halkına verdiği desteği gösterdi, KKTC’nin etkili uluslararası toplantılarda görünürlüğünün arttırılmasına yönelik bir adım olarak tarihe geçti.

Rusya ile yaşanan gerilimin sürdüğü dönemde Azerbaycan ile Avrupa Birliği arasındaki iş birliği olanaklarının geliştirilmesi de gündeme geldi. Bu bağlamda Azerbaycan Cumhurbaşkanı’nın 16 Mayıs 2025’te Tiran’da düzenlenen Avrupa Siyasi Topluluğu 6. Zirvesi ile 1–2 Ekim 2025 tarihlerinde Danimarka’nın başkenti Kopenhag’da gerçekleştirilen 7. Zirveye katılması ve bu zirveler kapsamında yaptığı ikili görüşmeler, Azerbaycan diplomasisinin Avrupa yönelimli çok yönlü dış politika anlayışının somut bir göstergesi oldu. Söz konusu temaslar, Azerbaycan’ın Avrupa kurumlarıyla enerji güvenliği, ulaştırma hatları ve bölgesel istikrar gibi alanlarda iş birliği arayışını derinleştirdiğini gösteriyor.

Rusya’dan “buzları eritme” çabası

Rusya, 2025 yılında, sekiz aylık süreç boyunca Azerbaycan üzerinde siyasi baskı kurarak Bakü’yü diplomatik anlamda yalnızlaştırmayı hedeflemek istedi. Ancak Azerbaycan, bu baskı politikalarına rağmen dost ülkeleri diplomasi ve iş birliği çerçevesinde yanına çekmeyi başardı. Bu gelişmeler, Azerbaycan’ın sınırlı coğrafi büyüklüğüne karşın uluslararası sistemde diplomatik ağırlığı bulunan ve saygı gören bir aktör haline geldiğini ortaya koydu. Dolayısıyla Rusya, Azerbaycan üzerinde baskı kurarak hedeflerine ulaşamayacağını ve Bakü’nün çok yönlü dış politika kapasitesinin bölgesel dengeyi etkileyebilecek düzeye ulaştığını idrak etti.

O nedenle Ağustos ayı sonlarına doğru Kremlin’den Bakü ile ilişkileri düzeltmek istediğine ilişkin sinyaller geldi. Bu kapsamda ilk diplomatik jest, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in 22 Ağustos 2025 tarihinde Azerbaycan Cumhurbaşkanı Yardımcısı Mehriban Aliyeva’yı doğum günü vesilesiyle tebrik etmesi ve aynı zamanda Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’e selamlarını iletmesiyle gerçekleşti. Bu sembolik fakat anlamlı adım, Moskova’nın ilişkilerdeki gerginliği azaltma ve Bakü ile yeniden yapıcı bir diyalog kurma isteğinin ilk işareti olarak değerlendirildi.

Bu ilk jestin ardından gözler Çin’de düzenlenen Şanghay İşbirliği Teşkilatı’nın Tianjin Zirvesi’ne çevrildi. Zirvenin en çok merak edilen konusu, Rusya ve Azerbaycan liderleri arasında doğrudan temasın olup olmayacağına ilişkindi. Her iki lider el tokalaşmakla selamlaştılar, lakin taraflar arasında başka bir görüşme olmadı. Buna rağmen zirve çerçevesinde Vladimir Putin’in, “Mevcut durumdan kaynaklanan sorular ve zorluklar her zaman vardır. Bugün Cumhurbaşkanı Aliyev’le selamlaştık ve birkaç kelime konuştuk. Derin ilişkiler ve karşılıklı çıkarlar her şeyi üstesinden gelecektir” şeklinde yaptığı açıklama iki ülke ilişkilerinde “yumuşama” dönemine girildiğinin işareti olarak yorumlandı.

7 Ekim 2025’te bu kez Azerbaycan Cumhurbaşkanı Aliyev, Rusya Devlet Başkanı Putin’i doğum günü vesilesiyle telefonla arayarak tebrik etti. Bu tebrik, Putin’in Ağustos ayında göstermiş olduğu diplomatik jestin karşılığı olarak bir nezaket tebriği niteliğindeydi. Bunun da ötesinde 9 Ekim 2025 tarihi, iki ülke arasındaki gerginliğin yumuşatılması açısından önemli bir dönüm noktası olarak kayda geçti. Zira uzun bir aradan sonra Azerbaycan ve Rusya liderleri ilk kez Tacikistan’ın başkenti Duşanbe’de düzenlenen Orta Asya–Rusya Zirvesi kapsamında ikili bir görüşme gerçekleştirdi. Görüşme sırasında Putin, Bakü–Grozni seferini yapan AZAL’a ait Embraer 190 tipi uçağın Kazakistan’ın Aktau kenti yakınlarında düşmesi hadisesine değinerek olaydan duyduğu üzüntüyü ifade etti; kazanın hem Ukrayna’ya ait insansız hava araçları hem de Rus hava savunma sistemindeki teknik arızalar nedeniyle meydana geldiğini belirtti. Ayrıca Putin, Rusya’nın tazminat konusunda sorumluluk üstleneceğini de vurguladı. Bu görüşme, iki ülke arasındaki diyalog kanallarının açık tutulduğu ve tüm zorluklara rağmen tarafların komşuluk ilişkilerini koruma ve ortak çıkarlar doğrultusunda iş birliği zeminini güçlendirme iradesine sahip oldukları şeklinde yorumlanabilir.

İlişkilerde kalıcı normalleşme olur mu?

Rusya ve Azerbaycan liderleri arasında gerçekleşen görüşme, iki ülke arasındaki siyasi ilişkilerde kalıcı bir normalleşme sürecine girileceğine dair olumlu bir izlenim doğurdu. Her ne kadar gerginlik döneminde ekonomik ilişkiler ciddi bir zarar görmemiş olsa da, aynı durumun siyasi ilişkiler için geçerli olmadığı açık. Görüşmenin ardından tarafların karşılıklı olarak bazı tutukluları serbest bırakması, iki ülkenin ilişkileri normalleştirme yönünde adım atma isteğini ortaya koydu.

Bununla birlikte, sürecin geleceğine dair aşırı bir iyimserlikten söz etmek için henüz çok erken. Zira Rusya’da yaşayan bazı Azerbaycan vatandaşlarının çeşitli baskılara maruz kaldığı, diaspora temsilcilerinden bazılarının ise hâlen tutuklu bulunduğu biliniyor. Ayrıca Rusya’daki bazı siyasi çevreler ve medya organlarında Azerbaycan’ın “cezalandırılması” gerektiğine dair görüşlerin dile getirilmesi, ilişkilerin kırılgan yapısını koruduğunu gösteriyor. Tüm bu unsurlar dikkate alındığında, Azerbaycan–Rusya ilişkilerinin gelecekte nasıl bir yön alacağı büyük ölçüde Moskova’nın atacağı adımlara bağlı olacak.

Kuşkusuz Rusya’daki bazı çevreler, Azerbaycan’ın Karabağ Savaşı’nı zaferle sonuçlandırmasını ve Rus Barış Gücü’nü tamamen kendi topraklarından çıkarmasını hazmedemiyor.  Üstelik bu çevreler, Ermenistan yönetiminin son dönemde Moskova’ya karşı attığı bazı adımların sorumluluğunu da Azerbaycan’a yüklemek istiyor. Zira onlara göre, Bakü’nün arabulucular olmaksızın Erivan ile doğrudan temas kurabilmesi, Rusya’nın Ermenistan üzerindeki geleneksel nüfuz ve baskı araçlarını zayıflatan bir durum. Kısacası bu çevreler, Rusya’nın Güney Kafkasya’daki çıkarlarının gerilemesinden Azerbaycan’ı sorumlu tutuyor ve bu durumu stratejik bir kayıp olarak değerlendiriyor.

Halbuki Azerbaycan, tüm komşularıyla olduğu gibi Rusya ile de dengeli ve yapıcı ilişkiler sürdürme gayreti içinde. Bakü, bağımsız bir devlet olarak saygı görmeyi, uluslararası hukuka riayet edilmesini ve Şubat 2022’de Moskova’da imzalanan Müttefiklik Faaliyetleri Hakkında Beyanname’ye sadık kalınmasını istiyor.  Azerbaycan, ikili ilişkilerin “kazan-kazan” anlayışı temelinde ilerlemesini, ortaya çıkabilecek sorunların ise diplomasi kanalları aracılığıyla çözülmesini arzu ediyor. Bu çerçevede, iki ülke arasındaki mevcut sükunetin kalıcı bir normalleşmeye mi yoksa geçici bir durgunluğa mı evrileceği, büyük ölçüde Moskova’nın atacağı adımlar doğrultusunda zamanla netlik kazanacak.

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fikir Turu’nun editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Bu yazı ilk kez 3 Kasım 2025’te yayımlanmıştır.

[1] https://fikirturu.com/jeo-politika/rusya-azerbaycan-gerilimi-buzdaginin/

[2]https://www.ntv.com.tr/dunya/abdde-tarihi-zirve-azerbaycan-ve-ermenistan-arasinda-baris-icin-imza,MnRhYE_-yECYcRJAnUXkQQ

Ramin Sadık
Ramin Sadık
Doç. Dr. Ramin Sadık - 1977’de Azerbaycan’da doğdu. 1999’da İstanbul Üniversitesi Tarih Bölümü’nden mezun oldu. 2003’de Marmara Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü’nde yüksek lisansını, yine aynı üniversitede 2009’da doktorasını tamamladı. 2010-2014 yıllarında Azerbaycan Muallimler Enstitüsü’nde öğretim üyeliği ve Azerbaycan Bilimler Akademisi’ne bağlı Şeki Regional Merkezi’nde bilim sekreterliği görevinde bulundu. 2014’te Türkiye’ye dönen Ramin Sadıgov halen Bayburt Üniversitesi’nde doktor öğretim üyesi olarak çalışıyor. Rusça ve İngilizce bilen Sadıgov, daha çok Kafkasya tarihi, Osmanlı-Rusya, Rusya-Azerbaycan, Rusya-Ermenistan ve Azerbaycan-Ermenistan ilişkileri üzerine, aynı zamanda Bolşevik Devrimi ile Rusya’nın 20. Yüzyıl başlarındaki askeri ve siyasi tarihi üzerine çalışmalar yapıyor.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

0
Would love your thoughts, please comment.x