Ukrayna’daki savaş neredeyse iki haftasını geride bıraktı. Haberler, savaşın seyrinin Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in canını sıkacak şekilde ilerlediği yönünde. İmha olmuş, terk edilmiş pahalı ve sofistike silahlar, yanmış askerî araçlar, savaşmaya pek istekli olmayan şaşkın asker görüntüleri Putin için hiç hayra alamet değil. Yine bombalanan köprüler, yanan şehirler ve Rus askerine dostça davranmayan Ukraynalı siviller de tablonun tamamlayıcı parçası.
Savaşın 8. gününde, Putin Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy Macron ile telefon görüşmesinde, savaşı “hedeflerine ulaşıncaya kadar sürdürmeye kararlı” olduğunu söyledi. Ancak, Ukrayna ve dostları da aynı kararlılıktalar. Bu durumda cevabı aranan soru şu: Savaş, taraflardan hangisini politik hedefine ve nasıl ulaştıracak?
Savaşın gidişatını nasıl okumalıyız?
Diplomatik görüşmelerin, toplantıların ve açıklamaların ardı arkası kesilmiyor. Bunların bir kısmı kamuoyu önünde cereyan ederken bir kısmı kapalı kapılar ardında yürütülüyor. Batılı ülkeler ekonomik ve mali kısıtlamalar, hava sahalarının kapatılması gibi yaptırımları uygulamaya başladılar. Aynı zamanda birçok ülke, işgale uğrayan Ukrayna’ya “savaşın gidişatını değiştirecek özelliklere sahip” silah yardımlarını da sürdürüyor. Çoğunlukla bunlar, tek kişinin kullanabileceği alçak irtifa hava savunma sistemleri ve isabet oranı yüksek tanksavar füzelerinden oluşuyor.
ABD’nin mücahitlere sağladığı, Alçak İrtifa Hava Savunma Füzeleri nedeniyle Sovyetler, Afganistan’da 114 uçak ve 333 helikopter kaybettiler. Bu durum savaşın gidişatını kökten değiştirdi. Dahası, bu desteğin, Sovyetlerin yıkılışını hızlandırdığını ileri sürenler bile bulunuyor. Bugün, Rus ordusundaki generallerin kıdem durumuna bakınca, söz konusu füzelere dair kötü anılarının olmaması düşünülemez. Bir yandan füzelerin teknolojisi, daha da geliştirilmişken sorun havadan karaya inmiş durumda. “Tank katili” olarak tanımlanan güdümlü tanksavar silahları, karada hareket eden birlikler için de birer kâbus.
Öte yandan İngiliz ve ABD Özel Kuvvetlerinin 2014’ten beri Ukrayna ordusuna direniş için gerekli “yeraltı teşkilatı” kurdurduğu, gerilla savaşını öğretip hazır hale getirdiği de biliniyor. Dahası, savunma için hayati olan ve savaşın gidişatını değiştirecek askerî istihbarat konusu da unutulmamalı. Müttefikler, harekât alanındaki Rus ordusunun faaliyetlerini 24 saat ve tam zamanlı olarak Ukrayna ordusuna sağlıyorlar. Bu sayede direnişçiler, inisiyatifi elde bulundurarak, Ruslara sürpriz yapabiliyorlar. Düşmana en uygun zaman, mekan ve şartlarda “pusu atarak” ona zarar vermeye, şaşırtmaya devam ediyorlar.
Gerilla tipi mücadele
Harekâtın ilk gününden itibaren Rus tarafında bir sarsaklık olduğu gözden kaçmıyor. Sanki politik hedef ve askerî kapasite, tarz ile uyum sorunu olan, kötü hazırlanmış bir harekât planı söz konusu. Askerlerin savaşma arzusunun düşük olduğuna dair de güçlü belirtiler var. Buna bir de ordunun ihtiyacı olan, silah, mühimmat, yakıt, yiyecek, sağlık ihtiyaçlarını karşılamaktan uzak, berbat bir lojistik sistem eklenince, Putin için, “zaferin” çantada keklik olmadığı görülebiliyor. Anlaşılan Rus karar alıcılar, planlamacılar Ukrayna’nın coğrafyasını, müttefiklerinin rolünü, kapasitesini, liderlerinin kararlığını, korkularını, ülkenin sosyo-psikolojik eğilimlerini küçümsemişler.
Bugün savaş, Rusya’nın planladığı gibi değil, Ukrayna ve dostlarının önceden hazırlanmış olduğu türe dönüşerek ilerliyor. Ukrayna ordusu, Ruslara “simetrik” cevap vermek yerine, savaşı “iyi çalıştığı” alana çekmeyi başardı. Bu, müttefiklerin desteğini alan, halk tarafından desteklenen gerilla tipi bir mücadele olarak tanımlanabilir.
ABD ve İngiliz Özel Kuvvetlerinin eğitim ve inşa yeteneklerini sergiledikleri bir ortamdan söz ediyoruz. Nihai amaç, Rus ordusunu geleneksel biçimde askerî olarak yenmek, yok etmek değil ya da Ukrayna topraklarının her santimetrekaresini mevzi kazarak savunmak değil. Hedef, taktiksel düzeyde, sürpriz saldırılarla, Rus ordusunu sersemletmek, yıldırmak, yıpratmak ve hata yapması için kışkırtmaktır. Bir yandan da Ukrayna halkında Rus ordusuna karşı nefreti güçlendirmek, halkı yanında tutmak, aynı zamanda Rus askerinde korku ve güvensizlik yaratmaktır.
Nihayetinde savaşı uzatmak, maliyeti arttırmak, Rus halkının Putin’e ve karar alıcılara karşı tepki duymasına yol açacak şekilde “zihinsel değişimi” sağlamaktır. Bu bağlamdan bakınca Ukrayna’da savaşın karakteri hızla işgalciye karşı “ayaklanmaya” dönüşmektedir.
Savaşın karakteri “ayaklanma”ya dönüşürken
Ayaklanma ve ayaklanmayı bastırma literatürünün önemli isimlerinden David Galula, yaklaşık 60 yıl önce, ayaklanmanın başarısına etki eden faktörleri listelemiştir. Bu listeye yenileri eklense de özünde hâlâ pek değişiklik yok. Galula, Cezayir’den Vietnam’a, Afganistan’dan Irak’a, Yemen’den Suriye’ye kadar birçok ülkeyi işgal etmek veya oralara düzen getirmek isteyenlerin başına gelebilecekleri, ne yapmaları gerektiğini anlatmak için “temel okuma kitabını” yazmıştır. O halde faktörleri listeleyip, Rusya’nın başına gelenleri/gelebilecekleri tahmin etmeye girişebiliriz.
“Ayaklanmanın” hedefi, işgalciyi askerî olarak yenmek değildir. Amaç, dünya kamuoyunun, halkın, askerlerin ve liderlerin düşünce dünyasını, algısını, duygu ve davranışlarını yavaş yavaş dönüştürmektir. Bunu mümkün olan her araçla başarmaktır. Haliyle bu bir “propaganda savaşıdır”. Ukrayna da direniş bu çizgiden ilerlemektedir. Stratejisini Rusya’nın güçlü olduğu “askeri” alana değil, zayıf olduğu kamuoyu üzerine kurmuştur. Çünkü propaganda, teknolojinin demokratikleştiği, sosyal medyanın bu kadar yaygın olduğu bir dünyada Putin’in en zayıf cephesidir. Nitekim Ukrayna askerî manada yıpratıcı, yıldırıcı, provoke edici “gerillayı” sürdürürken, müttefikler ekonomik, finansal hamlelerle, Rus halkının “mutfağına-tenceresine” odaklanmıştır.
Çatışmadan önce hikayeler yarışır
Başarılı bir ayaklanmada, ayaklanmacının ilk ihtiyacı, halkı yanına almak için iç tutarlılığı olan bir “hikâyesinin” olmasıdır. Bu bağlamda çatışmadan çok önceleri hikâyeler yarışmaya başlar.
Anlaşılan, Putin’in “Ukrayna, Rusya’nın mütemmim cüzüdür” hikâyesi pek tutmuş görünmüyor. Oysa, Ukrayna hükümetinin Stalin’le başlayan, II Dünya Savaşı sonrası ve 2014 işgaline uzanan hikayesi daha inandırıcı görünüyor. Batılı gibi yaşamak, refah içinde bağımsız bir ülke olmak gibi. Üstelik uluslararası hukuk ve Putin korkusu da hikâyeyi güçlendiren diğer temalar. Tarihten beslenen haksızlığa uğramışlık, mağduriyet ve işgal teması Ukrayna’nın işini kolaylaştırıyor.
Galula, yarışan hikayelerin ayaklanma başladıktan bir süre sonra tedavülden kalkacağını söylüyor. Nitekim, ilerleyen günlerde Rus ordusu yıkıcılığını, sivillere karşı hoyratlığını gösterdikçe, halkın nefret ve kin duygularını kabartacaktır. Bir ay sonra da halk, savaş öncesi haklılık “hikâyelerini” geride bırakıp, “savaş ve hayatta kalma” hikâyeleri konuşmaya başlayacaktır. Yayılan korku ve nefret, direnişi meşru, direnenlere katılmayı vicdani bir görev haline dönüştürecektir. Bu noktada savaşçı ve milis bulmak hiç zor olmayacaktır. Kaldı ki, uzun süreli direniş için tüm nüfusun aktif destek vermesi de gerekmemektedir diyor, Galula. Eğer, Ukrayna hükümeti ve müttefikleri, 44 milyonluk ülkede sadece 4 milyon aktif destek bulabilirlerse, Ruslara karşı direniş daha onlarca yıl sürebilir.
Coğrafya da mevsim de Ukrayna lehine
Galula, coğrafyaya da dikkat çekiyor. Geniş topraklar, ormanlık, dağlık arazi büyük şehirler ayaklanma için idealdir. Gizlenme saklanma, manevra imkânı sağlar. Ukrayna bu özellikleri fazlasıyla taşıyor.
Dahası, önümüzdeki mevsimsel döngü de direnişçilerden yana. Ağaçlar yaprak açınca saklanma, beslenecek yiyecek bulma, sürekli yer değiştirme yönünden. Oysa çatışmalar geniş bir alana yayıldıkça, Rus ordusu zayıflayacak, lojistik sorunları daha da artacak ve Rus askerleri sürekli hedef haline geleceklerdir. Bu durumda Ukrayna’nın dostlarının sağladığı füzeler devreye girecektir. Karadan havaya atılan füzeler helikopterleri vurdukça, Rus ordusu yollara bağlı kalacak, bu sefer de mayınlar, pusular ve tanksavarlarla başı belada olacaktır.
Rus ordusu için tüm sınırların kontrolü imkânsız
Galula’nın, “sınır doktrini” olarak dikkat çektiği husus, sınırların denetiminin zorluğu ve önemidir. Gerilla hareketi dışarıdan destek alarak yaşar. Bu nedenle gerisini sınıra dayar. Çünkü sınırlar, devletler için “engeldir”, gerilla için değildir. Rus ordusunun, gerilla savaşında, Ukrayna’nın hava, deniz ve kara sınırlarının tamamını kontrol etmesi mümkün görünmüyor. Bu durumda direnişçiler sınırın diğer tarafından sınırsız lojistik, eğitim, tedavi ve savaşçı transferi gerçekleştirebilecekleri güvenli bölgeler kuracaklardır. Savaşı istedikleri gibi uzatabileceklerdir.
Savaş uzadıkça, Rusya sahaya daha fazla asker sürerek büyük bir ikilemle karşı karşıya kalacaktır. ‘Çok asker çok güvenlik değildir’ ilkesi gereği, ‘daha fazla kayıp daha fazla hata’ demektir. Dahası, ekonomisi İspanya ölçeğinde olan Rusya, böylesine kaba askerî yöntemlerle, 640 bin kilometrekare toprağı (Türkiye’nin %80’ni) 44 milyonluk nüfusu elde tutmaya ve istikrar sağlamaya muktedir olamaz. Bu karar, oldukça riskli, dahası heyecan verici bir fantezi gibi görünüyor.
Bir Meksika atasözü, “Hayat siz planlar yaparken başınıza gelenlerdir” der. Putin de rakipleri de yola çıkarken elbette planlar yaptılar. Ancak hayat, strateji seçiminde Putin’i farklı bir yöne savurdu. Rakibi, trajik biçimde, “komünist Mao’nun” yolunu tuttu ve Putin’e “sen bildiğin gibi savaş, ben bildiğim gibi savaşacağım” dedi. Mao, sosyalist devrim için “uzun süreli halk savaşı” stratejisini ortaya koyarken Batı’nın düzenli ordularına karşı gerilla yöntemleri ile nasıl savaşılacağını söylüyordu. Takipçisi Vietnamlı General Giap da, ABD’ye karşı yürütülen savaşını, Vietnam’ın ormanlarında değil ABD’nin başkentinde kazanacaklarını söylüyordu. Nitekim öylede oldu, kamuoyu baskısına dayanamayan ABD Vietnam’dan çekildi. Tıpkı Afganistan’dan olduğu gibi.
Putin, binlerce asker, tank ve zırhlı birlikle Ukrayna’yı işgale girişti. En iyi bildiği şekilde sonuç almak için ordusunun yıkıcı gücüne güveniyor. Ancak, gerilla yıpratmaya, savaşı uzatmaya, finansal ve ekonomik yaptırımlar etkisini arttırmaya başlayınca Giap’ın ruhu Moskova sokaklarında da dolanmaya başlayabilir.
Ukrayna ve müttefikleri savaşı; simetri, asimetri, propaganda, ekonomik, diplomatik, bilgi ve siber gibi, melez karaktere büründürdü. Sürüncemeye dökerek, Putin’e hızlı ve kolay bir zafer olmayacağını, maliyetinin yüksek olacağını göstermeye girişti. Eğer Batı, önümüzdeki haftalarda, Putin’e sessizce ilerleyecek “onurlu bir çıkış planı” sunmazsa, daha kanlı ve uzun bir savaşa ağır politik, ekonomik ve askerï sonuçlarına tanıklık edeceğiz demektir.
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fikir Turu’nun editöryel politikasını yansıtmayabilir.
Bu yazı ilk kez 7 Mart 2022’de yayımlanmıştır.