Rusya ve Ukrayna arasındaki savaş sürerken küresel enerji piyasalarını derinden etkilemeye devam ediyor. Rusya’nın ihracatlarının ve bütçe gelirlerinin önemli bir kısmını petrol ve doğalgaz oluşturuyor. Peki, Rusya’nın bu savaştan dolayı Batı ülkeleri tarafından ekonomik olarak dışlanması Batı ekonomilerini ve Rusya’yı nasıl etkileyecek, potansiyel kayıplar ile aksamalar nasıl telafi edilecek?
Enerji üzerine analizler yapan, “Ödül” ve “Yeni Harita” gibi eserlerin sahibi ödüllü yazar Daniel Yergin, The Economist dergisinde yazdığı makalede Vladimir Putin’in ülkesinin ekonomik gücünün temellerini yok ettiğini öne sürüyor.
Yazıdan öne çıkan bazı bölümlerini aktarıyoruz:
“Vladimir Putin bir keresinde Rusya’nın bir “enerji süper gücü” olarak nitelendirilmesinden hoşlanmadığını söylemişti. Bu, ona fazlasıyla Soğuk Savaş dönemini hatırlatıyordu. Yine de ülkesinin sahip olduğu enerji kaynaklarının ona sağladığı küresel siyasi nüfuzun ve muazzam maddi kazançların tadını çıkardı. Ancak Ukrayna savaşının sonuçları Rusya’yı bir “düşük enerji gücüne” dönüştürecek gibi.
Bu, Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla 30 yıl önce başlayan bir dönemin sona erdiği anlamına geliyor. Soğuk Savaş’tan sonraki yıllarda Rus petrol endüstrisi, Bolşevik devriminden bu yana ilk defa yeniden canlandı ve büyük ölçüde küresel endüstri ile bütünleşti. Rusya, günümüzde dünyanın en büyük üç petrol üreticisinden biridir (Amerika’dan sonra geliyor ve Suudi Arabistan ile aşağı yukarı aynı seviyede) ve aynı zamanda dünyanın en büyük doğalgaz ihracatçısı ve Amerika’dan sonra ikinci en büyük doğalgaz üreticisidir.
Rusya’nın doğalgazda rolü giderek azalacak mı?
Putin, 20 yılı aşkın süredir inşa ettiği uluslararası ekonomiyi ve Rusya’nın güvenilir bir tedarikçi olduğuna dair imajı yalnızca birkaç hafta içinde yok etti.
Rusya artık Avrupa tarafından güvenilmez ve büyük ölçüde istenmeyen bir enerji kaynağı olarak görülüyor. Rusya, 2021 yılında Avrupa’nın toplam doğalgaz ihtiyacının %29’unu ve petrol ihtiyacının %35’ini tedarik etti. Şu an için gerekli bir tedarikçi olmaya devam etse de Rusya’nın bu rolü zamanla azalacağa benziyor.
Rusya’yı devasa yaptırımlar ile dünya ekonomisinden ayırmanın zorlu bir süreç olduğu ortaya çıktı. İhracat odaklı bir ekonomiye sahip olan Rusya esas olarak emtia ve hammadde tedarikçisi ve enflasyonun arttığı bir dönemde söz konusu ürünlerin yerini doldurmak kolay değildir.
Listenin en üstünde yer alan petrol ve doğalgaz ihracatları, toplam ihracat gelirlerinin yarısını ve bazı yıllarda Rusya’nın toplam bütçesinin %40’ından fazlasını oluşturuyor.
Piyasalar oldukça sıkışık durumda
Kışın sona ermesiyle birlikte Avrupa’nın şu anda en acil ihtiyacı bir sonraki kış için yeterli miktarda doğalgaz depolamak. Bunu sağlamak için Rus doğalgazına ihtiyaçları var.
Bununla birlikte Rusya’nın Avrupa’ya yaptığı doğalgaz satışları önümüzdeki beş yıl içinde önemli ölçüde azalacak. Avrupa, iklim değişikliği yanı sıra artık güvenlik sebeplerinden dolayı yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelik çabalarını hızlandıracaktır. Fransa yeni nükleer enerji santralleri inşa edeceğini açıkladı ve Avrupa daha fazla sıvılaştırılmış doğalgaz (LNG) tedarik etmek için arayış içinde.
Piyasalar oldukça sıkışık bir durumda olsa da ABD bu sene üretim kapasitesini artıracak ve dünyanın en büyük LNG ihracatçısı olacak. Avrupa enerji verimliliğini teşvik edecek, ancak aynı zamanda geçici bir süreliğine daha fazla kömür yakacak. Elektrikli araçların yaygınlaşması hızlanacak.
Avrupa’nın yeni petrol ve doğalgaz üretimi için gerekli izin sürecini hızlandırması gerekiyor. Avrupa’daki “henüz keşfedilmemiş” doğalgaz kaynaklarının on yıllar boyunca kıtaya sağlanan Rus doğalgaz ihracatına eşdeğer olduğu tahmin ediliyor. Rusya, Çin’e daha fazla doğalgaz ihraç edebilecek, ancak Avrupa’ya doğru akan batıdaki boru hatları kapasitelerinin çok altında çalışacak.
Rus tankerlerin taşıdığı günlük yük 1-2 milyon varil azaldı
Rus petrol ihracatları, doğalgaz ihracatları ile kıyaslandığında normal bir yılda üç kat daha fazla gelir sağlıyor. Ancak petrol ihracatları çok daha büyük bir kesintiye uğradı. Rusya’nın günlük 7,5 milyon varillik ihracatının yaklaşık yarısı Avrupa’ya yapılıyor. Bu ihracatlar, açık bir şekilde resmî yaptırımların dışında tutulsa da (ABD veya İngiltere tarafından özellikle hedef alınana kadar) alıcılar, nakliye şirketleri, sigorta sağlayıcıları ve ticari finansman sağlama hususunda isteksiz davranan bankalar tarafından dolayı yaptırımlara maruz kalıyor.
Petrol piyasalarını yeni bir etken şekillendiriyor: Ukrayna’daki savaştan dolayı dehşete kapılan kamuoyunun gücü ve Rus petrolünü terk etme konusunda şirketler üzerinde oluşan baskı.
Bu, Avrupa ülkeleri için bir ikilem yaratıyor: Ukrayna’daki yıkım karşısında öfkelenen halkın çağrılarına uyarak Rus petrolü satın almamak ve bunun karşısında kıta genelinde olası bir yakıt sıkıntısı.
Enerji piyasalarının oldukça sıkışık olduğu bir dönemde savaşı başlatan Putin, avantajın kendisinde olduğunu düşünüyordu ve AB ülkelerinin itiraz etmekten öteye gitmeyeceklerini tahmin ediyordu. Ancak bu çok ciddi bir hesap hatasıydı. Şu anda Rus tankerlerinin taşıdığı günlük yük 1-2 milyon varil azalmış gibi görünüyor ve çok sayıda tanker gemisi, varış noktası bulamadığından denizde mahsur kalmış durumda.
Avrupa petrolü hangi ülkeden alacak?
Enerji güvenliği kavramını yeniden keşfeden Batılı devletler, yeni petrol tedarikçileri bulmak için arayış içindeler. Planlama yapılırken, Rus petrolüne yönelik tepkilerin artması veya Putin’in “petrol silahını” kullanarak satışları kesmesi ihtimalleri dikkate alınmalıdır. Hangi ihtimal gerçekleşirse gerçekleşsin, değişen lojistik koşulları anlamak için petrol ve doğalgaz şirketleri ile çok daha sıkı çalışılmalıdır. İşbirliğini kolaylaştırmak için fiyatlar artış gösterdiğinde genellikle başvurulan piyasa manipülasyonu ile ilgili geleneksel popülist söylemlerin bir kenara bırakılması iyi olur.
Petrol piyasası teoride kendini tekrar düzeltecektir. Artık Avrupa’ya gitmeyen Rus petrolü, başta Asya olmak üzere başka yerlere satılacaktır. Avrupa ise başka yerlerden petrol tedarik edecektir. Petrol ihtiyacının %85’ini ithal eden Hindistan ve Çin gibi alıcı ülkeler, son derece düşük fiyata satılan Rus petrolünü memnuniyetle satın alacaktır. Ancak her gün yaklaşık 100 milyon varil petrolün taşınmasını sağlayan bu karmaşık sistem kolayca dengelenmeyecektir ve finansal kaynak temini ile Karadeniz ve Baltık limanlarından yapılacak nakliyelerdeki zorluklar ve yeni yaptırımlar gibi sürtüşmelerden dolayı aksayacaktır. Dolar dışında para birimleri kullanan ikili ödeme sistemleri gerekli olacak, mübadele yoluyla ticaret geri dönebilir.
Körfez krizinden sonra
Suudi Arabistan ve Rusya tarafından idare edilen OPEC + sistemi küreselleşmiş bir piyasada işe yarıyordu. Ülkelerin taraf seçmekte “çekimser” davranmakta zorlanacağı giderek kutuplaşan bir dünyada OPEC + gibi bir oluşumu ayakta tutmak zorlaşacaktır. İhracatçılar arasındaki gerilime ek olarak Orta Doğu ülkeleri kendilerini ucuz Rus petrolüne karşı Asya piyasasında rekabet ederken bulacaktır.
Batılı şirketlerin Rusya enerji kaynaklarına yönelik son otuz yılda yaptığı yatırımlar, Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra Rusya ile ilişkileri ekonomik temeller ile şekillendirmek ve 1990’ların başındaki Körfez krizinden sonra küresel piyasalardaki petrol arzını çeşitlendirmek isteyen Batılı hükümetler tarafından kuvvetle teşvik ediliyordu.
Şimdi bu şirketler Rusya’daki yatırımlarını terk ediyor. Gelişmekte olan piyasalardan şirketler, yaptırımlardan uzak durmaya özen gösterirken terk edilen bu varlıkları ucuza satın almaya çalışacak. Rus enerji şirketleri, uluslararası finans ve teknoloji akışı ile olan bağlantılarını kaybetti. Tüm bunlar Rusya’nın petrol ve doğalgaz üretiminin düşeceği anlamına geliyor.
Putin, Rusya’nın ekonomik gücünün en önemli kaynağını baltalamayı ve değersizleştirmeyi başardı.”
Bu yazı ilk kez 31 Mart 2022’de yayımlanmıştır.
https://www.economist.com/by-invitation/2022/03/19/daniel-yergin-on-russia-losing-its-status-as-an-energy-superpower